YER: Malatya Belediyesi Fırat Toplantı Salonu
TARİH: 03 Mart 2012
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Uluslararası Af örgütü (Ferman Salmış
2 / Demokratik Anayasa Platformu (Servet Akbudak)
3 / İHD (Hasan Buran- Şube Sekreteri)
4 / Yazarlar Birliği (Adil Akkoyunlu-Temsilci)
5 / Barış Meclisi (Hasan Doğan)
6 / Mazlum Der (Fikri Aksoy-Yönetim Kurulu Üyesi)
7 / Toplum Gönüllüleri Birliği (M.Sinan Oral-Yönetim Kurulu Üyesi)
8 / Zeynel Abidin Vakfı (Erdoğan Ünverdi-Başkan)
9 / Har Dergisi (Mazlum Çetinkaya)
MESLEK ODALARI
1 / Mimarlar Odası (Vefik Şahin-Yönetim Kurulu Üyesi)
SENDİKALAR
1 / Memur Sen (Selahattin Canpolat- Yönetim Kurulu Üyesi)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Asım Demirkök (Gazeteci)
2 / Kadir Akgüneş (Avukat)
3 / Mustafa Baştürk
4 / Hasan Özhan
5 / Hamza Doğuç
6 / Ramazan Kuzu
7 / A.Kadir Baharçiçek (Akademisyen)
8 / Ali Turan
9 / Nurhan Özkaya
10 / Saim Dursun
11 / İbrahim Göçmen (Gazeteci)
12 / Özgür Kaplan
13 / Nihal İlimen (Yazar)
14 / Fahrettin Tuncel
15 / Yusuf Öztürk
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ Katılan Olmadı.
BELEDİYE BAŞKANLARI Katılan olmadı.
MESAJ YOLLAYANLAR
Mesaj gönderen olmadı.
MEDYA
1 / Güneş Tv
2 / Vuslat Tv
3 / Tv Malatya
4 / AA
MODERATÖR Abdurrahman Kurt- 23. Dönem Diyarbakır Milletvekili
KONULAR
GENEL KONU: Devletin Kurumları Arasındaki İlişkiler ve Demokrasiye Yansıması.
KONUŞULANLAR
1.Abdurrahman Kurt: Anayasamız sözde değil özde olması adına toplumun kılcal damarlarındaki etkilerin algıların yansımalarını ve beklentilerini merkeze ulaşmasını sağlayan en önemli unsurlar. Sivil toplum örgütlerinin her birisi belki yerelinde bir milletvekili kadar etki edecek güce ulaşmış durumda ve öyle tahmin ediyorum ki, sivil toplum örgütlerinin bu duruşu aslında parlamentolardaki hem aday profilini hem beklentileri etkileyen noktaya getirir. Bu çalışmaların da ben bu tur etkilere değer kattığına inanarak Malatya'da bulunmanın hazzını yaşıyorum. Bizim yaratmak istediğimiz büyük bir Türkiye var. Hepimizin ortak noktası bu büyük Türkiye'den hepimizin istifade etmesidir. Hepimiz aslında sadece Türkiye'de yaşayanlar değil örneğin baktığımız zaman yanı başımızda çok çatışmalı alanlar var. Kürt sorununu kendi içerisinde çözebilmiş bir Türkiye bunun üzerinden Ortadoğu'da daha etkin barışı sağlayıcı demokrasiyi geliştiren role sahip olacaktır. Ama kendi içimizde bu problemler devam ederse veya başka bir konu olan mezhepsel uzlaşmaları örnek boyutta sağlamış bir Türkiye dikkat ederseniz Ortadoğu'daki çatışmaların temeli mezhepseldir, etnik değildir. Sadece Kürt sorunu bazında biraz farklılaşma meydana gelmiştir. Ama onun ötesinde baktığımızda mezhepsel çatışmaların Ortadoğu'da belirleyici olduğunu görüyoruz.
