Yer: Konakaltı Kültür Merkezi
Tarih: 08.05.2010
Katılımcılar:
a. Dernek, Vakıf ve Girişimler:
1- İnsan Hakları Derneği (Kerim Değirmen)
2- Tüketici Hakları Derneği (Refik Öztürk)
3- Toplum Gönüllüleri Vakfı (Baki Ekinci)
b. Meslek Odaları
c. Sendikalar
1- Eğitim-Sen (Erhan Ayhan)
2- Tarım Orkam-Sen (Murat Algül)
d. Kanaat önderi bireyler (Bir sosyal grup var ama örgütsüz ise veya o kentin simgesi bir kişi varsa)
1- Abdullah Yılmaz
2- Mehmet Pek
Katılan Milletvekilleri: Katılım olmadı.
Belediye Başkanları: Katılım olmadı.
Mazeret Bildiren Vekiller: Olmadı.
Moderatör: Sinem Kocagöz
Gözlemciler:
Siyasi partilerden katılım olmadı.
Medya:
1- Evrensel
2- Yenidoğan Gazetesi
Konular:
Genel konu: Anayasa Değişikliği Paketinde HSYK ve Askeri Yargı
Genel konu: Gazze’de Ambargo Krizi, Ne Yapmalı?
1.Genel Konu Üzerine Konuşulanlar:
1- Kerim Değirmen: Askeri yargı kavramı ülkemizde yargının iki başlı olmasının sonucudur. Burada büyük olasılıkla kararlar askeri yaklaşımlarla sonuçlanır. Temel insan hakları askeri kaygılara kolaylıkla feda edilebilir. Askeri hizmetlerin esasına göre yaklaşımlarla konumlanmışlar. Bunun en büyük örneğini 12 eylül koşullarında yaşadık. Oluşturulan askeri anayasanın uygulamasında da görüyoruz. Onun için askeri yargı veya askeri Yargıtay kaldırılmalı hakim savcı sayısı artırılarak yargı tekleştirilmelidir. Ama yeni anayasada böyle bir yaklaşım yok. Kısmi hak aramalara kapı aralanıyor gibi o kadar vicdani redciler gibi. Yeni yapılanmada bunun tersine mahkemelerin bağımsızlığı ve hakim teminatına göre yapılacağı dillendiriliyor. Emir komuta zincirinin söz konusu olamayacağının söylenmesi ise hayali olmaktan öteye geçemez. Birileri tarafından tanınan ev “iyi çocuklar” olduklarının bildirilmesi yargılanmalarının önüne geçebiliyor. Veya sivil mahkemelerde açılan davalar askeri mahkemelere alınarak aklanalar yapılabiliyor. İki başlı yargı olmamalı var olan durum değiştirmelidir. HSYK da ki değişimler var olan durumdan daha iyi olabilir. Üye sayısının arttırılması, sekretaryasının olması kısmi özerk yapıya kavuşturulmaya çalışılması, verilen kararlara itiraz edilebilmesi düzenlemeleri olumlu gelişmelerdir. Bu yönüyle anayasa referandumunda istemediğimiz kanun maddeleri olmasına karşın kısmi de olsa olumlu değişimler için evet denilebilir. Olacak anayasa bugünkü anayasadan daha geri olmayacaktır. statüko bir yerinden yavaş yavaş sarsılıyor. Kaybedilecek daha fazla haklarımız yok. Halkımızın da yaklaşımı bu yönde olacaktır diye düşünüyorum. Takdir yinede oylama katılacak halkımızındır.
