YER: Eczacılar Odası Salonu
Saat: 13.00
TARİH: 4 Ocak 2014
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1/ Nihat Akkuş (Toplumsal ilerleme Derneği)
2 / Göksel Gülbey (Asim-Der)
3/ İsa Bilir (TÜED Iğdır Şube başkanı)
4/ Dr. Mehmet Kum (Pozitif Düşünce Platformu)
5/ Zeynep Balamir Ateş (Ev Eksenli Kadınlar Derneği)
MESLEK ODALARI
1/ İsmail Demirel (İş Adamı-Iğdır Oto Galericiler Sitesi Başkanı)
2/ Dr. Taner Başaran (Diş Hekimleri Odası)
3/ Orhan Ağırkaya (Mimarlar Odası)
4/ İbrahim Akkuş (Elektrik Mühendisleri Odası)
SENDİKALAR
1/ İsmail Yiğit (Eğitim-Sen)
2/ Cemalettin Kızıl (Orkam-Sen)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1/ Ferzende Şavluk (Kanaat Önderi)
2/ Nadir Akar (Kanaat Önderi)
3/ Halil Korhan (Yurt-Kur İl Müdürü))
4/ Metin Işık (Gazeteci)
5/ Ahmet Pala (Kanaat önderi)
6/ Fırat Akkuş (Gazeteci)
7/ Osman Engindeniz (İl Kültür ve Turizm Müdürü)
8/ Adem İlim (Kanaat Önderi)
GÖZLEMCİLER
1/ Av. Mustafa Buluş (Ak Parti Iğdır Belediye Başkan Adayı)
2/ Atalay Sever (MHP Iğdır Belediye Meclis Üyesi)
3/ Cem Erdem Şimşek (BBP Iğdır İl Başkanı)
4/ Hasan Güneş (Ak Parti Iğdır Merkez İlçe Başkanı)
5/ Suat Akkuş (Ak Öğrenci)
6/ Murat Akkuş TkMM Iğdır İl Girişimcisi…
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ Yok
BELEDİYE BAŞKANLARI Yok
MESAJ YOLLAYANLAR Yok
DİĞER KATILIMCILAR Yok
MEDYA
1.Iğdır Hudut Postası
2.Iğdır gazetesi
3.Iğdır Doğuş Gazetesi
MODERATÖR Yok
KONULAR
Iğdır küçük Millet Meclisi (kMM) Forumu 2014 yılının ilk toplantısını yaptı. IkMM bu ay Genel ve yerel konuyu bir arada görüştü. Konu “Şefafflık, Hesap Verebilirlik ve Yerel Seçimler”di. Foruma her zaman olduğu gibi sivil toplum örgütü temsilcileri, kanaat önderleri, iş adamları ve siyasi parti temsilcileri iştirak ettiler.
