YER: Malatya Belediyesi Fırat Toplantı Salonu
TARİH: 07 Aralık 2013
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 /Toplumsal Dayanışma Derneği (Hasan Kaya)
2 /Bilsam (Celalettin Ercan)
3 /Barış Meclisi (Hasan Doğan)
4 /Ekolojik Der (Hasan Buran)
5 /Toplum Gönüllüleri Birliği (Sinan Oral)
6 /Mimarlar Odası (Vefik Şahin)
7 /Meşale Der (Necip Cengil)
8 /Uluslar arası Af Örgütü (Ferman Salmış)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Kadir Akgüneş
2 / Enver Bakır
3 / Halil Göktaş
4 / Mustafa Kızıldağ
5 / Hamza Doğuç
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ Katılan Olmadı.
MESAJ YOLLAYANLAR Yok.
MEDYA Güneş Tv
MODERATÖR Hamza Doğuç-Emekli Milli Eğitim Müdürü
KONULAR
GENEL KONU: Eğitim Sistemimiz ve Dersaneler
KONUŞULANLAR
1 / Hamza Doğuç Ülke genelinde gelişim ve ilerlemelerden en çok etkilenen pek tabiidir ki eğitim dünyası olacaktır. Ülke nüfusunun artmasına paralel olarak eğitimde kaliteyi artırmak için mevcut ve olası sonuçları tespit edip gidermek adına farklı çalışmalar yapılmaktadır; bunların başında”eğitim şuraları” gelmektedir. En son 1-5 Kasım 2010 yılında yapılan şurada görüşülen başlıklar şöyle;öğretmenin yetiştirilmesi, istihdamı ve mesleki gelişimi, eğitim ortamları, kurum kültürü ve okul liderliği, ilköğretim ve ortaöğretimin güçlendirilmesi, orta öğretime erişimin sağlanması, spor,sanat ve beceri ve değerler eğitimi,psikolojik danışma,rehberlik ve yönlendirme.Alınan kararlardan bazıları; 2023 vizyonuna uygun olarak okullaşma oranının %25’e çıkarılması, eğitimde niteliğin artırılması amacıyla özel okullara teşvik edilerek sayıları artırılması, teşvik kapsamında çocuklarını özel okullara gönderen ailelere resmi okullardaki bir öğrenci maliyetinin yarısı kadar destek verilmesi ve bu yolla devletin eğitim harcalamalarının azaltılması. Dolayısıyla 18. Eğitim şurasında tavsiye niteliğinde alınan kararların gündemimize paralel olduğunu görüyoruz. Ayrıca 625 sayılı özel öğretim kanunun 5580 sayılı kanunla değişmesi, Milli Eğitim Bakanlığının Tbmm plan ve bütçe komisyonuna sunduğu kitapçıkta, özel öğretimin eğitim sistemi içerisindeki payının artırılması veözel sektörün finansal gücünün eğitim yatırımlarına dönüştürülmesinin amaçlanması. 2014 yılı sonuna kadar özel sektörün finansal gücünden faydalanmak üzere özel öğretim kurumlarının eğitim sistemi içindeki payının okul sayısına göre %9’a, öğrenci sayısına göre de %5’e çıkarılmasının hedeflenmesi dikkate alındığında bakanlığın eğitim politikasının yönü daha da netleşmektedir. Öte yandan uzun yıllar eğitime ciddi anlamda katkılar sunan dersane sektörünün ülke genelinde kemikleşmiş bir yapısının olması da meselenin ciddiyetini daha da artırmaktadır.
Dersaneler; eğitim ve öğretimin ana unsuru olan bilginin anlaşılması, tartışılması, irdelenmesi ve geliştilmesi süreçlerini engellemektedir. Okul müfredatının dışına çıkılıp bilimsellikten uzaklaşılmaktadır, okullar da dersane mantığıyla çalışmaya başlamaktadır, bilgiler birer hap gibi düşünülüp öğrencilere verilmektedir, bütün bunlara rağmen dersanelerin ortaya çıkması ve yaygınlaşmasının sebebi sınav merkezli eğitim sistemi olduğu dikkete alındığında dersanelerin kapatılması reel durumla çelişmektedir. Bu toplantıda cevap bekleyen sorular; dersanelerde çalışan öğretmenlerin durumunun ne olacağı, mezun öğrencilere sınava hazırlıkta nasıl bir alternatif sunulacağı, özel okulların kent ve kırsal ölçekli olarak sağlıklı bir şekilde işleyip işlemeyeceği, dersanelerin uzun vadede eğitim politikamıza neden uyum sağlayıp sağlayamayacağı, sınav müfredatının milli eğitime tam uyumlu hale getirilerek dersanelere ihtiyacın kalkabileceği ya da okul ve dersane müfredatının ortak bir paydada birleştirmenin olup olmayacağı. Dersane ile okul arasında sorun yok fakat iletişim de yok. İkisi aynı şeye hizmet ediyorsa iletişim olmalı. Arz talep itibarı ile dersane sayısı hızla arttı. Dersane okul ayrımı değil bunları birleştirici, bütünleştirici bir yöntemin olması gerekiyor. Çocuklarımızın geleceği konusunda objektif kriterlerle bakılması, nicelikten çok niteliğe önem verilmesi ve siyasetin bunun dışında tutulması gerekir.
