YER: ECZACILAR ODASI
TARİH: 04. 01. 2014
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / ZİÇEV (Mehmet Güleç – Başkan)
2 / Mamuret-ül Aziz Vakfı ( Burhan Güneş – Başkan )
3/ Müsiad ( Mustafa Tuğ – Yön. Kur. Üyesi )
4 / Goncalar Solmasın Derneği ( Hacı Ormanoğlu – Başkan )
5 / İlim ve Hayra Hizmet Vakfı ( Resul Şahin – Yön. Kur. Üyesi )
6 / İpekyolu Derneği (Abdülkerim Avanos– Başkan )
7 / İlim Yayma Cemiyeti ( Hakkı Tüver – Yön. Kur. Üyesi )
8 / Emlakçılar Derneği ( Mehmet Kıran – Başkan )
9 / Kalem Der ( Muharrem Güneş – Başkan )
10/ Kan Arıyorum Derneği ( Murat Özekinci – Başkan )
11 / Balakgazi Eğitim Vakfı ( Hakan Esen – Başkan Yard. )
12 / Ab-ı Hayat Vakfı ( Ersin Eryılmaz – Başkan )
13 / Palulular Derneği ( Memet Şekerci – Başkan )
14 / Gökdere Yardımlaşma Derneği ( Abdullah Ataş – Yön. Kur. Üyesi )
15 / Tüm İşçi Emeklileri Derneği ( Mehmet Kayabaş – Başkan )
MESLEK ODALARI Katılım Olmadı
SENDİKALAR
1.Yol İş Sendikası ( H. Sezgin Çelik – Yön. Kur. Üyesi )
2.Bem Bir Sen ( Süleyman Akay – Başkan )
3.Tüm Emekli Sen ( Talat Aksoy – Başkan )
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
Yunus Genç ( KAYED Genel İstişare ve Yön. Kur. Başk.)
GÖZLEMCİLER
1/Siracettin Sarı ( Hak Par İl Başkanı )
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ Katılım olmadı
BELEDİYE BAŞKANLARI Katılım Olmadı
MESAJ YOLLAYANLAR
Sermin Balık ( AK Parti Milletvekili )
DİĞER KATILIMCILAR Başka STK lardan 5 izleyici gözlemci katıldı.
MEDYA
1 / Kanal E
2 / Kanal 23
3 / Kanal Fırat
MODERATÖR Burhan Güneş ( STK Platformu Dönem Sözcüsü )
KONULAR
GENEL KONU: Yolsuzluk, Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik
YEREL KONU:
KONUŞULANLAR
1 / Burhan Güneş: Bugün burada yaklaşık 20 günden beri ülkemizin gündemini meşgul eden bir konuda tartışmak için toplanmış bulunuyoruz. Bu tartışmanın ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını umuyoruz. Bildiğiniz gibi 17 Aralık operasyonu hemen her gazetenin manşetini ve köşesini süslemektedir. Bizlerde Elazığ’ lı STK’ lar olarak bu konuyu burada sağlıklı olarak tartışmaya çalışacağız. Gösterilen sunumda daha çok yolsuzluk, şeffaflık ve hesap verebilirlik konuları üzerinde durulmuş, ancak biz sadece bunu tartışarak, öyle sanıyorum ki operasyonun tüm boyutlarını ben birkaç başlıkla sizleri tartışmaya yönlendirmeye çalışayım. Öncelikle devletimizin kurum ve kuruluşları ne kadar şeffaf ve biz hesap verebilirliğin neresindeyiz? İkinci gündeme düşen yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sadece hukuki bir işlem midir, yoksa birilerinin dediği gibi siyasal iktidarı hedef alan bir komplomudur veya bir darbe girişimimidir?
Soruşturma yapılırken yargıya bir müdahale olmuş mudur? Bir diğer husus iddia edildiği gibi geçmişte ve bugün devlete paralel bir yapı var mıdır? Varsa hangi boyuttadır. Yine devlet ve cemaat veya STK’ ların ilişkileri nedir ve ne düzeyde olmalıdır, sınırları nerede başlayıp nerede bitmelidir. Sizden ricam, tartışırken TkMM’ nin de ilkelerinden olan kimse kimseyi ikna etmek zorunda değildir ilkesini göz önüne almanızdır.
