YER:Muğla Belediyesi Konakaltı Kültür Merkezi
TARİH:03.12.2011
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1/İnsan Hakları Derneği ( Erhan Ayhan – Yön.Kur.Üyesi )
2/Tüketici Hakları Derneği ( Kerim Değirmen – Yön. Kur.Üyesi )
3/Ekolojik Anayasa ( Coşkun Tamer – Aktivist – Vatandaş )
MESLEK ODALARI Yok
SENDİKALAR Yok
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER Yok
GOZLEMCİLER
1 / İnsan Hakları Derneği (Abdullah Gültekin )
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ Yok
BELEDİYE BAŞKANLARI Yok
MESAJ YOLLAYANLAR Yok
DİĞER KATILIMCILAR Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 1 izleyici/gözlemci katıldı.
MEDYA Yok
MODERATÖR Abdullah Gültekin ( Em. Öğretmen – İnsan Hakları Derneği – Den. Kur. Üyesi )
GENEL KONU: "Genel Bütçe – Yerel Bütçeler" ve Türkiye savaşa mı gidiyor?
(Ortadoğu’da değişen politik dengeler, bedelli askerlik ve vicdani red)
YEREL KONU: Yerel bütçe, belediye ve insan
ANAYASA: Genel konu ile ilişkili olarak – Yeni Anayasa
KONUŞULANLAR
Kerim Değirmen : Değerli katılımcı arkadaşlar hepiniz hoş geldiniz. Yine çoğalamadık oldukça çok azız ama yine de toplantımızı tamamlamamız gerekiyor bunun için öncelikle bir Moderatör belirlememiz gerekiyor. Toplantımıza yön versin diye. Sonra mutfağımızın hazırladığı genel gündemimizle ilgili sunumu izleyeceğiz. Genel istek üzerine Abdullah Gültekin Moderatör oldu. Sunum izlendi
1 / Abdullah Gültekin: Öncelikle girişimci arkadaşımız Kerim’inde belirttiği gibi TkMM’ye kurumların katılım göstermemesi üzücü hem bu konu üzerinde düşünerek hem de toplantımızın içeriğini oluşturan; Genel gündem: ” Türkiye savaşa girecek mi? – Genel Bütçe, Dersim, Vicdani Ret.” yerel gündem konumuz; “Yerel bütçe“, Genel ve yerel gündem konusu üzerine görüş, düşünce, eleştiri ve önerilerimizi paylaşmak üzere toplanmış bulunuyoruz. Toplantıya katılım ilgisizliği devam ediyor.. Yapabileceğimiz yeni bir şeyler varsa değerlendirelim. Genel gündem maddesinin konusu aynı olduğundan ikisi iç içe görüşülebilir. Bütçeyi görüştükten sonra, ardında da diğer gündem konumuzu değerlendireceğiz. Genel bütçe ile ilgili açıklamaları sunumda ayrıntılı olarak izledik. En çok dikkatimi çeken Ekonomideki büyümeye ve fazla çıktığı söylenen bütçeye rağmen yaşam koşullarımızda ve alım gücümüzde iyileşmelerin olmamasıdır. Maliye ve diğer çeşitli bakanlıkların kendi aralarında bütçe payları dağıtılmış olabilir. Ama sağlık, eğitim ve sosyal konut ve de tüm çalışanlarla beraber emeklilerin ücretlerinde kayda değer artış olmamasıdır. Çalışanların yaşantılarına yansımayan bütçenin pratikte bizlere bir faydası olmaz diye düşünüyorum. İşin teknik yanını çok bilmediğimizde ben yansımasını izliyorum. Bütçe fazla vermiş. Ama aynı zamanda temel tüketim maddelerinde de zamlar artışa devam ediyor. Bu konuda sizler neler düşünüyor ve öneriyorsunuz söz sizde.
