YER: Vantso
TARİH: 08 Mart 2015
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1-Tuyader Çetin Uyar
2-Mazlumder Kamuran Aslan 0541 628 85 54
3-Çev-der Ali Kaçlık
4-Çev-der Mustafa Kaya 0539 244 24 22
5-Musiad Kerem Baynal
6-Van İmamlar Derneği Muğdat Mirekoğlu
7-Sulh ve Adalet Hareketi Erkan Çok 0535 323 82 39
8-Sulh ve Adalet Hareketi Sami Caniş
9-Dasider M. Ali Meskan
10-Van Gider İskender Sazak
11-Nas-sar Ekoloji Derneği Ömer Demez 0544 783 65 15 omerdemez@hotmail.com
12-Çev-Der Yasemin Özdemir 0503 661 92 50 Rojazerya@mynet.com
13-Azadi Hareketi Abidin Engin
14-78’liler Derneği Mustafa Altürk 0532 355 45 82
15-78’ler Derneği Şemsettin Takva
16-Van Özedönüş Hareketi İbrahim Adayış 0506 252 86 63 ibrahim_adayis@hotmail.com
17-Mazlumder Şehvan Karakoyun
18-Çevrebi Derneği Nurettin Karakoyun 0506 600 44 22
19-Hakder Lokman Aslan
20-Nubihar Derneği Hanefi Taşkın 0505 487 97 16 hanefitaskin@hotmail.com
21-Zehra Vakfı Adil Yıldırımçakar 0505 771 47 23 adilyildirimwan65@hotmail.com
22-Minakadın Derneği Gülten Haskanlı
MESLEK ODALARI
SENDİKALAR
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1-Menderes İmpaç 0532 237 7981 erekakdamar@hotmail.com
2-M. Halid Sadini
3-Servet Kıran
4-Kerim Sevinç
GOZLEMCİLER
1-PAK Muzaffer Kılıç
2-PAK İsmet Elçi
3-PAK M.Kasım Kahramaner
4-AKP Pınar Güvenç
5-Hüdapar Rasım Saygın 0532 375 54 68 rasimsaygin@mynet.com
6-HDP Bazi Aslan
7-HDP Metin Alma
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
BELEDİYE BAŞKANLARI
MESAJ YOLLAYANLAR
DİĞER KATILIMCILAR
36 katılımcı
MEDYA
Cihan haber ajansı, Merkür TV
MODERATÖR
Çevre Derneği Aktivisti Yasemin Özdemir
KONULAR
GENEL KONU: Toplumda şiddet kültürü, kadına, azınlıklara ve farklılıklara şiddet hangi zeminde yükseliyor?
YEREL KONU: Uyuşturucu, “BEYAZ ÖLÜM”
ANAYASA (Genel konu ile ilişkili olarak)
KONUŞULANLAR
1- Doç. Dr Lokman Aslan:
“Şiddet kelimesinden bahsedecek olursak bence güçlünün güçsüzü ezmesi olarak değerlendirilebilir. Bu fiziki bir şiddet olarak olabilir. Sözlü Olabilir,görüntülü olabilir, ekonomik olabilir yani çeşitli metotlarla güçlü güçsüz ezer. Bu şiddet bazen bu şiddet bazen hakimiyet kurmak içinde yani siyasi hegomanyasını kabul ettirmek içinde şiddete başvurulabilir. Bence bu şiddet nedenleri üzerinde tartışılmalı ve önüne geçilmelidir”.
