YER: Türkiye Yazarlar Birliği
TARİH: 09.02.2014
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1. Liberal Avrupa Derneği (Kadri Konpak)
3. Adaleti Savunanlar Derneği (Abdullah Kaplan)
4. Liberal Demokrasi Hareketi Derneği (Feyza Geçmen)
5. Taksim Platformu (Şahin Tekgündüz)
6. Şeffaflık Derneği (Pelin Erdoğan)
7. KA-DER (Sabahat Kaya)
8. Emekli İlahiyatçı ve Din Görevlileri Derneği (Vasfi Kösebey)
9. Kadıköy Kültür Sanat ve Bilim Dostları Derneği (Mahmut Şişman)
10. Türkiye Barış Meclisi (Meral Saklıyan)
11. Yerel Katılımı Destekleme Derneği (Köksal Çebi)
MESLEK ODALARI Yok.
SENDİKALAR Yok
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ: Yok
KATILAN SİYASİLER:
1. Mehmet Erdoğan (HAK-PAR)
BELEDİYE BAŞKAN ADAYLARI Yok.
DİĞER KATILIMCILAR
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 10 izleyici/gözlemci katıldı.
MEDYA Yok.
MODERATÖR Hüsnü Adalı
Genel Konu: Yerel secimler ve sivil toplumun, adaylardan 10 istegi
KONUŞULANLAR:
Şanar Yurdatapan: İstanbul kMM’nin 10 isteği
1- Şeffaf denetime açık hesap verebilir bir yönetim olmalı.
2- Kent konseyi meclisi toplantıları işlerlik kazanmalı sonuçları uygulamalara yansımalı toplantılarda sivil toplum kuruluşları da temsilci bulundurmalı.
3- Çocuklar gençler engelliler ve kadınlar düzenlemeler mağdur dezavantajlı grupların çıkarlarını korumalı.
4- Kültürel sportif ve beceri kazandıran etkinlikler empati insan hakları ve özgürlükler temelli atölyeler planlanmalı.
5- Ulaşım sorunu çözülmeli. Deniz yoluna ve raylı sisteme ağırlık verilmeli.
6- Kentteki yeşil alanlar parklar piknik alanları arttırılmalı. Çevreci bir anlayış hakim olmalı.
7- Ayrımcılığın yapılmadığı demokratik doğaya duyarlı bir belediyecilik anlayışı olmalı.
8- Özgür bağımsız yerel medya olmalı.
9- Sivil toplum kuruluşlarına destek verilmeli. Belediye başkanı veya temsilcileri sivil toplum kuruluşu toplantılarına katılmayı önemsemeli.
10- Yurtdışındaki başarılı belediyecilik örnekleri takip edilmeli. Avrupa yerel yönetimler özerklik şartına uygun davranmalı.
Şahin Tekgündüz: Yerel yönetimlerde adem i merkeziyet ilkesini yerleştirmek gerekiyor. Türk toplumu bugüne kadar sürekli merkezden yönetildiği için hiçbir zaman hak ve söz sahibi olamadığı için yerel yönetim anlayışı bilincimize ve algımıza yerleşmemiştir. Topluma bu bilinci ve bu algıyı yerleştirmemiz için çaba harcamamız gerekiyor. Seçilecek adayların adem-i merkeziyetçi bir anlayışı içselleştirmiş benimsemiş bir anlayışla iş başına geçmelerini istiyoruz.
Sabahat Kaya: Muhataplarımız her zamanki gibi yoklar. Yerel yönetimlerde kadının olması gerektiğini vura vura %50 hakkımızı alacağız diye düşünüyoruz. Eskiden o ilin ileri gelenlerden birisi belediye başkanı olurdu şimdi siyaset kanalı ile oluyor. Temennimiz gerçekten işi bilen olsa ayrıca ben bir belediyeciyim belediyenin içindeyim yaşan biriyim. Belediye başkanı adayı olurken vaatler verirsiniz ama ne yazık ki başkan olduktan sonra o vaatler unutulur.
