YER: Belediye Konakaltı Kültür Merkezi
TARİH: 05.03.2011
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1/ İnsan Hakları Derneği (Abdullah Yılmaz- Sekreter )
2/ Toplum Gönülleri Vakfı (Baki Ekinci- Aktivist )
3/ Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu (Seher Gülmez- Aktivist )
MESLEK ODALARI Yok
SENDİKALAR
1/ Eğitim- Sen (Erhan Ayhan)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1/ Kerim Değirmen
2/ Sinem Değirmen
GÖZLEMCİLER Yok
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ Yok
BELEDİYE BAŞKANLARI Yok
MESAJ YOLLAYANLAR Yok
DİĞER KATILIMCILAR Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 1 izleyici – gözlemci katıldı.
MEDYA Yok
MODERATÖR Sinem Değirmen- MkMM girişimcisi
KONULAR
GENEL KONU: Kadına yönelik şiddet
YEREL KONU: Eski garajın yerine bina yapılması.
ANAYASA: Kadına yönelik şiddete karşı yasal düzenlemeler
KONUŞULANLAR
Genel Konu Üzerine Konuşulanlar
1/ Erhan Ayhan: Bence kadına yönelik şiddeti anlamak için erkek egemen kültürün köklerine inmek gerekir. Bu kültür binyılların mirasıdır ve hala yeni nesillere devredilmektedir. Bu işlem aile tarafından ve ne yazık ki bizzat anne tarafından çocuklara veriliyor. Kız çocukların daha çok küçük yaşlarda başlayan aşağılayıcı erkek karşısında küçültücü yaklaşımlara maruz bırakılması karşısında erkek çocukların korunup kollanması bu yaklaşımın tezahürüdür. Toplumun ve ailenin bu tutumlarının yanında ülkemizde verilen resmi eğitimle de bu eğitim pekiştirilmektedir. Sosyal bilgiler kitaplarındaki aile tanımına ve fotoğraflara bakmak yeterli bu anlayışı görmek için. İşe giden bir baba ve evde ütü yapan bir anne. Ailenin reis tarafından yönetilen bir kurum olduğu, ev işlerinden sadece annenin sorumlu olduğu anlayışı, kızların güvende olmak için evde oturması gerektiği erkeklerin dikkatini çekecek elbiseler giymemeleri vb düşünceler bu anlayışı ortaya koymaktadır. Bir kadın iffetli ve saygın olabilmek için yüksek sesle gülmemeli ve konuşmamalı, kocasına itaat etmeli bütün uğraşı ev işleri çocukları-kocası olmalı, evden dışarı pek çıkmamalı bu çağ dışı anlayışa göre? Peki, yukarıda saydığım bütün gerekleri yerine getirse de bir kadın Türkiye'de mutlu olabiliyor mu? Hayır. Yine dayak yine küfür yine cinayet. Demek ki sorun kadında değil bu hastalıklı zihniyette. Çözüm insanlığın bin yıllardır oluşturduğu uygarlık birikiminde saklı. Yaşamı sadece erkelerin ya da sadece kadınların idame ettiremeyeceği gerçeği ve birlikte mücadele gereği aşikardır. Kadın sorununun çözümü ne onun bedenini sakıncalı görüp saklamaya uğraşan geri zihniyette ne de onu cinsel meta haline getiren kapitalist mantıkta aranmalıdır. Bu anlayışlar egemen olduğu sürece baskı şiddet ve tecavüzler devam edecektir. Sorunun çözümü sapkın ve hastalıklı zihniyetlerin ortadan kaldırılması ile mümkündür. Bunun için de kadın ve erkekler birlikte mücadele etmelidir.
2/ Baki Ekinci: Toplumumuzdaki geleneksel kadın konumuna karşı, " kadının kendini yeniden konumlandırışının" erkek egemen toplumumuz nezdindeki hazımsızlığının refleksidir son dönemde ki yoğunlaşan kadına yönelik şiddet. Yenilenen ve farklılaşan toplumsal dinamikler bağlamında kadınının hayatın öznesi olma mücadelesi mağduriyetinin sınırlarının genişlettiğini maalasef görmekteyiz. Yalnız bu mağduriyeti çok büyük kazanımların ve hak elde edilenlerinin birer bedeli olarak okuyabiliriz. Hiç bir bireysel hakkın birer bedeli olmaması gerekirken maalesef erkek egemen toplumumuz egemenliğini elden bırakmamak için böylesi bir yolu seçmektedir.
