Yer : Ticaret Odası
Tarih:08.12.2012
Katılımcılar:
a. Dernek, Vakıf ve Girişimler:
1-Muş Teknikerler İl Temsilcisi Mehmet Işık
2-Muş Kadın Derneği Nurcan Çetinbaş
3-Muş Kültür Sanat Derneği Kasım Sığınç
b. Meslek Odaları:
1-Muş Ticaret Odası Abdurrahim Devrim
c. Sendikalar
1- Sağlık-Sen Mahizer Vural
2- TMMOB Mazhar Aktundere
d. Gözlemciler:
1- Ak Parti Başk. Yard. Erhan Güler
Moderatör: Nurcan Çetinbaş
e. Medya:
1-DİHA Necdet Yentürk
2-Günaydın Muş Şahin Şahin
3-Muş Ovası Gazetesi Ömer Sönmez
Konular:
1: Genel Konu: Millet Vekillerinin Dokunulmazlığı
2: Yerel Konu: İstihdam Sorunu
Genel Konu Üzerine Konuşulanlar Millet Vekillerinin Dokunulmazlığı
1/ Kasım Sığınç: Öncelikle şunu belirtmek isterim bence hiçbir millet vekilinin kürsü dışında dokunulmazlığının olmaması gerekir. Dokunulmazlık meselesinin kalkması gerekiyor ama nedir siz bir ideolojinin düşüncenin özgürce söylemeli. Ama dokunulmazlık meselesine nerden geldik BDP'lilerin Şemdinli’nde gerillalarla kucaklaşmasından sonra gündeme geldi bu süreç içinde değişiyor ama neyse. Şimdi Türk halkınındı Akp hükümetinin de gözden kaçırdığı bişey var sanki bu BDP millet vekilleri Hakkari'den, Şırnak'tan, Van'dan, Muş'tan seçilmemişlerde Almanya'dan, Kanada'dan gelmişler gerillalalar da sanki marstan uzaydan gelmişler, sanki onların amcasının çocuğu, komşusu, teyze oğlu değil böyle uzaylı muzaylı insanlar sanki hiçbir dertleri yok tek dertleri kan dökmek öldürmek terörizm yapmak, birilerinin kanını içme, eroin satmak, kadın ticareti yapmak bilmem ne yapmak gibi gösterilmeye çalışılıyor. Bunların hiçbiri adil değil doğruda değil. Siz şimdi kardeşinizi dağda göreniz katilde olsa gider sarılırsınız bu kadar insanidir basittir, ki aynı yola inanan insanlardan söz ediyoruz. Yapılması gereken bu insanların neden dağa çıktığını anlamak bu meselenin çözümü için gerekli demokratik adımları atmaktır. bu bu kadar basit bişeyken dallandırmışız budaklandırmışı öyle oldu şöyle oldu diyoruz. Başka bir siyasi ideolojiye sahip insanlarla karşılaştığımda merhaba diyorum sarılıyorum aynı şeyleri düşünmüyoruz ama normal yaşam içerisinde merhabalaşmamız gerektiğini düşünen bir yapı neden kardeşi ile amcasının oğlu ile kucaklaşmasına bu kadar takar, terörize eder anlamıyorum. Bu bizim geleneğimiz biz insanlara sarılırız öperiz. Yıllarca PKK'ye terörist diyecek misiniz diye bize televizyon programları izlettiler vekiller kıvrandı durdu ama sonra cesaret gösterip demeyeceğiz dediler. BDP'lilerle diyaloğa geçmediler sizinle diyaloğa geçeriz ama şöyle davranman lazım bunu yapman lazım bunu yapmaman lazım dediler . O zaman ben sen olaydım bari senin partin içinde siyaset üretseydim hiç BDP diye bir parti olmasaydı, herkes her şey sizin istediğiniz gibi giderdi rahat rahat yönetirdiniz! Demokrasi benim kimliğimle, dilimle düşüncemle beraber beni kabul etmendir. Bunu kabul etmiyorsan sen kendine nasıl demokrat dersin? Biz bunu sorgulamıyoruz.
2/ Mehmet Işık: Türkiye'de Kürt sorunu bağlamında sorunların çözülmesi akan kanın durmasını canı gönülden isteyen bir insanım. 1994'te Dep’liler boyunlarından tutularak zindanlara atıldı, Kürt sorunu bitti mi hayır daha da derinleşti. Şimdi Hükümet Oslo, Kandil, İmralı görüşmeleri yapıyor suç değilde arkadaşıdır dostudur, oğludur, komşusudur, ideolojik düşüncesi aynıdır nasıl tanımlarsanız artık tabi ki görüşecek. Şemdinli de ki kucaklaşma suçsa Kandille, İmralı ile yapılan görüşmelerde suçtur. Biz artık ne askerin nede gerillaların ölmesini istemiyoruz. Barışı kardeşli yaşamak istiyoruz. Bölgede ki ekonomik sorunda bu na bağlıdır eğitimde buna bağlıdır her şeyde bu sorunun çözülmesine bağlıdır. Bu ülkede Kürt sorunu çözülmeden hiçbir sorun çözülmez. bu gün 2013'ün bütçesine bakın gelirin %50'si savunma amaçlı kullanılacak.