2 / Resul Şahin: Şimdi 17 Aralık operasyonunun neticelerine baktığımız zaman bunun sadece bir yolsuzluk operasyonu olmadığını anlıyoruz. Savcının Fatih Belediyesi ile ilgili açıklamasına bakarsak bağımsız üç konu birbirine ilintilendirilmeye çalışılmış. Ve kamu oyunda bir sansasyon yaratılmaya çalışılmış. Bir diğer husus, dünyanın bir mercisinde bir yolsuzluk operasyonu yapılmış da o ülkeye 100 milyarın üzerinde bir zarara mal olmuştur. Bununla soruşturmanın rutininden dışarı çıktığını anlıyoruz. Bunu savcının bildiri dağıtmasıyla da anlıyoruz, baş savcının operasyondan benim haberim yoktu demesinden anlıyoruz. Soruşturmayı yürüten savcıların bu hareketleriyle baş savcıya ya ‘biz seni dinlemiyoruz ’ ya da ‘ biz dürüstüz ve seni dürüstlüğünden şüphemiz vardı ’ demek istemişlerdi. Biz de her nedense yürütmenin yargıya müdahalesi denince hep hükümet akla gelir. Peki öyleyse HSYK nedir, üst yargımıdır hayır. Bu; yargının yürütme ayağıdır atamaya terfiye, yer değiştirmeye onlar bakarlar. Buda bir yürütmedir ve bu yürütme organına kimsenin ses çıkarmadığını görüyoruz. Üstelik yürütülmekte olan bir davaya müdahale ettiler bu durum yasalara aykırıdır. Bir de masumiyet kar tanesinden bahsedilir; gazeteciler televizyonlarda konuşuyorlar sanıklarında boy boy resimleri ve video görüntüleri yayınlanıyor, bununla yargılayıp suçlu ilan ediyorlar. Sonrada diyorlar ki ‘tabi mahkeme beraat kararı da verebilir’ bu ülkede, bu operasyonun salt bir hukuki operasyon olduğunu kabul edemeyiz. Yolsuzluklar da hiçbir şekilde kabul edilemez, bekleyip mahkemenin vereceği kararı görelim.
3 / Hacı Ormanoğlu: Yeni yıla yeni başlangıçlarla girmeyi umuyorduk ama pekte öyle olmadı doğrusu. Kavgayla başladık ve takım tutar gibi parti tutuyoruz.A partisi veya B partisi bir yanlış yaptığında diğerleri hemen egoları tatmin etmek için vurmaya başlıyorlar.Oysa her şey den önce milli bir duruş olmalı,devletimizin ve milletimizin değer ve çıkarları göz önüne alınmalıdır.Bildiğiniz gibi ülke milyarlarca zarara uğradı ve bu para bizim çocuklarımızın yani geleceğimizin parasıydı.Müslümanların bir birine attığı taşlarla birileri aşağılarda kaleler yapıyor.Sabırlı olma zamanıdır.İki düşünüp bir konuşmak zamanıdır.Bu kadar güzellik yakalanmışken,ufak bir hatadan tüm güzellikleri kaybedebiliyoruz.Bir bakmalıyız,en çok birbirimize düştüğümüzde kimler seviniyor,bu çok önemli.Çok kritik bir dönemden geçiyoruz ,insanların kutuplaştığı bir dönem,bunları aşmamış gerekiyor.Ancak ABD ‘de ikiz kuleler vuruldu,binlerce insan öldü ancak kimse bir damla kan bile görmedi,buna ne demeli.
4 / Mehmet Güleç: 17 Aralık operasyonunu iyi analiz etmek lazım, neler getirdi, neleri götürdü. Bu olaylara nerden bakarsan bak, ahmakça. Örneğin Halk bankası genel müdürünün ayakkabı kutusundaki paraları evde bulundurman ahmakça,17 Aralık tarihine dikkat etmek lazım çünkü bu tarih Tunus’ da ki Arap Baharı’nın başlangıcıdır.Olaylara bakıyoruz; Taki,Halk bankası ve bakan çocukları 3 ayrı olay,14 ay gibi bir süre takip ediliyor ama aynı anda bomba patlatılıyor.Kesinlikle dikkat çekici bir durum ,yani nerden baksanız tutarsızlık ve ahmaklık.Tabi ki ülkede her zaman hırsızlar olmuştur ve olacaktır da.Ancak hükümetlerin görevleri bunlara engel olmaktır.Ancak bunu yaparken de toplumu kaosa sürükleyen hareketlerden de uzak durmak gerekiyor.Bu olayların neresinden tutsanız elimizde kalıyor.Hükümetin politikası ayrı bir dert.Ben şuna inanıyorum 17 Aralık çok büyük bir operasyondu içerden ve dışarıdan çok güzel organize ettiler ve ülkeyi çok geriye götürdüler. Burada çok dikkatli olmak gerekiyor.Ben ülkede her şeyin şeffaf olması gerektiğine ancak devletin bazı kurumlarının da şeffaflık dışında olması gerektiğine inananlardanım..
