YER: Türkiye Yazarlar Birliği
TARİH: 06.04.2014
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1. Liberal Avrupa Derneği (Hüsnü Adalı)
3. Adaleti Savunanlar Derneği (Gürcan Onat)
4. Liberal Demokrasi Hareketi Derneği (Feyza Geçmen)
5. Taksim Platformu (Şahin Tekgündüz)
6. Beyazay (Fevzi Durmuş)
7. KADER (Pelin Taşkıran)
8. Mazlum-Der (Hasan Postacı)
9. TYB (Hüseyin Öztürk)
10. İHD (Şemel Karataş)
11. Barış Meclisi (Meral Saklıyan)
MESLEK ODALARI Yok.
SENDİKALAR Yok
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ: yok
BELEDİYE BAŞKANI: yok
DİĞER KATILIMCILAR
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 8 izleyici/gözlemci katıldı.
MEDYA Yok
MODERATÖR İlhami Mısırlıoğlu
Genel Konu: Seçimlerin Ardından Türkiye
KONUŞULANLAR:
Feyza Geçmen: Yerel seçim olan, ancak yerel seçim gibi olmayan bir seçim geçirdik. Kimilerine göre güven oyu ve referandumdu, kimilerine göre ise artık birilerine ders vermenin fırsatı idi bu seçim. Bu seçimdeki en büyük sıkıntı şaibeler ve adalet duygusunun yara alması. Zaten seçime girerken ki süreç sıkıntılıydı. İnternet yasakları HSYK kanunu ve diğer tartışmalı olan konular. Son referandumdan sonraki süreçte üst yargıdaki üyelerin durumunu da iktidar lehine değiştirme imkanı verdiği için bu süreçte YSK’nın üyeleri noktasında da bir karmaşa yaratacak bir noktaya geldi olaylar. YSK’nın bazı kararlarına itiraz edilemiyor. YSK’nın bağımsızlığını tartışmalıyız. Bizim aslında tarafsız seçim yapma riskimiz doğdu. Önümüzde cumhurbaşkanlığı var ve genele seçim süreci var.
Hüsnü Adalı: Seçimlerde ekonomi belirleyici olur. Oy vermek bir şeyleri değiştirseydi yasaklanırdı. Kutsal olan sandık değil demokrasidir. Sandık evrensel kuralların işlediği bir demokraside değerini ve önemini bulur. Seçim sonuç tablosu şöyle İslamcılar Türkçüler Kürtçüler laikçiler. Hepsi kimlik siyaseti yapıyor. Aşırı kutuplaşılan bu ortamda geçmiş kazanımların teker teker kaybedildiğini göreceğiz. Muhalefet sorunu da büyük. Demokrasiyi çıkmaza sokan şey muhalefet eksikliğidir. Toplumun bir bölümü bir insana tapıyor, diğer bölümü nefret ediyor. Bu tablodan müzakere diyalog toplumsal barış çıkar mı? Hırsızlık yolsuzluk hukuksuzluk baskı azınlık yaptığında gayri meşru, çoğunluk yaptığında meşru olmaz. TC tüm kurumlarıyla çökmüştür. İstihbarat hükümet muhalefet yargı polis askeriye bir çürüme dönemindedir.
Hasan Postacı: Sosyal medya üzerinde olan yasakların kabul edici bir tarafı olamaz. Bu konuda kurumsal açıklamalarda yaptık. Fakat bunu yaparken de şunu söylemekte yarar var twitter, youtube küreselleşen dünyada ABD merkezli bir siyasal mühendisliğin araçları haline dönüştürülüyor. Yasa kabul etmiyor ülkenin kendi iç çatışmalarının birer aracı haline getiriliyor. Bunu da önlemek lazım. Ak Partideki statükolaşmanın net biçimde farkındayız. Türkiye Cumhuriyetinin laik jakoben statüko kimliğini Ak Parti her geçen gün biraz daha içselleştiriyor. Oysa Ak Parti, değişimin toplumsal siyasetin insan hak ve hürriyetleri merkezli siyasetin dinamik gücüydü. Bunu koruması gerekiyordu. Biz burada çok hızlı bir erime olduğunu görüyoruz. Bu Ak Parti için son bir şanstı. Bu son şans gerekli yapısal değişimi devam ettirecek o dinamik gücü kendinde barındıramazsa muhafazakar desteğin bir kar gibi eridiğini göreceğiz. Eğer seçimleri doğru okursak bu seçimlerde küçük sinyallerini taşıyor. Rahatsızlık verici şey nedir? Bir kere tek adam söylemi hiçbir şekilde onaylanamaz. Bu Türkiye Cumhuriyeti’nin eski statüko kimliğinin tipik davranış biçimidir. İç düşman dış düşman psikolojisi üzerinden bir devlet yönetilemez. İç düşman dediğin şey toplumun içinde farklı kesimleri ötekileştirmekten başka bir işe yaramaz. Balkon konuşmasını da bu anlamda onaylamak mümkün değil. Hala inlerine gireceğiz dediği şey toplumda pervasız bir kıyımı getirecekse bu kabul edilemez.. Zaman gazetesine üye olanları içeriye mi tıkayacaksın, çocuğunu Fem dershanelerine gönderenleri içeriye mi tıkayacaksın?