2- Murat Algül: Mahkemeye gelin bilmem neye gelsin dünyanın çoğu ülkesinde demokraside de böyle bir şey hiçbir ülkede yok. Yani savcıyla hakim aynı düzeyde mahkemeye gittiği zaman savunma avukatları aşağıda. Sanıkla aynı şeklide. Yani olması gereken şey; hür sistem yok. Yargının problemleri yani hakimlerden savcılardan oluşmadan hani sivil insanlardan oluşabilecek olması beklide meslek ölçütlerinde Türkiye ye olumlu şeydir. HSYK da yapılacak değişiklikleri olumlu buluyorum. Devlet adına işlenmiş bütün suçları cezasız kalmaktadır. Buna karşı çıkanlar hemen görevden alınıyor. Buna itiraz etme hakkı bile yok. Bu nasıl demokrasi.? Ayrıca yanlış hatırlamıyorsam 4000 üzerinde çocuk ceza evlerinde bu çocukların ceza evlerinden çıkması gerekiyor bu çocukların artık okullarına dönmeleri gerekiyor. Bu ok ciddi bir problem . Çocukların çocuk mahkemelerinde yargılanmaları gerekiyor. Terörle Mücadele Kanununda yapılabilecek bir değişiklikle bu çocukların çocuk mahkemelerinde yargılanıp, eğitim hayatıyla yada ailelerinin yanına dönmeleri sağlanabilirse niye olmasın? niye desteklenmesin? Elbette ki referandum da değişiklik desteklenebilir.
3- Refik Öztürk: Anayasa referandumuna evet diyeceğim. neden? 12 Eylül Anayasanın bir kelimesinin bile sivil meclis tarafından değiştiriliyor olması "iyi ya da kötü anlamda fark etmez" sivillerin eseri olması anlamlıdır hukuk değişikliklerinde AHİM kararlarına paralel olması arzu edilir. çift hukuk sistemi mantıksız bir şey. tek hukuk sistemi sivil hukukçular tarafından oluşturulmalıdır. . HSYK’ daki değişim önerilerini ise olumlu buluyorum.
4- Erhan Ayhan: Askeri yargı konusunda yapılması düşünülen anayasal değişiklik bence yeterli değil. Her şeyden önce sivillerin askeri mahkemelerde yargılanması usulü tamamen kaldırılmalıdır. Ayrıca askeri Yargıtay ve askeri Danıştay kaldırılmalı, askeri mahkemelerden gelen temyiz dosyaları Yargıtay ve Danıştay’da görüşülmelidir. Hiçbir demokratik ülkede askeri Danıştay diye bir şey yok. Ayrıca Türkiye anayasal olarak vicdani ret hakkını tanımalı ve vicdani ret hakkını kullanan insanı askeri mahkemelerde yargılamaktan vazgeçmelidir. Yapılması düşünülen değişikliğe askeri mahkemelerin güvenirliğini ve tarafsızlığını arttırıcı tedbirler eklenmelidir. Şemdinli’de komutanların sanıkları “iyi çocuk” ilan etmesinin ardından yaşanan gelişmeler askeri yargıya duyulan güveni sarsmıştır. Askeri mahkemelerden subay üyenin çıkarılması olumlu bir gelişmedir. Ancak daha önceki toplantılarda belirttiğim gibi bu anayasada yapılacak değişikliklerin hiçbiri yeterli olmayacaktır. Anayasa tamamen değiştirilmeli; tek tipçi, ideolojik ve antidemokratik ruhu tamamen ortadan kaldırılmalıdır.
5- Mehmet Pek: İnsanlığın tarihinde her zaman üretim tüketim ilişkileri öne çıkmıştır.Bu ilişkileri düzenleyerek kanunlarla çeşitli hukuk biçimleri oluşturuldu. Köleci toplumdan günümüze dek hep bu mücadele ve sınıf savaşları ve ulusal savaşlar devam etti. Krallar, imparatorlar ve din adamlarını geliştirdiği kanun ve kurallar hep gelip geçi oldu. 1789 Fransız burjuva demokratik devrimi insanlık için yeni bir hukuk anlayışı getirdi. Temel hak ve özgürlükleri insan akları evrensel beyannamesi ile günümüze kadar taşıdı günümüzde üretimden gereken pay alamayan birey ve toplumlar özgürlüklerini kullanamamaktadır. Ülkemiz ve Dünyanın en temel sorunu üretim tüketim ilişkileri ve evrensel hukuk kurallarının işletilmemesidir.Gerek sivil anlamda gerekse askeri anlamda insanlığın olmazsa olmazı evrensel insan hakları ölçüsündedir.j.j Russo insan hakları alınamaz verilemez satılamaz devredilemez der.O halde her alanda insan hakları beyannamesine dayanan hukuk kuralları insan yaşamının olmazsa olmazıdır.Evrensel hukuk bir bütündür. Parçalara ayrılamaz Askeri ve sivil olarak da ayrılamaz .
