YER: MÜSİAD Toplantı Salonu
TARİH: 02.01. 2016
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Akıncılar Derneği ( Mehmet Ertuğrul – 2. Başkan )
2 / Hareketa Azadiya İslami ( M. Atik Okuyucu – İl Temsilcisi )
3 / İpekyolu Yardımlaşma Derneği ( Abdulkerim Avanoz – Başkan )
4 / Tüm İşçi Emeklileri Derneği ( Mehmet Kayabaş – Başkan )
5 / Elazığ STK Platformu ( Resul Şahin – Çalışma Grubu Üyesi )
6 / Palu Derneği ( Muhittin Karabulut – Yön. Kur. Üyesi )
7 / Arıcaklılar Derneği ( Abdulkadir Ünal – Başkan )
8 / YADER ( Salih Çetin – Başkan )
9 / Goncalar Solmasın Derneği ( Hacı Ormanoğlu – Başkan )
10 / Birlik Vakfı ( Selahattin Canpolat – Bşk. Yard )
11 / Evrensel Hafızlar Derneği ( Abdurrahman Gül – Başkan )
12 / Hayat Vakfı ( Veysel yüzgeç – Başkan )
MESLEK ODALARI
SENDİKALAR
1 / Eğitim Bir Sen ( Yetgin Er – Başkan Yardımcısı )
2 / Sağlık Hak Sen ( Abdulkadir Ünal – İl Temsilcisi )
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Sezai Somunkıran – İpekyolu Derneği Y.K.Ü
GÖZLEMCİLER
Katılım Olmadı
BELEDİYE BAŞKANLARI
Katılım Olmadı
MESAJ YOLLAYANLAR
DİĞER KATILIMCILAR
MEDYA
Kanal Fırat
Kanal E
MODERATÖR
Ercan Sözüer ( TkMM Girişimcisi )
KONULAR
GENEL KONU: Bitmeyen Çatışmalar ve Topluma Yansımaları
KONUŞULANLAR
Resul Şahin: Gönül ister ki biz burada çatışmaları değil de, ülkemizin geleceğini, gençlerimizin geleceğini, bölgeye ve insanlığa nasıl hizmet edeceğimizi konuşup tartışalım. Ancak maalesef öyle bir coğrafyadayız ki güçlü olmadığınız zaman kurtlar sofrasına düşersin. Tarihe baktığımız zaman İslam bölgeye hâkim olduğu zaman bölgede barış ve huzur olmuştur. Ancak güç kaybedip birbirimize düştüğümüz zamanlarda Haçlılar birçok defa buraları parçalayıp bölmek için seferler düzenlemişlerdir. Her defasında da büyük katliamlara imza atmışlar ve bu katliamlar yetmemmiş gibi bizler kendi aramızda katliamlar yapmışız. Daha sonra Selçukluların egemenliğiyle bölgeye bir huzur gelmiş olsa da akabinde Moğol İstilası ve beylikler dönemi ile yine aynı dramı yaşamışız. Sonra yine Osmanlı bölgeye hakim olmuş ve yüzyıllarca bölgeye huzur gelmiştir. Ancak ne yazık ki bunu da fazla yürütememişiz; içten çürümeler ve birbirimize düşmeler neticesinde Osmanlı dağılmış ve bölge paramparça olmuştur. Bölge parçalanıp sınırlar masa başında belirlenirken de her komşu ülke arasına ileride sorun çıkaracak şekilde bir şaibeli bölge bırakmışlardır.
Dolayısıyla öyle bir bölgede yaşıyoruz ki, bu bölgede yaşayan insanların çevresinde olan bitenlerden uzak kalması mümkün değildir. Bugün; Irak’, Suriye’ den veya Filistin’ den bize ne diyen insanlar olabilir. Ancak biz hiç birine bize ne diyemeyiz. Çünkü biz yüzyıllardır bunlarla beraber yaşıyoruz. Din bağımız var, akrabalık bağımız var. Haritalar çizilirken bize sorulmadı, bir köyü ortadan ikiye bölebildiler, dolayısıyla bir ailenin yarısı bir ülkede diğer yarısı bir başka ülkenin sınırları içinde kaldı. Bugün Suriye’ de ki insanların buraya gelmelerinin sebebi hem akrabalık hem de gönül bağlarının olmasıdır. Avrupa; kendisine sığınan 130.000 civarında Suriyeliyi ne yapacağını düşünürken, Türkiye 2 milyona yakın Suriyeliye ensar ruhuyla kucak açmıştır.
