YER: MÜSİAD
TARİH: 06. 12. 2014
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Cem Kültür Merkezi Derneği ( Cafer Yeşil – 2. Başkan )
2 / Harekata Azadiya İslami ( M. Atik Okuyucu – İl Temsilcisi )
3/ Pir Sultan Abdal Derneği ( Musa Doğan – Şube Sekreteri )
4 / Elazığ STK Platformu ( Resul Şahin – Çalışma Grubu Üyesi )
5 / İlim ve Hayra Hizmet Vakfı ( Şahin Duman – Başkan )
6 / Tüm İşçi Emeklileri Derneği ( Mehmet Kayabaş – Başkan )
7 / Palu Derneği (Muhittin Karabulut – Başkan Yard.)
8 / Arıcak Kültür ve Dayanışma Derneği ( Abdulkadir Ünal – Başkan )
9 / Belediye Meclis Üyeleri Derneği ( Rahim Ataş – Başkan )
10 / Evrensel Hafızlar Derneği ( Abdurahman Gül – Başkan)
MESLEK ODALARI
SENDİKALAR
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
Hanefi Çevik – Bayındır Memur Sen
GÖZLEMCİLER
Siracettin Sarı ( HAKPAR İl Başkanı )
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
Katılım olmadı
BELEDİYE BAŞKANLARI
MESAJ YOLLAYANLAR
Sermin Balık ( Ak Parti Elazığ Milletvekili )
Zülfü Demirbağ ( Ak Parti Elazığ Milletvekili )
DİĞER KATILIMCILAR
MEDYA
Kanal Fırat
Kanal 23
Kanal E
MODERATÖR
Ercan Sözüer ( Elazığ kMM Girişimcisi )
KONULAR
GENEL KONU: Alevi Açılımı
KONUŞULANLAR
1 / Atik Okuyucu: Bugün Türkiye’ de bu konunun tartışılıyor olması çok önemlidir. Biz Alevi sorununu bir insanlık sorunu olarak görmekteyiz. Ayrıca Kürt sorununun da ayrılmaz bir parçasıdır. Biz biliyoruz ki Dersim’ de Çorum’ da ve Maraş’ da Aleviler katliamlara uğradılar. O zamanlar bu konuda tartışmak bile mümkün değildi. Egemen güçler zaman zaman Alevi-Sünni çatışması üzerinden rant elde ettiler. Bu sorun Türkiye’ nin demokratikleşmesi önündeki en önemli sorunlardan biridir. Türkiye bu sorunu kendi içerisinde çözmelidir. Devlet Alevilere şuraya gitmelisiniz ve bu şekilde ibadet etmelisiniz dememelidir. Onlar kendilerini nasıl tanımlıyorlarsa ve nasıl ibadet etmek istiyorlarsa öyle yapmalıdırlar. Kendi ibadethanelerini açabilmeli ve inançlarını yayma ve ileriye götürme hakkına sahip olmalıdırlar. Bizlerde STK lar olarak onları desteklemek zorundayız. Aleviler bu ülkede hem Alevi olarak hem de Kürt olarak iki defa ezilmektedirler. Bu yüzden bu konuda kimin elinden ne geliyorsa bu konuda yapmak zorundadır. Sayın başbakanın Tunceli Üniversitesi’ nin adını Munzur Üniversitesi yapacağız demesi bir açılım değildir. İlla yapacaklarsa üniversitenin adını Alevilerin ve Kürtlerin önderi olan Seyit Rıza Üniversitesi koymalıdırlar. Çünkü Tunceli Belediyesi bir meydana Seyit Rıza’ nın adını vermiştir. Aynı şekilde Diyarbakır Belediyesi’ de bir meydanına Şeyh Said’ in adını vermiştir. Kısacası bir açılım yapılacaksa mutlaka somut adımlar atılmalıdır, yoksa çalıştaylarla veya birilerini Ankara’ ya davet etmekle bu sorun çözülmez.