6- Baki Ekinci: Anayasal değişiklik bağlamında yargıya intikal eden reform paketinin mahkemece esastan görüşülüp red edileceğini söylemek için kahin olmak gerekmiyor. Süreç analizi yaptığımızda ve bunun bizde oluşturdukları yargılara baktığımızda ideolojik yapılanmanın yargıyı nasılda "adl" kavramından uzaklaştırdığı kaldı ki temelde adalet merci olan mahkemeler, ideolojik ve tarafgir yapılanmalara karşı olması gerekirken maalesef bu girdabın içinde, kutsal saydığı kimi saplantılarının hamiliğini yapmaktan öteye gitmemektedir. Asıl olan ve doğru olan, daha esaslı bir mesele olan tabanda gelen reform isteklerine kimi odakların mahkemeleri alet etme isteğine mahkemenin bizatihi karşı çıkıp hukuk çerçevesinden çıkmadan reform paketini halk oylamasına gitmesinin önünü açmasıdır.
7- Abdullah Yılmaz: Askeri yargı tümden kaldırılsın çünkü demokratik ülkelerde kesinlikle ayrıcalıklı yargı mahkemeleri olamaz. 2-Sivil yargı ve HSYK on iki eylül darbesiyle oluşturulan derin devletin yargı ve savcılarıyla kurumlar haline getirildiğine karşı olduğumu ama referandumla değiştirilmek istenen bu yapılanma ileride sivil vesayete dönüştürülmesine de yönelik kaygılarımı ifade etmek isterim.
2. Genel Konu Üzerine Konuşulanlar:
1- Kerim Değirmen: Gazze Krizi ve ne yapmalı konusunda: İsrail in yaptığı hiç hukuka sığmaz. İnsani yardım taşıyan gemideki yardımseverlere ateş edilmesi, 9 ölü 60 üzerinde yaralı olması çok üzücüdür. Yaramaz çocuk yaramazlığına devam ediyor. Ancak yaramazlılarının önüne geçilmeye çalışılmalıdır. Özelikle askeri alanda yapılan anlaşmalar askıya alınmalı ya da fesih edilmelidir. B.M. devreye sokulmalı bütün dünya ülkeleri tutarlı kararlı caydırıcı yaklaşımlar göstermelidir. Ancak bunu yaparken ayırımcılık yapmamaya da özen göstermelidir. İsrail Devleti hükümeti ve silahlı kuvvet mensupları hakkında meşru tepkiler, silahsız ve saldırısız bir şekilde yapılmalıdır. Hiçbir şekilde İsrail yurttaşlarına, İsrail yurttaşı olmayıp bir başka ülkenin yurttaşı olan Yahudi dinine mensup olan kişilere kesinlikle tepki gösterilmemelidir. İsrail devletinin kışkırtmalarına gelinmemelidir. Olaylarla hiçbir ilgisi olmayan kişilerin etnik veya dini sebepler nedeniyle saldırıya uğraması kesin bir ayrımcılık olacaktır. Bu insanların ayrımcılığa karşı korunması hakkı başta olmak üzere, hak ve özgürlükleri güvence altına alınmalıdır.
