YER: Marsiad Toplantı Salonu
TARİH: 06.06.2014 saat 18:30 da
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Yerel Gündem21 ( Nilgün Doğanay – Üye )
2 / ÇEKÜL ( Numan Gülşah – Kocaeli Temsilcisi)
3 / İnsan Hakları Savunucuları Derneği (Behlül Metin – Üye )
4 / Marsiad ( Bahri Odabaş – Başkan)
MESLEK ODALARI
1 / Katılım olmadı.
SENDİKALAR
1 / Memur-Sen ( Zeki Koyun – Üye)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Katılım olmadı.
GÖZLEMCİLER
1 / Katılım olmadı.
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
1 / Katılım olmadı.
BELEDİYE BAŞKANLARI
1 / Katılım olmadı.
MESAJ YOLLAYANLAR
1/ Olmadı.
DİĞER KATILIMCILAR
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 5 izleyici/gözlemci katıldı.
MEDYA
1 /
MODERATÖR
Medine KÜÇÜK – Kocaeli MAZLUMDER Şube Başkanı
KONULAR
GENEL KONU: "Soma'nın ardından, Türkiye’de İş Güvenliği"
YEREL KONU: ‘‘Tramvay Güzergahı’’
KONUŞULANLAR
1 / Bahri Odabaş: Bu ayki toplantı tarihinde Bulgaristan’da olacaktım. Bu sebepten moderatörlük görevini Medine Hanıma devretmiştim. Bu akşam moderatörümüz. Sonra düşündüm, sizlerle de paylaşmak istiyorum. Her ay bir STÖ moderatörlük yapsın. Hem de bu toplantıları önemser ve benimserler diye düşündüm. Sözü Medine Hanıma vermek isterim.
2 / Medine Küçük: Genel gündemimiz Soma’da yaşanan maden kazasının ardından Türkiye’de İş Güvenliği ne boyutlarda, Soma’da acaba o kazada 301 kişi ölmeseydi de, 1 kişi ölseydi bu kadar etkilenecek miydik? Halbuki 301 ile 1 arasında fark yok. Temelde bir insan hayatının kaybolması meselesidir. 301 kişi ölmeseydi bugün bu şiddette bu konular konuşulmayacaktı. Mazlumder olarak arkadaşlarımız yerinde inceleme yapmış ve bir rapor hazırlıyorlar ama henüz bitmedi. Ama rapora baktığımızda tamamen bir ihmaller zinciri ve denetimsizlik söz konusu buradan tahammüden adam öldürmek gibi bir sonuç çıkıyor. Ama raporlar çıkmadan net bir şey söyleyemeyiz. Ama hatırlarsanız bundan 2 yıl önce İş Güvenliği Yasası çıktığında bir sınav yapılmış ve sırf puanları tutuğu için 6 aylık eğitimle iş güvenliği uzmanı olmuşlardır. Bunlarında ne kadar sağlıklı oldu tartışılır. İlk etapta geçici olarak alınabilir ama kalifiye elemanlar yetiştirilmeli diye düşünüyorum. Sözü Nilgün Hanıma vermek istiyorum.
3 / Nilgün Doğanay: Sizinde söz ettiğiniz gibi şuan gündemde olan bir konu, nasıl bizler deprem zamanı arama kurtarma ekipleri açısından sıkıntılar çektik ve 2,3 ay içerisinde arama kurtarma ekipleri kuruldu. O zaman yapılan çalışmalar gibi bununda kısa sürede unutulacağı inancındayım. Tabi STÖ bu konuya ivedilikle eğilirlerse sonuç olumlu yönde olur diye düşünüyorum. ‘Yasanın çıkması ile alımlar oldu.’ dediniz. Öğretmenlerden Kimya ve Biyoloji öğretmenlerini aldıklarını biliyorum. Birde verilen eğitimler ne kadar sağlıklı parayı yatırıp, eğitime gitmeden de sertifikalarını alabiliyorlar. Şuan en küçük işletmede bile iş güvenliği uzmanı var. Ama ne kadar konun ehliler bunların denetlenmesi gereklidir. Bizlerde STÖ olarak bu konularda kan kaybettik, daha duyarlı bir şekilde hareket etmemiz gerekiyor diye düşünüyorum. Konu ile ilgili detaylı bilgim yok şimdilik söyleyeceklerim bu kadar ama şuan ki acı ile daha detaylı bir çalışma yapılacak gibi görünüyor. Teşekkürler.
