Yer : Ticaret Odası
Tarih: 05.01.2014
Saat: 13.00
Katılımcılar:
a. Dernek, Vakıf ve Girişimler:
1- Muş Tütün Koparatifi Şehmuz Solgun
2-Muş Teknikerler İl Temsilcisi Mehmet Işık
3-Muş Kadın Çatısı Derneği Zeycan Aktaş-Nurcan Çetinbaş
4-Genç Çaba Derneği Serkan Demir
5- Genç Birikim Derneği Salih Yüce
6-Muş Gençlik Meclisi Deniz koçmen
7-MİSKAD-DER Mustafa Sinecem
8-HDK Robin Erdenci
b. Meslek Odaları:
c. Sendikalar
1: Eğitim-Sen Yusuf Doğan
2- Tes-İş Sendikası Ramazan Erdenci
Moderatör : Nurcan Çetinbaş
Konular:
1: Genel Konu : Şeffalık, Hesap Verebilirlik, Hükümetlere Yapılan Komplolar
2: Yerel Konu : Muş’ta ki Hava Kirliliği
Genel Konu Üzerine Konuşulanlar : Şeffalık, Hesap Verebilirlik, Hükümetlere Yapılan Komplolar
Mehmet Işık: KMM toplantıları cılız geçiyor. Bunu hem eleştiri hem de öz eleştiri olarak belirtmek istiyorum. Toplantıya geldiğimde aynı simaları görüyorum. Birkaç toplantı daha bu şekilde giderse artık bende katılamayabilirim. Bu işi mesajlarla halledemeyiz, belirli bir katılım sağlanması için sistemli hareket etmemiz gerekiyor. Yerel gündemi, hava kirliliğini, şeffaflığı konuşuyoruz ilgililerin çoğu yok.
Cumhuriyet tarihinde 17 aralıkta yaşananlar yşanmamıştı. Bu 17 Aralık meselesinde kimiler Ak Partiyi kimileri cemaati suçluyor, bizce hem hükümet hemde cemaat suçludur. Çünkü ikisi de birbirinden faydalanarak bir yerlere geldiler. Türkiyede 17 Aralık’tan bu yana 800’ün üzerinde polis vs. görev yerileri değiştirildi, görevden alındı. Önümüzdeki süreçte 40 ilin valisi de değiştirilecek. Vali, kaymakam, polis atamaları tek cemaat eliyle olmadı cemaat istedi hükümet imza attı. 17 Aralık tan bu güne kadar bizden alınan finansman yüz milyor dolarları geçiyor. Allah’u Teala ayeti kerimede diyorki küfür devam edecek ama zülüm devam etmeyecektir. 11 yıllık Ak Parti hükümetinden bu güne kadar o kadar zülümler olduki yüzlerce zindanlarda olan insanlar var. Ceylan’lar, Kaymaza’lar öldürülüdü Roboski yanı başımızda, binlerce faili meçhul cinayetler aydınlatılmadı, Allah kimsenin Allahı değil Allah herkesin Allah’dır. Yahudinin, Hıristiyanın, Ermeni’in, Kürdün Allah’dır.
Bu operasyonlar ABD’in içinde olduğu bir operayondur. Nasıl Kuzey Irak’ta Saddam’ın devrilmesi ABD’in eliyle olduysa burda da onun eli var. İktidar savaşı var. Artık o merhaleye gelmişti. Her yerde cemaatin eli vardı. Bizler bu konuda ne yapabiliyoruz? Bizler o kadar aciz insanlarız ki futbol takımı tutarcasına parti tutuyoruz. Tüzüğünü, amacını bilmeden oy veriyoruz.
Robin Erdenci: Siyasal iktidarların hedeflerinde bu günkü düzende neyi hedefleyerek siyaset yaptıklarına bakmak gerek. Burdan yola çıkmazsak vardığımız bütün sonuçlar hatalı olabilir. Dolayısıyla öncelikle toplumlardaki iktidar hasatalığından bahsetmek lazım. Siyaseti toplumların sorunlarını çözmek yerine kendi iktidarını kurup, kendi çevresini zenginleştirme yöntemi olarak kullanılınca sonuçlarını görüyoruz.