2.Hasan Buran: Demokrasi tarifinde hala sorunlar var. Şöyle ki Osmanlı’da Kürdistan’dan bahsederdi. Bugün yerleşmiş bir kanı vardır. Kürtlere ne istedikleri sorulmalı; özerklik olmalı ya da olmamalı, federasyon olmalı mı olmamalı gibi soruların yöneltilmesi lazım. Bugün halen bilinç altında bir kesime bir şeyler dayatılıyor. Cumhuriyet kurulduğundan beri bu tür manevralar çok yapılıyor. Örneğin Irak’ta Saddam’dan sonra Irak Anayasası oluşturuldu. Türkiye’de bu anayasanın oluşması kimi rahatsız eder? Geçen yıl Yezidilere bir saldırı olmuştu oradaki Kürt yönetimi özgürlükleri korumaya almış. Olaylara çok hassas yaklaşıyor. Ama bu anayasa Türkiye’yi böler mi? Neden bölsün? İşte sordukları zaman özerklik olmaz bu olmaz diyorlar. Bırakında Kürtler buna biraz doysun. Onlar da olimpiyatlara katılsınlar, yarışmalara katılsınlar. Bu yaşanmalıdır. Onlar kendi kendilerini yönetmedikleri takdirde sürekli aynı durumları konuşup dururuz. Burada Ermeniler kardeşimizdir diyoruz, Kürtler kardeşimizdir diyoruz. Halen kardeşimiz Alevilerin ne sorunu var derler işte Adıyaman’da halen kapılara işaret konuluyor. Herkesin bir statüsünün olması ve kendi kararlarını kendilerinin vermesi lazım.
3.Hasan Doğan: Konuştuğumuz konuda geldiğimiz noktaya baktığımızda Türkiye’nin gerçek, ciddi değişim ve dönüşüm aşamasına geldiğini ve bunun olması için de öz dinamiklere bakmak gerektiğini düşünüyorum. Bu dinamiklerin önündeki engel ise vesayet sistemidir. Buna göre bu sistem hakim ulusun hakim hegemonyasıdır. Bunu aşağı çekmediğiniz zaman alt dinamikleri çalıştırmanız mümkün olmuyor, fırsat verilmiyor. Örneğin MİT ve emniyet arasındaki çekişme bu hegemonyanın altında çıkar gruplarına dönüşmüştür. Bu gruplar Türkiye’nin öz dinamiklerine karşı demokratik olmayan yöntemler uygulanıyor. Burada hukukun üstünlüğü ilkesi var ve bunun olabilmesi için anayasada nefret suçunun mutlaka yer alması gerekiyor. İşte Taksim’deki mitingde gördüğümüz üzere nefret propagandası yapanlar hakkında herhangi bir işlem yapılamıyor. Türkiye’de kadın, Alevi, Kürt gibi saydığım dinamiklerin hiç birisinin hukuku yoktur. Hukuklarının tartışılabilmesi için özellikle bir yol temizliğinin yapılması gerekiyor. Çünkü her reform hareketi hakim kesimin hegemonyasını aşağıya çekiyor. Açılım ciddi ciddi konuşulurken halk bunu coşku ile karşılarken birden bire hükümet geri çekildi. Dinamiklerin hukuku konuşulmadığı için çözüm önerileri de alınamıyor. Bunlar nedir? Mevcut sistemler ulus-devlet sistemleridir. Bunlardan birisi de ülkemizdeki üniter yapıdır. Bunu taşıyacak durumda artık değildir. Örneğin İsviçre’de hiçbir sorun yaşanmıyor. Oradaki sistem konfederal sistemdir, aynı şekilde Amerika’da ki sistemde aynıdır. Yani bizde de bir sistem değişikliği gereklidir. Bunun sonucunda dinamikler tartışılacak, hegemonyanın sınırları tartışılacak ve bunlar hukukun içine alınacak. Bizde bir ceza kanunu var bunun sağına soluna sokuşturulmuş 80 tane kanun var. Bunların temizlenmesi gerekiyor. Yeni yapılacak anayasada bunların gerçekleştirilmesi gerekiyor.