Hepinizin bildiği gibi 2014’ te bizim de 50 vatandaşımızın ölümüne sebep olan Kobani olayları oldu. Türkiye’ nin Barzani’ ye söylemesiyle Peşmergeler Türkiye üzerinden Kobani’ ye sevk edildi. Aslında bir ülkenin rızası olmadan başka bir ülkenin askerlerinin o ülke topraklarından geçmesi mümkün değildir. Mevcut cumhurbaşkanımız ve o zamanın başbakanı ÖSO ile görüşüp Kobani’ ye destek olmalarını da istemişti. Ancak buna rağmen HDP tarafından iki tane hain ilan edildi; bunlardan biri Recep Tayyip Erdoğan diğeri ise Barzani’ dir. Türkiye on binlerce Kobanili’ ye kapılarını açarak ve yaralılarını tedavi ederek bazılarının gözünde hain ilan ediliyor. Çünkü o bazılarının efendileri öyle istemektedirler. Türkiye Barzani ile petrol anlaşması yapınca 7 Haziran seçimleriyle birlikte çatışmaların başlaması asla tesadüf değildir. Gezi olayları ve 17-25 Aralık olaylarıyla Türkiye’de darbe yapılmak istendiği gibi aynı darbe girişimi Barzani’ ye karşı da yapıldı. Bu da egemen güçlerin bölge kaynaklarının kendilerine akmalarını istemelerindendir.
Mehmet Ertuğrul: Aslında toplumumuzda bir çatışma yoktur. Çatışma; çıkarları zedelenmiş, menfaatleri elden gitme ihtimali beliren küresel sermayenin taşeronluğunu yapan ihanet şebekeleri ile milli çıkarlarını ve ülke menfaatlerini her şeyin üstünde tutan milli çevreleri köşeye sıkıştırmaya çalışan güçlerle yapılan bir mücadele vardır. Bu mücadele zaman zaman bilerek ve isteyerek toplumda bir kutuplaşma ve kaos ortamı oluşturmaya yönelik belirli çevrelerce çatışma ortamına çekilmeye çalışılıyor. Bu konuda sağduyulu halkımız; masum görünümlü ihanet medyasının taraflı yayınlarıyla kutuplaşmaya ve kamplaşmaya çalışılıyor.
Bu ülke hepimizin bildiği bir 28 Şubat süreci yaşadı. Rahmetli Erbakan hocamızın oluşturduğu iç ve dış ortamdaki rahatlık bazı ihanet çevrelerinin ve silah tüccarlarının hoşuna gitmedi. Yurdumuz ne zaman böyle rahat ve huzurlu bir ortam bulsa mutlaka bu kirli ve gizli eller devreye girmektedir. Bizler ülkemizin bir daha böyle senaryolara maruz kalmayacağını ve güzel günler göreceğini unut ediyoruz.
Atik Okuyucu: Ne oldu da tekrar çatışmalı bir ortama girdik? Aslında Kürt sorunu ülkemizin bir gerçeğidir ve PKK ile başlamış bir mesele değildir. Yıllardır devam eden zincirin en son halkasıdır. 7 Haziran seçimlerinden önce barışçıl ve huzurlu bir ortam vardı. Bölge halkı da bu durumdan oldukça memnundu. Bunun karşılığı olarak HDP’ ye bir şans tanındı ancak HDP bu şansı iyi değerlendiremedi.
HDP’ nin eş genel başkanının grup toplantısında ‘‘Seni başkan yaptırmayacağız’’ demesi aslında uluslar arası bir beklentiydi. Ben de bir Kürdüm ve bizim başkanlıkla ilgili bir sorunumuz yoktur. Biz önceleri Ergenekoncuların ve ulusalcı solcuların Kürtlere ne kadar zarar verdiklerini iyi biliyoruz. Yalçın Küçük Barzani’ nin Türkiye’ nin Rauf Denktaş’ı olduğunu iddia etmektedir. Çünkü sayın Barzani ileriyi düşünen ve Türkiye ile ilişkileri geliştirmek isteyen biridir.
