Yer: Ticaret Odası Toplantı Salonu
Tarih: 08.01.2012
Katılımcılar:
a. Dernek, Vakıf ve Girişimler:
1- Kamer (Ayşegül Söylemez- Muş Temsilcisi)
2-MUKADDER (Sevda Kılıç )
3- TEMA Vakfı (İhsan Aytemiş- Şube Başkanı)
4- Muş Kültür Sanat Merkezi ( Kasım Sığınç-Başkan)
5-Muş Zehra-Der ( Abdulmuttalip Bingöl-Başkan)
6-Muş ASKF ( Abdullah Gündoğdu-Başkan Yard.)
7- Kamer ( Sümeyye Boz-Gönüllü )
8-UAFÖ ( Bilal Ata Aktaş-Muş Kordinatörü)
9-Tüketici Kor. Der. ( Sabahattin Karadağ-Başkan)
10- Tema ( Şemsettin Gölbaşı-Gönüllü)
11-İHD ( Melik Sonkur-Üye )
12-Tütün Koop. ( Şehmuz Solgun-Başkan)
13-Doğu Gücü Kulübü ( Kenan Demir-Başkan)
b. Meslek Odalar:
1- Muş Barosu (Sabahattin Göçmen)
2- Ticaret ve Sanayi Odası ( Abdurrahim Devrim- Odası Başk Vekili)
3-Ziraat Odası ( Muzaffer Sonduk-Yön. Kur. Üyesi )
c. Sendikalar :
1- Enerji Bir Sen Sendikası ( Muhsin Göktürk-Şube Başk.)
2-TES İŞ Sendikası (Ramazan Erdenci-Başkan)
3-Şeker İş Sendikası (Fikret Sancar-Şube Başk.)
4-Muş eğitim Sen ( Veysel Aykaz-Üye)
5-Emekli Sen ( Şerafettin Işık-Başkan)
6-Ses Sendikası ( Bedrettin Soylu-Sekreter)
7-TMMOB ( Mazhar Altundere)
8- Birlik Haber Sen ( Necmi Armağan- Sekreter )
9-İşçi Sendikası ( Zeynelabidin Tuncel)
d. Gözlemciler:
1- Ak Parti İl Başkanı (Halis Saltık)
2- Ak Parti ( İrfan Süne-Teşkilat Sorumlusu)
3- Hakların Demokratik Kongresi ( Robin erdenci)
e. Dğer Katılımcılar
1- ATO Yapı ( Hasan Aksoy-Yön. Kur. Başk.)
2- ATO Yapı ( Adnan Demir-Genel Kordinatör)
3- Muş Barosu ( Erhan Güler- Yön. Kur. Üyesi )
Moderatör: Mazlumder Genel Başkanı: Faruk Ünsal
İzleyiciler:
1- Muş Ticaret Odası Çalışanı ( Haşim )
2-İl Özel İdaresi İşçi Temsilci ( Zeynelabidin Tuncer)
Medya:
1- Muş Olay Gazetesi(Sinan Balkaya)
2-İMC-TV Temsilcisi (
Konular:
Genel konu: Uludere Olayı-1915’te Ne Oldu?
Yerel konu: Hava Kirliliği ve Otopark Sorunu
Genel Konu Üzerine Konuşulanlar ‘’ Uludere Olayı ‘’
1-Faruk Ünsal: Şırnak İli Uludere (Qileban) İlçesi Gülyazı (Bujeh) Ve Ortasu (Roboski) Köylerinden Irak sınırına geçmiş ve dönmekte olan sivillerin sınırın sıfır noktasında 28.12.2011 tarihinde 21.30-22:30 sularında Türk Silahlı Kuvvetlerine ait savaş uçaklarının bombardımanı sonucu meydana gelen saldırıda;17’si çocuk, tamamı erkek olmak üzere toplam 35 insanın toplu halde yaşamlarını yitirmesi, 1 kişinin yaralanması ve 2 kişinin yara almadan sağ kurtulması olayını konuşacağız. Arkadaşlar bölgeye giden biri olarak sizlere izlenimlerimi aktarmak istiyorum.