5 / Talat Aksoy: Korku imparatorluğunu dikte etmememiz gerekiyor. Bu olay da öyle yapıldı. Devletin memurlarında görev yapmama, görevden kaçma ve görevi aksatma gibi şeyler ortaya çıktı. Aksi halde çok daha farklı şeyler ortaya çıkabilirdi. Böyle olunca da kamuoyunda çok daha farklı olaylar baş gösterir. Aynen Hatay’ da yakalanan silah yüklü tır gibi. Bu tamamen gündem değiştirmeye yönelik bir eylemdi. Nitekim öylede oldu. Bu tür olaylar kurumları ve devleti yıpratır, batağa götürür. Ergenekon’da görevini yapan da savcıydı, bu olaylarda görev yapan da aynı savcıdır. Bu savcıyı getirende, götürende devlettir. Tüm bu yaşanan olaylardan sonra bizim vatandaş olarak kime güvenimiz kalabilir. Söz konusu bakanlar olayın hemen başında istifa etselerdi ve başbakan da kendi oğlu dahil durumu devlet denetleme teşkilatına havale etseydi bu hükümet 20025 yılına kadar iktidarına devam ederdi. Bizler hatayı kendimizde ve akıl hocalarımızda aramalıyız, bunlar bizi doğru yönlendirememiştir. Bundan dolayıdır ki yanlış yollara sapıyoruz.
6 / Mehmet Kayabaş: Arkadaşların söylediklerinin çoğuna katılıyorum. Ancak şunu da belirtmeliyim, Türkiye ne zaman bir adım ileriye gitmiş ise 1960-1980 darbeleri ve 28 Şubat süreci gibi hep darbelere maruz kalmış ve kalkınması bir şekilde engellenmiştir. Tabi bu daha çok dış güçlerin oyunlarıdır. Ancak şunu unutmamalıyız ki; hepimiz aynı gemideyiz, batsak da çıksak da bu gemi hepimizindir. Ortadoğu’da ki gelişmelere dikkat etmeliyiz. Gerileyen Avrupa ülkeleri Türkiye’ den nemalanmaya çalışmaktadırlar. Ben tüm bu yaşananları hükümetimize karşı düzenlenmiş bir komplo olduğunu düşünüyorum.
7 / Abdulkerim Avanos: Bütün hükümetler zamanında yolsuzluklar olmuştur. Olaylara yaklaşırken önyargılı davranılmamalıdır. Milli çıkarlarımızı zarara uğratacak eleştiri ve yaklaşımlardan uzak durulmalıdır. İktidarlar değişecekse bu ancak seçimlerle olmalıdır. Bir kaşık suda fırtına koparıp hükümeti devirmeye çalışanların yaklaşımlarını doğru bulmuyorum. Batılı devletler kendi çıkarları doğrultusunda hükümetlerle işbirliği yapar veya onları iktidardan uzaklaştırırlar. Ülkemiz ve bölge ülkeleri bu politika karşısında dikkatli olmalıdırlar.
8 / Mehmet Kıran: Burada cemaatle hükümet arasındaki bir çekişmeden söz ediliyor. Cemaatin içerisinde tüccarları, hamalları ve dış güçlerle irtibatlı hainleri var, ağaları var ve bunlar hükümetimiz için de geçerlidir. Hükümet içinde de kendi çıkarları doğrultusunda hareket edenler olduğu gibi, sayın başbakanımız gibi kefeni boynuna dolayıp ülkeye hizmet etmek isteyenler de bulunmaktadır. Dış devletlerin emellerine hizmet etmek isteyenler de vardır. Bizler bu ülkenin gerçek sahibi STK lar olarak bu grupların içerisindeki pisliklerin temizlenmesi için bunlara baskı uygulamalıyız. Ben bu savcıların yaptıklarını tasvip etmiyorum. Ben cemaatin bölge abisini çağırıp yaşananları kabul etmediğimi belirttim. Ben yirmi yılını bu davaya vermiş biri olarak milletvekillerimize de gerekli uyarıları yaptım. Hepimiz bu ülkeye sahip çıkmalıyız. Hiç kimse bu ülkenin bağımsızlığından ve bayrağından üstün değildir. Hükümetin içerisinde Erdoğan Bayraktar gibi menfaatçiler de vardır. Giderayak söyledikleri emziği ağzından alınmış çocuklar gibiydi. Bunun gibilerinin cezalandırılması gerekir. Türkiye ne zaman bir sıçrama yapacak olsa, dış güçler Türkiye’ nin ayağını kaydırmak istemektedirler.