2 / Coşkun Tamer : Son açıklanan verilerde işsizliğin ülke genelinde %14,4 (3,5 milyon kişi), kentlerde ise %16,3’e ulaştığını öğreniyoruz. Genç kesimde daha da vahim boyutlara ulaşan işsizlikle mücadele en öncelikli konu olmalıdır. Türkiye’de üretim artarken işsizliğin düşmüyor aksine artıyor olması manidardır ve hükümetin izlediği ekonomi politikalarıyla birebir alakalıdır. Vergi toplayıp gelirlerini arttıramayan devlet, giderlerini kısarak, bunu da yasal bir kılıfa sokarak bütçeyi dengelemeyi seçiyor. Tüm dünya son krizle devleti yeniden keşfederken AKP hükümetinin devletin ekonomiye müdahale şansını bilerek ve isteyerek ortadan kaldırıp, “Mali Kural” gibi bütçeyi güya disiplin altına alma çabalarının anti-demokratik olduğu kadar krizlerden en önce ve en derinden etkilenen yoksul halk kesimlerinin hayatını daha da zorlaştıracağı açıktır. Maliye politikalarının vergileri ve devlet harcamalarını bütçe açığını belli bir düzeyde tutacak şekilde belirlenmesi kabul edilemez. Bir kural aranıyorsa onun ne olduğu bellidir: İşsizliği, yoksulluk sınırı altında yaşayan nüfusun toplam içindeki oranını an aza indirmek. Kamu harcamaları, belediye hizmetleri özel sektör mantığı içinde ele alınamaz. AKP hükümeti, tersine, bununla övünç duymaktadır. Eğitim ve sağlık gibi özel sektör mantığı içersine terk edilemeyecek bu iki önemli alanı yandaşlarını zenginleştirmenin bir yolu olarak görmekte, kamu yatırımlarını her geçen yıl düşürmektedir. Yine, özellikle büyük metropol belediyelerinin ellerinde bulunan belediye şirketlerinin özelleştirilmelerini de anlamak mümkün değildir. İDO, İETT, İGDAŞ gibi oldukça karlı şirketlerin öncelikle fiyatlandırma politikalarını gözden geçirmeleri gerekmektedir. Bir başarı ölçütü ya da fiyatlandırma konusunda bir kural aranıyorsa, kamu hizmetinin kar güdüsüyle yapılamayacağı evrensel kabulüyle, bu kuralın sıfır kar olarak belirlenmesi gerekmektedir.
3 / Kerim Değirmen: Genel Bütçe ile ilgili dikkatimi çeken en önemli yenilik ilk defa fazla vermiş olmasıdır. Ama buna karşın çalışanların maaşlarında hiçbir vergi indirimi söz konu değil. Ayrıca zorunlu tüketim maddeleri ile ilgili de vergi indirimi söz konusu değil. Peki nerden geliyor bu bütçe birikimi vergiler ve özelleştirmeler ve ya döner sermayeler bir de kaldığı kadar KİT lerden. Ama geriye dönüp fazla gelir olduğuna göre halkın alım gücünü artıran eğitimde sağlıkta ve temel gıda tüketiminde tüketici yararına önlem ve düzenlemeler yapılasa iyi olmaz mı? Bizler bu konuda teknik eleman değiliz ama aile geçimini sağlayan dar gelirli vatandaşlar olarak bu dengeyi nasıl sağlıyoruz çok iyi biliyoruz. Hep istek ve ihtiyaçlarımızı erteleyerek veya bastırarak yapıyoruz. Bu konuda bütçenin fazla çıkması olumlu ama cari açıkta çok deniyor. Bunun kapatılmasının yolları neden kapatılmıyor. Ya da neden kapatılamıyor? Yerel Bütçe bakımından Belediye ve özel idare bütçeleri görüşüldüğünü yerel basından takip ettiğimize göre: Belediye bütçesi; 64.5 milyon TL. Muhalefet kesimleri bu bütçe ile Muğla’nın sorunlarının çözülemeyeceğini söylerken Belediye başkanı “bütçenin gelirlerle ilgili olduğunu” açıklamış. Elbette yerel bütçenin de çok olması ilimiz ve yerel yönetimler açısından oldukça önemli. Örneğin bütçe fazlalığı durumunda ana arterlerde park edilen araçlarımız yönelik ücret alımı yönünde bir uygulamaya gidilmeye bilirdi. Daha fazlası katlı otopark sayısı attırılabilirdi vb gibi. Aynı konu özel idare bütçesi için de geçerli.2012 yılı bütçesi 3.990.000TL.olarak belirlenmiş. Anacak yetersizliği üzerine de sanki görüş birliği oluşmuş gibi izlenimi yine yerel basından öğreniş oluyoruz.
