Yer : Belediye Meclis Toplantı salonu
Tarih: 04.01.2014
Katılımcılar:
a. Dernek, Vakıf ve Girişimler
1.Mazlum-Der (Meral Dervişoğlu)
2.Şutim Toptan Gıda ve Bayiler Dernegi (Salih karacan)
3.Yaşam evi kadın dayanışma derneği başkanı mihrican kökkan
b. Meslek Odaları
1. Baro (Hikmet Delebe)
2. Bakkallar Odası Başkanı Mehmet ALTUN
c. Sendikalar
1. DİSK (Sadık demir)
2. DİSK Emeklisen (Necdet Şansal)
Diğer Katılımcılar:Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan 4 izleyici katıldı.
1. Av. Ferhat Karataş (chp eski il başkanı) – siyasetçi
2. Dergah Dergisi Şahin DOĞAN
Katılan Milletvekilleri: Yok
Belediye Başkanı: Yok
Medya:
1. Gazete İpekyol
2. Gap Haber
3. Gap Gündemi
Moderatör: Yahya DEMİRKOL (ESKİ BARO BAŞKANI)
Konular
Genel Konu: Yolsuzluk, şeffaflık ve hesap verebilirlik
Yerel Konu:
Konuşulanlar:
Yahya DEMİRKOL: 17 ralıkla başlayan sürecin öncelikle hukuksal boyutuna bakmak lazım. Devlet açısından yolsuzluk şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkesel olarak çok önemli ancak benim memurum işini bilir anlayışı saydamlığı zadelemektedir. Şaffaflığı sağlamak adına mal bilidirimi önemli bir adımdır. En büyük sorun yolsuzlukla mücadeledir. Kamununu vicdanı bu ülkede rüşvetin olduğuna inanıyor. Türkiye’deki davalara bakınca bunu çok iyi anlıyoruz. Yerel ve ulusal ölçekte yapılan ihaleler şeffaf değildir. Devlet illegal işlerde bulunamaz.
Mehmet ALTUN: Bu tartışmada beni yerelllik ilgilendirir. Şehrimize baktığımızda yapılan ihalelerin şeffaf olmadığını anlıyoruz. Yolsuzluk halkın en alt tabakasına kadar sirayet etmiştir. (hırsızlık gibi) Ayrıca kayıt dışılık ve işçillerin SGK pirimlerinin yatırılmaması gibi…
Salih KARACAN: Kamu ihale kanunu şartnamesinin yapılan ihalelere göre değişmesi ve ihaleye fesat karıştırılması bu süreçte yaşanan sıkıntılardır. Ve bununla ilgili yasal sürecin başlatılmayarak kimsenin de bunun takipçisi olmaması yolsuzluğu göstermektedir.
Sadık DEMİR: Şeffaflık toplumsal bir olgudur. Bu olgunun iki saç ayağı vardır. Devlet ve toplum. Devlet hesap verebilirlik konusunda toplum ise hesap sorma noktasında olmalıdır. Türkiye’de yargı deyince ırkçılık, rüşvet adam kayırma gibi algılar zihnimizde oluşmaktadır. Çünkü yargının kendisi şeffaf değil. Bu ülkede başbakanın kendisi haksız yere yattı ve bu toplum onu başbakan yaptı. (mendale gibi…) ama Abdullah Öcalan, tutuklu vekiller ve KCK’de bunu göremiyoruz. Son olarak krallık olursa yargı yoktur. Yapılan bir ankete göre devlet mi adaletmi sorusuna bu toplum devlet yanıtını vermiştir.
Ferhat KARATAŞ: 17 aralık operasyonunun ne olduğu Türkiye’deki herkesin durduğu yerle alakalıdır. Siyasi partiler şeffaflık ilkesi gereği değil kendilerince stratejik davranıyorlar. Başbakan bu olayı kupmas olarak değerlendirdi. Bu taktiği gezi olaylarında da kullandı. Böylece bir kemik yapı oluşturdu. Türkiye tarihinde devlet şeffaf değildir. Köy yakma meselesinde olduğu gibi… paralel devlet vurgusunu ilk önce Abdullah Öcalan kullandı. Tabi bu olayın uluslar arası boyutu, demokratikleşme sorunu ve kürt sorunu açısından da önemini belirtmek gerekiyor. Bu meseleye Ak partiler operasyon; cemaat ise rüşvet ve hırsızlık olarak yaklaşmaktadır. Demokratik ilke kalmadı. Mahkeme kararları uygulanmıyor. Devlet kurumları birbirinden habersiz ve devlet artık çürümüştür. Şu algı da yanlış başbakan giderse Türkiye götüye gider. Kürt sorunu yarıda kalır. Oysaki bu saatten sonra Türkiye kazanımlarını terk etmeyecektir.