Daha önce de belirttiğim gibi bizim ülkemizi ve İslam ülkelerini karıştıran en önemli ülke İran’ dır. İran bir Şia hattı oluşturmak istemektedir. İran’ ın Kandil, Suriye ve Irak üzerinde büyük bir etkisi vardır.
Günümüze gelecek olursak, Türkiye 7 Haziran öncesine dönmeli ve demokratik adımlar atılmalıdır. İslami yaklaşım göz önüne alınmalı ve peygamber efendimiz örnek alınmalıdır. AB Kriterleri de bir yere kadardır. Üstat Bediüzzaman’ ın dediği gibi Avrupa ikiyüzlü bir politika izlemektedir. Bunların bize medeniyet olarak sunduğu tam bir kültür emperyalizmidir. Ben şahsen AB’ ye karşı olan bir insanım. Bize verecekleri hiçbir kültürleri yoktur.
Temennimiz bölgede yeniden bir barış sürecinin inşa edilmesi ve bunun yerinin de parlamento olarak kabul edilmesidir. Bu hendek politikası bölge insanına çok büyük zararlar vermiştir, yerlerinden ve yurtlarından edilmişlerdir. Bu yüzden bu politikadan derhal vazgeçilmelidir.
Hacı Ormanoğlu: Öncelikle hafta sonunuzu buraya ayırdığınız için hepinizi kutluyorum. Hepimizin işi gücü var, ancak hepimizin derdi de var. Memleketteki huzursuzluk yüreğimiz yakıyor. Toplum olarak yeni bir takvim yılına girdik ve Mekke’ nin fethini kutluyoruz. Hadi gelin gönülleri fethedelim. Yıllardır diyoruz ki; önce eğitim, önce gençlik ve çocuklarımız. Ama maalesef bugün haklı çıkmanın üzüntüsünü yaşıyoruz. Ne yaparsak yapalım madem insan ise söz konusu olan insana dokunmamız lazım. Bugün heder olan gençlerin birçoğu cahillikten bu hale geldi. O zaman sıfırdan başlamak lazım. Hemen bugün Allah için tüm dernek vakıf ve sendikalar bir araya gelip insan yetiştirmeyi kendimize dert edinelim. Zararın nesrinden dönülürse kardır diye düşünüyorum. Aksi takdirde tabii ki çatışmalar bitmez ve topluma kötü bir şekilde yansır. Bizler Allah’ ın ve peygamberin istediği gibi yaşamadığımız sürece dertler ve sıkıntılar bitmeyecektir. Dosdoğru yoldan uzaklaştık, dönüş Allah’ a dır. Ben bölgede kaldım ve sıkıntılarını çok iyi bilen biriyim. Evlerde yangın var ve herkes Allah için empati yapıp bu yangına bir kova su döksün. Bu karda kışta dışarıda kalanlara Allah yardım etsin. Daha önce devlet adına birçok hatalar yapılıyordu ancak Allah’a şükür bu dönemde o hatalar yapılmamaktadır. Bölgeden arkadaşlarımız diyor ki; devlet gerçekten şefkatli elini gösteriyor. Yanlış yapanla yapmayanı ayırt ederek bir şeyler yapmaya çalışmaktadır. Artık birileri de Kürt halkını bahane edip çileyi de Kürt halkına çektirmesin. Bugün halkın PKK’ye destek vermemesi sevindiricidir, bu zulüm bitecek bitecekte ama maalesef bir şey kalmadı. Burada bizler ne yapabiliriz bunun muhasebesini yapmalıyız.
Bir de huzuru haramda arayanın huzuru haram olur demişler bunu da unutmamalıyız. Göl olmamalıyız, durgun olanlar ve yerinde duranlar kokar. Bu durgunluk toplumu dedikoduya itmektedir. Bizler akarsu gibi olmalıyız hep bir yerlere gitmeli ve bir şeylere dokunmalıyız ki topluma faydalı olabilelim.
