YER: MÜSİAD
TARİH: 03.01. 2015
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / STK Platformu ( M. Şahin Duman – Çalışma Grubu Üyesi )
2 / Harekata Azadiya İslami ( M. Atik Okuyucu – İl Temsilcisi )
3/ Karayolları Trafik Güvenliği Derneği ( Hakkı Tüver – Başkan )
4 / İpekyolu Derneği ( Abdulkerim Avanoz – Başkan )
5 / MÜSİAD ( Cumaali Ayyıldız – Yön. Kur. Üyesi )
6 / Tüm İşçi Emeklileri Derneği ( Mehmet Kayabaş – Başkan )
7 / Palu Derneği ( Muhittin Karabulut – Yön. Kur. Üyesi )
8 / Palu Gökdere Derneği ( Abdullah Ataş – Yön. Kur. Üyesi )
9 / Muhtarlar Derneği ( Ali Dabakbaşı – Başkan)
10 / Goncalar Solmasın Derneği ( Hacı Ormanoğlu – Başkan )
11 / Yader ( Salih Çetin – Genel Başkan )
12 / İlim Ve Hayra Hizmet Vakfı ( Zülfü Biçerer – Yön. Kur. Üyesi )
MESLEK ODALARI
SENDİKALAR
1 / Eğitim Bir Sen ( İbrahim Bahşi – Şube Başkanı )
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
İbrahim Şerbet ( Ak Parti İl Sekreteri )
GÖZLEMCİLER
Nusret Çoban ( Ak Parti İl Başkanı )
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
Sermin Balık ( Ak Parti Elazığ Milletvekili )
BELEDİYE BAŞKANLARI
Katılım Olmadı.
MESAJ YOLLAYANLAR
Mesaj yollayan olmadı.
DİĞER KATILIMCILAR
3 İzleyici
MEDYA
Kanal Fırat
Kanal 23
Kanal E
MODERATÖR
M. Şahin Duman ( Elazığ STK Platformu Çalışma Grubu Üyesi )
KONULAR
GENEL KONU:
İslam ve Terör, Avrupa’ da Yükselen İslamofobi
KONUŞULANLAR
1 / Şahin Duman: Hiçbir zaman kabullenemeyeceğimiz ve içimizi acıtan İslam ve terör kavramları Avrupa’da ve dünyada kullanılmaya başlandı. Hepimiz biliyoruz ki İslam barış dinidir ve güzel ahlakı tamamlamak için gelmiştir. Ancak son zamanlarda özelliklede Avrupa’ da İslam’ın yanına fobi kelimesi iliştirilerek dehşet, korku ve nefret gibi bir algı oluşturulmuş ve İslam’a karşı kin besleme duygusu yerleştirilmeye çalışılmaktadır. Özellikle İspanya’nın fethinden sonra Hıristiyan cenahından İslam’a karşı kin ve nefret beslenmesi tamamen sistematik bir harekettir diye düşünüyorum. Avrupa’ da kapılar yüzyıllar boyunca İslam’ a kapanmış, Avrupalı Hıristiyanlar ve diğer dinlere mensup kişiler tarafından İslam’ın öğrenilmesi engellenmiş ve Kur’ an-ı Kerim tahrip edilerek İslam’ın evrensel bir din olamayacağı algısı yerleştirilmeye çalışılmıştır. 2. Papa 1. Haçlı Seferi’ni başlatırken bütün Müslüman alemini kafir ilan edip tanrı adına, din adına savaş ilan etmiş ve batılı yazarlar buna dayanarak doğu halklarını gerici ve barbar ilan etmişlerdir. Bugün geldiğimiz noktada özellikle Avrupa’da sosyal ve kültürel bir ayrımcılık söz konusudur ve Müslümanlar dışlanmaktadır. Ekonomik krizle birlikte gelen işsizlik ve güvenlik sorununun sebebi olarak İslam ve Müslümanlar gösterilmektedir. Bunun sonucu olarak da Avrupa’ da aşırı sağ ve ırkçı partilerin oylarının arttığını görmekteyiz. İslamiyet’in hiçbir zaman kabul etmeyeceği 11 Eylül olaylarından sonra uluslar arası medyanın İslam’ı karalama çabalarını hepimiz gördük ve izledik. Bütün dünya devletlerinde bir terör olayı yaşandığında olayı gerçekleştiren Müslüman ise direkt İslamiyet devreye koyulur, şayet farklı bir inanca mensup ise akli dengesinin yerinde olmadığı algısı yerleştirilir. Oysa hepimiz biliyoruz ki dinimiz; bir insanı öldürmekle bütün insanlığı öldürmek arasında fark yoktur anlayışını savunmaktadır. İslami kimliğe sahip bir şahsın yaptıkları günlerce ve aylarca basını meşgul edebiliyorken, yakın zamanda gördüğümüz etnik soykırımı kimlerin yaptığı ve kimlerin sessiz kaldığı hepimizin malumudur. Yine Çin’ de sırf etnik kimliklerinden dolayı zulüm gören insanların acılarını ve ızdıraplarını görmezden gelen Avrupa’ daki yazar, çizer kadroların İslamofobi algısını yerleştirmeye çalışmaları insanı üzmektedir doğrusu.
