YER: SAİT TANIŞ KÜLTÜR MERKEZİ
TARİH:01/03/ 2013
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1/ Sakarya Adalet Girişimi- Muharrem Demircan
2/ Sakarya Romanlar Derneği- Orhan Tanyel
3/ Şehir Sakinleri Hareketi- Necati Mert
4/ Değirmen Dergisi- Rüstem Budak
5/ Sakarya Kültür ve Doğa Varlıklarını Koruma Derneği- Osman Zor
MESLEK ODALARI Katılım Olmadı
SENDİKALAR
1 / Eğitim- İlke- Sen – Beytullah Önce
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 Şaban Günel
4/Veysel Saka
5/Kemal Vardal
6/Osman Karagüzel
7/Muzaffer Narman
GÖZLEMCİLER Emre Durmuş
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
BELEDİYE BAŞKANLARI
DİĞER KATILIMCILAR
1/ Sacide Uras
2/ Zehra Bilir
3/ Fatma Taştan
MEDYA
MODERATÖR: Faik Bostancı
1/ Muzaffer Narman: Kadına şiddetin türkiyeden aşağı kalır yanı yok. Kadının biyolojik olarak erkeğe karşı zayıflığından da kaynaklanıyor. Tek çözüm kadının erkeğin masküler gücüne ulaşması gerekiyor. kadının erkeğe yaklaşması, kendini geliştirmesi ironik yaklaşım. Kadına yönelik şiddeti engelleyecek şeyler gündeme gelmiyor. Genel olarak şiddet oluştuktan sonra neler yapılması gerektiği noktasında çalışma yapmak gerekiyor. tedbirler; buton, ceza vs. şiddet olduktan sonrası içindir. Şiddet olmadan önce tedbirler alınmadığı sürece bazı şeyleri azaltabiliriz. O da yok. Geçtiğimiz günlerde gizli kamera görüntüsü vardı. Eski kocası kadını 8 yerinden bıçaklıyor. Adamı yakalıyorlar. Savcılığa çıkıyor. Adam salıveriliyor. İnanamadım. Kamera ile tesbit edilmiş ceza nasıl olurda böyle yaklaşılıyor. Şu anda temel amaç için yapı kurulum çabaları yok.
2/ Osman Zor: evlilik bir akittir. Değer katmanlarına göre bunun değeri var. kişi özgürlüğünü öne alalım derken asli değerlerden uzaklaşılıyor. Evlilik müessesesinin bir onayı gerekiyor. belediyeler bu onayı verirken neye göre veriyor. Artılar eksilerin ne olduğuna dair bir çok kitaplar var. evliliğe hazırlananlara 3 er kitap okuma tavsiyesi olmalıdır. Şiddetin tamamen ortadan kalkması için hazırlıklı olunması lazım. İnsan üretene diploma lazım. Hazırlananlar sınva atabi tutulmalıdır. Akiti imzalamalı ve öyle evliliğe başlamalıdırlar.
3/ Kemal Vardal: Günlük hayatımın her alanında olan bir gerçeklik şiddet. Okumuş- okumamış fark etmiyor. Dünyanın neresinde olursa olsun şiddet sonlanamıyor. Nice kitap okuyanların şiddeti yine yaşıyor. Din ve ideolojide fark etmiyor. İslamcı- solcu fark etmiyor. Türkiyede şiddet oranı çok yüksek. Okumamış olanların kadınlarına daha az şiddet uygulandığı da gözlemleniyor. Kadının kendisi bu şiddetin sebeplerinden biri. Erkek çocuk doğduğunda sevinen kadın. Erkek çocuğa şiddet uygulayarak şiddete yönelten yine kadın. Avrupadan asyaya şiddetin her yerde vakidir. Nasıl düzeltilebilir? Dünyadaki diğer şiddet alanlarının azaltılması ancak mümkün olacaktır. Şiddet şu anda açıklanabilir bir olgu haline geldi. Hiçbir kadın “eşim beni severde döverde” dememelidir. Çocuklarını da bu bilinçle yetiştirmesi gerekir.