İsa Bilir (TÜED Şube Başkanı) Hükümet tarafında bir darbe algısı var. Çok da yanlış olmadığını düşünüyorum ben bu algının. Ortaya çıkan tablodan, adım adım geliştirilen operasyonların, operasyonların arkasındaki güçlerin hareket kabiliyetlerine baktığımız zaman Türkiye ne yazık ki, iktidarların seçim yoluyla gelip gittiği bir ülke olması yolunda yeni bir sınavla yüz yüze geldi. Erdoğan’sız bir siyaset dizayn edilmek istendiği yönündeki iddialarla uzun zamandır yüz yüzeyiz. Başbakan Erdoğan’ın olmadığı, başbakan Erdoğan’ın tasfiye edildiği, yeni bir siyaset dizaynının yapıldığı iddialarıyla yüz yüzeydik. Bunun ben, rejim meselesi olduğunu, tercih meselesi olduğunu düşünüyorum. Ya Türkiye’yi halk idare edecek, halkın seçtiği iktidarlar idare edecek, ya da her zaman bunu kuvvet ve kumanda altında tutacak bürokrasi, polis, asker, yargı yollarıyla halkın tercihleri ipotek altına alınacak. Böyle bir noktaya geldik. Şakası yok bu işin. Tayyib Erdoğan’ın kim olduğu önemli değil. Sandık kurulmasına fırsat vermeyecek, sandığı başka türlü belirleyecek bir müdahale planlandı Yapılan bir darbe girişimidir. Tasvip etmiyorum. Yerel yönetimlere gelince; Yerel yönetimler, belli bir coğrafi alan üzerinde yaşayan yerel topluluk üyelerinin kendi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, ekonomik, sosyal, kültürel zenginliğe ve refaha ilişkin yerel hizmetleri genel yetkiyle, kendi sorumluluğu doğrultusunda yerine getiren, işleyişinde açıklığı, şeffaflığı çoğulcu ve katılımcı demokrasi ilkelerini hayata geçiren, yetkilerin yerel halka en yakın yönetim birimince kullanıldığı, kamu tüzel kişiliğine sahip, özerk, demokratik bir kuruluştur. Yerel yönetimleri bu anlamda ele almalıyız. Özerk ve yerinde yönetimi savunmalıyız.
Orhan Ağırkaya (Mimarlar Odası):Hesap verebilirlik prensibi; karar alıcıların ve uygulayıcıların yetkilerini kullanmalarından ve yapmış oldukları faaliyetlerden sorumlu tutulmaları anlamına gelir. Kişiler veya kurumlar aldıkları karardan etkilenecek kişilere hesap verebilmelidir. Hesap verebilirliğin ön şartı şeffaflık ve hukukun üstünlüğü ilkeleridir. Bunlar demokrasinin olmazsa olmazları arasındadır. Modern demokrasilerde, devleti yönetme gücü halk eliyle yöneticilere verilir. Halk, vekil seçtiği kişinin/kişilerin bu gücü kamu yararına kullanacağını, kişisel kazanç peşinde olmayacağını varsayar. Bu nedenle yolsuzluk, yani kamu yararı adına kullanılması için verilen gücün kişisel yarar için kullanılması- demokrasi anlayışı ile çelişir ve özleri itibari ile uzlaştırılamaz iki ayrı kavramdır. Bu ne yazık ki, demokratik sistemlerde yolsuzluk ile karşılaşılamayacağı anlamına gelmez. Yolsuzluk, her zaman her yerde karşımıza çıkabilmektedir. Bu nedenle insanların ellerindeki gücü suiistimal etmelerini önleyecek kontrol mekanizmaları kurmak çok önemlidir. Uluslararası Şeffaflık Örgütü, bu tür mekanizmaların yerleştirilmesini sağlamak için çalışmalar yapmaktadır. Yolsuzluğun siyasi, ekonomik, sosyal ve çevresel maliyetleri vardır. Siyasi bağlamda yolsuzluk, bir toplumda demokrasi ve hukukun üstünlüğünün gelişmesinin önünde büyük engel teşkil eder. Demokratik sistemlerde, kurumlar özel çıkar için kullanıldıkları ölçüde meşruiyetlerini yitirirler. Yolsuzluğun olduğu sistemlerde, hesap verebilir siyasi liderlik ilkesi gelişemez. Ekonomik olarak, yolsuzluk milli kaynakların yanlış kullanımına yol açar. Genellikle rastlanan, kıt milli kaynakların, okul, hastane, yol yapımı gibi asli altyapı projelerinden ziyade, baraj, boru hattı, nükleer santral gibi ekonomik olmayan yüksek profilli projelere kanalize edilmesidir. Bunun ötesinde yolsuzluk, piyasaların doğal işleyişine zarar verir, rekabeti bozar ve bunun sonucunda yatırımları caydırır. Yolsuzluğun en vahim sonuçları sosyal doku üzerinde görülür. Yolsuzluk, insanların siyasi sisteme, kurumlara ve liderlere güvenini zedeler. İnsanlar gelişmelere karşı duyarsızlaşır, sivil toplum tepkisizleşir ve zayıflar. Bu ise, demokratik yollardan seçilen ilkesiz ve ahlaksız liderlerin milli kaynakları rahatça kişisel çıkara dönüştürmesinin önünü açar. Rüşvet istemek ve rüşvet almak toplumsal normlara dönüşür. Çevresel bozulma yolsuzluğun bir diğer sonucudur. Çevre mevzuatı ve yasalarının eksikliği veya uygulanmaması, tarihsel olarak Kuzey yarımkürenin çevre kirliliğine sebep olan endüstrilerini Güney yarımküreye ihraç etmelerine neden olmuştur. Aynı zamanda, doğal kaynakların dikkatsiz tüketilmesi, doğal yaşam alanlarının harap olmasına neden olmuştur. Buna rağmen çevreye zarar veren projelere kaynak aktarmak tercih edilmektedir, çünkü bu yolla kamuya ait paralar kötü amaçlı kişilerce daha kolay cebe atılabilmektedir.
