YER: Ördekli Kültür Merkezi
TARİH: 10.10.2014
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1/ Doğader – Murat Demir (Başkan)
2/ Yeni Asya Derneği – Mustafa Hızlı (Yön. Kur. Üyesi)
3/ Bakut – Ayhan Kazancı
4/ Doğu Batı Kardeşlik Platformu – Hasan Ünal (Platform Sözcüsü)
5/ Koza Kadın Dereneği – Emine Doğru
6/ Mazlumder – Tamer Ataç
7/ ÇerkesDer – Filiz Çelik
8/ YeşilDer – İlknur Sağlam
9/ Kent Konseyi – Ayhan Sarıbıyık
SENDİKALAR
1/ Eğitim Sen – Berna Yeşiltepe
2/ Türk Metal Sendikası – Mustafa Sarı
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1/ Prof. Dr. Kayıhan Pala – Halk Sağlığı Uzmanı (TTB Bursa eski başkanı)
2/ İzzet Saldamlı – Mazlumder GİK Üyesi
3/ Necati İçöz – Eski Sendikacı
4/ Rahmi Yüzüak
5/ Ersin Kaya
GOZLEMCİLER
1/ YSGP İl Eş Sözcüsü – Yüksel Akgün
2/ HDP İl Eş Başkanı – Nadir Kırlılar
3/ Resul Baykara – HDP
MESAJ GÖNDERENLER
Sena Kaleli – CHP Bursa Mv.
DİĞER KATILIMCILAR
Halktan 2 izleyici/gözlemci katıldı.
MEDYA
1/ Olay Tv
2/ Hürriyet Gazetesi- Namık Göz
MODERATÖR
Şehmus Seviş – Diyarbakırlılar Derneği Başkanı
KONULAR
Yerel Konu: Bursa’da Yapılmış ve Yapılacak Olan Termik Santraller
KONUŞULANLAR
1/ Prof. Dr. Kayıhan Pala: Yurttaş ve Termik Santral konusunda çalışma yapmış az sayıda uzmandan biri olan bir halk sağlığı uzmanı olarak bu süreçten olumsuz etkilenilmesini istemiyorum. Kömürlü termik santrallerle ilgili yapılan araştırmaların tamamında sağlık ve çevresel olumsuz etkileri olduğu gösterilmiştir. Erken ölümden, hastalığa, iş görmezlikten zeka geriliğine bir çok olumsuz etkisi var. Sadece santralden yayılan civanın erken doğuma dek bir çok olumsuz etkileri var. Santralden 18 km uzaklıktaki çocuklarda astım belirtilerine rastlanan araştırmalar var. Sadece bu santralin yapılmaması değil mesele, artık yenilebilir enerji kaynaklarına geçilmesini sağlayacak orta ve uzun vadeli enerji politikalarına ihtiyacımız var. Bir diğer önemli nokta da bu tesisin bir milyon insana rağmen yüz dolayındaki kişinin çıkarı için yapılacak olmasıdır. Sermayenin ucuza enerji üretmesi meselesidir ki kime göre ucuz konusu da tartışmalıdır. 100 patron için ucuz elektrik demek bursa için daha fazla hastalık daha fazla ilaç, kalitesiz yaşam standardı ve kimimiz için erken ölüm demektir. Bursa sadece Dosab’ı değil tüm kömürlü termik santralleri nasıl engellemesi gerektiğini tartışmalıdır.
Hükümetin yapması gereken 3 şey vardır. 1- Yeni santral yapmamak 2- Mevcutlarını teknolojik imkanlarla ıslah etmeli 3- Orta ve uzun vadede yenilebilir enerjiye geçiş planını halka sunmalıdır.
2/ Murat Demir: Firma Bursa’nın hiçbir dinamiği ile görüşmeden Ankara’ya Çed başvurusu yapıyor. Arıtma tesisi kuracağız diyerek yandaki arsayı satın alıyor. Ancak su kuyuları açmaya başlayınca Doğader olarak harekete geçtik.
