YER: Bodrum Belediyesi Meclis Salonu
TARİH: 02. Kasım 2012
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Bodrum Demokratik Anayasa Platformu – BDAP (Güngör SEZGÜN)
2 / Modern Toplum Platformu Bodrum Şb. (Aysun BULUT, Başkan)
3 / Bodrum Engelliler Derneği (Esma EZENEL)
4 / Bodrum Kadın Dayanışma Derneği – BKDD (Figan EROZAN ŞENDİKMEN, Başkan)
5 / Bodrum Otelciler Derneği – BODER (Alişir ŞAHİN)
6 / Bordum Kent Konseyi (Hamdi TOPÇOOĞLU, Başkan)
7 / Türk Kızılayı (Adı okunamadı)
8 / Bodrum Sanayici ve İşadamları Derneği – BOSİAD (Ayliz ERKAYA)
9 / Cumhuriyet Kadınları Derneği (Bedriye GÜRKAN)
10 / Tüketiciler Derneği –TÜKODER (Osman ERALP)
11 / Genç Liderler Girişimciler Derneği – JCI (Şehval ÖZTÜRK)
MESLEK ODALARI
1 / Bodrum Deniz Ticaret Odası – BDTO (Rüştü TEZCAN, Meclis Başkanı)
2 / Bodrum Şoförler Odası (Gül ERBİL)
SENDİKALAR Sendika katılımı olmadı.
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER Kanaat önderi katılımı olmadı.
GOZLEMCİLER
1 / Mehmet POLAT (BDP)
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ Milletvekili katılımı olmadı.
BELEDİYE BAŞKANLARI
1 / Bitez Belediye Başkanı İbrahim ÇÖMEZ
MESAJ YOLLAYANLAR
CHP Muğla Milletvekili Prof. Dr. Nurettin Demir katılamadığını bildirir telgraf gönderdi.
DİĞER KATILIMCILAR Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 16 izleyici katıldı.
MEDYA
1 / Bodrum Kent TV
2 / TRT
3 / Anadolu Ajansı
MODERATÖR Ayhan ONGUN
KONULAR
GENEL KONU: Türkiye-AB İlişkileri ve Yeni Yerel Yönetimler Yasası
YEREL KONU: Büyükşehir Yasası tasarısının Bodrum’a etkileri
ANAYASA (Genel konu ile ilişkili olarak)
KONUŞULANLAR
1 / Ayhan ONGUN (Moderatör): Büyükşehir yasası hakkında sunum yapacak Gümüşlük eski Belediye Başkanı Mehmet ÜLKÜM’ün zaman sorunu yüzünden yerel konu ile başlamayı teklif ediyorum. Kabul gördüğüne göre Mehmet ÜLKÜM’le başlıyoruz.
2 / Mehmet ÜLKÜM (Gümüşlük eski Belediye Başkanı SUNUM): Büyükşehir Yasa tasarısı iç işleri komisyonundan geçti. Ne değişti bilmeden bu sunumu yapacağım. 16 büyük şehir var. Bununla birlikte yeni ilçelerde kuruluyor.
Büyük şehir sınırları, şehrin Hükümet Konağından, nüfusa göre 50km ile 20 km arasında yarı çapı değişen bir alana hitap ettiği için, bu yasanın bir adı da “Pergel Yasası”.
2972 sayılı Kanun gereğince seçim bölgesi, Büyükşehir Belediye Başkanları için il sınırları, İlçe Belediye Başkanı ve İlçe Belediye Meclisleri için o ilçenin idari sınırı oluyor. İller İdaresi Kanununa göre İlçe teşkilatı olmayan hiçbir yerde belediye kalmıyor. Bodrum özeline dönersek: Bodrum İlçe Teşkilatının, Kaymakamlığın bulunduğu ilçe sınırları içersindeki bütün belediyeler ilçe belediyesi hariç hepsi kalkıyor. Bu arada, Büyükşehir 29 tane 16 şehrin üstüne 13 tane daha ekleniyor. Büyükşehir belediyesinin yetkileri il sınırlarıyla tanımlandığından, ilçe belediyelerinin yetkileri büyük ölçüde tırpanlanıyor. Örneklemek gerekirse; Park bahçe sulamak gibi, 1/1000 ölçekli plan yapmak gibi, defin hizmetleri yapmak gibi. Mezarlıkları yapmak yine Büyükşehir Belediyesinde. Gayri sıhhi müesseselere ruhsat vermek yetkisi ikinci ve üçüncü sınıflara, birinci sınıflar yine ilde. Velhasılı bu konuda göbeğimizi kendimiz buradan keserken şimdi birileri daha uzaklardan bizim göbeğimizi kesecekler bizim adımıza yetki kullanacaklar. Kanunda şu var: Büyükşehir Belediye Meclisi bu görevlerinden uygun gördüklerini İlçe Belediyelerine devredebilir diyor. Mesela ulaşım koordinasyon diye bir kurul kuruluyor. Bu kurul zaten Büyükşehir belediyelerinde vardı ama şimdi bu kurula meslek kuruluşlarını da dahil ediyor ve ildeki bütün ulaşım hizmetlerinin koordinasyonu Büyükşehir yetkisi dahiline alınıyor. Yani Bodrum Yalıkavak minibüsünün güzergahı yada yeni güzergahları, Büyükşehir Belediyesi tarafından organize edilecek ilçe belediyeleri tarafından kontrol edilecek. Ayrıca Büyükşehir Belediyelerinin ciddi anlamda denetim yetkileri var. Biliyorsunuz artık çağdaş ülkelerde yerindelik denetimi yapılmıyor, hukuka uygunluk denetimi yapılıyor. İlkesel olarak bu böyle. Yerindelik denetimi hangi sokağa hangi taşın döşeneceği değil o taşın o sokağa uygun usullerle ihale edilip döşendiğini denetlemek. Tabi bu çok önemli. Cumhuriyetin 89 yıllık kurumlarına böylece el atılıyor ve İl Özel İdareleri kalkıyor. Biliyorsunuz 5202 sayılı İl Özel İdaresi Kanununa göre İl Özel İdarelerinde ilçelerden nüfuslarına göre seçilmiş üyelerden oluşan, seçimle giden kişiler var. Büyükşehir belediyesi olmayan yerlerde İl Özel İdareleri devam ediyor. Büyükşehir olan yerlerde onu yerine Valinin başkanlığında İl Yatırımları İzleme Koordinasyon Kurulu getiriliyor. Bu kurul tabii tamamen merkezi idarenin denetiminde, çokta yetkisi var.. Bu kanun gündeme geldiğinden beri bir mutfak çalışması yapıyoruz. Bu konuda ben 2003’ten beri yazıyorum. Bana sorarsanız Bodrum’da 11 tane belediye fazla. 1999 yılında Belediye Başkanı oldum. 2003’ten itibaren bunu dillendirmeye başladım. Belediye Başkanı böyle mi der diye de eleştiri aldım. Bodrum Yarımadasının Büyükşehir benzeri bir yapılanmaya gitmesinde fayda vardır. Türkiye’de Büyükşehirler dışında 559 tane daha Belediye kapatılıyor nüfusu 2000’in altına düştüğü için. …Nüfusu iki bini aşan yerlerde mutlaka vatandaşa soruluyordu Belediye olmak istiyor musunuz diye. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı Anlaşması 1989 yılında kabul edildi. 