TARİH: 31 Ağustos 2012
YER: Yeşil Vadi Sosyal Tesisleri
EV SAHİBİ KURUM: Ümraniye Belediyesi
KONUŞMACILAR: Hürriyet Şener-A.Dilipak
KONU: Yasama
MODERATÖR: Y.Karabacak
KATILIMCI SAYISI: 32
GİRİŞ VE HOŞGELDİNİZ KONUŞMASI: Yaku Kadri Karabacak
Hürriyet Şener: Referansımız ne yazık ki darbe anayasası. Bu darbe anayasası bir an evvel sivil ve demokratik bir anayasaya dönüşmeli.
Demokrasilerde, azınlık hakları da vardır azınlıkların görüşlerinin korunması da vardır. Meclisteki çoğunluğa göre tabiî ki kararlar alınıyor yasalar çıkartılıyor fakat, bu çıkan yasaların milletvekillerinin çok haberdar olmaması bir yana meclis kararı mı hükümet kararı mı olduğuna gerçekten dikkat etmek gerekiyor. Matematiksel çoğunluğa vurduğumuzda çıkan yasaların hükümet yasası olduğunu çok rahat söyleyebiliriz. Azınlık görüşlerinin de dikkate alındığı, hem meclisteki siyasi çevrelerle hem de toplumla paylaşıldığı ölçüde çoğunluk kararları olsa dahi o meclis kararı haline de çok rahat dönüşebilir. Bunda da hem meclisteki muhalefet partilerinin görüşleri hem de tek tek yurttaşların hem de sivil toplum kuruluşlarının önerilerinin dikkate alınmasında demokrasimizin gelişmesi açısından son derece önemli olduğunu düşünüyorum.
En son meclis anayasa komisyonuna insan hakları özelliklede işkence ile ilgili önerilerimizi paylaştık. Fakat bu paylaşmanın ötesinde sivil toplum kuruluşları ve temsilcileri olarak önerilerimizin ve taleplerimizin dikkate alındığını da görmek istiyoruz.
Abdurrahman Dilipak: 19.yy sonunda oluşan kavramlarla ve kurumlarla 21.yy’ın ihtiyaçlarına cevap vermek mümkün değil. Şu anda Türkiye’de yapılan anayasa tartışmaları konvansiyonel ve geleneksel.
21.yy’ın yasaması da, değişecek yasa kavramı da değişecek. İki parlamentodan söz ediyoruz. Niye üçüncü parlamentoyu, yerel parlamentoları yerel özerklik şartına dayalı il genel meclislerinden söz etmiyoruz. Merkezi hükümeti beş bakanlığa indirmek mümkün. İç işleri, dış işleri, milli savunma, adalet, maliye. Geri kalan hepsini yerel parlamentolara devredebilirsiniz hatta yerel parlamentolara yeni bir hibrit para modeli üretirseniz her coğrafi bölgenin ekonomik performansına göre ödediği vergiye göre onun adına parada basabilirsiniz Avrupa’da ki Euro politikası böyle. Merkez bankasının yapısını da değiştirebilirsiniz. Merkez bankası Türkiye’nin daha fazla ithalat ihracat yaptığı ülkelerde şubede açabilir.
Geleceği düşünüyorsak, kendimizi çok fazla dar kalıplara sıkıştırmamamız gerekiyor. Bir ülkede ne kadar çok yasa varsa özgürlükler o kadar azdır. Yasa ile düzenlediğiniz her şeyi seçilmişlerin ve bürokratların düzenlemesine ve denetimine terk ediyorsunuz demektir. Mesela aile bakanlığı kuruluyor. Aile toplumun kozmik odasıdır ve oraya yasanın devletin siyasetin en az girmesi gereken bir yere küt diye siz siyaseti sokuyorsunuz.
Türkiye için sorun üreten değil çözüm üreten bir anayasa modeline geçmemiz gerekiyor. Siyaset siyasetçilere bırakılamayacak kadar karmaşık ve ciddi bir iştir.
Ümit Demirhan: Kanun yapılırken halkada kanun yapma hakkı saklı tutulmalı. Halkın milletvekilleri olmasa da bir takım sivil toplum örgütlerinin milletin beklentilerini dikkate alarak kanunlaşma sürecine müdahale etmesi daha uygun olur.
Adem Çevik: Milletvekillerini denetleyen bir sistem yok. Sivil toplumun görevi işte burada başlıyor. Sivil toplum baskı yapmalı, teklif sunmalı
Asef Korkmaz: Yasama tam manada yasama değil, yürütmenin yasaması. Meclise gelen tekliflerin %95’i hükümet tarafından geliyor. Hükümet kendi yasamasını yapıyor. Yasama bağımsız değil.
İkili meclis olabilir ama Türkiye için çok erken.
Özlem Süer: Yapılacak anayasa Türkiye’de herkesi kapsamalı. Türkiye’de sadece Türklerin yaşamadığını kabul etmek lazım. Türkiye sadece Müslüman bir ülkede değil. Bunu da kabul etmek lazım.
Halk demokrasiyi özümseyemiyor. Biz bağımsız bir ülke değiliz. Ekonomik olarak bağımsız olamayan bir ülke yasama yapsa ne olacak?
Çok meclisli olmak gerekli, barajın kalkması gerekli. Milletvekili kadın sayısını arttırmak için çalışmalar yapılmalı.
A.Dilipak: Eskiden milli bakiye sistemi vardı. Barajı kaldırmak yeter mi acaba? Türkiye genelinde varsayalım işte beş yüz bin oy alıyor ama hiçbir bölgede seçimi kazanamıyor. Hâlbuki bu beş yüz bin oy Türkiye ortalamasında beş milletvekili yapabilir. Parlamentoda Yahudilerin Ermenilerinde temsil edilmesini istiyorsak onların talepleri de şiddet ve başka güçlerin devreye girmesine gerek kalmadan parlamentoda seslendirilsin parlamentoda tam temsil olsun. Kim neye oy veriyorsa oyunun karşılığını alabilsin. Baraj kalksın demek bana tam tatmin edici gelmiyor.
Şahin Karabulut: Seçim barajının korunmasının temel gayesi yönetim de istikrarı sağlamak olduğunu biliyoruz. Koalisyon hükümetlerinin de gerçekten ülkeyi yönetmekte zorlandığını, ülkeye ne kadar zarar verdiğini gördük. Tek turlu bir seçim sisteminde barajın olması şart, oran aşağıya çekilebilir. Temsilde adalet duygusunun da zedelenmemesini istiyorsak Fransız modelini örnek olarak gösterebiliriz.
Azınlıklar da dâhil olmak üzere birçok kesim mecliste temsil edilebilir.
A.Dilipak: Alman sisteminde de küçük topluluklar seçim ittifaklarını başlangıçta kurabiliyorlar. Hatta paradoksal ilişkilerde kurabiliyorlar. Mesela İzmir’de filan parti Ak Parti ile ama Diyarbakır’da BDP ile Trabzon’da da CHP ile seçim ittifakı yapabilirdi. Türkiye ittifaka da izin vermiyor. Dolayısıyla azınlıkların burada riskli olması söz konusu.
Gurbet Alim: 1998’den beri başörtüsü mağduruyum. Ayrıca bu barodan da muzdaripim. Birkaç tane Baro olsun ve ben istediğim baroya kaydımı yaptırabileyim.
Ümit Demirhan: Sorun sadece barajla kalmıyor. Bu ülkede birde sorunlu siyasi partiler yasası var.