Yer: Malatya Belediyesi Fırat Toplantı Salonu
Tarih: 02.10.2010
Katılımcılar:
a. Dernek, Vakıf ve Girişimler:
1.Uluslar arası Af Örgütü (Ferman Salmış- Üyelik Geliştirme Koordinatörü)
2.İnsan Hakları Derneği (Tahsin Peker- Yönetim Kurulu Üyesi)
3.Mazlum Der (Nihal İlimen)
4.Beydağı Yamaçları Kor. Der. (M.Sait Aytekin-Başkan)
5.Ekoloji Derneği (Hasan Buran-Başkan)
6.Meşale Derneği (Kazım Kayan)
7.Malatya Toplum Gönüllüleri Birliği (Sinan Oral)
8.Yazarlar Birliği (Adil Akkoyunlu-Temsilci)
b. Meslek Odaları
c. Sendikalar
1.Hak-İş (Mustafa Baştürk- Şube Başkanı)
2.Öz İplik İş Sendikası (Oral Şentürk- Eğitim Sekreteri)
Katılan Milletvekilleri: Katılan Olmadı
Belediye Başkanları: Katılan olmadı.
Moderatör: Ferman Salmış (Uluslar arası Af Örgütü Üyelik Geliştirme Koordinatörü)
Diğer Katılımcılar:
1.Har Kültür ve Sanat Dergisi (Mazlum Çetinkaya)
2.Hasan Doğan (Avukat)
3.Kadir Akgüneş (Avukat)
4.Ramazan Kuzu (BDP-İl Yöneticisi)
5.İbrahim Göçmen (Son Nokta Gazetesi)
6.Hasan Kaya (ÖDP İl Başkanı)
7.Ömer Yabaş
Medya:
Er TV
Kanal Malatya
Er Tv
Vuslat Tv
Güneş Tv
Konular:
1. Genel Konu: Kalıcı Barış Mümkün Mü?
Konuşulanlar:
Hasan Doğan: “Demokrasi mücadelesi verenler uzun ve çetin bir mücadeleden sonra barış ve uzlaşma zemini yakaladı. Bu kolay olmadı tabi ki, kırk bini aşan insan kaybettik. Cezaevlerinde hala binlerce kişi yatmakta. Bu ülkenin iç dinamiklerinin yürüttüğü mücadele sonunda bir uzlaşma zemini yakalandı. Bunu iyi değerlendirmeliyiz. İki türlü mücadelenin olduğunun düşünüyorum; biri iktidar mücadelesi ikincisi de barışı engellemek isteyen, savaşın devam etmesini isteyen güçlerin mücadelesidir. Barış platformuna kitleleri taşımak gibi bir sorumluluğumuz olmalı.”.
İbrahim Göçmen: “Türkiye’nin barışa ihtiyacı olduğu, tüm kesimlerin talebi olduğu ortada. Son zamanlarda ülkede önemli gelişmeler oluyor. Fakat gönül isterdi ki bu olayı ilk bizim iç dinamiklerimizle ve kendi siyasetçilerimizle hep birlikte başarmak için adımlar atabilseydik. Ancak son zamanlarda ABD’nin talimatları neticesinde böyle bir oluşumun olması bir barış adımının olması da sevindiricidir. Türkiye otuz senedir Kürt sorunu ile ilgili büyük kayıplar vermiştir. Türkiye’nin en büyük sorunu Kürt sorunu fakat bunun yanında Alevi sorunları, emek sorunu var. Bu anlamda da Türkiye’de barış sağlanmalı. Barış adımın tüm ülkeyi ve tüm insanları kapsayacak şekilde atılması gerektiğini düşünüyorum. Sistemin demokratikleşmesi gerekir. Bizlere düşen görev anayasanın yapılma sürecinde katkı sunmamız ve çözüm önerileri getirmemiz”.
Hasan Kaya: “Uluslar arası neoliberal politikaların Anadolu temsilcisi ABD emperyalizminin Bop projesinin ortağı olan Akp ve milliyetçi devlet yapılanmasıdır. İsterlerse Anadolu halkları barış içinde bir arada yaşayabilir. Devlet Kürtlerin varlığını kabullenir, güvence altına alır, eşit ve özgür vatandaşlık kültürünü kabullenirse tüm Anadolu halkları arasında barış kalıcı hale gelir. Akp, Pkk’ye silahları bıraktırmayı bir taktik olarak değil de stratejik olarak benimser, operasyonları içselleştirir ve halkı barışa ikna ederse barış gelebilir. Kürt halkının temsilcileri Bdp ve Kck dikkate alınmalı, gerektiğinde Abdullah Öcalan ile görüşülmeli ve Kürt halkının talepleri tüm topluma anlatılmalıdır”.
