YER: Muş Ticaret ve Sanayi Odası Toplantı Salonu
TARİH:09.01.2009
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1/Uluslar Arası Af Örgütü (Engin Yılmaz-Üye)
2/İHD (Saim Atılgan-Başkani)
3/Muş Kadın Derneği (Elif Çetinbaş-Başkan Yard.)
4/HDK (Robin Erdenci-Delege)
MESLEK ODALARI
1/Ticaret Odası ( Abdurahim Devrim-Başkan Yard.)
2/Ticaret Odası (Şehmuz Sinecem-Başkan)
3/TMMOB( Mazhar Altundere-Temsilci)
SENDİKALAR
1/Eğitim-Sen (Necmi Erol –Şube Başk.)
2/Tes-İş sendikası (Ramazan Erdenci-Şube Başk.)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Aydın Yalçın(Gardiyan-Emekli )
GÖZLEMCİLER Katılım yoktu
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ Katılım yoktu
BELEDİYE BAŞKANLARI Katılım yoktu
MESAJ YOLLAYANLAR
1/ Baro Başkanı il dışında olduğundan katılamayacağını bildirdi.
DİĞER KATILIMCILAR
MEDYA
1/Necdet Yentürk (DİHA)
MODERATÖR Nurcan Çetinbaş
KONULAR
GENEL KONU: Hükümetin 10. Yılı ‘AB Uyum Süreci, Kürt Sorunu, Kadına Yönelik Şiddet, Ekonomi vs.)
YEREL KONU: Özerklik
KONUŞULANLAR
1/ Nurcan Çetinbaş: Bu günkü genel konumuz Hükümetin 10. Yılı ‘AB Uyum Süreci, Kadına Yönelik Şiddet, Kürt Sorunu, Ekonomi vs.) yerel konumuz Özerklik konulara başlamadan önce aramıza yeni katılan ve toplantının yapısını öğrenmek isteyen bir katılımcımız var tKMM’lerin yapısı hakkında kısa bir bilgilendirme yapmak istiyorum. tKMM toplantılarımız Türkiye’nin her tarafında, toplantılar aynı zamanda, her ayın ilk hafta sonu yapılıyor. Akılda tutulması, dolayısı ile o günlere başka iş konulmaması, boş bırakılması da çok kolay. Katılımcıları Millet vekilleri, belediye başkanları, STK temsilcileri, kanaat önderleri oluyor. Bir yerel birde genel gündemimiz oluyor. Konuşulacak konuların neler olacağına tKMM’ler kendileri karar veriyor. Ancak genel konu ile ilgili öneriyi İstanbul mutfak (mutfak tanıtılıyor) veriyor uygun görürsek bizde işliyoruz (mutfak kararı verirken girişimcilerinde görüşünü alıyor). Yerel gündemi bir önceki toplantıda katılımcılarla belirliyoruz. İlkelerimiz ön yargılılar giremez, amaç üzüm yemek bağcıyı dövmek değil, söz uçar yazı kalır, diyalog, eşit yakınlık, aile fotoğrafı yani demokratik bir ortamda sorunları konuşmak için gerekli olan bütün ilkeler burada geçerlidir. tKMM’ler Özerk bir yapıya sahiptir.
2/ Aydın Yalçın: Anladığım kadarı ile tKMM’ler halkın sorunlarını gerekli mercilere ulaştırmak ve sorunların çözümünde rol alan bir yapı olduğu. Açıkçası çok güzel bir çalışma ama şimdiye kadar var olan sorunlara çözüm bulduğuna hiç tanık olmadım. Türkiye bizim ülkemiz bizim vatanımız gidecek başka yerimiz yok. Bu halkın geleceğini güvence altına almak için bedenlerini ölüme yatıran her türlü fedakarlıktan kaçınmayan insanlar maalesef ki bu ülkede ötekileştiriliyorlar. Bizler bu ülkenin evlatlarıyız. Çok misyonlu olarak bilinen vatan millet Sakarya diyenler bu ülkeyi sömürerek bitirmeye çalışıyorlar. Meclisin (tKMM) kendi iradesini ortaya koyarak ülke sorunlarına çözüm bulması gerekiyor. Millet vekillerini buraya getirecek güce sahip olması gerekiyor. Bu toplantıya katılmayanlar ülke sorunlarına karşı pekte duyarlı değiller gibi.
