YER: Sait Tanış Kültür Merkezi
TARİH:04.02.2011
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1/ İnsan Hakları Derneği (Nesrin Gümüş)
2/ Özgürder (Ömer Esen)
3/ SAGED (Rüstem Budak)
4/ Özgürder (Murat Aydoğdu)
5/ Şehir Sakinleri Hareketi (Necati Mert)
6/ FETA Girişimi (Menderes Daşkıran)
7/ Sakarya Adalet Girişimi (Kadir Balçın)
8/ TÜRKSAV Sakarya (İsmail Tekdal)
MESLEK ODALARI Katılım olmadı.
SENDİKALAR
1/ Özgür Eğitim-Sen (Beytullah Önce)
2/ Eğitim-Bir-Sen (Ebubekir Demir)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1/ Şaban Günel
2/ Kemal Vardal
3/ Şadi Tanış
4/ Veysel Saka
GOZLEMCİLER
1 / EMEP (Turgay Yılmaz)
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ Milletvekilleri Katılmadı
BELEDİYE BAŞKANLARI Katılmadı
MESAJ YOLLAYANLAR Olmadı.
DİĞER KATILIMCILAR 2 izleyici/gözlemci katıldı.
MEDYA Haber servislerinden katılım olmadı.
MODERATÖR Faik Bostancı
KONULAR
GENEL KONU: Siyasette ve Toplumda Üslup
YEREL KONU: Konuşulmadı
ANAYASA
KONUŞULANLAR
1/ Kemal Vardal: Bazı ahlaki anlamda üsluba dikkat edilmesi gerekir. Değişik platformlarda kırıcı olabiliyorum. Hakarete, küfür yer almamalı. Siyaset atmosferinde böyle şeylerde var. Bundan kaçınmak lazım. Buna da çok fazla uyulmuyor. Üslup konusunda bazı çiftçiye yönelik ananı da al git dememek lazım. Hakaret etmeden söyleyebilirim. Politika yapan geniş anlamda söz söyleyebilir. Urgan atmadan sözünü söyleyebilmelidir. Hakaret içermeyen, küfür içermeyen sözler kullanılabilir. Sloganlar her devirde açıklar. Söylenen sözlerin şiddet, küfür hakaret içerip içermediğini görmemiz lazımdır. Politikacıların ahlaki olmayan sözleri var. ele alınması gereken konu politikacı olmayan kişilerin bu konuda dikkatli olmaları ve politikacılarında uyarmak gerekir.
2/ Beytullah Önce: Üslup mesajın içeriğine dönük tartışmaları engellemeye dönük bir şeydir. Şikâyet meselesidir. Üslup halledilirse geriye kalan her şey çözümlenir şeklinde algı vardır. Çoğu zaman usluba uygun doğru şekilde ifade edilmiş birçok tezin muhataplarınca hiçte hak etmediği bir üslupla hakaretle karşılık verildiğini biliyoruz. Üslubu birincil tartışma meselesi haline getirmedim. İnsan duygusal varlıktır, bazen duygularını istemediği şekilde dışa vurabiliyorlar. Politikacıların bu kadar kendilerini kontrol edemeden konuşuyor olabilmelerinin belli sebepleri ve çıkarları olabilir. Politikacılar birbirleri ile rekabette iken verdikleri mücadele dolayısıyla kullandıkları mesajı da manipüle ederek toplum toplumu kör bir horoz dövüşü seyircisine dönüştürdükleri kanaatindeyim. İnsanları ahmaklaştırmak için yapılan bilinçli manipülasyon taktiğidir. Hiçbir şey yok iken ortada bir kaşık suda fırtına koparıp sonrasında kendilerini daha sakin sulara götürürler ama peşinden gelen insanların bu şansları yoktur. Bu politikacıların lehine sonuç çıkıyor. Referandumdan sonra Ak partide üslubun egemenleştiğini ve müstağnileştiğini görüyorum yeni iktidar seçkinleri olarak kendilerini meşruiyet kazandıklarını düşünüyor. Seçimde verilen oy oranını kendilerine verilen destek olarak algılıyor. Başbakan Kendi cemaatinden mahallesinden olmayanlara karşı ötekileştirmeci, yok sayıcı, tahkir edici üslub ve davranış modeli geliştirmeye başladı. Kars heykeli vesilesiyle kullanılan dil saltanatçı dildir. Tiz şu heykelin kellesini uçurun diye ferman buyuruyor anında yerel yönetim tarafında harekete geçilir. Bu fermandan sonra önce yapmak için karar alanlar bu defa yıkmak için çalışırlar. Ben size artık muhtaç değilim tavrından kaynaklanıyor. İçki tavrında da aynı şey görünüyor. Bu ülkede politika yapıyorsanız herkesi kucaklayacak tavır olmalıdır. Zihniyetin yansımasıdır.