4.İbrahim Göçmen: Yaklaşık 35-40 senedir demokratikleşme ve demokrasi adına mücadele verdim, halen de vermekteyim. Çünkü 60’lı yılların başlarında bu ülkede bir ihtilal gerçekleşti. Faşizmin ayak sesleri o zamandan gelmeye başladı. Bir Süleyman Demirel yaratıldı, demokrasiye hiç geçemedik. 12 Mart muhtırası oldu, herkese yeniden bir faşizm geldi. Aynı şekilde 12 Eylül’de solun ve milliyetçi kesimin üzerinden silindir gibi geçti. O da sonra bir Turgut Özal yarattı. Bunların hepsinin süreci içerisinde demokrasiden ve demokratikleşmeden bahsetmek mümkün değildi çünkü geliş zihniyeti statükocu sistemin temsilcileri adına yapılıyordu. 28 Şubat darbesi Erbakan’ı mağdur etti, ancak Tayyip Erdoğan’ı lider etti. Böyle bir demokratikleşmenin her dakika kesintiye uğratıldığı bir Türkiye’de yaşıyoruz. Burada sivil toplum örgütlerinin yapmak istediklerini yaptırmadılar. Büyük Türkiye’nin gelişmesi adına yapılan her türlü çalışmayı bir şekilde kestiler. Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik, hukuk devletidir; denir. Şimdi bana bir yalan söyle deseler ben ilk bunu söylerim. Bu ülkede hiç bir şey yoktur. Bu durumda demokrasiden, hukuktan sözedile bilinir mi? Türkiyelileşmek önemlidir bunun için de bir anayasa gereklidir. Şu an zaten 12 Eylül anayasası kullanmaktayız. Yerellerin güçlenmesi konusunu 20 yıldır söylüyorum. Bugün burada bir köyün su sorunu varsa bunu bakana kadar götürmeye ne gerek var. Batılılaşmayı biz keşke demokratikleşme konusunda örnek alabilseydik. Onları almışız ama orada da kalmışız. Bunun nedeni de sistemdeki ağırlıklarımızdır. Hükümet insiyatifi eline aldınız dediniz, şimdi acaba öyle mi oldu yoksa geçmiş dönemde ki statükocu zihniyetimi eline aldı? Bugün bir Ergenekon olayı yaşanıyor. Herkes derin devleti arıyor. Bunu Türkiye’nin demokratikleşmesi adına yapmıyorlar. İnsanların sorunlarının çözümü için verilen mücadele yok. Ahmet’in elindeki zihniyeti alalım kendi emrimize koyalım gibi bir mantık var. Türkiye’de bana göre bir faşizm yaşanıyor. Onun için herkesin tepkisini koyması gerekmektedir.
5.Erdoğan Ünverdi: Türkiye’ye ne zaman demokrasi geldi? Cumhuriyet anayasası tek din, tek millet üzerinden inşa edilmiştir. Anayasası da Sünni – Türk anayasasıdır. Bunun içinde Kürtler yok, Aleviler yok. Demokrasi falan yok demek ki. Kurumlarda bu anayasa etrafında kuruldukları için demokrasi etrafında hizmet beklemekte saçma oluyor. Ne zaman ki Türkiye’de katılımcı demokrasinin izleri belli olursa faşist unsur yok olacaktır. Biz bekledik iyi şeyler olacak diye ama 2007 den sonra boşa ümit beslediğimizi gördük. Açılımlar nerede kaldı? Şu an konuştuğumuz cumhuriyet zaten Osmanlının din birliği üzerine inşa edilmiştir. Osmanlı’da farklı dinlere yer vermedi. Türkiye’de şu an yasal bir Cemevi yoktur. Bu Aleviler için bir baskı değil midir? Kişileri veya inançları suçlamak istemiyorum sadece düşüncelerimi belirtiyorum. Cumhuriyet ve Osmanlı yapısı içerisinde Alevilerin hiç varlığı kabul edilmedi. Bunları talep ederken de bazı arkadaşlarımız rahatsız oluyorlar. Yeni bir Türkiye varsa her çeşit insanı olacak. Ben Sünni demekle egemen yapıyı bahsettim.
6.Asım Demirkök: 570’e gidelim o zaman İslam var mı? Sünni var mı? Peki 1300’lerde Yahudilik var mı? Bir çatışma yok. Malatya’da benim atalarım burada yerleşik hayata geçtikleri zaman üretim yapmaya başlıyorlar. Üretim fazlalığı oluşuyor; ticaret başlıyor. Bunları kayıt altına alırken devletin aşamaları oluşuyor. Biz üretim aşamaları şeklinde bakmadığımız için üst yapıyı kurumlar üzerinden hırpalamaya çalışıyoruz. Asıl olan üretim sürecinde oluşan devlet kendi yapılanmasıyla kendine göre kurumlarını oluşturuyor. Devlet Türkiyelileşmiyor. Ne olacak öyleyse? Kürtler, Aleviler Türkiyelileşecek mi? Yoksa dünyalaşacak mı. Tunus’ta bir üniversiteli genç kendini ateşe verdi. Sonrasında internet sayesinde genişlemeye başladı. Baskıcı rejimler yıkılmaya başladı. Birbirimizi üzmeyelim, kırmayalım. Çünkü gelecekteki bir dünyada hepimiz kültürlerimizle bir arada olacağız.