4/ Bahri Odabaş: Sunumda da gördük arkadaşlar çok ufak hatalar sebebi ile birçok kaza meydana gelebiliyor. Bu tür kazalar denetim eksikliğinden kaynaklanıyor. Öncelikle devlet tehlike arz eden bu tür işletmeleri denetlemelidir. Birinci denetimi devlet yaparken, ikinci denetimi de işyerlerindeki sendikaların yapması gerekmektedir. Örgütlü oldukları için üyelerinin hakkını, hukukunu ve güvenliğini sağlamak onların görevidir. Daha sonrada Mazlumder gibi olay sonrası değilde öncesinde işletmelere giderek, STÖ olarak gerekli uyarılarımızı yapmalı ve devletin ilgili kurumlarına bunu bildirerek kısa sürede sonuca ulaşılacağını zannediyorum. Bakan açıklama yaptı. Yasanın çıktığına dair, ama yasa olup, uygulanmadıktan sonra bir şey ifade etmiyor. Orada yapılan küçük ihmaller neticesinde bu olayın olduğu kanısındayım. Küçük tedbirlerle büyük kazaların önüne geçilebilir. Toplum olarak duyarlı olmalı, işi sadece devlete bırakmamalıyız. Öncelikle orada çalışanlar bu tür ihmalleri gördüklerinde amirlerini uyarmalı. Gerekirse o ocaklara inmemelidirler. Devletten başlayarak, Sendikalar, STÖ ler ve oralarda çalışanların denetimi ve duyarlılığı ile bu sorunların çözüleceğini düşünüyorum. Teşekkürler.
5/ Behlül Metin: Bu olay sonucu ihmallerden bahsedildi. Ve devlet suçlandı. Ama tek suçlunun devlet olduğunu düşünmüyorum. Sendika, işçi güvenliğinin olup olmadığı araştırılmalıdır. Türkiye Kauçuk Derneği Genel Başkan Yardımcısıyım. Bu konuların içerisinde biri olarak, Sosyal Güvenlik Kurumu son 1,5 yılda işyerlerinde zorunlu risk analizleri ile iyi çalışmalar yapmıştır. Kazalar olmadan önlem alma noktasında sevindirici gelişmelerdir. Birde bu tür kazaların devlete yüklemiş olduğu maddi kayıplar vardır. Ben kendi işletmemde de bu analizi yaptırdım. Denetleyen kurum size eksiklerinizi söylüyor, bu değişiklikleri yapmazsanız devlet ceza uyguluyor. İşveren olarak bu eksiklikleri yaptırmazsak, kabahat devlette mi? bende mi? hadi her şeyi yaptırdık, birde işçiden kaynaklanan kazalar var. Bu noktada sadece devletin, sendikanın ya da işverenin değil kendi sağlığı için işçinin de gayret göstermesi gereklidir. Yurtdışında adamlar bir kitapçık yapmışlar işvereninde işçinin de uyması gereken kurallar yazılı ve katı bir biçimde uyguluyorlar. Türkiye’de kuralları koysanız dahi uygulayamazsınız. Bakanın açıklamasında 4 kez denetim yapıldığı ve eksikliklerin tesbit edilip söylendiği, son denetimde hiçbir eksikliğin olmadığı görülmüş. Ancak insan hayatı söz konusu ise ihmaller olmamalı. Kollektif bilinçle hareket edilmelidir.
6 / Nilgün Doğanay: Siz şuan devleti korur bir pozisyonda konuşuyorsunuz. Önümüzde somut bir olay var. Devlet özel maden ocaklarını denetleme yetkisindedir. Tehlikeli bir sektör olduğu için sık sık denetçileri gönderip denetimler yaptırabilir. Demek ki; giden denetçilerde görevlerini tam yapmamış ki, bu kadar büyük bir facia ile karşı karşıyayız. Yasaklarla önlenebilirdi diye düşünüyorum. Sigara yasağında olduğu gibi insanlar önce itiraz ettiler ama para cezaları ile şuan insanımız buna alıştı iyide oldu. Bu küçük bir örnek, insan hayatı için gerekli önlemler alınmalı idi. Sığınma odaları, maskeler vs.
7/ Behlül Metin: Evet haklısınız. Ama sizin dediğiniz gibi sık sık denetçiler gönderilemez, çünkü yeterli sayıda denetçi yok. Devlet işyerlerinin ancak %7 sini denetleyebiliyor. Sadece devlet değil işveren, varsa sendika ve işçi kendi güvenliği için bilinçli olmalıdır. Kollektif bir iş güvenliği oluşturmazsak hiçbir şey yapamayız. Bu yapılan saldırılarında hükümeti yıpratmak adına olduğunu düşünüyorum. Manisa Baro Başkanı ‘ bir takım kanıtlar sabatoj olduğunu gösteriyor.’ Dedi. Tabi ki; incelemeler bittikten sonra her şey açığa çıkacaktır.