Hikmet DELEBE: 17 aralık oparasyonunun yansımalarına baktığımızda bu olayın neresine bakılırsa bakılsın bir skandal iken olayın bir ayağının dışarda olduğu söylenerek olay temizlenmeye çalışılıyor. Yolsuzluk toplumu çürüten ahlak dışı bir olaydır. Herkes tepki vermeli ve bu konuda irade beyan edilmelidir. 2001 yılından beri her iki oluşum biribirini beslerken 17 aralık olayı tarafların birbirini tasfiye olarak algılanmalı. 14 ay süren fiziki ve teknik takipler sonucundan deliller elde edilmiş dosyalar oluşturulmuş vakti zamanı gelince bu dosyalar hükümeti zor durumda bırakmak için kullanmış. Başbakan ve kurmaylarının en büyük hatası olayın üzerine gitmekten ziyade kapanmaya çalışmalarıdır. Bu olaya bizlere düşen ise taraf olmaktan ziyade hukukun yanında olmaktır.
Meral DERVİŞOĞLU: Hak arama bilincinin gelişmesi lazımdır. Toplumsal olarak, toplumsal olaylarda hak arama bilincenden yoksunuz. Bunu besleyen unsur yargı sürecinin insanları bıktırması ve borokrasideki hantal yapıdır. Bu hükümet yola çıkarken dile getirdiği ilkeri halk benimsemiş ve desteğini vermiştir. 11 yılda demokratik bir alt yapıyı oluşturamadığından cemaat gibi unsurlar ortaya çıkmıştır. Hükümetin yeni tavrı kapitalist reflesklere göre şekillenmiştir. Bu yaşanan yolsuzluk meseleside aslında toplum parasal yönden ziyade onursal mücadele vermiştir. Gezi olayları bunu kanıtlamıştır. Ve hukuk herkese lazımdır. Türkiyede yargısal çelişki bulunmaktadır. Hükümetin en büyük avantajı kürt halkının sokaga dökülmemesidir. Başbakan kürt halkına teşekkür etmeldiir.
Şahin DOĞAN: Önce ölümsüz ilkemizi koyalım: yolsuzluk, kimden gelirse gelsin, sonuna kadar üzerine gidilmeli, failler yakalanmalı, cezaları neyse hukuk çerçevesinde acilen verilmeli. Bunda sorun yok. Son bir-iki haftadır yaşananları kendi açımdan şöyle özetleyebilirim: Biri parti diğeri cemaat, biri şeffaf diğeri muğlak. Her ikisi de Türkiye’de devrimi gerçekleştiren ortaklardır. Yaşananlar devrim sonrası iç savaştır. aCemaat’i hep himaye etmiş olması ve Cemaat yapısının da neredeyse Parti’den daha çok Parti için çalışmış olmasıdır. Aslında iki taraf da birbirleri için çalışırken devrim için çalıştı. Devrim oldu ve kumanda odasına girenler her şeyin mi yoksa bazı şeylerin mi paylaşılması gerektiği konusunda anlaşamadılar. Biri acımasızca her yere girmek isterken, diğeri bunalıp ‘yeter artık’ dedi. Bu çatışma devlet ve paralel devlet çatışmasından ziyade, bir ve tek devletin biri legal (resmi) diğeri illegal (sivil) olan iki yeni sahibi arasında süren iktidar savaşıdır. Öyle görünüyor ki her iki tarafta bu kavgada ağır darbeler alacak.
Halil YAKUT: Bu çamur çok su götürür. Yaşananlar topluma şekil vermedir. Sonuç olarak ak parti seçilmiş bir hükümettir. Cemaat ise seçilmemiş bir yapı ve kaynağı vahiydir. Ak partiyi ilkesizlikle sıkıştırması gülenizm tavrı olarak ortaya çıktı. Bu bir iktidar savaşıdır. Derin devlet aynıdır. Ve toplum olarak liberal bir noktaya geldik. Son olarak yolsuzluk sürecinde yaşananların kendisi bir yolsuzluktur.
Mihrican KÖKKAN: Bir soruyla toplantıya katkı sundu. Devletler kendi toplumuna ne kadar zülm ederse etsin toplum refleksi hep devlettten yanadır. Bunun sebebi nedir?
Necdet ŞANSAL: Bu ülkede siyaset yapanların halkın değerlerini istismar ettikleri görülüyor. Cemaatı anlamak mümkün değil bu yaşananlara karşılık demokratik bir tavır alınmalı. Anlıyoruzki gerçek laikliğin bu toplumun ihtiyacı var. Adı ak olan bir partinin yolsuzlukla suçlanması dramatik ve vahimdir. Türkiye haklına karşı bir saygısızlıktır. Savcıların görevden alınması, bilal erdoğanın yargılanmaması hukuk devletiyle çelişen şeylerdir. Devletin olmasa olması şeffaflık ve saydamlıktır…
Değerlendiren: Süleyman Çoban, Bilal Kaplan