3/ Mazhar Altundere: Yaşanan süreçleri daha önce yaşadık, sıkıntılar çektik canlar kaybettik. 94'te de bunları yaşadık ama ders almadık. 1994'te devlet bana aynı şeyi söylüyordu benim dediğimi yapmazsan seini ceza evlerinde süründürürüm dedi, şimdi de aynısını yapıyor. Artık ülke siyaseti o kadar karışmış durumda ki muhalefette doğru bişey söylese hükümet eleştiriyor, hükümette doğru bişey söylese muhalefet eleştiriyor. Gelinen noktada dokunulmazlığın hepsi kalksın. Gerillaların vekillerle kucaklaşması çarpıtılıp dokunulmazlıkları kaldırmaya kalkarsanız sizde iyi niyet yoktur. Devleti soyan ihaleleri götüren vekiller yargılanmıyor da fikir birliği içinde olan insanların kucaklanması mı yargılanıyor? Bizim devletimizin bakış açısı gittikçe hastalıklı hale giriyor, biz Çeçenistan’da ki, Suriye'de ki, Mısırda ‘ki direnişçileri alkışlarken, Libya'ya Suriye'ye devlet desteği verilirken kendi halkımıza terörist dersek bu hastalıklıdır. 100 yıllık çözülemeyen 30 yıldır savaş halinde olan biz Kürt sorununa sahibiz bunu çözemiyoruz. Artık devlet ovadakine de rahat vermiyorsunuz Mehmet Ağar'ın zamanın söylediği söz vardı gelsinler ovada siyaset yapsınlar dağda ne işleri var diye, siz eğer ovadakini içeriye atarsanız öldürürseniz ovada hiç kimse siyaset yapmaz. Olay gittikçe kangren hale geliyor. Mesele demokrasi meselesi ise BDP yüzlerce fezleke verdi neden o zaman kaldırılmadı da şimdi kaldırılmak isteniyor. Gerçek demokrasi arıyorsak dokunulmazlık zırhının ardına kimseyi saklamamalıyız. Sanki bir hesaplaşma sürecine girildi açlık grevinde verilen destek bazı yerleri rahatsız etti bunun el değiştirmesi için bişeyler yapmak istiyorlar. İktidar ipleri kendi eline almak istiyor. sonu olmayan iki ileri bir geri giderek bir yere varamayız. Bölgesel anlamda bakınca hiçbir şeyi iyi görmüyorum.
4/ Robin Erdenci: Türkiye parlamentosunda kimler halkın vekilidir, kimler irade ile gelmiş ona bakmak lazım. Kimler demokrasi yöntemi ile vekil olmuş, kimler parti liderlerinin belirlediği yada kurmaylarının belirlediği şekilde vekil oldu? Ya da kimler vekilliği çaldı da vekil oldu Hatip Dicle'nin vekilliğinin çalındığı gibi. BDP'li vekillerin hangi zor şartlarda seçime girdiğini biz biliyoruz. Çok meşakkatli yoldan geçtiler. her biri de yüksek oyla seçildiler parlamentoya girmeye hak kazandılar. Onları seçen halktır parlamentodan alabilecek tek yetkili yine halktır hükümet değil. Dolayısıyla biz onlara hadlerini bildireceğiz demesinin aslında had bilmezlik olduğunu söylemek isterim. Başbakan şantajla hareket ediyor başbakan itaat kültüründen gelmiş hatırlıyoruz Hikmet Yar'ın dizinin dibinde oturan fotoğraflarını görmüştük. İtaat kültüründen gelenler önce itaat ederler sonra itaat ettirirler bu itaat kültürü ile hareket eden bir başbakandan ne bekleyebiliriz. Onlara itaat etmeyen kitleye karşı sert olurlar, sinirlenirler agresif çıkışlar yaparlar. Aslında bir noktada kendilerini bir anlamda firavunlaştıran bir yere geldiler. Kürt sorunu Türkiye’yi kaygılandıran bir aşamaya geldi. Kürtler 100 yıl önceki Kürtler değil kimse artık kusura bakmasın, Ortadoğu’da olan sorunları çok iyi değerlendiren sorunları çok iyi analiz eden Kürtler var. Selahettin Demirtaş'ın da dediği gibi bu yüzyıl Kürtlerin yüzyılı olacak. Kürt'ler kazanımlarından geri adım atmayacakları gibi sosyal, demokratik, ekonomik haklarının kazanımı konusunda da taleplerinden vazgeçmeyecek. Ne Suriye'de ki nede Irak'ta ki kazanımlarından da vazgeçmeyecektir. Federal Kürdistan ile gerginlikler var. Bunları bir bütün olarak ele almak gerekir. Başbakan Kürt'lerin kendilerine itaat etmesini bekliyor şunları yapın oturalım diyor var mı böyle bir şey! Bence bölgedeki sorunları başbakana aktaran bölge temsilcileri ve danışmanları yanlış aktarımlar