Bunlar kendi stratejik ortaklıklarını kuruyorlar, zamanla bir yerde tıkanma kendi sorunlarını topluma mal ettiğini görmemiz gerekiyor. Ak Parti iktidarının 2002’den bu güne kadar olan süreçte, en çok övündüğü şey neydi ekonomik istikrardı. Türkiye’nin şimdiye kadar kötü giden ekonomisi hep IMF’ye olan borçlardan rahatsız olması, o dönemde Kemal Derviş’in gelip ekonomik plan yapması, bu planın düzenli şekilde uygulanması ülkenin ekonomisini biraz düzeltti. Bunun yanı sıra kamu iktisadi teşebbüslerinin özelleştirilmesinden dolayı elde edilen gelir ekonominin düzelmesinde büyük bir rol oynadı. Ama üretime dayalı olmayan bütün ekonomik sistemlerin nihayetinde bir çöküşe gideceğini biraz iktisadi bakış açısına sahip olan herkes bilir. Ak Parti bu ekonomik düzelme durumu ile beraber ulaşıma da ağır verdi. Duble yollar, demir yolları, üçüncü köprü falan bunlar Türkiye’nin vizyon projeleri önemli projelerdir. Bununla beraber kendi çevresine de çok ciddi rantlar dağıttığını yerelde bile görüyoruz. Burda bir tane işçi işe girdiği zaman muhakkak Ak Parti il teşkilatının ve millet vekillerinin onayıyla oluyor. Asgari ücretle bile çalışacak vatandaş vekilin anayına tabi tutuluyor. Gırtlağa kadar pisliğe batmış bir sistem. Kısmi iyileşmelerle beraber. Gülen cemaati 30 yıllık Kürt Siyasal mücadelesine karşı durmak için devlet içinde devlet kurma eyilimi vardı bu biliniyordu.
Birçok hükümet cemaatle ortaklık yapıyordu, Süleyman Demirel’le de neler yaptığını son süreçte daha net görüyoruz. Bu sıtratejik ortaklık Milli Güvenlik Kurulu ki biz bu kurulun demokratik kararlar aldığını kabul etmiyoruz, demokratik siyasetin üstünde kurulmuş milliyetçi militalist bir yapıdır. Cemaatle ortaktak hareket eden hükümet bir yandan da MGK’da cemaati bitirmeye imza atması aslında bu günkü olayları fitilleyen en önemli olaydır. Ayrıca dershanelerin kapatılması cemaatin gücünün azalması demektir bana göre yapılması gerekende budur.
Serkan Demir: Çok ayrıntıya girmeden birkaç noktaya değinmek istiyorum. Bu olaylara bakarken ideolojilerimizden sıyrılarak bakarsak daha sağlıklı analizler yapabiliriz. Tarafsız yaklaşmazsak az önceki videoda ki görüntülere bakarsak, savcıların, polislerin vs. alınmasına yada istifalarına başka yorumlar getirebilirim. Bunlarla ilgili bir sürü komplo teorileri üretebilirim. Tarafsız olarak olaya baktığımız zaman haklı taraf bulamıyoruz. Hükümet kanadı yada cemaat kanadından da baktığımızda iç içe girmiş çirkin ilişkiler yumağı olduğunu görüyoruz.