2 / Hasan Kaya Milli eğitim donanımlı olursa öğretmen atamalarını ve okulları bir plan dahilinde yaparsa belki dersanelere ihtiyaç duyulmayabilir.Dersaneler okullarda verilmeyen bir açığı kapatıyor. Dersaneleri kapatırken buradaki öğretmen ve öğrenciler için bir sürece yayılması ve devlet okullarının donatılması gerekir. Dersaneler özel okullara ve etüt merkezlerine dönüştürülebilir. Eğitim sisteminin içindeki herkes; sendikalar, bu alandaki akademisyenler, deneticiler, veliler, öğrenciler tarafından değerlendirilerek bir sistem değişikliği yapmak gerekir.
3 / Hasan Buran Çocuklar sınava hazırlanırken bir yarışın içine giriyor ve gece gündüz çalışmak zorunda kalıyor. Bunca eğitim şurası yapılmış ama işe yaramamış. Eğitime ve sağlığa bütçe ayrılıyor ama yine temizlik parası adı altında okullarda para toplanıyor. Eğitim çalışanlarının sosyal olanaklarının azlığı, eğitimde kaliteyi yükseltememeleri çocukların artı emek harcamalarına neden oluyor. Geçmişten beri milli eğitim çok düşük bütçeyle işi götürmeye çalışıyor. Eğitim sendikaları da muhalefet partileri gibi hareket ediyor ve sırf ekonomik yapılarını güçlendirmek için birşyler yapıyor. Herkes eleştiriyor ancak sistem değişikliği konusunda bir şey yapılmıyor. Eğitim kalitesini ancak eğitimciler yükseltebilir.
4 / Ferman Salmış Cumhuriyet doksan yıldır eğitim sistemi ile vatandaş yetiştiriyor. Eğitim bunun laboratuarı aslında. Vatandaş değil de yurtdaş olabiliyor muyuz? Devletin eğitime bu kadar önem vermesinin nedeni kendisine göre insan yetiştirmesidir. Parlamentodaki beş yüz elli milletvekili beş generale yenilmişti. Milletvekilleri gerçekten bizim vekillerimiz mi? Bir Ankaralılaşma var. Madem demokratikleşme olacak; kararlar alınırken halk yok, veliler yok. Çözümü burada aramalıyız, eğitimi yamalarla kurtaramayız. Artık çevrenin merkeze kendi tanımını vermesi gerekir. İnanç grupları buna taraf olmalı, kendi okullarını kurmalı. Türkiye’de çok fazla kimlik ve kültür var fakat bir tekleştirme yapılıyor. Düne kadar başörtülü insanlar okullara giremiyordu. Başkalarının da meselelerine bakan bir bakış açımız olmalı, insan odaklı bir yaklaşımımız olmalı. Sadece Ankara’dan bakarak bu olmaz. Dersaneleri ortadan kaldırmak için birkaç pratik yol şöyle; tüm okullarda günde maksimum 5 saat ders olsun, dört temel dersin(Türkçe,Matematik ve Fen Bilimleri ve Sosyal Bilimler) dışındaki dersler kaldırılsın, resim, müzik, ingilizce, din kültürü için ise hafta sonu okullarda kurs açılsın, isteyen gitsin istemeyen gitmesin, rehber öğretmenler odalarından çıksın ve her sınıfa zorunlu olarak 1 ders girsin, dört temel dersin müfredatındaki konular azaltılsın, dört temel ders için her dönem her dersten maksimum 2 ortak yazılı sınavı yapılsın.Yani toplamda her dönem 4 dersten 8 yazılı sınavı yılda ise 16 yazılı sınavı yapar. Zaten okullarda ortalama bu kadar yazılı yapılıyor.Bizim önerdiğimiz şey: tüm yazılıların ÖSYM tarafından yapılması ve değerlendirilmesi.Yazılılar ÖSYM tarafından yapılırsa öğretmenlerin "not şişirme" olayı da ortadan kalkmış olur, yeni sistemde böylelikle öğretmenler sınavla uğraşmayıp dershanelerde olduğu gibi sadece ders anlatmış olacaklar ve kendilerini yetiştirmek zorunda kalacaklar ve rekabet ortamı öğretmen kalitesini artıracak, özel okula dönüşemeyen dershanelerde ise resim, müzik, ingilizce ve mesleki dersler gibi özel yetenek gerektiren alanlarda faaliyet yapılabilir, yazılı sınavlardan elde edilen sonuçlar öğrencinin diploma notu olarak kabul edilecek ve üniversiteler de diploma notuna göre öğrenci alır ise otomatik olarak LYS,YGS ortadan kalkacak. Zaten bu sistem ilköğretimde uygulanmaya başladı.