8/ Bahri Odabaş: Behlül bey güzel bir konuya değindi. Devlet şuan ki kadrosu ile %3-7 arasında denetim yapıyor. Ama geride kalan işletmelere de her an sizde denetlenebilirsiniz diye gözdağı veriyor. Ama şöyle de yapılabilir. Denetçinin denetçisi şeklinde olabilir.
9/ Numan Gülşah: Soma’da yerin altındaydı, İzmit’te yerin üstünde iki büyük tehlike var. Birincisi İgsaş’ın amonyak tankları ve Gübretaş’a denizin ortasında yapılmasına izin verilen amonyak tanklarıdır. Hatırlarsınız deprem esnasında insanlar dağlara çıkartıldı. Tüpraş patlayacak diye ama gerçekte İgsaş’ta ki amonyak tankları patlayacak idi. Ama o tank patlamadı. -33 derece sıcaklıktan elektrik kesilmesi ile hızla ısınmaya başladı. 1 cm küp gaz 800 m küp alanda ne var ne yok yakıp yıkıyor. Yaklaşık 60 km lik alanı etkileyebiliyor. Sağolsun Sayın Sefa Sirmen’in yardımları ile yeni bir elektrik hattı çekildi. Ve -14 derece ısınma durdurulmuştu. Bugün Soma’da da öyle vahim hatalar var ki, adam bu ne kadar üretim yaparsa devletten parasını tıkır tıkır alıyor. İnsanımızın kalbine bıçak gibi saplanan bu olay meydana geldi. Düşünün ne işi var, eniştenin o madene denetçi olarak gönderilmesine kimse bir şey demedi mi? Kendiside ben gitmem demedi sanırım. O kadar insan öldü gitti. Ama çoğu sanırım 174 kişi eğitimde gözüküyormuş. Kanunlar çıksa bile uygulamak için insanların duyarlılığı lazım. Sendika görevini yapmamış, orada çalışan insanların hikayeleri ortada bir lokma ekmek için pisi pisine gittiler. Bizlerde şuan yapılan limanlara neler gelecek bilemiyoruz. Hele serbest limancılıkta bu hiç kontrol edilemez bir halde olacaktır. Soma’da olduğu gibi başka yerlerde de başka olaylar olabilir, kadercilikle izahı mümkün değildir.
10 / Nilgün Doğanay: Peki şimdi alınan önlemler var mı?
11/ Numan Gülşah: Biz bir gün ziyarete gittik, tehlikeyi anlatmak için dinlemedi. Şikayet ettik olmadı. Bizim bir arkadaşımız durumu anlatmış adam ben sigortaladım burayı demiş. Oda ‘burayı sigortaladın da benim canımı damı sigortaladın’ demiş. Düşünün denizin doldurulan kısımlarına neler gelecek, bir deprem olsa ne tehlikelerle karşı karşıya kalacağız.
12 / Nilgün Doğanay: Bizler İzmit’te bulunan STÖ ler olarak, madem tehlike altındayız bir girişimde bulunalım. Nasıl denetleniyor, kimler denetliyor bu konularda bir girişimde bulunmayı teklif ediyorum.
13 / Zeki Koyun: Geçittim kursa bakmayınız. Malum okullarımızda mezuniyet programları var. 2 programa katılıp öyle geldim. 15 günlüğüne AB uyum süreci ile ilgili olarak 5 ülke dolaştık. Almanya, Lüksemburg, Belçika, Fransa ve Hollanda’yı ziyaret ettik. Bizler oradayken Soma faciası meydana oldu. Biliyorsunuz ki, AB demirçelik ve kömürün paylaşılamaması üzerine 1950 li yıllarda kuruldu. AB temellerini atan Kanuni Sultan Süleyman’dır. 1935 de Kanuni Sultan Süleyman, Fransızlara kapitülasyonları veriyor. Ticaret yapanlar bakıyorlar ki, birçok milletten insan bir arada yaşıyor. Bu Osmanlı modelini Avrupa’ya taşıyorlar. Belçika’da kömür madenleri var. Ve İtalya buralara işçi gönderiyor. 1970 yılında bir facia gerçekleşiyor. İtalya, Belçika’ya vatandaşlarının gitmesini yasaklıyor. İbre Türkiye’ye çevriliyor. Sayıları 30 bini bulan Afyon, Emirdağlı insanımız oralarda çalışıyor. Bunları niye anlattım. İtalya vatandaşları öldü diye Belçika’ya girişlerini yasaklıyor. Bizim insanımız çaresiz maalesef. Bugünde bu çaresizliklerimiz devam etmektedir. Çıkıp Sosyal Güvenlik Bakanı ‘ biz gerekeni yaptık, uygulamayanların canı cehenneme’ demişti. Dememek gerekiyor. Hatırlarsınız, Tuzla Tershanesin’de her hafta biri ölüyordu. Devlet ne yaptı oraya odaklandı ve gerekenleri yaptı. Bugün bu tür haberler yok. Bizlerin kendine özgüveni var. Özel sektörle, devleti buluşturduğumuzda bizleri kimse tutamaz. Ama özel sektör ile devlet arasındaki bu maaş farklarının olmaması gerek. Soma ile bağlantısı ne diyeceksiniz, denetlemeye enişteler gönderilir, maskeler sadece Numan abiye verilir, kullanana ceza verilirse, ne olur. Bizlerin amacı üzüm yemek olmalı, bağcıyı dövmek olmamalıdır. Her şeyi devletten beklememeliyiz.