3/ Mazhar Altundere: AKP’nin son on yılı denince, denince ben son bir haftalık süreci değerlendirmekten ziyade 3 Kasım 2002- 3 Kasım 2012 sürecini değerlendirmek isterim. Ak Parti iktidara geldiğinde teskereyi kucağında buldu, bir diğer konu ise AB uyum süreci idi Türkiye belli bir yere belli bir aşamaya getirmişti ve uyum süreci devam edecekti. Teskere sürecinde ilk defa hükümet kamu oyu yoklamaya çalıştı bildiğiniz gibi çok sürpriz bir kararla teskere çıkmadı. AB uyum süreçleri içinde ise ilk 3-4 yıl müthiş bir umut vardı. Ak partili olmayanlar da bu sürece destek verdi Ab uyum sürecinin heyecanlandırdığı kişilerin sayısı azımsanacak gibi değildi. Ondan sonra ki süreçte 2007 yılına kadar (yerel seçimlere kadar) Ak Partinin siyaseti Avrupa ülkelerinde de Türkiye’de de itibar gören bir siyaset biçimi yürütüyordu. 2007 seçimlerinden sonra tam tersi bir siyaset yapmaya başladı diktatörlüğe doğru giden bir yol izledi. İçinden çıkılmaz konuları gündeme getirerek siyasi bir kaos ortamı oluşturmaya çalıştı. Parti ilk yıllarda TRT Şeş, AB uyum Süreci, demokratik açılım gibi olumlu adımlar attı. Hatta Habur sınır kapısı meselesi Türkiye için bir dönüm noktası olacakken geldiğimiz noktada Habur organizasyonunda yer alan herkes suçlu durumuna düşürüldü. Trabzon’daki rahip cinayeti, Malatya’da ki Zirve yayını, Hrand Dink cinayeti son dönemlerde artan kadın cinayetlerinin artışı vs. bunların hepsi toplumun ruh halini yansıtıyor. Bu süre içinde baş gösteren ‘Ergenekon, Balyoz’ davaları Türkiye kendi bağırsaklarını temizliyoru düşündürdü. Derin devletin 90-200 yılları arasında insanları yerinden etti, kıyımlar oldu vs. bu dönemlerden sorunlu olan birkaç kişiyi yargılaması Ak Parti derin devleti temizliyor düşüncesi yarattı. Birde biz ‘Milli Görüş’ gömleğini çıkarttık söylemi oldu neden bu ‘Milli Görüş’ kimliğini çıkarttı çünkü yeterli manevra ağının olmadığını bu gömleğin yeterince kapsayıcı olmadığını düşündü. Artık bütün gömlekleri giymek istedi. Başbakan Ortadoğu’nun lideri olmayı istiyordu. Suni gündemler yaratarak alttan alttan kendi kadrolarını yarattılar. En büyük sorunumuz olan ‘Kürt Sorunu’ ile ilgili AB uyum sürecinde olumlu adımlar atacağını bu sorunu çözeceğini iddia etmişti ama sonraki süreci tamamen kendi çıkarları doğrultusunda yönetti. En son Uludere katliamında da gördük üzerinden bir yıl geçmesine rağmen suçluların ortaya çıkarılmaması kamuoyunda büyük bir güvensizlik yarattı.