Termik santraller iklim değişikliğine neden oluyor. İstanbul da hortum oluyor artık. Ana caddelerde sel oluyor. İklimi olumlu yönde değiştirmek istiyorsak başta kömür olmak üzre fosil yakıtlardan hızla vazgeçilmelidir. Bursa da mevcut santrallerin dışında 26 tane sanayi bölgesi var. Bursa’nın havası kirli. Bir an önce bu hava kalitesinin düzeltilmesi için çalışılması gerekirken tam tersi çalışmalar yapılıyor. Dosab için her kesimden katılıma açık bir platform kuruldu. Ancak bunu engellesek bile mevcut durum yeterince kötü bunun için de mücadele edilmeli. Bursa artık kara Bursa.
3/ Namık Göz: Bu santrali ilk haberleştiren 2013 yılında benim. Proje çok iyi hazırlanmış. Dosab’taki tesislerin buhar ihtiyacının tamamını elektrik ihtiyacının 3’te 1’ini karşılayacak. Dosab yapılırsa günde 60 kamyon fazladan kömür giriş yapacak. Tofaş imalatını etkileyeceği için bacanın yükseltilmesini istiyor. Kömür – fosil yakıt nerde kullanılacak olursa olsun karşı olunmalı tek bir atmosferimiz var. Devlet yerli kaynak olduğu için kömürü teşvik ediyor. Dün sülfürlü bir toprağın dereden alınıp getirilmesi nedeniyle 27 öğrenci zehirlendi. Tüm toplantılarda yöneticiler çevre kirliliğine karşıyız diyorlar ama termik santrale karşı çıkmıyorlar. Verdikleri örnekler 30-40 yıl önce kurulan ve kaldırılması için çalışmalar yapılan tesisler. Bursa’da her yer kokuyor dereler kirli akıyor.
4/ Mustafa Hızlı: Sırf muhalefet olmak için bir şeye karşı olunmamalı. Elbette kentin ortasına termik santral yapılması yanlıştır. Ancak Halk otobüslerinin % 99 yaktıkları on numara yağ çok daha fazla havayı kirletiyor. Bursa’nın şehir yapılanması berbat ve çoğu yapılırken kimsenin sesi çıkmadı.
5/ Yüksel Akgün: Doğanbey yapılırken birçok karşıt ses çıktı ama dinlenmedi. Her kamyon ile kömür değil insanları yakıyoruz. Bu zararları duyup da itiraz etmeyenlerin aklına şaşarım. Almanya 2050’de, İzlanda 20 yıl içinde yenilebilir enerjiye geçiyor. Koca Türkiye enerjisini neye harcayacağına karar vermeli. İnsandan ve doğadan yana tavır alınmalı. Duruş ilkesel olmalı. Öznesine bakmadan iyiye iyi dediğimizde daha iyiye gideceğiz.
6/ Necati İçöz: Doğalgaz Çevrim Santrali’nde örgütlü olan sendikanın iki dönem başkanlığını yaptım. Yıllardır bu konularda yaşananların tanığıyım. Orhaneli termik santraline 3 yerden kömür geliyor. 275 mt baca var ve Orhaneli rakımı Bursa’dan 500 mt yüksekte. 20 yıl geçti rehabilite edilmesi lazım. Bacagazı arıtma tesisi var ama özelleştiğinde çalıştırmazlar masrafından dolayı. Sgk’dan çalışanlar için aldığımız raporda kömürün yanmasından zarar görmeyen kimse yok diyor. Santral kül dağı oluşturuyor. Demirtaş’a santral yapıldığında diğer sanayiciler de isteyecektir. Doğalgaz santrali yapılırken Bursa’nın havası ısınacak dendi şimdi Bursa’ya kar yağmıyor. Bu tesisin yapılmaması için ne gerekiyorsa yapmalıyız.
7/ Ayhan Kazancı: Biz Karıncalı’da, Orhaneli’de santralin etkileri bize olacakların sinyalini veriyor. Enerji sarfiyatındaki fazlalık ve enerjinin nasıl karşılanacağı konuşulmalı. Tüketme çılgınlığına dayalı hayat tarzı da sorgulanmalı. Panayırdaki halkın örgütlenmesi umut verici.
8/ Ayhan Sarıbıyık: Bursa’nın yerel yöneticilerinin fikri alınmadan Ankara’dan işin yapılması çok yanlıştır. Yerel yöneticilerinin yetkisi olmalı. Orhaneli Termik santrali suyumuzu kirletiyor. Santrali kurmak isteyenler hemen yanına taşınsınlar. Bursa’da sanayiden tarla ve arazı kalmadı. Sanayiler de ıslah edilmeli ve tarım arazileri imara açılmamalı.