Gürcan Onat: Bu seçimler iyi okunmalı. Bu seçim başbakan tarafından, ihanete uğraması nedeniyle, genel seçim hatta referandum havasına sokuldu. İktidara kin yakışmaz. İktidar o ülkenin bütün vatandaşlarını kucaklamak mecburiyetindedir. Tabi ki biz iktidarı eleştireceğiz. As-Der olarak biz seçimlerden önce müzakere yaptık ve memlekete bir ihanet olduğunu gördük Ak Partiye destek verdik. Bu desteğimiz sürekli sürecek anlamına gelmez.
Şanar Yurdatapan: Konda’nın söylediği önemli bir şey var. Bu seçimleri bir önceki belediye seçimleriyle mi karşılaştırmalı bir önceki genel seçimle mi karşılaştırmalı tabi nazik bir konu sistemler farklı eğilimler farklı ama çok önemli bir şey var ki Türkiye’de özellikle gezi parkı olaylarından beri o ana kadar birikmiş olan bir infialin topluca ortaya çıkışı ile başladı iş arkadan da 17 Aralık’tan sonra ortalık birbirine girdi. Çoğu yerde deniyor ki millet hiçbir şeyin farkında değil o da oldu bu da oldu umurlarında bile değil yine gittiler oyu oraya verdiler. Nedenini reel olarak düşünmeliyiz ki insanların büyük çoğunluğu ekonomik olarak hayatlarının kötüye gitmeyeceğini hatta daha iyiye gideceği ümidini taşıyorlarsa bir değişiklik istemezler. Her rejimde bu aynı şekilde oluyor. Konda Ak Partinin %8 oy kaybettiğini bu olaylar olmadan önce Ak Partinin oylarının %54’e kadar yükseldiğini söyledi. Seçim sonrası bizi bekleyen Türkiye; önümüzde ciddi kanunlar var ve iki kanunda tehlikeli noktalar taşıyor içinde. Danıştay kanunu ve MİT kanunun. Danıştay kanunu içerik itibari ile yürütmenin biraz daha yasamayı kontrol altına almasına imkan verecek bir sürü gedik getiriyor. MİT kanununda ise MİT’in operasyon yapması var. Fakat bütün bunların beraberinde en tehlikeli şey bu gerilim bu kutuplaşma bizi başka bir yere götürmez. Bu gerilimin nerelere vardığını orta yaş ve üzeri olanlar bilir.
Pelin Taşkıran: Kutuplaşmanın ve gerginliğin iç karışıklıklara varabilecek mahiyette yer aldığı, ülkenin genelinin bu güvensizliğe hakim olduğu bir süreçte seçimlere gittiği noktada seçim sonuçları ne kadar sağlıklı olduğunu düşünmek lazım. Yerle seçimden daha çok iktidar olan partinin RTE’nin cumhurbaşkanlığına taşınma sürecine sanki bir güven oylaması gibi genel seçim havasında yada referandum havasında yansıdı. İhaleye fesat karıştırmak ve yargıya müdahalenin aslında birazcık da yüce divanda yargılanmaya varan sürecinde biz aynı şahsiyetin cumhurbaşkanı olup olmayacağını tartışırsak bu konuda hepimizin bir daha düşünmemizin gerekli olduğunu söylemek istiyorum. Algı yönetiminin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Yasaklar, kutuplaştırmayı ve çatışmayı daha fazla arttırır. Kadın konusunda BDP dışında bütün partiler sınıfta kaldı. Ak Parti 1,3 CHP 4,5 MHP 2,7’lik oranlarla zaten kadının temsil edilmediğini gözler önüne serdi.