4/ Abdurrahim Devrim: AKP’nin son yılını tartışıyorsak Önce 28 Şubattan başlamalıyız. 28 Şubat postmoderen darbesi bana göre o gün medya ayağı, iş insanı ayağı, bürokrasi ayağı vardı en önemlisi Amerika ayağı vardı. Post modern darbe yapıldığında Amerika sessiz kaldı. Çünkü ülkede yapılan darbeler Amerika’nın da yararına oluyordu. Sonrasında yeni bir sistem yeni bir iktidar geldi. Bu gelen hükümet toplum üzerinde büyük bir travma yarattı bu travma da Saadet Partisinin ikiye bölünmesine neden oldu. Partiyi 20-25 günlük süre içinde kurdu 6 ay içinde de iktidara geldi. 28 Şubat’ta Amerika’nın Türkiye’de ki müttefiki askerdi. 1 Mart teskeresi geçmediği zaman ordu vesayeti ile sorunu olan AKP biz teskereyi çıkarmak istedik ama ordu bırakmadı deyip günah çıkardı. Bu konuda Amerika’yı ikna ettiler. Erdoğan Bush görüşmesinden sonra Türkiye yeni bir siyasi döneme girdi. Amerika ordunun tasfiye edilmesinde büyük rol aldı. Ordu bitti ama Gülen cemaati ve Erdoğan dönemi açıldı. Fetullah Gülen’nin Amerika’ya yerleşmesi orda karargah kurması bunun en bariz örneğidir. Susurluk olayı çok önemli bir olay nedense hükümet Susurluk olayına hiç değinmiyor. 1994-1995 olaylarının failleri Tansu Çiller döneminde yapıldı. Erdoğan açılım yaptı bir hafta sonra geri adım attı. Diyarbakır’da bişey söyledi, Trabzon’da başka bir şey söyledi hem Türk’leri hem Kürt’leri rölantiye aldı. Bu son süreçte atılan olumlu adımların samimiyetinden emin değilim. Keşke herkes elini taşın altına koysa bu soruna çözüm bulsa analar ağlamasa. Ama geçmişten edindiğim tecrübeler beni acaba hükümet PKK’yı susturup Cumhur başkanlığı ve yerel seçimlerde istediğini almak için mi yapıyor diye düşündürüyor. Yapılan açıklamalar atılan adımlar hep göstermelik işler yapıldı. Bir sürü suçsuz günahsız insanlar içerde, öğrenci aydınlar içerde. Kürt sorununda Susurluk olayı en önemli sorundur, bu sorun çözülmeden girişimler sonuç vermez. Erdoğan Mehmet Ağar’la seçim dönemlerinde kol kola poz verdi. Sonrasında beş yıl ceza aldı şimdi paşalar gibi 5 yıldızlı otel şartlarında yatıyor. İnşallah bu adımlar şeffaf ve doğru bir yöntemle çözülür.
5/ Engin Yılmaz: Ulu Dere katliamından bir yıl geçmesine rağmen hala hükümet tarafından tatmin edici bir açıklama yapılmamıştır. Ben bunun en büyük nedeni olarakta halkın cesaret gösterip eylem yapmamasına kabul ediyorum onu ön görüyorum masala yapılan eylemlerde genelde BDP kesim eylem yapıyor. Tepkisini dile getiriyor. Neden AKP liler Kürt olmayan insanlar bu konuda bir eylem yapmıyor bu konuya olan tepkimi dile getirmek istiyorum Çünkü bu bir siyasi durum değil bu bence insani bir durumdur 34 insanın yaşamının sona erdiği bir olaydır.ve kimyasal silahların kullandığı olay olduğu için bence buna Türkiye halkının tepki göstermesi gerekir. Bu konuya olan Tepkimi dile getirmek istiyorum Türkiye halkı bu konuda çok tepkisiz kaldı. Yapılan eylemlerde bir avuç insanı geçmeyecek kadar insan toplandı gerek Muşta gerek Türkiye’de olan eylemlerde az insan eylemlere katıldı bu konuda olan tepkim dile getirmek istiyorum bir ikinci konuda insan haklarının dini açıdan kadınların baş örtüsünün sorunudur yine hükümet bu konuda bazı açılımlar yaptı ama ben bu konuda hükümetin samimi olduğuna inanmıyorum işin sonucunu getirmediler
6/ Şehmuz Sinecem: 2002 de Hükümetin iktidara gelmesiyle birlikte yeni yeni değişimler yaptı bildiğiniz gibi geçmişte ekonomi konusunda büyük krizler geçiriyordu ve bunların önüne geçildi ciddi adımlar atıldı Bölgeler arasındaki iletişim aynı zamanda ulaşım noktalara çözüm noktası konusunda çalışmalar yaptı Ekonomi olarak gerçekten hem ihracat konusunda olsun hem de ithalat konusunda ithalatı azaltarak ihracatı biraz daha genişletti bunların olması güzel Türkiye’de örneğin bir sağlık sorununda ciddi bir adım atıldı ulaşım sorunlarında ciddi adımlar atıldı. Eğitim sorununda üniversitenin gelişi bile bizim için bir hayaldi şimdi ise okuma oranını yükselttikçe Hem ekonomi hem siyaset hem de iktidar konusunda iyi bir yere geleceklerini inanıyoruz bu yönden bunların oluşunu destekliyoruz tabii ki siyasal alana geldiğimiz zaman Demokratik konusunda önemli adımlar atılmadı ama bizim bölgemizde iyi bir çalışma olmadı bizim amacımız siyasal sorunların çözümü olmasını istedik 2009 da teşvik yasası çıktı çokta ciddi teşvik yasasıdır hiçbir yatırımcı bu bölgeye gelmedi neden gelemedi demek ki burada sorun var siyasal bir sorun.