2 / Şahin Duman: Türkiye ve Ortadoğu şu anda bir darboğazdan geçmektedir. Kürt açılımı, Alevi Açılımı dediğimiz süreçle birlikte atılan adımları doğru okuyabilmek lazım. Bugün eğer bu tür konular konuşulup tartışılabiliyorsa ve küçük millet meclisinde Alevi açılımını tartışıyorsak bu, bizim demokratikleşme açısından geldiğimiz noktayı göstermektedir. Bugün geçmişe dönüp baktığımızda Müslüman toplumlar üzerinde ve özelliklede Amerika destekli İngiliz politikalarıyla bu bölgede etnik çatışmaların sürekli körüklendiğini görebiliriz. Etnik çatışmaların bittiği, çözüm sürecine gidildiği, birleşme ve bütünleşme sağlandığı görülürse bu defa da mezhepsel çatışmalar çıkarma yoluna gidilmektedir. Ne yazık ki bizlerde bunlara inanarak sanki kaybedilmiş haklar varmış gibi davranıyoruz. Tabi ki bu topraklarda ciddi acılar yaşandı. Yaşanan acıların sebeplerine bakmadan; yani hastalığın teşhisini koymadan tedavi noktasında sıkıntılar yaşarız. Bugün eğer başbakanımız geçmişte Dersim’ de yaşanan bir olayı kabul ediyorsa ve sayın cumhurbaşkanımız geçmişte yaşanan bir olayla ilgili halk adına özür dileyebiliyorsa bundan daha büyük bir erdem ve bundan daha büyük bir sosyolojik gelişme olamaz. Daha düne kadar yaşanan etnik çatışmaları, yarın mezhepsel çatışmalara taşırsak sonrasında çok daha küçük meselelerle uğraşmak zorunda kalabiliriz. Bu durum aileye kadar inebilir ve kardeşler arasında bile çatışmalara sebep olabilir. Önemli lan olayları doğru okumak, yaşadığımız acıların sebeplerini doğru algılamak ve algıladıklarımızı da doğru anlamlandırmaktır. Çözüme ancak bu şekilde ulaşabiliriz.
3 / Abdulkadir Ünal: Türkiye’ de bir Alevilik sorunu olduğu gerçektir ancak bu sorun yasal veya anayasal bir sorundur. Pratikte böyle bir sorundan söz etmek doğru değildir. Bizler zaten Alevilerle iç içe ve kardeşçe yaşıyoruz. Yasal düzenlemeler yapılır ve cemevleri yasal statüye kavuşursa hiçbir sorun kalmayacağına inanıyorum. Geçmişte yaşanan acı olayları bugün tasvip etmemiz mümkün değildir. Sayın cumhurbaşkanımızın ‘‘ özür dilenmesi gerekiyorsa devlet adına ben özür diliyorum ’’ demesi büyük bir jesttir. Bu konuda sayın cumhurbaşkanımızı tebrik ediyorum.
4 / Muhittin Karabulut: Bizler bugün bu masanın etrafında toplanıp görüşlerimizi ve inançlarımızı konuşup tartışabiliyorsak bundan daha büyük bir açılım olamaz. Alevi açılımını bir açılım olarak değil de haklarının iadesi olarak görmek gerekir. Aleviler bu ülkenin temel taşlarındandır. Kim kimi, kimden ve neden ayırt ediyor ona anlam veremiyorum. Yani Dersim’ de Koçgiri’ Palu’ da insanlar neden birbirini öldürürler bilmiyorum. Oyunlara gelmemeliyiz. Alevi kardeşlerimizin de bir an önce kendi aralarında bir konsensüs oluşturması gerekiyor. Onlarda da bir fikir birliği yok ve yeri gelince onlar da özgürlükleri savunmuyor. Başörtülü birinin birincilik kürsüsünde ödülünü alırken konuşmasının ağzı kapatılarak engellenmesi bir hak ihlalidir. Bizler bu ülkede kardeşçe yaşamak zorundayız çünkü başka gidecek yerimiz yoktur.