1992 yılında da TBMM’nden geçerek 3723 sayılı kanun haline geldi. Orada diyor ki: Bir yerel yönetim tüzel kişiliği hangi yöntemle kamu tüzel kişiliğini kazandıysa aynı yöntemle geri alınır. Ancak orada referanduma gitme konusunda o maddeye çekince koydu Türkiye Cumhuriyeti. Şimdi şu deniyor. Sizin belediyenizi kapatıyoruz ama ilçe sınırları içersine aldık, bir üst kademeye getirdik. Biliyorsunuz Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru başladı. Ancak bu temel özgürlükler ve haklarla ilgili. Anayasa Mahkemesi Kuruluş ve Yargılanması Hakkındaki Kanunun 45. maddesi gereğince yasama işlemleriyle düzenleyici idari işlemler aleyhine doğrudan bireysel başvuru yapılamayacağı gibi Anayasa Mahkemesi kararlarıyla Ananasının yargı denetimi dışında bıraktığı işlemlerde bireysel başvurunun konusunu oluşturmaz diyor. Yani Anayasa Mahkemesine bu kanunun iptali için bireysel başvuru mümkün değil. Şu olmalıydı bana göre. Anayasamızda yerel yönetimlerle ilgili temel ilke şudur: Yerinden yönetim vatandaşa en yakın noktadan hizmet vermektir. Bu, çağdaş devletlerde, küreselleşen dünyada da böyle kabul edilmiş bir ilkedir. Eğer 2000 in altına düşmüş belediyeler memurunun maaşını bile ödeyemiyorsa, vatandaşa hizmet götürmekten aciz noktaya gelmişse bunlar kapatılabilir. İki şık düzenlenebilirdi burada. Birincisi bu belediyeleri kapatmadan maddi kaynaklarını güçlendirici tedbirler alınmak veya kapatmak. Bodrum’dan örnek vereceğim. Turgutreis beldesinin nüfusu 20.000 civarında. O zaman hiçbiri kapatılmasın diyeceğimize, nüfus ve hizmet edebilme kriterini getirip onlar kapatılmasın dememiz lazımdı. Vatandaşa ne hizmet veriyor ki kapatmayacağız diyorlar. O zaman bu belediyeleri güçlendireceksiniz, devletten kaynak aktaracaksınız. Bu konuda, benim hakkımı üretmeyene aktarır mısınız diye itirazlar da var. Tabi bu enine boyuna tartışılmalı, ciddi olarak bir esasa bağlanmalı, raporlanmalı ve parlamentoya götürülmeli. Bu konuda geç kalınmış ama henüz trende kalmış değildir. İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğündeki mutfak çalışmasından beri bizim elimizde çeşitli taslaklar var.
Bu kanunda mabetleri yaptırma, tamir, restore ve yaşatma yetkisi getiriliyor. Devlet okulları için vardı ama mabetler için yoktu. Burada büyük tartışma çıkacak. Yargıtay Cem evlerini mabet olarak saymadı ama kilise mabet. Ne olacak şimdi.
Büyükşehir Belediyelerinde emlak vergisi mutlaka gözden geçirilmeli. Belediye Gelirleri Kanunu yeniden ele alınmalı. Belediyeler ekonomik yönden güçlendirilmeli.
Büyükşehir Belediyesinde nasıl temsil edileceğiz? Muğla’da Fethiye İlçesi ikiye bölünüyor. 2012 Ocak ayına göre benim tespitim 47 Büyükşehir Belediye Meclisi üyesi olacak. Doğal üye olarak 12 İlçe Belediye Başkanı olacak. Yeni kurulacak ilçeden de 3-4 üye gelecekse 63-64 BŞ Meclis üyesi olacak. İlçe Belediye Meclisleri %5 temsil edilecek. Şu anki nüfusa göre 31 İlçe Belediye Meclis üyesinin ilk altı üyesi BŞ Meclisine gidecek.
Türkiye’de 34.395 köy var. 16.082 tanesi kapatılıyor. 18.313 kalıyor. Köylerin %46.75’i kapatılıyor. 2950 Belediye var. 1977 Belde Belediyesi var. 1591 tanesi kapatılıyor 386 tane Belde Belediyesi kalıyor. Ya kentlileşen köylüler olacak, yada köylüleşen kentliler olacak.
Ayhan ONGUN (Medaratör): Diğer katılımcıların 2 dakikayla sınırlı olarak Büyükşehir yasası Bodrum’a neler getirecek neler götürecek, bu konudaki görüşlerini alalım. Buradan bir ortak akıl üretmeye çalışalım.
3 / İbrahim ÇÖMEZ (Bitez Belediye Başkanı): Bodrum Belediyeler Birliği olarak Mahalli İdareler Genel Müdürü ile görüşmemizde, alt yapısını çözememiş bir Bodrum olarak kaygılarımızı belirtik. Bodrum ve Fethiye’nin farklı ve önemli oluğu ve yetkilerinin daha fazla olacağını belirtti. Ancak tasarı çalışmalarına katılan Mehmet Tosun, taslakların farklı olduğunu söyledi. düzenlemeler değiştirildi. Bitez ve Konacık’ın ayrı belediyeler olması doğru değil. Turgutreis’in, Yalıkavak’ın, Mumcular için bu doğru değil. . Bitez Yarımadanın en küçük beldesi. Topraklarının %80’i Bodrumlulara ait. Bodrumlular kışın Bodrum’da yaşar, yazında Bitez’de otururlar. Büyükşehir olunca vergilerde büyük artış olacağını ama, genel bütçeden alacağı payın bugünkünden çok fazla olacağı için daha kaliteli hizmet verileceği söylendi. Objektif bir değerlendirme yaptığımızda; Bodrumun 30 yıl önce master planı olmalı idi. Küçük belediyelerde beş meclis üyesi ile karar vermek doğru değil. Colorado üniversitesi plan yapmıştı . Keşke objektif olabilip o plan uygulansa idi. Biz CHP olarak geç kalmış olsa da bir referandum düzenledik. Halk belediyeler kalsın dedi. Ben gene Bitez ve Konacık için söyleyeceğim. Bizim altı personel ile oluşmuş itfaiyemiz var. İki kilometrede tekrar bir itfaiye. Kaynakların kamu yararına doğru bir şekilde kullanılması için bu birleşmeler doğru.
4 / Hamdi TOPÇUOĞLU (Kent Konseyi Başkanı): Büyükşehir yapılanmasında Bodrum konulu bir panel düzenledik. Katılımcılar elimizde yasa taslağı yoksa biz bu konuda bir şey söyleyemeyiz dediler. Muğla’daki panelde de aynı görüş belirdi. Bunun üzerine İçişleri Bakanlığından resmi olarak taslağı istedik. Çıt çıkmadı. Daha sonra basın yoluyla bu taslağı istedik. Yine cevap bulamadık. Bir sonraki aşamada milletvekillerine verirler diye düşünüp Muğla Milletvekillerinin çağrılı olduğu bir panel düzenledik. Ancak AKP milletvekilleri katılmadığı için bu panel de gerçekleşmedi. Bu taslağı bir hafta önce elde edebildik. Daha önce nedense kamuoyundan gizlendi.
Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Özerklik Şartın en önemli koşullarından biri yerindenliktir. Siz bu özerklik şartına imza attıysanız, yerindenlik şartına da uymak zorundasınız. Büyükşehir modeli olup olmaması önemli değildir. Önemli olan bir yerleşimde yaşayanların kendilerinin nasıl yönetileceğine karar verme hakkına sahip olmasıdır. Siz Ankara’nın merkeziyetçi yapısını yıkarak, Muğla’da yeni bir merkez kurduğunuzda bu yerindenlik gerekliliğini ortadan kaldırmış Ankara’da değil ama Muğla’da bunu gerçekleştiriyorsunuz. Küçük belediyelerin çalışanların maaşlarını ödeyememesi o belediyelerin sorunu değildir, devletin sorunudur. Burada devletin gerekli desteği vermesi gereklidir. Önemli olan orada yaşayan insanların hizmeti yerinde almasıdır. Siz sadece nüfus oranına göre BŞ modeli getiriyorsunuz. Ören Milas’a 51km Bodrum’a 60km uzaklıktadır. Bu yasadan sonra orası bir mahalle olarak hizmet alacaktır. Demek ki kriterler sadece nüfus olamaz, gelir olamaz. O yerin kendine özgü nitelikleri göz önünde bulundurulmalıdır. Bodrum ve Fethiye için ayrı bir düzenleme getiririz anlayışı doğru olmaz. Bazı yetkiler devredebilir deniyor ancak bunda da bir açıklık yok. Bu yasanın en önemli sorunu Yatırım Koordinasyon ve İzleme Kuruludur. Bu kurul BŞB Meclisinin de başında Demokles’in kılıcı gibi duracaktır. Merkezi yapılanmanın bir başka şekilde illere taşınması olayıdır. BŞ yapılanmasının Bodrum’a pek hayır getirmeyeceğini düşünüyorum. Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete diyorum. Kervan yolda düzülür Türk anlayışıdır. Biz yolda ne oluruz bilmiyorum.
5 / Mehmet ÜLKÜM: Bir ilave daha yapayım. BŞ içerisindeki bütün mahalli idare birlikleri kapatılıyor.
6 / Alişir ŞAHİN (BODER): Bodrum yaz nüfusu bir milyonu geçen bir ilçe. O yüzden 2 yada 3 belediye olması lazım. Tek belediye ile yönetilemeyeceğini düşünüyorum. Bu yasaya karşı birlik olarak mücadele edilmesi gerekir.
7 / Ayliz ERKAYA (BOSİYAD): BŞ olduktan sonra vergilerimiz artacak. Ruhsatlarımız için Muğla’ya mı gidilecek? Karar verecek olanlar kim? Bir çok belirsizlik var…
8 / Mehmet ÜLKÜM: Ruhsatlar için Muğla’ya gidilmeyecek. Burada yapılacak. Ama biliyorsunuz planlama için yerleşmiş bir sistem vardı. 25binlik çevre planı planları,100binlik planlara,binlik imar planıda 5binlik nazım plana aykırı olamaz. Bu bir hiyerarşik sistemdir. Ancak 5binlik ile 25binlik arasındaki planları BŞB yapacak. Binlikleri ilçeler yapacak fakat BŞ’in onayına gönderecek. BŞB Meclisleri bunu ya aynen onaylayacak yada değiştirerek onaylayacak. Böyle bir hiyerarşik sistem olduğuna göre; binlik planlar 5binlik plana aykırı olamayacağına göre, bunun tekrar Muğla’ya gidip onaylanmasın anlayamadım. Bu merkeziyetçi anlayıştır. Fethiye’den Datça’dan gelen Belediye Meclis üyeleri Yalıkavak’ın Gökçebel Mahallesindeki çıkmaz sokağı nereden bilecek ki benim uygulama imar planımı denetleyecek. Böyle bir şey olur mu? Bunlar yetki gaspı bana göre.
9 / Ayliz ERKAYA (BOSİYAD): Bu yasa tasarısının artı ve eksi yönlerini derli toplu hale getirmemiz, özetlememiz mümkün değil mi? Altı koyu çizilen konu başlıkları var ama hepsini bilmiyoruz. Bir referandum olsa neye göre karar vereceğimizi de bilmiyoruz. Bizim Kadıköy ve İstanbul ilişkisinden farklı Bodrum Muğla ilişkimiz olacak mı?
10 / Mehmet ÜLKÜM: Aynı. 5216 sayılı BŞB kanununda bazı maddeleri değiştirmek bazı maddeler ilave yapmak suretiyle esaslı bir değişiklik olmadan aynı kanun bizim Muğla’da da Şanlıurfa’da Van’da da uygulanacak.
11 / Ayliz ERKAYA (BOSİYAD): Mesela İstanbul’da Kadıköy’den Maslak’a kadar 2,5TL ye gidiyorlar biz burada Konacık’a kadar gidemiyoruz. Toplu ulaşım olacak mı?
12 / Mehmet ÜLKÜM: Kanunla beraber gelmesi gereken en büyük eksiklikler; Emlak Vergisi Kanununda değişiklik yapılmamış. Köyler hiç emlak vergisi ödemezken şimdi normal emlak vergilerinin iki katını ödemeye başlayacaklar. Ayrıca Belediyelerin iptalleri ile ilgili kriter getirilebilirdi sayın başkanın söylediği gibi. Seçim kanununda değişiklik yok. İlçelerin BŞ’de temsilinin adaletli bir şekilde yapılabilmesi için, o ilçenin yüzölçümü, ülke ekonomisine katma değeri, BŞB bütçesine yaptığı katkı gibi coğrafi yapısı gibi, turistik yapısı gibi bazı kıstasları göz önüne alınmalı öne çıkarılmalıydı. Belediye Meclisleri bu kanuna göre onda bir baraj uygulamalı nispi temsil sistemidir. Belediye Başkanları da çoğunluk sistemidir. Ben zaten bu Belediye Başkanı sistemine karşı çıkarım.
13 / Güngör SEZGÜN (BDAP): Bilgi sahibi olmadan bir şeyleri tartışmak mümkün değil. kMM bu taslağı çoğaltıp hepimize üzerinde çalışmak için dağıtabilirdi. Bu eksikliği tespit etmek istiyorum. Dolayısıyla devletin yapısının değiştiğini kabul etmek lazım. Bu değişimden olumlu veya olumsuz hepimiz etkileneceğiz. İyi olan ne, kötü olan yada eksik olan ne? Bu yasanın Türkiye çapında tartışılmamış olması büyük bir eksiklik. Sayın başkanlarımızın açıklamalarını kanaat açıklama olarak algıladım. Üç yıldır Bodrum’da bu konular konuşulurken biz şunu söylemeye gayret ettik. Belediyeler Birliği öncülük etse de şehir plancılarını, mimarları çağırsak bir şey öğrensek. Sonra dersimizi çalışsak, tartışsak bir daha toplansak. Bunu yapamadık. Nihayet Kent Konseyi bir panel düzenledi. Daha fazla tartışabilmeleriyiz. Korkmamalıyız değişimden. Değişim iyi de olabilir kötü de. Daha fazla bilgi sahibi olmalıyız. Bu yasanın tek başına çıkmış olması yetmez. Bu yasanın uygulamasında eski yasalarla çelişen bir sürü şeyle karşılaşacağız. Seçim sisteminin garabetleriyle karşılaşacağız. Bu konu daha uzun sürecek toplantılarla tartışılmalı.
14 / Bedriye GÜRKAN (CKD): Hepimizin bildiği ve inandığı bir ilke var. Merkeziyetçilik doğru değildir. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gerekir. Yerelden yönetim gerekir. Yerel yönetimler demokrasinin beşiğidir. Fırtınalı bir denizde, pusulanız bozulmuş, yelkenleriniz yırtılmış, hiçbir şey görmüyorsunuz, yol bulmak zorundasınız, ne yaparsınız kutup yıldızına bakarsınız. Bizim kutup yıldızımız biraz önce söylediğim şeydir. İkincisi; bu yasa tasarısının sunumu kötü niyet arayacak çağrışımlar yapmıştır. Yıllardır BŞ konuşuluyor, tasarısı yok. Tasarıyı gördüğümüz an zaten komisyonda. Bu işi savunan Menderes Türel, karşısındakini ikna edecek şeyler söyleyemiyor. Kendi yaptıklarını kendilerini de savunamaz durumdalar. Bir tasarı kanunlaşana kadar söylenmiş her şey buza yazılmış yazı gibidir AKP iktidarında. Komisyondan çıkar meclise gelir inanmayınız. Son anda verilen önergelerle bambaşka bir biçime gelebilir ve siz o konuda bir öneri yönelttiğinizde bir dakika o tasarıydı, taslaktı yanlış konuşuyorsunuz derler size. Yerel yönetimler demokrasinin beşiği ise, yerelden yönetim merkeziyetçi yönetime karşı savunmamız gereken çağdaş bir ilke ise, bu tasarı da bu ilkeyi çiğniyor ise, daha fazla bilgilenelim, daha fazla araştıralım demeden, atı alan Üsküdar’ı geçmeden hemen bir eylem takvimi yapıp buna karşı çıkalım. Mehmet Ülküm’ün söylediği çok doğru. Bir takım önerilerimiz olabilir ama bence bu yasaya külliyen karşı çıkıp, o küçük düzeltmeleri yaptıktan sonra karşı çıkıp, hemen bir eylem takvimi yapıp durdurmak için bir şeyler yapmamız gerekir.