İsmail Yiğit (Eğitim-Sen) Yolsuzluk ve rüşvet iddialarının sonuna kadar araştırılması gerekir. Gerçeklerin, hukuk devleti ilkesine uygun bir şekilde yapılacak bağımsız soruşturma ve yargılama süreciyle ortaya çıkarılması, varsa suçluların cezalandırılmasıyla bir an evvel neticelendirilmesi tüm kamuoyunun beklentisidir. Yargı süreci devam ederken gölge düşürecek eylem ve söylemlerden kaçınılması, yargı bağımsızlığına ve hukuk devleti ilkelerine bağlı kalınması lazım. Yargılama sürecinde kamu görevini yerine getiren savcılar ve emniyet güçlerini suçlu gibi gösterip yürütülen soruşturmaya leke düşürülmemesi gerekir. Tüm sürecin, hukukun üstünlüğüne olan güvenimizi destekleyecek şekilde ilerlemelidir. En büyük kaygım, yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının piyasaları olumsuz bir şekilde etkilemesidir.
İbrahim Akkuş (Elektrik Mühendisleri Odası): İlk günlerin belirsizliği ortadan kalktı. Kamuoyu oynanan oyunun farkına vardı. Gayri meşru yollarla rejim değiştirmeye, hükümet yıkmaya çalışanlarla buna karşı direnenler arasında kalın bir çizgi oluştu. Vicdan ve değerler üzerinden yürütülen kampanyanın aslında başka bir proje olduğu, Türkiye'nin siyasi tarihindeki sayısız darbe örneklerden birinin yaşandığı, malum sermaye tarafından beslenen bir bürokratik darbe süreci gibi bir gerçekle karşı karşıya olduğumuz anlaşıldı. Cemaat meselesi olmaktan çıkıp, çok iyi tanıdığımız, içerideki ve dışarıdaki iktidar çevrelerinin hazırladığı bir Türkiye projesi olduğu belirginleşti. Kamuoyunun hazmedemeyeceği yolsuzluk dosyaları üzerinden kirli bir iktidar kavgasının servis edildiği, insanların vicdanları ile bu çirkin proje arasında tercih yapmaya zorlandığı kesinleşti. Meşru iktidar taleplerinin çok ötesinde, sistemin açıkları kullanılarak, sistem dışı yöntemlerle hükümet devirme, iktidar değiştirme, bir tür darbe girişimi yaşatılıyor Türkiye'ye. Bu hep böyleydi. Bu yöntemi deneyenler hep aynı çevrelerdi. Bu sefer, Türkiye tarihinde ilk kez, muhafazakar bir tabanı bu darbe sürecine yamamaya, Türkiye'yi bu tabanla vurmaya, hem onları hem de Türkiye'yi yıkıma uğratmaya çalışıyorlar. Hiçbir meşru hükümet, hiçbir devlet böyle bir müdahaleye, darbe girişimine izin vermez. Bu tür hesaplaşma, ne kadar acımasız yöntemler, ne kadar derin ilişkiler, ne kadar gizli ve özel bağlar kullanılırsa kullanılsın sadece bir iktidar hesabı değildir. O ülkeye, o devlete, o millete açılmış bir savaştır.