Yerel Konu: Özerklik
7/ Necmi Erol: Özerklik Türkiye'nin Kürt sorununa yönelik çözümsüzlüğüne çözüm olarak gelmiş bir program. Cumhuriyet tarihi ile birlikte devletle sürekli sorun yaşayan Kürt'ler tarih boyunca direnç göstermiştir. Özerklik Kürt tarafının yaşanan sorunlara yönelik ortaya attığı bir programdır. En azından Türkiye gündeminde bunun tartışılmasını istedi. Özerklik uygulamaları dünyanın birçok ülkesinde var ve farklı şekillerde uygulanıyor. Ama takip ettiğim ve bildiğim kadarı ile Kürlerin Türkiye için istediği model reform modelidir, var olan siyasi yapı Kürt’ler istedikleri imkanları sağlamamaktadır. Özerklik toplumların kendilerine öz yeterliliğini sahip olmasını getiriyor. Yasin toplumun kendi kendini yönetmesini sağlayan bir mekanizma. Bu yönetim biçimini yerele devretmedir. Farklı ülkelerde ki uygulamada bu şekildedir yerel yönetimler güçlendirilir. Özerklik bu ülkede tartışılmaya başladığında bölünme paranoyası hemen başlıyor. Çok insani bir talebi gündeme getiriyorsunuz, toplumun refahı için gerekli olan bişey nasıl bir bölünme getirebilir? Bölgesel meclislerin oluşturulması noktasında bir talep var, yerelin hepsinin meclisler halinde yapılanması mahalle meclisinden tutun kent meclisi kent meclisinden bölgesel meclise yerelden genele gider bir yapılanma. BDP'nin açıklamış olduğu siyasi reformda Türkiye 16 bölgeye ayırdı.
Ülkenin resmi dili resmi bayrağı kabul görmekle birlikte bölgenin sembolleri ve renklerinin de kullanılabileceği bir yapılanma söz konusudur. Aynı zamanda il valilerinin merkezi yönetimine karşı ve bölge sorunlarına karşı sorumlu olduğu bir yapılanmadır. İlk Kürt cenahı özerliği dile getirdiğinde peki Kürtler ne istiyor denildi işte Kürtler bunu istiyor. Genellikle halende siyasi iktidar Kürtler ne istiyor bilmiyoruz diyor , aslında Kürtler bulunduğu bölgede kendilerini yönetmek istiyorlar. Gelinen noktada Ortadoğu’da olan olayların da etkisiyle devlet Kürt sorununu çözmek istiyor. Şayet bu sorun çözülmezse Kürtlerin kendi yollarını çizeceği ile ilgili devletin aklında şüphe var. Sorun uluslar arası arenada çok tartışılıp konuşulmadan devlet kendi içinde çözmek istiyor.
Bir yerde bir isyan olduysa devlet isyan eden tarafın liderlerini çağırdı ve astı yada ceza evine attı bu sürecin olumlu sonuçlanması için bütün katmanların bu sürece sahip çıkması gerek. Barış sürecine dair atılan adımlara biz çok çok büyük umutlara kapılmıyoruz ama televizyonda gördüğümüzde heyecana kapılıyoruz, bunu bir çok arkadaşımda da gördüm. Demek ki iktidarın eli bu noktada güçlüdür, bu sürecin şeffaf gitmesi gerekiyor. Üstü kapalı tehditlerle çözüme gidilmez. İktidarın aklında gerisinde çıkarcı bir düşünce varsa kısa zaman içinde gerçekler ortaya çıkar. bu sürecin müzakereye dönüşmesi gerekir. Dünyada ki örneklere de baktığımızda onurlu barış süreçleri müzakere ile yapılır.