35 kişinin kaçakçı olduğunu söylüyorlar, onların yaptığı kaçakçılık değil sınır ticaretidir. Bu meşrudur. Yıllardır yapılan bir iştir, Jandarmanın bilgisi dahilinde yapılmaktadır.Herkesin haberinin olduğu bir ticarete kaçakçılık denilemez. Orda hayvancılık ve tarım yapılamıyor sıkıntılı bir bölge. Sosyal kültürel denetim mekanizması kırsalda, kendi oto kontrollerini sağlıyor. Eğer halk orda kendini geçindiremezse şehirlere inecek metropolde kontrollerini sağlamak mümkün değil. Birde PKK’lılar 40-50 kişilik guruplar halinde sızmazlar, 1’rer 2’şer gruplar halinde hareket ederler. Hadi diyelim vurulanlar gerilla idi sen uyarını yapmadan teslim ol çağrısı yapmadan nasıl üzerlerine bomba yağdırabilirsin ki. Heron görüntülerinde PKK’lıların geleceği belliydi deniliyor, bile bile insanların üzerlerine bombalar yağdırıldı.
2 kişi sağ kurtuldu ama onlarla görüşemedik. Köyluler tarafından jandarma, 112 aranıyor onlar bizim çocuklarımız deniliyor bilgiler veriliyor , vurdumduymaz davranıp zamanında müdahale etmiyorlar sanki sağ kalanlarda ölsün diye beklenmiş.
2- Kasım Sığınç: Basından öğrendiğimiz şeylere sizden öğrendiklerimizi de katınca sorularımız çoğaldı. Uludere katliamındansa Kürt sorunu üzerinden gitmek daha sağlıklı olur. Temel sorun çözülmedikçe Kürtler daha çok katledilir. Biz Muş’ta ki Sivil Toplum Örgütleri olarak kurmuş olduğumuz Muş Sivil Toplum Platformu adına sürekli barışa çağrı yaptık, silahlar sussun, barış olsun, diyalog olsun dedik. Büyük ölçüde karşılık buldu. Diyalog süreçlerinin olması iyileştirmelere yol açar. Başbakanın 2011 seçimleri itibari ile Kürt sorunu yoktur demesi, bu sorunu bilmiyorum tanımıyorum anlamına gelir. Traji komik açıklamaları ard arda yapan başbakan bu günlerin geleceğini bilmiyor muydu? Zamanında Nurcan hanımında içinde olduğu platformlarda yaptığımız açıklamalara bakın biz bu olayların olacağını söylemiştik, yine de söylüyoruz böyle giderse kaos ortamı olur. Kore’de, Vietnam’da, Felluce’de yaşananlarda benzeri şeylerdir. Savaş politikalarının tehlikeli olduğunu söylemek gerekir. O insanlar Terörist olsaydı da neden öncesinde yollarını kesip teslim ol çağrısı yapılmıyor da üzerlerine bomba yağdırılıyor? O insanların yaşam hakkı yok mu? Madem bir istihbarat aldınız neden uyarılarda bulunmadınız? Bunlar savaş kuralları içinde suçtur.
3- Sabahattin Göçmen : Ak Partiyi taşraya akan bir parti olarak görüyorum. Bizim dilimizi görmeyen bir devlet vardı. Sayın A. Gül’ün Cumhurbaşkanlığına gitmesiyle bunları kısmende olsa aştık. Biz Ak Partiye askerimiz ölmesin ayrımcılıklar olmasın diye devleti teslim ettik. Kendi kimliğimizle ilgili isteklerimiz var bunları görsün çözüm noktasında atılması gereken adımları atsın.
Bütün siyasi münazaradan ayrı yüreği yanan annelerimizi düşünmeliyiz. Bütün halk Başbakanımız ne diyecek diye baktı onun konuşmalarından umutlu olan halk. Başbakanın tam bir devlet diliyle cevap vermesiyle hayal kırıklığına uğradı. Uludere’de katledilenler savaş uçaklarıyla değilde asker kurşunuyla öldürülseydi ne denilirdi? Tabi ki terörist denir ve üstü kapatılırdı. Ak Parti’de devletin ceberut yüzünden çok çekti, onları hatırlayıp kürt halkına sahip çıkmalı. Hükümet adeta diyorki ben öldürdüm parasını da öderim. Katliamdan sonra yılbaşı kutlamaları inadına daha coşkulu yapıldı.
Bu olay milattı Ak Parti yetersiz samimiyetsiz kaldı.
4- Şehmuz Solgun : Uludere olayı tüm ülkeyi üzmüştür. Böyle üzücü olayların bir daha yaşanmamasını diliyorum. Biz meclise 500 millet vekili gönderdik acaba bunlarda çocuk sevgisi, insan sevgisi yok mu? Ölenlere de mi saygı yok. Cenazelerimizin katır sırtlarında gitmesi de mi vicdanlarını sızlatmadı. Bir helikopter gönderemeyecek kadar acizler mi?