15 / Rüştü TEZCAN (BDTO): Taslağın burada olması çok güzel. Bende ulaşamamıştım. Burada önemli olan nokta şu: biz hep böyle yönlendiriliyoruz ve yönetiliyoruz. Bir yasa çıkacağı zaman ortaya lafı çıkıyor. Sonra ilgili bir şeyler ortaya atılıyor. Bizim önümüze tartışılacak birkaç tane kemik atılıyor. Biz bu kemiklerle oynarken, eğlenirken bir taraflarda da yasalar hazırlanıyor. Ya bir gece yarısı Kanun Hükmünde Kararnamelerde olduğu gibi yada emri vakiye getirilerek meclisten geçiriliyor. Bizim genel olarak karşı çıkmamız gereken artık bu işleyişe dur dememiz lazım. Bir şeylere karşı çıkmak istiyorsak bu şekilde oyuna getirilmelere, oyalandırmalara dur dememiz lazım. Bu böyle devam ettiği sürece yarın başkanlık sistemi de bir gece yarısı geçirirler aynı şekilde. KHK’ler çok kötüydü çok vahimdi. Afet yasası geçti, çok vahimdi. Hayvanlarla ilgili yasa neredeyse geçiyordu, çok vahimdi. Biz bunları hep sonradan öğreniyoruz. Geç kalmış oluyoruz. Genel olarak bu duruma karşı ne yapabiliriz? Yapacağımız şey de aslında belli. Biz ne istediğimiz ortaya koyalım. İlla onların ne şey yapacağını beklemeyelim. Panellerimiz, konuşmalarımız, tartışmalarımızda artık bir araya gelip bir takım konsensüsler sağlayabilelim ve biz yerel olarak en azından biz bunları talep ediyoruzu söyleyebilelim. İkincisi, bu taslakla ilgili Bodrumlular olarak olumlu söylenebilecek, merkezi planlama olmadığı için her belediye ayrı planlama yaptığı için bir sürü şey ilerleyemiyor dedik. Alt yapı sorunlarımızı bu yüzden çözemiyoruz dedik. Bu taslağın olumlu olabilecek yanı bunlara çözüm üretmesi. Ama aktarılanlardan yola çıkarak biraz ayrıntıya girdiğimizde görüyoruz ki, bir kere Turizm Bakanlığının planlaması kalkmıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının planlaması kalkmıyor. BŞ’in planlaması kalkmıyor. Dolayısıyla merkezi planlama tek bir plan yine hayal. Bu üç kurum artı 1/1000likleri de inince de yerelde bir sürü şeyde biz yine bir sürü şeyi tartışıyor olacağız. Alt yapı sorunları içinde anlamadığım nokta şu; on bir belediye anlaşamıyordu şimdi kaç ilçe olacaksa on iki ilçe anlaşamayacak. Üstelikte biz burada Belediye Başkanlarımızı sokakta görüpte birazcık bir şeyler sorup öğreniyorduk, etkiliyorduk Şimdi Muğla sokaklarında dolaşmak zorunda kalacağız. Tanımadığımız insanlara laf anlatmak zorunda kalacağız. Çünkü ilçelerin çıkarları çatışacak. Çıkar çatışması, rant kavgası küçük ölçekten çok daha büyük ölçeklere taşınacak. Biz de ancak %5 oranında Bodrumlular olarak söz sahibi, yetki sahibi olacağız. Merkezi planlamayı kolaylaştırıyor, alt yapı sorunları çözülecek gibi durumlarda da nelerle karışılacağımız konusunda çok kuşkuluyum, kötümserim. Üçüncü bir noktada; Kocaeli üç bin küsür km2, İstanbul 6500 km2 imiş, Muğla ise 13000 km2. yani en az iki misli olan bir alanda, dolayısıyla kültürü, tarihi, coğrafyası, ekonomisi, her şeyinin çok daha farklılıklar taşıdığı alanda biz merkezi planlamaya, merkezi yönetime gidiyoruz. Kocaeli’nde hakikaten çok uygundur, doğrudur. Ama burada sanayisi, tarımı, çatışmaların çok daha fazla, farklı olduğu bir yerde biz merkezi yönetime gidiyoruz. Dolayısıyla aslında ben taslağı görmeden kararımı olumsuz olarak vermiş bulunuyorum. Artılarını eksilerini bize yakışan bir şekilde bilimsel olarak koyalım. Ama bir eylem planı yaparak biz somut tavrımızı koymamız lazım. Biz şunu istiyoruz, şöyle olmasını istiyoruz diyelim.
16 / Figan EROZAN (BKDD): Ben özellikle bu taslağın özellikle saklandığını, gösterilmediğini düşünüyorum. Hükümet bu taslağın tartışılmasın isteseydi zaten ortaya çıkarırdı. 12 Eylül darbe Anayasası gibi ortaya getirip oylayın dediler. Şimdide bu yasayı eller havaya indir aşağı. Bunun adı demokrasi. Ben yurttaş olarak nerdeyim. Benim için nasıl bir plan yapıldığından haberim yok. Bunun adı demokrasi yada özgürleşme, ferah bir ülkede yaşama oluyor. Külliyen yalan. Bütün yetkileri merkeze alacaksınız, ve buradan halkçı bir uygulama çıkacak. Kendimizi kandırmayalım artık yetişkiniz. Olabileceğinin varsaymıyorum. Tahran Erdem çok güzel bir şey söylemişti. Belediyelerin yetkisi falan yoktur demişti. BŞ Çamlıca’ya Cami ye Taksime karar veriyor. İlçe belediyelerinin hükmü var mı? BŞ karar veriyor. BŞ adına karar veren iktidara bağlı ise zaten Hükümet’in kararları geçiyor. Bunun adı da demokrasi yada yerinden yönetim kesinlikle değil. 2004’te Yerel Yönetim Yasası geçirmeye kalktı AKP veto edildi. Şimdi o yasayı değil onun daha da gerisinde ve kapalı kapılar ardında bir yasa getiriyor. Ama bizde de yurttaş olarak büyük hata var. Biz 1,5-2 senedir bunun önümüze geleceğini biliyoruz. Kendi hayatlarımız için karar almak için yardımlaşmadık, dayanışmadık bile. Belediyeler Birliğinin ne kadar zamandır toplanmadığını biliyoruz. Belediyeler ortadan kalktığı için toplanması üzücü. Keşke Belediyeler bütün yurttaşlara çağrı yapsaydı, toplansaydık. Eğer oyu biz kullanacaksak bu toplantıları biz yapsaydık. Ve buna da buradaki belediye başkanları önderlik etseydi. Hemen yarından itibaren sokağa çıkmalıyız. Buradan demokrasi ve çoğulculuk çıkmaz.