2 / Atik Okuyucu: İslam ve terör kavramını yan yana görmek kesinlikle kabul edilemez bir durumdur. Bizler Müslümanlar olarak peygamberi örnek almaktayız. Müslümanlar için önemli bir yere sahip olan Medine’ de farklı dinlerden ve farklı etnisitelerden farklı insanlar vardı ve peygamber efendimizin devlet başkanı statüsünde olduğu bu şehirde terörden bahsetmek mümkün değildi. Ayrıca fobi kelimesinin İslam’ da yeri yoktur ve Avrupalılar tarafından uydurulmuştur. Üstat Bediüzzaman’ın dediği gibi Avrupalılar ikiyüzlüdür. Dinle alakası olamayan bu insanlar bir taşla iki kuş vurmak istemektedirler. İŞİD, El Kaide ve Boko Haram gibi terör örgütlerini İslam ülkelerinin başına bela edip, ya onları ya da bizi tercih edeceksiniz demektedirler. İslam’ ın olduğu yerde barış vardır ve efendimizin dediği gibi; ‘‘barış değerlerin en yücesidir ’’. Avrupalıların tek amacı Ortadoğu halklarını birbirine kırdırmaktır. Petrol ve enerji koridorlarının dışında, insanlara ne olduğunun pek bir önemi yoktur. Bugün Türkiye’ de güçlü bir iktidar olmasaydı Irak, Suriye ve Mısır gibi olacaktık. Şayet barış süreci devam eder ve başarıya ulaşırsa Türkiye Ortadoğu’nun en büyük gücü olacaktır.
3 / Abdulkerim Avanoz: İslam hayat sahnesinden çekilince yeryüzünde hiçbir şey kalmaz. Ölçüler sarsılır; dünün helali haram, haramı da helal olur. Bugün kabul edilen yarın reddedilir. Yarın kabul edilen bir hükmü sonraki gün kaldırılır. Beşer arzuları çeşitli ve çelişkili nazariyelerle kendilerini aldatma çabasına girerler. İnsan bu nazariyeleri ne kabul edebilir ne de onlardan kurtulabilir. Her nesil bir önceki nesilden farklı olarak kendini takdim eder. Hiç kimse başkasını bir ölçüye zorlayamaz. İnsan özgür değimlidir. O zaman insanlık başıboş dolaşan hayvanların bir çeşidi olur. Hatta bu durumda hayvan çeşitlerinin de en aşağısıdır. Çünkü insanın elinde ilmi imkanlar vardır. O zaman bu imkanlarını sapık ortamlarda kullanacaklardır. Hayvan ne kadar vahşi olursa olsun, insanın bu imkanlarla yapabileceğinin binde birini bile yapamaz. Günümüz insanının durumu işte budur. Ne yazık ki bu acı gerçek daha da kötüye gitmektedir. Öyle değilse emniyet tedbirleri arttığı halde suçların çoğalmasının sebebi nedir, anarşi ve hippilerin doğuşu neyi ifade etmektedir.