5-Sümeyye Boz: Burda tamamen sonuç değerlendirmesinden uzak, süreç değerlendirilmeli.
Şimdiki sürece kadar inkar varken, şimdi imha var. Yeni gündemler yaratılmaya dikkatleri dağıtmaya çalışıyorlar. Uludere katliamından sonra insanlara utanmaz bir dille 20 bin TL para teklif ettiler kabul görmeyince açık artırıma bile gittiler. Öldürülen insanların hesabı hala verilmedi.
6-A. Muttalip Bingöl: Uludere katliamı Hükümetin Kürt sorununa yaklaşımını görmemize de sebep olmuştur. Cenazelerin katır sırtlarında taşınması ne kadar insanlıktan, uzak olduklarını gösteriyor.
Biz bunun katliam olduğunu görüyoruz. 90 yıllık bir süreçte Kürtler sürekli katlediliyor. Çocuğuyla, karısıyla katlediliyor. Ölümün çoğu azı olmaz her ölüm katliamdır. Bir insan öldüren, bütün insanlığı öldürür. Dinimizde ‘’ Bir zulüm yapıldığında, elle olmazsa kalple’’ tepki gösterin denir. Neden diyanet bir açıklama bile yapmadı? Bu işin içinde bir iş var. Öncesinde Van depreminde şimdide bu katliamda gördük ki; çifte standart uygulanıyor. Katliamın ikinci günü yılbaşı eğlenceleri, abrtılı kutlamalar yapıldı. Bediüzaman hazretleri ‘’ Kötüler için yaşasın cehennem ‘’ sözünü burada kullanmak yerinde olur. Ama biz öteki dünyaya da bırakmamalıyız.
7- Robin erdenci : Bu halkı sürekli terörize ediyorlar.Anaakım medya bu insanları suçlu göstermeye çalışıyor. Toplum artık bunun farkında. Bu olayı ANF yayınladı. ANF haber ajansı halkçı ve demokratiktir. Ak Parti farklı bir kafa karıştırmaya, sivil diktatörlüğe gidiyor. Fetullah Gülen hareketi PKK ve Terörizmi bir kefeye koyuyor.
8- Melik Sonkur : Hatırlarsanız 12 korucu aracın içinde ateşe verildi. O dönemin generalleri PKK yaptı dedi, medyada böyle yansıtmıştı. Sonradan T.C durumun öyle olmadığını kabul etmek zorunda kalmıştı. Başbakanımız Uludere olayında bizleri üzen hayal kırıklığına uğratan açıklamalar yaptı. 30 yıldır bu savaş var ve bir arpa boyu yol alınamadı. Biz kardeşin kardeşi öldürmesine artık katlanamıyoruz. M. Vekillerimizin Sivil Örgütleri dikkate almadığı toplantıya gelmemelerinden de anlaşılıyor.
9- Abdurahim Devrim : Ak Parti sistemle savaşıyordu, sisteme karşı olan herkesle ortak bir konsesuz oluşturdu. Ak Parti askeri vesayeti bertaraf etti. Adım adım Ak Parti bu savaşı kazandı. Suriye Cumhur başkanına kendi halkını bombalıyorsun dedi, iki ay sonra kendi halkını bombaladı.
Maalesef ki Başbakan benim memleketimde ‘’ Kürt Sorunu ‘’ yoktur dedi.
Ne yazıkki arkası hep kötü geldi. En son 35 insan katledildi.
Sen katledilen insanların hesabını soracağız dedin kendin katlettin. Bu ülkede esnef, memur, halk hiç kimse güvende değil. İstedikleri insanları KCK yada başka isimler altında içeri atıyorlar. Eğer art niyet yoksa neden insanları karadan teslim almayı denemiyorlar?
10- Mazhar Altundere : Bu olayda da halk ortaklaştı peki ya hükümet ne yaptı? Olayı açığa mı aldı?
Birileri çıkıp genel kurmaya teşekkür ediyor. Diyarbakır’da ‘’ Kürt Sorunu ‘’ benim sorunumdur diyor, Muş’ta ‘’ Kürt sorunu’’ yoktur diyor. Ben bir insan, Muş’lu, bir Kürt olarak bunu hakaret sayarım. Ak Parti kendi ‘’ Kürdünü ‘’ yaratmaya çalışıyor. Muhalif seslere durun ben size Anayasa yapacağım diyor, insanları oyalıyor, elinde bir değnek olarak kullanıyor.