17 / İbrahim ÇÖMEZ (Bitez Belediye Başkanı): Muğla’da Belediye başkanlarıyla yaptığımız bir görüşmede dediler ki: Bir duyum gelmiş, Muğla BŞ olacak belde belediyeleri kalkacak. Sizler kendi belediyelerinizdeki gayrimenkulları satabiliyorsanız bir an önce satın. Onları kendi belediyenize hizmet olarak sunun diye söylediler. Bizde hemen önlem almaya çalışıp Bitez Belediyesinde 23-24 tane yer var. Hemen meclise konuyu getirdim, satış kararı aldık. Satıp dereleri ıslah edecektik. Dediler ki Valinin onayını alacaksınız. Bu satışa o izin verecek. Tam 3 ay sonra Validen cevap geldi. Vali şifai olarak tamam satabilirsiniz demesine rağmen. Sonrada üzerimizde siyasi baskılar oluştu, satamadık. Yeni yasa çıkıp resmi gazetede yayınlandıktan sonra bu tür tasarruflar lağvedildikten sonra bağlanacak ilçe belediyeye sorulacak. Belki bu geçiş sürecinde böyle bir avantajımız olacak.
18 / Mehmet ÜLKÜM: Gayrimenkulların satışı kanun çıktıktan sonra İçişleri Bakanlığından izin alınacak. Diğer konularda ilçe belediyesinden izin alınacak. Gene satamayacaksınız yani.
19 / Osman ERALP (TÜKODER): Bu yasa günahıyla sevabıyla çıkacak. Sabaha karşı çıkaracaklar. 135 bin Bodrum nüfusunu 250 bine çıkarabiliyor muyuz? Yazın 500 bin 600 bin insan yaşıyorsa, nerede bunlar. Bodrum’daki yazlıkçılar birinci mesken burayı yapacaklar, İstanbul’u ikinci adrese dayalı mesken yapsınlar. Seçim zamanında Aydınlı Aydın’a gidiyor, İstanbullu İstanbul’a gidiyor, bize ne kalıyor affınıza sığınarak köpekler kalıyor. O köpeklerin suçu ne? Onun için biz nüfusu 250 bine çıkarırsak ne olur? 6 veya 7 olan Muğla’daki temsilcimiz 14 olur. 60 kişilik mecliste 14 kişi ile temsil edilmek başkadır. Ankara bir birini yiyorlar BŞ’de. Gaziantep’te yemiyorlar. Üçü de AKP’li, paraları oradan oraya aktarıyorlar. El bebek gül bebek. Onun için benim önerim sokağa çıkalım yürüyelim. Gelin bodrum’un nüfusunu 250 bin yapalım. Belediyelerimize baskı yapalım. Buraya gelenler birinci adresi burayı göstersinler ikinci adreslerini büyük kentleri göstersinler.
20 / Esma EZENEL (Bodrum Engelliler Derneği): Ama her şeyden önce bize güzel tarafını gösteriyorlar, halk tabiriyle ağzımıza bir parmak balı sürüyorlar, daha sonra yalanıp duralım. Biz kışın Turgutreis beldesi belde olarak kalsın belediyemiz gitmesin diye imza topladık. Bir daha hiç bir şey olmadı. AKP’li belde başkanı arkadaşımız Ankara’ya gidiyor imza dosyalarını bulamıyor. Bir takım şeylerde ben inancımı yitirdim galiba. Taslak nedir, içeriği nedir, belediyelerin bunlardan daha önce haberleri olduğu halde neden kamuyu toplayıp ta bilinçlendirmiyor. Osman beyin söylediği çok güzel. Biz vekillerimizi niye seçiyoruz. Osman beye katılıyorum ama maalesef bu yasa çıkacak.
21/ Aysun BULUT (Modern Toplum Platformu): Yeterince hazır olmadığımızı düşünüyorum. Ne altyapımız, bilincimiz, bilgimiz bu konuda yeterli değil. Ama yine sabaha karşı yasa çıkacak ve zorluklarını yaşayacağız her şeyden önce. Bunu kendi tecrübemden anlatmak istiyorum. Ben Düzceliyim. Düzce depremi olduğu gecesi sabahında biz il olduk. Yaklaşık 20-30 yıl bizi il yapın diye uğraşırken deprem sabahı il olduk ve 12 senedir hala il olamadık. BŞ olmayı Bodrum için olumlu görmüyorum.
22 / Adil ÜLGEN (Bireysel AKP ): Sorun bir demokrasi sorunu, çoğulculuk sorunu, sorun katılım sorunu. Bir yasayla toplum çok çok ilerlere gitmez, çok çok büyük gerilemeler de olmaz. Ama bir yerden de başlamak gerekir. Bir şeyi eleştirirken eksiklerini de söyleyeceğiz, karşı da olacağız gerektiğinde ama kendimiz nerede duruyoruz? Bunu yaparken nasıl yapacağız. Değişimden yana mı, ileriye doğru mu? Mevcudu mu savunuyoruz? Mevcudu savunmak bence mümkün değildir. Bodrum’da 11 tane belediyemiz var. 15 yıldan beri yapılan uygulama toplumu demokrasi konusunda, inanç konusunda, güven konusunda, sosyalleşme konusunda geri mi götürmüştür, yozlaştırmış mıdır yoksa ileriye doğru mu götürmüştür? 2004 yılı Göltürkbükü seçimlerinden bahsediyorum. 2004 nüfusu 3200, seçmen sayısı 3800. Şimdi bunu görelim. Mevcut durum hiçbir zaman gelecekten iyi değildir. Tabii endişelerimiz var yasaları bilmiyoruz, çıkar eder. Ama ayette değildir. 1500 yıl sürecek, gelmiş bir daha gitmeyecek. Benim görüşüm ve bir anlamda da eleştirim. Daha biraz teknik bakmak, objektif olmak, biraz da katılım, çoğulculuk açısından bakmak. Bu da yasalarla çözülecek olay değildir. Zaman, kültür, yaşamak görmek meselesidir ve değişimi sürekli hale getirme meselesidir.
23 / Duran ÖZTÜRK (Bireysel CHP ): Saygıdeğer katılımcılar biliyorsunuz ki bu yasa yeni önümüze çıkmış konmuş bir yasa değildir. 12 Haziran seçimlerinde AKP Genel Başkanı sayın Erdoğan seçim meydanlarında 750 bini geçen kentleri BŞ yapacağız dedi. O günden bu güne sivil toplum işbirliği yapıp hiçbir çalışma yapmamıştır. Hala yasa elimize geçti geçmedi. Bir aydır TBMM’nin web sayfasında var bu yasa. Ben oradan indirdim benim bilgisayarımda var isteyenlere verebilirim. Burada sivil toplum örgütleri olarak, demokratik kitle örgütleri olarak bu yasayı inceleyip bu konuda bir proje geliştiremez miyiz? Bu yasa geçecektir, bundan sonra ne yapabiliriz? Çünkü bu yasa antidemokratik bir yasadır. İnsan odaklı bir yasa değildir. Muğla BŞ’e geçiyor, 61 belediye kapanıp 12 belediyeye düşüyor. Köyler kentleştiriliyor. Köylerin vergi yükü artırılıyor. Valilik denilen bir kurum meclisin üzerinde, yani otokrasiye geçen bir yapı var. 10 yıldır AKP iktidarı Türkiye’yi nasıl yönetiyorsa, merkezi güç nasıl yönetiyorsa Muğla’yı da aynı şekilde yöneteceklerdir. Yasa önümüzdeki hafta geçtikten sonra sizler ne yapacaksınız? Çıkacak yasa siyasi ve ranta dayalı bir yasadır. Yaşadığımız bölgede biliyorsunuz Karada verilecek, Cennet Koyu verilecek, sit alanları verilecek. Tamamen ranta dayalı bir yasadır. Başkanlık sisteminin altyapısını kuran 29 bölgeye hazırlık yapıldığı söylemleri de var. Bodrum’daki 11 belediye bugüne kadar birlikte hareket etmemiştir. Belediyeler Birliği çalışmamıştır. 11 tane çöp 11 tane arıtma tesisi ve kendi aralarında uyum birliği sağlamayarak bunun da hazırlığını yapan bir yarımadada yaşıyoruz. Bu belediyelerin sayısı gerçekten fazlaydı. Ama bizim istediğimiz belediyelerin bu şekilde kapatılıp otokrasiye geçen bir düzenleme istemedik. Yarımadanın bütünsel bir yönetime ihtiyacı var. Bu anlamda belediyelerin küçülmesi, azalması doğru ama gücün merkezde toplanması yanlıştır.