4 / Hacı Ormanoğlu: Bizlerin hafta sonumuzu bu işe ayırmamız bu işi önemsememizdendir. Birilerinin koşması gerekiyor ve biz koşacağız. Buradaki insanların bir derdi var ve har ay bir araya gelip bir diyalog ortamı oluşturuyorlar. Güçlü olmak için bunun yapılması gerekiyor. Bir Yahudi’ ye sormuşlar günde kaç saat çalışıyorsunuz diye; 24 saat çalışıyoruz, 25 saat çalışan bizi geçer demiş. Oysa onlar yapmaları gereken şeyi yapıyorlar. Demek ki bizlerin daha çok çalışması gerekiyor. Hafta sonunu buraya ayırıp gelenler fedakar insanlardır. Biz tüm yüreğimizle inanıyoruz ki İslam barış ve kardeşlik dinidir. Peygamber efendimiz diyor ki; ‘‘ ben güzel ahlakı tamamlamak için geldim’’. Bizlerin de bu şiarla hareket etmesi gerekiyor. Bu olayla bir kova temiz suya bir damla mürekkep damlatılmış ve su kirletilmiştir. Bize düşen ise bu kovaya bol bol temiz su dökmektir. Oysa şu anda yaptığımız karıştırmaktan başka bir şey değildir. Bizler kız çocuğunu omuzlarına alıp Mekke’ nin sokaklarında dolaştırmış bir peygamberin ümmetiyiz. Müslümanların silkelenip kendisine gelmesi gerekiyor.
5 / Mehmet Kayabaş: Öncelikle kendi bakış açımızı belirtelim ki, İslam’ da teröre karşı asla ve asla müsamaha yoktur ve terör İslam ile bağdaşmaz. Terör çift yönlüdür. Biri egemen güçlerin kendi saltanat ve zorbalıklarını sürdürebilmek için başvurdukları şiddet ve zulümdür, bir diğeri ise yönetimi ve gücü ele geçirmeye çalışanların başvurdukları şiddettir. Batı Avrupa ekonomisinin ufuklarına baktığımız zaman, Müslüman işgücü ve hatta girişimciler için hiçte iç açıcı işaretler göremiyoruz. Ekonomik bunalımlar ve artan işsizlik Avrupa’ da çalışan Müslümanların ülkelerine geri gönderilmelerini gündeme getirecektir. Bugün Avrupa’da ırkçılık ve yobazlık somut olarak Müslüman ve Türk düşmanlığı şeklinde sahne almaktadır. Avrupa Birliği köklerini Hıristiyan uygarlığına bağlamaktadır. AB bayrağı bile bunu dile getirmektedir. Türkiye’ nin AB’ ye kabul edilmeyişi iki nedenle açıklanabilir: birincisi zenginler kulübünde değil, bir diğeri ise Hıristiyan olmamasıdır.
6 / Hakkı Tüver: Hak ile batılın mücadelesi yıllardır devam etmektedir. Hal böyle olunca İslam’ı yaşayan toplumlara çok iş düşmektedir. Öncelikle İslam’ ı bilip öyle yaşamalıyız ki, bunu başkalarına da anlatıp yaşatabilelim. Bugün İslam ülkelerinde kendilerini İslam’ın temsilcisi olarak gören radikal örgütler ortaya çıkmışlardır. Bunlar yaptıklarıyla tüm dünyanın tepkisini çekmiş ve dinimize olumsuz bakış açılarına sebep olmuşlardır. Ben Müslüman’ım deyip de İslamiyet’le alakası olmayanlara kulak asmamak lazım. Gerçek dinimiz neyi emrediyorsa öyle hareket etmeliyiz. Dünyadaki tüm insanların birbirini anlaması gerekiyor. Bütün dinler ortak bir paydada buluşabilmeli ve kendilerine ortak bir yaşam kurabilmelidirler.