3/ Seher Gülmez: Ataması yapılmayan öğretmen olarak üzerimdeki aile ve toplum baskısı sonucu oluşan ruhsal durumumu anlatamam. Bir yetişkin olarak kendinize yetememe ve destek bulamamanın can yakıcı bir olay olduğunu belirteyim. Küçümseyici bakışlar ve sözler duymaktansa toplumsal iletişimlere girmemeye özen göstermeye çalışıyorum. Dolayısıyla asosyal konuma doğru sürükleniyorum. Kadın olarak toplumsal iş bölümünde en yoğun olarak yer aldığımız eğitim iş kolunda lisans düzeyinde eğitim almış olmama rağmen atamam yapılmıyor. Sınav şartı getiriliyor. Ona da katılıyoruz ama bu defa da sayı engeli ile karşılaşıyoruz. Sunumda izlediğim üzere Avrupa birliği ülkelerinde kadın çalışan oranı % 60’lara ulaşırken ülkemizde % 25’lerde seyir etmektedir. Ekonomiye dayanan toplumsal sistemlerde ekonominin dışına itilir iseniz toplumsal değer kaybıyla karşı karşıyasınız demektir. Değersiz bulunduğunuz an her türlü hor görülme baskılanma, aşağılanma ve şiddette tabi tutulmaya daha yakın aday konumuna indirgenmiş oluyorsunuz. Şu andaki durum yasal düzenlemeye tabidir. Bu yasal düzenlemeler biz kadınlar veya tüm toplumsal kesitler için iş yaşamı içine çekilirse sorunlarımız büyük ölçüde çözülür diye düşünüyorum Aksi durumda baba ve koca eline bakmaya mahkûm edilmiş olmaya, devam ettirilmiş oluruz.
4/ Sinem Değirmen: Günümüzde her ne kadar kadınlarımız kendilerini ifade etmeye çalışmakta güçlerini ve seslerini duyurmaya çalışmaktalarsa da buna paralel olarak giderek tırmanan şiddet ve tacizde beraberinde artmaktadır. Bunun sebepleri en başta Ataerkil bir toplumdan gelmemiz ve yaşıyor olmamızdır. Kadın erkek eşitliğinin kabul edilemez oluşu, eğitimde yeterli ilginin gösterilmeyişi ile birlikte işsizliğin yaygın olması ekonomik güvencesizliğin olması olarak düşünüyorum. Bunların sonrasından gelen psikolojik sorunlar şiddetin kaynağını oluşturuyor. Bu sadece şiddetin ve tacizin görünen kısmı diğer taraftan ise cezaların caydırıcı olmayışıdır. En yakın örneği Hüseyin Üzmez gibilerin komik sayılacak şekilde cezalandırılmasıdır. Bu da yargının erkek egemenliği altında yürütüldüğünü göstermektedir. Emniyeti arayıp da “yardım edin” diyen sese cevap olarak:” Her yardım isteyen kadının evine polis dikemeyiz .“ diye cevap veren polis güçlerimizin yerine; özellikle bu sorunlarla ilgilenen birimlerin kurulması, mecliste ve yargıda daha çok kadınlarımızın bulunması ve de cezalarında caydırıcı olması gerektiğini düşünüyorum
5/ Abdullah Yılmaz: Geri kalmış ülkelerde eğitim seviyesinin düşük olması nedeniyle ayrıca kadının ikinci sınıf vatandaşı olarak görülmesi ülkedeki ekonomik şartlar ve töre geleneklerinden kaynaklanan sebeplerden dolayı son zamanlarda kadın cinayetleri ve ölümleri hızla artmaktadır. Kadına yönelik şiddet ve ölümlerin önlenmesi için yapılması gerekenler 1-kadın sığınma evlerinin çoğaltılması 2-Eğitim seviyesinin yükseltilmesi 3-Kadının töre geleneklerinden arındırılması çalışmalarına önem verişmesi 4-Kadına her türlü koruma tedbirlerinin alınması gibi önleyici tedbirler alına bilir bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz.