9/ Abdullah Ataş: tüm bu yaşananlar karşısında iki şey geliyor aklıma; acaba bunlar danışıklı bir dövüşün mü içerisindeler ve bizi mi yanıltıyorlar yoksa, bir kısmı koltuklarına yapışmış yiyip içerken diğer taraf bu durumdan rahatsız oldu ve ‘‘ artık size yeter, birazda biz yiyelim’’ demek mi istiyorlar. Biz de merakla izliyoruz. Yakın zamana kadar yaşanan terör ve anarşi olayları hepimizin malumu. Yine düne kadar kardeşliğin, birliğin ve bütünlüğün sağlanmaya başlandığı bir süreç yaşadık. Ve yine düne kadar dışarıdan aldığımız tankları, topları, uçakları, projeleri hepimiz biliyoruz. Bugün kendi silahlarımızı ürettiğimiz, atılımlarımızı yaptığımız bir süreci yaşıyoruz. Acaba gerçekten önüne geçilmek istenen bunlar mıdır. Yoksa bizi tekrar yönetmeye çalışan vesayetlerin çabalarının sonucumu. Acaba biz toplum olarak bütünlüğü sağlayamayıp ve en ufak bir şeyde ayrışıp, birbirimize düştüğümüz o kriz dönemlerini mi istiyoruz yoksa tüm bunları aşıp birlik ve beraberlik içerisinde yaşamayı mı istiyoruz.
10 / Hakkı Tüver: Türkiye’yi geçmiş yıllarla kıyasladığımızda süper güç olma yolundadır. Çünkü ağır sanayide, dış ticarette, sağlıkta ve ulaşımda çok ilerledik. Tabi Türkiye bir İslam ülkesi ve en güçlülerinden biridir. Böyle olunca Müslüman olmayan süper güçler Türkiye’ nin önünü kesmek istemektedirler. Bence nedenlerden biride Türkiye’ yi durdurma çabalarıdır. Yolsuzluklar geçmiş dönemlerde de çok oldu ve hiç birinin üzerine gidilmemişti. Ancak sayın başbakanın yolsuzluklara son vermek istediğini söylediğini de biliyoruz. Şayet bir yolsuzluk varsa hepimiz karşısında durmalıyız. Bir savcının üstüne haber vermeden operasyon yürütmesi çok düşündürücüdür. Ben bu olayların siyasi bir yaklaşımla yapıldığını düşünüyorum.
11 / Hakan Esen: Ülkemizin içerisinde bulunduğu çok enteresan bir durum var. At izinin it izine karıştığı bir durum yaşıyoruz. Peşinen şunu söyleyeyim; bir yerde kavga varsa iki tarafta da hata vardır. İki tarafta da ve durumdan vazife çıkaran ahmaklar ve geri zekalılar vardır, problemin başlangıcı bundandır. İkincisi bilgi kirliliği var, ezberler var, savcıların yönetmeliklere göre hareket ettiğini inkar eder hale geldik. Bizim bu ezberlerden kurtulmamız lazım. Türkiye bir hukuk devletiyse ve demokratik bir devletse böyle yağma yok. Buradaki konuşmalarda yolsuzlukları meşru gösteren konuşmalara tanıklık ediyorum. Elinizi vicdanınıza koyun; bu nasıl Müslümanlık ve bu nasıl bir din anlayışıdır. Şunu söyleyeyim; ilk gün sayın başbakanımız çıksaydı ve deseydi ki: oğlum Bilal dahi olsa ben bunu halkın karşısına çıkaracağım deseydi ülkemiz 100 milyar dolar kaybetmezdi. Cemaatin içinde paralel yapı var deniliyor. Bu ülkenin aleyhine olacak ve yürüdüğü yolda engel teşkil edecek kim varsa Allah onların bin türlü belasını versin. Hoca efendinin mübahalesine ben de amin diyorum burada. Öncelikle şunu belirtmek istiyorum; burada iki tarafa birden operasyon yapılıyor. Bundan dolayı hepimizin akıllı olması gerekiyor. 