Ayhan ONGUN :Ortak olarak ortaya çıkan en önemli görüşler: Bu yasanın toplumdan gizlenerek tartışılamamış olması.
24 / Mustafa Kemal Güneri (Bireysel): Gelişimle değişimi ayırt edemiyoruz. Değişim olsun fakat halka sorulsun, halkın kendi karar verilmesi sağlansın. Bence eylem doğru ama sanırım süreç yetmeyecek. Ülküm başkanın çalışmasını yereldeki tüm partilere buradaki kurumlarla birlikte Ankara’ya BMM’ne yoğun bir faks yağmuru mu olur, 1-2 otobüsle gidip bizzat bu işe el mi atılır. Bir daha söylüyorum: değişimle gelişmeyi ayırt etmek zorundayız. Değişim hiçbir zaman iyi bir şey olmadı. Örnekleri burada 650 tane kooperatif açıldı. Yarımada bugün beton yığını durumunda.
25 /Ayhan ONGUN (Medaratör): Telgraf mesajı var: İzmir programım nedeniyle toplantınıza katılamıyorum. Başarılar diler saygılar sunarım. Muğla Milletvekili Prof. Dr. Nurettin Demir. Katılımcılardan AB Türkiye ilişkilerinin son durumuna ilişkin görüşlerini almak istiyorum. Belli bir dönem AB hedefiyle yola çıkan iktidar son dönemde AB ile ilişkilerini dondurdu ve hatta Burhan Kuzu AB ilerleme raporunu da çöp kutusuna attı. Böyle mi olmalı, artık AB’ye gerek yok mu demeliyiz yoksa daha önce olduğu gibi mutlak surette AB kriterlerine uymak için çaba mı göstermeliyiz. İlla AB’ye girilmesi anlamında söylemiyorum. AB kriterlerinin bizim yaşamımız için gerekli olduğuna inanıyor muyuz?
26 / Osman ERALP (TÜKODER): Türkiye AB ilişkileri her ne kadar biz içinde değilsek bile içindeyiz. Yarıyı da geçtik. Yasalarımız bugün AB’nin statülerine göre uygulanmaktadır. Hükümet şu anda 54 maddelik Tüketiciyi Koruma Yasasını komple değiştiriyor. Bunu keyfinden yapmıyor. Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanununu değiştirdi. Medeni Kanunda aynı şekilde. Şu çok küçük bir yasa 18 tane kanunu etkiliyor ve AB bunu şart koştu. Durulsak da AB’nin içinde o yasaların noksanlıklarını tamamlıyoruz. Ve olmazsa olmaz diye. Biz diyoruz ki tüketiciyi soydular diyoruz. Bizi kimse dinlemedi. Ama bakan kendi ağzıyla diyor ki; tüketicileri bankalar 32 yerde soyuyor. AB ile ilişkilerin düzelmesi ve devamı için. Her ne kadar ilişkilerimizi dondursak ta. Rekabet Kurulu bütün bankalara trilyonluk cezalar kesti. AB ile ilişkilerin düzeltilmesi ve devamı gerekir.
27/ Hamdi TOPÇUOĞLU (Kent Konseyi Başkanı): AB normlarını, çalışma biçimlerini çok yakından biliyorum. Şurada eleştirilen bütün konular aslında demokratikleşmenin, uygarlaşmanın, çağdaşlaşmanın doğal gereklilikleridir. Oradaki noktalara baktığımız zaman eleştirilen her şey biraz önce saydığım alanda uygar mısın, çağdaş mısın, demokrat mısın bunların bir gereğidir. Bunu yapıyor musun yapmıyor musun konusuna geldiğimizde, biraz önce gördük, çöpe atıyor. Yerel Yönetimler Yasasının yerindenlik ilkesini ortaya koyduğunu söyleyebiliriz? Hangi maddesinin katılımcılığı savunduğunu söyleyebiliriz? AB Yerel Yönetimler Şartının önemli özelliklerinden birisi yerindenliktir. Kişi kendisini yönetenlerle ilgili karar vermek yetkisine, hakkına sahiptir. Buna uyuyorsan, AB ile ilişkilerin devam eder. İstediğin kadar çöpe at yada atma. Mesele uygarlaşma meselesidir. AB beni alır mı almaz mı konusuna gelince, AB bizi asla almaz. Ders kitaplarında bile kimlerin gireceği yazılıdır. Peki bizi almaları şart mı? Hayır şart değil. Uygarlaşmak, demokratikleşmek, çağdaşlaşmak illa ki birileri istediği için değildir. Böyle olmamız gerektiği için. Bu yasa böyle çıkmamalı. BŞ yasasına karşı değiliz. BŞ yasası verimliliği artıracaksa, artıracak yanları vardır bunu kabul etmemiz lazım. Ama birini yaparken vatandaşın kendini yönetme hakkını elinden alma durumu olamaz. Biri diğerini ortadan kaldırma gerekçesi değildir. Ya demokrat olusunuz yada olmazsınız. Olay bu kadar basit.
28/ Ayliz ERKAYA (BOSİYAD): Bodrum AB Derneğini açtık. Yazmadığımız proje kalmadı. Evde hasta bakımından, engellilerin işliklerinden, ara eleman yetiştirilmesi konularında gece gündüz proje yazdık. Ve bütün o çağrılarda kazanılan projeler doğuya, güneydoğuya gitti. AB’nin o projelerde yanlı davrandığın o süreçte gayet iyi anladım. AB bir Hıristiyanlar kulübü. Biz Müslümanken ve 75 milyonken bizi alacaklarına hiç inanmıyorum. Zaten Avrupa’ya medeniyeti öğreten biz değimliydik. Yıkanmayı, kahveyi biz öğretmedik mi? Biz bize yeteriz. İbn-i Sinaların olduğu Anadolu toprağından çıkmış insanlarız. Eğitimizde bize yeter kendi medeniyetimizde bize yeter. Yeter ki biz çalışalım.