yapıyor. Hiçte doğru tespitlerle başbakana bilgi aktarmıyorlar. Olay hiçte başbakanın söylediği gibi değil BDP'nin toplumsa desteği olmadığını söylüyor, aslında öyle değil Kürt özgürlük hareketinin de BDP'nin de çok ciddi toplumsal desteği var. Bu yanlış bilgiler başbakanı yanlışa götürüyor. AB Birliğinde Kürt sorunu ile ilgili parlamentoda konuşmalar yapıldı bunun için Zübeyir Aydar'ı kürsüye davet ettiler dolayısıyla Artık AB birliğinin de bu konulara yaklaşımı çözülmesi gereken sorun olarak görüyorlar. Daha öncekilerde asarım keserim diyordu şimdi ne durumlarda olduklarını görüyoruz. Biz parlamentoda siyaset yapmanıza izin vermeyiz deniliyorsa artık Kürt’ler de beraber yaşam koşullarının yollarını kapatır. Biz birlik beraberlik içinde yaşamak istiyoruz. Bu şekilde devam ederse maalesef ki Kürt milliyetçileri de çoğalacaktır. Bunlar ayrıştıcı duruşlardır. Umuyor ve diliyorum ki bu söylemlerden geri adım atılır eğer dokunulmazlıklar kalkacaksa bütün vekiller için kaldırılsın. Bunu vekillerimizde söylüyor bende söylüyorum PKK'liler terörist değil her biri özgürlük savaşçısıdır. bütün halkımızda böyle görüyor cenazelerin sahiplenilmesi bunları gösteriyor. Unutmayalım ki kurtuluş savaşı sırasında Atatürk'e de terörist denilmişti. Suriye'de ki örgütlenmeye Suriye özgürlük ordusu deniyor Suriye devleti ne diyor terör, Türkiye de ki sorunda aynıdır Kürt gerillalarına terör diyor.
5/ Mahizer Vural: Konumuz Millet vekili dokunulmazlığı iken Kürt sorununa doğru gitti mevzu. aslında bu birbirileri ile ilintili sorunlardır. Millet vekili dokunulmazlıkları seçim sürecinde birde BDP'li vekiller bişeyler yaptığında gündeme gelir. Bu dokunulmazlık Kürt meselesi ile ilgilidir. Ben şahsi fikrimi söylüyorum eğer dokunulmazlık kalkacaksa bu sadece BDP'liler için değil bütün vekiller için kaldırılmalıdır. Ben bir vatandaş olarak yargılıyorsam benim meclise gönderdiğim millet vekili de yargılanmalıdır. Vekil benim vekaletime bakan beni mecliste temsil edendir benden bir artısı yoktur. Yargılanmanın yolu açık olmalıdır. Kürt meselesi çözülürse refah bir ülke olacağız. Biz beraber bir yaşam sürmekten yanayız. Hangi dil, din ırk olursa beraber yaşamak istiyoruz. 1990'lar da bölgede ne kadar büyük acılar yaşandığını biliyoruz; insanlar Kürtçe konuşamıyor, Kürtçe müzik dinleyemiyordu, köyler yakılıyor insanlar taciz ediliyordu, kimliğinde yada plakanda Kürt verileri varsa zorluklar çıkarılıyordu şimdi bu anlamda rahatlık söz konusu. Ben bu hakları hükümet verdiye inanmıyorum bu hükûmeti bireylere zorlayan bir takım güçler var bu güçlerin olmasını bir Kürt olarak olumlu karşılıyorum. Şimdi millet vekili nedir kimdir onlara değinmek istiyorum hepimiz biliyoruz ki millet vekili parlamentoda bir takım kararlar alır, savaşlar yada barışlar çıkarır, bakanlar kurulunu denetler vs. parlamento içerisindeki alınan kararları gelip seçildiği ilde halkla basın yayın organı yada başka şekillerde paylaşır. Fakat biz bakıyoruz ki vekiller meclise gittikten sonra seçmenini unutan kişiler oluyor. benim oyumla meclise gitti buraya geldi zaman ben ondan saygı beklerken o benden iki kat bükülmemi bekleyen kişi olmuştur. Artık millet vekili denildiği zaman a öylemi denip insanların korkudan titrediği hale gelmiştir. Vekiller bir yeterliliğe tabi tutulan insanlar değil layık mıdır değil midir belli değil. Ha seçilerek gidiyor o da seçim nasıl yapılıyor tartışılır bir durumdur. Beni temsil eden bir vekil benim hakkımı gasp ediyorsa ve evet ben bunu yaptım hakkını helal et diyorsa bu hükümetten hiçbir şey beklenemez. Eğer bana kurduğu cümle karşısında ben ona hiçbir şey yapamıyorsam bu hükümet olmasın benim başımda. Vatandaş olarak haklarımı koruması lazım. Bu Kürt, Türk olur fark etmez bütün halkına eşit davranmak zorundadır.