Abdulkadir Ünal: İç ve dış güçlerin etkisiyle 40 yıldır devam eden bu olaylar bitmediği sürece toplumdaki bu huzursuzluk devam edecektir. Ancak tek bir silahlı unsurun sınırlarımız içinde olduğu sürece de operasyonların devamından yanayım. Bu tür çatışmalı ortamlarda sivillerin zarar gördüğü bir gerçektir ve buna katlanmamız lazım. Kürtler bu eylemleri tasvip etmemektedirler. Bizler bu ülkede cumhurbaşkanı da olduk, başbakan da olduk, milletvekili de. Kürtlerin bir sorunu olduğuna da inanmıyorum. Kürtlerin hizmet sorunu vardır, ancak o da hizmet edeceklerin silahlı güçler tarafından engellenmesi sonucudur. Bu sorunun bitmesi için bizlerinden elinden geleni yapması gerekir. Dirayetli olup gençlerimize ve halkımıza sahip çıkmalıyız. Biz belde olarak on üç tane şehit vermişiz. Hem gelip bizim canımıza ve malımıza kastedeceksin hem de demokratik bir ortam istiyorum diyeceksin. Ben böyle demokrasi istemiyorum.
Devlet Sur’ da TOKİ vasıtasıyla yeniden bir çalışma yapmalı ve orada yeni bir şehirleşmeyi hayata geçirmelidir. Bugün Sur’da bir yandan çatışmalar devam ederken bir yandan da altın arayan Ermeni şebekeleri çalışmalarına devam etmektedirler. Bu da işin bir diğer boyutudur.
Abdulkerim Avanoz: Gerçekten Türkiye’ de çatışmalarla iç içe yaşamaya başlamışız. Tabi bu çatışmalı ortam toplumu huzursuz etmekte ve psikolojisini bozmaktadır. Toplum bu durumdan muzdarip tir ve ülkeye de büyük zararları vardır. Ben bu çatışmaların bitmemesini bizlerin beceriksizliğine bağlıyorum. TBMM’ ne gönderdiğimiz siyasilerin görevlerini tam olarak yapmamaları da bir diğer sebebidir. Ayrıca özelde Türkiye’ nin genel de ise İslam ülkelerinin düşmanları her dönemde olmuştur. Çünkü bölgedeki yer altı ve yer üstü zenginlikleri emperyalistlerin iştahını kabartmaktadır. Her ne kadar birçok konuda ABD ve Avrupa ile işbirliğini geliştiriyorsak ta ben batılıların samimi olduklarına inanmıyorum. Bunların Türkiye’ nin gelişip güçlenmesine tahammülleri yoktur. AB’ nin dayatmaları ile kanunlar çıkarmamız yanlıştır. Demokratikleşme, insan hakları ile hak ve hürriyetler alanında hangi yasamız eksik ise bunu hiçbir dayatmaya gerek duymadan kendimiz çıkarabilmeliyiz. Çatışmaya zemin hazırlayan durumları ortadan kaldırmalıyız.
Maalesef bizim yeni ve sivil bir anayasamızın olmaması çok büyük bir eksikliktir. Mecliste bulunan partiler bunun için bir araya gelemediklerinden olan memlekete olmaktadır. Söz konusu bu tür durumlar olduğunda tüm partilerin bir araya gelebilmesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü bu sorunlar askıda kaldığı sürece iç çatışmalar devam eder ve toplumda huzurlu bir ortamı yakalayamaz.
Mehmet Kayabaş: Bizler son birkaç yıldaki barış ortamından gerçekten çok umutlanmıştık. Artık analar ağlamaz, çocuklar yetim kalmaz ve istikrar sağlanır diye düşünmüştük. Ama maalesef görüyoruz ki depolarımıza ve ambarlarımıza fareler dadanmış. Bu durumun bir önce temizlenmesi gerektiğine inanıyorum. Devletin terörle mücadele konusunda almış olduğu tüm kararları sonuna kadar destekliyoruz. Destek olmak için de ne gerekiyorsa yapmaya hazır olduğumuzu belirtmek isterim.
Sezai Somunkıran: Her akşam olduğunda televizyonu açmaya korkar olduk. Hemen her gün şehit polis ve asker haberi almak bizleri çok üzmektedir. Asker ve polise kalkan eller kırılsın diyor ve 2016 yılının huzur içinde geçmesini temenni ediyorum.