Fevzi Durmuş: Bu konuya objektif bakmakta yarar var. Türkiye insanı ne istiyor? 1.Türkiye insanı istikrar istiyor 2. Mevcut yapının şu an için aksayan yönlerinin tamir edilmesini istiyor. Bizim yaşadığımız yer İstanbul’un Gaziosmanpaşa ilçesi. Bu ilçede kendini yurtsever diye adlandıran devrimci diye adlandıran muhafazakar diye adlandıran milliyetçi diye adlandıran birçok grup var. Hepsinin beklentisi bu memleketteki istikrarın sürmesi yönünde. Muhafazakarların kaygısı ekonomik nedenler değil. Bu memlekette başörtüsü yasağı vardı çocukları okuyamıyordu. Bunu Ak Parti kaldırdı. Birçok yasak kaldırıldı. Sayın başbakan peygamber değil kabine üyeleri bakanlar peygamber değil. Hepsi hatalı işler yapabilir kusurları olabilir. 3-4 bakan hakkında fezleke hazırlandı. Toplum bunun sonucunu takip edecek. Bu toplumda mutlaka suç ve ceza olacak. Benim partilim benim adamım yanlışta yapsa arkasındayım düşüncesi artık bu toplumda hakim bir düşünce değil.
Şenel Karataş: Türkiye’nin en büyük sorunu muhalefetin olmayışı. Ne kalıplaşmış statüko ile ömrünü idame ettiren CHP ne milliyetçi söylemi aşamayan MHP ne adresi belli olmayan solcuların lamekân bir şekilde HDP içinde yer alamamaları ne de haklı olarak barışa kilitlenmiş olan bir BDP alternatif olamadı. İstikrar diye bir yalanda ortaya atıldı. İstikrar söylemi en büyük kandırmacalardan biri. Hırsızlıktı yolsuzluktu bir sürü dünya kadar tape çıktı. İnsanlar kendi ceplerinden para eksildiği zaman isyan ederler. Arjantin, Yunanistan gibi. Hazine boşalmış on yıl sonra ekonomik olarak çöküşe geçeceğiz bu çok umurlarında değil. Bundan sonraki süreçte bizi ne bekliyor, ben bu ayrımcı dili kullanan şiddet dilini kullanan iktidarın bu söyleme devam edeceğini düşünüyorum.
Şahin Tekgündüz: İstikrar sözcüğü öylesine anlamsızlaştı ki sadece AKP’ye oy veren kesimin gerekçesi olarak kullanılmakta. Neyin istikrarı? Yolsuzlukta mı istikrar? Bu dış politikada mı istikrarlı olmalıyız? Baskı rejiminde mi istikrarlı olmalıyız? Çeşitli nedenlerle topluma şiddet uygulanmakta. Şiddette mi istikrar bekleyeceğiz? Hukuksuzluk aldı başını gidiyor. Hukuksuzlukta mi istikrar bekleyeceğiz? Doğru ve iyi şeylerin istikrarı istenir.
Hüseyin Öztürk: Halk bilinçli olarak oyunu vermiştir. Halk kendisi gibi yaşayan kendisi gibi düşünen insanları tercih etmiştir. Ne yolsuzluklar ne ekonomik durumlar. Halk çünkü geçmişte baskıcı bir rejimin şeyinde gitmiştir. Zamanında jandarmalar kadınların çarşaflarını yırtmıştır, başörtülerini çekmiştir. Bunların hepsi iz bırakmıştır. Türkiye’de bugüne kadar iktidarlar seçimle gelmiştir fakat bürokratlar sol tandanslı insanlar olmuştur. Çünkü bu ülkeyi onlar yönetmiştir. Bu ülkeyi bu hale getiren bürokrasidir. Bu ülkede başbakan bile yanında çalışan polisten şikayetçidir. Yanınızda çalışan insanların paralel yapıdan olması -bunları zamanında görmesi lazımdı ama- acziyettir. Bunlar tabi aynı zamanda siyaset pazarlığıdır. Gülen cemaati destek vermemesine rağmen RTE seçimi kazanmıştır. Bu ülkede seçkinlerin zenginlerin burjuvanın da baskısı var. Bu insanlar bu halkı ezdiler ve sömürdüler. Bunun neticesinde de bu halk onlara inanmıyor. Çünkü kendi düşünce ve inançlarına hep aykırı hareket ettiler. Gezi olayları siyasi olarak pek bir şey kaybettirmemiştir Tayyip Bey’e. Kafalarda bazı şüpheler oluşturmuştur. Kendisine bağlı insanları daha bağlı hale getirmiştir. Bizim milletimizdeki algı -Osmanlıdan gelen mantık- devletin devamlılığıdır. Devletin devamlılığına her zaman destek vermiştir.
