Yer: Konakaltı Kültür Merkezi
Tarih: 03.07.2010
Katılımcılar:
a. Dernek, Vakıf ve Girişimler:
1- İnsan Hakları Derneği –Kerim Değirmen
b. Meslek Odaları Katılım olmadı
c. Sendikalar
1- Eğitim-Sen – Erhan Ayhan
d. Kanaat önderi bireyler
Katılım olmadı
Katılan Milletvekilleri: Katılım olmadı.
Belediye Başkanları: Katılım olmadı.
Mazeret BildirenVekiller: Olmadı
Moderatör: Sinem Değirmen
Gözlemciler:
1- Ezilenlerin Sosyalist Partisi –Deniz Kaanaslan
Medya:
1- Yenidoğan Gazetesi- Mehmet Pek
Konular:
Genel konu: Anayasa Değişikliği Paketinde Siyasal ve Ekonomik Haklardaki Düzenlemeler
Yerel Konu: TÜSİAD ve STK’ların barış çağrıları ve Muğla
Genel Konu Üzerine Konuşulanlar:
1- Sinem Değirmen: Yeni anayasa olarak bize sunulmaya çalışılan düzenlemeler ne parti kapatmayı önleyici nede özgürlüğümüzü genişletecek bir anayasa olmadığını daha önce de belirtmiştim. şimdi ise çalışanlar için düzenlenen maddelerde grev hakkı yok. Ancak kendi içinde yapılacak grevlerle ilgili gelişmeler söz konusudur. Özellikle dayanışma grevleri ve yapılan grevlerden doğan zararların sendikanın sırtından alınması gibi. Ama kanunların örgütlenme barajları ile ilgili yeni olarak getirdiği bir yaklaşım yok. Yasakçılığın devam ediyor olması, özgürlüklerden yana olmamış olması nedeniyle anayasa değişikliği için yapılacak referanduma genel anlamda hayır denmelidir.
2- Erhan Ayhan: Anayasa değişikliği kanununda referandumunda halkoyuna sunulacak olan ve küçük millet meclisinin Temmuz ayı toplantılarında gündeme alınan değişiklikler genel olarak olumlu bulduğum değişiklikler. Sanırım bu bölümde ele alınan başlıklar en az itiraz edilen ve üzerinde genel bir uzlaşma olabilecek maddeler. Başlıklar halinde ele alırsak memurlara verilen bütün cezalara yargı yolunun açılması önemli bir değişiklik. Kapatılan partilerin milletvekillerinin milletvekilliklerinin devam edecek olması, genel grev ve dayanışma grevlerinin önünün açılması gibi değişiklikler demokratikleşme için önemli. Ayrıca kadınlara ve engellilere dönük pozitif ayrımcılığın önünü açan maddeler yeterli olmamakla birlikte devletteki anlayış değişikliklerini ortaya koyuyor. Halen yürürlükteki anayasa bugünkü toplum yaşantısına cevap verememektedir. Anayasa günümüz şartlarına uyumlu hale getirilmeye çalışılıyor anladığım kadarıyla. Ancak benim eleştirilerim önceki toplantılarda söylediğim gibi getirilen değişikliklerden çok yaklaşım yöntemi üzerine. Her şeyden önce değişikliklerin tümünün birden oylanması bence yanlış Venedik kriterlerine uygun biçimde tek tek oylanmalı. Daha da önemlisi daha önce de belirttiğim gibi enerjimizi tadilatlara ayırmak yerine yeniden çağdaş ve demokratik bir anayasa için harcamalıyız.