Başbakan artık BDP’yi dikkate almıyor. Faili meçhul dosyalar açıldığında devlet bağırsaklarını temizliyoe diye düşündük, ama arkasında ne oldu dosyalar kapatıldı ceza alan olmadı.
11- Halis Saltık :. BMuş’umuzun 4 M. Vekili var, toplantıya katımlı sadece Ak Partili vekillerinden beklememek gerekir. Elbette ki Ak Partili vekillerin etkisi daha çoktur. Hükümeti temsil ediyorlar ama muhalefeti unutmamak gerekir. Uludere olayına bazı insanlar kendi gözlerinden baktı. Elimizi vicdanımıza koyalım hangi parti Kürt sorununu ele aldı? Bende bir Kürt çocuğuyum, Kürdüm, sizden daha çok Kürdüm. Çözümse beraber çözeceğiz. Arkadaşlar ne güzel örnekler verdi insan ölümü üzerine ‘’ Bir insanı öldürmek, bütün insanlığı öldürmek’’ tir. Hadislerimizde de görüyoruz Kürdün, Tükten, Lazın , Çerkezden üstünlüğü yoktur. Bu sorunları beraber çözmeye kalkarsak ancak yol kat ederiz. Bir arkadaşımız Suriye Cumhur Başkanıyla sayın Başbakanımızı eşleştirdi. El insaf. Uludere ‘de 35 insan öldürüldü bunu vicdanı olan kimse kabul edemez, taraf olamaz. Hükümet yetkilileri tazminat ödemeyi kabul etti iler ki zamanlarda özür de dileyebilirler. Bu olayın yanlışlıkla olduğuna inanıyorum. 2 senedir barış adımları atılıyor ama karşıdan olumlu tepkiler gelmiyor. Bundan sonraki toplantılara Ak Parti M. Vekilleri de gelir. Zamanı belli her ayın ilk C.Tesi günü oluyor. Herkesi kucaklamak gerek. İktidarlara yardımcı olmak gerek. Hep beraber hareket etmeliyiz.
12- Veysel Ayvaz : Bu ülke bölünmüştür, bunu Ak Parti yapmıştır. Uludere olayında da gördük ne kadar vurdumduymaz olduklarını. Bölgede eğitim soykırımı yapıyorlar. Malazgirt ve Bulanıkta 2-3 okul dışında doğru düzgün eğitim alan öğrenci yok.Ak Parti Kürt’lere sizi öldüreceğiz, öldüreceğiz diyor öldürüyor.
13- Nurcan Çetinbaş: Uludere de olanlar tam anlamıyla katliamdır. Yapılan uygulamalara baktığımızda katliam olduğu kesinleşiyor. Kaçakçı toptancı ve dağıtıcılarına mal veren kaçakçıların kulağına giden “bu son kaçak olacak” yönündeki bilgilerden amaçlananın ne olduğu, bu bombalamanın yapılacağının önceden bilindiğini gösterir. Olay yerine ambulans saatler sonra geliyor. Genel Kurmay’ın basın açıklamasına bakıyoruz İHA’lara ilk görüntü 18:39 ‘da rastlanılmış, bombardıman 21:37 ‘de yapılmış. İnsanların üzerlerine bomba yağdırılıyor. Varsayalım ki onlar ‘’ terörist’’ ti, neden teslim ol çağrısı yapılmadan, karadan bir müdahale yapılmadan üzerlerine bomba yağdırılıyor. Onların yaşam hakkı yok mu? Devlerin istemediği işleri yapanların üzerlerine sorgusuz sualsiz bomba mı yağdırılır? Nerde insan hakkı? Nerde yaşam hakkı? Aradan 2 gün bile geçmeden ülkede bir yılbaşı serkeşliği yaşanıyor. Basın sınır ticareti yapan insanları kaçakçı diye terörize etmeye çalışıyor. 35 insan katlediliyor bir kaymakam dayağı kadar dikkat çekmiyor!!! Bu konu gündemden düşsün diye eski Genelkurmay tutuklanıyor. Yaşananlara baktığımızda Kürtler 2. sınıf insan muamelesi görmüyor demek doğru bir kavram değildir. Kürtler bu Ülkede yüzyıllardır yaşıyor. Başbakanımız faili meçhullerin hesabı sorulacak dedi, faili meçhullerin listesi kabardıkça kabardı, dosyalar kapatıldı ceza alan yok. Bu olay iyi niyetle falan kapatılamaz artık devletin somut bir şeyler yapması gerekiyor. Avrupa Konseyi insan hakları birimlerinin olayı incelemesi gerekir. suçluların cezalandırılması, İçişleri bakanının ve bu olayda yer alan sorumluların görevden alınması insanların vicdanlarını bir nebze de olsa rahatlatır.