Adem İlim (Kanaat Önderi): İlk başlarda Tayyip Erdoğan ve AK Parti ile Cemaat arası bir çatışma görüntüsü vardı, ardından Türkiye Cumhuriyeti'nin malum iktidar odaklarıyla devlet arası bir çatışmaya dönüştü. Burası önemli. Mesele hükümet meselesi olmaktan çıkıp devlet meselesi olmaya doğru gidiyor. Öyleyse bu girişime karşı önlemler de hükümet önlemleri olmaktan çıkıp devlet önlemleri, refleksleri haline dönüşmeye başlayabilir. İşte o zaman bambaşka bir durum çıkıyor ortaya. Devlete, ülkeye meydan okuyan, ülkenin bütün iktidar alanlarını halkın elinden alıp sermaye ve bürokraside oluşan o yapıya teslim etmek isteyen, bunu başarmak içinse Türkiye dışındaki etkin iktidar çevrelerini savaşa ortak eden bir kalkışma var demektir. Bir ülkenin istihbarat teşkilatı hedef alınıyorsa, bir ülkenin sermaye ilişkileri hedef alınıyorsa, bir ülkenin bütün mahrem bilgileri başkalarıyla paylaşılabiliyorsa, bir ülkenin sivil iktidarı demokrasi dışı yöntemlerle alaşağı edilmek isteniyorsa, bunun yerine ülke tamamen, ortakları çoğu zaman belirsiz-karanlık kişi ve çevrelerden oluşan bir kadroya teslim edilmek isteniyorsa, bu ülke de, bu devlet de, bu millet de buna dur demek zorundadır. Demokratik sistem içinde güçlü siyasi dalgalar, muhalefet yapıları çıkaramayanların, sistem dışı yöntemlerle devlet iktidarını ele geçirmeye çalıştığı her yöntem bir darbedir, bir müdahaledir ve ülkeyi felakete sürükler. İşte o birileri, o karanlık ittifak bu ülkeyi o felakete sürüklemeye çalışıyor.
Dr. Mehmet Kum (Pozitif Düşünce Platformu) Bir milletin geleceği adına en temel garantisi de yargı bağımsızlığıdır. Birilerine göre uygun bulunmayan yargı kararlarının tamamı için her aşamada itiraz müesseseleri de bulunmaktadır. 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasında yürütme organları tarafından yargıya sürekli müdahale edilmiş, önce kolluk kuvvetleri görevden alınmış, birçok ilde üst düzey 400 kolluk kuvveti personelinin görevleri değiştirilmiş, yeni savcılar atanmıştır. Akabinde de adli kolluk yönetmeliği, Anayasa’ya aykırı olarak değiştirilmiştir. Daha vahimi, yeni başlayan bir soruşturmada hükümet tarafından atanan kolluk kuvvetleri, bağlı bulunduğu savcının emrine uymamıştır. Bilahare soruşturmayı yürüten savcı baskı altına alınmış, yürütmekte olduğu soruşturmadan el çektirilmiştir. Tüm bunlar, açıkça yargıya müdahale ve baskı altına alma çalışmasıdır. Bu şekilde ülkemizde kaos ortamına zemin hazırlanmaktadır.
