Yer: Kocasinan Belediyesi Meclis Salonu
Tarih: 04.01. 2014
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1- Millet Derneği (Mustafa TEMİZER – Başkan, Osman İKİNCİ, Mehmet AKPINAR – Üye)
2- Anadolu Eğitim Bilim Kültür Vakfı ( Kahraman CALASIN – Başkan)
3- MAZLUMDER Kayseri Şubesi (Ali KARAMUSTAFAOĞLU, Zeynep KAYA, Mustafa BALABAN, Emin ŞOS, Alim HAYRAN, Dilaver GÖĞDAŞ, Kübra DOLAŞ – Üye)
4- Liberal Düşünce Topluluğu (Ferhat ÇAKIR – Başkan)
5- MTTB ( Abdülsamet BAKIR, İbrahim ÇALIŞKAN – Üye)
6- Kayseri Gönüllü Kültür Kuruluşları (Ahmet TAŞ – Başkan, Erol ÜNLÜ – Sekreter)
7- Erzurumlular Derneği (Timur KURT – Başkan)
8- Fakir ve Muhtaçlara Yardım Derneği ( Burhan KARAMUSTAFAOĞLU – 2. Başkan)
9- Mehmet AKİF Düşünce Derneği ( Hüseyin TÜRKMEN – Başkan Vekili)
10- Enderun Eğitim Derneği (İsmail BİLLUR – Üye)
11- Birleşik Kafkas Derneği (Mükremin ÖNER – Başkan)
12- Mimar ve Mühendisler Grubu (Hasan ARPACIK – Üye)
13- Ribat Eğitim Vakfı ( Habip KÜÇÜK, Abidin AKKAYA – Üye)
SENDİKALAR
1- Eğitim Bir Sen ( Rıza BOZDAĞ – Sekreter, Tubagül TEKBIYIK – Üye)
KANAAT ÖNDERİ YOK
GÖZLEMCİLER YOK
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 40 izleyici katıldı.
MEDYA
Tv Kayseri, Hakimiyet Gazetesi
MODERATÖR: Cemil BARLAS – Gazeteci, Yazar
Konu: 17 Aralık Operasyonu, Yolsuzluk, Şeffaflık ve hesap verebilirlik
1/Cemil BARLAS: 17 Aralık operasyonları ile toplumun algısıyla oynandı. Ancak bu sefer alışkın olduğumuz gruplardan farklı olarak bir grup ortaya çıktı ve “Beyaz Müslüman” algısı oluşturup şimdiye kadar Beyaz Türkler dediğimiz merkez medyanın yanında yer aldı. 17 Aralık’ta üç bakanın oğlunun gözaltına alınmasıyla bir darbe girişiminde bulunuldu. Ben “darbe” denilen şeyin illa ki silahla yapılması gerektiğine inananlardan değilim. Hükümeti yıkmaya yönelik sandık dışı her türlü hareket bana göre darbe girişimidir. Türkiye bir buçuk yılda kazanacağı kadar bir parayı 28 Şubat’ta kaybetmişti. Rakamın 300 milyar dolar olduğu söyleniyor. Bu kadar para uçtu gitti. Yerleşik sermaye Erbakan’ın havuz sistemini hiçbir zaman sevmedi. Çünkü havuz sistemi onların kurduğu sistemi bozuyor ve onların işine gelmiyordu. 2010 yılından sonra Türkiye’de asker, sivillerin emrine girince ve Türkiye Avrupa örgütlerinin baskısından kurtulunca birçok kişi ve kurum bundan rahatsız oldu. ABD’de bu çatlak meydana geldi. Onlardan bir kısmı savaş ekonomisinin pek bir şey kazandırmadığını fark etti. Savaş harcamalarını azaltma kararı aldılar. Tabi ki savaştan para kazananlar da bundan rahatsız oldular. Çünkü onlar bu yapının aynen devam etmesini istiyorlardı. Tıpkı terörün sona ermesiyle birlikte Türkiye’de terörden geçinen bazılarının rahatsız olması gibi… Onlar da açılım ve barış sürecini bozmak için farklı taktikler uyguladılar. Cemaat bu barış görüşmelerinden rahatsız oldu. Bu rahatsızlığını da Oslo görüşmelerini basına sızdırarak belli ettiler. Topluma dershanelerin kapatılma gerekçesinin Oslo görüşmelerini sızdırmanın intikamını almak olarak sundular. “Paralel Devlet” diye bir tabir vardır. Cemaat, paralel devlet oluşturmuştur. Barış görüşmelerini kendi aleyhlerinde görerek Beyaz Türklerin yanında yer aldılar. Toplum mühendisliğine soyundular. “Yolsuzluk operasyonu” adı altında toplumda hükümetin itibarını azaltacak ve hatta hükümeti yıkacak bir operasyon gerçekleştirmeye kalktılar. Yeniden bir demokrasi mücadelesi yaşar olduk. Birileri sürekli olarak yolsuzluğu ileri sürerek ülkeyi yolsuzluk yapanlardan ve rüşvetçilerden kurtarmaya çalışıyor. Başkaları da herkesin yolsuzluğa karşı olduğunu ama bu yaşananların yolsuzlukla ilgisinin olmadığını ve hükümeti yıkmaya yönelik bir hareket olduğunu söylüyor. Herkesin kendisine göre doğruları, delilleri ve belgeleri var.