3- Kerim Değirmen: “ Ekonomik ve Siyasal düzenlemeler” ile “Sosyal Haklarla ilgili maddelerden; birden fazla sendikaya üye olunamazın kalkması, toplu sözleşme hakkının tanınması ve sözleşmelerde anlaşmazlıklar olursa uyuşmazlık kuruluna gidilecek ve uyuşmazlık kururlu kararı kesin karar olması, yapılacak grevlerden doğabilecek zararların sendikadan karşılanmasının kaldırılması, dayanışma grevi, hak grevi haklar eklenerek genel grev yapabilme gibi hakların tanınması, her türlü idari soruşturma sonucu verilen cezanın yargıya taşınabilir olması oldukça olumlu gelişmeler sayılır. Ancak; moderatörümüzün de belirttiği gibi kamu çalışanı emekçi memurlara grev hakkının verilmeyişi, örgütlenme barajlarının devam etmiş olması ve halen devam eden Emekli Sen, Üzüm Sen, Fındık Sen, ve Genç Sen …gibi sendikaların kapatılması veya kapılması için açılan davaların devam ediyor olması olumsuzluklardır. Bu olumsuzlukların giderilmesi ancak insan hak ve özgürlüklerini temel alan, demokratik sivil toplum kuruluşlarının katılımcı olarak yer aldığı, gerçekten hukukun üstünlüğüne dayanan ve mahkemelerin özerkliğine yer veren toplumcu anayasayla mümkün olabilir diye düşünüyorum. Ayrıca bu konuya paralel olarak düşünülen Ekonomik Sosyal Konsey oluşumu kuruluşu anayasal dayanağa kavuşturuluyor olması da önemli gelişmedir. Şu anda keyfiyet devam ediyor. Gönülleri isterse konsey toplantıya çağırılıyor. Diğer bir konu ise; kapatılan partilerin milletvekillerinin seçildikleri dönem sonuna kadar devam edebilmesi de olumlu gelişmedir. Halkın iradesinin tanınması ve devam ettirilmesi önemlidir. Günümüz mahkemeleri mevcut yasalar üzerine kurulmuş ve işleyişlerine devam ediyor. Hak ve özgülükler üzerine oturmamış yasalardan güç alarak seçilmiş bireyleri haklarından mahrum etme mağduriyeti birazcık olsun giderilmiş olur. Mahkemeler her şeyin üzerinde olmamalı hak ve özgürlüklere dayalı hukuk her şeyin üzerinde olmalı diye düşünüyorum. Yoksa; örneğin Anayasa mahkemesi kendini meclis üzerinde görür ve meclisin işleyişine müdahale edebilir, kararlarını tanımaz, işleyişini tıkar, giderek fesh edebilir mi olmalı? Oysa anayasa dahil tüm yasal düzenlemeyi meclis yapıyor. Milletin iradesi hakim kılınacaksa; hakimler milletin vekillerinin iradesini insan hak ve özgürlüklerini kapsayan hukuk kurallarına göre görev yapmalıdırlar. Diye düşünüyorum. Örneğin meclis usulüne uygun referandum kararı almış ise bu engellenmemelidir. Bu yaklaşımla anayasa referandumunda istemediğimiz kanun maddeleri olmasına karşın daha öncede belirttiğim üzere kısmi de olsa olumlu değişimler için evet denilebilir. Olacak anayasa bugünkü anayasadan daha geri olmayacaktır. Statüko bir yerinden yavaş yavaş sarsılıyorsa neden olmasın. Kaybedilecek daha fazla haklarımız yok.
4- Mehmet Pek: Ekonomideki adaletsizlik, toplumları olumsuz etkiledi. Çağlar boyunca düşünce, bilim, sanat ve iletişim alanlarında pozitif gelişmeler yaşandı.. Savaşlar ve ekonomik koşulların elverişsizliği toplumları ve insanlığı yaktı, yıktı ve yok ettiği zamanlar oldu. İnsanlık önce üretim ve tüketim adaletini gerçekleştirmek zorunda. İnsanlık evrensel hukuk kurallarını oluşturarak emperyalizm hastalığına yakalanmış çarpık hukuk kurallarından vazgeçmek zorunda. Bu hukuk kuralları da temel hak ve özgürlüklerdir. Günümüzde Anayasa, hukukun üstünlüğü bağlamındaki siyasi tartışmalar ve toplumların yönlendirilmek istenmesi, sadece ve sadece kandırmaca dan ibarettir. Bu bağlamda : Çalışanlar ve memurlara “grev hakkı ve toplu sözleşme olanağı sunduk” açıklamaları siyasilerin ve ilgili tarafların tarihi bir yalanı ve kandırmacısıdır. Gerçek anlamda çalışma barışı için İLO sözleşmelerinin tümü Türkiye’de de uygulanmak zorundadır.