Nadir Akar (Kanaat Önderi): ABD'nin Ankara Büyükelçisi Halkbank'a yönelik operasyonla birebir ilgileniyorsa, tehditkar konuşmalar yapıyorsa, operasyonla bağlantılı bir görünüm veriyorsa, hükümete yönelik müdahaleyi destekler bir görünüm veriyorsa o adama 'Çek git bu ülkeden' denebilir, demeliyiz de. Yeni Şafak bu manşeti attıktan bir gün sonra Hürriyet gazetesi üzerinden hedef alınıyorsa, hem de alakasız bir rüşvet iddiasıyla itibarsızlaştırılmak isteniyorsa bir gün önceki manşete misilleme yapanların da hükümeti devirme girişimiyle birebir bağlantısı var demektir. Açık söyleyelim: Doğan grubu, bu iktidar hesaplaşması içinde bir cephe olarak kendini konumlandırıyor. Hükümete karşı açık bir savaşa giriyor. Sivil iktidara destek verenlere de savaş ilan ediyor. Dünkü Hürriyet'in manşetini gördüğümüzde aklımıza ilk gelen; 'Çek git bu ülkeden' restinin misillemesi oldu. Oluşan cephenin herkes farkında. Öyle gizlenecek bir durum yok ortada. Cemaat üzerinden kimlerin ne tür hesaplar yaptığı, nasıl ittifaklar kurulduğu, ne tür bir yol izlendiği apaçık ortada. Kimse kendini gizlemeye kalkışmasın. Kimse başkalarının arkasına sığınmasın. 28 Şubat darbesi aklandı. Yargılamadan hiçbir sonuç çıkmadı. Bu ülkede böyle bir darbe sanki hiç yaşanmadı. Askeri kanat bile yargılanamazken 28 Şubat döneminin büyük yolsuzluğu ve sivil ayağı yargılanabilir mi? Peki bu nasıl oldu? Kim akladı bu darbeyi? Türkiye'nin siyasi tarihinden bu kirli sicili kim temizledi? Bugünkü iktidar kavgasıyla aklama arasında nasıl bir bağlantı var? Daha çok şey tartışacağız, yeni başladık. İş hükümet meselesi olmaktan çıkıp devlet meselesi olmaya doğru gidiyor. Ya, 'örgüt' görünümü veren bu yapıya karşı bir devlet müdahalesi gelirse, böyle bir tehdit algılaması yapılırsa ne olacak? Bu büyük bir hesaplaşmadır. Ben hükümetten yanayım.
Av. Mustafa Buluş (Ak Parti Iğdır Belediye Başkan Adayı) “Şeffaflık ve hesap verebilirlik öncelikli hedeflerimizdendir. Allah’ın izni ve halkımızın tevvecühü ile Iğdır belediyesini kazandığımızda yapacağımız tüm çalışmaları, tüm alım satım ve ihaleleri, kimden ne? Ne kadara alınmış? Hepsini belediyenin internet sitesinde yayınlayacağız. Halk ne olup bittiğini görecek, bilecek. Hiçbir şeyi halktan saklamayacağız. Halkın yönetime etkin katılımını sağlayacağız. Yapılacak her hizmeti mahalleliyle danışarak yapacağız. Biz yaptık, Bitti olmayacak. Ben Konaklı, Özgür ve Karaağaç mahallerinin de 700 aileye ev ziyaretlerinde bulundum. Hem coğrafi konum hem de sosyal yaşamları karşısında gördüğüm manzara beni derinden üzdü. Dört duvar arasına haps olunmuş 7–8 kişilik aileler gördüm. Kerpiç evler damlıyor. Yollar çamur. Hiçbir belediye hizmeti gitmemiş.