29 / Figan EROZAN (BKDD): AKP, AB ile müzakereleri başlatmakla övünüyordu, çöpe atma noktasına geldi. AB’ye bizi almasalar bile biz Kopenhag Kriterlerini Ankara Kriterleri yaparız demişti. Buradaki o yüzleşme çok önemli. Ne oldu da Kopenhag Kriterlerinden vazgeçip çıkan raporu çöpe atma noktasına geldi. Buraya bakmamız gerekir. AB’ye girmemiz şart mı değimli bunlar önemli değil. AB projesi yurttaşa ne sağlıyor? Yurttaşa özgürlük ve demokrasi sağlıyor. Bu çok net. Her konuda var olma şansı sağlıyor. Demokrasiyi de kendi kendimize çok kolay sunmuyoruz. Buyurun BŞ yasası. Yurttaşlar bizleriz haberimiz yok. Neredeydik? Buradaydık. Ama ciddiye almadık. AKP bu noktaya statükoya hayır diye çıktı şimdi statükoya evet diyor. Yerel Yönetimler Özerklik Şartına sıcak bakmamasının sebebi de bu. BŞ yasasını böyle çıkarmasının nedeni de bu. 82 darbe anayasasının yöntemlerini devralıyor, uyguluyor. Çıkan rapor kendi yaptığı ile yüzleşmesi. Gazetecileri bizler içeri atmadık. Sokaklarda gaz bombalarını deliler gibi bizler atmıyoruz. 236 tane kadın grubuyla Fatma Şahin beraber çalıştı. Ve Meclise bizim hazırladığımız yasa gelmedi. Orda bile AKP son anda evli kadında tarafımdır dedi ve bitti gitti. Bizim 30 yılda mücadeleyle elde ettiğimiz. Kadın Bakanlığı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı oldu. Tabi ki o rapor AKP’nin yüzleşmek istemediği yüzü. Bizim için AB istedi şu istedi bu istedi değil. Biz ne kadar kendimiz hayat biçiyoruz ne kadarına sahibiz. Bizlerde artık sözümüzü deklare etmeliyiz.
30 / Güngör SEZGÜN (BDAP): AB sürecini biz daha 5-6 senedir 10 sene diyelim hadi, konuşuyoruz. Oysa biz 52’den beri AB’ye yürüyen bir gemideyiz. Bu muasırlaşma yolunda, insan hakları ve evrensel hukuk konusunda, uluslararası düzeyi tutturma ve demokrasi konusunda önemli bir gelişmenin adresidir. Projenin kendisi bizi çok ilgilendiriyor. O yüzden AB’ye karşı olmak diye bir düşünceyi ben şahsen hiç aklıma sığdırmadım. Dolayısıyla AB’ye neden daha çok yol alamıyoruz açısından bakıyorum. AB’ye bizi alırlar almazlar hiç önemli değil. Biz ne olacağız. Bu soruyu kendimize sormadığımız zaman geçmişte hangi ülke ne diyor diye bakarken şimdi ben ne diyorum diyoruz. Bu güzel bir şey. Bu seviyeye gelmiş olmak beni sevindiriyor. Ama yetmiyor. BŞ yasası da AB’nin bize şu veya bu şekilde önümüze koyduğu, aşmamız gereken bir süreç. Neden? Merkezi yönetimler dönemi dünyada bitiyor. Yerel yönetimlerin önemi gittikçe artıyor. Yerel yönetimlerin bir şekilde öneminin artması nasıl tezahür edecek. Biz biraz yamuk yürüyoruz sadece. Olması gereken merkezi yönetimlerin yetkilerinin kısılması ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi. İmza da atmışız. Ama korkuyoruz. Devlette korkuyor, devletin bunca yıldır bize öğrettiği korkularla bizlerde korkuyoruz. Bir, ya bölünürsek. Yerel yönetimlere çok yetki verirsek. Halk devletin merkeziyetçi yapısına uymayan yeni şeyler söylemeye istemeye başlarsa. Ya bölünürsek. Ya istemediğimiz bir şey olursa. Ya devletin otoritesi kaybolursa. Devletin korkusu o. Ama aynı korku, bunca yıllık eğitim sistemimizle halkımıza da işlenmiştir. Bu korkuların izlerinin kendime bakınca ben kendimde de görüyorum. Sizin demeniz gerekmiyor. O yüzden korkak değil cesur bakmalıyız. Bu BŞB projesi, Türkiye’nin bölgeler ayrılma projesidir diye düşünebiliriz. Bunu besleyen bir başka proje daha var. Bölgesel Kalkınma Ajansları Projesi uygulanıyor. Muhalif kanattan baktığım zaman; bunlar hükümetin kendi işini yürütmek için kendine taraftar. Arkadaşlar, bir tarafı öyle olabilir. Ben ne tarafa bakacağım. Ben herhangi bir partinin üyesi değilim. Ben beni geliştirip geliştirmeyeceğine bakıyorum. Kalkınma ajansları vasıtasıyla bölgelerde yapılan yatırımların ve halkın içindeki girişim potansiyelinin nasıl geliştirildiğin bilmiyorum izleyeniniz var mı? Ben izlemeye çalışıyorum. Çok önemli geliyor ve hiç kimsenin, hükümetin Ankara’dan planlaması mümkün değil bunu. Ama hemen yanımızda Aydın, Muğla, Denizli Güney Ege Kalkınma Ajansı. Bir sürü projeyse destek verdi ve uygulanıyor. Sonuçlarını görmediğimiz için anlamıyoruz henüz. Gelişeni, iyiyi ve yeniyi görmek lazım. O yüzden bütünsel olarak AB projesi bana yanlış gelmiyor. Çok doğru, çağdaş bir şeydir. Biz buna nasıl ayak uyduracağız ve kendimizi nasıl yenileyeceğiz. Bu yasanın eksiklerine nasıl müdahale edeceğiz. Bunlara bakmak lazım. Onun içinde daha çok bilgiye ihtiyacımız olduğunu düşünerek kesmek istiyorum.
31 / Can SÖNMEZ (Bireysel): AB projesinin Türkiye’nin çok ihtiyacı olan bir proje olduğunu düşünmüyorum. Türkiye’nin diğer Türk devletleri ve komşularıyla birlikte Ortadoğu’da güçlü bir ittifak kurabileceğini ve yeterli kaynaklara sahip olduğunu görebiliyoruz. İletişim sıkıntıları çözüldüğü taktirde daha faydalı işler yapabileceklerdir. AB’nin ekonomisi şu an Türkiye’den pek farklı değil. AB kriterlerine göre bizim önümüze gelmiş olan yerel yönetim yasası Türkiye’nin bölünmesine yol açacaktır diye düşünüyorum. Orta, Doğu ve Güneydoğuda kentlerin kendi bağımsızlığını ilan edecek bir zemin hazırlıyor. Etnik kökenlerin kendi açısından birlik ve güç oluşturabilecekleri birlik oluşturabiliyor. Başbakan’da açıklamıştı kendisinin BOB Eşbaşkanı olduğunu. Bunun alt yapısını oluşturacak bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Federal yönetimlerin Türkiye’nin kendi kendini idare edemeyeceği bir zemin hazırlayacağını düşünüyorum. Engelliler Derneği olarak Bodrum’daki Belediye Başkanlarıyla görüşerek destek isteyebiliyoruz. Ama BŞ projesinde bu imkanımız olmayacak. Bir çok derneğin arka planda kalacağı gibi bizde arka planda kalacağız. KOBİ’lerde olduğu gibi çok büyükler ve çok küçükler diye iki sınıf oluşacaktır diye düşünüyorum. Bunların büyük olanlarının da kendi federasyonların yönetecek hale gelebileceklerini düşünüyorum. Türkiye için iyi olmayacağını düşünüyorum.