2/Ahmet TAŞ: Sayın Cemil BARLAS beyefendiye çok teşekkür ediyorum. Gerçekten bizi aydınlatan güzel fikirler ve yorumlar dinledik. Anayasamız “Hâkimiyet bilâ kayd u şart milletindir” der. Ayrıca anayasa kimsenin rengi, dili, dini veya etnik kimliği yüzünden kınanamayacağını belirtir. Allah kendisine ortak koşulmasını istemediği gibi, hiçbir güç sahibi de bir başkalarının kendi gücüne ortak olmasını istemez. Hatırlayın, hani 1999 depreminde sivil toplum örgütleri devletin en iyi yardım kurumu olan Kızılay’ı bile sollayarak depremzedelere harika yardımlar ulaştırmışlardı. Ancak zamanın üç partili koalisyon hükümeti bu yardımları kendi gücüne ve otoritesine karşı bir tehlike olarak gördü ve hükümeti yıkmaya yönelik bir hareket gibi görerek yardım kuruluşlarını deprem bölgesinden uzaklaştırdı. Cemaat de devlet içerisinde çok etkin ve güçlü bir yapılanmaya girdi. Kendi yetiştirdikleri kişilerden başkasını herhangi bir makama yerleştirmedi ve yerleştirilmesine karşı çıktı. Diğer cemaat ve gruplarla hiç anlaşamadı ve onları her zaman dışladı. Cemil Bey’in biraz önce dediği gibi bir “Beyaz Müslüman” algısı icat ettiler. Diğer gruplar ve cemaatler bundan oldukça rahatsız oldular. Muhtemelen bu durum başbakanın önüne bir rapor konulmuştur. Başbakanın “Ne istediler de vermedik?” sözü de bunun böyle olduğunu göstermektedir. Başbakan bunu söylemekle aynı zamanda şimdiye kadar yanlış yaptıklarını da itiraf etmiş oldu. Özellikle HSYK’da yanlış yaptığını fark etti. Yapılan bu operasyon belki hükümetin sonunu getirmeye yönelikti ama bana öyle geliyor ki cemaatin sonunu getiren bir hareket oldu. Hele hele Fethullah Gülen’in bedduası cemaati tamamen bitirdi. Devlet, herkesin devletidir. Bundan sonra bütün halkın devlet önünde eşit olarak temsil edilmesine çalışılmalıdır.”
3/Hüseyin TÜRKMEN: Hayati bir konu tartışılıyor. Çok boyutlu konuşmak, çok zaman alacak. Bizim yüreğimiz yanıyor. Ben sizlerden biraz farklı düşünüyorum. Biz, Müslümanlardan oluşan bir toplumuz. Bu iktidar da milli bir iktidardır. Bir yolsuzluktur, konuşulup duruyor. Ama bu hükümet hiç kimsenin yadsıyamayacağı hizmetler de gerçekleştirmiştir. Devletin bünyesinde sadece hizmet hareketi yoktur. Başka İslâmî gruplar da devlet bünyesinde çalışmaktadır. Risâle-i Nûr ve hizmet hareketi aynı çizgide değiller. Ben bunu, yani bu cemaati ABD ve diğer emperyalist güçlerin kullanmakta olduğunu ve daha da kullanacağını geçmişte Fetih Radyo’da da söylemiştim. Şu anda hükümet ve cemaat arasında yaşanan tartışmalar beni mutlu etmiyor ve bunlardan hiç hoşlanmıyorum. Karşılıklı yapılanları tasvip etmemiz mümkün değildir. Evet, ortada bir oyun vardır. Tezgâhlar ve bir takım hesaplar da vardır ama bu oyun, tezgâh ve hesaplara zemin hazırlanmaktadır, buna zemin hazırlayanlar da vardır. Hükümet ve başbakan, kendilerine yakın çevrelerin yaptığı iş ve icraatlara dikkat etmelidir.