7.Adil Akkoyunlu: Gerçekten güzel bir yere geldik. Dün bunları konuşamıyorduk. Ama birkaç arkadaşımızın dediği gibi bu anayasa Sünnilerin anayasasıdır demeyelim. Biz hep birlikte birbirimizin hakkını savunalım. Şu anayasada İslam hukuku ile çelişen çok şey vardır, ama hepimiz mağduruz. 12 Eylül’de benim çektiğim çileyi hiçbiriniz çekmediniz. 3 gün yemek yemeden sürekli işkence gördüm. En son zaten yemek diye getirdikleri şey içi pislik dolu kaptı. Bana üç gün boyunca kimin izindesin diye sordular Hz. Muhammed dedim bunun için 3 gün işkence çektim. Bunlardan görmezden gelmeyelim. Hepimiz sıkıntıdayız. Hz Muhammed’in sözüyle noktalıyorum: Ey Allah’ın kulları! Lütfen kardeş olunuz. Bunu yapalım, birbirimizi suçlamayalım.
8.Hasan Özhan: Usul hatası yapıyoruz. Herkes ülkede demokrasi eksikliği olduğunu söylüyor. Hepimizin çevresi, kültürü insan profili ortaya çıkarmaya yetiyor. Ülkenin sorunlarına sunulan çözüm önerileri genellikle aynı. Bu ülke demokratik bir ülke değil. Yıllarca komünistler geliyor, Kürtler geliyor denile denile bir korku cumhuriyeti oluşturuldu. Sorun bence burada. Parti ismi olarak da yer alan adalet isminin pragmatik bir çözüm olacağını düşünüyorum. Türkiye’yi bir adalet devleti yapsak sorunlar çözülür.
9.Selahattin Canpolat: Geçmiş yıllarda sivil anayasa konusunu gündeme geldiği zaman bunu Türkiye geneli olarak bizler göğüslemiştik. O zamanlar parti kapatmalar vardı. Sivil iradeye saygısızlık vardı. Bu durumun ortadan kalkması için bizler 1.sini Malatya’da olmak üzere mitingler düzenleyerek buna bir tepki gösterdik. Bunu yaparken birçok sivil toplum örgütüne gelin sizde katılın dediğimiz zaman bize siz bunu askeriyeye karşı yapıyorsunuz demişlerdi. Ben bunu tabi onlara karşı yaparım. Darbe yapana karşıyız. Biz sadece herkesin eşit olmasını istiyoruz. Madem biz birlikte yaşıyorsak bunun olması zaten gereklidir. Cumhurbaşkanlığı konusu gündeme gelmişti. Aday belirlenecek, ama daha önceki dönemlerde Ahmet Necdet Sezer’in nereden getirildiğini biliyoruz. Ama muhafazakar insanlar kalkıp da neden bu insanı getirdiniz demedik. Her şeye sessiz kaldık. Karşımızda ki diğer gruplar ise başörtüsü sorununu sürekli dillendirmişlerdi. Bu ülkede başörtülü kimse olmayacak mı? Biz bu ülkede şunu yapmalıyız ben her zaman için savunuyorum. Biz 40 daireli apartmanda oturduğumuzu düşünelim. Burada elbette her görüşten insan olacak ama daireye giriş tek kapıdandır.
