TARİH: 20 Şubat 2012
YER: Üsküdar Belediyesi Bağlarbaşı Kültür Merkezi
EV SAHİBİ KURUM: Üsküdar Belediyesi
KONUŞMACILAR: Gülden Sönmez-Bekir Berat Özipek
KONU: Hak arama, adil yargılanma
MODERATÖR: Yakup Kadri Karabacak
KATILIMCI SAYISI: 10
GİRİŞ VE HOŞGELDİNİZ KONUŞMASI: Yakup Karabacak
Bekir Berat Özipek: İnsanların adil bir şekilde nasıl yargılanması gerektiği, geçmişten günümüze konuşulmuş tartışılmıştır ve bunun güvenceye bağlanması için çoğu kez hükümdarlar, devletler pozitif hukuklarına bunu dâhil etmişlerdir. Kutsal kitaplarda, peygamberlerin getirdiklerinde ya da filozofların fikirlerinde bu ifadesini bulmuştur. Mesela insanların haksız yere suçlanmaması, insanların kanunsuz bir şekilde suçlanmaması gerektiği söylenmiştir. Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi. İnsanların peşinen suçlu kabul edilmemesi gerektiği dile getirilmiştir. Buna da biz masumiyet karinesi diyoruz. İnsanların peşinen suçlu sayılmaması öncelikle masum kabul edilmesi ve suçlu olduğu kanıtlanıncaya kadar onun suçsuz görülmesi. Aynı şekilde insanların kendisini savunma hakkı tanınması gerektiği de dile getirilmiştir. Onun tarafsız bir mahkemede kendisini savunma hakkı da kabul edilmiştir. Bağımsız yargıda, bu tarafsızlığı sağlamanın güvence olarak bunun kapsamındadır. İnsanların kendisini mahkemede anladığı dilden anadilinde ifade edebilmesi de adil yargılanma hakkının kapsamındadır.
Gülden Sönmez: Bu kadar çok haksızlık yaşayan bir toplum içerisinde olmamıza rağmen karakol ya da mahkeme dediğimiz zaman “aman Allah korusun, kapısından geçirmesin, düşürmesin” şeklinde düşünürüz. Oysa haksızlığın çok olduğu zamanlarda karakollarda vakit geçirmek mahkemelerde veya savcı önünde vakit geçirmek müşteki sıfatıyla veya davacı sıfatıyla oluyorsanız iyi bir şeydir, yani o haksızlığa o zulme o kadar çok itiraz eden var demektir. 28 Şubat sürecinde gerek başörtüsü mağdurları gerek haksız gözaltı mağdurlarıyla ilgili hak arama konusunda toplantılar yaptığımızda insanları bir dilekçe vermeye zorla ikna ederdik. Hayatında her türlü sıkıntıya maruz kalmış belki başörtüsü yüzünden belki bir tutukluluk süreciyle her türlü sıkıntıya maruz kalmış bir insana hatta işkence görmüş insana –git şikâyet et- dediğiniz zaman –aman, işkence gördüm ama oradan kurtuldum, tekrar başıma bir şey gelmesine nasıl engel olacağım veya kimi kime şikâyet edeceksin-diyor. Oysa gerçekten iyi kanunların iyi işlemesini sağlayacak süreç, bilinçli vatandaştan geçiyor. Eğer bir kural bir kanun sizin için varsa onun gereğini yaptırma konusunda ne kadar inatçıysanız, kanunlarınızdaki eksikler yanlışlar da o kadar hızlı ve daha düzgün olup düzelebiliyor bunu yürütecek olan mekanizmalar ve memurlar dediğimiz kişilerde sizin bu inatçılığınız ve talebiniz doğrultusunda daha fazla kendini düzeltiyor.
Herhangi bir sebeple, bizim içerimizden herhangi bir insanın uğradığı haksızlık karşısında, onun ihtiyacı olan adil yargılanma imkânı, hak arama imkânı hepimizin ortak sorumluluğu.