8/ Robin Erdenci: Demokratik özerklik projesi aslında daha iyi bilince çıkarmak için Türkiye de niye ihtiyaç duyuldu? katı merkeziyetçi devlet anlayışı toplumların halkın sorunlarına çözüm üretemediği hantal kaldığı bir merkezden bir coğrafyanın yönetilemeyeceği gerçeği bunu zorunlu kıldı. Kürtlerin yaşadığı yerlerde yıllarca devam eden asimilasyoncu, baskıcı yönetim anlayışına alternatif olarak özerkliğin uygulanması isteği hat safhadadır. Katı merkeziyetçi yapının ademi bir yapıya dönüştürülmesi yani tabandan tavana bir yönetim olması gereklidir. Bu yönetim şekli doğrudan demokrasiye de bir zemin hazırlıyor. AB uyum paketinde Türkiye yerel yönetim şekline şerh koydu. 4.yargı paketi ile beraber KCK adı altında yapılan siyasi soykırım yapan devlet son süreçte buna yönelik olumlu açıklamalar yapıyor. KCK adı altında tutuklanan kişilerin serbest kalacağı ve yerel yönetimlere konulan şerhin kaldırılacağı söyleniyor. Arkadaşlar az önce BDP'nin Türkiye yi 16 bölgeye ayırdığını söyledi ama HDK'nin de özerklikle ilgili uygulanabilir bir proje olduğunu Türkiye'nin bazı sorunlarının çözümü noktasında önemli olduğunu söyledi.
Aydın Yalçın: Zaten AKP Türkiye'de özerliği yapılandırmış bu gün her evde temsilcisi her yerde kurumu her mahallede temsilcisi var. Bunu zaten AKP yürütüyor ama kendi lehine yürütüyor. Demokratik özerliğin anlamı halkın ihtiyaçlarını karşılamaktır. Biri yapınca devlet diğeri yapınca terörist oluyor ben bunu anlamıyorum! Siyasi parti çıkıp diyor ki ben tabandan gelen ihtiyaçları karşılayacağım. Köylü, çiftçi, esnaf, emekçinin uzlaşarak üretmesi çözüm değilmidir? işte özerklik budur. Yaşamı ekolojik, sosyal, ekonomik anlamda güzelleştirmektir. Ben geçmişte şuna şahit oldum vatandaşın artık vatandaşın devlete, hukuka, yargıya güveni kalmadı. Bu ülke bizim ülkemiz başka gidecek ülkemiz yok.
9/ Mazhar Altundere: Özerklik sorunu sadece Türkiye'nin sorunu değil dünyanın genel sorunudur. Özerklik demokrasinin en sağlam noktalarından biri olmaktadır. Kürtlerin talepleri sadece tıkanan noktayı aktif hale getirmek midir? yoksa kendi kendini yönetmek midir? burada çok ince bir nüans var. Kürt'lerin kendini yönetmesi halkların kendi kaderini kendi tayin etmesinden yola çıkılarak desteklemek gerek. Zaten son süreçte Ak Parti yerel yönetimleri güçlendirmek için bazı girişimlerde bulunuyor. özellikle özel idarelere verilen yetkiler işi eskisinden daha kötü bir noktaya getirmiştir. Yeni süreçte belediyelerin dahil edileceği söyleniyor. Kürt'lerin istediği ile devletin istekleri aynı noktada değil. Bir taraftan hükümet sistemi rahatlatmaya çalışıyor. Bir taraftan Kürtler kendi kendini yönetmek istiyor haklı olarak.
ÖNERİLER
1 / Mazhar Altundere: Muş’a Yapılacak HES’ler
ORTAK SONUÇ
Kürt sorunu konusunda son süreçte atılan adımların olumlu olduğu, Muş’ta ki STK’ların bu konuda barışa destek vermesi gerektiği konusunda ortaklaşıldı..
DEĞERLENDİRME
Sivil Toplum Kuruluşları ve katılımcılar birbirlerini dinledi. Siyasi temsilciler olmadığından toplantı düzenine uygun bir katılım gerçekleştirildi. M. Vekilleriyle tek tek görüşülmesine ve görevlendirilmelerine rağmen vekillerin katılmaması STK’lar tarafından hoş karşılanmadı. Mutfaktan milletvekillerinin katılımlarını sağlamaları konusunda çalışmalara devam etmeli.
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
a. Sivil toplum ile STK ve belediyeler ile toplam 115 kişiye SMS yolu ile bilgi verildi,
b. Milletvekilleri ile önce bilgilendirme mesajı gönderildi sonrasında telefonla 4 milletvekili ile görüşüldü.
c. Katılımcılarla daha önceden STK’lar ile yapmış olduğumuz toplantıda yerel gündemimizi belirlemiştik.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Ak Parti M. Vekili Muzaffer Çakar toplantıya geleceğini söyledi fakat gelmedi. Bütün vekillerle görüşüldü ama katılımları olmadı.
MEDYA İLE
3 ulusal 8 yerel gazetelere mail ve sms yolu ile bilgilendirme yapıldı. 1 Ulusal gazete katılım sağladı.
DEĞERLENDİREN KİŞİ Nurcan Çetinbaş