2009 da Gülen’ i ve Ak Parti’ yi bitirme planının yarım kalmış versiyonunun farklı kulvarda devam etmesidir. Bu yapılanlar iki tarafı da ortadan kaldırıp ondan sonra kendi yarım kalmış heveslerini hayata geçirmek istemektedirler. Bakın ülkemin uğradığı zarar konusunda her kafadan bir ses çıkmaktadır. Kimi 120 milyar, kimi başka bir rakam telafuz etmektedir. Kaldı ki ilk gün hükümet cephesinden savcılara ve Türk hukukuna güveniyoruz diye bir açıklama gelseydi bu kadar zarar da olmayacaktı. Bu olay dershaneler meselesi ile başladı. Olayların sebebini de burada aramak lazım. Hükümetin bu girişimine karşılık birileri çıkıp dedi ki ‘’siz eğer dershaneleri oluşturan şartları ortadan kaldırmazsanız bunları kapatmanız doğru değildir’’. Ve cemaatle hükümet arasındaki ipler burada gerildi. Bugün Güneydoğu’ da laikliğim teminatı biziz diyen BDP’ nin kadroları cemaatten boşalacak yerlere gelip Kürt gençlerine ’’ asıl bundan sonra sizi gerçek özgürlüğünüze kavuşturacağız ve gerçek eğitiminizi bizden alacaksınız’’ diyeceklerdir.
12 / Hüseyin Sezgin Çelik: Ak Parti kurulduğu dönemde yeni projeye uygun bir şekilde sosyal kitle olarak cemaat uygun bir yapıydı. Ve aralarında doğal bir koalisyon oluşmuştu aralarında. Bunun doğal bir sonucu olarak cemaatte ciddi bir sıçrama yaptı. Ak Parti’ nin sıçramasına da katkıda bulundu. Birbirini besleyen bir süreç devam etti. 2007-2008 deki kırılmalara kadar da devam etti. Hakan Bey’ in de dile getirdiği ’’ cemaatin içinde art niyetliler varsa Allah onların belasını versin ’’ söylemi iyi bir temennidir. Ancak kavga cemaatin içindeki birilerinden dolayı değil, Ak Parti’ nin merkezi ile cemaatin merkezindeki kişiler tarafından yapılmaktadır. Bu bedduacı dildense, sivil irade olarak cemaate şunu söylemeliyiz ’’ sen cemaatsen bir cemaat gibi davran ve fıtratına geri dön, sen böyle daha faydalısın ve böyle ümmetine karşı misyonunu yerine getirirsin’’. İkinci olarak Ak Parti’ ye ’’ iktidar seni yozlaştırır ve kirletir, bu senin için bir fırsattır, kendini yenile’’.diyebilmeliyiz. Bunların dışında bizim 80 yıldır oligarşik, vesayetçi ve her on yılda bir balansa alınan bu sistemden çektiklerimiz hepimizin malumudur. HSYK gibi bir kurumun yerine daha devrimci ve keskin bir akılla bir kurum getirilmiş olsaydı beklide bunlar yaşanmamış olacaktı. Demek istediğim darbe kurumlarıyla da yüzleşmek gerekmektedir. Yolsuzluk meselesine gelince, henüz hiçbir şey tam olarak netleşmiş değildir. Makedonya’ daki üniversite rektörünün açıklamalarını önemsemek lazım. Yolsuzluk yapılmış olması kuvvetle muhtemeldir, çünkü iktidar olmanın doğasıyla lakalı bir durumdur. Bizler sivil iradeyiz ve bu iradenin içinde de mütedeyyin insanların, bizim kazanımlarımız içimizden kim çıkarsa çıksın muhayyerse onun karşısında olmayı becerebilmeliyiz.