Biz biraz takip etmeyen bir toplumuz. Otopark mı istiyoruz? Otoparkı takip edeceğiz. Kaldırım mı istedik? Kaldırımı takip edeceğiz. Bizi yönetenleri izleyelim, eleştirelim korkmayalım.
Kadri Kanpak: Belediyecilik politik bir hizmet değildir. Yerel hizmetlerin eksiksiz verilmesi gereken bir organizasyondur. Türkiye’de bu da politize edilmiş halka hizmetten çok bağlı olduğu partiye hizmet vermek gibi bir noktaya gelmiş durumda. Belediyecilik aslında bütçenin verimli kullanımı, bütçenin vatandaşlara gerçekten hizmet olarak dönüştürülmesi gereken bir organizasyondur. Bu açıdan baktığımız zamana Türkiye’deki belediyelerin kamudan topladığı vergileri ne kadar verimli kullandığını hepimiz görüyoruz. Kaldırımdan bahsedildi. Dünyada araştırmışlar ortopedik hastalıkların bir çoğu yanlış kaldırımlardan ötürü olduğu ortaya çıkmış. Bizde de kaldırımlara para harcanır harcanır bir yerlere gider. Yerel yönetimleri bir bütün olarak ele aldığımız zaman tam liberal veya tam özgür olabilmesi için bence partilerden bağımsız olması gerekiyor. Çünkü parlamentoda siyasi kararlar alınıyor parlamenterlerin siyasi olması doğru ama yerel yöneticiler herhangi bir şekilde bir siyasi karar almıyorlar. Bizim belediyelerde toplumdan topladığı vergileri en verimli şekilde halka hizmet olarak dönüştürülmesi gerektiğini beklememiz bunun takipçisi olmamız gerektiğini düşünüyorum. Aslında her bir belediyenin birer vakıfa dönüşmesi gerektiğini -yani kamuya bilançosunu açıklayan şeffaflık denetimlilik başlığında- düşünüyorum.
Şanar Yurdatapan: 80 ve 92 yılları arasında Almanya’da yaşamak zorunda kaldım. Her şey belediyenin elinde. Polis bir halt ettiğinde hesap belediye başkanından soruluyor. Bu insanların seçim yoluyla gelmedikleri vakit hesap verebilirlikleri ortadan yavaş yavaş kalkıyor. Hesap verir durumunda olmaları yani oyla-seçimle gelmeleri onlara bu sorumluluğu da getiriyor.
Hani devletlerde kuvvetler ayrılığı var diyoruz yasama yürütme yargı bunlar birbirini denetlemeli Türkiye’de böyle bir ayrım yok. Yasama ve yürütme aynı şey sevgili yargımız kim patron olursa 180 derece dönüp birdenbire gene onun emrinde gene hukukun dışında her türlü şeyi yapabiliyor ne yazık ki. Dördüncü güç medya denir. Medyanın yapısı da habercilik üzerine kurulu değil. Ticaret üzerine kurulu banka, televizyon kanalı, gazete hep beraber yürütüyorlar bir de bunun üzerine politik baskılar geliyor. Bütün bu tanımlarda eksik olan bir şey var. Eksik olan şey biziz işte, yani toplumsal denetimin sadece seçimden seçime olması.
Pelin Erdoğan: İlkesel olarak saydığımız bu maddelerin tamamen arkasında durmakla birlikte ben aslında bu kavramların cisimleşmiş halleri yada bunları nasıl mekanizmalarla sağlayacağımız alanlar üzerinde durmak istiyorum. Katılım ve denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi gerekir. Katılım mekanizmalarından bahsederken aslında mahalle komitelerini talep etmek olumlu bir yaklaşım olabilir. Belediye ve vatandaşlar arasında bilgi akışının sağlanması gerekir. Belediyelerin, bilgi edinme kanunu kapsamında sorumlulukları var ve talep halinde vatandaşları bilgilendirmek zorundalar. Pek çoğu istediğiniz bilgeleri vermiyor. Belediyelerin ihale süreçleri şeffaf olmalı.