Abdurrahman Gül: Burada konuşulanlara katılmakla birlikte durumu manevi yönden ele alacak olursak; Cenab-ı Allah bütün varlıkları yaratmış ve bu eşref-i mahlukat içerisinde insanı yaratmış ve insana da akıl nimetini vermiş ve bizi bu akıl nimetinden sorumlu tutmuştur. Bize hak yol ve batıl yol diye de iki yol göstermiş ve seçimi bize bırakmıştır.
Bir çocuk dünyaya geldiğinde kafası, ruhu ve midesi boş olarak gelir. Kafasını ilimle doldurmadın mı cahil kalır, midesini helal lokmayla doldurmadın mı cani olur, ruhunu da ibadetle doldurmadın mı isyankar olur. Bugün ki mevcut durumun en büyük sebeplerinden biri de budur. Yani bir toplumda huzur yoksa manevi yönden bir eksikliğimizin olduğunu gösterir. Onun için inançsız insan hastadır, İslam’ı yaşamayan çağ da hastadır diyebiliriz. Aile ve toplum ahlaki yönden büyük bir çöküntü içerisindedir ve bu sorunun çözümü için hepimize büyük görevler düşmektedir. Bugün şikayet ettiğimiz çocuklar hepimizin çocuklarıdır ve bizlerin neme lazım deme zamanı değildir. Çevremize ve her şeyimize sahip olma zamanıdır.
Mehmet Kıran: Bu çatışmalı ortamın nedenini sorgulayacak olursak; Türkiye dünyanın en güzel toprak parçalarından birine sahiptir. Stratejik boğazlara, bir günde dört mevsimi yaşayan bir iklime ve her türlü yer altı ve yer üstü zenginliğe sahip olmasını sayabiliriz. Petrol boru hatlarının bu topraklardan geçmesi de ayrı bir değer katmaktadır. Tüm bunlar çatışmalı bir ülke olmamıza sebeptir.
Bu konuda herkes aklını başına almalıdır. Bu topraklardaki halkların çokluğu bizim zenginliğimizdir. Hepimiz bu topraklarda yaşıyoruz ve hepimizin de ataları Çanakkale’de şehit olmuştur. Birbirimizi sevmeli ve bayrağımıza ve vatanımıza sahip çıkmalıyız. Kimse kimseyi ötekileştirmemelidir. Terörle mücadele sonuna kadar devam etmeli, ancak bu şekilde bu beladan kurtulabiliriz. İnancımızda da olduğu gibi ahir zamanda en gür seda İslam’ın olacaktır ve bunun sancaktarlığını da Türkiye yapacaktır diye düşünüyorum.
Salih Çetin: Çatışmalar bittikten sonra her şey yerine gelecektir ancak çatışmanın çocuklarına ne olacak buna bakmak lazım. Manevi ve sosyal rehabilitasyona önem verilmeli diye düşünüyorum. Örneğin depremlerden sonra TOKİ’nin çalışmaları olmuştur ancak Diyanet İşleri’ nin çocuklar üzerine manevi bir çalışma yaptığını duymadık.
Bu çatışmalı ortamın ciddi bir savunma gerektirdiğine inanıyorum. Bu savunma yapılırken de hep birlikte hareket edilmelidir. Kürt sorunu seksenden sonra dile getirilmiştir, bunun da sebebi 1923’ den sonra İslami değerlerden uzak bir anlayışa sahip olunmasındandır. Allah nurunu tamamlayacağını belirtmiştir ancak olan çatışmanın çocuklarına olmaktadır. Bu çocuklar büyüdüğü zaman daha kötü bir durum olacaktır. Şayet manevi ve sosyal bir rehabilitasyona tabii tutulmazlarsa yeni bir teröre meyilli nesil yetişecektir. Çatışmanın çocuklarının bir kMM toplantı konusu olarak ele alınması gerektiğini de düşünüyorum.