5 / Hasan Doğan Sistemi zorlayan ve kamuoyunun tartıştığı bir konuyu konuşacağız. Bu tartışma sadece yüzeysel değil arka bahçesinde ideolojik kaygılar var. Konuyu ideolojiden bağımsız tartışmalıyız. 1930’larda yeni bir millet arayışı var ; o dönemde bir Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti var ve burada Afet İnan ile Reşit Galip var. Bunlar konferanslarda saatlerce konuşuyor, Reşit Galip bir yıl milli eğitim bakanlığı yapıyor. Talim Terbiye Kurulu milli eğitim politikalarını belirliyor. Talim Terbiye Kurulu başkanını cumhurbaşkanı gizli olarak atıyor. 1960’lı yıllara geldiğimizde özel okullar kurulmaya ve üniversitelere sınavla girilmeye başlanıyor. Bu tarihe kadar sisteme bürokrat yetiştirildi. Şehirleşmeyle birlikte herkes okullara yöneldi ve sermaye özel okullar açtı. 1980’le geldiğimizde eğitim sistemini yönlendiren Yök oluşturuldu. Bugünkü sorunun altında illegal bir durum var. 2004’te Mgk kararı var; uygarlığın modernitesinin sistemle uyuşması . Cemaatle yeni modernite anlayışı arasında bir çatışma var. Bunun önüne geçecek eğitimcilerin önerileri ve bu kabuğu yırtacak bir şeye ihtiyaç var. Yerel seçimler öncesi bu tartışmanın olması önemli. Yerel meclislerde bu konunun belirlemesi önemlidir. Eğitimin uygarlığın modernitesini öğretmesi gerekiyor. Eğitimin ucuz ve kolay olması gerekiyor. Sermaye kesimi de bunun içinde ve bu kesimle daha iyi anlaşarak çözülecek gibi görünüyor.
6 / Nazım Gümüş Bu konunun asıl konuşması gerekenler tarafından konuşulmadığını düşünüyorum. Akademisyenler, eğitimciler ve veliler konuşmuyor daha çok gazeteciler konuşuyor. Öncelikle müfredat yeniden gündeme alınmalıdır. Bir çocuk sabah yedide kalkıp okula gidiyor, sonra dersaneye gidiyor, hafta sonu yine dersane.. Başarısız olunca da travma yaşıyor, intahar edebiliyor. Bunları ne yazık ki göremiyoruz. Ygs’de altmış öğrenci sıfır aldı. İlkokuldan üniversiteye kadar İngilizce öğreniyoruz. Kim İngilizce olarak meramını anlatabiliyor? Örneğin el yazısı kullanılmaya başladı. Fakat çocuk yazdığını okuyamıyor. Bunun üzerinde çalışan sadece iki akademisyen var.. dersaneler sonuçtur. Dersane aynı zamanda çocuk için güvenli bir ortamdır. Dersaneye gitmezse nereye gidecek? O zaman okulların çok işlevsel hale getirilmesi gerekir. Egzersiz faaliyetler için daha fazla zaman ayırmalı ki çocukların zamanlarını değerlendirebileceği imkanlar yaratılabilsin.
7 / Kadir Akgüneş Eğitimde birlik olur, çeşitlilik olmaz. Meslek liselerinden mezun olanlar mezun oldukları alanda çalışamıyorlar. Normal liseler meslek lisesine dönüştükçe siyasi yapı da değişiyor. Dersaneler kapatılırsa oradaki öğretmenler ne olacak endişesi taşıyorum.
