YER: SAİT TANIŞ KÜLTÜR MERKEZİ
TARİH:04/05/ 2012
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1/ Ada Fikir Kulübü-Şadi Tanış
2/ Sakarya Gönüllü Eğitimciler Derneği- Rüstem Budak
3/ Sakarya Dayanışma Derneği- Muharrem Demircan
4/ Feta Girişimi- Menderes Daşkıran
5/Özgür Yazarlar Birliği- Beytullah Önce
6/ Nesrin Gümüş- İHD
7/ Şehir Sakinleri Hareketi- Necati Mert
8/ Turgay Etçibaşı- MAZLUMDER
9/ Murat Aladağ- Mavera-Der
MESLEK ODALARI Katılım Olmadı
SENDİKALAR Katılım Olmadı
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1/ Şaban Günel
2/ Yusuf Yavuzyılmaz
3/ Veysel Saka
4/ Ömer Yaşar
5/ Osman Karagüzel
GÖZLEMCİLER
1/Emre Durmuş
2/ Emrah Kirişçi
3/ Zülal Ünlü
4/ Dursun Ali Arslanoğlu
5/ Mustafa Kubilay
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
1 / Ali İhsan Yavuz
2/ Hasan Ali Çelik
BELEDİYE BAŞKANLARI Katılım Olmadı
MESAJ YOLLAYANLAR
DİĞER KATILIMCILAR
MEDYA
MODERATÖR: Rüstem BUDAK
KONULAR
GENEL KONU: Darbelerle Yüzleşme(27 Mayıs- 12 Mart- 12 Eylül- 28 Şubat- 27 Nisan)
1- Kemal Vardal: 1960- 71-80- 28 şubat, 27 nisan darbesini görmüş yaşamış birisiyim. Aile olarak bu süreçlerden direkt olarak etkilendim. 7-8 yıl cezaevinde kaldım. 1971 istanbula taşındık. İstanbula taşındık. Orada Türkiye kominist partili olmamdan dolayı ailece tutuklandık. 80 darbesinde 5 yıl cezaevinde kaldım. Mağdur olduk. Türkiye kominist partisi üyesi idim. Darbelerin topluma acı-ızdırap verdiği ve ülkeyi geriye götürdüğü kanaatindeyim. Bu ülkede solcular, Müslümanlar, aleviler, Kürtler eziyet gördü. Bu ordunun türk halkına düşman olduğu kanaatindeyim. Bizim ordu bir tek askerliği bilmiyor. Politikadan anlıyor, siyaset yapıyor, ülkeyi dizayn ediyor, her şeyin en iyisini onlar biliyor. Bu bilmenin sonucunda vatandaşı adam yerine koymuyor, parlamentoyu yok sayıyor. 28 şubat ta başbakana ağız alınmayacak küfürler ettiler. Ordu hep ne yaparsam yapayım bana dokunmayacaklar diye düşünmeye başladılar. Hiçbir şeyi gizleme gereği bile duymadan halkı aşağılık bir şekilde ezdiler. Mutlaka bir düşman yaratıyorlar, buluyorlar. Solcular, Alevilerin, Müslümanların suçları da bulunmaktadır. Müslümana bir şey yapılırken solcular ses çıkartmıyor, destekliyordu. Solculara bir şey yapılırken Müslümanlar ses çıkartmıyorlardı. Herkesin oturup kendilerini gözden geçirmeleri lazım. Yüzleşme ve hesaplaşma anlamında çok mesafe alındığı düşüncesindeyim. Bu sürece kimsenin engel olamayacağını düşünüyorum.