9/ Berna Yeşiltepe: Eğitim hakkı için de mücadele eden bir örgüt olarak sağlıksız bir halkın eğitiminden söz edemeyiz. Biz bilimsel çalışmalardan yana tarafız ve çalışmalar bu santrallerin insana, hayvanlara ve doğaya zararlı olduğunu söylüyor. Bu nedenle de karşıyız. Aslında konuşulanlar gösteriyor ki şehirler insan ihtiyacına göre değil ranta göre planlanıyor. Biz çocuklarımızın okula rahat gitmelerini istiyoruz ama okul arazilerine göz dikilmiş durumda. Çocuklar kmlerce yol gidecekler. Burdan bir kesimin çıkarının önemsendiğini görüyoruz aynı santralde olduğu gibi. Bu nedenle de santrale karşı çıkmalıyız.
10/ Mustafa Özçelik: Çocuklarımıza mümkün olduğunca az sorunlu bir dünya bırakmalıyız. Çevre dünyanın ortak sorunudur. Sivil toplum güçlü bir ses çıkardığında hükümetlerin çevre politikalarını olumlu yönde etkileyebilecektir.
11/ Rahmi Yüzüak: Bizden öncekiler daha çok muhalif olsaydı bizim yükümüz daha az olacaktı. Kente yapılacak santral kentin nefes almasını engeller. Los Angelas ışıklar kentidir ve güneş enerjisi ile aydınlanmaktadır. Dünya artık yenilebilir enerjiye geçiyor biz de fosil yakıttan vazgeçmeliyiz.
12/ İzzet Saldamlı: Salt bilim iyiyi ifade etmez maalesef bu projenin imzacılarından biri bir bilim insanıydı. Siyaset ve sermaye olunca başka renkler oluşabiliyor. İnsan doğasını ve doğayı yağmalayan her şeye itiraz etmeliyiz. Çalışma yapan arkadaşlara teşekkür ediyorum. Bizim kentleşme sorunumuz var. Dünya devleri başka ülkeleri sömürüp kendi ülkelerini kalkındırırken bizim gibi az gelişmiş ülkeler kendi ülkesini, doğasını ve insanını sömürmekte. Termik santrali savunanların savlarından biri sağlayacağı istihdam.
13/ Nadir Kırlılar: Yapılan tesisler daha çok tüketimin sonucudur. İhtiyacımız üstünde eşyalarımız var. Çılgın tüketime karşı örgütlenirsek bu tesislere de ihtiyaç olmayacaktır.
14/ Tamer Ataç: Enerji bağımlılığı eroin bağımlılığı gibi oldu. Bu uygarlığa da itiraz etmek gerekiyor. Nilüfer çayından 35 köy sulama yapıyor ve ürettikleri sebzeleri hep birlikte yiyoruz.
ORTAK SONUÇ
1- Bursa’nın yöneticileri Dosab termik santrali konusundaki fikirlerini kamuoyu ile paylaşmalıdır.
2- Artık fosil yakıttan vaz geçilmeli ve enerji kaynaklarımız kademeli olarak yenilenebilir enerji ile sağlanmalı, bu aşamada da yeni santral yapılmamalı mevcut santrallerin ise önce ıslah edilmesi ve zamanla da kapatılması gerekir.
3- Santraller dışında da şehrin havasını kirleten, halk otobüslerinin kullandığı on numara yağ ve mevcut fabrika ve santrallerin çıktıları bv. gibi diğer tüm etkenlerle de acilen mücadele edilmeli ve verdikleri zararın sıfırlanması mümkün değilse bile minimize edilmesi sağlamalıdır.
4- Şehrimizin sorunu sadece termik santral, kömür, doğalgaz sorunu değildir. Şehri yönetenlerin şehir ile ilgili karar alırken halka sorması ve şehir planlamasının ranta değil doğaya ve insana göre yapılması gerekmektedir.