7 / Zülfü Biçerer: Çoğu zaman söylenenlerle yapılanlar arasında farklar olmaktadır. Bugün dünyadaki global yapı içerisinde üst aklı görmekteyiz. Üst aklı bilmeden de İslamofobi hakkında yorumlarda bulunmak pek gerçekçi olmaz. Gerçekçi olabilmesi için bilimsel olarak değerlendirilmesi gerekir. Biz mevcut kültürel yapı içerisinde bir Mevlana’yı Yunus’u veya Hacı Bektaşı çıkaramadık. Bizler kadim bir medeniyetin temsilcileri olarak dünya konjüktöründe siyasi olarak iflas etmişiz. Başbakanımızın dünya beşten büyüktür lafının altını doldurmak lazım. Siyaseten bittiğimiz gibi ekonomik olarak da dolar ve avronun mahkûmu olmuşuz. Eğitimdeki durumumuz zaten hepimizin malumu. Zamanında barış ve kardeşliğin temsilcisi olan medeniyetimiz Endülüs’le birlikte Avrupa’ya geçmiş ve onların bu değerleri kazanmasında etkili olmuştur. Bugün çok sistematik bir oyun devrededir. 40 yıllık Milli Görüş mücadelesinin meyvesi Erdoğan’dır ve Davutoğlu’dur. Bunu vicdani ve ahlaki olarak kabul ediyorum. Sayın vekilimiz ve il başkanımız buradayken belki bana düşmez ama Ak Parti’ yi övmeden de geçemeyeceğim. Ancak bir vekilin kalitesi Hz. Ömer gibi adaletli olmalı, kendi nefislerini değil ümmetinkini düşünmelidirler. İnsanları mesleğine ve meşrebine göre ayırmamalı, cömertliklerini mesailerinde ortaya koymalıdırlar.
8 / İbrahim Bahşi: İslam’ın kelime anlamlarından biri barış ve huzurdur. İslam’da teröre asla ve asla müsamaha yoktur. 1996 yılında yazılan İslamofobi başlıklı bir rapor ile ortaya atılan bu kavram başta olmak üzere yüce dinimizin terör, şiddet ve korku gibi kavramlarla ilişkilendirilmesini asla kabul etmiyoruz. Terör çift yönlü, biri egemen güçlerin kendi saltanat ve zorbalıklarını sürdürebilmek için başvurdukları şiddet ve zulümdür, bir diğeri ise yönetimi ve gücü ele geçirmeye çalışanların başvurdukları şiddettir. Müslüman toplumların huzurlarını kaçırmak için ortaya çıkarılan terör örgütlerinin iplerini elinde tutan çağdaş sömürgeci güçlerin terör kavramını en çok İslami bilinçlenmeyi karalamak için kullanmaları son derece ilgi çekicidir. Ne yazık ki günümüz dünyasında önemli bir yönlendirici güç haline gelen medyayı elinde tutan çağdaş sömürgeciler ve onların uzantıları olan bizzat kendilerinin yön verdikleri teröre yine bu terörden birinci dereceden zarar görenleri karalamakta, hatta onlara karşı kamuoyunda yaygın bir kanaat oluşmasını sağlamak için kullanmaktadırlar.İslam dünyasının içinde bulunduğu bu sosyo-ekonomik ve politik yapı devam ettiği, İslam ülkeleri mağduru olduğu uluslar arası sistemin karar mekanizmalarında hak ettiği söz ve temsil hakkına kavuşmadığı müddetçe, Müslümanların muhalefetlerini sergileyebilecekleri demokratik kanallar sağlanmadıkça, İslam ile asla bağdaştırılamayacak olan terör, asimetrik bir savaş aracı olarak bu coğrafyada destekçi bulmaya devam edecek gibi gözükmektedir.
Yapılanlara şiddetle karşılık verilmemelidir. Kur’an-ı Kerim’de diyor ki; Kim (haksız yere) bir cana kıyarsa, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur.