Murat Özekinci: Söz çocuklardan açılmışken, özellikle 7 Haziran seçimlerinde çokça bahsedildiği gibi; çatışmalı ortamda doğan ve o çatışmalara tanık olan çocuklar 7 Haziran seçimlerinde oy kullandılar. Belki de o çocuklara zamanında müdahale edilse rehabilitasyona tabii tutulsaydılar beklide bugün silah alıp dağa çıkmayacak ve askere ve polise taş atmayacaklardı. Yani bizim yapmamız gereken bataklığı kurutmak olmalıydı. Genç nesillerle yerince ilgilenmeliydik. Gençliğin yetiştirilmesi bir neslin kurtarılmasına sebep olabilir. Bu konuları sadece gelip kMM toplantılarında konuşmakla yetinmemeliyiz. Her STK bu konuda üzerine düşeni yapmalı ve geleceğe dair plan ve projelerini hayata geçirmelidirler. Zaman konuşmanın ötesine geçip somut adımlar atma zamanıdır diye düşünüyorum.
Bir diğer konu ise devlet Güneydoğu’ da sadece bir örgütle değil adeta haçlı ordusuyla mücadele etmektedir. Diyarbakır’ da yakalanan Rus ve İngiliz ajanlar buna en güzel örnektirler. Bu da meselenin bir Kürt meselesi olmadığını göstermektedir. Bu konuda daha fazla uyanık olmamız gerektiğini özellikle belirtmek isterim.
Hakan Albayrak: Bana soracak olursanız Türkiye’ de Kürt sorunu diye bir sorun yok. Hepimiz kardeşiz, ben de bir Kürt’ üm ama beni içinize almışsınız. Yapılan terör eylemleri devlete zarar vermekten başka bir şey değildir. Dış güçlerin ülkemiz üzerinde emellerini hayata geçirmek için kullandıkları bir yöntemdir. Gençler kandırılarak dağa çıkarıldıklarından dolayı bununla ilgili tedbirler alınmalıdır.
Yetgin Er: Bir tarihçi olarak durma bakacak olursak; bulunduğumuz coğrafyanın zor bir coğrafya olduğu konusunda hepimiz hemfikiriz. Bulunduğumuz bölgenin olumlu yönleri olduğu gibi dezavantajlı yönleri de mevcuttur. Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu üçgeninin tam ortasındayız. Adeta sorunlar yumağının tam merkezindeyiz yani.
Tarihini bilmeyenlerin coğrafyasını başkaları çizer demişler. Bizler son zamanlarda tarihimizi öğretirken 1923’ den itibaren öğrettik. Bundan öncesini biraz aksattık gibi. Bizler ‘‘ Yurtta sulh cihanda sulh ’’ şiarıyla hareket ederdik. Biz öyle bir medeniyetin torunlarıydık ki şunu kaçırdık ; Osmanlı’ nın yıkılmasıyla aslında bütün İslam dünyası çöktü. Türkiye’ nin kalkmasıyla birlikte bütün İslam aleminin kalkacağını tüm dünya biliyor ne yazık ki bir biz bilmiyoruz. Bu durum da batı dünyasının korkulu rüyası haline gelecektir. Biz bu bölgede olduğumuz sürece bu çatışmaların bitmesi mümkün değildir. Biz güçlü olmak zorundayız, ancak güçlü olmak tek uluslu devletten değil, çok uluslu devletten geçer. Bugün baktığımızda Amerika ve Rusya çok uluslu ve büyük devletlerdirler. Osmanlı aynı şekle çok uluslu ve büyük bir devletti. Yani bizi burada bölüp parçalarlarsa biz güçlü bir devlet olamayız. Biz Müslüman kaldıkça da büyük devlet olmamıza izin verilmeyecektir. Karayılan bir konuşmasında ‘‘ Batı bize çok şey borçludur; şayet biz olmasaydık Kürt halkının çoğu İslamcı olmuştu ’’ demişti. Bu salında durumu açıkça gözler önüne seren bir olaydır.
Biz toplumun eğitimine eğilmediğimiz müddetçe bu bölgedeki sorunları çözemeyiz. 1800 lü yıllarda Almanya’ da eğitim oranı yüzde seksenlerde iken 1913 yılına Osmanlıdaki eğitim oranının yüzde 13 lerde olması her şeyi açıklıyor aslında. Ortaçağ’ da ise İslam dünyasındaki eğitim oranı batının ilerisindeydi.
Bizler her şeyden önce:
1- Toplumsal mutabakatı sağlamalıyız.