4 /Burhan KARAMUSTAFAOĞLU: Sayın Cemil Bey! Basın içerisinde yer alan bir ailedensiniz. Yani Türk basınını göbeğinden tanıyorsunuz. Siz kazıklamanın 12 Eylül ile başladığını söylediniz. Oysa ben 60 ihtilâli ile başlatıyorum. Biz o zamanlar marşlar söyleyerek sokaklara dökülmüştük. Hep kandırıldık. Gençlerin kıyma makinelerinden geçirilip asfalta karıştırıldıkları söylendi, yine kandırıldık. Yassıada’da yapılan zulümleri hatırladıkça dayanamayıp ağlıyorum. O dönemi anlatan bir program televizyonda yayınlanırken yine dayanamayıp kanal değiştiriyorum. İngiliz bir jeo-politikacı “Türkleri bir fidan gibi görün. Kurudukça sulayın, uzadıkça budayın” demişti. Biz hep kandırıldık. Kurumak üzere iken bizi suladılar, uzamakta olduğumuzda ise budadılar. Ancak, bütün bunlara rağmen hâlâ akıllanmıyor, kandırılmaya devam ediyoruz. Bütün bu yapılanlara ve yaşanan olaylara rağmen ayakta dimdik duran başbakanımızın yanında yer almaktan başka bir yolumuzun olmadığına inanıyorum ve size bir kere daha teşekkür ediyorum.
5/Mustafa TEMİZER: Daha önce de bu mecliste çok şeyler konuştuk. Ülkemizde yaşanan olumsuzlukların temelinde emperyalist küresel güçlerin bulunduğunu, bunların hep onlar tarafından senaryosu yazılmış olan oyunlar olduğunu söyledik ABD, kontrolü altındaki ülkelerde yönetime kendisini destekleyen ve kendisinin de onu desteklediği kişileri geçirdiğini ve daha sonra işlerine gelmediği zaman onları tekrar indirdiğini itiraf etmektedir. Ben bu yaşanan olayların da aynı müvaceheden değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Operasyon yapıldığı ve yolsuzluk meselesi konuşulduğu günlerde kendi adları ve oğullarının yolsuzluğa karıştığı iddia edilen bakanların hemen görevlerinden istifa etmeleri gerekirdi. Biz her zaman particilik anlayışıyla hareket etmenin doğru olmadığını söyledik. Biz, yeniden bir milli mücadele başlatılması gerektiğini, ülkemizin ve milletimizin kurtuluş yolunun bu olduğunu belirttik. Tekraren söylüyorum ki bugün yeniden bir milli mücadele yapılanmasına ihtiyaç vardır. Ayrıca derneğimizin bu konudaki görüşlerini yazılı olarak sekreteryaya teslim ettik. Teşekkür ediyorum.
6/Mükremin ÖNER : Cemaatin barış sürecinden rahatsız olduğunu söylediniz. Bunun sebebi nedir? Yani cemaat barış sürecinden niçin rahatsız olmaktadır? Ahmet TAŞ hocam, başbakanımızın “Ne istediler de vermedik” dediğini hatırlattı. Öte yandan başbakanımız hocayı defalarca Türkiye’ye davet etti. Bundan daha iyi bir başbakan mı bulacaklardır? Ayrıca dershanelerin ortadan kaldırılacak olması cemaati neden bu kadar rahatsız etmiştir? Benim aklıma “Acaba, cemaat de mi oyuna gelmektedir?” sorusu geliyor. Siz cemaatin oyuna gelip gelmediği konusunda neler söylersiniz?