10.Ali Turan: Bizler ileriye varmak için geçmiş tarihimizle yüzleşmek zorundayız. Belki dedemiz yanlış bir şey kullanmış olabilir. Tarihte bir gerçeklik var. Biz Kuyucu Mustafa’yı eleştirmeyecek miyiz? Bu arada da Şah İsmail’in Anadolu’yu İşgalini de eleştireceğiz. Bana göre Türkiye’de ki Alevilerle yaşanan çatışmalarda Şah İsmail’in devlet olarak Cumhurbaşkanlığı Forsu’nda yer almamasıdır. Konu yerelleşme ve küreselleşme üzerine yoğunlaştı. Şu anda yönetimdeki erk inanç faktörünün ağırlıkta olduğu partinin iktidarı olarak görüyorum. Türkiye’de inanç gruplarını iki şekilde görebiliriz: Küreselleşen bir cemaat, yerelde kalan bir cemaat. Yerelde kalanı tarihte cumhuriyet kadrosu çok fazla şekilde kullanabiliyor. Ne zaman ki inanç faktörü küresel bir yapıya açılmadıkları müddetçe bu coğrafya kimseye mülkiyet olmaz. Burada Diyanet üzerinde biraz açıklama yapılmasını beklerdim.
11.Özgür Kaplan: Bir arkadaşımız bu anayasa Sünnilerin anayasasıdır dediği için azarlandı. Bu ülkede Aleviler eğer federasyonlar bazında devletten taleplerde bulunmuş ve gerçekleşmiyorsa mağdurlardır demektir. Sistemi sistem yapan erk Kürtlerin ne konuşması gerektiğine karar veriyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti paranoyadır, ruh sağlığı bozuktur. Tedaviye ihtiyacı vardır.
12.Sinan Oral: Burada ele aldığımız konuları sistemin doğası gereği yıllardır insanlar bir yerlerde konuşuyor. Oralarda şu ana kadar çözüm olmadığı için biz buradayız. Bizim farklı olmamız lazım. Türkiye’nin nasıl kurulduğunu biliyoruz. Batılıların çıkarları için kurulmuş bir sistem olduğunu biliyoruz.Hepimiz ortak mağdurken bir birbirimizi suçlamayalım. Biz tam çözüm bulacakken ortaya atılan laflarla bu sistemin Sünni taraftarı olduğunu ima etmenin kimseye faydası olmadığı gibi yaptığımız bu toplantının da amacını geçersiz kılmaktadır. Bütün dünyanın geliştiği süreç içerisinde biz hala bunları konuşuyoruz. Ben burada Şah İsmail’den konuşmamın benim yarınıma bir etkisi olmuyor. Tarihi sorgulayarak hiçbir yere varamayız. Dünya’ya örnek olacak bir anayasa hazırlamamız lazım.
13.Kadir Akgüneş: 2000 yılında önce bu ülkede bir askeri vesayetten bahsettik ancak bunun JİTEM diye şiddet organı vardı. Bugünde bana göre bir vesayet var. Sadece ismi değişti. Ülkemizde binlerce kişi tutuklu. Burada polis yakalıyor. Mahkemeye teslim ediyorlar onlarda tutukluyor. Şimdi ülkede demokratikleşmeyi tartışacağız, ama tartışacak insan yok. Bir gazetede bunu dile getiren bir yazar vardı, okuyucuya sormuştu, 6-7 yıldır hiç siyasi suçtan yargılanan gördünüz mü? Gerçekten düşününce siyasi suçtan yargılanan yok herkes terörle mücadeleden içeride. Bu yasada herhangi bir maddeyi geniş yorumlayıp etki alanını genişletebilirsin. Hepsi de ceza alıyor, beraat yok. Geçmişte JİTEM, jandarma bu ülkeyi birlikte yönettiler. Bugünde bir yargısal şiddet var. Gencecik öğrenciler aylardır cezaevinde kalıyor. Bir çok Malatyalı genç ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Şimdi hepsi yurt dışındadır.