Ayeti Kerime diyor ki '' Bütün Müslümanlar kardeştir ve devam ediyor bütün kardeşler eşittir''.
Genel Konu Üzerine Konuşulanlar ‘’ 1915’te Ne Oldu?‘’
1-Faruk Ünsal : Cumhuriyetin kurulusu ile “ulus devlet” resmi ideolojisinin tanımladığı
makbul vatandaş tanımının dışında kalan ve toplumun
% 90’nını oluşturan tüm gruplar ayrımcı uygulamalarla ve bundan
Kaynaklanan her alandaki ihlallerle karsı karsıya kalmışlardır. Dini ayrımcılık ülkemizde oldukça önemli bir sorundur. Binlerce yıldır bu topraklar, farklı dini kimliklere ev sahipliği yapmıştır.
Farklı dini topluluklar beraber yasamıştır. Bu dini toplulukların kimisi çoğunluk, kimisi ’ azınlık ‘ olmuş ve zaman zaman dini hassasiyetler karsı karsıya gelebilmiştir. Bütün bu farklı gruplara ayrımsız
bir şekilde davranmak ve dini gruplara eşit muamele etmekle görevli olan, günümüzde kamu toritesidir. Bu büyük sorumluluk ve yetkisine rağmen ülkemizde kamu otoritesinin görevini iyi yapmadığı reddedilmeyecek bir gerçek olarak önümüzde durmaktadır. Vatandaşlarını kendi belirlediği bir dini anlayışa uymaya zorlayan ve dini anlayışların sınırlarını ve hedeflerini kendisi belirlemeye
alışmış bir devlet zihniyeti ile karsı karşıyayız. Ermeni olayında da benzerini görüyoruz. Şu varki Grogoryan Ermeniler’i Bizanslıları tercih etti. Lakin Fransa ve Amerika’nın niyeti politik olarak bu olayı kullanmak için bu olayın üstüne gidiyorlar. Onlara fırsat vermeden Ermeni’lerin hakkını teslim etmek gerekir. Ermeni olayını Muş’ta konuşmak çok güzel, Ermeni kabilelerinin bir çoğu Muş’lu.
2- Robin erdenci: Vecni Gönül’ün söylemleri, soykırımı haklı göstermeye yöneliktir. Muş’ta olayın tanıklarıyla konuştuktan sonra bunun tamamen bir soykırım olduğuna kanaat getirdim. Bu olay insani ve vicdanidir. Bunun iyileştirilmesi için bu soykırımı kabul etmek gerekir. Ak Partinin tek tipleştirme sorunu vardır. Muş’ta katledilen çok Ermeni olmuştur. Ben bir insan olarak özür diliyorum.
3- Kasım Sığınç : Ben bir Muş’lu olarak Ermeni kardeşlerimden özür diliyorum. Keşke bir Ermeni arkadaşım olsaydı, onun gözleriyle dünyaya bakabilseydim. Ermeni’lerin kültürünü görebilseydim. Ama ne yazık ki yok edilmeye çalışılan ve sürülen bir halkla bunu yaşamam mümkün değil. Bu haklarımı elimden aldılar.
4- Mazhar Altundere : 1915’lerde Ermeni nufusu ne kadardı şimdi ne kadar?
Bunun sağlamasını yapmak çok basittir, bu bir soykırımımıdır, değimlidir?
5- İhsan Aytemiş : Bir ailede annesi, babası, amcası, dayısı,teyzesi, halası kalmayan bir birey varsa evet bu halk yok edilmiştir. Bu bir soykırımdır. 1915’te ittihat terakkinin bir yaptırımıdır. Hükümet bu gün acilen ben nerdeyim ne yapıyorumu tespit etmelidir.
5- Muhsin Göktürk : Bu bir savaştır soykırım değildir. Karşılıklı çatışmalar olmuş bir taraf mağlup olmuştur. Ben Türkiye’de yaşayan Ermeni’lerin kendi kimliklerini açıklamalarını ve haklarını almalarını istiyorum. Bu savaşta Kürt’lerde , Türk’lerde zayi edildi sadece Ermeniler değil.