Memurların yargılanması hak arama başlığında çok önemli bir problem. Bir memur hakkında şikâyetçi olduğunuz zaman, suçu ortada olmasına rağmen yapmış olduğu ihlal apaçık ortada olmasına rağmen suç duyurusunda bulunduğunuz takdirde bir izin süreci işlemek zorunda. Bu izin süreci memurun koruma kalkanı. Nasıl olsa devletin hiçbir amiri hiçbir memurunu bir şekilde böyle bir ortama tabi tutmuyor gibi bir bakış açısı var. Valiler hakkında yapmış olduğumuz suç duyuruları çok büyük ihlaller sırasında bile böyle bir sürece takılıyordu.
Hacer Hanım: Haksız gözaltı olayı hangi koşullarda oluyor? Sivas katliamıyla ilgili bir etkinlikte bulundum. Kadıköy Belediyesi bu etkinliğe izin vermemiş ve etkinlik sırasında bulunduğumuz yerin elektrikleri kesildi. Orada sanatçılarda vardı ve mikrofonsuz bir şekilde konuşma yapmaya ve şarkılar söylemeye devam ettiler buda benim çok hoşuma gitti ve destek verdim. Orada bulunan bir konuşmacı dışarıda polislerin olduğunu söyledi ve beni bir korku aldı. Çünkü tek başınaydım, hiçbir şekilde ve hiçbir şeyle alakam yoktu sadece sevdiğim bir sanatçı orada olduğu için orada bulunuyordum. Orada bulunan insanlar gözaltına alınabilir miydi? Polis beni alsaydı ben polise ne diyebilirdim? Haklı gözaltı ve haksız gözaltı nedir?
Fahri Kılıç: Türkiye’deki yargılama sürelerinin uzun olması, insanları mağdur ediyor. Kiracınız var ve kirasını ödemiyor. İnsanlar bu sürecin uzun olmasından dolayı daha başka yollara başvuruyorlar. Yargılama sürelerinin düşürülmesi gerekiyor. Personel sayıları arttırılabilir. Bir mahkemeye müracaat ettiğin zaman sana en azında bir ay içinde cevap gelmesi gerekir. İnsanlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuruyorlar. Bu mekanizmanın doğru olduğunu düşünüyor musunuz? Türkiye’de ki yargıçlara güvenmiyor muyuz?
Bekir Berat Özipek: Geciken adalet, adalet değildir. O bakımdan uzamaması gerekir. Şimdilerde kısaltılması yönünde çalışmalar var. Ama Türkiye’de maalesef devlet kendi asli fonksiyonlarıyla ilgilenmeyip yani savunma adalet güvenlik gibi üstüne vazife olmayan pek çok şeyle ilgilendiği için insanların diline dinine kıyafetine karışmak gibi işlerle iştikal ettiği için, asıl işini de yapamamıştır yani adalet hizmetini. Davalar birikmiştir, su basmıştır, kaybolmuştur vs.
Türkiye’deki yargıçlara güvenmiyorum. Ama sadece Türkiye’deki yargıçlara değil nihai anlamda AİHM’de ki yargıçlara da güvenmiyorum ben. Mutlak anlamda güven duyacağımız bir mahkeme herhalde öteki taraftaki mahkemedir, bu dünyada yoktur. Ama her zaman bir mahkemenin kararını, başka bir mahkemeyle denetleyebilmek iyi bir şeydir. Avrupa’da değil de Çin’de olsaydı Çin insan hakları mahkemesi -Çin’in insan hakları sicilini bir tarafa bırakacak olursak- arayıp bulmak gerekir. Ben Türkiye’deki mahkemelerde hakkını hukukunu alamayan bir insanın AİHM’e gidip de aldığına defalarca şahit oldum.
Gülden Sönmez: Bizim bir suç işlemek kastıyla hareket edip etmediğimiz önemli. Türk Ceza sisteminde bir suçun maddi unsuru ile beraber manevi unsuru da vardır. O yüzden sizin bir konser dinlemeye gitmeniz bir suç işlemek kastıyla oraya gidiyor anlamına gelmez. Böyle bir şey yapmadığınız halde bir gözaltıyla karşı karşıya kalabilirsiniz. Dünyanın her yerinde de kalınabiliyor. Orda kendinizi kendi haklarınızı savunma noktasında ne kadar bilinçli bir vatandaş olduğunuzla doğru orantılı olarak haklarınızı savunabilirsiniz. Haklı haksız gözaltı da orada devreye giriyor. Haklı gözaltı var. Birisi o konser sırasında çantanızı alır koşmaya başlar. Poliste onu görür, tutar ve gözaltına alır. Bu haklı gözaltıdır. Ama konser dinlemeye gitmiş olan bir insanın -o konser belediye tarafından yasaklansın yasaklanmasın- böyle bir ortamda gözaltına alınması haksız bir gözaltıdır.