14.Nihal İlimen: Yıllardır aynı şeyleri konuşuyoruz, tekrar tekrar bazı şeyleri söyleme gereksinimi hissediyoruz. Bu biraz da ortamdan kaynaklanıyor. Bunun sonucunda toplantının zemini başka yerlere kayıyor. O konuların bence burada tartışılmaları yersizdir. Bu tür konuları kendi aralarında ilmi olarak tartışmak daha faydalı olur. Kültürel haritalarımız bizim siyasi durumlarımızdan farklıdır. Bir yazımda Kürdistan dediğim için işime son verilmişti. Son günlerde fetih kültürü adında bir yazı okudum. Bizim fetih dediğimiz, övündüğümüz çocuklarımıza anlattığımız şeyler acaba doğru mu? Başkası gelip topraklarımı alırken işgalci diyorum ama ben bir yeri fethederken ben fatih olmuş oluyorum. Yazıda ilkokul kitaplarından bu konuların çıkartılması gerektiğini söylüyordu. Bunu yapıyoruz kitaplarda cinsellik olmasın, ahlaksızlık olmasın. Geleceği adına bu konular üzerinde çalışıyoruz ama faşizm üzerine bir çalışma yapmıyoruz. Camilere de değinmek istiyorum; bomboş duruyor. Sadece namaz vakitleri açılıyor. Farklı kültürel etkinliklerin oralarda yapılmasını sağlayabiliriz. Sabahta tekrardan söylemişlerdi Malatya’da ki mezarlıklar dolmak üzereymiş. İslami açıdan bakılırsa zaten mezarlıkların mermerden yapılmaması gerekiyor. Diyanet’e bakıldığı zaman bunların dile getirilmesi yasaktır. Ölülerimize saygı gösterelim de bunu israf haline getirmememiz lazım. Bunları sorgulamaktan korkmamamız gerekiyor. Bizi zaten korkularla bugünlere getirdiler.
15.Fikri Aksoy: Birçok durumu birbirine karıştırdığımızı düşünüyorum. Burada yıllardır sanki Kürtlerin haklarını Türkler verecekmiş gibi hamleler gerçekleşiyor. Burada hakları birbirimizden almayacağız. Sisteme karşı bir hamle yapmamız lazım. Biz bunu yapamıyorsak birbirimizi kırmaktan başka bir şey yapmayız. Kürtler istedikleri şeyi somut olarak ortaya koymuyorlar, koysalar aslında istedikleri yeri de biliyorlar. Birileri onlara set çekiyor ve arkasında boğuşup duruyorlar. Sorunu bu şekilde devam ettirerek çözümsüzlüğe götürüyoruz. Yıllardır sağcılar, solcular dediler 20 yıl bizi oyaladılar. İnsanlar kendini biraz toparlayınca 28 Şubat hamlesi geldi. Bu duruma toplumun tamamına yakını karşıydı. Kendi ideolojilerini yerleştirme çalışmaları yaptılar. Şu an yapılan bir anayasa çalışması var, taleplerimizi netleştirip onları iletmemiz gerekiyor.
16.Fahrettin Tuncel: İktidarın demokratik adımlar atabilmesi için Türkiye’de siyasi parti yasasının değişmesi gerekir. Terörle mücadele yasasının kaldırılması, özellikle devletin demokratikleşmesi isteniyorsa bunların yapılması gerekir. Oysa baktığımızda demokratik söylemler havada kalmış duruma geldi. En büyük endişelerimden birisi demokratik anayasa hazırlamada bir engel teşkil etmesidir. Tüm toplumun istemi demokratik bir anayasanın hazırlanması yönündedir. Sürece baktığımızda böyle çatışmalı süreçte anayasa hazırlanması pek de olası görünmüyor. Buradan her gün 2-3 tane cenaze kaldırıyoruz.
17.Mustafa Baştürk: Biz sivil ve demokratik bir anayasa yapmak istiyoruz ama benim gözlemlerime göre bu biraz zor gibi görünüyor. Biz hep ezilmişliklerden bahsediyoruz ama geçmişten hiç ders çıkarmıyoruz. Yıllarca cumhuriyet kurulduktan beri bu sıkıntıları yaşıyoruz. Ben burada hiç mezhepçilikten bahsedilmemesini isterdim. Fazlaca konuşulması beni hayrete düşürüyor. Türk milliyetçiliği 80 yılda konuşularak o kadar çok büyütüldü ki ben aynı şekilde Kürt milliyetçiliğinin de aynı şekilde büyümesinden endişe ediyorum. Bu siyasi iktidar zamanında ben ilk defa insan olduğumu hissettim. Çünkü 90 yıl horlandım, aşağılandım. Şimdi bir siyasi iktidar var, gelin bir demokratik anayasa yapalım diyor. Biz halen sisteme hapsolmuş durumdayız. Ben karamsar değilim, ama anayasa yapılmayacağından korkuyorum. Örneğin çoğu sivil toplum örgütünün bu anayasayı engellemeye çalıştığını hissetmeye başladım. Biz istiyoruz ki tersi olsun.