2- Yusuf Yavuzyılmaz: darbe kuşağını 1960 ile sınırlandırmamak lazım. Bu toplumun siyasal geleneğinde neden böylesi darbelere zemin hazırlayan algılama biçimi var. Türk siyasal aklı nasıl oluyor da böylesi darbe sürecine destek veriyor? Sivil- askeri bürokrasinin tavrı anlaşılır bir şey. Toplumsal zeminde neden darbeler kabul görülüyor? Ortaasya’dan gelen devlet geleneği var. Emevi geleneğinden aldığı dini tahakküm, Bizans’tan aldığı otorite ve Anadolu toprağında her 10 yılda bir ortaya çıkan isyan geleneği var. Osmanlı geriye çekilirken bu sürecin bayraktarlığını ordunun yapması, ardından yeniçeri geleneğinin toplumsal zeminde kurduğu ilişki orduyu sürekli gündemde tuttu. Yeniçerilerin hem ulema, hem de toplum ile ilişkileri iyi idi. 2. Mahmut’a gelindiğinde şu görüldü. Değişim için bu orduyu değiştirmek lazımdı. Yine orduya dayanıldı. Cumhuriyet dönemi asker algısı bu dönemde oluştu. Buna bağlı olarak Tanzimat bürokrasisi çok başarılıdır. 1950- 60 arası dönemde iktidar alanının elden kaydığı düşünülerek bunu sağlamanın yolları arandı. Mgk ve benzeri tüm yapılar o dönemde kuruldu. 12 Eylül referandumuna kadar mgk türkiye’de her şeye müdahale eden bir yapı var. Sivil iktidar kontrol ediliyordu. Bu süreç şu sonucu da doğurdu. Askeri yapı göz önünde olmadığı için tartışılmadı. Ama sivil iktidarlar hep tartışıldı ve itibarsızlaştırıldı. Ordu ise güven sıralamasında ilklerde yer aldı. Orası hep temiz gözüktü. Siviller ise kirli gözüktü. Çevreden gelen dindar- muhafazakâr kesim Kemalist elitin yerine geçme durumu olursa hayal kırıklığına uğrayacağım.
3- Osman Karagüzel: darbelerle yüzleşmede istiklal mahkemelerinden itibaren tümünün soruşturulmasından yanayım. Menemen, hatta 31 mart vakasına kadar Müslümanların baskı altına alınmasının bahanesi kılınan olaylar araştırılmalıdır. 60 öncesi dönemin failleri hayatta değil yalnız şu faydası olacaktır: yıllardır yalan tarih ile insanların baskı altına alınması engellenir. Örneğin menemen vakası her yıl baskı unsuru olarak kullanılmaktan kurtarılmış olacak. Eğer gerçekten öyle ise kabul edilmiş olacaktır. Kara lekelerin, günlerin aydınlatılmasından yanayım. Yeni anayasada bir daha böylesi olayların gerçekleşmemesi için anayasal teminatın gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Hukuki altyapı oluşturulmalıdır. Açık, net olarak belirtilmelidir. Darbelerin bütün tarafları ele alınmalıdır. 28 şubat darbesinin en önemli ayağı basın idi. Sonra stkların çok büyük destekleri oldu. uğur mumcu suikastinde olduğu gibi pskolojik baskı aracı kılınan olayların failleri ortaya çıkarılmalıdır. Yine hiçbir yetkisi olmadığı halde 28 şubat sürecini kurumlarında uygulayan rektörler, müdürler de soruşturulmalıdır. Koltuğunu birinci sıraya koyarak uygulayan imam hatip lisesi müdürleri tanırım. Elbette ki herkesin yargılanıp cezalandırılmasının mümkünü olamaz. Ama en azından iade-i itibar sağlanmalıdır. Ordu kavramını yıpratmamalıyız. Kurumu değil içindeki insanları yargılamalıyız. Darbeye karşı idari ve yargı denetimi sağlanmalıdır. CHPnin artık dönüşmesi gerekmektedir. Dedelerimin yaptıklarından sorumlu değilim diyebilmelidir.
4- Veysel Saka: Toplumsal yüzleşme önemli bir durumdur. Toplumsal hafızamızı Osmanlıya kadar götürmemiz gerekir. 1915 olaylarını içine olan bir yüzleşme olmalıdır. Toplumsal ihtiyaçların bu süreçleri zorunlu kıldığını düşünüyorum. Darbelere karşı sivil, demokratik anlamda gerçekleri ortaya koyacak vicdani muhasebeyi yapmak gerekiyor. 12 Eylül referandumunda 2 seçenek vardı: evet veya hayır. Üçüncü bir seçenek yoktu. Günümüzde siyasi partilerde seçimler var. Tek liste, blok listelerle demokratik katılım olmadan süreçler gerçekleşiyor. Toplum talepleri, katılım yanını gerçekleştirecek adımlar atılmalıdır. Küçük millet meclislerinde biz tartışıyoruz. Çoğunluğu konuşulamıyor. Demokratik, katılımcı yanımızı ortaya koyar isek kirliliği aşabiliriz.