17 Aralık olmasaydı da bu sorunlar illaki bir yerde patlak verecekti. Sonuçta hükümet ve cemaat arasındaki çıkar ilişkilerinin gün yüzüne çıkmaması mümkün değildi. Hükümet cemaatin iktidarına ortak olmasını sezememişti yada geç farkına vardı. Daha birkaç yıl öncesinde baskeri vesayetle yönetilen bir ülkede başbakan şu ana kadar biz iktidarız ama 8 yıldır muktedir olamadık dedi. Bunun tek sebebi askeri vesayet değildi, son süreçte çok net görüşüyoruz ki cemaat devlet içinde dikey yapılanmalar yapmış. Devlet içindeki oluşumu ya da anlaşmaları süreci iyi takip etmeyen insanlar anlamamıştı. Başbakan buna dur demek için dershaneleri kapatmak istedi, Hakan Fidan, MGK kararları hepsi de bununla ilişkili idi. Kısacası başından beri yanlış bir iş birliği idi, başından beri cemaate karşı soru işaretlerim vardı. Ankara’da ki üniversite yıllarımdan beri hep o yapılanmayı sorguladım. Tamamen din ve manevi işler üzerinden kendini tanıtan bir yapının bu kadar parasının ve gücünün olmasına eleştirel yaklaşmıştım. Bunları bir çok insan bilmiyordu bence Fetullah Gülen’in vaazlerinde ağlaması insanları çok etkiliyordu. Benim ailemde muhafazakar bir aile, biz sorgulamadan eleştirmeden kabul ediyoruz kaçıncı yüzyıldayız? İki vaaze iki göz yaşına kanan bir toplumuz!
Daha insanlar yeni yeni farkına varıyor anlatıyorduk ama insanlar inanmıyordu! Bu beddua olaylarına kadar insanları inandırmak zordu. Bu beddualar hükümete değil de muhalif bir partiye olmuş olsaydı yine bu antipati oluşmayacaktı. 2 muhafazakar arasında bir anlaşma vardı, Salih beyin de dediği gibi SODES projelerinden sadece Muş’ta 3 trilyon cemaate verildi. Biz yurd dışı projeleri yapıyoruz sosyal projeler ve yerelde uygulanan projeler yapıyoruz. Dezavantajlı kesimlere hitap eden projeler yapmamıza rağmen destek alamıyorduk. Belli kişiler destek alıyordu. Başbakan diyecektir ki ( tıpkı askeri vesayet dönemi için yaptığı açıklamaya benzer) biz artık muktedir olduk. Bu kez belki %60’la gelmeyecektir %40’la 30’la gelecektir ama bağımlı olmayacaktır. Tabi bunlar olacak diye de yapılan yolsuzluklar vs. hiçbir demokratik ülkede isimlerinin
İnan Sur: Özellikle görevden alınan hakim ve savcıların bizim Doğu Kürdistan dediğimiz yere kaydırılması gibi bir proje var. Onların tamamı sürgün olarak buralara gelecekler. Geçenlerde gazetede 2 amir görevden alındı dedik, sonrasında valilikten tekzip yazısı geldi biz görevden almadık dediler. Yalnız iç işlerinin biz görevden aldık dediği kişiler görevden alınmadığı gibi bu taraflara sürgün olarak gelecekler. Bu bölgenin başına bela olacaklar. O tarafı kurtarıp bize gönderiyorlar. En büyük sorunlardan biri bu. Biz onlara cemaat diyoruz onlar kendilerine cemaat demiyor. Cemaat İslami bir kavramdır, bende doğru bulmuyorum, kendilerine hizmet hareketi diyorlar bende şirketler grubu diyorum. Tabi bu hükümetin sorunudur, besle kargayı oysun gözünü misali. Belirli bir yere geldikten sonra kendi isteklerini uygulayacaklardı. Kökü Amerika’da, İsrail’de olan, yönetimi okyanus ötesinde olan bir sistemden biz hayır bekleyemeyiz. Başbakan bir jest yaptı dershanelerden boş kalanları devlet okullarına alacağız demişti. Bir sürü prosedürler var bahsedilen 20 bin kişinin işe alınması en büyük enkaz olacaktı. Hakan Fidan olayından ve Halk bankası olayından sonra ( Halk bankası olayında realist olmak gerek, Kuzey Kürdistan bölgesindeki Barzani’nin gelişinden sonra çıkan petrolün %90’nı kullanamıyor. %15 oranında kullanıyor. Diğerleri Amerikan ülkelerine veriliyor. Suudi Arabistan da da aynı şekilde ancak %15’ni kullanabiliyorlar. Barzani’nin gelişinde ki en güzel olaylardan biri başbakanla yapılan anlaşmalar çok güzel bir anlaşma yapıldı. Barzani ile petrolü yarı yarıya böldüler. Zaten döşenmiş olan bir boru hattı vardı kullanıldı. Bu yaşanan sorunlar aslında cemaat ve Ak Parti arasındaki gerginlikleri tetikledi. Irak Kürdistanı nın ve Türkiye’nin rahatlamasını istemeyen bir sistem elbette ki bu anlaşmalara karşı çıkıyor. Halk bankası mı dersin, ayakkabının içindeki milyon dolarlar mı dersin. Gelen hiçbir hükümet biz yemedik diyemez, bişeyler yapıp yiyenlere biz olası diyoruz. Amerika, İran ve Irak’tan gelen petroller için gelin bizimle çalışın deyip yüksek miktarlarda para teklif ettiklerini biliyoruz.