3/ Şaban Günel: Aslında hedef kitlelerini soğuttuklarını düşünüyorum. Benim kullanacağım dilden daha köşeli dil kullandığı zaman ben yatışıyorum. Sosyal psikolojik yanlarında birçok uzmanlarını vardır. Liderler kendi hedef kitlesindeki öfkeyi soğutuyor. Gerekeni söyledi bana lüzum kalmadı. Tayyip Erdoğan’ın kendi kendini yönetemediğini kabul etmemiz lazımdır. Bende insanım diyor. Öfkesini yönetememiş onun için öyle söylemiş. Partiyi yönetmek hele bu kadar oy almış bir gurubu yönetmek kolay iş değildir. Diğer ayından hem ülke içine hem ülke dışın etkide bulunmaya çalışıyorsun. Ama bir yandan öfkene sahip çıkamıyorsun bir yandan da ülkeleri yönetmek iddiasında bulunuyorsun. Devlet bahçelinin her yanından kibarlık akıyor. Aldıkları formasyon böyle bir dile müsaade etmiyor. Kılıçdaroğlu yüksek bürokrat. Kendilerine verilmiş olan bir rol var. Toplum onlara bakarak sertleşmiyor aksine soğuyor, sakinleşiyor. Çok güzel şiirler okudum. Fotoğraflar gördüm. O fotoğraflara bakıp bu dünyada hiç biri savaşın olmamasını diliyor insan. Ressamlar da aynı şekilde. O resimler yapıldıktan sonra bu dünyanın hiçbir sorununun kalmaması lazım. Anadolu da türküler var. O türküleri dinleyen zalimin bir daha zalimlik yapmaması lazım. Yani bize diyorlar ki bize efendice söyleyin biz söyleriz o sözleri. Siz efendilik tan çıkmayın derler. Bir de haklı iken haksız duruma düşmeyin diye uyarırlar. Burjuva adabı muaşeretini bilmediğimi biliyor, burjuva adabının dışına çıkarsan haksız duruma düşersin diyorlar. Bu sorunların çözüleceğine inanmıyorum. Demirel kim ile konuşursa onun dilini kullanır. Kılıçdaroğlu ve Bahçeli yenilince, yaygın propaganda olunca insan gülünç duruma düşüyor.
4/ Veysel Saka: Siyasetin üslubu topluma şekil aldırmaktadır. Dolayısıyla MGK, AKP, CHP MHP anayasanın değişmez maddelerinde, özelleştirmede, tek dil konusunda beraberler. Ama üsluplarına baktığımızda kendi alanına ait siyaset üretmeye çalışıyor. Bu süreç halka doğru değil üst yapıya doğru egemen zihniyete doğru işlemektedir. Üsluplar politikanın kötü bir durumdadır. Bu ülkenin 19. 20 yy. diliyle, politik anlatımıyla, bölgecilik birinci derecede değişmesi gerekir. Demokratik, ekmezine insanı koyan, hak özgürlük adalete noktasında üslubunuz şekillendirdiğinde daha olgun bir durum ortaya çıkacaktır. İnsanlar hak talep edecektir. Yaşayacaklar. Ortak anlayışını beraber bulmamız gerekir. Şu andaki yapı tamamıyla sorunlarımız çözmeye değil kendi taraftarlarını tatmine dönüktür.