GENEL KONU: Ortadoğu’da Değişen Dengeler ve Türkiye’nin Dış Politikası
KONUŞULANLAR
1/ Şehmus Şeviş: Bu ülkede yaşayan tüm halkları kardeş kabul ediyoruz. Elbette Suriye’de yaşanan katliamlara ortak tepki göstermemiz gerekiyor. Hükümetin dış politikasını da görüyoruz. Işıd’ı destekleri de (inkar etseler de) aşikar. Işıd tüm kesimlere zulüm yapıyor. Son günlerde yaşananları da anlamak lazım. Katliama sessiz kalmasını beklememek lazım. Ancak şiddete de yol açmamak gerekiyor. Bu olayların amacının çözüm süreci olduğu açıktır.
2/ Mustafa Özçelik: Türküye kurulduğundan beri rejimin kendine düşman ilan ettiği 3 kesim var. 1- Komünizm 2- Bölücülük 3- Şeriatçılar Devlet bu düşmanlarını kontrol için çalıştı. Darbelerle komünistleri sindirdi. Bölücülerle savaşıyor, İslamcılar iktidara geldi. Devlet savaşlarla Kürt hareketini zayıflatmaya çalışıyor. Kürtlerin talepleri, ayrılmak dahil, haklarıdır ancak devlet bu talepleri karşılayacak olgunlukta değildir.
3/ Hasan Ünal: Kobani nedeniyle sokak Çatışmaları henüz başlamadan önce Doğu Batı Kardeşlik Platformu olarak dört kişilik bir heyetle Ortadoğu’daki yeni gelişmeler bağlamında çözüm sürecini değerlendirmek ve istişarelerde bulunmak amacıyla Urfa’ya gitmiştik. Bu vesileyle Suruç sınır köylerini de gezdik. Bölgeye daha evvel de gitmiştik. Akillerden birkaç ay önce de bölgedeydik. O dönem yaptığımız toplantılarda Ortadoğu’da ciddi gelişmeler olduğunu, bölge halklarının tehlikede olduğunu, birbirlerine karşı kullanılma riskinin yüksek olduğunu ve halkların her ne olursa olsun ön şartsız ve “ama”sız bir araya gelerek durum değerlendirmesi yapmaları ve tavır koymaları gerektiğini söylemiştik. 2010 yılında da bölgede idik. 11 il dolaşmıştık. O gün çözüm sürecinin sağlıklı yürümesi için atılması gereken adımları bir bir sıralamıştık. Işıd’in 49 kişiyi rehin alma eylemini gerçekleştirdiğinde getirilen konuşma yasağı , işid sorunun tartışılmasını, analiz edilmesini ve erken teşhisini engelledi. Zamanında Arap baharını da uzun süre dışardan ne olup bittiğini anlamadan seyretmiştik. Bugün her iki konuda da yaşadığımız manzara iyi bir manzara değildir. Kobani ve diğer yerlerdeki mazlumlara Türkiye elbette destek vermeli. Devlet; muhtemel istismarların önüne geçmek için bu risk oluştuğunda oradaki topluma; bölge halklarını esas aldığını, zulme karşı yanlarında olduğu mesajını açık bir şekilde vermeliydi. Esasen Sorunlarımızın çok farkında değiliz. Yaşanan hadiseleri çok yönlü düşünmeliyiz. Türkiye koalisyon güçleri adına kara operasyonuna girse idi tarihsel misyonuna ağır darbe vuracaktı, istemese de Esed’in ayakta kalmasına fırsat sunmuş olacaktı. Hükümetin olaya daha geniş çerçevede baktığını hesaba katmak zorundayız. O perspektifte Kobani bir ayrıntıdan ibaret. Kürtler tahrik edildi, kullanıldı. Pkk Kobani üzerinden kendi planlarını dayatmaya kalkıştı. Kürtler bölgede ve kobanide oynanan oyunu maalesef fark edemediler. İki taraf da birbirini doğru algılamadı. samimi bulmadı. Devlet, ne olursa olsun ezilen halk kitlelerini önemsemeli, Kürtlerin de dünyanın kendilerinden ibaret olmadığını anlayıp resmin tümüne bakmaları gerekirdi. Kobani için sokakları ateşe vermek, adam öldürmek Kürtlere fayda sağlamadı. Olaylar nedeniyle şiddete dayalı Işıd zulmü bile ikinci plana düştü. İnsanlar kızgınlıkla dinsizin hakkından imansız gelir demeye başladılar. Halbuki Olaysız demokratik bir protesto çok daha etkili olurdu. ülke dinamikleri harekete geçmek zorunda kalırdı. Kobani düşmeyecek. düşmemesi normaldir. Zira Türkiye’nin de aynı girdaba sürüklenmesini isteyenler orada iyi bir oyun sergiliyorlar. Bu bir oyun. Saddam’ın saatinin markasını okuyabilenler mevzileri belli Işıd’e etkili bir bombardıman yapamıyor. Bu hiç İnandırıcı değil. HDP’nin dili çok yanlıştı. Kimse Pkk = Kürt halkı demiyor, kürtler de; devlet politikaları = Türk halkı dememeli. Kimse kendi yanlışının faturasını halka ödetmemeli.