4 / Erhan Ayhan: Arkadaşların aktardıklarına katılmakla beraber tekrarda etmekten öte genel bütçe bağlamında geçmiş bütçelerde eğitim, sağlık, ve savunma akanlık ve kurumlarına ayrılan paylar hemen hemen aynı ama diyanete ayrılan bütçe payı diğer dönemlere oranla fazla. Duyduğuma göre 7 bakanlığın bütçesine eşitmiş. Bana çok ilginç geldi. Laiklik her zaman olduğu gibi tersinden işletiliyor gibi. Temel yaşamsal öneme sahip alanlara daha fazla yatırım yapılması da akılcı olur diye düşünüyorum. Halkımız Dinsel değerlerini geçmişten günümüze taşımıştır. Kaldı ki laik ülkelerde dinsel kuruluşlar kendi bütçelerini kendileri yaparlar ve işlevlerini yerine getirirler. Fazlaca olan payı örneğin en az pay verilen çevre bakanlığına aktarılabilinirdi. Yerel bütçe anlamında gerek yerel basından gerekse arkadaşların aktardıklarından yetersiz olduğunu söyleyebilirim. Genel bütçeden yerel yönetimlere daha fazla payın aktarılması gerekir diye düşünüyorum
5 /Abdullah Gültekin: Sunumda izlediğiniz üzere; Dış işleri bakanımız komşu ve diğer ülke temsilcileri ile yoğun görüşme trafiğine girmiş uluslar arası barıştan sosyal-kültürel ve ekonomik ilişkiler yönünden bir dizi anlaşmalar da imzalamışlardır. Ancak süreç içinde Arap ülkelerinde meydana gelen başkaldırılar Ülkemizi de İç ve dış barış açısından etkilemiştir. Özellikle Libya ve Suriye’deki gelişmeler siyasi ve de askeri alanda yeni dengelerin oluşmasına yönelik yeni yaklaşımların oluşmasına neden olmuştur, beklide büyük çatışmalar olacaktır. Bu konudaki görüş ve önerileri almak üzere sözü size bırakıyorum.
6 / Kerim Değirmen : Dış işleri bakanı göreve geldiğinden bu yana yoğun bir Ülkerler ziyaretinde bulundu. Komşularımız ve diğer ülkelerle sıfır sorun söylemleri basında oldukça yer aldı. Ama bir süre sonra Filistin üzerinden İsrail’le sataşmalar yaşandı. Mavi Marmara gemisiyle Filistin’e insani yardım gönderilmesi engellendi. Acımazsızca insanlarımız katledildi. Karşılıklı özürler beklendi. Araya ABD girdi. Sulara biraz duruldu. Ardından Arap Baharı diye adlandırılan halk direnişleri oluştu. Bunların hepsine de halktan yana” yeni düzenlemeler getirin, reformlar yapın” babında uyarılarda bulundu başbakan. Sonradan Libya ‘ya doğrudan destek verildiği açıklandı. Libya’da ve diğer Arap ülkelerinde uluslararası müdahale olduğunu düşünüyorum. NATO şemsiyesi kullanılarak petrol rezervleri üzerinde paylaşım hesaplanmakta diye düşünüyorum. Bu olay Afganistan da başladı. Irak ‘la çok daha açığa çıktı Diğer Arap ülkelerin karıştırılması ile devam ediyor. Daha önceleri ABD ve AB ile ilişkileri iyi olan ülkeler için bu tür istek ve yaptırımlar söz konusu değildi. Irak’ta ve Libya’da nasıl savaş ve işgal olduysa Suriye ve diğer Arap ülkelerinde de olacaktır. Gerek BM gerekse NATO daha çok ABD dış politikasının onay ve kabullünü dayatıyor. Şimdiden Suriye sınırına askeri yığınak yapıldığını gerek basın gerekse izlediğimiz sunumda izledik. Olası bir müdahaleye hazırlanıyor gibiyiz. Suriye ile üst düzeyde politik sataşmalar aratarak devam ediyor. Sonuç hiç de iyi görünmüyor. Suriye aynı tavrında ısrar ederse bundan sonra her an Libya akıbetini yaşayabilir. Zorunlu askerlik olayına gelince hepimiz bunu yaptık. Şimdi hükümetin gündeminde profesyonel askerliğe doğru yönelme var. Ordu sayısını azaltarak daha gelişmiş silah ve teçhizat ile donatılarak uzman personel almak ya da yetiştirmek. Giderek toplumsal sorun haline gelen zorunlu askerliğin tasfiye edilmesi olabilir diye düşünüyorum. Paralı askerlik olabilir. Ama askere gidenlere de en az asgari ücret kadar ücret ödenmelidir. Sosyal adaletsizlik doğuracağı kaçınılmaz. Madem parası olan para vererek askere gitmeyecekse askere gidip de silah kullanmak istemeyenler için de geri hizmette görev verilebilir. Nasıl olsa bu tür askeri oluşumlar var. Birçok sivil vatandaşımız askeri birlik ve askerlik şubesinde çalıştırılıyor. Vicdani Red askere gitmeme konusu ülkemiz için oldukça yeni toplumsal alt yapısı yok. Bu bakımdan hükümet eğer yasa hazırlarsa sunumda da izlediğimiz gibi aleyhte bir düzenleme yapar. Diye düşünüyorum Dersim Katliamı tartışmaları yıllardır var olan bir olay. Fakat ilk defa devlet düzeyinde bir açıklama ve özür dileme söz konusu. Önemli bir başlangıç devamı getirilmeli. Toplumumuz bu konuda aydınlatılmalıdır. Ayrıca 6-7 Eylül olayları. Çorum, Malatya, Maraş, Sivas ve faili meçhul-kayıplar ile ilgili araştırma ve de açıklamalar yapılmalı sorumlular yargı önüne çıkarılmalıdır. Ancak o zaman toplumsal barış daha güçlü hale gelir.