Farklı dil, din ve ırklarla birlikte yaşama konusunda Avrupa’nın zengin bir deneyime sahip olduğu söylenemez. Aynı uygarlığı paylaştıklarını söylemelerine rağmen 2. Dünya Savaşı’nda birbirlerinin gırtlağına sarılmışlardır. 20. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren Avrupa’da sosyal demografik ve dini manzarasını değiştiren yeni gruplarda topluma eklenmeye başlanmıştır. Renkleri, dilleri ve dinleri farklı olan bu gruplar arasında en görünür ve belirgin olan Müslümanlar, Avrupa’nın yeni ötekileri olarak algılanmaya başlanmıştır.
11 Eylül 2001 tarihinde ABD’de gerçekleştirilen terör eylemleri batıda İslamofobi’ nin yayılması açısından bir dönüm noktası olmuştur. Söz konusu saldırılardan sonra bütün dünya dikkatini din ve şiddet arasındaki ilişkiye çevirmiş ve Madrid, Londra, Bali ve İstanbul saldırılarıyla birlikte İslam ve şiddet arasında sıkça bağlantı kurulmaya başlanmıştır.
9 / Abdullah Ataş: Asıl amaç planlı programlı ve sistematik bir şekilde sindirmeye yöneliktir. Müslüman görmesin, Müslüman duymasın, bilinçlenmesin ve tepkisiz kalsın diyedir tüm bu yapılanlar. Malumunuz, dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar baskı ve zulüm altındadır. İlk vahyin geldiği 610 yılından hicretin yapıldığı 622 yılına kadar İslamiyet’ in çok fazla ilerleyip gelişememesinin sebebi müşrikler tarafından baskı ve zulüm altında tutulmalarıdır. Oysa Medine’ ye hicret edildikten sonra İslamiyet çığ gibi büyümeye başlıyor ve müşrikler bunu engellemek için savaşa başvuruyorlar. Efendimiz sahabeleriyle birlikte Medine’ den Mekke’ ye dönerken müşrikler korkudan Hudeybiye Antlaşmasını öneriyorlar ve imzalıyorlar. Bundan sonra antlaşmanın (10 yıl boyunca kimse kimsenin canına ve malına kast etmeyecek) ilk maddesiyle İslamiyet çığ gibi büyüyor. Batılılar bugün bu durumu çok iyi bildiğinden, yani şayet barış ve huzur ortamı olursa İslamiyet yine çığ gibi büyüyecek ve durum onların işine gelmeyecektir. Bundan dolayıdır ki Müslüman coğrafyada savaş, zulüm ve gözyaşı dinmemektedir.
10 / Muhittin Karabulut: Öncelikle İslam ve terör kavramlarının yan yana anılmasını asla kabul etmiyorum. Benim kutsalımı çizmeye ve çizdirmeye de hiç kimsenin hakkı yoktur. Bizler Müslümanlar olarak tük kutsal dinlere saygı duyduğumuz gibi, aynı saygı ve hoşgörüyü onlardan da bekliyoruz. Müslümanların terörist gösterilmesi için Yahudi ve Hıristiyan lobileri çok ciddi bütçeler ayırmaktadırlar. Gene Müslümanlar içerisindeki görüş ayrılıkları birbirlerine düşmelerine sebep olduğu gibi, başkalarının ekmeğine de yağ sürmektedir. Müslümanlar uyanık olmalı, dışarıdan yapılan müdahaleleri bertaraf etmeli ve her Müslüman’ın kendine bir din uydurarak birbirlerini öldürmeleri engellenmelidir. Bugün bakıyoruz her Müslüman ülkenin kendine göre bir din anlayışı var, oysa Müslümanların böyle bir şansı yoktur. Tek din vardır İslam ve tek peygamberimiz vardır o da Hz. Muhammed’dir. Her şeyden önce Müslümanlar kendilerine dönmelidirler. Kimin adına kafa kestiklerini ve kimin adına insanları katlettiklerini iyi düşünmelidirler. Dışarıda düşmanlarımız olduğu doğrudur ancak içeride başbakanını ve cumhurbaşkanını dinleyen ve bunları dışarıya servis eden ve adına da Müslüman’ım diyenler unutulmamalıdır. Sonra da diyoruz ki neden Müslümanlara terörist gözüyle bakılıyor.