Bu bölge ile bizim kardeş olmamızı istemiyor. 28 Şubat’la alakalı hükümet çok gevşek davrandı. Ben olsam hepsini bırakırım dedi ve sabah bütün darbeciler serbest bırakıldı. Hükümet kendine dokunulduğunu anladığı andan itibaren olaya el koydu. 24 arkadaşımızın 10 yıldır incelenmeyen dosyası 1 saat içinde Yargıtay tarafından incelendi, arkadaşlarımıza 240 yıl ceza verildi. Maalesef ki yargı süreci hala birilerinin elinde! Erkenekoncu adamlar serbest bırakılırken millet vekilleri tutuklu ceza evlerinde. Sen darbeci, ülkenin köküne dinamit koymuş, kamyon kamyon cephane almış kişileri ile halk tarafından seçilmiş düşüncesinden dolayı içerde yatan vekili bir tut. İslamiyet’te de mazlumun dini sorulmaz, ister Yahudi, ister Hıristiyan kim olursa olsun insanlar hala haksız yere ceza evlerinde tutuluyor. Maalesef bu ülkenin kaderi böyle istiklal mahkemelerinde kel Ali kendisi anlatıyor benim doğuda astığım sakallı sayısını bile bilmiyorum demişti. İstiklal mahkemelerinde önce asılmasına gereğinin sonra düşülmesine diye kararlar alınıyordu. Bu darbeci zihniyet serbestken adaletsizlik devam ediyor. Roboski olayında da yargı sürecinin adaleti gördük.
Yusuf Doğan: Türkiye gündemi çok yoğun bir ülke, kısa sürede gündem değişiyor. 17 Aralık olayı daha çok hükümet ve cemaatin iş birliğinin bariz bir şekilde ortaya çıkmasıdır. Devlet kademesinde ki sınav olayları var sınavlarda kopya verilmiş. Hükümet bir şekilde cemaatin de içinde olduğu konularda iyi bir sınav veremedi. Zamanla dersanelerle ilgili sendika kurdular. Dershanelerin kapatılmaması karşılığında sendikamızı fes ediyoruz dediler. KCK, balyoz, faili belli cinayetleri araştırmazken, bu gün devlet içersinde devlet diyor ve insanları patır patır görevden alıyor atamalar yapıyor. Bunun sorumlusu kim başbakan başbakan açık açık çıkıp siz ne istediniz de biz yapmadık demedi mi? Rektörler, dekanlar, devletin birçok kademesinde cemaatin oluşumu kimin eliyle oldu? Bu bir darbedir deyip yolsuzlukların üstünü örtmek çok vahim. Bakan çocuklarının görüşmeleri, ihaleler, ayakkabı kutuları ortada duruyor ki bu kamuoyuna yansıyanlar hükümet çıkıp bir bakanın oğlunun göz altına alınmasını basından öğrenmemiz kadar acıklı bir durum var mı diyor? Acıklı durum yok demek baskın yapılacağını söyleseler bu daha iyi olur. Hükümet demek daha önce delillere ekleme yapılması gibi bişey varmış diyor!