6/ Abdürrahim Devrim: Türkiye'de hükümete gelmen muhalefetler hep Amerika aleyhtarı ile hareket ederler. Bizim şimdiki hükümet milli görüş kimliğiyle geldi hükûmet olmadan Amerika bayrakları yakardı milli görüş kimliğini çıkardıktan sonra sıkı bir Amerika’ncı, İsrail'ci oldular. Sisteme uydular. Geçmiş hükümet 1994'te HEP’lileri, DEP’lileri aldıklarında eyvah dedim bu sorun daha da derinleşecek bu gün de aynısı yapılıyor ama onlar gibi aleni değil ince ayar vererek yapıyor. Bunlar çok iyi toplum mühendisliği yapıyorlar aslında zihniyet aynı zihniyet yöntem farklı. Ne yapıyorlar biliyor musunuz dün Hüseyin Çelik'i dinliyorum bu dokunulmazlık sadece BDP'liler için değil kapsamlı bir dokunulmazlık diyor kapsamlı dediği de yanına bir salata koyacak birkaç CHP'li birkaç MHP'li gerekirse kendilerinden de bir iki kişi kurban verecekler onlar göstermelik hedef BDP'dir. Bu antidemokratik hareketlerle bir yere varılmaz. Millet vekilini ancak halk cezalandırabilir. BDP'lilerin gidip gerillalarla kucaklaşması insani birşeydir bana göre dünyaya da bir mesajdır ; onlar terörist değil bizim kardeşlerimizdir demek için bilinçli yapıldı. Dünya mesajı aldı ama Erdoğan almadı çok yazık bu ateşte hepimiz yanacağız.
7/ Erhan Güler: Mecliste dokunulmazlıklara dair 800 küsür fezleke var bunların 600 küsürü BDP için hazırlananlar. Bu fezlekelerin dokunulmazlıklar sadece kucaklamalardan dolayı ortaya çıktı. Şunu kabul edelim ki PKK dünyanın bir çok ülkesinde terörist kabul edilmiştir. Biz BDP'ye terör demiyoruz. BDP bizim siyasi partimizdir, siyasi bir temsilcidir ama PKK silahlı bir terör örgütüdür. Dünyanın bir çok ülkesi bu şekilde kabul ediyor. Dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin Türkiye yaralar aldı millet vekillerinin usulsüzlükleri dokunulmazlık zırhı altında korundu. Amaç vekillerin olur olmaz işlerle yargılanmasının önünü kesmekti başka hiç bir şey değil. Amaç vekilin bu zırhın altında gidip dağdaki ile kucaklaşsın yada dolandırıcık yapsın değildi. Bu dokunulmazlık olayı millet vekillerinin gidip Şemdinli’de teröristlerle buluşmasından dolayı çıktı. Daha önce böyle bir olay olmamıştı o kadar fezleke verildi ama mecliste gündeme getirilmedi. Birde bu cihetle de bakalım başbakanımız hata yaptı deniliyor bu kişilerin özgür iradesidir. Ama biz bu ülkenin bu hükümet döneminde refaha eriştiğini görmezsek bu insafsızlık olur. Ben bu bölgede yaşıyorum ve neyin ne olduğunu çok iyi biliyorum.