2- Gülten Haskanlı: “Rahman olan Allah kalplerini kız çocuklarına karşı kilitleyen Arap toplumuna ‘çocuklarınıza haksız yere kıymayın’ ayeti ile kalplerde kilitlenen kilitleri paramparça etmiştir. Günümüzde ise kadına şiddet bizi her geçen gün biraz daha korkutmaktadır. Biz aslında toplumdaki kadınları bilinçlendirme çabası içerisinde olmalıyız. Her evdeki kadınların kapısını çalıp anneleri bu şiddet konusunda bilinçlendirme vazifesini üstlenmemiz gerektiğini düşünüyorum”
3- İskender Sezek: “Bizler bireysel olarak veya kurumsal olarak özgürlük ve beraber yaşamak kavramına çok iyi irdelemeliyiz. İşte birine göre bir kadın tam anlamıyla özgür olmalıdır. Müslüman bir insana göre kadın eğer tesettürlü ise özgür olabilir. Bir Konuşmacımız ‘Bizim toplumun alt kademelerine inip beraber yaşamak için bilinç geliştirmemiz lazım’ demişti. Aslında alt kademelerde çok problemimiz yok bizim toplumun üst kademelerinde sorunumuz var. Yani bu ülkenin siyasetçileri ve kanaat önderlerine gidip ‘lütfen elinizi yakamızdan çekin bizi bu kadar kutuplaştırmayın!’ dememiz gerekiyor.”
4- Adil Yıldırım Çakar: “Ben Kadın ve azınlıklara yönelik şiddeti insan hakları bazında görüyorum. Şiddettin çeşitli sınıflandırmaları vardır. Topluma göre değişen ve insanın kendisinde olan saldırganlık dürtüsü. Çevresel faktörler. Ve daha çok birbirini tanıyan kişiler ve toplumlar arasında gerçekleşmesi ayrıca şiddeti yücelten dilin kullanılması ve faşizmin bunu teşvik etmesi işte Toprakkale Dağında 'NE MUTLU TÜRKÜM' diye yazılması ve halen kaldırılmaması bu bizler için zihinsel, duygusal ve psikolojik bir şiddet boyutunu göstermektedir.”
5- M. Xalid Sadini: “Doğaya yapılan şiddet şeddetin en büyüğüdür. Demokrasi, doğadaki faşizmle mücadele ile başlar. Kadın ev işlerini aksattığında şiddet görür. Şiddet devletin tekelindedir. Tün insanlar kardeştir. 1921’de Kocgiri’de Zarife hanım ve Alişer’lerin katliamı devlet eliyle gerçekleşmiştir. Şeyh Said de bu devlet şiddetinin sonucudur.
Hz. Ali’nin dediği gibi haksızlığın karşısında susan dilsiz şeytandır. Kadın, anadır. Kardeşimizdir. Eşimizdir.
En büyük şiddet bir insanın dilini konuşamamasıdır.. Müslüman, elinden ve dilinden emin olduğunuzdur.”
6- Fatih Şahin: “Bu topraklara baktığımızda eğer bu toraklarda halen Özgecanlar öldürülüyorsa, halen Orta Doğu da kadınlar satılıyorsa, pazarlarda cariye diye satılıyorsa gerçekten kadına yönelik şiddetin, zulmün ne kadar vahim bir hal aldıkğını görmemize yetiyor. Yine de bu topraklara baktığımızda acının, ızdırabın, elemin, derdin, kederin, tüm cefanın kadınların çektiğini görmekteyiz. Ve bu topraklar Berfo Ana gibidir. 33 yıl evladını gözü yaşlı beklemektir. Evinin boyasını, badanasını çürümeye yüz tutmuş ahşap kapısını değiştirmemektir ki oğlu gelip de evi tanısın diye. ”
7- Ömer Demez: “Şiddete karşı çıkanlar, adil olmayı öğrenmelidirler. Ailede verilen örnekler şiddetle başladı, okulda şiddet devam etti, iş hayatında da şiddeti gördük. Dini şiddet hayatımızı kuşattı. Dini şiddet, hoşgörümüzü azalttı.
İnsanların dışında da şiddet var. Ekolojinin bozulmasında şiddet eğilimimiz var. Bilinç altımızda şiddet olduğu için hayatımızdan çıkaramıyoruz.”