Ne olursa olsun ortadaki yolsuzlukların hesabını vermesi gerekiyor. Bir çok konuda yalpalıyorlar, geldiklerinde YÖKÜ, MYK’yı kaldıracağız, ülkeyi demokratikleştireceğiz dediler hepsi olduğu gibi duruyor. Milli güvenlik kurulunun oturma düzenini değiştirip ben MGK’yı değiştirdim diyor. Hala ülkeyi MGK ile yönetiyor, YÖK’e kendi adamını yerleştiriyor. Ekonomide sanal bir istikrar var, üretime dayalı değil. Yüz dört milyon dolar zarar olduğunu söylüyor. Ülkede ciddi anlamda bir muhalefet yok. Valilerin dekanların, emniyet amirlerinin cemaat sohbetlerine gittiğini biliyoruz şimdi mağdur rolünü oynamakla kimi kandırıyorlar.
Rektörler o üniversite senin bu üniversite benim diyerek kendi aralarında paylaşıyorlardı. Başbakan bana ulaşmaya çalışıyorlar diyor, eğer biz hukuk devletinde yaşıyorsak gerektiğinde elbette sana da ulaşmamız gerekiyor. Yabancı bir gazetenin başlığı çok çarpıcı idi ‘ Tayyip Erdoğan’ın modern sultanlık projesi tehlikeye girdi’.Erdoğan bu güçler ayrılığı bırakmıyorlar istediğimiz yapalım demedi mi? Askari ücrete %5 zam yapıldı. Askari ücretle çalışanlar hala hükümeti savunuyor bir şeylerin farkına varmamız için daha neler olmalı?
Muhalefet bu olanların dışında kalmamalı.
Ramazan Erdenci: Devletin içindeki komplolara baktığımızda biraz da 1919’dan bu yana hangi hükümet geldiyse devlet içinde devlet yaratmıştır. En çokta Kürdistan bölgesinde varlıklarını göstermişler ve Kürt halkının üzerinde kendini denemişler. Tabi ki onlara dokunmayana kadar devlet içindeki devleti lağvetmeye asla yaklaşmamıştır ve hatta özellikle kendisi oluşmasına müsaade etmiştir. İstersek devlet, istersek hizmet hareketi diyelim ellerinden gelen kadarı ile imkanlardan yararlanmışlar. Hükümet devlet içerisinde devlet var diyor, sanki olduğunu bilmiyormuş gibi. Sen değilmiydin benim savcım kadında olsa gereğini yapacak dediğinde hoştu. Özellikle Kürt halkına karşı yapılıyordu. Ben bakan çocuklarını içeri aldıklarında hemen gerekli adamalar gerekli yerlere yerleştirildi. Bu adamlar suçlu ve cezalarını çekmeliler.
Mustafa Sinecem: Gerçekten çalınan para devletin değil bizim paramız. Bizler dünyanın en pahallı akaryakıtını kullanıyoruz. En pahallı araç vergisini ödüyoruz bir nevi bizden alıp kendi çocuklarına ve yandaşlarına veriyorlar. Bunları görmek için çok ta uzaklara bakmamıza gerek yok. Yanı başımızda bile görüyoruz. İnşallah küçük illerde de bir operasyon olur Muş’ta da dönen kirli ilişkiler ortaya çıkar her kes payına düşen cezaları alır. Geçen Muş’ta bir ihale oldu ihale Muş Alparslan Üniversitesinin temizlik ve güvenlik ihalesi ihaleyi alan kurul işe alacağı her işçiden sekiz bin beş bin para topluyorlar. Genel toplanan para beşyüz seksen bin Türk lirası. Bu parayı niye alıyorsunuz diye sorduğumuzda biz ihaleyi kırım ile aldık almazsak zarar ediyoruz dediler. Benim iş hakkımı senin iş hakkını para ile satıyorlar. Millet vekilinin kardeşi, il başkanın oğlu şirket ortakları. Kendilerine bir gemi almışlar yürüyorlar. Benim yaşım 28 bir çoğunuzun durumunu biliyorum neyimiz var? Adamların oğlu 25 yaşında milyon dolarlarla oynuyorlar. Ülkede büyük rant dönüyor. Vatandaşa diyorsun senin paranı çalıyorlar vatandaş kim olsa çalar diyor. Bunu normal karşılıyor. Dilenci bir toplum yarattı. Üretimden uzak bir noktada duruyoruz. Bizim millet vekilimiz 4 yıldır Muş’a bişey yapmamış ihale peşinde koşmuş, o temizlik ihalesi senin, bu güvenlik ihalesi benim diyen vekil, 35 tane doktor atadım diye gazetelere haber yapıyor. Ben bu haberlere yorum yaptım diye benim aleyhimde karalama yapanlara suç duyurusunda bulunacağım diyor. Sende yürek varsa gel meclis toplantılarına, gel STK toplantılarına konuşalım.