2- Murat Algül: Gazze’ye Ambargo Krizi Ve Ne Yapmalı konusunda; Her ne koşulda olursa olsun her ne şartlarla olursa olsun sivil insanların. savaştan ve çatışmalı ortamlardan en az zarar görmesi temel yaklaşım olmalı. Yani bugün Gazze’deki insanların ambargo altında yaşayan insanlar bildiğim kadarıyla yeterli miktardaki suyu bile o tünellerden sağlamaya çalışmaları, bu yardımları onlardan sağlamaya çalışmaları yani bu konuya sessiz kalmamak lazım. Tabi bu korsanların yaklaşımları gemilere saldırıp insanların en temel özgürlüklerden bir tanesi olan seyahat özgürlüğünü de kısıtlayacak durum yaratmıştır. Elle tutulur savunulacak hiçbir yanı yoktur yani. Türkiye bu anlamda Başbakanın açıklamalarıyla askeri siyasi ekonomik olan ilişkileri gözden geçireceği noktasına gelmesi bir gelişmedir. Yani silaha ayrılan payın savunmaya ayrılan payın mevcudiyeti ortada. Yani insanın yaşamına ve sağlığına harcanılması gereken paraların oralarda çarçur edilmesi, savaş uçaklarına harcanması en azından bu anlaşmaların iptal edilmesi, askeri anlamdaki işbirliklerin sonlandırılması çok daha kesin ve net bir şekilde İsrail’de cevap bulur diye düşünüyorum. BM ilk defa İsrail hakkında bildiğim kadarıyla kınama kararı alıyor. Kınama kararın çıkması olumlu. Ama bu kendi içerindeki sorunu Kürt sorununu çözme noktasında şiddet eksenli düşünüp yani İsrail devletinin yapmış olduğu haksız uygulamaların benzerini kendi yurttaşlarına da uygulayacakları bir mantıktan uzak durmaktır diye düşünüyorum bugünkü gazetede Tunceli ve bölgede birçok şehre ambargo yıllarca uygulandı. Bu bölge halkı inim inim inlemesi. Görmezden gelindi.. Yüzlerce insan yargısız infazlara uğradılar. Filistin için düşünülen konular yurdumuzda Kürt halkı ve diğer etnik yapılar için empati yapmak lazım diye düşünüyorum.
3- Refik Öztürk: Gazze’ye insani yardım taşıyan gemilerdeki insanlara yönelik savaş yöntemleri gibi yöntemlerin uygulanması konusunda yapılacak ilk iş kınamaktır. Bütün İsrail saldırıları haksız ve insanlık dışı olmuştur. Yaratılan krize yönelik Uluslar arası diplomasi ile barış ortamı sağlanmalı diye düşünüyorum. İsrail ve Yahudilere karşı ayırımcılıktan kaçınılmalı. Barışçıl yaklaşımlar hayata geçirilmelidir. Savaş çözüm olmuyor.
4- Erhan Ayhan: Gazze’ye ambargoyu delme amaçlı yapılan cesur eylemi doğru buluyor ve destekliyorum. Yapılan eylemi tamamen insani buluyorum. İsrail devletinin gemilere yaptığı saldırıyı kınıyorum. İsrail’e gösterilen tepkileri de haklı buluyorum. Ancak dikkatimi çeken birkaç noktayı da vurgulamak isterim. Öncelikle ambargoyu en az İsrail kadar yoğun uygulayan Mısır’a devletine tepki gösterilmemesi Musevilere yönelik tepkilerin ırkçılık düzeyine ulaşması beni rahatsız eden noktalar. Tepkiler din eksenli olmamalı ve Yahudi halkına dönük olmamalıdır. Türkiye’de yaşayan Musevi yurttaşlara dönük ayrımcı yaklaşımlar ve onları rahatsız edebilecek tavır ve sözlerden kaçınılmalıdır. Ayrıca hükümet İsrail’e olan tepkisini göstermelik birkaç adımla sınırlı tutmamalıdır. Öncelikle İsrail’le içeriği ve kapsamı kamuoyu tarafından bilinmeyen askeri işbirliği anlaşmaları iptal edilmelidir. Silah alım ihaleleri gözden geçirilmelidir. Ekonomik işbirliği durdurulmalıdır. İsrail, işgali ve ambargoyu durdurana kadar da yeniden anlaşma yapılmamalıdır. Birleşmiş Milletlerde ve diğer kuruluşlarda hep Filistin halkının tarafında yer alınmalıdır. Tarihteki hatalardan dolayı Arap halkından özür dilenmelidir. Hamas’a da Yahudi halkına saygı göstermesi ve sivillere yönelik eylemlerden kaçınması noktasında baskı yapılmalıdır.