Hasan Buran: “ Bu noktaya nasıl geldik? Biz niye kavga ettik ve bu barış ortamına gelme ihtiyacını neden hissettik? Doksan yıl önce işgale karşı ortak bir duruş sergiledik. Ulusal kurtuluş savaşından sonra içeriye dönük, kendi aramızda barış ortamını tesis etmeye geldiğimizde kıyamet koptu. Dün kavganın nedeni olan şey çok açık; Kürt yoktur, alevi yoktur, demokrasi algısı şöyledir diye üç nesil insanlara aşılamışız. Bu sorun bugüne kadar böyle gelmiş. Barışı tesis edebilmek için psikolojik bir ortam yaratmak gerekiyor. Sivil toplum örgütlerinin bu algıları değiştirmek için azami gayret sarf etmesi gerekiyor ”.
Sinan Oral: ”Barışın talep edildiği bu ortamda bizim yapmamız gereken öncelikle ateşkes ve eylemsizlik kararının hayat bulması için şartları oluşturmamız gerek. Çünkü barış gerçekten ciddi bir proje. Barışı tartışmamız için önce savaşın nasıl başladığını, konuya vakıf olan ilgili tarafların bir heyet oluşturarak tahlil etmesi gerekir. Çünkü zaman ve zemine bağlı bir güvensizlik vardır. Hakemlik özelliğini yitirmemiş bir heyet veya kesimlerle bu sorunun bu noktaya nasıl geldiğini tartışmamız lazım. Savaşa giden şartlar ortadan kaldırılırsa sorun çözülebilir. Savaşın nasıl başladığı gün yüzüne çıkarılmalıdır”.
Kazım Kayan: “ Halkların doğuştan gelen haklarının yeryüzünde kullanma hakkı olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda anadilde eğitim ve kültürlerini yaşama hakkı da kendilerine ait olmalıdır. Barış sürecinin kalıcı hale gelmesi için; bu süreci çok iyi değerlendirmeliyiz ve elimizi taşın altına sokmalıyız. İkinci olarak, güvensizlik ortamından kaynaklanan provokasyonların bizi bu kararlılığımızdan alıkoymaması gerekir. Üçüncü olarak, şahıs ve tüzel kişiliklerin tasfiyesi değil de sadece şiddet kavramının tasfiyesi için Kürt halkına güvence verilmelidir. Kürt halkının problemlerini çözmek için hükümetin belli güvenceleri sağlaması gerekir. Bu sorun anayasal güvenceye kavuşmadıkça problemin devam edeceği muhakkaktır. Tartışılması bile teklif edilemeyen ilk üç maddenin mutlaka tartışılması gerekir ve kaldırılmaya müsait duruma getirilmelidir. En azından kaldırılmıyorsa bile mahiyetlerinin değiştirilerek içeriğinin doldurulması gerekir. Taraflarla toplumsal bir sözleşmenin de olması gerekir. Ateşkes sonrası bu halka aldatılmışlık duygusu kesinlikle yaşatılmamalıdır. Bu süreç içerinde problemler halledilmeye gidilmezse potansiyel şiddetin daha sert bir şekilde patlak vereceği muhakkaktır. Halka bir hayal kırıklığı daha yaşatılmamalıdır”.
Mazlum Çetinkaya: “ Aslında çağımız bir barış ve uzlaşma çağı değil bu sadece bizim temennimiz. Biz bunu istediğimiz için bu coğrafyada uygulamak istiyoruz. Bu ülkede her şeye dair bir bedel vardı. Ama bu yavaş yavaş yıkılıyor. Toplumun öncülleri olan sivil toplum örgütleri, aydınlar, siyasi oluşumlar zaman zaman sertleşme dilini seçtiler. Her sertleşmede bir karşıt yaratmak gerekiyor. Bir düşman olmadan dost da yaratamıyorsun. Şu kaygıyı da taşıyorum, hükümet sorunu çözerken kendine “benzetme” ye çalışmasıdır. İktidarın Kürtleri kendine benzetme çabasından uzak durması gerekiyor. Ülkenin batısında yaşayanların hükümete ve savaşan tarafa çağrı yapması gerekir. İki halk arasında köprüler kuracak temasın olması önemlidir. Anayasada Türklerin yanına Kürtleri koyarak değil de anayasayı etnik bir kimlikten kurtarmak gerek ”.
Oral Şentürk: ”Yıllardır iç içe yaşadığımız kimlikler var. Aramızdaki sıkıntının temeli, aramızdaki organizasyonu bozmaya çalışan provakasyon yaratmaya çalışanların varlığıdır. Biz bu insanları kendimize çevirebiliriz”.
Sait Aytekin: “Hiçbir zaman bir “hak” mücadelesi ırkçılık değildir. Yıllarca dil yasaklandı. Özgür düşünen ve özgün düşünen bireyler olmamızı engellediler. Birlikte bin yıldır birlikte yaşıyorsak biraz daha vicdanımızdan konuşmalıyız, sürekli olarak birilerinden fedakarlık bekleyerek değil. Tüm insanlar kendi anadillerinde konuşmalı ve eğitim görmelidir”.