Yerel Konu Üzerine Konuşulanlar : Hava Kirliliği
Mehmet Işık: Hava kirliliği Muş gibi bir ilde çok basit çözülür. Katı yakıtların, yerel belediye ve çevre ve şehircilik il müdürlüğü tarafından kontrol edilirse bu sorun çözülür. Kömürler, katı atıklari bacalara filitreler kontrol edilmeli. Halk bilinçlendirilirse ki o biraz zor halkın başında olan bilinçli değil ki halkı bilinçlendirsin. Çok basit önlemlerle çözüm bulabiliriz. Benim evimin yanı başımda bir fırın var dumanı evimin içine giriyor, defalarca ben şikayet dilekçesi verdim ama hiçbir işlem yapılmadı. Filitre takılması gerekiyor. Çevreye ve şehirciliğe de dilekçe verdim dönüşü bile yok. Burda kamuya ne kadar eleştiri verirsek kendimize de öz eleştiriyi vermeliyiz. STK’lar olarak biz bu konu üzerine ne gibi çalışmalar yaptık? Halkı bilinçlendirdik mi kendi çevremizde gerekli tedbirleri aldık mı? Poşet, gaz hava kirliliği yapıyor trafik şube müdürlüğü gazla ilgili çalışmalar yapıyor mu? Yerel yönetim, trafik şube ve çevre ve şehircilik il müdürlüğü görevlerini yapmıyor yapsalar biz bu kadar boğuk ve kirli havada yaşamazdık. Muş küçük bir yer, yerleşik alanı 100 metre karelik alan ama boğdurmuşuz. Burda ki hava kirlilği belki İstanbul’da Ankara’da yok.
İnan Sur: Hava kirliliği iki şekilde çözülebilir. Biri kısa vadade filitre sistemidir bu ileri belediyecilik anlayışında ruhsatla beraber verilir. 30 kişilik bir konut yapılıyorsa buna göre kalorifer sistemi ile beraber filitre sistemi de yapılır. Asıl çözüm alt yapımızın olmamasından dolayı doğalgazın Köykentin orda kalmasıdır. Doğalgaz Bingöl’den gelmiş şehir içine alınamıyor. Hava kirliliğinin en çok arttıran yardım kömürleri ki halk kullanmak zorunda -20—30’da kimse hava kirliliğini düşünmez bende lastikte bulsam yakarım. Belediye başkanı başka şeylerle meşkul çalışmak yerine çamur atmak hizmet olmuş. Millete hakret edeceğine işini yapsaydı çok güzel işler çıkardı. Başbakan 2012’de bitecek sözünü vermişti çözülmedi. Bu beş yıla kadar çözülür mü? Bu gelecek olan arkadaşların çalışmasına bağlı. İnşallah işin ehli olanlar gelir alt yapıyı çözer. Muş’un 50 yılı Ankara’daki bir firmaya ipotek edildi. 200 trilyon ne demek tam bir facia, 10 metrekaralik yeri olan Ankara firması şimdi bizim paramız sayesinde trilyoner oldu. İşçi, kalıpçı sıvacı, demircisi ruhsat alınamadığından dolayı işsiz kaldı. Burda ki mimarlar, mühendisler biz imar planını ücretsiz yapıyoruz demelerine rağmen 200 trilyona yaptırdılar ve bu yıllarca sürdü.