6/ Kerim Değirmen: Aslında şiddet toplumumuzun her yanında var. Sorunlarını şiddet kullanarak çözmeye alışan sistemin “devlet baba” anlayışı aile yapımızdan başlayarak eğitimden, adalete kadar zor kullanmaya dayandığından evde baba – koca, sokakta polis, jandarma, zabıta, okulda öğretmen, cezaevinde gardiyan v.b temel insan hakları doğrultusunda hukuka dayalı yaklaşım yerine şiddet kullanmaya alışa geldiğinden şiddet uygulamaları devam etmektedir. Kadına yönelik olması da aynı kökten besleniyor. Her yönden zayıf bırakıldıktan sonra biraz direnç göstermesi karşısında yaşamından olacak kadar şiddete tabi tutuluyor. Sunumda da dile getirildiği üzere son 7 yılda ölümle sonuçlanan şiddet oranı % 1400 artmış. Bu göstergelere rağmen yöneticiler caydırıcı önlemler almada çok kararlı değiller. Toplumsal sorunların bireylerin arasında düşmanlık ve ayrımcılık üzeriden kendi aralarında şiddete dayalı olarak çözülmesi sanki isteniyormuş görünümü veriyor. Toplumsal kesimler kendi aralarında kapışıp hesaplaşırken düzeni ve huzuru sağlayıcıların görevlerini sorgulayacak düşüncelerden uzaklaşıyorlar. Bu da sitemin devamı için kullanılıyor. Toplumsal cinnet ve şiddetin kaynağı olan yoksulluk, yoksunluk. İşsizlik, adalet ve hukuksuzluk giderilmedikçe barışçıl yaklaşım ortamı yaratılmadıkça şiddet var olmaya devam edecektir. Çünkü eş, sevgili, anne ve kardeş kadın öldürüldükten sonra faillerin birçoğu intihar ediyor. Karşıdakini cezalandırmanın, intikam alma duygusunun ötesinde toplumsal bir durum diye düşünüyorum.
Yerel Konu Üzerine Konuşulanlar
1/ Baki Ekinci: Bu konuda genel bilgisi olan varsa biraz açıklama yapabilir mi? Konuyla ilgili duyumlarım oldu ama katılımcı olamadım. Ayrıntıyı bilmiyorum.
2/ Seher Gülmez: Ben de konuya uzak kaldım. Malumunuz ben il merkezinde yaşamıyorum. Gelişmeler anlatılırsa iyi olur.
3/ Kerim Değirmen: Ben kısaca açıklayayım: Eskigaraj yerine bina yapılacağını duyumunu alan insan hakları savunucuları çevre koruma gönüllüleri yan yana gelerek Eskigaraj Halkındır Platformu oluşturuldu. Sonra inşaatın başladığını gördük. “Eskigaraj Halkındır Platformu” olarak iş makinalarının önüne geçerek durdurdu. Ayrıca platform bileşenleri olan derneklere inşaatın durdurulduğuna dair fakslar geldi. Ancak çok geçmeden inşaat çalışmalarının devam ettiğini gördük. Üzüldük doğrusu. Şehrimizin ortasında soluklanma yaratacak bir çok amaçlı yeşil alanın olmasını arzulamıştık. Ama rant elde etme arzusu ağır bastığında bu insani duygumuz da bastırılmış olacak. Aynı yaklaşım hastanenin yerinin taşınmasında da yaşanacağa benziyor. Oluşturulan platformun katılımcısı olarak aldığımız kararları da sizinle paylaşayım. Platform katılımcısı Mimarlar odasının başvurusu üzerine Anıtlar Müdürlüğü “ anıtlar kurulu bir karar alıncaya kadar eski garaj alanında her türlü işin durdurulmasına” dair bir yazıyı 08.03.2011 günü THD’ ye ve Mimarlar odasına faksla bildirmiştir. Bu yazının Belediyemize tebliğinden itibaren bu alanda her türlü çalışmanın durdurulacağı düşüncesindeyiz. Ayrıca Platform eylem planı olarak,
A) 15 Mart 2011, Salı Günü, saat:16.30’da Belediye Başkanlığına ihtarname çekilmesi,
B) 22 Mart 2011, Salı Günü, saat: 13.30’da Davaya hep birlikte MÜDAHİL olunması,
C) 03 Nisan 2011, Pazar Günü, saat:11.00’de ESKİ GARAJ ALANI PİKNİĞİNİN organize edilmesi,
D) İmza Kampanyasına, mail grubunda metnin paylaşılarak katılımcı üyelerce ayrı ayrı toplanmasına, bu metinlerin Refik Öztürk’e ulaştırılmasını,
E) 15 Nisan 2011, Cuma günü Panel/Forum düzenlenmesi için çalışmaların başlatılmasına, sekretaryanın, TMMOB İl Koordinasyon Kurulu ile görüşme yapmasını kararlaştırdı.