4/ Necati Mert: Şiddet her yerde var. kadınla sınırlı bir konu değil. Çocuğa, düşünceye, çevreye her şeye şiddet var. her yerden kaldırılması gerekiyor. Eğitim şiddete çare değildir. Şiddet uygulayan ortamdan şikayet ediyorsak eğitim ile oluşan bir ortamda yaşıyoruz. Şiddetsiz bir ortam ancak devlete muhalif kesimler tarafından ancak bu ortam inşa edilebilir. Şiddeti cop, dayak, katletme ile sınırlamamız gerekiyor. Daha gizli alanlarda şiddet bulunuyor. Bir yazının başlığı şöyleydi. Yeni anayasanın yorumu: insan olacaksın. Burada şiddet var. Demokrat olacaksın denildiğinde demokrat olunamayacağı gibi insan olacaksın demekle de insan olunamaz. Lanet olsun insan olmayacağım diyesiye geliyor. Adalet Ağaoğlu, ben faşizmi öğretmenin öğrencisine bakışında bulabilirim. Demişti. Faşizm o değildir, bu değildir, üzerinden tarif yapmaya çalışmıştı. Günlük hayatımızdaki faşizmi ortadan kaldırmadıkça büyük olanı ortadan kaldıramayız. Amerika eski dış işleri bakanı Condolizza rice veya İsrail kuruculardan olan Golda meir’i kadın olarak değerlendiremeyiz. Düğün evi masrafları kadının cinsel meta olmasına sürükleyen algı vardır.
5/ Veysel Saka: Süreçte kategorileşme var. Birinci derecede kadına şiddet ise onlar adına konuşamam. Anlatabildiğim kadar şeklini anlatamam. Kendi uyguladığım şiddetten bahsedebilirim. Şiddet kategorileştirdiğimizde muktedirlerin uyguladığı şiddeti meşrulaştırırız. Eşitlikçi, paylaşımcı bir yaklaşım olmalıdır. Evde, okulda, askerde şiddet görmüşüm. Kategorileştirmeden her boyutuyla karşı çıkarak ifade etmeliyiz.
6/ Beytullah Önce: Şiddetin sadece evle sınırlı kalmadığına ve yaşamın her alanında şiddetin var olmaktadır. İnsanın insan üzerinde tahakküm kurmasının, onun haklarını ve özgürlüğünü baskı, şiddet ya da mecbur bırakma yolu ile gasp etmesinin, onun izzet ve onurunu çiğnemesinin kabul edilebilir yönü olamaz. Bu bağlamda kadına yönelik her türlü sözlü ve fiili şiddeti sonuna kadar eleştirmek gerekiyor. Yaradılışı itibariyle eşit cins arasında kendine güç bulanın zayıf gördüğünü ezmesi doğru değildir; lakin meseleyi sadece ölümcül sonuçlara yol açan ev içi şiddet parantezine de sıkıştıramayız. Sorunun görünmeyen yüzünde kadına yönelik şiddetin birçok boyutu vardır.
Sorunun sadece Türkiye'yle sınırlı değildir, emeğinin karşılığı hak ettiği oranda verilmeyen kadınların, sokakta yaşamaya terk edilmiş kadınların, açlık ve savaş ortamlarında mağdur edilmiş kadınların da siyasi ve ekonomik düzenlerin şiddetine maruz kalmaktadır. Bugün binlerce kadın sokakta yaşamaktadır. On binlerce kadın ise köleliğin ve şiddetin en insafsız biçimine maruz kalarak devlet denetimdeki genelevlerde hayatsız bırakılmaktadır. Yine insanların açlık, sokakta kalma gibi korkularla tehdit edilip asgari ücretle çalışmaya mahküm bırakılmasıyla en çok kadın emeğini sömürülmektedir. Bu da ekonomik düzenin insana yönelik şiddeti kabul edilmelidir. Irak,Afganistan, Suriye ve diğer ülkelerdeki çatışmalar, işgaller ve savaşlar da yine en çok kadınları etkilemektedir. Böyle bir sistemde devletin kadınlara yönelik şiddeti sadece evle sınırlı tutup, 'kadına özgürleştirmekten' bahsetmeleri ve kendilerini kurtarıcı gibi lanse etmeleri de ayrı bir rezalettir. başörtüsü yasağını da kadına yönelik şiddetin başka bir boyutunu oluşturmaktadır.