8- Menderes İnanç: “Şiddeti böyle bir tartışma ortamında dile getirmemiz mutluluk verici. Şiddeti görmeden, yaşamadan anlatmak zor. Kendimizle yüzleşebilmemiz için dört semavi dinlerin öğretilerine bakmamız gerekiyor. N.Ç olayında 30 askerin şiddetine uğraması örtbas edilmeseydi, Özgecan olayı yaşanmayacaktı. 1948 yılında Evrensel İnsan Hakları Beyannemesi ilan edilerek, insanlığın şiddetten korunması önemsendi. Avrupa buna benzer girişimlerle Ortaçağ karanlığından kurtulup, büyük bir değişim yaşadı. Biz ise henüz bu karanlıktan kendimizi kurtarmak için herhangi bir girişimde bulunmuyoruz. Orta Doğu’da şu anda diri diri insanları yakan DAİŞ gibi bir örgüt var. Türkiye’de de bunun bir benzeri olayda insanlar Sivas’ta tekbir sesleriyle diri diri yakıldı. Şiddet, sebep ve sonuçlarıyla akademisyenler tarafından yeterince araştırılmıyor. Devletin de şiddeti besleyen dayanaklarının olduğunu söyleyebiliriz. Din ve toplum ilişkisinde dinin toplum üzerindeki etkisini tartışmalıyız.
Şiddet konusunda her şeyden önce kendimizle yüzleşerek başlamalıyız.”
8- İbrahim Adayış: “Şiddet tarih boyunca varolmuştur. Baskı unsuru olarak yaygın bir toplumsal sorundur. Şiddete kadın maruz olduğu için, bir sorun olarak karşımıza çıkmıştır. Daha önce arkadaşların da söylediği gibi, kadın annedir; eştir; kardeştir.
Batının özgürleştirme adı altında kadını metalaştırması şiddetin farklı bir versiyonudur.
9- Ali Kaçlık: “Şiddet, bizim varoluşumuzda var. Büyütülürken erkek olarak biz kadınlardan üstün görüldük. Erkek anayasasında, kadının konumu düzeltilmelidir. Kürdistan’da efsaneleşmiş kadınlar dünyaya örnek olmalıdır. Bütün dinlerde yok sayılan kadının kendini varetmesi gerekiyor. İslam adına Daiş kadını köle pazarlarında satıyor, pazarlıyor. Kimse buna karşı çıkmıyor, demek ki destekliyorlar. Devleti yöneten bir cumhurbaşkanı “kadın ve erkek eşit değildir” diyorsa, vatandaş üzerinde olumsuz etti bırakıyor. Mecliste görüşülen “Güvenlik Yasası Paketi” yeni şiddetlerin habercisidir. Diyanetin bütçesi sadece Hanefi mezhebi için kullanılıyor. Alevilerin dini merasimlerin yapıldığı ibadethaneleri hala yok sayılıyor.”
10- Kamuran Aslan: “Şiddet devletten geliyor. 1996 yılında Şırnak’ta 35 gün işkence altında kaldım. Hücre dışında sadece spor ayakkabısını gördüğüm birinden imdat istedim.. O da bana, ‘bunların hassasiyetleri var. Sana işkence yapmaya geldikleri zaman sen de avazın çıktığı kadar “Ya Muhammed!” diye feryad et.’ demesi üzerine bana işkence yapmaya başladıklarında ‘Ya Muhammed!’ diye feryad ettim. İlginç bir şekilde durdular.. Birbirlerine ‘ya ne yapıyorsunuz, durun! Bakın “Muhammed” diye bağırıyor.’ Kesilmesine sevinmiştim. Bir süre sonra, bana şiddetli bir saldırı oldu. Kan, revan içinde kaldım. Beni döven nefes nefese bağırıyordu: ‘Utanmıyor musun beni Arabistan’dan buraya çağırmaya!’ diyor ve bana şiddet uyguluyordu. İşkence yapanların, şiddet uygulayanların Allah’tan korkusu yok.
Güvenlik Yasası o şiddet yöntemlerini tekrar geri getirecek. Görüldüğü gibi şiddetin kaynağı sistemdir. Benim Kobanê ve Şengal’de akrabalarım var, Daiş’ten şiddet gördüklerinden dolayı üzüntü içindeydik. Devletin şiddete destek verdiği algısı vardı. Beni sokağa çıkaran Selahattin Demirtaş değil, “Kobanê düştü düşecek!” diyen şimdiki cumhurbaşkanının sözleriydi. Dağlara “Ne Mutlu Türküm!” denileceğini, “Ne Mutlu Halklar” denilmeliydi.