Yerel Konu Üzerine Konuşulanlar İstihdam Sorunu
1/ Robin Erdenci : İşsizlik ve istihdam sorununu yerel yöneticilerin valiliklerin ve STK'ların ortak çalışmalar sonucu çözümlenebilir. Başbakanın yaptığı açıklama diyor ki bölge kalkınamazsa vatandaş bu senin sorunundur dedi. Sorumluluktan kaçan sorunluluğu vatandaşa yüklemesi sorunlu bir söylemdir. Sorumluluktan kaçan bir açıklamadır. Hükümetlerin sorunudur istihdamı çözmesi gerekiyor. Burada yerelde istihdam sorununu çözen ciddi bir proje olduğu görmedim. Yerel girişimcilerin yatırım yapma isteği var fakat sistem buna müsaade etmiyor . Kentin imar sorunu var, imar bir türlü bitmeyen imar planı var. Öncelikle bu sorunların çözülebilmesi için STK'ların önerilerini görüşlerini dikkate alan bir çalışma yürütülmelidir.
Muş'ta istihdam sorununu çözebilecek önerilere açık olması lazım hem Valiliğin hem belediyenin. Hükümet yetkililerinin yerel inisiyatiflerin STK'ların ne söylediğine kulak vermesi gerek. Bütün bunlar olmadan ortaklaşamadığı gibi istihdam sorunun çözüme ulaşması mümkün görünmüyor.
2/ Mehmet Işık: Muş'ta istihdam sorunu kangren hale gelmiştir. Organize sanayinin ve işletmenin olmadığı bir ilde istihdamdan söz etmek ne kadar olur bilemem. İştahta sorunu yönetenlerin sorunudur. Muş'ta yerel yönetimler sorunu var birincisi belediye başkanı ikincisi özel idare başkanlığını yürüten valilik sorunu. Belediyeler kanununa baktığın zaman 5390 belediye kanununa baktığımız zaman belediyeler bünyesinde fabrikalar, işletmeler yapılabilir. İstihdam sorunu azda olsa belirli bir seviyeye gelebilir. İl özel idareler kanununa baktığımızda 5202 sayılı kanuna baktığımızda artık yereldir. Her ne kadar kamu olsa da fabrikalar işletmeler yapılabilir. Bu da bana göre STK'ların acizliği mi denir artık soruna pek eğilmediklerinden dolayı mıdır? Bizde bi nevi Muş'ta lokomotif olamıyoruz. Bu konuyu çözüme ulaştırmamız için birlik ve beraberlik içinde çalışma zorunluluğumuz var. Bu bir gerçekliktir bir devletin sosyal devlet olma olgusu içinde olmalıdır. Yani demokrasi gereğini yerine getirilmelidir. Böyle davranan bir devlet sosyal bir olamaz. Tabi tür istihdam sorunlarda olur. bunu tabi daha değişik bağlamda da değişik yönlerine de gidilebilir. Benim temsil ettiğim kurumun teknikerler sorunu had safhada. Tekniker yönlerine de gidilebilir. Benim temsil ettiğim kurumlar şu anda işsizdirler. Teknikerlerin sorunu bir istihdam sorundur. Herhangi bir iş ilanı olduğunda binlerce insan başvuruda bulunuyor. bu sorunun aşılması dediğim gibi bizi yönetenlerin sorunudur. 87 yıldır istihdam sorunu aşılmadı, Türkiye’nin bu sorunu çözülmelidir. Muş sosyo ekonomik yönden en gelişmemiş ildir. Devletin bu konuda ki sorumluluğunu yerine getirmesi gerekiyor.
3/ Kasım Sığınç: Başta da başlarken konunun derinlemesine konuşulması gerektiğini hükümetler nezdinde değerlendirilmesi gerektiğini söylemiştik. Mehmet beyinde söz ettiği gibi teknik elemanların durumu nedir bu konularda neler yapılabilir bunların analizini yapmak gerekiyor. Ben 10 yıl teknik meslek liselerinde çalıştım buradan mezun olan motor alanından elektrik alanından mezun olan çocuklar gidip bir kahvehanede çay veriyor, garsonluk yapıyor yani eğitimini aldığı işi yapmıyor. Böylece bizim emek sarf ederek yetiştirdiğimiz çocuklar sistem dışına itiliyor. Bu güne kadar ilgisi olmadığı işlerle ilgileniyorlar. bu trajik bir şeydir, gelişmekte olan bir ülkede en çok gerekli olan şey teknik kadrodur. Bu işin eğitimi almış doğru eğitimlerle insanların alt yapısını oluşturmadan insanların istihdamı sağlanamaz. Yeni gelen anlayış özelleşen anlayış