7/ Şaban Günel: Şiddetin kaynağı devlettir. Şiddetin kaynağı tvler değil. Paranın, iktidarın şiddetini örtbas etmek için bugünler ihdas ediliyor. Aile içi şiddet öne çekiliyor. Üstelik 8 mart dünya emekçi kadınlar günüdür. Hayattaki tanıklıklarımız sorunu açıklamaya yetmez. Gazeteci arkadaşlar şaşırmışlardı. Bayram sabahları- akşamları dövülüyorlardı. Düğün dernek akşamları sabahları öldürülüyordu. Emsallerinden aşağı kaldığını hissettirdiklerinde dövülüyorlardı. Herkes hayatı gizliyor. Bayramlıklar tedarik edilememişlerdir. Emsallerinden aşağı kalmıştır kadınlar. Yaşadığımız hayatta kadınlar eşini dövüyor. Devletten bir şey istediğimde dövülüyor. Baba eve gittiğinde bir şey isteyen kadını, kadın bir şey istediğinde çocuk dövülüyordu. Daha fazlasını isteyeni döveceksin. Başka bir şey istediğimde dövülüyorum. Bunu devletten öğreniyorum. Kitap okuyarak kadına şiddet azalmaz. Bir yazar şiddet olmaması için kadının çalışması gerektiğini söyledi. Şiddet görmemesi için varlık olması yetmiyor mu? Rehabilitasyona ihtiyacımız var. Kitap okuyarak güç gücünden emin olduğunda güce başvurmaz. Erkek güçsüzlüğünden dolayı kadını dövüyor. Kadına eş ve çocuğa bakarsan şiddet görürsün ama patrona bakarsan şiddet görmezsin anlayışı kadın zihniyetine sokulmak isteniyor. Topluma yapmayın veya yapın verilerini dikkate almamız lazım.
8/ Osman Karagüzel: Kadına şiddeti tek başına lamayı red ediyorum. Erkeğin kadına şiddeti, kadının erkeğe şiddetinden az değildir. Sadece kadına yönelik olması meseleyi anlaşılmaz kılıyor. Anne- babaların çocuklara, çocukların anne babalara, doğaya büyük bir şiddet var. kadın erkek eşitliğini red ediyorum. Birbirine zulmetmeyi doğurmaz. Farklı hal, durum içindedir insan. Sömürgeci kesimlerden gelen bu tanımlar zihni bulandırmaktadırlar. Birbirine incitmede eşitlik vardır. Kimse birbirine eşit değildir. Köylerde kadına yönelik şiddet sanıldığından azdır. Bir insan neden kadını neden dövüyor? Bu şiddete yönelten sebepleri görmek lazım. Anne rahmine düştüğünde itibaren cenine dokunulamaz. Kadına ticari meta, cinsel meta olarak yerleştirildi. Bir evde birden fazla reis olmaz. Evde erkek reis olmalıdır. Dışarıda çalışmak yerine evde çalışma tavsiye edilebilir. Namus cinayetleri namusu kötüleme var. kadın ne yaparsa yapsın karışma denilmek isteniyor. Asgari 5 çocuk olmalıdır.