4/ Mustafa Hızlı: Çözüm sürecinde kürtler kullanılmaktan endişeliydi ve bu gün yüzüne çıktı. Suruç’un Çaykara ilçesine ve sınırdaki Alanyurt köyüne gittik. Önce asker sonra Pkk arama yaptı. Sınırda canlı canlı savaş seyrettik. Bir grup Pkk’lı da sınırdan Kobani’ye geçti. Işıd’a yardım gidiyor diye demir yolunu kapatmışlar. Olaylarda Kürtler de Türkler de zarar gördü. Tüm partiler oy peşinde en küçük bir parti samimi olsa bu sorun çözülür. Bu olaylar zulüm içindir ve ölenler masumlar oluyor hep maalesef.
5/ Yüksel Akgün: Kobani olayları başlamadan tezkereye karşı sokağa çıktık, polis çeşitli bahanelerle yürütmedi. Ne zaman Kürt meselesinden sokağa çıksak Bursaspor taraftarları, hassas vatandaşlar ve bazı başka şeyler nedeniyle kitle engelleniyor. Pazarlılarla yüründü sloganlar atıldı ve açıklama yapılarak dağılındı bir olay olmadı. Kobani’de olayların tırmanması ile yine toplanıldı. Polis yürütmedi ve alanda Kobani’deki dramı anlatan konuşmalar yapıldı. Ve bir anda polislerin arkasında eli sopalı bir grup belirdi ve ortalık karıştı. Polisler de kitleye taş attı. Kitlenin büyük kısmı kendi mahallesine çekilerek orada derdini dile getirmek istedi orda da polis engelledi ve olaylar oldu. Valilikte toplantı yaptık ve o grubun bize saldırmasına neden izin verildiğini sorduk. Tepki göstermek demokratik hakları dendi. Bursa’da bu güne dek hiçbir grubun eylemine başka bir grup gelip karışmamıştır. Ama bu sefer durum farklı oldu. Hükümet yetkililerinin yaptıkları açıklamalar şiddete neden oluyor. Bir parti kitlesine sokağa çıkın dedi diye kitleye polis ile karşılık çıkarsan ortalık karışır tabi. Emek’teki olaylarda çocuğu sivil polis vuruyor ve yerde yaparken toma çocuğa su sıkıyor. O genç, tv de başbakanın ve birçok yetkilinin yaptığı açıklamaları dinliyor. Siz olsanız o gencin yerinde ne hissedersiniz. Oyun var ve oyun şudur hükümet Kürtlerin Rojava’daki oluşturduğu demokratik yönetime tahammül edemiyor. Işıd’ın ruh halini anlamak lazım diyen başbakan neden bu ülkenin gencini anlamak istemiyor. Hükümet iç rahatlatacak adım atmazsa ülke iç savaşa gidiyor. İç savaşa giderken kimin haklı olduğu önemli değil. Gelin hep birlikte sizin yol ve yöntemlerinizle bir şeyler yapalım.
6/ Nadir Kırlılar: Hdp sadece bugün değil, Filistin için de Suriye için de Ezidiler için de Türkmenler için de kitlesini sokağa çağırmıştı. Ama Kobani’yi anlamak lazım. Orda araya sınır konulmuş akrabalar var. Ayrıca Kobani Kürt aydınlarının yetiştiği bir yer. Biz sokağa demokratik tepki için çıktık ama hükümetin savaş dili ve tavrı olayları bu hale getirdi. Biz barıştan başka bir şey demiyoruz. Ama Cumhurbaşkanı da Başbakan da konuşurken hep savaş diyor. Bizi yürütmeyenler Işıd’a sınırı açıyor. Önceki darbelerde yaşanan sürece doğru gidiyoruz. Tüm kesimler barış demezse ülke iç savaşa gidecektir.