14 / Medine Küçük: Tramvay ile ilgili olarak bilgi verecek kimse olmadığı için isterseniz bir daha aya bırakalım.
15 / Nilgün Doğanay: Nevzat Bey’in televizyondaki açıklamasına göre yürüyüş yolunun sağındaki ve solundaki yoldan gidiş-geliş olarak geçecek. Otogar ile Sekapark arasında olacağını söyledi. Bu sayede esnafında yaylaştırma ile bundan faydalanacağını söyledi.
16/ Bahri Odabaş: Yürüyüş yolu artık oturdu. Sağlı, sollu olarak gidiş-geliş olması iyi olacaktır.
17 / Medine Küçük: Ben bilinçli bir açıklama olduğunu düşünmüyorum. Çünkü bu yapılan üst geçitlerde alt geçit olarak seçimlerde kitapçıklarda yer almıştı. Sonrasında zeminin uygun olmaması sebebi ile yapılmadığı açıklandı. Bence şimdiki açıklaması bir fikirdir. Ama biliyorsunuz ki, bürokraside son imzalar atılmadan hiçbir şey belli değildir. Reklam vari söyler olarak görüyorum.
18 / Zeki Koyun: Düşünün Belçika’da 5 katlı metrolar var. Onların ataları koca koca meydanlar yollar bırakmışlar. Bizim bir Perşembe Pazar alanımız var. Ona da 41 katlı otel yapmak istediler, STÖ olarak izin vermedik. Avrupa’ya gidip geldikten sonra şöyle düşündüm. Yapmış olmak için bir şeyler yapılmamalı. Daha kalıcı alttan metro gibi bir şey yapılmadır. İnsanlar 1600-1700 yıl önce tüneller yapmışlar. Günümüzde her türlü imkan var, neden daha kalıcı bir şeyler olmasın.
19 / Medine Küçük: Benim hep verdiğim bir örnek var sizlerle de paylaşmak istiyorum. 15-20 önce okumuştum. Bir İngiliz aile Ege taraflarına yerleşiyor ve fırıncılıkla uğraşmaya başlıyor. Adamın söylediği hiç unutmuyorum. ‘ Ben Edirne sınırına kadar bir Türk gibi araba kullanırım. Sınırı geçince bir Avrupalı gibi araba kullanırım.’ Diyordu. Temel sorunumuz bu sınırın bu tarafı başka bir dünya, öteki tarafı başka bir dünya bu yüzden bizlerin bireylerin algısını değiştirmemiz gerekiyor. Bizim avukatımızın bahsettiği çatı yapımında adama kemer tak demişler, takmamış. Hocam daha iyi bilir, bizlerin okullardan başlayarak algıyı değiştirmemiz gereklidir. İşi sadece denetim mekanizmasına bırakmamalıyız. Herkese katılımından dolayı teşekkür ederim. İyi akşamlar.
ÖNERİLER
1 / Her ay bir STÖ temsilcisinin moderatörlük yapması.
2/ İl bazında STÖ temsilcilerinin duyarlı davranarak tehlike arz eden firmaları belirlemesi.
ORTAK SONUÇ
1 /
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
78 Sivil Toplum Kuruluşlarına yazılı, e-mail ve telefonla davetler yapıldı.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Milletvekillerine telefon ve e-mail yolu ile davetler yapıldı.
MEDYA İLE
12 basın yayın kuruluşuna e-mail yolu ile toplantı bildirildi. Basın mensubu katılmadı.
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Bahri Odabaş – KkMM Girişimcisi