5 / Abdurrahman Gül: Özellikle şunu belirtmek istiyorum; Aleviliğin dini Müslümanlık değimlidir? Aynı Allah’a, aynı peygambere ve aynı kitaba inanmıyor muyuz? Şunu belirtmek isterim ki; dünyadaki bütün Müslümanların ibadet yerleri camilerdir. Cemevleri nedir ve orada ne yapılır bilmiyorum doğrusu. Bir tarikata mı aittir yoksa bir tarikata mı bilemiyorum. Tabi bu ayrımcılığı kabul etmek mümkün değildir. Geçmişte sadece Alevilere zulüm yapılmadı. Zulüm yapılmayan kesim kalmadı. Ancak biz aynı vatanın evlatlarıyız. Ben Türk olsam ne olur, Kürt olsam ne olur, Sünni olsam ne alevi olsam ne. Müminler ve Müslümanlar kardeştir şiarıyla hareket etmek lazım. Dış güçlerin oyununa gelip birlik ve beraberliğimizi bozmamalıyız. Geçmişi kurcalamayıp, şu anda neler yapabiliriz ona bakmalıyız.
6 / Resul Şahin: Bizler Müslümanlar olarak bakış açımızı İslami bakış açısıyla ortaya koymalıyız. İnsanların farklı renklerde ve farklı dillerde yaratılması Allah’ ın takdiridir. Her Müslüman bunu bilerek hareket etmelidir. O insanların haklarını bizim lütfumuzla değil de Allah’ ın kendilerine bahşettiğini bilmemiz gerekir. Ortada gasp edilmiş bir hak varsa bu konuda mağdurların yanında durmamız lazım. Aslında Türkiye’ de hakları gasp edilenlerin bir arada ve yan yana durmaları için bir sürü sebep vardır. Çünkü bir dönem gelmiş, tek tip bir ulus devlet oluşturmak için herkese çektirilmiştir. Biri çıkıp diyor ki; Kürtlere çektirdiler, bir diğeri Müslümanlara çektirdiler diyor, bir başkası Türkler için aynı şeyi söylüyor. Bunların hepside doğrudur. Zamanında adam kendini Türk diye tabir ediyordu ama Ankara’ nın Kızılay’ ına giremiyordu. Kısacası ortaya bir deli gömleği atıldı, giyen giydi giymeyen de zulüm görmek zorunda kaldı. Geçmişte yaşananları hepimiz kabul ediyoruz ve bugün keşke yaşanmasaydı diyoruz. Ancak bin tane keşke bugün yapacağımız bir işin karşılığı değildir. Alevi açılımı konusuna gelince; ben Aleviliği İslam’ ın içerisinde bir mezhep olarak görüyorum. Asla İslam’ ın karşısında bir din değildir. Hele hele Hz. Ali’ siz Alevilik hiç düşünülemez. Bir ateistin bile baskıyla Müslüman yapılmasına dinimiz bize müsaade etmemektedir. Allah bir ateistin bile rızkını veriyorsa bu bizim haddimiz değildir. Aleviliği Hz. Ali’ siz düşünenler varsa kendilerine yeni bir isim bulsunlar. Kendilerini Alevi yani Ali taraftarı, Ali’ yi sevenler olarak görüyorlarsa o zaman bu insanların Allah’ a iman ettikleri, Hz. Muhammed’ i de peygamber olarak kabul ettikleri ve Hz. Ali’ yi de Ehl-i Beyt olarak kabul ettiklerinden kimsenin bir şüphesi olmasın. Bu insanlar ben ibadetimi cemevinde yapmak istiyorum diyorlarsa, tıpkı Nakşi’ nin ve Kadiri’ nin kendi dergahında ibadetini yaptığı gibi bu insanlar da bu hakka sahip olabilmelidirler. Ben bu ülkede herkesin inandığı gibi yaşayabilmesinden yanayım ancak ben bu ülkenin bir karışını bölmek istiyorum diyorsa ben buna karşıyım. Çünkü bu tamamen emperyalistlerin emelidir. Bunlar Sevr’ de başaramadıklarını şimdi farklı yöntemlerle gerçekleştirmek istemektedirler. Bu emperyalistler birbirlerini 1. ve 2. Dünya Savaşlarında hayvan boğazlar gibi boğazlamadılar mı? Ancak tüm yaşananlara rağmen 2. Dünya Savaşı’nın ardından Avrupa Birliği’ ni kurdular. Bugün kendileri 28 devletten oluşan bir birlik olmuşken bizi de ha bire bölmek istemektedirler. Bir kişinin hakkını vermemek ihanettir ve bu ülkeyi de hangi ad altında olursa olsun bölmek isteyen de ihanet içerisindedir.