13 / Muharrem Güneş: Ben bu halkın askeri darbelere ve vesayete karşı son seçimlerde ve referandumdaki zeki duruşunu nasıl ortak bir akılla söyleyebiliyorsak, bu olayda da aynı insanlar iradelerini ortaya koyabilirler. Mesele sadece bir yolsuzluk veya bir hesaplaşma değildir. Olayın hangi noktalara getirildiğini tarafların yazarlarından çok net anlayabiliyoruz. Bir ilahiyatçı olarak şunu söylemek istiyorum; bir şeyin mübahale olabilmesi için iki tarafında beddualaşmaya razı olması gerekir. Ancak burada tek taraflı ve karşı tarafı zan altında bırakan bir durum söz konusudur. Biz enerjimizi birbirimize karşı kullanmamak için geçmişte yaşanan bütün olaylarda sessiz kaldık Mavi Marmara’ da vurulanlar şehit değildir dendi, Furkan Doğan benim kucağımda şehit düştü ben ona nasıl şehit değildir diyebilirim. Otoriteden izin alınmalıydı vs. gibi şeyler ortaya şunu çıkarıyor; hükümet başlangıçtaki noktadan farklı bir noktaya doğru evrildi. Ümmetçi bir yapısı var, dünyadaki bütün İslami hareketleri kucaklayan ve oradaki zulümleri kınayan bir irade ortaya koyuyor. Cemaatte bu durumu bir türlü sindiremedi. Hükümetin bu tutumundan vazgeçmesi gerektiğini söyledi ve milli görüş kimliğine dönmekle suçladı. Mevcut durum devlete paralel yapının sen benim kontrolümde olacaksın demesinden başka bir şey değildir. Bunu şundan anlıyoruz; son seçimlerde başbakana çarşaf liste verilmiş ve şu kadar insan alınacak denmişti. Bunun en bariz örneği Mümtazer Türköne’ dir. Siz kim oluyorsunuz da beni mülakata çağırıyorsunuz demişti Ak Parti’ ye. Yani ipler elden çıkmaya başlayınca saflar netleşmeye başladı. Burada şunu da sormak isterim; Zaman Gazetesi’ ne manşet yapılmayan haberler neden Todays Zaman’ da yapılıyor. Bediüzzaman’ ın talebelerine münafık denilen bir tutum söz konusudur. Hoşgörünün dilde bilinen yerine bizlerde layık olmaya çalışsak çok iyi olur diye düşünüyorum.
14 / Ersin Eryılmaz: Emperyalistlerin nazarında Türkiye kendi haline bırakılmayacak kadar önemli bir ülkedir. İslam dünyası açısından da çok önemli ve stratejik bir konumdadır. Bu sebepten dolayı kimse Türkiye’ nin bağımsız adımlar atmasını istemez. Cumhuriyetin kuruluşundan beri yönetime siyaset mühendisliği ile müdahaleler yapılmış, yön verilmiş ve belirli bir istikamette tutulmaya çalışılmıştır. Gezi olayları ne kadar parktaki ağaçları korumak adına ortaya çıktıysa, bu soruşturma da o kadar bir yolsuzluk soruşturmasıdır. Ak Parti yolsuzluk yapar mı yapar, birçok yerde ’’örneğin Elazığ Belediyesi gibi’’ bu tescil edilmiştir. Herhangi bir insanın kendi malının yolsuzlukla çalınıp çırpılmasına rızası olabilir mi. Ortada bir siyaset mühendisliği olduğu kesindir. Bu işte kendimize kardeş olarak gördüğümüz bir cemaat var, amelelik yapmaktadırlar ancak bilerek mi bu işin içindeler onu bilemiyorum. 11 Eylül olayları oldu ve El Kaide’ ye mal edildi, onlarda bunu sahiplendi. Ancak bu bir CİA ve MOSSAD operasyonu idi. İslam coğrafyası üzerinde gerçekleştirilecek bir takım operasyonlara zemin hazırlamak ve insanların zihninde bir algı oluşturmak için yapılmış bir eylemdi. Sadece o gün Yahudi iş adamlarının İkiz Kuleler’ e gitmemiş olması bunun en somut delilidir. Ben bu operasyonunda Türkiye’ nin bağımsız hareketlerini engellemeye yönelik emperyalist ve siyanist bir operasyon olduğunu düşünüyorum. Böyle bir operasyonda da cemaatin içine yerleştirilmiş bir takım güçler Türkiye’ nin ekonomisine, bağımsız hareket etmesine bir sekte vurmak için kullanılıyorlar diye düşünüyorum. Bu Türkiye’ yi ve iktidarı sarsma girişimidir. Ve bundan sonra yapılacaklar için bir zemin oluşturabilir. Fakat ben bu operasyonun hükümetten çok cemaate zarar vereceğini düşünüyorum.