Haksızlığa uğrayan insan, adalet arıyorsa yeryüzünün her tarafını dolaşabilmeli.
Gülsüm Aydın: İslam Harekâtı Örgüt’ün de 1994 yılında 16 yaşında birçok genç gözaltına alındı. Hatta bunlardan bazıları 20 yıldan fazla bir süredir hapisteler. Bunların herhangi bir şekilde hak arama şansları yok mu? Bunlar arasından sadece 3 kişi şu anda hapiste. Tek yaptıkları şey savcıya itiraz etmeleri ve o sırada aralarından bazıları yaşlarının vermiş olduğu şeyden dolayı hakaret etmesi. Hakaret etmesi maruz görülemez ama 16 yaşında bir çocuk mahkemede hakaret edebiliyor. Bunlar şeriat istediklerini belirttikleri için hapisteler. Bunlar için şuan herhangi bir şey yapılamaz mı?
Dava açalım hakkımızı arayalım diyoruz ama zaman aşımı denen bir şey var. Dosya düşebiliyor. 2004 yılında Ankara Yenimahalle
Belediye Başkanı topuklarına sıkılarak yaralanıyor. Bunun davası bundan bir ay önce mahkemeye bir hafta kala düşüyor, zaman aşımından dolayı dosya kapanıyor.
Sema Silkin: Mevcut iktidara anayasa yaptırmama gibi bir provokasyon var hissiyatındayım. Sizler inanıyor musunuz 2014 seçimlerine kadar bir sivil anayasa yapmakta muktedir olacağına?
Gülden Sönmez: Normalde şeriat istiyoruz demek bir suç değil. Her zaman hukuk yolunu zorlamakta kamuoyu oluşturmakta gerçekten ben haksızlığa uğruyorum diyen bir kişiye ne olursa olsun hepimiz kulak kabartmak zorundayız ve onun için ya gerçekten haksızlığa uğruyorsa diye o sorumluluğu taşımak zorundayız.
Zaman aşımı konusunda bizim en büyük hatamız yargılama süreçlerinde zorlayıcı olmayışımız. İnsanlar zaman aşımını bir araç olarak kullanmasın.
Esra Hanım: Bir dilden sebep bir mahkemenin tıkanması kadar komik bir şey olamaz. Kürtçe savunma hakkı olmalı. Anayasada değiştirilemez madde olmamalı.
Bekir Berat Özipek: Bir insanın mahkemede kendisini anadilinde savunmak istemesi ya da anadilinde yargılanmak istemesi mahkemede anadilini kullanmak istemesi bir haktır ve adil yargılanma hakkının da bir parçasıdır dolayısıyla bunun tartışılmaması gerekir. Biz bireyler olarak tartışabilir konuşabiliriz ama insan haklarına dayalı bir devletin bunu tartışmaması gerekir. KCK ve diğer davalar içinde yapılması gereken şey insanların anadilinde savunma haklarının tanınmasıdır bence.
Gülden Sönmez: Bir savcının karşısına gittiğiniz zaman şikâyet edeceğiniz konu hakkında kendinizi o kadar rahat hissetmelisiniz ki ama savcı daha siz kapıdan girerken ne var? Diyerek başlıyor. Siz orada saygı görmelisiniz, itibar görmelisiniz, rahatlık bulmalısınız ve rahatlıkla konuşmalısınız. Korkmuş olabilirsiniz, üzüntü içinde olabilirsiniz.
Hangi dilde olursa olsun ve nerenin vatandaşı olursa olsun insanların kendilerini en iyi ifade ettikleri dille ve kendi anadilleriyle kendilerini savunma hakkının olmazsa olmazı olarak görülmeli ve kabul edilmeli.