32/ Rüştü TEZCAN (BDTO): Yılmaz Erdoğan’ın bir şiiri vardı. Ben bu kadını sevme ihtimalini seviyorum gibi bir şeydi. Bende bu AB’ne girme sürecini seviyorum. Bu süreçteki adımların bizim ülkemizin işine yaradığını düşünüyorum. Bireysel olarak ben nasıl bir ülkede yaşamak istiyorum. Bireysel olarak zengin olayım, ülke olarak güçlü olayım dünyaya hükmedeyim gibi bir derdimde yok. İnsan haklarına saygı duyulan, tüketici haklarına sahip çıkabildiğimiz, eğitim haklarımızın olduğu, çevreye doğaya saygı gösterdiğimiz, bizden sonraki kuşaklara aktarabildiğimiz, yok etmediğimiz, kültürel değerlerimizi koruduğumuz bir ülkede yaşayalım. Bunu yaşayabilmek için demokrasi gerekiyor. Çağdaşlık gerekiyor. Bunları öne çıkarıp ağarlık vermemiz gerekiyor. Bunları AB’ye girmek için yapıyorsak bunun için yapalım. Doğrusu tabi kendimiz için yapalım. AB istiyor diye yapmayalım. Kendimiz doğru bulduğumuz için yapalım. Başkaları zorluyor ve bu zorlamaları da doğru olduğuna göre, o zaman bunlara niye karşı çıkıyoruz. Onu da anlamıyorum. AB bizi oyalıyor diye kızıyoruz. Biz AB’ye tarih verelim. 2-3 yıl içinde şu koşulları yerine getiriyoruz diyelim. Sıkıyorsa onların hepsini yerine getirelim. Hala ne bahanen var diyelim, o zaman çıksın meydana foyalar. Bunları yapamadığımız sürece biz yine yıllarca bunları tartışıyor olacağız. Mesele AB’ne girmek yada girmemek değil. Mesele çağdaş, insan haklarına ve her türlü haklara riayet edilen, bunların içinde olabildiğimiz bir ülkede yaşamak benim için.
33 / Adil ÜLGEN (Bireysel AKP): Bizim toplum olarak çok öteden, Osmanlıdan Selçukludan bu yana bir batıya yönelme eğilimimiz vardır. Bizi doğu toplumlarından farklı kılan da şu anda dahil, bütün olumsuzluklara rağmen bu eğilimdir, Cumhuriyet dönemindeki kesin, net tercihlerdir. Nedir AB dediğimiz olay? AB denilen bir şemsiye var. O da bir devlet. Dünyanın en zengin, en demokrat, sosyal düzeni en güçlü olan, kendini yönetebilme yeteneklerini deneylerle kazanmış bir toplumdan bahsediyoruz. Ne yapmak istiyoruz? Bu toplumun sosyal düzenine, siyasal düzenine, hukuk düzenine uyum sağlamaya çalışıyoruz. Bütün mesele bu. Bir takım reformlar, standartlar oluyorsa AB süreci devam ettiği içindir. Önemli olan bu sürecin devam etmesidir. Bu süreçten koptuğumuz zaman kötü sonuçlara gideriz. Kopmamızda mümkün değildir. Raporu çöpe atma konjonktürel bir olay. Güney Kıbrıs’ın koca AB’nin başında olmasının etkisi var. AB’ye şunu diyoruz: Sen bir değerler bütünü müsün? Eğer öyleysen o değerlerin içinde yer almak istiyorum. Bir Hıristiyan klubü müsün? Buna dini açıdan mı bakıyorsun? Bunu da sen tercih et. Sonuçta AB kendi içinde de bunu tartışacak kendi içinde ve hızlı bir biçimde bazı şeylerle kendi yüzleşecek. Onun için bu süreç devam ediyor.
34/ Duran ÖZTÜRK (Bireysel CHP): : AB konusu ittihak terakkiden beri var. Meşrutiyetin ilanından beri batıya yönelmişiz. Hukuku, insan haklarını savunmuşuz. Cumhuriyetle birlikte bunu bir proje, yol haritası olarak ortaya koymuşuz. Bakıyoruz ki AB’nin tutumu, biz ne yaparsak yapalım bize karşı ikiyüzlü davrandığı net bir şekilde ortada. AB’ye üye olan ülkelere baktığımız zaman, bizden sonra müracaat edenlere bakıyorsun onlar oluyor biz olamıyoruz. Gümrük birliği anlaşması Türkiye’nin ekonomik olarak bağımsızlığını ortadan kaldıran bir anlaşmadır. Türkiye’nin üretimini ortadan kaldıran, tüketime yönelik bir toplum yaratan anlaşmadır. Kopenhag kriterleri çok önemlidir. Laik, hukuk, demokratik, özgür bir ülke olmak istiyoruz. Hukukun üstünlüğüne inanan bir ülke olmak istiyoruz. AKP hükümeti de 10 yıldır AB’ni bir proje olarak seçmenin önüne koydu. Ama maalesef hapishanelerdeki gazetecilere bakıyorsunuz, özgürlükleri savunanlara bakıyorsunuz, eğitim hakkı isteyenlere bakıyorsunuz, siyasi partilere bakıyorsunuz, AB’ni hedef koymuş bir hükümetin bunlardan ne kadar uzak olduğunu görüyorsunuz. AB bizden demokrasi, insan hakları, özgürlükler isterken, belki Ortadoğu’daki gelişmeler, Ortadoğu’yu dizayn etmeye çalışırken, nasıl turuncu devrimlerle diğer ülkeleri dizayn ettiler, Ortadoğu’yu dizayn ederken de AB bu konuda küresel güçlerle, Türkiye’nin yanında değil, insan haklarının yanında değil dizayn yapma, bunu da BŞ modeliyle, başkanlık sistemi, anayasanın değiştirilmesi konuşuluyor. Sadece federatif bir düzen var. Demokrasi, insan hakları yok bunun içinde. AB bu noktada tavırları, duruşları bu şekilde değerlendiriyorum ve samimi olmadıklarını düşünüyorum. Bizim yolumuz Kopenhag kriterleri olmalıdır.
35 / Güler BENER (Bireysel) : Yanılmıyorsam AB’de her vatandaş üç dil konuşmak zorunda. Bunlardan bir tanesinin komşu ülkelerden birinin olma zorunluluğu var. Bu konuda bizim hiçbir çalışma yapmadığımızı düşünüyorum. Gireceğiz yada girmeyeceğiz. O ayrı bir tartışma konusu. Ama her halükarda hiç değilse kendimizi geliştirmek açısından, biraz daha farklı diller öğrenmeye çalışırsak, düşünmek açısından bir artı getireceğine inanıyorum. Yunanistan bu durumu hibe krediler açısından kendi için kullanıyor.
ÖNERİLER
1 / Büyükşehir Yasasına karşı öncelikle eylem yapılması ve bilgilenme sorunları için panel vs. düzenlenmesi .
ORTAK SONUÇ
1 / Büyükşehir Yasasına karşı temkinli yaklaşmak ve olumsuzluklarına karşı ortaklaşa çözümler
üreterek birlikte hareket etmek.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Bodrum da faaliyet gösteren tüm Sivil Toplum Kuruluşlarına mail yoluyla çağrı yapıldı. Yaklaşık 30 STK temsilcisine telefonla ulaşıldı.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
6 Muğla Milletvekiline mail ve faks yoluyla davet yapıldı.
MEDYA İLE
Ayhan Ongun aracılığıyla ulaşıldı. 3 yerel ve ulusal basın temsilcisi katıldı.
KATILIMCILARLA
Bireysel katılım için mail yoluyla duyuru yapıldığı gibi sosyal medyada da paylaşıldı.
SONUÇLAR
TkMM ilkelerimiz videosu ile genel konuya ilişkin videolar gösterildi. Bu toplantıda Sivil Toplum kuruluşlarının ve Meslek Odalarının “U” şeklinde otuma düzenine geçmesi sağlandı.Yerel konuyla ilgili sunumdan sonra, katılımcıların bilgi eksikliğinin ağır basması , soru ve cevap şeklinde bir durum oluşturdu ise de, konuşma formatına dönmek için gerekenler yapıldı.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Bodrum kMM Hamalları olarak Ayhan Ongun, Rüştü Tezcan, Gülcihan Erol, Ayşe Nur Doksat birlikte değerlendirme yaptı.
06.11.2012 Bodrum kMM Toplantı Tutanağı
previous post