11- Muğdat Mirekoğlu: “Şiddete başvuranlar ya Allah’ı bilmemişler, ya da İslam’ı tanımıyorlar. Allah, şiddetin uygulanmamasını istiyor. Muhammed peygamber pratiğinde bundan kaçınıyor. Gelinen noktada, insanların dinden koptukları görülüyor. Müslümanlar indirilen dine değil hurafelere inanıyorlar. Allah, bütün alemin Rabbidir. Sadece Müslümanların değil. İslam insanlara yanlış anlatılıyor. Kim mazlum bir insanı öldürürse onun yeri ebediyen cehennemdir. IŞİD ve onu destekleyenlerin İslam ile alakası yoktur. Kur’an’da kadın ve erkek eşittir. Kadın bütün haklarına sahip olmalıdır.
12- Hanefi Taşkın: Kadınlar Günü için bir gün yeterli değildir. Bütün günler kadınlar günü olmalıdır. Toplumda bir zilinsel değişiklik gerekiyor. Kim öldürüyorsa, sorumlusu Müslüman değil böyle bir hasta zihindir.
13- İsmet Elçi: “Şiddet toplumda derin bir yaradır. Şiddet daha çok insanlar arasındaki eşitsizlikten doğar. Anadilin, kültürün yasaklanması bir nevi toplumsal şiddettir. Kürtler sürekli asimilasyona uğradılar ve bunun karşısında direnç gösterenlere şiddet uygulandı. Sistem kaynaklı şiddeti bertarf etmenin tek yolu birlikte hareket edebilmektir. Toplumda kadın ve çocuğun değeri olmadığından, sürekli şiddete uğruyorlar.
14- Rasim Saygın: “Şiddetin temel nedenlerini araştırmalıyız. Şiddetin ana sebeplerinden biri insanın kendisidir. Egemenler, bizi birbirimize karşı rakip kamplar haline getirerek varlığını korumaya çalışıyor. Şiddetin nedenini dinde arayacağımıza, eğitimin yöntemlerinde aramalıyız. Şiddetin her türlüsüne karşı çıkmalıyız. Sadece kadına şiddet yoktur. Hayatın bütün kesitlerinde şiddet kendisini gösterebiliyor. Adalet boyutunda bütün şiddete karşı durmalıyız.
15- Metin Alma: “Kapitalist modernitede kimliklerin yok sayılması ve benzeri hak ihlalleri şiddeti doğruyuor. Türkiye’de ötekileştirme, kimliğin yok sayılması ve bunlar gibi alanlarda büyük bir mücadele verdik. Kobanê’de dünyanın en güzel kadınları, dünyanın çirkin erkeklerini mağlup etti. Van, kadına şiddet noktasında ülkenin üçüncü sırasında yer alıyor. Eve gittiğimizde, yaşamımızda kadına nasıl davranıyoruz? Katının insan tanımını önemsiyorum. Kadının sadece evde bir eş olmadığını bilmemiz lazım. Kadın ikinci sınıf inasn olmaktan kurtarılmalıdır.
16- Özay İlhan: “Hepimiz şiddeti konuşuyoruz, ama çözüm önermiyoruz. Şiddeti oluşturan biz insanlarız. Hepimiz empati yapmalıyız. Sistemi oluşturanlar da değiştirenler de yine biz insanlarız.
17- Pınar Güvenç: “Toplantıda sürekli olarak devletin suçlandığına şahit oldum. Peki bizim hiç mi suçumuz yok? Şiddeti uygulayan biz değil miyiz? Kadına şiddeti de yine biz yapıyoruz.
1- Şemsettin Takva: “Sistemli bir şekilde Kürdistan gençliği yozlaştırılıyor. Özellikle uyuşturucu konusunun geleceğimizi ciddi anlamda tehdit ettiğini düşünüyorum.”