Şaban Günel: darbeleri kim yapıyor, niçin yapıyor? Ortaasya’dan böylesi bir geleneğin kökenleri var. ordu da İslamlaşmadan sonra bile ordu gönüllülük temelinde oluşuyordu. Türkiye’deki sistem darbelerle büyük paradigma değişikliği yapıyordu. Siyasetin ve ticaretin aparatları ile değişim mümkün olmadığı için ordu göreve çağırılıyordu. Sabah erken kalkan paşa darbe yapmıyordu. Ordunun canı sıkıldıkça darbe yaptığı zannı darbeyi kolay kılar. Burjuva demokrasisi hâkim dünyada ama Türkiye böyle bir sınıf yok. Sermaye birikintisi de sağlanmadı. Türkiye’deki sermaye sahipleri de ciddi bir şekilde bundan sonra parası olan dünyayı yönetir diyemiyorlar. Bir dönem asalet sahibi, bir dönem ağalar, bu dönemde de parası olan yönetir diyorlar. Türkiyedeki sermaye sahipleri düzgün tavır koyamıyorlar. Sermayedarlar darbeleri istedi. Darbe yapılmaması için kendimize saygı ve güven olması lazım. Millet kendine güveni ve saygısı yok, ama asker veya başkası saygı duymadığında şirretleşiyoruz. Emekli olup gidiyor ama geride gelen darbe yapıyor. Bu sorun kişisel değil kurumsal. Kurumları yıpratmayı hedef almalıyız.
5- Menderes Daşkıran: olay, kişi ve fikirlerle ilgilenmekten bahsedilir. Darbelerin dayandığı bir zemin var. Bir şehirde bir AVM açılıyor ve dükkanlar kapanıyor ise bunlar da bir darbedir. Bunu görmeden gerçekleri göremeyiz. Tarih boyunca bu süreçler yaşanmış, zemin tartışılmamış. Necip fazıl dediği oluklar çift, birinden nur, birinden kir akar bahsinde olduğu gibi günümüzde modernizm oluğundan kir akıyor. Sineği ortadan kaldırdığınızda başka sinek geliyor. Bataklığı kurutmak lazım.
6- Nesrin Gümüş: darbeleri onaylamak mümkün değil. Bedelini halk çok ağır ödedi. Bunu kimse hak etmedi. Bu sorgulamayı düşünemeyen- cesaret edemeyen halk var. en ağır bedeli onlar ödedi. Darbecilerin sanık sandalyesine oturmasından yanayım. İnsanlar bir daha buna cesaret edemesin.
7- Turgay Etçibaşı: 1960 ihtilalinden önce Menderes’in uçağı düşüyor. İnsanlar uçağın tekerlerini öpecek kadar ileri gidiyor. Bu evliya diye. Bir sene sonra ise idam ediliyor. Hiç kimsenin sesi çıkmıyor. Bir tane adam yok. Bizim kültürümüzde pusu, batıda ise düello var. şu anda da pusudan çıkma vakti. Darbelerde mağdur olanlarda, sessiz olanlarda ses çıkarmıyor. Bu yargılamalardan sonra heveslisi azalır ama iradesi devam eder.
8- Beytullah Önce: Devlet darbe yapmak istediğinde darbe yapar. Darbecileri yargılamaya ihtiyaç duyarsa yargılar. Darbe anayasası yapmak isterse anayasa yapar. Nende devlet üzerinden konuşuyoruz. Çünkü kuruluşu itibariyle hükümet darbesi olmuş. Bu süreçte halkı baz alamadığımız için devlet üzerinden konuşuyoruz. Asker yöneticiler tarafından kurulduğu için devlet toplum tarafından kurulmuş değil. Halkı içine dâhil edecek formül üretilmedi. devlet kendini yenilemek, küresel konjoktür buna müsait olduğu için darbelerle yüzleşilmektedir. Darbeciler yargılansın fakat bununla sınırlanmamalı, zihniyetle, zihniyetin ürettiği iktidar biçimi ile de hesaplaşmak- yüzleşmek zorundayız. Devlet aklını, devlet aklının toplumu yönetme biçimini tartışmaya açmak gerektiği inancındayım. Temel meselelerle yüzleşecek miyiz? Mesela Kemalizm ile yüzleşecek miyiz? Tek parti dönemini sadece ismet inönü’nün sırtına yükleyip geçmişle yüzleşebilir miyiz? Kürtlerde olduğu gibi halkların haklarını iade etmeden ne kadar 12 Eylül ile hesaplaşabiliriz? 28 Şubat aktörlerin yürüttüğü neo- liberal politikaları devam ettirdiğimizde ne derece hesaplaşmış oluyoruz. Kendi içimizde başörtüsü yasağını uygulayarak ne kadar samimi olduğumuzu göstermiş olmuyor muyuz? Ak parti kadın kollarının anayasa teklifinde olduğu gibi kamuda başörtüsünü yasaklayarak geçmişten hiçte fark olmadığını görmüş oluyoruz? Yönetimin merkezileşmesi devam ettirilerek her şeyin tek elden yönetimi sağlanması ne derece gerçekçidir? Okullarda 12 eylül zihniyeti devam ettirilmektedir. Devlet iktidarının devşirdiği siyasi iktidar, toplumsal kuruluşları, basın ile ve diğer tüm aygıtları ile yüzleşmek lazımdır.