18.Servet Akbudak: Bu toplantıları yaklaşık 3,5 yıldır düzenliyoruz ama bir türlü verimli hale getiremiyoruz. Belirli sorunlar ekseninde sürekli tartışıyoruz. Anlaşılan yönetim anlayışı bizi uzun zaman böyle tartışmalara zorlayacak. Ama ben hükümetin bu konularda ki samimiyetine inancım kalmadı. Şu an geçmişteki anlayıştan farklı bir anlayışa büründüğünü söyleyebilirim. İktidarda daha zayıfken daha umut verici konuşuyordu. Anayasayı inşa ettiğimiz zemin uygun değildir. Şu an hükümet çok daha rahat irade koyabilecekken daha fazla kendini geri çekmeye başladı. Habur’dan sonrada başbakan olumlu şeyler söyledi. Muhalefetin etkisiyle tekrar başa dönüldü. Madem siz bu işi yumuşatacaksınız peki bu tutuklamalar tam olarak ne oluyor? Çok iyimserdim ama bu son gelişmelerle iyice karamsarlığa büründüm. Hükümet en başta sivil toplum olgusuna çok yakın durdu, fakat kendi sivil örgüt anlayışını yerleştirince sırt çevirdi. Son TÜSİAD olayı bunu göstermektedir. Ama tüm bunlara rağmen anayasa konusunda zorlamamız lazım.
19.Mazlum Çetinkaya: AKP başlarda demokratikleşme anlamında önemli adımlar attı ama bir noktada tıkandı. Benim kişisel tespitim herhangi bir parti olsa da aynı şekilde olacağı yönündedir. İktidar insanı pak tutmaz yavaş yavaş toz tutmaya başlarsınız. Bu devlete yakınlaşmadır. Bu CHP içinde böyleydi. Bu böyle bir algı yaratıyor işte her devlet kendi insan modelini yaratıyor. Ben Aleviliğin İslam içinde gösterilmesinden rahatsızlık duydum. Benim yerime kim bu tanımlamayı yapıyor ki. Elini vicdanına koyma meselesi vardır. Şimdi Kürtler bu coğrafyada daha fazla mağdur olmuşlardır. Bu sürecin içerisinde Kürtler mağdur olurken sistem tarafından Yozgat tipi Türkler yaratıldı. Bu da sistemin yedek gücüydü. Zaten burada kimse temiz değil. Örneğin cumhuriyetin başlangıcında Aleviler cumhuriyetin çok yakın dostuydular. Bu söylediğime hiç kimsenin kızmasına gerek yok.
20.Ramazan Kuzu: Demokrasi sorunun önündeki en büyük engelin Kürt sorunu olduğunu hepimiz biliyoruz. Bazı arkadaşlar Kürt milliyetçiliğinden bahsetseler de Kürtler egemen değildir, mağdurlardır. Mezopotamya’nın en eski halklarındandır. Ülkeler kendi aralarında pay etmişlerdir ve hiçbir parçada kendi dillerinde eğitim öğretim görememektedirler. Buraya demokrasi gelecekse bütün unsurların Kürt sorunu üzerinde yoğunlaşmaları gerekmektedir. Çözüm iradesi göstermezsek hepimiz bundan sorumlu oluruz. Şu anda da AKP bazı Kürtler için umut olmuştu ama 10 yıldır sadece oyaladı. Bir ulus kendi dilinde eğitim öğretim yapamazsa tarihe karışmaktan kurtulamaz. Burada herkesin sorunu vardır. Dindar arkadaşlarımızın çocuklarının başörtüleriyle okullarına gidememeleri ciddi bir sorundur. Ülkede şu an ciddi bir faşizm duygusu hakimdir. KCK adı altında 6 bin kişiyi tutarsanız bu silahlı çatışmayı onaylıyorum anlamına gelir. Ben bu ülkede anayasa yapılacağına da inanmıyorum. Böyle giderse AKP kendi kendini kandırmış olur. Örgütlü, haklarını talep eden halkın taleplerinden vazgeçmesi mümkün değildir. AKP eğer ülkeye faydalı bir iş yapmak istiyorsa bu sorunu çözmesi gerekmektedir.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Email ve telefonla çağrı yaptık.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Mail, telefonla davet edildiler.
MEDYA İLE
30 civarında TV, gazete ve internet sitesine çağrıda bulunduk.
KATILIMCILARLA
Email ve telefon davet ettik.