7 / Musa Doğan: Ben geçmiş katliamlarda yaşamını yitiren ‘‘Can’’ ları saygıyla anarak başlamak istiyorum. Bizler Alevilik sorununu bir insanlık sorunu olarak değerlendiriyoruz. Kırklar Cemi’ nin Ehl-i Beyt döneminde olduğunu belirtmek istiyorum. Bugün Alevi açılımının gündeme gelmiş olması sorunun kabulü anlamına gelmektedir. Bu sorunun bugün kabul edilmesi de verilen mücadelenin bir sonucudur. Sorunların kabulü şöyle olmalı; ‘‘ Yüzleşme’’ katliamların failleri bellidir, bunlar yargılanmalıdır. Cemevi-cümbüşevi söyleminden vazgeçilmelidir. Açılım olacaksa cemevleri kamu yararına dernek veya vakıf olarak değil de ibadethane olarak kabul edilmeli ve bunlar anayasal güvence altına alınmalıdır. Yani eşit vatandaş statüsü istiyoruz. Şayet bir kardeşlikten bahsediliyorsa, sosyal, ekonomik ve kültürel paydaştan pay almak isteriz. Bizler bunu söylerken, bundan dedelerimize maaş bağlansın anlamı çıkarılmamalıdır. Bugün camilerde tüm imamlar tarafından iktidar yanlısı vaazlar verilmesi baskıcı ve asimilasyoncu zihniyete hizmet etmektir. Oysa din iktidardan ve devletten bağımsız olarak yaşanmalıdır. Türkiye’ de sadece Türkler yaşamamaktadır. Alevi ve başka halklara mensup insanlar da vardır ve bunların kendi anadillerinde ve kendi ibadethanelerinde ibadet etmeleri anayasal güvence altına alınmalıdır. Yine zorunlu din dersi derken; elbette ki tüm insanlar kendi inançlarına göre eğitim alabilmeli ve inancını yaşayabilmelidir. Mademki eşit vatandaş olacağız zorunlu din dersleri zorunlu olmaktan çıkarılıp seçmeli hale getirilmelidir. Son olarak şunu söylemek istiyorum; eğer barış olacaksa, kardeşlik olacaksa ve eşit olacaksak geçmişle yüzleşilmeli, failler yargılanmalı ve devlet kadroları bu faillerden arındırılmalıdır.
8 / Rahim Ataş: Ben Alevilere ayrımcılık yapıldığını düşünmüyorum. 20 yıl birlikte çalıştığımız arkadaşım vardı ve o dönemde oğlu Diyarbakır hava üssünde pilot yüzbaşı olarak görev yapmaktaydı. Bir ayrımcılık yapılmışsa devlet tarafından değil devleti yönetenler tarafından yapılmıştır. Sonuçta bu devlet hepimizindir. Alevi kardeşlerimizin kendilerini ezik hissetmelerine gerek yoktur. Sünniler nasıl yaşıyorsa Alevilerde aynı şekilde yaşama hakkına sahiptirler.
9 / Mehmet Kayabaş: Aleviler Kuran-ı Kerim’ e inanıyorlar mı, inanmıyorlar mı? Şayet inanıyorlarsa İslamiyet’ te Cemevi kavramı yoktur. Benim görüşüme göre cemevi kavramı yerine kültür evi kavramı daha yerinde olur.