orada bir personel yetiştirilemeyeceğini görmek lazım. Dolayısıyla elimde şeker ve tütün gibi önemli imkan varken biz halkımızın daha fazla dahil olmaması için tersi bir sürece götürüyor. Nedir işte tütüne de kota getirildi şekere de kota getirildi. Dolayısıyla bu insanlar alternatif seçenekler getirilmediği için kendilerini bir anda büyük şehir varoşlarında buldular ve oralarda ciddi sıkıntılar yaşadılar. İlimize baktığımızda kenar mahallelere göz alan yerlerde sıkıntılar var. Tek sebebi bu değil daha ciddi meseleler var. Kürt sorunu meselesinde köylerin yakılması neticesinde şehirlerde işsiz güçsüz insanlar olarak karşımıza çıktılar. İşinde gücünde olan tarlasını süren insanlar 20 yıl önce bir anda şehrin içine yığıldılar. Niteliksiz hiçbir işten anlamayan insanlar yığıldı. Bunların doğru işlenmesi ve rehabilite edilmesi gibi bir süreç işlenmediğinden dolayı o ihtiyaçlar yerinde görünmediğinden dolayı başka başka sorunlar çıktı. O dönemi hatırlayalım o süreçte işlenen adli süreçler var. Siz insanları işsiz güçsüz bırakırsanız olabilecekler sorunlu işler haline gelir. Gelir desteği diye bir sistem geliştirildi insanlara arsanız varsa gelin size para desteği verelim dediler. Ekin biçin biz size destek verelim demedikleri için toplum gittikçe tembelleşiyor. İnsanları hazıra alıştırmaya çalışan bir sistemle karşı karşıyayız. yapılan bir ürüne verilen destek başka bunu yapması gerekiyor ama ekmeden biçmeden sadece toprağını gösterip para alan bir yapı zararlıdır. Bu yönüyle insanlar evlerine oturmaya mahkum edildi. Belediyenin yerel yönetimlerin özellikle kadın istihdamına destek verme noktasında kadın kooperatifleri kurması gerekmekte. Muş'ta tek bir kadın kooperatifi yok. Bizim geleneksel bir toplun olmamız sebebi ile kadınlarımızın eve hapsedilmiş olan kadını iş hayatından uzak tutmuştur. Kadın öğretmen olur, doktor olur, sosyal hizmet uzmanı olur evlendiği ailenin durumu iyi olursa işinden çıkması istenir. Bir başka konu özel sektörün Muş'ta çokta bi anlamı olmadığını düşünüyorum. Zaten bir gelişmemiş fakir bir ilde özel sektörün yapabilecekleri sınırlıdır. Teşvik kanunundan bizim ilimizi ne kadar yararlandırıyorlar bunu sorgulamak lazım. Mesela bizim ilimizde kaç kişi teşvik belgesi almak için başvurdu bunların kaçı belgeyi aldı? ve kaç kişi aldıktan sonra işlerini yürüttü veya yürütemedi. Araştırmak lazım ama bildiğimiz kadarı ile faydalanıcı sayısı çok fazla değil değilse neden değil? KOSGEP'in, DAKA'nın faaliyetlerinden ilimiz ne kadar faydalanıyor diye sormak gerekiyor. Bu açıdan ilimizin öncelikli iller arasına girmesi gerektiğini düşünüyorum. Girişimcilerin bu alanlarda daha fazla desteklenesi gerektiğini düşünüyorum ama gördüğümüz DAKA KOSGEP gibi yerlerin bürokrasi işlemleri kırtasiye işlemleri çok fazla. Bizler sosyo ekonomik yönde en az gelişmiş il isek bişeyleri ifade etmekte zorlanmamız doğaldır. Ama bişeyler ifade etmekte zorlanan insanlara biz bir sürü dosya hazırlamasını istiyoruz. Diyorsan ki tamam seni anlıyorum paran yok, eğitimin az ama bir sürü dosya da hazırlamasını bekliyorsun! Bu kadar kırtasiyeye boğduğumuz insanlardan iş üretmesini bekliyoruz. Bu kurumların bürokrasi işlerini basitleştirmesini bekliyoruz. Aynı zamanda bizim ilimizin öncelikli iller arasına alınmasını istiyoruz. Türkiye'nin en büyük 500 şirkinin geliri faiz gelirleridir. Özelleştirmeler yapılırken bu ülkede devletin zarar ettiği yerler özelleştiriyor denildi. Telekom’un, milli piyangonun zarar ettiğini kime kanıtlayabilirsiniz? Özelleştirmeler de yapılırken birilerine peşkeş edilerek yapılırsa usulsüzlük olur.