6- Abdurrahim Devrim : Benim babamın 3 amcasını o dönemde kaybettik. O dönemde Kürt’ler zorunlu göçe zorlandı. Döndüklerinde bir harabe ile karşılaşmışlar. Hamidiye alaylarının araya girmesiyle soykırım başlamış. Kürtler ve Ermeniler çok iyi anlaşan kardeşlerdi. Araya nifak sokanlar malesefki başarılı oldu.
7- Zeynel Abidin Tuncel : Bana göre bu bir soykırımdır. Ermeni’lere büyük haksızlıklar yaplmıştır.
Osmanlı devleti, özellikle son dönemlerinde, Ermeni’leri bir tehdit olarak görmeye başlaması sebebiyle, Ermeni’lere karşı tüm yurtta bir toplu kıyım hareketi başlatır. Amaç tüm Ermeni’leri dünya üzerinden silmektir. Daha sonra eli silah tutan her Ermeni vatandaşı askere alınır ve eğitim bahanesiyle ıssız bölgelerde toplatılır. Hepsi topluca katledilir. Geriye savunmasız kadınlar, kızlar, çocuklar yaşlılar ve devletten saklanabilen , yerel halk tarafından gizlenen Ermeniler kalır. Yıl 1915 olduğunda ise Ermeni soykırımı doruk noktasına ulaşır. Yüz binlerce Ermeni’nin tehciri başlar. Kadınlardan, kızlardan, yaşlılardan ve çocuklardan oluşan yüz binlerce insan günlerce sürecek bir ölüm yolculuğuna çıkarılır. Yolculuk Halep’e doğrudur. Çoğu, yolda Devlet çeteleri tarafından öldürülür, kadınlara , kızlara tecavüz edilir. Geri kalanların büyük çoğunluğu ise açlık susuzluk ve yorgunluk neticesinde yolda ölür. Kürecik yöresinde de Ermeni’lerin yaşadığı ve bu Ermeni’lerin hemen tamamının devlet güçleri tarafından ya sürüldüğü ya da öldürüldüğü bilinmektedir. Bir kısmınınsa yerel işbirlikçiler tarafından baskıya ve şiddete maruz bırakıldığı ve öldürüldüğü köylülerin anlatımlarından anlaşılmaktadır. Kürecik bölgesinde, geçmişe ve Ermeni’lere ilişkin bilgi sahibi olan, gerek atalarından duydukları bilgileri, gerekse bizzat yaşadıkları gerçekleri anlatan hemen her yaşlı , o dönem Kürecik Bölgesinde yaşayan Ermeni’lerin tümünün çok zanaatkar, bilgili ve akıllı kişiler olduğunu ifade etmektedirler. Özellikle o dönem Kürecik yöresi Kürt’lerinin bilmedikleri el sanatları ve o dönem son derece önemli olan culfacılık, boyacılık, küpçülük, nalbantlık, semercilik, keçecilik, değirmencilik, kaynak suyu kazıcılığı gibi mesleklerin Ermeni ustaları tarafından büyük bir başarıyla icra edildiğini anlatmaktadırlar. Bu mesleklerin Ermeniler tarafından Kürtlere öğretildiğini anlatan yaşlılar, Ermeni’lerin bu meslekler sayesinde oldukça varsıl kişiler olarak bilindiğini dile getirmektedirler. ( Ermeni’lerin soykırımdan kaçarken ellerindeki altınları küplere koyarak sakladığı iddia edildiğinden, Kürecik bölgesinin birçok yerinde bu küplerin hala saklı olduğu, bu yüzden birçok yerin –Ermeni yerleşim bölgeleri olarak bilinen bazı yerler hala Ermeni’lere ait izler taşımaktadır- define avcıları tarafından gizlice kazıldığı bilinmektedir. Yakalandıktan sonra Vartıvan’ın akıbetinin ne olduğu konusunda farklı iddialar mevcuttur. Kimi yaşlılarımız Vartıvan’ın işbirlikçiler tarafından öldürüldüğünü ve malvarlığına el konulduğunu söylemektedir. Kimileri ise Vartıvan’ın işbirlikçiler tarafından askerlere teslim edildiğini ve akıbetinin ise bilinmediğini iddia etmektedirler.
8- Bilal Ata Aktaş : Başımıza ne geldiyse millileştirmeden geldi. Aslında Ermeni katliamı hiçbirimizin ‘umurunda ‘ değil. Eğer biz samimi olsaydık bu konu sadece gündemdeyken konuşmazdık. Hükümet konuşuyor biz gündemimize alıyoruz. 1 milyon insan nerede? Ermeniler’de bizden öldürdü diyorlar, onlar öldürdü diye elimizdeki kan temizlenmez.