4/ Abdullah Yılmaz: Kerim beyin söylediğine bakılırsa yerel halkın ne istediği önemli değil gibi görünüyor. Bu konuda söz konusu platform afiş asma bildiri dağıtma bilgilendirme toplantıları yapmasına karşın çokta katılım olmadı diyebilirim. Karşı koyuşun güçsüzlüğü aslında inşaatın devam etmesinin nedeni. Duyarsızlığın söz konusu olmasıdır. Toplumun her kesimi uygulanan eğitim kültür sonucu duyarsızlaştırılmaya yöneltilmiş, yalnızlaştırılmış duygusuna kaptırılmıştır. Bunun meyveleri egemenlerce toplanıyor. Korku egemen kılındığından bireyler toplumsal olaylardan uzak durmaya çalışıyorlar. Yoksa yaklaşan seçim sürecinde halka rağmen bu girişimler başarı bulamazdı.
5/ Erhan Ayhan: Bu konuyla ilgili sanırım daha öncede yerel gündem konusu üzerine konuşmuştuk. Muğla Eskigaraj yerinin bina yapılması şehrin orta yerinde bir meydanın ve yeşil alanın yok olması demek olacaktır. Yapılan yanlıştan dönülmelidir diye düşünüyorum. Ayrıca bu toplantıların 5-6 kişiyle yapılmasına ya çare bulmalıyız ya da bu çalışmalara devam etmemeliyiz.
ÖNERİLER
1- Erhan Ayhan: Tüm uyarı ve isteklerimize karşın gelmeyenlere yönelik 5-6 kişiyle bu çalışmaya devam etmemeliyiz.
2- Kerim Değirmen: Mutfağımızdan istek ve önerimiz olarak; merkezi anlamda destekçi olan kurumlarla iletişimlere girerek ilimizde bulunan şube ve temsilcilik yöneticilerinin toplantımıza katılması yönünde uyarılmasıdır. Bu işlem yapıldıktan sonra ilgisizlik devam edecek olursa toplantılara ara verilmesi yeniden organizasyonuna gidilmesi ya da sonlandırılmasıdır.
ORTAK SONUÇ
ORTAK GÖRÜŞ
1- Bireysel ve ya toplumsal istek ve tepkilerin dile getirildiği durumlarda şiddeti besleyen; hakaret, onur kırıcı söz ve davranışlardan uzak durulması konusunda ilişki içinde olduğumuz dost ve arkadaşlarımıza uyarılarda ve de önerilerde bulunmalıyız.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
46 sivil toplum kuruluşuna duyuru yapıldı. (E-mail? Yazı ile? Sözlü? Telefonla aranıldı.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Katılım azlığı nedeni ile iletişim kurulmadı.
MEDYA İLE
8 yerel basın mensupları e-mail ile davet edildi.
KATILIMCILARLA
E-mail ile tüm katılımcılardan konu istedik, genel konuda bir öneri gelmedi. Gündem olarak ; Mutfağın gündemi kabul edildi.
SONUÇLAR
Yüz yüze görüşmelerle ve defalarca hatırlatmalara karşın katılımın az olması yine üzücü ve moral bozucu olmaya devam etti, Katılımın artırılması için tekrar ısrarla görüşmeler yapılmalı? Mutfak merkezi düzeyde çalışmalarımızı destekleyen kurum ve kuruluşların genel merkezleriyle görüşmeli.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Kerim Değirmen MkMM hamalı
05.03.2011 Muğla kMM Toplantı Tutanağı
previous post