10 / Cafer Yeşil: Günümüz koşullarında Alevilerin sorunları kendini bariz bir şekilde göstermektedir. Alevi Sünni ayrımı asla söz konusu değildir ancak Alevilerin yıllarca ezildikleri de bir gerçektir. Cami ve cemevi kavramına baktığımızda; Malatya’ nın Onar köyünde 1700’ lü yıllarda bir cemevi yapılmış ve bu cemevi halen daha mevcuttur. Aslına bakarsanız cami ismi de Kuran’ da geçmemektedir. Kuran’ da mescit olarak geçmektedir ve ibadet yeri anlamında kullanılmaktadır. Cem ise toplanıp bir araya gelmek demektir. Cemevinde ne yapıldığını merak eden arkadaşları oraya davet ediyorum. En azından orada ne yapıp ettiğimizi hepiniz görmüş olursunuz. Biz bütün insanlara ‘‘Can’’ deriz. Kadın erkek herkes eşittir. Çünkü bütün insanlar Allah’ a yönelmekle birlikte, kişiyle Allah arasındaki o inceliği ancak kişi kendisi ayırt edebilir. Yine Alevilerin sorunlarına baktığımızda; Alevi dedesi yetiştirilemiyor, okulu olmadığı için okuyamıyor. Kuran öğrenecek yerleri ve cenazelerini yıkayacak yerleri yok. Sizler de denk gelmişsinizdir. Cemevlerinden önce cenazeler sokaklarda yıkanırdı. Bu Alevileri de ayıbıydı ama devletin iki ayıbıydı hatta Müslüman kardeşlerimizin de ayıbıydı. Bizlere katkı sunabilir ve yardımcı olabilirlerdi. Bugün Alevilerin sorunu bariz bir şekilde ortada olduğu için bütün insanların bu sorundan rahatsız olduğunu görüyoruz. Evet; bizler Kuran’ a bağlıyız ve bunun dışında bir kitap aramıyoruz. Bizler Kuran’ ı ve Ehl-i Beyt’ i kendimize rehber olarak alıyoruz. Bizim ibadetlerimizde sazla birlikte söylediklerimiz hep Kuran ayetleridir. Ateistlikle veya farklı bir inançla Aleviliği tanımlayan olabilir, biz buna karşı değiliz ancak bu durum o kişiyi bağlar Alevileri bağlamaz. Alevilik kendini İslam’ ın içinde ve öz olarak kabul etmektedir.
Alevilikte deniliyor ki; eline, beline, diline, aşına, işine, eşine sahip çık. Nasıl ki İslamiyet’in şartları varsa, imanın şartları varsa, 32 farz varsa Alevilikte’ de bütün bu farzlar vardır. Alevi toplumunda suç işleyen bir insan düşkün ilan edilir ve asla affedilmez, yani dinden çıkmış demektir. Kurallarımız çok farklı ve çok da keskindir. Bizde herkes ibadetini özgürce yapar, ibadette şekil ve şema yoktur. Önemli olan kalbiyle ve özüyle Allah’ a bağlı olmasıdır. Benim şahsen Sünni toplumundan beklentim; mutlaka kendimizi bir başkasının yerine koyabilmeliyiz. Örneğin bir türban sorununa münferitler hariç hiçbir Alevi karşı çıkmamıştır. Aynı duyarlılığı bizler de Sünni toplumundan beklemekteyiz. Ben inanıyorum ki Sünni toplumu bugün bu noktaya gelmiştir. Birbirimizi tanımazsak, anlamaya çalışmazsak ve önyargılarımızı kırmazsak o zaman ciddi sorunlarla karşılaşabiliriz demektir.