11 / Nusret Çoban: Öncelikle şunu belirtmekte fayda var; sunumda gösterilen El Kaide ve IŞİD gibi örgütlerin İslam’la hiçbir alakaları yoktur. ABD ikiz kuleleri vurduğunda 50 yıl, beklide yüz yıl öncesinin projesini hayata geçirdi ve bu projenin bir parçası olarak Afganistan’ ı işgal ettiler. Ben bir maden mühendisi olarak Afganistan’ın maden yataklarını çok iyi biliyorum, ABD nin bu ülkede tespit ettiği maden yataklarının değeri 37 trilyon dolardır. Şimdi Amerika o maden yataklarını işletmenin yollarını arıyor. Şöyle de düşünmek lazım; neden bu olaylar Irak, Suriye, Mısır ve Lübnan gibi ülkelerde oluyor da, bir Suudi Arabistan’ da olmuyor. Bu sömürgeci ülkeler sömürdükleri ülkelere dokunmuyorlar ama sömüremedikleri ülkelerle mücadele ediyorlar. Bunu yaparken kendilerini haklı göstermek için gidip o ülkelerde IŞİD gibi bir örgüt kuruyorlar ve diyorlar ki; bunlar insanları katlediyorlar bizde onlarla savaşıyoruz ve o ülkelere demokrasi götüreceğiz. Etrafımızdaki ülkelere tüm bunlar yapılırken acaba Türkiye için ne düşünüyorlar asıl bizim bunun için hazırlıklı olmamız gerekiyor. Asıl bizler tehlikeyi kendi ellerimizle yaratıyoruz. İki aylık il başkanlığı dönemimde gözlemlediğim kadarıyla çalışanlarımızın durumu içler acısıdır. İslamiyet’te yapılan akitin gereği mutlaka yerine getirilmelidir. Mesaiye geç başlamalar ve erken işi bırakmalar buna en basit örnektir. Kazandıkları paranın haram olduğunu bilmeden çoluk çocuğuna ve eşine yediren insanlarımız var. Oysa Allah’ tan korktuğumuzu, peygamberi sevdiğimizi ve Kur’an’ ın hükümlerine boyun eğdiğimizi söylüyoruz. Bence bu böyle değil, haramla insan ne ulvileşir ne de mükemmelleşir. Cenab-ı Allah Kur’ an-ı Kerim’ de diyor ki; Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler kafirlerin ta kendisidir. Tüm bunlara rağmen kendimizi nereye koyacağız. Bu yaşananlar neden Müslüman ülkelerde oluyor, işte Allah’ın kamçısı budur. Kendimize gelmeliyiz ve bizler Allah’ın ayetleri doğrultusunda hareket etmiyorsak başkalarından da bunu beklemeye hakkımız yoktur. Şu konuda rahat olun, hiç kimse peygambere hakaret edemez ancak kendine hakaret eder ve hiç kimse bu dine dokunamaz çünkü Allah’ın ayeti vardır ‘‘siz isteseniz de istemeseniz de ben nurumu tamamlayacağım’’ der. Önemli olan bizim bu çemberin içerisinde olmamızdır.