Yerel Konu Üzerine Konuşulanlar ‘’ Hava Kirliliği ve Otpark Sorunu ‘’
1-İhsan Aytemiş : Bu konuda çözümünde yer alması gereken muhataplarımız (M. Vekilleri) burada değil. Buraya gelip Sivil Örgütlerle beraber olmaya bile tenezzül etmiyorlar. Sorunları not alıp çözüme ulaştırmak gibi bir dertleri de yok zaten. Muş’un sorunları çok. Arada belediyenin toplantı salonunu kullanıyorduk ama şimdi belediye başkanı buna müsaade etmiyor. Muş’ta hava kirliliği çok fazla.
Ovada ve geniş bir coğrafyada olmamıza rağmen. Bu sorunun başında kooperatifleşmede bilinçsizlik var. Binalarda yalıtım yetersiz, yeşil alan yok. Muş kalitesiz kömür tüketiyor. Doğal gazımız yok.
Biz TEMA olarak bir rapor hazırladık. Bu raporu belediye, valilik ve medya ile paylaştık. Ama en ufak bir kıpırdama bile yok. Kamu, belediye çevreye dikkat etmiyor.
Hava kirliliğine önlem alınmazsa çok ciddi sorunlar çıkar. Muş’ta yeşil alan çalışması yapılmalı, uygun yerlere parklar yapılmalı.
2- Kasım Sığınç : Muş’umuz eskiden yeşildi, şimdi dağlarımız çırılçıplak. ‘’ Terörist’ saklanmasın diye dağlar yakılıp yıkılıyor. Bir kent ormanımız bile yok. Sulak bir şehirde yaşıyoruz ama yeşilliğe hasretiz. Burda bir zihniyet sorunu var tepeden alt kademeye kadar komut almadan iş yapan insan yok. Çevre müdürü aman üstüm ne der diye iş yapmıyor. En iyisi iş yapmamak hata yapmamak diyorlar.
3- Robin Erdenci : Kentin büyümesi için düzenli bir alt yapı uygulanmazsa şehir tek bir yerde toplanır. Şehiri yöneten insanlar sakat olursa, gerici olursa şehirde yeşil alanda olmaz düzende. İnsanlar rant peşinde koşarsa vaziyette böyle vahim olur.
4- Muhsin Göktürk : Muş’ta doğal gazımız yok o gelirse çok güzel olur.
Hem maliyet hemde hava kirliliğinin azalması için gerekli.
5- Mazhar Altundere : Aslında sorunda basit çözümde, siz bu yakırı kontrol etmezseniz sonu böyle olur. Muş’ta ivedilikle ağaçlandırmalar yapılmalı. Yeni çıkacak olan imar planı çözümdür, çözüm geciktikçe gecikiyor. Muhatabımız ( belediye başkanı) burada değil belki de haksızlık ediyoruz. Keşke burada olsaydı da ne nedir öğrenseydik.
6- Muzaffer Sonduk : Muş 5 yıldır imarsız gidiyor. Her ay imar planı gelip gidiyor. Sürekli eksik yanlış yapılan bir imar planı var.
Binalar 750 metre kare baz alınarak yapılmalı. Otopark sorunu çok ciddi, Muş’ta otoparkımız yok, caddeler tıka basa dolu. Ben il encümeniyim toplantıda sürekli dile getirmemize rağmen maalesef çözüme yönelik adımlar atılmıyor. Çevre kirliliği hakkında Hasan Aksoy’un gazetede bir beyanatı vardı tamamen katılıyorum.
7- Muzaffer Bozkurt : Muş hala 1984’te çıkan imar planı ile devam ediyor. İller bankası bir ihale etti. Biz herşeyi ince eleyip sık dokumaya çalışıyoruz kusursuz bir imar planı olsun istiyoruz. Otopark sorunu ile sadece belediye ilgilenmiyor, sadece belediye üzerinden gitmemeli. İl trafik komisyonu da var. Ben belediye encümeniyim ve toplantılar da da yeşil alan konusundaki hassasiyetlerimizi dile getiriyoruz. Uygulamaya çalışıyoruz.