11 / Siracettin Sarı: Keşke bugün başka partilerin temsilcileri de burada olsaydı ve bu konuda ki fikirlerini belirtseydiler. Eşitlik, kardeşlik, hak, hukuk ve adalet kavramları çok iyi de yalnız bunları biz ortadan kaldırmadık ve biz yok saymadık. Bunun tarihsel bir arka planı var. Bir ceberut devlet yapısından geliyoruz. Osmanlı dönemine baktığımızda farklılıklar, renkler ve aidiyetler kabul ediliyor. İnançlar ve mezhepler hepsi olduğu gibi kabul ediliyor. Her nedense tüm bu zenginlikler cumhuriyetle birlikte ortadan kaldırılıyor. Yani tek etnisite ön plana alınıyor ve bunun adına da Türklük deniliyor. Bununla birlikte farklı etnik yapıya sahip milyonlarca insan da inkâr ediliyor. Kürtler ve diğer halklar Türkleştirilmeye, gayrimüslimler Müslümanlaştırılmaya, Aleviler de Sünnileştirilmeye çalışılıyor. Hatta bunlarla yetinilmeyip Sünniler arasında da tek mezhep dayatılıyor. Bakıyoruz devlet İslamiyet’ i de Hanefi mezhebine göre dizayn ediyor ve diğer mezhepleri bir tarafa itiyor. Aslında toplumların birbirleriyle bir sorunu yok, bu eskiden de böyleydi şimdide böyledir. Bunlar tarihsel birer gelişmedir. Bize düşen ise bu haksızlığı gidermektir. Bakıyoruz bugün devlet biraz gevşemiş, bir takım şeyleri kabul ediyor ve bu konuda adımlar atıyor. Kürt sorunu diyor, Alevi açılımı diyor, anayasa sorunu diyor ama biz siviller hala kendimizi buna alıştıramamışız. Hala devleti biz temsil ediyormuşuz gibi ayak diretiyoruz. Oysa bu devlet Müslümanları da ezdi, Kürtleri de, Alevileri de. Tüm bunlar birer baskı ve zulümdü. Bizim yapmamız gereken ise bu baskı ve zulme karşı çıkmak, toplumu yan yana ve kardeşçe yaşatabilmek, mevcut sorunlarını gidermek ve bundan böyle daha demokratik ve ileri bir şekilde yolumuza devam etmektir. Bugün bir Alevi vatandaş kendini nasıl tanımlıyorsa ve nasıl adlandırıyorsa öyledir. Ben ona sen busun veya sen şu olmalısın diyemem. Onlara zorla İslami yaşantıyı dayatırsam ve ibadet yerlerini cami olarak dayatırsam bu zulüm olur. Alevilerin şu anda istedikleri aşırı şeyler değildir. Bizim üzerimizdeki baskı kalksın, bir inanç grubu olarak kabul edilelim ve ibadetlerimizi kendi istediğimiz şekilde yapmak istiyoruz demektedirler. Yine toplum içerisinde eşit unsur olarak kabul görmek istiyorlar ve okullarda zorunlu eğitime tabi tutulmak istememektedirler. Elbette bir Müslüman’ın çocuğuna okullarda din eğitimi verme hakkı vardır ama siz bunu Müslüman olmayan birine dayatırsanız bu baskı ve zulüm olur. Oysa İslamiyet’te zorlama yoktur. Bugüne kadar Türkiye bize laik bir devlet olarak yutturuldu, aslında Türkiye hiçbir zaman laik bir devlet olmadı. Türkiye resmen dini, devlet güdümüne sokan bir mekanizma oldu. Örneğin diyanetin dini bir kurum olarak başbakanlığa bağlanması bunun açık bir delilidir. Oysa laik olan devletlere baktığımızda, devlet hiçte dini denetleyen, kontrol eden ve yönlendiren bir kurum değildir. Devlet herkese eşit mesafede duran ve herkese saygı duyan bir aygıt olmalıdır.
ÖNERİLER
ORTAK SONUÇ
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
80 den fazla sivil toplum örgütüne E-Mail, SMS, Sözlü olarak haber verildi.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
5 milletvekiline ve belediye başkanına E-Mail ve SMS atılarak toplantı hatırlatıldı.
MEDYA İLE
İldeki neredeyse tüm yazılı ve görsel basın davet edildi, üç tv kanalı (Kanal Fırat, Kanal 23, Kanal E ) katıldı.
KATILIMCILARLA
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Ercan Sözüer / Elazığ kMM Girişimcisi