4/ Abdürrahim Devrim: Arkadaşları zevkle dinledim, çok isabetli verilerle konuşmalar oldu. Teşvik yasası kimlere yaradı kimler destek aldı oraya bakmak lazım. Yararlanma konusunda herkesin yararlanmasını isteriz ama hükümetin son çıkardığı bankalar kanunu insanlara bu yolu kapatmıştır. Niye kapatmış? Bankalardan vergi almak için KOSGEP, DAKA gibi yerlerden destek almak isteyen bir müteşebbisler bürokratik engellerden ziyade bankalar kanununa takılıyor. Bankalar kanunu diyor ki; müteşebbisin elektrik faturasını bile geciktirmeden ödemesi gerekiyor, kredi kartı borcunun olmaması gerektiğini söylüyor. Bu yörede yaşayan insanların bunu yapması mümkün değil. Ya elektrik faturası ya su faturası yada cep telefonu faturasını muhakkak aksatıyor. Bu bankalarda karşılarına geldiği için bu belgeleri tamamlayamadığı için teşviklerden faydalanamıyor. Tarım desteklemede 300 ze yakın kişi dosya vermiş bunlardan ikisi destek almış bu çok komik bir rakamdır. Diğerlerinin yararlanamama nedeni banka kanunu ve son süreçte meclise sunulan tasarının tam tersi çıktı. Tekrar bankalara yetki verdiler kredi borcu olanın bile sicili bozuluyor. Bu zamanda borcu olamayan vatandaş mı var? Bazende adam kredi kartını cebine koyuyor kullanmıyor ama her yıl ondan 40 tl para kesiliyor. Böyle bir mantık olmaz. Bunun esasına gidelim Ak Parti hükümeti ekonomiyi bankalarla idare etmeye çalışıyor, real sektörü bırakmış, çiftçiyi bırakmış, esnafı bırakmış herkesi kendi haline bırakmış gidin kendi çarenize bakın demiş. Ekonomi verileri bankalardaki mevduata göre hareket edilir, birde borsa şimdi ekonominin en önemli kesimi olan halkın bildiği şeyler değil bunlar. Toplumu ilgilendiren en önemli kesimler çiftçidir esnaftır onları kendi hallerine bırakmış. Ama bankalardaki sistemi sağlam tutmaya çalışıyor sonrada diyor ki işte benim ekonomim iyi. Yav para bankada dönüyor para bankadan çıkmıyor ki! Herkes bankalara borçlu kredi borcu, tüketici kredi borcu, ev kredisi vs. herkes kendi yağında kavrulmaya bırakılmış durumda. Bazı insanlar naylon fatura düzenliyor ya devlette şimdi naylon fatura düzenliyor nasıl yapıyor bunu iş ve işçi bulma kurumundan çıkarılmış sahte istihdam raporları ile. Adama diyor sen 3-5 ay kursa gel sana ayda 300-400 veririm sonra bu kişiyi istihdam oranlarını hesaplarken çalışıyor olarak gösteriyor. Oyun oynuyor burada gerçek işsizliği burada önleyememiş. Yunanistan battı niye battı çünkü üretmeden tüketti, üretim olmadan tüketim olursa bir ailede batar. şimdi biz Yunanistan’dan daha kötü durumdayız en azından onların Avrupa Birliği desteği var oradan gelen fonlarla idare edebiliyor ya Türkiye'nin ne desteği var? Bize Araplardan gelen bir sıcak para desteği var en yüksek faizi veriyoruz. Bu gün otuz milyon dolar borcumuz var. Üretime dayalı olmayan sıcak paranın faydasından çok zararı olur. O sıcak para bi bakarsın gitti sabah kalkarsın bir bakarsın 2001 krizi ile karşı karşıya kalırsın. İstihdam sorununu sahte yöntemlerle çözmeye çalıştıkları için bu sorun çözülmez. Ben burada mücahitlik yapıyorum burada hiçbir mücahidin para kazandığını görmedim real sektör bitmiş durumda. esnaf çeke boğulmuş siftah açmakta zorlanıyor. Bankalara herkes borçlu. sosyal yardımlaşma vakfının bütçesine bakıyorsun Milli eğitimin iki katı bu ne demektir çalışmadan ye. Birde bakıyoruz Yunanistan'dan daha beter olmuşuz. Bu böyle gitmez. toplumsal yapıda yozlaşır açlık başlar yoksulluk başlar ne olur aileler birbirine girer. bu ülkede Kürt sorunu var o düzelmeden ekonomi sorunu çözülmez. Önce barışmalıyız sarılmalıyız sonra bu sorunlar çözülür. Birde üretim üretim olmazsa olmaz. Muş'ta BERCE BEREKE Avrupa standartlarına göre üretim yapıyor. Muş için bir fırsattır, çiftçiye iyi bir örnektir.