Mustafa Sinecem: Başka illerde vatandaş ev yapacaksa belediyeye bildiriyor belediye gelip alt yapısını hazırlıyor vatandaş ne zaman yaparsa artık. Bizde ise tam tersi binalar bitiyor alt yapı ortada yok!
Robin Erdenci: Muş’ta çevre kirliliği bizim üzerinde durmamız gereken konulardan biridir. Sahip olduğumuz imkanları heba etmememiz gerekiyor. Bizden sonraki nesillere yaşanılabilir bir kent bırakmamız gerekiyor. Burada ki bütün STK’ların ve sivil insiyatiflerin sorumluluk alması gerekiyor. Muş sanayi kenti değil, şöyle bir ironi yapabiliriz, Muş sanayi kenti olduğu için bir çok fabrikanın bacasından çıkan hava kirliliği var bu tür sanayi işletmeleri ile mücadele etmemiz lazım ama öyle bir durum yok. Dolayısıyla burada ki ekonomik durumda insanların alım gücü az olduğu için iyi köür yada yakıt kullanamıyor. Doğalgaz buraya gelmiş acil bir şekilde alt yapının hazırlanması gerekiyor. Birde şehrin belli bir yerde yoğunlaşmasının önüne geçmeliyiz daha geniş ve yeşil yaşam alanları oluşturulmalı. Bunların aşılması için beraber hareket edilirse yol kat edilebilir.
Yusuf Doğan: Birazda herhâlde Muş’un yerleşim konumunun da beslediği bir sorun dağların ortasında olduğu için hava silikülasyonu da az oluyor. Çaresi elbette var. Doğal gaza kavuşmamız gerek. Yıllardır iktidarların yönettiği bir il ve maalesef hep aynı yerde sayıp durduk. Belediye başkanımız son derece memur zihniyetli. Bir küçük park yaptı onunla yetindi ve övündü. Muş İstanbul’un bir semti kadar yer kapmış ama çözüm bulmuyorlar ilin bütün imkanlarından faydalanıyor ama ilerleme ve değişim yok. Muş’ta kadın sorunundan tutunda çevre sorununa kadar çözümsüz bir şekilde duruyor. Bu kadar sorun varken biz marjinal kalıyoruz. Biz bu sorunları dile getirdiğimizde de bunlar marjinal gruplar deniliyor. Toplum kendi sorunlarına sahip çıkmadığı sürece biz marjinal kalıyoruz.
Öneriler :
Ortak Sonuç :
Değerlendirme: a. Sivil toplum ile STK ve belediyeler ile toplam 115 kişiye SMS yolu ile bilgi verildi,
b. Milletvekilleri ile önce bilgilendirme mesajı gönderildi sonrasında telefonla 4 milletvekili ile görüşüldü,
c. Katılımcılarla daha önceden STK ile yapmış olduğumuz toplantıda yerel gündemimizi belirlemiştik.
d. Medya ile 2 ulusal 6 yerel gazetelere mail ve sms yolu ile bilgilendirme yapıldı. Gazeteciler katılım sağlamadı.
Sonuçlar: Sivil Toplum Kuruluşları ve katılımcılar birbirlerini dinledi. Toplantı düzenine uygun bir katılım gerçekleştirildi. M. Vekilleriyle tek tek görüşülmesine rağmen kimsenin katılmaması STK’lar tarafından hoş karşılanmadı. Her görüşten yada farklı görüşten STK’ların az olması toplantıda farklı görüşlerin çıkmamasına neden oldu ve eleştirildi. Mutfaktan milletvekillerinin katılımlarını sağlamaları konusunda çalışmalara devam etmeli.
Değerlendiren: Nurcan Çetinbaş