2- Toplumu eğitmeliyiz ve toplumun harcı olan İslamiyet gibi değerleri ön plana çıkartmalıyız.
3- Bölgedeki tüm değerleri işin içine katmalıyız.
4- Güçlü bir devlet olmak zorundayız ve tüm İslam devletleri olarak çalışmalarımızı tek devlet gibi yürütmeliyiz.
Muhittin Karabulut: Bugün bizim burada toplandığımız gibi Amerika veya İsrail’ de de buna benzer toplantılar yapılır ve o toplantılarda aynen şu cümleler geçer; vefat eden bir gazetecinin mezarının başında Tayyip Erdoğan Kur’an-ı Kerim okuyor öyle mi !, Türkiye Suriye’ nin içişlerine karışıyor öyle mi! deyip Türkiye’ nin başına nasıl daha fazla bela açacaklarını düşünüyorlardır. Bugün milletin ve ümmetin bir sıkıntısı var. Bu mesele her zaman dediğim gibi bir Kürt meselesi değil. Ne kadar ateist, komünist varsa toplayıp bir örgüt kurmuşlar ve bizim canımızı yakmaktadırlar.
Bugün dünyanın herhangi bir yerindeki Müslümanlar rahat değilse bizim rahat olmamızın imkânı yoktur. Elbet bir gün PKK bitecek ancak maalesef başka bir şey çıkaracaklardır. O yüzden bizler onların çalışmalarından kat kat daha fazla çalışmamız gerekiyor.
Selahattin Canpolat: Ülkemiz yıllardır sağ-sol, alevi sünni olarak çatıştırılmış ve bugün de Türk-Kürt olarak çatıştırılmaya devam edilmektedir. Bugün devletin bir memuru, bir öğretmeni yanımızda kalkıp HDPKK’ yi çok rahat bir şekilde savunabilmektedir. Tabii bunu anlayabilmek mümkün değil.
Ben başından beri çözüm sürecine karşı olan biriyim, belki hükümet olarak böyle iyi niyetli bir karar alındı ama bu süreç suistimal edildi ve her türlü mühimmat ve militan yığınağı yapılarak bölgede bugün terör estirilmektedir. Çözüm süreci yanlıştır, bunlarla çözüm olmaz.
Bir defa TBMM içerisinde sadece Kürtleri temsil eden bir vekil grubu olmaz, siz eğer Türkiye’ nin milletvekili iseniz tüm Türkiye’ yi temsil etmeniz gerekir. En kısa sürede bunların dokunulmazlıkları kaldırılmalı, idam yasası geri getirilmeli ve gerekli cezai işlem yapılmalıdır. Aksi takdirde içeri atılıp benim ve benim gibi dürüst vatandaşların vergileriyle içeride beslenmeleri konusunda hakkımı helal etmediğimi belirtmek istiyorum.
HDP ile bir daha masaya oturulmamalı ve son kurşununa kadar mücadele edilmeli ve bu beladan kurtarılmalıyız.
Resul Şahin: İster dini kullanan ister etnisiteyi kullanan her kim olursa olsun, sonuçta söz konusu terör ise devlet burada güçlü yumruğunu göstermeli ve mücadelesini yapmalıdır. Doğudaki hemen her kes ‘‘ barış sürecinde siz bizleri bu adamların kucağına attınız ve bu adamlar da istedikleri gibi bizleri yargıladı ancak şimdi devletin gücünü yanımızda görüyoruz ama ya bırakırsanız diye bir korkumuz da var’’ demektedirler. Biz hepimiz biliyoruz ki bunları kuran ve hareket ettiren el dışarıdadır. Devlet mücadeleyi sonuna kadar yapmalı ve bölge insanına da şefkat elini mutlaka uzatmalıdır.
ÖNERİLER
ORTAK SONUÇ
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
80 den fazla sivil toplum örgütüne E-Mail, SMS ve sözlü olarak haber verildi.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Milletvekillerine E-Mail ve SMS atılarak toplantı hatırlatıldı.
MEDYA İLE
İldeki neredeyse tüm yazılı ve görsel basın davet edildi, iki tv kanalı katıldı.
KATILIMCILARLA
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Ercan Sözüer / Elazığ kMM Girişimcisi