2- Ali Kaçlık: “Uyuştucu Van’ın en önemli sorunlarından biri haline gelmiştir. Bu konuda hem toplum olarak ve hem de sivil toplum örgütleri olarak duyarsız kalıyoruz. Oysa bu tehlike hepimizin çocuklarını tehdit ediyor. Örnek olarak Mazlumder Şube başkanı Yakup Aslan bu konuda bir çalışma başlattı. Verdiği demeçlerle toplumu bilinçlendirmeye ve duyarlı hale getirmeye başladı. Bundan rahatsız olanlar şimdiye kadar onun aleyhinde iki dava açtılar ve bu davalar “kovuşturmaya gerek yok” şeklinde sonuçlandı. Yine emniyet yaptığı bir açıklamaya binaen onun ismini zikrederek hedef haline getirdi. Peki biz ne yaptık, bu konuda hiçbir tepki göstermedik. Normalde bütün STK’lar toplanıp ortak bir basın açıklamasıyla buna tepki göstermemiz gerekirdi. Ben yine teklif ediyorum, hem uyuşturucuyla mücadelede ve hem de Yakup Aslan’a yapılan bu baskılara karşı duruşta birlikte hareket edelim.
3- Gülten Haskanlı: “Uyuşturucu sadece gençleri değil, kadınları ve çocukları da tehdit ediyor. Uyuşturucu kullanma yaşının 10 yaşına kadar düştüğü söyleniyor. Şehirde uyuşturucu bulmanın çok kolay olduğu medyaya yansıdı. Buna karşı duyarsız olmamalıyız.”
4- Şehvan Karakoyun: “Uyuşturucu okulları da tehdit ediyor. Satıcılar okul çevrelerinde dolaşıyorlar ve kimse bir şey yapmıyor. Biz Mazlumder olarak buna tepki gösterdik, göstermeye de devam ediyoruz. Ancak, mücadele noktasında toplum olarak yeterli olmadığımızı söyleyebilirim. Daha fazla toplumsal baskı oluşturmalıyız.”
5- Abidin Engin: “Devlet uyuşturucuyla mücadele konusunda aciz kalıyor. Şehrin her tarafı mobesa kameralarıyla dolu, ancak bunlar uyuşturucu dağıtımı konusunda işlemiyorlar. Şehir kısa bir zamanda bar ve pavyonlarla doldu. Buralarda uyuşturucu ve fuhuş yaygınlaşıyor. Daha güçlü bir mücadele içerisinde olmalıyız.”
ÖNERİLER
1 / Öneren kişi: Önerilen şey
2 / Öneren kişi: Önerilen şey
ORTAK SONUÇ (Yalnızca eğer varsa. Yoksa Ortak Payda yaratmak için uğraşmak amacımız değil. Yerel Forumlar, karar alma meclisi değil, en aykırı seslerin bile duyulma ve duyurulma olanağı bulduğu yerler olmalı. Nadiren de olsa bir konuda mutabakat sağlanmışsa, tabii bun u da duyururuz ama o ortak sonucu yaşama geçirmek için yapılacak aktivist çalışmaların yeri kendi platformlarıdır.)
1 / Ortak görüş
2 / Ortak görüş
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Şu kadar sivil toplum kuruluşuna duyuru yapıldı. (E-mail? Faks? Yazı ile? Sözlü? Telefonla? Toplantı lobisinde TkMM broşürleri de verildi
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Telefon, faks ve mail ile şu şu vekillere ulaştık, sonuç şöyle şöyle oldu.
MEDYA İLE
Şu kadar ulusal basın temsilcileri ve yerel basın mensupları davet edildi. Şu kadarı geldi. Şöyle bir taktik izlemenin daha uygun olacağı sonucuna varıldı.
KATILIMCILARLA
E-mail ile tüm katılımcılardan konu istedik, şu kadar yanıt geldi, sonuç şöyle şöyle oldu.
SONUÇLAR
TkMM ilkelerimiz videosu ile genel konuya ilişkin videolar gösterildi. Genel konu, yerel konu ve genel konunun anayasa olan ilişkisi ele alındı. Neler olumlu, neler olumsuzdu, düzeltmek için neler yapılmalı? Mutfaktan istenen ve beklenen şeyler varsa bunlar neler?
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Yakup Aslan