15 / Süleyman Akay: 12 yıldır güçlü bir Ak Parti iktidarı, güçlü ve büyüyen cemaat ile üçüncü güç olarak ta milli görüş cemaatinin bu işin içine çekilerek toptan temizlik hedefi var gibi geliyor.
16 / Murat Özekinci: Üzülerek söyleyeyim ki burada adı geçen AK Parti, cemaat, milli görüş kim olursa olsun bu gruplar biziz. Bunlar müthiş derecede ayrıştırmaya yöneliktir. Bizim burada konuşmamız gereken bu operasyonu yapanlardır. Dış güçler dediğimiz bu yapılanmayı nasıl dışarı atabiliriz, bunu konuşmalıyız. Dış güçler derken bunun adı cemaat olmamalı, AK parti olmamalı, onların içerisindeki uzantıları kastediyorum. Yanlış yapanları şahıslar üzerinden değerlendirmek gerekir. Genelleme her zaman için yanlıştır.
17 / Yunus Genç: 17 Aralık operasyonu aslında 1980 den beri devam eden operasyonların bir devamıdır. Her seçim dönemi yaklaştığında bu tür operasyonlar yapılmıştır. Burada sanki iki grup karşı karşıya gelmiş gibi gösteriliyor. 80’ den bu yana sen – ben kavgası yapan bir ülkeyiz. Darbelerle gözümüzü açtık, enflasyon canavarıyla boğuştuk, terörü yaşadık ve geleceğimizden şüphe ederek bu günlere kadar geldik. Halk Bankası’ nın yüzde 75’ lik hissesi yabancı sermayenindir. Yabancı sermaye de her sene Aralık ayının 10’u ile Ocak’ ın 5’i arasında Türkiye’ deki bütün sermayesini çeker, bunun nedeni de Noel’ dir. operasyon yaşanmadan önce Türkiye’ deki iş adamları tarafından çok büyük miktarlarda döviz satın alındı. Borsada bir buçuk milyar dolara yakın para gitmiştir. Halk bankasının hisseleri 261 milyar dolardan 249 milyar dolara gerilemiştir. Bunları düşündüğünüz vakit olay ortaya çıkıyor. Aslında çok büyük bir ekonomik kayıp yok ama operasyonun amacı çok büyüktü. Amaç Türkiye’den bir gece de milyarlarca doların gitmesi ve çok büyük ekonomik buhranların yaşanmasıydı. Bir arkadaşım Zaman Gazetesi’ ni iptal etmek için arıyor ve ona neden diyorlar, arkadaşım ’’ biz hoca efendiyi, alim, ulema ve değerli bir insan olarak biliyoruz ama hoca efendinin siyasette işi olmaz, olursa dinle işi olmaz deyip işi bitirmiştir.
18 / Siracettin Sarı: Meselenin siyasi yönüne ağırlıklı olarak bakmak gerekir. Türkiye’ ye geçmişten günümüze kadar baktığımızda şeffaflıktan çok uzaktır. Hep bunu söyledik. Dün mağdur olan, iktidar olduktan sonra eğer devleti sahiplenmeye kalkarsa, devleti hırsızlık ve yolsuzluklardan arındırmazsa o da dümenin bir parçası haline gelir ve ona dönüşür. Ak Parti demokratikleşme yolunda hep ikircikli davrandı ve cesur davranmadı. Örneğin askeri vesayetin geriletilmesi, karanlık güçlerin vesayetinin kırılması, bir kısmının ekarte edilmesi ve buna bağlı olarak yargı alanında atılan kimi adımlar çok iyi ama yapılan düzenlemeler sonuç getirmedi. Sonuç gelmeyince de pusuda bekleyen güçler bu açıklardan yararlanmaya çalıştılar. Her siyasi parti doğal olarak seçim hesapları yapar. Dün birlikte hareket edenlerin bugün birbirlerine kılıç çektiklerini görüyoruz. Bu durum çok olumsuz ve yanlıştır. Eğer gerçekten bir hırsızlık ve yolsuzluk varsa hükümetin bunun üzerine gitmesi ve topluma bir güvence vermesi gerekirdi. Bence hükümet olaylar karşısında yanlış refleksler gösteriyor. Olayların başlangıcında ucu nereye varırsa varsın, üzerine gidilseydi ve hukuku harekete geçirseydi sonuç böyle olmadı.