Nihal İlimen: “Türkiye Cumhuriyeti kurulurken omuz omuza savaşan ve şehit veren insanlar nasıl oldu da bir kısmı birinci sınıf bir kısmı ikinci sınıf oldu buraya bakmak lazım. Bizler özgün düşünmekten öte bir korku toplumuna dönüşmüşüz. Çözüm için, meseleye siyasi kılıf giydirdiğimiz zaman o mesele içinden çıkılamaz bir hale gelebilir. Kültür ve dil yaşayan şeylerdir ve onları hiçbir şekilde yok edemezsiniz. Kendi içimizde sorunları siyasallaştırmadan tartışabiliriz. Anadilde eğitim için neler yapılabilir, Kürtlerin dilinin gelişmesi için neler yapılabilir konuşabiliriz. Dünyada bu tür sorunlar nasıl çözülüyor oraya da bakmak gerek. Üzerimizde ağır siyasi baskılar olmasa daha özgür olarak konuşabiliriz. İnsan sevgisini ve insana yönelik güzel şeyleri esas alırsak daha kolay çözebiliriz”.
Kadir Akgüneş: “Barıştan amaç bir çözüme gitmektir. 1999 Pkk geri çekilirken yedi yüz kişiden fazla kayıp verdi. Bunlar bu ülkenin çocukları. Barışı sağlayacaksak bu tek taraflı olmamalı. Çözüm olmadığı sürece barışın bir anlamı yok”.
Mustafa Baştürk: “Barışın dilini konuşurken empati yapmayı beceremiyoruz. Irkçılığın dilini konuşmamalıyız. Kardeşçe birlikte yaşamanın koşullarını yaratmalıyız. Önceliğimiz insan yaşamı olmalı. Sivil toplum örgütleri olarak birbirimize karşı samimi olursak ve birbirimizle empati kurarsak sorunlarımızı daha kolay çözebiliriz”.
Tahsin Peker: “Gelinen süreçte çok önemli gelişmeler var. Kürt tarihine bakıldığında, Kürtlerin yaşadıkları coğrafyada Ankara, Tahran, Şam, Bağdat sürekli olarak İngilizlerle ve Amerikalılarla işbirliği yapmışlardır. Kürtlerin ulusal birliği sürekli olarak bu güçler tarafından engellenmiştir. Gelinen aşamada egemenlerin değil, toplumun isteklerine cevap verebilmek için sivil toplum örgütlerinin hem anayasanın yapılması sürecinde hem de bu barış sürecinin sekteye uğramaması için büyük bir çaba içinde olmalıdır. Fakat bir taraftan olumlu adımlar atılırken diğer taraftan gözaltı operasyonları yapılıyor. Barış taraftarlarına çok destek verilmelidir. Hükümet samimi ve dürüst olmalıdır”.
“Ülkede barışın olması çok önemli ve elzemdir. Kalıcı hale gelmesi de sivil toplum örgütlerine bağlıdır. Hiç kimse Kürtleri, Alevileri, başörtüsü sorununu yaşayanları kendine göre tanımlanmamalı. Her grup kendini nasıl tanımlıyorsa ona göre kabul etmeliler. Yaşananlar rejimin bir sorunudur. Rejim kurulduğu zaman Türk kimliği dışındaki tüm kimlikleri red etti. Farklı kesimlerin sorunlarına sahip çıkarsak eğer barış kalıcı hale gelir. Sivil toplum örgütlerinin sistem üzerinde büyük baskı kurmaları gerekir. Aydınlar ve sivil toplum örgütleri bu soruna sahip çıkar, diyalog kurarlarsa ve sistemi sıkıştırırsa sorun çözülür. Empati yapmak ve birbirimizi sevmek ve birbirimiz olduğumuz gibi kabul etmek zorundayız”.
Adil Akkoyunlu: “Problem bizim dışımızdaki insanlardan, emperyalist güçlerden kaynaklanıyor. Yoksa halklar arasında hiçbir problem yoktur. Dini, ırkı, mezhebi ne olursa olsun tüm insanlara adaletli davranmak gerekir. Birlik olmamızı istemeyen güçlere karşı ortak mücadele etmeliyiz. Anayasanın değişmez denilen tüm maddeleri tartışılmalı ve değiştirilmelidir”.
Öneriler:
Ortak sonuç:
Değerlendirme:
İletişim
a. Sivil toplum ile
35 Sivil Toplum Örgütüne e mail, telefon ve davetiye yoluyla çağrı yapıldı.
b. Milletvekilleri ile
Telefon ile çağrıldı.
c. Katılımcılarla
d. Medya ile
25 civarında yerel basın ve ulusal basın temsilcileri e mail ve telefonla arandı.
Sonuçlar:
Değerlendirenler: Semine DENGEŞİK –Malatya kMM Girişimcisi