5/ Menderes Daşkıran: Gerçekten rahatsız bir edici boyut. Entelektüel boyut var. bir Pazar var gibi. Dolayısıyla etkili ve yetkili kişiler bu pazara ürün sürüyorlar. Ürünlerde farklı ambalajlarda tüketiliyor. Yazarlarımız siyasetçilerin sözlerini alıyorlar muazzam imajlar üretiyorlar. Halbuki ortada böyle bir şey yok. Sığ sözler var ya da manipülasyona dönük kemale ermemiş sözler vardır. Burada kendilerini bu malzemeyi alarak bunun üzerinden tepinmekte, kendileri enttellektüel dünyamız akaktı sunduklarını zannetmektedirler. Bizde bunları tüketmekteyiz. O kadar yazan çizen var ama hiçbir konu çelişkilerden arınmış değil. Enine boyuna tartışılmış, insanları farklı öte bir fikre iletememiş bir durumdadır. Toplumuzda insanların zihni seviyelerini alt seviyeye çekmektedir.
6/ Turgay Yılmaz: Üslubun ideolojik yanı vardır. Kendi yalan biçimi, dünya görüşü bakımından şekillenir. Öğrenciler hak arıyor ama ideolojik davranıyor deniliyor. Veya çiftçiye olumsuz bir dille cevap verilebilmektedir.
7/ Şadi Tanış: Kendi aralarında kibar üslub var. Ama muhatap halk olunca üslub sertleşiyor. Kendi aralarında bir problem yok. Milletvekilleri kuliste gül gibi geçiniyorlar. Burada tiyatro oynanıyor. Kamuoyuna dönük gösteriye döndüğünde haktan alıcı buluyor. Bunlar bilerek yapılıyor. Siyasette üsluptan yakınıyorsak önce halka bakmamız kazım. Numan kurtuluş hoş, sevimli, mülayim konuşuyor ama alıcısı yok. Daha ziyade bağıran, çağıran üslup kullanmak lazım ki halk alıcı olsun. Siyasetçilerin kamuoyuna yönelik sorunlarını tartışmıyor. Gerçek gündem konuşulmuyor. Üslupla konular farklı yönlere çekiliyor. Bu neden diyorum. Balık hafızalı millet olduğumuzu düşünüyorum. Siyasetçilerin sözlerini kimse hatırlayıp hesabını sormuyor. Hafife alıyor, ciddiye almıyor politikacıları. Siyasetin b.r çözüm kurumu olamamasından kaynaklanıyor.
8/ Ömer Esen: Makro ölçekte değil mikro ölçekte ele almamız lazım. Toplum olarak bizde çelişkiye düşüyoruz. İçeriği kendi ideolojimize göre oluşturacağız. Ama bunu mutlaklaştırıp diğerlerini bir şey görmemekle itham etmekte kolaycılıktır. 2 seçenek sunuyorlar. Zannediyoruz ki başka seçenek yok. Başka seçeneklerin olduğunu da ortaya koymalıyız. Dışardan parlamenter sisteme angaje olmadan farklı düşünen insanların kollektif olarak bir araya gelerek ortaya koyabilecekleri iradelerin varlığını ortaya koymamız lazımdır. Üslup önemlidir. İçerikle beraber anlam kazanır. Dışarıda partiler kendi çıkarları doğrultusalda hareket ediyor. Birlikte yayabilmeyi sağlayan mekanizmadır. Bunu sadece partiye has kılmadan bireysel- kurumsal ilişkilerde de üslupsal hatalara girmemek gerekir. İlişkiyi kuramamaktan kaynaklanan sorunları görmememiz gerekir.