Pelin Taşkıran: İktidarda olan insanların ayrıştırıcı dil kullanması bu ülkedeki halkın davul gibi gerilmesine, kutuplaşmasına neden oluyor. İnanç özgürlükleri savunulmalı. Bu tek taraflı inanç özgürlüğü çoğunluğun inanç özgürlüğü anlamına gelmemeli. Gezi süreci çok anlamlı bir halk direnişidir. Bu ülkede özgürlükleri önemseyen en az %10 ‘luk bir genç kesim vardır. Bu insanların çoğunun sosyo-kültürel seviyesi hem yüksektir hem içinde işçi sınıfından arkadaşlardır. Toplum risk almaktan ve belirsizliktense risk almadığı olağan seyreden bir yönde oyunu kullanmak ister.
Feyza Geçmen: Muhafazakar kesim oyların adresini kolay değiştirmiyor. Ekonomik nedenlerle insanların ceplerine dokunmadığı için oylar değişmiyor. Muhalefet seçim propaganda dilini yolsuzluk üzerine kurduğundan bu antipatik gelmiş olabilir. Muhalefet yok ki karşısında durumunu kesinlikle konuşmamız lazım. İçerik olarak muhalefet var. Yaklaşık 26 parti var. Sanıyorum burada siyasi partiler seçim sistemi ya da nasıl siyasi parti olmalı bunları da oturup tartışmak lazım. Çünkü nicelik olarak var olan bu partiler nitelik olarak neden beklenen etkiyi gösteremiyor sadece oturup partilerden bunu beklemenin mantığı yok. Yüksek yargı organları ve YSK’nın seçim sistemini ve üye belirleme şeklini çok önemsiyorum buna dikkat edilmeli diyorum.
Hüsnü Adalı: Kim daha çok bağırıyor öfkeleniyor kutuplaştırıyor yasaklardan yana, kim nezaketini koruyor kim sakin efendi açıklıktan hukuktan Avrupa Birliği sürecinden yana ben buna bakarım. Paralel devlet ben bu ülkeyi yönetemiyorum demektir. Derininden de paralelinden de haz etmem. Vatanseverlik ve hainlik edebiyatından sıkıntı geldi. Vatanseverlik edebiyatı alçakların sığınacağı son kaledir. İş gelip vatanperverliğe dayanmışsa yolun sonuna gelinmiştir.
Şanar Yurdatapan: İnsanların tabi ki kendileri gibi görünen kendileri gibi düşünen yaşayan insanlara yakın bilip onlara oy vermesi çok doğal bir şey. Ama 12 yıldır Ak Parti oyu sadece bunun için mi aldı? Eğer ekonomi allak bullak olup feci bir kriz yaşasaydık Avrupa’daki kriz Türkiye’yi teğet geçmesi başarılmasaydı acaba bugün böyle olur muydu? Çok net hatırlıyorum demokrat partinin son zamanlarını ihtilal olmasaydı seçim yoluyla gidecekti. Çünkü çok doğal olarak ekonomik krize girdiği vakit insanlar yarınlarına güvenleri sarsıldığında yönetimi eleştirmeye başlıyorlar. Burada kutuplaşma meselesi vahametini koruyor. Kutuplaşmayı ne yazık ki muhalefet partileri de devam ettiriyorlar.
Şenel Karataş: Ak Partiye oy verenlerin RTE gibi yaşadığını zannetmiyorum özellikle varoşların ama bu bir grup insan için doğru olabilir. Şimdi sömürünün adresi değişti diye şükran mı duymalıyız. Ne güzel burjuvadan kurtulduk, tanrı öldü yaşasın yen tanrı mı demeliyiz. Sorunu çözmekten uzak. Hepimiz kendi penceremizden hayata bakıyoruz. Mutlaka hepsi değerli ve çok önemli ve herkes baktığı yerden mutlaka doğruyu gördüğünü düşünüyor. Sonuç olarak bu tür sosyolojik olayların tek başına bir tanımı ve nedeni yok. “Neden Ak Parti” ye verilecek bir tek cevabımız yok. Evet sandık demokrasinin vazgeçilmez bir argümanı. Ama bir yerde 15 defa sandık açılıyorsa ne güzel bir demokrasi var diyemiyorum.