7 / Coşkun Tamer: Görüş ve düşüncelerimi 6 paragrafta aktarayım Şöyle ki: 1.Genç bireylerin hayatının önemli bir bölümünü gereksiz yere çalmaktadır. Gençleri hayatlarının en renkli döneminde dünya nimetlerinden mahrum bırakmakta, tek rengin hâkim olduğu bir dünyaya kapatmakta ve toplumsal ilişkilerinden koparmaktadır.
2.İnsanların emir komuta ilişkisini sorgulamadan benimsemelerini sağlamak için kullanılan bir beyin yıkama mekanizmasının kurbanı olmalarına neden olmakta, bu yolla militarist toplum yapısı yeniden üretilmektedir.
3.“Ordunun kutsallığı” anlayışının toplumca içselleştirilmesi hedeflenmekte, ordunun şeffaf ve hesap veren bir kurum olmaktan istisna tutulması meşrulaştırılmaktadır.
4.Bir tabu haline getirilen zorunlu askerliğin kaldırılmasında ilk adım, vicdani red hakkının tanınması önemlidir.
5.Yürürlükteki 1982 Anayasası buna imkan vermektedir. Anayasa'nın 72. maddesinde “vatan hizmetinin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir.” denmektedir. Anayasa'nın bu maddesinin herkesin askerlik yapmasını zorunlu kılmadığı ortadadır. Bu nedenle bu Anayasa değiştirilmeden bile vicdani red hakkı hemen çıkarılacak bir yasayla düzenlenebilir ve Avrupa ülkelerinde olduğu gibi isteyenlere silah altına girmeme ve sivil kamu hizmeti yapma hakkı tanınabilir.
6.Vicdani Red, adı üstünde, vicdanla ilgili bir tercihtir vicdanı kim sorgulayabilir ki?
8 / Erhan Ayhan: Suriye de yaşanılanlar ve Türkiye savaşa mı giriyor konusunda; batının Suriye'ye müdahale planlarının kendi çıkarları doğrultusunda gerçekleşeceğini düşünüyorum. Müdahalenin tıpkı Irak'takine benzer biri durum yaratacağını ve yine yüz binlerce insanın hayatına mal olabileceği gerçeği ortadadır. Öte yandan Suriye'deki demokrasi istekleri de haklıdır. Meşrudur. Rejimin sabıkaları ortadadır. Demokrasi hareketleri desteklenmeli ancak Suriye'ye doğrudan bir askeri müdahalede bulunulmamalıdır.
Bedelli Askerlik konusunda ise; bu yasayla parası olan askere gitmeyecek ve şimdiye kadar askerden kaçıp da bekleyenler parayı yatırıp kurtulacaklardır. Öte taraftan yoksullar ölmeye devam edecek. Eşitliğe tamamen aykırıdır. Bu konuda çok esnek olan hükümet vicdani ret konusunda çok sert tutum almaktadır. Bu da ikircikli bir tutumdur. Bundan vazgeçilmelidir.
ÖNERİLER
1 / Abdullah GÜLTEKİN: Katılımı artırmanın yollarını arayalım.
2 / Kerim Değirmen: Katılımcı kurumları birlikte ziyaret edebiliriz.
ORTAK SONUÇ :
1 / Bütçe daha çok çalışan ve emekli olanların yaşam standardını yükseltmeye yönelik değil askeri harcamalara ve borç ödemeye yönelik olmuş
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
48 sivil toplum kuruluşuna duyuru yapıldı. E-mail- ile haber verildi Telefonla aranıldı. Ziyaret edildi.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Parti büroları ziyaret edildi. Mail gönderildi.
MEDYA İLE
8 yerel basın mensupları e-mail ile davet edildi.
KATILIMCILARLA
E-mail ile tüm katılımcılara ulaşıldı bürolar ziyaret edildi.
SONUÇLAR
Bütün hatırlatmalara karşın katılımın az olması yine üzücü ve moral bozucu oldu. Katılımın artırılması için tüm katılımcılar destek olacaklarını beyan etti.
DEĞERLENDİREN KİŞİ MUĞLA kMM Hamalı Kerim Değirmen
03.12.2011 Muğla kMM Toplantı Tutanağı
previous post