Abdullah Kaplan: Yerel yönetimle toplumun ilişkisinin sahici gelmeye başladığı zamanlama 90’lı yıllardan sonraya tekamül ediyor. Bundan önce belediye merkezi hükümetin bir kolu gibiydi. Yerel hizmetleri yapan bir örgüt gibi algılanmıyordu. Aslında mevcut yerel yönetimler durumunun algısının bu alanlardaki düzenlemelerin çok yetersiz olduğunu hepimiz biliyoruz. Aslında Türkiye’de verilen Almanya örneğine doğru gitmek durumunda. Ülke yönetimine dair temel alanlar hariç bütün alanların yerel yönetimler tarafından hizmet alanı kabul edilmesi ve organize edilmesi gerekiyor. Burada sistem problemi var. Genel olarak bütün alanlarda olduğu gibi yerel yönetimler alanında da sistem problemimiz var. Adem i merkeziyet yada yerelleşmenin güçlendirilmesi söz konusu olduğunda hep bir bölünme korkusu dayatılıyor topluma.
Feyza Geçmen: Keşke biz valimizi de seçebilsek. Yerel yönetim reformlarına ihtiyacımız var. Yerel yönetimler özerklik sözleşmesinin ciddiye alınıp uygulanması gerektiğini düşünüyorum. Adalet sarayları yapmakla adaletin gelmediği gibi belediye sarayları hükümet konakları yapmakla da yerel yönetim olmuyor.
Vasfi Köse: İstanbul’da otopark sıkıntısı çok fazla. Bütçenin kullanımına özen gösterilmeli.
Mehmet Erdoğan: Demokrasi her toplumsal hastalığın ilacı. Dönüp dolaşıp düğümleneceğimiz nokta demokrasidir. Bir ülkede demokrasi yoksa o ülkede belediyecilik de yoktur. Belediye başkanlarını ve valileri halk seçmelidir. Ülkenin belediyecilikten önce federasyon şekliyle yönetime ihtiyacı var.
Köksal Çebi: Yerel yönetimler hepimiz basından izliyoruz belediye başkanlığını filanca partinin işte merkezine şu kadar para vererek satın aldı sözlerini ilk defa duyan var mı? Milyonlarca dolar verildikten sonra sıra geliyor bunu geri alamaya. Yaptıkları ilk iş kendi akrabalarından eş dosttan güzel bir çevre oluşturmak. Kendi korumaları dahil olmak üzere çeşitli işlere dahil olmak üzere onları seferber etmek. İhalelerden para kazanmaya başlayınca ilk yapılacak olan iş daha seçim aşamasında diğer siyasi partileri de bu parayla birlikte hizaya getiriyorlar. Sırasıyla sivil toplum kuruluşlarını baskı altına alıyorlar hemen akabinde basını. Mevcut durumu ben böyle görüyorum.
Kadri Kanpak: Türkiye’nin devlet yönetim sisteminin artık işlerliğinin kalmadığını irrasyonel bir hale geldiğini yerel yönetimlerinde buna dahil olduğunu görüyoruz. Muhtar seçilir encümen seçilir belediye başkanı seçilir ama vali ile kaymakam atanır merkez yönetimin jandarması olarak. Söylenenler konuşulanlar çok güzel ama meclisin ve meclis mantığının değişmesi gerekiyor. Devlet yönetiminin karar mekanizması yasamaysa ve yasama akılcı bir şekilde kararlar alamıyorsa düzenlemeler yapamıyorsa o zaman durum çok vahim demektir. Toplum ortalamasına göre siyaset yapan partiler meclise girdiği zaman toplumun buradaki elit ve entelektüel mantığını uygulaması mümkün değil.