5- Mehmet Pek: Gazze’ye insani yardım ileten gemideki insanlara İsrail in saldırısını insanlık dışı buluyor ve kınıyorum. ayrıca iki kardeş kavim mücadele ediyor gibi gelilyor benim insanlık anlayışıma sığmıyor. İki sami dinin insanları savaşıyor. Bu savaşa son verilmeli barış sağlanmalı bundan dolayı Yahudi ve İsrail vatandaşlarına karşı düşmanca yaklaşımlardan uzak durulmalı uluslar arası diplomasi devreye konulmalıdır.
6- Baki Ekinci: Gazze meselesi, yalnız Gazze meselesi olarak sorgulanırsa işin doğru bir adrese çıkmayacağı kanısındayım. Büyük fotoğrafa bakarsak, Türkiye’nin son dönem diş politik atakları ve diplomasi hamleleri Otadoğudakı Türkiye stratejisini gösterirken, bunun kendi tarihsel rolünü bulma arayışı olarak adlandırılabilir. Yalnız bir arayıştır. Haliyle Türkiye’nin yaptığı bu arayış bile İsrail’i derinden tedirgin ediyor ve korkutuyor. Bu derin gerilim ekseninde oluşan İsrail kıskacı tamamıyla Türkiye’nin dış politikasından rahatsızlığın dışa vurumudur! Mesele Gazze meselesi değildir, mesele Ortadoğu’da bazı taşlar yerinden oynayacak mı ? oynamayacak mı ? Meselesidir Tabı ki bunu söylerken Gazze’dekı insanlık dramının olmadığını söylemiyorum. Türkiye dış politikada, iç politikada olduğu gibi kozasını kırmaya çalışıyor ve dahası dünyaya yeni perspektif sunuyor.
İsrail el altında tutuğu Ortadoğu ülkelerinin menfaatinin aksine Türkiye’ye yönelmesini hazım etmiyor ve bunu da Mavi Marmara gemisiyle Türkiye’ye dolaysız olarak söylüyor.
7- Abdullah Yılmaz: Gazze Krizini; insani yardımdan öte siyasi şova dönüşen ve bundan nemalanan siyasi iktidarın ırkçı faşist, milliyetçi anlayışın bir manevrası olarak görüyorum.
Ortak sonuç:
1- Demokratik hak ve özgürlükleri kapsayan anayasa değişikliği ve yargıda yeniden yapılanma desteklenmeli. Anayasa parçalı değil toptan değişmeli
2- Filistin’e her türlü destek sunulmalı, savaşı teşvik edici her davranış kınanmalıdır.
Değerlendirme:
İletişim:
a. Sivil toplum ile
46 sivil toplum kuruluşuna duyuru yapıldı.
b. Milletvekilleri ile
Mail ile ilimiz tüm vekillerine ulaştık, sonuçta katılım olmadı
c. Medya ile
3 ulusal basın temsilcisi ve 8 yerel basın mensupları e-mail ile davet edildi. 2 medya mensubu geldi.
Sonuçlar:
Defalarca hatırlatmalara karşın azda olsa katılımın olması olumlu, Katılımın artırılması için tekrar tekrar görüşmeler yapılmalı? Mutfak merkezi düzeyde çalışmalarımızı destekleyen kurum ve kuruluşlarla görüşüp şubelerinin ciddiyetle toplantılara katılım göstermelerinin sağlanmasına çalışabilir.
Değerlendirenler: Sinem- Kerim Değirmen- Muğla kMM Hamalı