7/ Resul Baykara: Güncel olayları geçmişten değerlendirmek gerekir. Hegomonik devletlerin Ortadoğuda kurdukları sistem hala halklar tarafından çözümlenebilmiş değil. Ve mevcut tüm sorunların kaynağı budur. Türkiye’de de Ortadoğuda da halklar kendi kültürlerine uygun bir yaşam kuramamıştır. Işıd devletlerin halklara karşı bir ittifakıdır. Onu basitleştirenler de destekçileridir. Işıd Ortadoğunun “Jitemi”dir çok doğru bir tanımdır. Işıd’a karşı hep birlikte tepki göstermeliyiz. Türkiye’deki tüm halkların kendini özgürce ifade etmesi sağlanmalıdır. Gerek Medine Sözleşmesi gerekse Rojava’daki toplumsal sözleşme buna iyi örnektir. Abd’nin etkili vurmaması, Türkiye’nin insani koridora izin vermemesi de kendine tehlike görmesindendir. Bana göre Kobani de Güney Kürdistan da Türkiye’nin bir parçasıdır. Ortadoğudaki en etkili ittifak Türk Kürt ittifakı olacaktır. Pkk büyük güçlerle ittifak yapmadığı için devletlerin düşmanıdır. Barzani büyük güçlerle ittifak yaptığı için Devlete sahiptir.
8/ Berna Yeşiltepe: Kesk olarak genel greve gittik Kobani’ye destek için. Ne zaman savaş olsa önce çalışanın ekmeği azalır, en çok kadın ve çocuklar etkilenir. Sermayeye ise hiçbir şey olmaz. Tüm Türkiye’de bunun için sokağa çıktık. Olay oldukça antidemokratik uygulamalar olur. Gezide de hükümetin kullandığı şiddet dili, insanlara aksettirilen fotoğraf çok önemli. Sokağa çıkanların hangi kesimden olursa olsun yaptıkları şiddete de karşıyız. Ama meşru zemini yaratmak bizim sorumluluğumuzda. Hep birlikte demokratik eylem yapmalıyız ve bunun güvenliğini sağlamak da hükümetin görevidir. İç savaşa gidersek altında kalacak olanlar bizleriz. Bu konuda özellikle faklı kesimlerin mesela islami gelenekten gelenlerin kendi söylemleriyle Işıd’e karşı sokakta olması gerektiğini düşünüyorum.
9/ İzzet Saldamlı: Kobane Ortadoğuda sadece bir nokta. Toprağa düşen başkalarının da canlarının yakıcı olduğunu birlikte ne kadar farkettik. Ortadoğuyu sadece Işıd ve Kobane ile değerlendirmek eksik kalır. Esas küresel kavganın içinde hep farklı yerlerde durduğumuz için birlikte bir karşı duruş sergileyemiyoruz. Mazlumder Işıd’e karşı ağır açıklamalar yaptı. Ortak vicdan oluşturulmalı. Ortadoğunun kanla çizilen sınırları şimdi de etnisiteden dine en mikro düzeyde ayrımcılıkla savaşa sürüklenmiştir. Bu coğrafyada silahsız barış olamamıştır. Barıştan söz eden büyük devletler de en çok yatırımı silaha yapıyor. Son aylarda bölgedeki birçok ile gittim. Bin yıl birlikte yaşayanların bir anda birbirlerini boğazlayabildiği bir coğrafyadayız. Yaşananlara baktığımızda kavga Kürt,Türk, Işıd, Pkk kavgası değil. Bu kadar karmaşık bir ortamda kim kimle nasıl adalet için dayanışma gerçekleştirebilir ve kim kime güvenebilir.
ORTAK SONUÇ
1– Işıd tehlikeli bir örgüttür ve onunla mücadele edilmelidir.
2- Birbirimizin acısına üzülmeyi öğrenmeliyiz.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Telefon, mail ve sms yolları ile yaklaşık 55 dernek ve platform davet edildi.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Mail ve sms ile 18 milletvekili de davet edildi.
MEDYA İLE
50 basın mensubuna mail gönderildi.
SONUÇLAR
TkMM genel konuya ilişkin video gösterildi. Yerel ve Genel konularda konuşuldu.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Bursa kMM Hamalı İffet Karaca