5- Deniz Kaanaslan: Anayasal olarak değişiklik yapacağını söyleyen mevcut hükümet yalanlarıyla halkımızı oyalamaktadır. Can alıcı konularda ses çıkartmamakta kısmi şekil değişikliği yaparak 12 Eylül Anayasasını değiştiği imajı yaratmaya çalışıyor. Seçimler yaklaştıkça Mehmet abinin dediği gibi aldatmacalar artıyor. Halkımızın can mal güvenliği, barış içinde kardeşçe yaşaması için üzerine düşen görevi daima egemen sermayeden yana tavır alarak çalışma barışını bozmuştur. Şimdi kamu çalışanları ile ilgili iyileştirmeler yaptığı iddiasında bulunuyor. Grev hakkı oylan kamu çalışanı istemlerini hangi davranış, eylem ve etkinliği kullanarak ekonomik, özlük ve demokratik haklarını koparıp alacak. Grevsiz toplu sözleşme olmaz. Zaten sözleşmeli personel alarak sendikal örgütlenmenin önünü kesmeye çalışıyor. Çünkü sözleşmeli personel sendikalara üye olmaya çekiniyor. Ya da devlet güdümlü sendikalara üye olmaya zorlanıyor.
Yerel Konu Üzerine Konuşulanlar:
1- Sinem Değirmen: İçinde ulunduğumuz gergin ortam değişmeli sivil toplum kuruluşları harekete geçmelidir. Ülke ve dünya barışı sağlanmalıdır. Bu konuda günümüzde ilk girişimlerini yaparak görüşlerini açıklayan TÜSİAD yöneticileri ve bazı sivil toplum örgülerinin “ silahlar sussun” talepli yaklaşımları bazı illerde de yankısın buldu ve ortak basın açıklamaları ile seslerini hükümete ve diğer çevrelere duyurdular. İlimizde bizler bu konuda neler düşünüyoruz. Neler yapabiliriz?
2- Erhan Ayhan: Ülkemizin sanayi ve işadamları örgütü TÜSİAD dahi var olan çatışma ortamına yönelik istek ve önerilerini dile getiriyorsa demokratik kitle örgütlerinin bu konuda söyleyecek çok sözleri olmalı. Bazı illerde olduğu gibi bu konuya önderlik edebilecek işadamları, baro, sendika ve çeşitli dernekler yan yana gelerek böyle bir girişimde bulunabilirler.
3- Kerim Değirmen: Bizler insan hakları derneği olarak bu konuda yıllardır “silahlar sussun yaşam kazansın “ talepli açıklamalar yapıyoruz. Ancak günümüzde demokratik açılımda tıkanma sürecine gelinmiş olunduğu duygusuna kapılmadan kaynaklı şiddetin daha fazla tırmanma göstermesi sonucu benzer içerikli talepleri dillendiren kuruluşlar çoğaldı. Bu tür gelişmeler elbette sevindiricidir. Barış talebi tüm kurum ve kuruluşların talebi olmalıdır .İHD olarak bizler bu yaklaşıma her zaman hazırız. Beraberce bir şeyler yapmaya çalışmak isteyen tüm kurum ve kuruluşlara açığız. Birlikte çalışabiliriz.
4- Mehmet Pek: Coğrafyamızdaki mevcut islam toplumları; gerekli bilim, hukuk ve teknoloji alanında gösteremedikleri başarısızlıktan dolayı birtakım emperyal toplumların hammadde, enerji, su ve GDO pastası gibi kabarık iştahlarını tatmin için oryantel toplumları köle gibi yarı aç bırakarak ellerindeki kaynakları sömürmek istemektedir.
Bu nedenle toplumların farklılarını öne çıkarak birbirlerine düşürmek ve onlar dövüşürken, savaşırken ellerindeki pastayı alıp kaçmak. Birtakım bilimsel kuralları basit cümlelerle toplumları anlatmak ve kardeşliklerini öne çıkarmak zorundayız. Ellerinin altındaki zenginlikleri koruyabilmek içinde zorbalardan daha acımasız mücadele etmek zorundayız. Kısacası emperyalizme lokma olmadan evrensel kuralları yerleştirmek zorundayız. Sivil toplum kuruluşları barış için barış adına savaş vermek zorundadır. İlimizdeki sivil toplum örgütleri bu barış çağrısına ayak uydurması tarihi bir görevdir diye düşünüyorum.