7/Osman İKİNCİ: Türkiye’de yaşanan olayları değerlendirirken ayrıştırıcı bir dil kullanmamaya dikkat ve gayret etmeliyiz. Kimseyi yaralamamalı ve kimseyi kırmamalıyız. Yolsuzluk her zaman olmuştur. Toplumun vicdanının yatıştırılması gerekmektedir. Cumhurbaşkanımız yaşananlara müdahale etmelidir. Yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarını var olarak kabul etmek ve buna göre hareket etmek gerekmektedir.
8/Tubagül TEKBIYIK: Ak Parti hükümeti, kurulduğu günden beri çok badireler atlattı. Ancak şu andaki süreç daha fazla çetrefilli gözükmektedir. Yolsuzluk hadisesi, sadece günümüzde ortaya çıkan bir şey değildir. 20 Aralık tarihi, uluslararası yolsuzluk günü olarak kutlanmaktadır. Ayrıca yine Uluslararası Şeffaflık Örgütü diye bir örgüt bulunmaktadır ve bunlar yolsuzlukla mücadele etmektedirler. Bugünkü gündemin bu kadar sıkıntılı ve badireli olması, tamamen cemaatin tavrından kaynaklanmaktadır. Bediüzzaman’ın siyasetten uzak durmasına rağmen, öğrencilerinin siyasetin içine bu kadar dalması benim idrakimi zorlamaktadır.
9/Rıza BOZDAĞ: Bundan ki hafta kadar önce Hüseyin GÜLERCE, cemaat ile hükümet arasındaki kırılmanın ilk defa Mavi Marmara gemisi ile yaşandığını söyledi. Bu, gerçekten çok önemli ama; maalesef hep gözden uzak tutulan bir husustur. Cemaatin Mavi Marmara gemisi ile ne alıp veremediği olabilir ki? ABD ve İsrail’in karşı çıktığı, Müslümanların lehine olun bu gemi, cemaate ne zarar verebilir ki? Cemil Bey burada gerçekten çok hoş ve ilginç tespitler yaptı. Mesela ABD’deki savaş cephesinin endişelenmesini anlattı. Aynı endişenin barış sürecinden dolayı cemaatte yaşandığını söyledi. Ayrıca gerçek anlamdaki yolsuzluk dışında milli iradenin de yolsuzluğa kurban edilmek istenmesinden bahsetti. Bunlar gerçekten önemli ve üzerinde durulması gereken hususlardır.
10/Hasan ARPACIK: Cemaatlere liderlik eden kimseler siyasete bu kadar angaje olmamalıdır. Alttaki kişilerin de liderlerden siyaset bekleme zihniyetinden vazgeçilmelidir. İnsanlar kendi zihniyetlerindeki partiler muhalefette iken herkesin kanunlara uyması gerektiğini söylerken kendi zihniyetlerindeki parti iktidara geçince bizzat kendileri kanunları takmaz oluyorlar. Herhangi bir hayır kurumu kurulacaksa bunu gayr-i resmi yollardan değil, kanuna ve nizama uygun olarak yapmalıyız.
11/Ferhat ÇAKIR: Biraz önce Rıza hocamın dediği gibi gözlerden ve dikkatlerden kaçan bir şey var. Bundan iki hafta kadar önce Zaman gazetesi yazarlarından Hüseyin GÜLERCE, hükümetle cemaat arasındaki çatlağın Mavi Marmara gemisiyle birlikte başladığını söyledi. Bence bu çok önemli ve üzerinde durulması gereken bir husustur. Eğer GÜLERCE “Hükümetle cemaat arasındaki kopuşun ilk halkası, hükümet yetkililerinin bizzat kendileri ve çevrelerinin yaptığı yolsuzluklardır” demiş olsaydı, cemaatin bugünkü tavrını ve hükümete yönelik operasyonlarını bir nebze anlardım. Ancak Mavi Marmara ile bugünkü operasyonların hiçbir alakası yoktur. Cemaat, Mavi Marmara gemisi yüzünden hükümetle niye takışmış ve aralarında bir çatlak meydana gelmiş olsun ki? Bunlar hiç hoş olmayan şeylerdir.
Ortak sonuç: YOK
Değerlendirme:
1. İletişim
Sivil toplum ile
30 STÖ ile telefonla görüştüm ve maille davet metnini gönderdim. 14 STÖ bu çağrıya olumlu cevap verdi ve toplantımıza katıldı. Ancak 16 STÖ temsilcisi katılmadı.
Değerlendirenler: Ferhat ÇAKIR Kayseri kMM hamalı