9- Şadi Tanış: bana göre askerler darbeleri yapmıyor. Askerler elini ateşte yakmak istemeyenlerin tuttuğu bir maşa. Darbelerin ertesinde alınan kararlar ile sermaye el değiştiriyor. 28 şubat döneminde havuz sisteminin oluşması ile sermaye akışının belli yerlere geçmesinin engellenmesi. Devalüasyondan önce bir takım özel bankaların bir gün önce banka boşaltmaları, merkez bankasından düşük faizle borç almaları. Emekli generalleirn holdinglerin yönetim kurullarına atanmaları, 12 eylülde ilk alına kararlardan biri sendikaların kapatılması bunun göstergelerinden. Varlıklının değil dar gelirlinin hakları ele alınıyor. Cambaza bak diyerek asker ile ilgilenmek yerine perde arkasında kim var?a bakmak lazım. Darbeler yapılıyor, vatandaşlar hemen siniyor, tepki yok, düello kültürü yok, güçlünün yanında yer alma var. Askere karşı çıkarım ama benim seçmediğim hükümeti deviriyor. Siyaset kurumunu tabandan güç almadan hareket eden bir yönetim mantığı silmemiz gerekiyor.
10- Ömer Yaşar: Babam demokrat partili idi. Dini inançları gereği sayıyordu. 1950 seçiminde sandık başında silahla beklemiş olduğunu biliyorum. Daha on yıl öncesinde içinde bulunduğum siyasi partide köylere gidelim teklifine karşı asker o köylere ne der? Sorusuyla karşılaştım. Adalet partisinin iktidara gelişi ve süleyman demirelin parti başına getirilişini görmek gerekiyor. Sabah kalkan darbe yaptı? Anlayışında insan şaşırıyor. Burası devlet geleneği olan bir yer. Bunlar nasıl oluyor? Zeminleri oluşturarak asker davet ediliyor. 12 eylülde anayasaya evet diyen halk Turgut Özal’ı iktidara getiriyordu. Darbeleri ortadan kaldıracak yeni bir anayasanın yapılması gerektiğine inanıyorum. Çocuklara süt verirken onlardan ne bekliyoruz. İhtilali zihniyetini ortadan kaldıracak anlayış ile eğitim gerekiyor.
11- Necati Mert: Darbelerle yüzleşilmeli. 60 ihtilalini alkışlayan sol kesim ne kadar yüzleşebilir? 12 Mart ve 12 Eylülü alkışlayan muhafazakâr kesim ne kadar yüzleşebilir? Daha ileri gidilmese bile bu aşama bile önemli. Bu halkın ve benim daha fazla sevilmeye ihtiyacı var. 31 Marta kadar ki bütün darbelerle yüzleşilse, darbeciler yargılansa, ölenlerin adı sıralansa, hayatta olanlar hapsedilse bile ben bununla yetinmeyeceğim. 12 Martta işimi kaybettim. Ticaret benim için biçilmiş kaftan olmadığı halde ticarete atılmak zorunda kaldım. Hayatımı o şekilde sürdürüyorum. Aldığım tehditler, dükkânımın bombalanması, dükkânıma kadar gelip tehdit etmeleri saymayacağım. Fakat bütün bunları bağışladığımı düşünseniz bile komik bulsanız bile söylemek zorundayım. Eşimle aynı eğitimi aldığım halde şimdi ben bağkur emeklisiyim. 700 tl maaş alıyorum. Eşimin aldığının yarısını alıyorum. Darbe yapmış paşalar emekli aylıklarını tam olarak alıyorlar. Eğer ölmüşlerse eşleri, çocukları kendilerine düşeni fazlasıyla almaktadırlar. Onlar hakkında çok kötü şeyler söylemek istiyorum. Ben 40 yıldır böyle yaşamaktayım. Onların hepsi en ağır cezaları verseniz bile beni tatmin etmez. Çünkü benim yaşadıklarımı telafi etmez.