5- Deniz Kaanaslan: Tüm söylediklerinize katılıyorum. Ülkemizde bir an önce kardeş kavgasına son verilmeli. Bu anlamda akan kan durdurulmalıdır. Bu konuda ilk görev doğaldır ki hükümete devlete düşer. Yurttaşlarının can ve mal güvenliğinden birinci dereceden devlet sorumludur. Ve gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. Halklarımız kardeşçe bir arada adilce ve özgürce sosyal güvence içinde yaşamalıdırlar. Yıllardır tek taraflı ateşkesler yapıldı. Görülmez, duyulmaz olundu. Anneler operasyonlar durdurulsun, silahlar sussun talepli başvurular yaptı.Yürüyüşler yaptı. Yapıyor. Basından hepimiz takip ediyoruz. Türkçe ve Kürtçe ağıtlar yapılıyor. Artık yeter deniyor. Daha fazla yürek yanmasın inkar ve imhadan vazgeçilsin. Devlet bu yönlü irili ufaklı talepleri göz ardı etmemeli. Emekçi çözüm önerilerini dikkate almalıdır. Savaşta şiddette ve silahta çözümde ısrar etmemeli demokratik, meşru çıkışlar yaklaşımlar göstermelidir. Bu anlamda ilimizde oluşacak platform, birlik, inisiyatif v.b oluşumlarda yer alabiliriz. Bizler her bulunduğumuz ortamda adil bir barış ortamının oluşması gereğini dile getiriyoruz. Ayrıca TÜSİAD bu konuda gerçekten ciddi olsa bu sorun çoktan çözülürdü. Çünkü bu güne kadar tüm hükümetler bu kurumun bir isteğini iki etmediler. Anında yaptılar.
6- Kerim Değirmen: Bizler insan hakları derneği olarak bu konuda yıllardır “silahlar sussun yaşam kazansın “ talepli açıklamalar yapıyoruz. Ancak günümüzde demokratik açılımda tıkanma sürecine gelinmiş olunduğu duygusuna kapılmadan kaynaklı şiddetin daha fazla tırmanma göstermesi sonucu benzer içerikli talepleri dillendiren kuruluşlar çoğaldı. Bu tür gelişmeler elbette sevindiricidir. Barış talebi tüm kurum ve kuruluşların talebi olmalıdır .İHD olarak bizler bu yaklaşıma her zaman hazırız. Beraberce bir şeyler yapmaya çalışmak isteyen tüm kurum ve kuruluşlara açığız. Birlikte çalışabiliriz.
Ortak Sonuç:
1-Demokratik hak ve özgürlükleri kapsayan anayasa değişikliği ve yargıda yeniden yapılanma girişimleri desteklenmeli. Anayasa parçalı değil toptan değişmeli
2- Barış ortamının oluşmasına her türlü destek sunulmalı, savaşı teşvik edici her türlü ayırımcı davranış kınanmalıdır.
Değerlendirme:
İletişim:
a. Sivil toplum ile
46 sivil toplum kuruluşuna duyuru yapıldı.b. Milletvekilleri ile
Mail ile ulaşıldı.
c. Medya ile
3 ulusal basın temsilcisi ve 8 yerel basın mensupları e-mail ile davet edildi.
Sonuçlar:
Defalarca hatırlatmalara karşın katılımın az olması üzücü bulundu, Katılımın artırılması için tekrar t görüşmeler yapılmalı? Mutfak merkezi düzeyde çalışmalarımızı destekleyen kurum ve kuruluşlarla görüşüp şubelerinin ciddiyetle toplantılara katılım göstermelerinin sağlanmasına çalışabilir. Kısa bir süre sıcaklardan dolayı ara verilebilir. ( Ağustos’ta yapılmayacak.)
Değerlendirenler: Sinem/ Kerim Değirmen- Muğla kMM Girişimcisi