9/ Rüstem Budak: Dinler ve imparatorluklar çağından ulus devletlere- ideolojilere evrimle oldu. Dinin üslubu ikna edici, bağırmayan, sakin olan bir uslub vardı. İnsanları kalbini kıracak, dışlayacak tavrı olmazdı. İmparatorlar yaptıkları hiçbir şey için kimseyi ikna etmek zorunluluğu olmazdı. Nasıl konuştuğu, nasıl biri olduğu bilinmezdi. Çıkıp anlatmak ihtiyacı hissetmezdi, ikna etmek zorunluluğu yoktu. İdeolojiler çağında en ana argüman slogan oldu. Kendini slogan ile ifadelendirdi. Slogan meydanlarda çok yüksek sesle bağırılmalıydı. Meydanlarda yüksek sesle ve şiddet içeren tavırla ortaya konulmadığında kamuoyunun dikkatini çekmiyor. Sol kesimde meydanlarda yer yer şiddete varan eylemleri normal buluyorum. Çünkü şiddete başvurmazsa medya bunları göstermiyor. Çatışma- kavga öğesi olacak ki topluma gösterebile. 12 ilde başörtüsü eylemleri her hafta yapılır. Muhafazakâr- İslamcı gazete- dergi- televizyonlar bile bu eylemlere yer vermez. Gösteri dilinde bağırma, heyecan, şiddet varsa kamuoyunun dikkatini çekiyor. Bu durum eylemlilik dilini standartlaştırdı. Partilerde meydanlarda doldurulamaması ölçü kabul ediliyor. Tv haber dilinde şiddet olmayan haber yok gibidir. Demokratik temayüller politikacılar haklı olsun olmasın karşısındakini ikna etmek zorundadır. Bunu hangi üslubla, argümanla davrandığı ölçü alınıyor. Başbakan gittiği illerde bölgede kullanılan atasözlerini kullanır. Ben senin dinli kullanıyorum mesajını veriyor. Kitle iletişim dili açısından önemli bir tavırdır. Düşünsel- entelektüel alt yapısı konuşma diline yansımaktadır. Kılıçdaroğlu, memur dilini kullanır. Memur dili bölük pörçük düzensizdir. Bahçeli akademisyen kimliği ile adapte olmaya çalışıyor.
10/ Necati Mert: Her şey benzer ve çelişki görünen yönler var. Bunlar kendi içinde doğru şeyleri barındırıyor. Refik Halid, dili mutfağa benzetiyor, yazı yazmayı reçel kaynatmaya, yazıyı da reçele benzetiyor. Bu sıralamaya göre üslub bunun dışında görüyor. Ona göre üslub; reçel için çilek sandığından hangi çileklerin atılacağını seçme işidir. Ezik, büzük, yaralı çilekler değil. İçeriisnde çilek yapmaya müsaittir denilebilecek çileklerin seçilmesidir. Üslub budur, diyor Refik Halid. İki çilek reçeli yapan kişinin yaptığı aynı iştir, ancak seçtikleri çileklerden dolayı tatları farklı oluyor. Benim çıkardığım şey, dili bilmekten daha sonra gelen üst bir davranış biçimi. Dili bilmek gramere uygun konuşmak mı, mantıklı, tutarlı birbiriyle çelişiksiz konuşmak. Konuşmada cambazlığa kaçılarak söz oyununa girilse benimde üslubum bozulacaktır. Veyahut bende karşımdakinin mantıksızlığına mantıksız cevap vereceğim bu defa o üslubunu bozacaktır. Dürüst, sahici olsak üslup bozmaya gerek yok.
ÖNERİLER
1 / Öneri olmadı.
ORTAK SONUÇ
Ortak görüş çıkmadı.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Her toplantı öncesi fırsat buldukça ziyaret edilip bilgilendiriliyor.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Faks ve mail ile tümüne davet gönderildi.
MEDYA İLE
14 yerel medya kuruluşu mail yoluyla davet edildi
KATILIMCILARLA
E-mail ve telefon ile ulaşıldı.
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ Sakarya kMM Hamalı M. Faik Bostancı
04.02.2011 Sakarya kMM Toplantı Tutanağı
previous post