5/ Erhan Güler: Açıklamalarınızın eleştirilebilecek çok yeri var parmak basılan sorunlarda var. Japonya, Almanya gibi gelişmiş ülkelerde sosyal yardımlar daha çok bunun eleştirilecek neyi var onu anlamadım. Benim devletten sosyal yardımları daha çok arttırması yönünde beklentilerim var. Çünkü halkımız fakirdir. Ayrıca Kasım hoca dedi ki tarlalar için doğrudan gelir desteği veriliyor bu halkı tembelleştiriyor dedi. Devlet doğrudan gelir desteği verdiğinde sakın tarlana bir dirhem buğday yada hasat ekme demiyor, diyor ki ben bu parayı sana veriyorum bu ekim sürecinde çoluk çocuğuna destek olur diye veriyor. bu para senin cebinde bulunsun sen yinede ekinini ek bişeyler kazanmaya çalış diyor. Az önce Mehmet bey dedi ki Başbakanımız demiş bölgenin kalkınmamasının sebebi vatandaşlardır diye ben başbakana katılıyorum neden biliyor musunuz:? Halk arasında bir söz var her koyun kendi bacağından asılır diye. ben 2002 Anadolu mezunuyum bizin zamanımızda okuldan mezun olanları parmakla göstericilerilerdi sayımız çok azdı. Şimdi çok değişti Muş yılda 100 öğrenci mezun veriyor. Eğitim sisteminde bazı sorunlar var o ayrı mesele. Eskiden lise veya üniversite okuyan hemen öğretmen olabiliyordu şimdi eğitim fakülteleri okuyanların sayısı o kadar çok arttı ki. Artık insanlar yüksek lisans doktora yapıyor. 2001 yıllarında Muş'ta uzman doktor sayısı 7-8 di şimdi uzman doktorları yeterli bulmuyoruz profesörler doçentler bizi muayene etsin diyoruz yani bireylerin ihtiyaçları yükseldi. Biz şimdi gidip Cerrah paşada muayene olabiliyoruz. Bu ülkenin ne kadar çok geliştiği gösterir. Biz bölgesel olarak ihtiyaçlarımızı arttırdık ki bu olaylar gerçekleşti. Bu gün her şeyi devletten belediyeden beklersek kendimize bakamayız. Özelleşmeye atıfta bulundunuz devlet kendine ait arsaları iş yerlerini halka açtı ki insanlar kalkınsın. Muş'ta çimento fabrikası açıldığı zaman bir sürü tepki gösterdi fabrikayı durdurmak için halk elinden geleni yaptı. Diğer illerde çimento fabrikaları yok mu? Tütüne şekere kota getirilmiş olabilir ama ay çiçegi var piyasa da her ikisinden çok değeri olan bir ürün. Neden ekilmiyor? Muş ovası yıllarca boş kaldı hala boş. " Berce Bereke daha önce TİGEM’di eskiden insanlar şikayet ediyordu orada çalışanlar yan gelip yatıyorlar diye şimdi Muş için fırsat. Panküp eskiden devletin elindeyken zarar ediyordu şu an et ve balık kurumu da aynı durumda zarardadır. Devlet zarar etmediği şeyi elinden niye çıkarsın. Eleştiriler siyasi ise bütün oklar bana dönebilir ama biz burada Muş için bir araya geldik. İstihdam için en önemli şey devletin, belediyenin STK'ların beraber hareket ederse kalkınma olacaktı. Muş kalkınmada öncelikli iller arasına girdi toplantılarda valiliğin STK'ları çağırmamasını bende eleştiriyorum. Bir ilin kalkınması için o ilde yaşayanların azmi ile olur.
Öneriler : Bölgede Yapılacak olan HES’ler
Ortak Sonuç :
Değerlendirme:
a. Sivil toplum ile STK ve belediyeler ile toplam 115 kişiye SMS yolu ile bilgi verildi,
b. Milletvekilleri ile önce bilgilendirme mesajı gönderildi sonrasında telefonla 4 milletvekili ile görüşüldü,
c. Katılımcılarla daha önceden STK ile yapmış olduğumuz toplantıda yerel gündemimizi belirlemiştik.
d. Medya ile 2 ulusal 6 yerel gazetelere mail ve sms yolu ile bilgilendirme yapıldı. 1 Ulusal 2 yerel gazete katılım sağladı.
Sonuçlar: Sivil Toplum Kuruluşları ve katılımcılar birbirlerini dinledi. Ak Parti İl Başkan Yardımcısı ile STK’lar arasında atışmalar oldu. Zaman zaman sözler kesildi. Toplantı düzenine uygun bir katılım gerçekleştirildi. M. Vekilleriyle tek tek görüşülmesine rağmen kimsenin katılmaması STK’lar tarafından hoş karşılanmadı. Mutfaktan milletvekillerinin katılımlarını sağlamaları konusunda çalışmalara devam etmeli.
Değerlendiren: Nurcan Çetinbaş