8 / EnverBakır Caddeye çıkıp trafiğie baktığımızda bir fikrimiz oluyor. Her ülke kendine göre bir sistemle eğitim verir.Dünya bilimine en büyük katkıyı ABD veriyor.. Aynı zamanda en basit üniversiteler de orda. Türkiye’de sistem kendine hizmet verecek insanı yetiştiriyor. Sistemin çok kaliteli eğitim verme ihtiyacı yok. Eğitimin kalitesini ne kadar yükseltirseniz yükseltin üniversiteye alınacak sayı bellidir. Liseye kadar ki eğitimin temel amacı yaşamımızı kolaylaştırmasıdır. Sınav sistemi dersaneleri doğuruyor. Devlet isterse dersanesiz sistemi sağlayabilir. Kaliteli üniversite sayısı bu olduktan sonra dersanelere ihtiyaç olmayabilir. Dersaneler ihtiyaç değil siyasi bir tercihtir.
9 / Sinan Oral Milli eğitim dediğimizde zaten bir sınırlama yapıyoruz. Eğitim milli değil, evrensel değerlere göre olmalıdır. Eğitilmek sözcüğünün kendisi kötüdür bir kere, bilgi aktarmak olmalı.Ülkeyi yöneten ve yönetecekler birileri tarafından önceden belirlenmiştir. Halkın çocuğu arada malzeme olarak kullanılıyor. Devleti kuran ve yönetenler için bizim çocuklarımızın en enerjik oldukları zamanlarda susturuyorlar. Gençlerin en önyargısız ve adil oldukları, dinamik oldukları bir dönemde meşgul edilen bir süreç. Öğrenmeyi bilen bir toplum mu hedefleniyor yoksa öğretilenleri ezberleyen bir toplum mu? Sorgulamayan bir toplum “fikri hür,vicdanı hür” bir yapıya sahip olabilir mi? Camilerde hocanın dediğine itiraz edemeyen, okulda öğretmenin söylediğine itiraz edemeyen bir insan toplumsal değişim ve başarıyı nasıl elde edebilir? Devlet eğitimi gerçekten hedefleseydi bu kadar geri bir eğitimimiz olmazdı. Çok daha radikal çözümler lazım.
YEREL KONU: Taş Ocaklarının Çevreye Verdikleri Zararlar
1 / Hasan Kaya Taş ocağı; inşaatlarda kullanılmak üzere ve benzeri minerallerin, açık ocak madencilik yöntemiyle çıkarıldığı açık tipteki madenlere verilen isimdir. Malatya’da Kırlangıç köyünde,Yeşilyurt’a bağlı Görgü köyünde,Doğanşehir Erkenek’te, Yazıhan Fethiye ve merkeze bağlı Karagöz köylerinde taş ocakları bulunmaktadır. Son on bir yılda 85 bin taş ocağına ruhsat verildi. Maden kanununda yapılan değişiklikle Çed muafiyeti taş ocağı sayısını artırdı. Taş ocaklarına ruhsat verilmesi konusu bütün boyutlarıyla ele alınmalıdır. 3213 sayılı maden kanunun 7. Maddesi değiştirilerek bu kanun kapsamından çıkarılmalı ve çed kapsamı içinde değerlendirilmelidir. Herhangi bir taş ocağında taş çıkarmak için patlatılan dinamit yakın çevreya 3.6 şiddetinde deprem etkisi yapmaktadır. Herbir taş ocağının bir su kaynağını kuruttuğu bilimsel verilerle hesaplanmaktadır. Hava kirliliğini önleyen ve topraktaki suyu tutan ormanlık alanlar büyük zarar görmektedir. Turizm alanları, tarım alanları yerleşim alanındaki konutlar, okullar,sağlık tesisleri olumsuz yönde etkilenmektedir. Tarımsal bitki ve meyvelerin de tozdan büyük zarar gördükleri bilinmektedir. Doğal ve kültürel değerlerimizin tahrip edilmesi anayasal bir suçtur. Şehir planı içinde bunların tekrar değerlendirilmesi gerekir.
2 / Sinan Oral Taşımasının sürekli olarak asfalta zarar verdiğini görüyoruz. Çünkü her bir kamyona kapasitesinin üzerinde taşıyor. Raylı sistemle bu taşıma sağlanabilir.
3/ Hasan Doğan Taş; inşat sektörünün hammaddesi durumunda. Ülkenin kadastrosunu yapmamışsanız yan tesirleri olacaktır. Filtrelemesi yapılmamışsa ya da her sene yapılmamışsa bunun kontrol edilmesi gerekir. Yine nakliyenin azaltılması da önemlidir.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Görüşme, email ve sms çağrı yaptık.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Mail, sms davet edildiler.
MEDYA İLE
30 civarında tv, gazete ve internet sitesine çağrıda bulunduk.
KATILIMCILARLA
Email ve sms davet etti.
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Semine Dengeşik
Malatya kMM Girişimcisi