12- Muharrem Demircan: 1997 yılı Türkiye için olduğu gibi dünya içinde çok çalkantılı bir dönem. Güneyasyada başlayan bir ekonomik kriz, Meksika krizi gibi çevre tahlili yapmak lazım. Medya, sermaye tahlilide yapmak gerekiyor. Bu tahlillerin sonucunda bir şeyler yapmak gerekiyor. Darbeler olduğu gibi karşı darbeler tarihidir. İnönü- Menderes, darbe- özal, darbe- Erbakan, darbe- Erdoğan… Her darbe döneminde Türkiye bir adım öne doğru gidiyor. Ekonomik ve muhalefet anlamında daha güçlü olduğunu görebiliyoruz. Toplumun siyasete müdahale edecek araçları zenginleştirmek gerekiyor. Anayasaya yazılsa da yazılmasa da devlet darbe yapma karakterini yitirmeyecektir. Sermaye el değiştirme yetisine sahiptir. En çok önemsediğim halkın partilerden daha üst siyasete müdahale edecek araçları üretmesi gerekiyor. Maddi olarak mağdur olanların mağduriyetleri giderilmeli. Darbe yapanlar bayrak vatan için yapıyorum diyor. 1880 den bu yana bu kavramlar öne çıkıyor. Bayrak- vatan kavramının tanımlanması lazım.
13- Emre Durmuş: mağduriyetler devam ediyor. Daha bugün YÖKü protesto ettiği için sile tokat dövülüyor. 12 eylül kurumları ile yüzleşilmeli. Seçim barajı demokratik değil. Bu barajın konulduğu meclisin yapacağı anayasa meşru değil.
14- Ali İhsan Yavuz: Toplantılar için her ay davetiye aldık. Genel kurul cumaya sarkıyor. Nasip olmadı. İyi ki gelmişim. Darbelerle yüzleşilmekse eğer bu toplantının birçok şeye işaret ettiğini düşünüyorum. Şimdiye kadar böylesi gündemlerin konuşulduğunu hatırlamıyorum. Daha önce böyle bir konu gündeme gelmedi. Darbelerle çok ağır bedeller ödendi. Rakamlar çok ürkütücü. 650.000, gözaltı, 500 idamla yargılama, 14.500 kişi yurt dışına kaçmış. Vatandaşlıktan çıkarılmış. 6 milyon kişi fişlenmiş. Tüm bunlar olurken biz ne yapıyorduk? 2003 yılında hasan celal güzel konuğumuzdu. Darbe olacak dedi. O gün biz gülümsedik. Daha sonra balyoz darbe planlarını öğrendik. Her şey planlanmış. Balyoz davasından 400 sayfa Sakarya ile ilgili bölüm var. Milli eğitime yazı yazılıyor. Şu yurtlar aranacak, şu okullara bakılacak diye. İnsanlar fişlenmiş. Kimler nereden alınacak, kimleri kim sorgulayacak? Bürokratlardan kimler bizimle hareket edecek. Ben de fişlenmiştim. Örgüt üyeliği iddiası var. 2003 yılında darbenin ayak sesleri ciddi ciddi vardı. Bunun sadece asker ayağı yoktur. Sermaye gücünün etkisini gözden kaçıramayız. Her dönemde büyük paralar transfer edilmiş. Yine biz ne yaptık sorusu çok önemli.
ÖNERİLER
Öneri Olmadı
ORTAK SONUÇ
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
25 sivil toplum örgütüne duyuru yapıldı. E- mail, mesaj ve telefon ile ulaşıldı.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Sakarya Milletvekilleri Hasan Ali Çelik- Ayşenur İslam- Ali İhsan Yavuz- Ayhan Sefer Üstün- Münir Kutluata- Engin Özkoç
MEDYA İLE
Sakarya ilinde faaliyet göstermekte olan ulusal basın temsilcileri ve yerel basın mensupları davet edildi.
KATILIMCILARLA
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ Rüstem BUDAK- Moderatör
04.05.2012 Sakarya kMM Toplantı Tutanağı
previous post