Resul Şahin: Ak Parti hükümeti ile birlikte ben Müslümanım diyenlerin kazanımları çok oldu. Laikçiler ve ulusalcılar da çok karşı çıkıyor ama onlarda kazandı. En bariz örneği ben çapulcuyum diyen adam sermayesini 17 kat arttırmış tarih tekerrür eder diyorlar, oysa ibret alınsa tekerrür etmezdi. Bir kavgayı iki kişi başlatır ama yüz binler devam eder. Hiç biri de düşünemez biz oyuna mı geliyoruz diye. Müslümanlar arasında bir kavga başladığında bize düşen Cemel Vakası’ ndaki Basra müftüsünün rolünü oynamaktır.
Hakan Esen: Şu anda cemaati hedef gösteren bir yapı var, bu çok çirkin ve yanlıştır. Adeta gökten bir taş düşse veya ay tutulsa cemaat yaptı deniliyor. Bu toplu ezberlerden ve önyargılardan kurtulmamız lazım. Cemaat dediğiniz hepimiziz. Bu güzel gelişmelerin önüne engel koymak isteyen rabbim onların heveslerini kursağında bırakır inşallah. Bir şeyi yapmayalım, şeytanlaştırmayalım, ayrıştırmayalım, güçlüden yana olmayalım. Daha düne kadar cemaatin kapısında yatıp kalkan ne kadar tanıdığım varsa ağız dolusu küfürlerle cemaate saldırıyorlar bu ne ikiyüzlülüktür. Bir cemaatte birileri hata yaptı diye ondan istifade edip, bütün iyi yaptıklarım bana, kötü yaptıklarım da cemaate denildi.
Mehmet Güleç: Tabi bu algılar çok önemlidir. Biz bu işin su taşıyanı olmalıyız, benzin taşıyanı değil. Hele ki sivil toplum örgütleri ve kanaat önderleri bu işi kesinlikle üuç noktalara taşımamalıdırlar. Biz toplumun aynı tarafında olan insanlarız. Özellikle Müslümanlar bu konuda daha akıllı olmalı ve öyle davranmalıdır. Taşıdığımız su da buzlu olmalı ki bu ateş bir an önce sönsün.
Memet Şekerci: Bizim liderleri çok büyük pozisyonlarda görmek, günahsız, hatasız görmek gibi bir hatamız var. Şu andaki cemaat-Ak Parti çatışmasında yapılan hataları yüksek sesle bağırsaydık bu anlar yaşanmamış olacaktı. Her iki tarafında asıl problemi hata yapıldığı zaman hep bunun arkasında bir hikmet aramalarıdır. Olaylar bu aşamaya geldikten sonra her iki tarafta temkinli davranıp, oturup konuşmalıdırlar. Lider konumdaki insanların hataları çok kalay telafi edilmez. Her iki tarafta sakin, birbirine cevap vermeden ama içlerindeki kötü unsurlar varsa da bunları mutlaka temizlemelidirler.
Muharrem Güneş: Kabine değişikliği yapıldığı zaman Teknoloji Bakanı veda konuşmasında güzel bir cümle kullandı. Dedi ki ‘‘ben şuna inanıyorum bir kişi devletine hizmet etmek amacıyla bir makama oturduğu zaman, cemaat, ideoloji ne varsa onu bırakıp öyle gelmelidir ve ülkenin bütün vatandaşlarını eşit görmelidir.’’ Dolayısıyla bugün bu ülkede paralel bir yapılanma var deniliyorsa, ateş olmayan yerden duman çıkmaz diye düşünüyorum. Bu durum hakikaten beni endişelendiriyor. Aynen geçen gün Kayseri’ de Furkan Doğan’ ın şehadetiyle ilgili açılan davada savcının söylediği ‘‘giderken bize mi danıştınız, biz mi size gidin dedik, gidip orada öldürüldünüz’’ demesi gibi. Bu işin külfetini paylaştık, nimetlerini de paylaşalım dendiği zaman başbakan bu işin farkına varmalıydı ve içlerindeki bütün pislikleri temizlemeliydi.
ÖNERİLER
ORTAK SONUÇ
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
80 den fazla sivil toplum örgütüne E-Mail, SMS, Sözlü ve Çağrı Pusulalarıyla haber verildi.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
5 milletvekiline E-Mail ve SMS atılarak toplantı hatırlatıldı.
MEDYA İLE
İldeki neredeyse tüm yazılı ve görsel basın davet edildi, 3 TV kanalı katıldı.
KATILIMCILARLA
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Elazığ kMM Girişimcisi Ercan Sözüer ve Salih Çetin