YER: Nazım Hikmet Kültürevi Balaban Salonu
TARİH: 07.11.2014
SAAT: 19:00
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1/ Hasan Ünal – Doğu Batı Kardeşlik Platformu Sözcüsü
2/ Ayhan Sarıbıyık – Kent Konseyi
3/ Rahmi Yüzüak – YeşilDer
4/ Şehmus Şeviş – Diyarbakırlılar Derneği Başkanı
5/ Şakir Çalışkan – Mazlumder Bursa Şube Başkanı
6/ Yusuf Bedir – Mazlumder
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1/ Ersin Kaya
2/ Mehmet Topal
GOZLEMCİLER
1 / YSGP İl Eş Sözcüsü – Serdar Esen
MESAJ GÖNDERENLER
Sena Kaleli – CHP Bursa Mv.
MODERATÖR: Şehmus Şeviş – Diyarbakırlılar Derneği Başkanı
Özel Konuk: Şakir Çalışkan – Mazlumder Bursa Şube Başkanı
KONULAR
GENEL KONU: İç Güvenlik Paketi ve Yaşamımıza Getirebilecekleri
KONUŞULANLAR
1 / Şakir Çalışkan: Konunun insan haklarına bakan sosyopolitik yanı teknikden daha önemli. Türkiye’de ayıklanması gereken tespit edilmiş 6 bin yasa var. Hukukçular bile değişiklikleri takip edemiyor. Yasalar bu kadar sık değişmemeli. Şimdiye kadar demokratikleşme paketi adı ile değişiklikler yapılırken ilk defa ”güvenlik” paketi ile karşı karşıyayız ki halkta sıkıntıya yol açınca sonradan bu ad yumuşatıldı. Bu sizin özgürlüğünüzü kısıtlayacağım demektir. Hükümet kendisi önce yasalara sadık olmalı ki halk da uysun. Her olaydan sonra yasa yapmak -hele ki torba yasa gibi olayları çorba yapan bir yöntem ile yapmak- doğru değildir. Her toplumsal olay ardından polisin yetkileri arttırılıyor ki bunda da öyle olacak. Mevcut yetkiler ile bile bir sürü ölümler olurken, silah kullanım yetkisinin artması ile bu da artacaktır. Bu durumdan hükümetin düşündüğü gibi paralel yapı ya da sokağa çıkan kürtler değil halk ve kendi tabanı etkilenir. Bunda ısrar etmemelerini dileriz. İnsan hakları kısmında; toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkının kısıtlanması ile ifade özgürlüğü kısıtlanmaktadır. Polise, savcının haberi olmadan 24 saat gözaltı hakkı vermek demek işkence ve kötü muamelenin artması demektir.
Toplumdaki Ak Partili olanlar ve karşıtları olarak ikiye bölünmüşlük ve bu taraflardan karşıt olanların çoğunluğunun Ak Partiden nefret etmesi. Hükümetin bu nefreti yumuşatması gerekiyor. Sivil toplum sahici kılınmalıdır. Makullük gözetilmeden her şeye karşı olunmamalı.
Teknik olarak ise; arama yapmak için önceden var olan makul şüphe, 2014 şubatta somut delile dayalı kuvvetli şüphe olarak değişmişti ancak bu kanunla eskiye dönülüyor. Hükümet arama yapılamamasını ve sonucunda olayların ve ölümlerin olmasını neden gösteriyor. CMK’da da değişiklik yapılarak cezalar arttırılıyor. Suç ve cezada orantılılık ilkesi zarar görür.
Yasalar hükümetin değil kamunun ihtiyacına göre çıkartılmalıdır. Avukatların dosyaları kısıtlama olmadan incelemesi şubat 14 te getirilmişti bu da güvenlik ve gizlilik gerekçesi ile kaldırılıyor ki uluslararası ceza kanunlarında da böyledir. El koyma yetkisi de genişletiliyor. Bu “legal görünümlü illegal yapı” suçlaması ile her şeye el konulabilecek ki bu STK’lar için önemli bir konudur.
Tüm bunların yanında, hükümete bunları yaparken kamuoyu desteği olmasına neden olanlara da bir şey demek gerekiyor. Sokağa çıkanlar gösteri ve yürüyüş hakkının cılkını çıkarıp, halkın malına, canına ve güvenliğine zarar veren gösteriler yapmak zorunda mıdır? Sokağa çağrı yapanlar kitlelerinin ne yapacağını bilmeli ona göre doğru bir dil ile eyleme geçilmelidir. Tüm taraflar iklimin durumuna göre açıklamalarına dikkat etmelidir.
2 / Serdar Esen: Olaya vatandaş gözü ile bakmak istiyorum. Şüphesiz şiddet savunulamaz. Hükümetin HDP’ye yükleniyor, hain ilan etmeye varan suçlamalar yapıyor. Bu olaylarda gerçekten suçlular sokaktakiler mi? İstanbul’da birçok yerde de insanlar tepkileri göstermek için haklarını kullanmak istediğinde polis izin vermiyor. Kitleler şiddet yapmadığı halde polis saldırınca da kitlelerden buna karşılık verenler oluyor. Ve olaylar büyüyor. Sokağa çıkanlar şiddet için sokağa çıkmamıştı. Hdp çağrıyı yaptığında doğuda halk zaten sokağa çıkmıştı. Hükümet ürkütücü açıklamaları ile de (misliyle karşılık verilecektir, cezaları verilmiştir gibi…) halk kışkırtılıyor. Polis şiddet uygulamaya yönlendiriliyor. Türkiye’de halk devletin hizmetkârıdır. Ama tersi olması gerekirdi.