9/ Sacide Uras: kadına şiddete hayır sloganı üzerinden her şey konuşuluyor. Ama erkek konuşulmuyor. Devlet halkına şiddet uyguluyor. Şiddet hiyerarşisi toplum ve devlet düzeyinde devam ediyor. Kadın evde ve dışarıda erkekle aynı durumları paylaşıyor. Devletin yapabileceği şeyler vardır. Reklâmların payı da var. Reklâmların her boyutunda istenen, arzulanan kadın rolü veriliyor. Bu da kadının kadına şiddetini doğuruyor. Kadına sürekli rakip gösteriliyor.
10/ Zehra Bilir: Parçadan bütüne doğru bir akış içinde yerini bilmek gerekiyor. Türkiye ve dünya çapında şiddet artmaktadır. Yap boz bir parçasını görmezden gelemeyiz. Sadece fiziksel olarak görmemeliyiz. Batıda kadınlar daha farklı şiddet sorunları yaşamaktadır. Din, dil, ırk ayrımlarını gözetmeksizin sorunu görmek gerekiyor. Yaşamak sadece erkeğin ya da kadının değil. İster insani ister İslami olsun süreçte kadın ve erkek karşı karşıya görülüyor. Çatışma varmış, olması gerekiyormuş gibi ortaya konuluyor. Sürece objektif olarak bakmamız gerekiyor. Her toplum, din ve dilden insanların konuşması gerekiyor.
11/ Orhan Tanyel: Fiziksel şiddete değinmek istiyorum. Kadının karnında sıpayı, sırtında sopayı eksik etmeyeceksin zihniyeti devam ediyor. Bu anlayış şiddeti besliyor.
12/ Muharrem Demircan: Daha çok şiir mi roman mı yazılmıştır. Kadının şiddeti daha eski. Psikolojik harpten kötü bir durum. Kadın noktasında hak arayanlar muhalif kesimlerden oluşmaktadır. Bu süreçten kim daha kazançlı çıkıyor. Devlet. Çünkü hedef devlet olmaktan çıkıyor, halk birbiriyle uğraşıyor. Şiddet ne zaman doğar. Kapitalizm faşizm ve şiddet bir birini besliyor. Şiddet görüngüleri kapitalizmin eseridir. Toplumu nasıl algılayacağımıza dair genel veri kalmadı. Bu zamanla devlet algımızı bozulmaya sebebiyet vermektedir.
13/ Rüstem Budak: Erkeğin ve kadının birbirini tanımlamalarına bakmak lazım. Bu tanımlamalar mülkiyetleşme oluşturuluyor. Bekarsa aşk, evli ise namus üzerinden mülkiyetleştiriyor. Sevdiği için adandığı için kadının başka bir yere geçmesi mümkün değildir. Evli ise boşandıklarında ise erkek kadını yine kadını eşi olduğunu düşünüyor. Akit bitse bile evlilik son bulmamış gibi davranılıyor. Kadına hayat hakkı tanınmıyor. Erkek evlense bile kadına bu hakkı tanımıyor. Özellikle namus cinayetleri kültür açısından önemli yere sahiptir. Bunu uygulamayan aileye yaşam hakkı verilmiyor. İnsanlar namuslarını temizlemediler diye dışlanıyorlar. Şehirleşme modernizm değişimler süreci etkilemiyor.
ÖNERİLER
Öneri Olmadı
ORTAK SONUÇ
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
25 sivil toplum örgütüne duyuru yapıldı. E- mail, mesaj ve telefon ile ulaşıldı.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Sakarya Milletvekilleri Hasan Ali Çelik- Ayşenur İslam- Ali İhsan Yavuz- Ayhan Sefer Üstün- Münir Kutluata- Engin Özkoç
MEDYA İLE
Sakarya ilinde faaliyet göstermekte olan ulusal basın temsilcileri ve yerel basın mensupları davet edildi.
KATILIMCILARLA
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ Rüstem BUDAK- SakaryakMM Girişimcisi
02.03.2013 Sakarya kMM Toplantı Tutanağı
previous post