8- Hasan Aksoy : Bu toplantıda belediyeden arkadaşlar var, Allah aşkına söylesinler, belediyede kaç inşaat mühendisi var? Ben söyleyeyim bir evet sadece bir inşaat mühendisi var diğerleri tekniker. Belediyede imardan anlayan insan yok. İmar nedir? Nasıl yürütülür? Bilen yok. 5 yıldır imar planı gelmedi, 5 yıldır Muş’ta inşaat yapılamıyor. Yapanlar yamayla yapılıyor. Muş’ta inşaat sektörü 5 yıldır Necmettin Dede tarafından baltalanıyor. İmar planı rüşvet döngüsüne dönüştü.
Park ve bahçeler için kamulaştırma yapılmıyor. Yol kamulaşması yok halkın arsasına para vermeden nasıl kamulaşma yapabilirsin ki ? Halkın arsasına para vermeden mi el koyacaksın? Arkadaşlar ATO yapı Muş’ta en çok bina yapan şirkettir diyor evet haklısın ama bir fabrika düşün, düşünki yılda on bin şeker üretiyor ama bazı nedenlerden dolayo sadece yılda ikiyüz şeker üretebiliyor. Ben kapasitemin çok altında iş yapabiliyorum. Bu imar planının ivedilikle gelmesi ve uygulanması gerekiyor.
9- Sabahattin Karadağ : Muş’ta ağaçlandırma için bir sürü fidan dikiliyor ama biz bu fidanların akıbetini bilmiyoruz. Muş’ta yeşillik yok. Bir ağaç bile yetişmiyor mu?
10- Erhan Güler : bu toplantıya Baro adına katıldım ama aynı zamanda belediyenin de avukatıyım. Haksız yorumlar yapılıyor. Burada konu hava kirliliği ve park sorunu ama konu dışında konuşuluyor. Boşuna dememişler ‘’ bir musibet başına geldiğinde dönüp aynaya bak ‘’ diye. Bende bir çoğunuz gibi sitede yaşıyorum kalacağım eve bakarken yeşil alan, çocuk oyun alanı, parkı var mı diye bakmadan ev almam. Yapı yapılırken halk olarak baca temizliği var mı diye bakıyor muyuz? Belediyemizde şimdi 20’ye yakın kamulaştırma var. Belediye başkanımız bütçeye göre hareket ediyor. Olmayan bir bütçeyle bir şey yapılabilir mi? Halk olarak daha duyarlı hareket etmeliyiz.
Özür: Tutanağın bu bölümü, toplantı sırasında çıkabilecek bireysel ya da toplu kabul görmüş öneriler için ayrılmış bir yer olmasına rağmen, bu tutanakta "Ortak Sonuç" ara başlığı altında bazı görüşler yer alıyordu. Fark eder etmez bunları tutanaktan çıkardık. TkMM'nin en temel niteliklerinden biri "Diyalog" toplantısı oluşudur, "karar alıp uygulama platformları" değil. Tüm tutanaklar yanyana yayınlandıktan sonra, ortaya çıkan "Ortak Payda"lar ve hiç bir ortak payda çıkmasa da belli başlı farklı görüşler, aylık "Ortak Payda" raporları halinde TBMM'de bir basın toplantısıyla ilan edilir. Bunları da sitemizde "Ortak Paydalar" bölümünde bulabilirsiniz.
Değerlendirme:
a. Sivil toplum ile
STK ve belediyeler ile toplam 115 kişiye SMS yolu ile bilgi verildi
b. Milletvekilleri ile
Önce bilgilendirme mesajı gönderildi sonrasında telefonla 4 milletvekili ile görüşüldü.
c. Katılımcılarla
Daha önceden STK ile yapmış olduğumuz toplantıda yerel gündemimizi belirlemiştik.
d. Medya ile 2 ulusal 6 yerel gazetelere mail ve sms yolu ile bilgilendirme yapıldı. 2 yerel 1 ulusal gazete katılım sağladı.
Sonuçlar: Sivil Toplum Kuruluşları ve katılımcılar birbirlerini dinledi.Zaman zaman sözler kesildi. Toplantı düzenine uygun bir katılım gerçekleştirildi ama toplantıyı yarıda bırakıp çıkanlarda oldu. Muş belediye başkanı Necmettin Dede'nin toplantıya katılması STK ları olumsuz etkiledi. M. Vekilleriyle tek tek görüşülmesine rağmen KMM'ye katılmaması STK’lar tarafından hoş karşılanmadı. Milletvekillerinin katılmayışları olumsuz karşılandı. Mutfaktan milletvekillerinin katılımlarını sağlamaları konusunda çalışmalara devam etmeli.
Değerlendiren: Nurcan Çetinbaş