“Hazine Arazilerini Halka Satacağız” Gecekondu sorunu ve hazine arazilerinin işgali sorununu bakanlıktan belediyeye satın alarak, Iğdır belediyesi kentsel dönüşüm projesiyle çözeceğiz. Bu arazileri üzerinde ikamet edenlere satıp, insanlarımıza tapusunu verdikten sonra imara açıp bütün hizmetleri götüreceğiz. Özgür ve Karaağaç mahallerinden geçen DSİ kanalını da Kentsel Dönüşüm kapsamında “Yeşil Kuşak Alanı” yapıp, valilik yoluna alternatif bir sosyal alan olarak halkın kullanımına açacağız. Bisiklet parkuru, spor aletleri, dinlenme bankaları ile huzur ve ferahlık veren bir alan yaratacağız. Haydar Aliyev parkı gibi bir rant alanına dönüşmesine izin vermeyeceğiz. Halkımıza ücretsiz dinlenip huzur bulacağız ortamlar sağlayacağız. Resmiyette mahalle olup ta kaderine terk edilen Yeni Mahalle, Alikamerli ve Hakveyis’e şehrin bir parçası gibi her hizmeti sunacağız. Hakveyis mahallesine mesire alanı yapacağız. Alikamerli şehrin ilk giriş noktasıdır. Kendi haline bırakılamaz. Yeni mahalleye yarım yamalak kalan alt yapı ve üst yapı hizmetlerini sunacağız.
“Oto Gar ve Oto Park Sorununu Çözeceğiz” Havaalanımız var otogarımız yok! Şehrimize yakışır bir otogar yapacağız. Oto park sorununu ziraat bankası, polis karakolu ve belediye binasını kaldırarak altını oto bark üstünü şehir meydanı yapacağız. Kılıçlar alanı olarak bilinen yeri özelleştirme idaresinden alarak yeşil alan yapacağız. Burayı yolun karşısındaki belediyeye ait alan ile köprü ile birleştirip örnek bir yeşil alan yapacağız. Yaz-kış kullanılacak örnek bir hizmet ortamı yaratacağız. Kanalizasyon, içme suyu, elektrik ve telefon tellerini yeraltına aldıktan sonra cadde ve sokaklarımızı parke taşı gibi geçici çözümlerle değil asfaltla daimileştireceğiz. Ünlendi barajı projesiyle Iğdır’ı sağlıklı içme suyuna kavuşturacağız. Şehre verilen arsenikli kuyu suyunu değil içmek, banyo yapmak bile sakıncalı diyor doktorlar.
“Halkı Yönetime Dahil Edeceğiz” Halkı yönetime dahil ederek Verimli tarım arazilerine doğru yayılan Iğdır’ımız için alternatif yerleşim alanları ve cazibe merkezleri oluşturacağız. Biz Iğdır’ın dertleriyle dertlenmeye geliyoruz. Bizim dönemimizde belediyede ak masalar olacak. Vatandaş gelip sorununu anlatıp çözümüne kavuşacak. Hiç kimse gelip muhatap bulamadan geri dönmek durumunda Kalmayacak. Biz şimdiye kadar Iğdır’a taş taş üstüne koyan, katkısı olan herkesten Allah razı olsun diyoruz. Bizim iddiamız biz daha iyisini daha güzelini yapacağız. Iğdır’ın çözülemeyen sorunlarını hükümetimizin yıllardır ilimize yaptığı hizmetlerin yanı sıra ihtisas alanımız olan belediyeciliğimizle bir bir çözüme kavuşturacağız. Burada üniversiteden, havaalanına, okullardan, hastanelere, köylerimizin yollarına, içme sularına kadar hükümetimizin 11 yılda Iğdır’ımıza yaptığı hizmetleri anlatmama gerek yok. Tüm hizmetleri sizlerde görmektesiniz”
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Sivil toplum örgütü temsilcileriyle telefonla ve ziyaret edilerek irtibata geçildi. Salonda bir önce ki toplantının haberlerinin yer aldığı gazeteler katılımcılara dağıtıldı.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Katılım sağlanmadı.
MEDYA İLE
İldeki ulusal ve yerel medyaya haber verildi. Tümü foruma katılmasa da Toplantı haberi hepsinde yer aldı.
KATILIMCILARLA
Her zaman olduğu gibi destekçilerle birlikte yerel konuyu belirliyoruz.
SONUÇLAR
Iğdır kMM’de problem yok, devam…
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Murat Akkuş TkMM Iğdır İl Girişimcisi