3 / Ayhan Sarıbıyık: Hdp Diyarbakır milletvekilleri olaylar diğer illere yayılacaktır açıklaması yaptılar. Çözüm sürecinin maddeleri ve verilen sözler açıklanmalıdır.
4 /Rahmi Yüzüak: Bir insanı bir yere kapatmak suçtur, ancak o kişi suçlu ise kapatmak cezadır. Burdan bakında aynı ceza bir suçtur. Yani olayları polis başlatır, halk kendini savunur amma cezayı alan yine halk olur. Normalde yasaların halkın güvenliğini sağlaması gerekirken, güvenlik yasalarının kimin güvenliğini sağladığı sorunludur.
5 / Şehmus Şeviş: Bir hemşehri derneği başkanı olarak hiçbir partiye yakın ya da uzak olmadım. Yeri geldiğinde politikalarını eleştirdiklerimiz oldu ama bir muhalefet tarzı ile yapmadık. 6-7 ekim olaylarında ben kimseyi sokağa davet etmedim ama halkı tepki göstermeye davet edenlerin doğru bir projeyi ortaya koyduklarını düşünüyorum. Şiddete, yakıp yıkmalara, kan akmasına karşıyız. Ama Kobani’de, Şengalde yaşanan bir dram var. Hükümetin duyarsız tavrını eleştirdim. Doğru yapılanları söylediğim gibi -özellikle kürt sorununun çözümünde yapılanları doğru bulduğumu her zaman her yerde söylemişimdir – yanlışlarını da söylerim. Bu pakette Jandarmanın iç işlerine bağlanmasını doğru buluyorum.
6 / Hasan Ünal: Adalet terazisinin bir tarafında özgürlük olmamalıdır. Mevzi kazanmak derdinde olmamak gerekiyor. Yasalar toptan değiştirilmelidir. Adalet kavramı ile oynamamak gerekiyor. Doktor sizin sağlığınızı korumakla görevlidir ancak hakim sizi değil adaleti korumakla görevlidir. Avukat ise kişiyi kurtarma derdindedir. Kobani ile Gazze üzerinde oynanan oyunlar farklıdır. Pyd, Kobani de Türkiye ile savaştığını düşünecek kadar büyük yanılsama içindedir. Ordaki kör dövüşünde Kobani’deki kürt kardeşim de Suriye’deki, Irak’taki, Türkiye’deki kardeşlerimiz de zarar görüyor. Hepimiz o çarkta öğütülüyoruz. Kobani’yi de Suriye’yi de tarihsel ve dinsel olarak savunmak Türkiye’nin birincil görevidir. Ancak birileri rahat bırakmıyor. Cumhuriyet ile birlikte ulusçu, devletçi, ideolojik vs vs bir yapı oluştu ve Kürtler bunun mağduru oldu ama sorunun adı konmadı. 80li yıllardan sonra silahlı eylemin başlamasıyla PKK sorunu denen soruna yarı mahcup Kürt sorunu dendi. Devlet eli mahkum kabullendi derken 6-7 ekim olayları tekrar sorunu PKK sorunu haline getirdi. Son 5-6 yıldır kazanılan mesafe 6-7 ekim olayları ile imha edildi. Hdp yetkililerinin uslübü tahrik edici ve kışkırtıcı idi. Bunun yansıması olarak da şiddet olayları oldu. Elbette polisin de yanlışları da olmuştur. Ancak kitlenin öfkesinin yanında polisin hatası çok küçük kalır. Kobani üstünden bir oyun oynanıyor. Benim dedim Kürt ya da Türk devleti değil ben ümmetçiliği savunurum. Kardeşliği, birlikte yaşamayı savunan bir devlette huzur içinde yaşarım ama Hdp masum değil.
ORTAK SONUÇ
Yok
KONUŞULANLAR
Yerel Konu: Bursa'nın Yeni Logosu Ne Kadar Bursalı?
1 / iffet karaca: Bursa valiliğinin hazırladığı logonun oluşturulma yöntemi ayrı bir konu ve tartışılması lazım ancak geçen hafta valilik bir genelge yayınlayarak logo olmayan resmi hiçbir yazıyı dilekçeyi imzalamayacağını duyurdu. Bugün için bu logodan daha önemli ve özellikle STK’lara sıkıntı oluşturacak bir durum. Dayatma ile oluşturulan logo dayatma ile yaygınlaştırılıp zorla halkın kabulü sağlanmaya çalışılıyor.
2/ Şakir Çalışkan: Nasıl bir mecburiyet bu illa her yazıda kullanacak mıyız kullanmazsak Bursa Bursa olmayacak mı? Bu faşizm alametidir. Yeterince kurumsallaşmış bir devlet var zaten.
3/ Hasan Ünal: Bizim de evraklarımız geri döndü bugün. Her kurumsal yapının bir sembolü var. Kurumsallaşma adına yapılmış bir çalışmadır.
4/ Serdar Esen: Bursa için logo düşünüyorsa halka sorulması lazım. Anketle halka sorarsın.
ORTAK SONUÇ
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Telefon, mail ve sms yolları ile yaklaşık 55 dernek ve platform davet edildi.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Mail ve sms ile 18 milletvekili de davet edildi.
MEDYA İLE
50 basın mensubuna mail gönderildi.
SONUÇLAR
TkMM genel konuya ilişkin video gösterildi. Yerel ve Genel konularda konuşuldu.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Bursa kMM Hamalı İffet Karaca