12 / Sermin Balık: Hepimizin kabul ettiği bir gerçeklik var ki Müslümanlar barış dininin mensuplarıdırlar. İslam ve terörün aynı cümle içerisinde kullanılması bizim anlayışımıza aykırıdır. Çünkü İslamiyet barış, hoşgörü ve sevgi dinidir. Kesinlikle insan katletmeye cevaz vermez. İslamofobi derken, yani İslam ile korkunun bir arada kullanılması tıpkı terörle birlikte anılması kadar kabul edilemez bir durumdur. Ancak tüm bunlara rağmen İslamofobi olmuş mudur, elbette olmuştur. Dünyaya açılmadan, önce kendi içimizdeki İslamofobi’ ye bakmamız lazım. Müslüman bir ülkeyiz ama yıllarca İslam ile korkutulan bir ülke olduk. Kızlarımızın başörtüsünden korkan, insanların sakalından korkan, ezanın Arapça okunmasından korkan ve İslamofobi’ yi kendi içinde yaşayan ve yaşatan bir ülkeyiz. 28 Şubat sürecinin bu İslamofobi anlayışının bir sonucu olduğunu hepimiz çok iyi bilmekteyiz. Şimdi biz geçmişin yaralarını sardık ve birçoğunu kapattık. 28 Şubat mağdurlarının birçoğunun mağduriyeti giderildi. Şimdi dışarıya baktığımızda gerçekten de çok ciddi bir İslamofobi anlayışı olduğunu görüyoruz. Aslında bu, kendinden olmayandan korkmaktır. Almanya’ da baş gösteren Pegada hareketi de kendilerinden olmayan ve kendileri gibi düşünmeyenlerin bir araya geldiği bir ırkçılık hareketidir. Ancak neden Almanya’ da başladı ona bakmak lazım. Almanya 50’li yıllarda kendi iş gücü yetersiz kalan ve özellikle de Türkiye’ den işçi alan bir ülkeydi. Kendi halkının yapmadığı pis işlerini de bu ucuz iş gücüne yaptırırlardı. Bu güne kadar üç nesil yaşamıştır Almanya’da; şimdi bu üçüncü nesil, çok iyi Almanca bilen, okuyan ve çok iyi yerlere gelen ve bununla birlikte Müslümanlığı da yaşayan bir nesildir. Bu nesil onlar için korkulacak bir nesil olmuştur. Bu bir İslamofobi değil düpedüz bir ırkçılıktır. Ancak bir de gerçek terör var ve devlet terörü gibi bir realite söz konusudur. Mısır’ da yapılan darbenin, Suriye ve Libya’ daki karışıklığın İslamofobi’ nin bir sonucu olduğunu hepimiz biliyoruz. İslamofobi İslam’ın gelişmesinden korkmaktır, Mısır’ da bu başarıldı ve İslam’ın güçlenmesi engellendi. Aynı şeyi Suriye için de söyleyebiliriz. Esad İslamofobi’ ye sahip dış güçlerin verdiği destekle halkına zulmeden bir liderdir. Yüz binlerce insanı katletmiş ve bunu yapmaya da devam etmektedir. Şunu da özellikle belirtmek isterim; açık hükümdür ‘‘Müslüman’ın Müslüman’ a kanı haramdır.’’ Hepimizin çok iyi bildiği sayın başbakanımızın Davos’da ki ‘‘One Minute’’ çıkışıyla Türkiye’ de bir kendine güven ve şahlanma oldu. Netanyahu’ya karşı ilk defa bir lider kalktı ve ‘‘sen orada bir dur’’ dedi. Bütün dünya İsrail’in zulmüne sessiz kalırken sayın başbakanımızın bu çıkışı takdire şayandır. Aynı Netanyahu Fransa’ daki teröre tepki mitinginde ön saflarda yer almış ve Fransa’ da yaşanan olaya İslami terör yakıştırması yapmıştır. Aynı olayda Hollande ve Merkel üstüne basa basa bu bir Müslüman terörü değildir demişlerdir. Bundan açıkça anlaşılıyor ki Netanyahu bir İslami terör algısı oluşturmaya çalışmaktadır. Oysa biz biliyoruz ki terörün dini, dili ve ırkı yoktur, terör terördür,kandır ve katliamdır.
ÖNERİLER
ORTAK SONUÇ
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
80 den fazla sivil toplum örgütüne E-Mail, SMS, Sözlü olarak haber verildi.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
5 milletvekiline ve belediye başkanına E-Mail ve SMS atılarak toplantı hatırlatıldı.
MEDYA İLE
İldeki neredeyse tüm yazılı ve görsel basın davet edildi, üç tv kanalı (Kanal Fırat, Kanal 23, Kanal E ) katıldı.
KATILIMCILARLA
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Ercan Sözüer / Elazığ kMM Girişimcisi