Yer: Malatya Belediyesi Fırat Toplantı Salonu
Tarih: 08.05.2010
Yerel Katılım:
1. Uluslar arası Af Örgütü (Ferman Salmış- Üyelik Geliştirme Koordinatörü)
2. Tüketiciyi Koruma Derneği (Ali Düzova- Başkanı)
3. Malatya İş Kadınları Derneği (Nursel Gökçe – Başkan)
4. Beydağı Yamaçları Kor. Der. (M.Sait Aytekin-Başkan)
5. Ekoloji Derneği (Hasan Buran-Başkan)
6. Zeynel Abidin Kültür Vakfı (Erdoğan Ünverdi – Başkan)
8. Meşale Derneği (Kazım Kayan-Yönetim Kurulu Üyesi)
9. Malatya Toplum Gönüllüleri Birliği (Sinan Oral -)
10. Sakatlar Derneği (Ali Haydar Koyun – Başkan)
12. İslami Dayanışma Vakfı (Tahir İnce)
13. Mimarlar Odası (Vefik Şahin- Yönetim Kurulu Üyesi)
14. Ziraat Mühendisleri Odası (Fevzi Çiçek–Yönetim Kurulu Üyesi)
15. Hak-İş (Mustafa Baştürk- Şube Başkanı)
16.Memur Sen (Selahattin Canpolat)
17.Eğitim Bir Sen (Mehmet Karadeniz- Yönetim Kurulu Üyesi)
18.Asım Demirkök
19.Hasan Doğan (Avukat)
20. Kadir Akgüneş (BDP)
21. Duran Özkan (Güneş Tv)
22. Raşit Alaca (Avukat)
23. Hamza Yılma (Beyed)
24.İsmet Emre (İnönü Üniversitesi-Akademisyen)
25.İsmail Demirci (Ufuk Tv)
Milletvekilleri:Katılan Olmadı
Belediye Başkanları: Ertan Mumcu (Malatya Belediye Başkan Yardımcısı)
Medya: Katılan Olmadı.
Moderatör: Ergin Cinmen -Hukukçu
Konular:
Genel Konu: Anayasa Paketinde Yargı ile İlgili Değişiklikler
Yerel Konu : Kayısının Malatya Ekonomisindeki Yeri
Konuşulanlar:
1-Ergin Cinmen: Devlet ile yargı apayrı olması gereken kurumlar fakat bizde ne yazık ki hep aynı yerlerde oluştu. Bizdeki yargıçlar cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar hiç de iyi bir sınav vermediler, hukuk daima devletin yanında oldu. Cumhuriyetimizin kuruluşundan beri Türkiye bir ulus devlet olmadı, devlet ulus oldu. Osmanlı imparatorluğu içerisinde her etnik yapıdan insan çeşitli kademelerde görev yapabiliyorlardı, Türk etnisitesi her şeye hakim değildi. Milli mücadele içinde de tüm etnisiteler vardı. Kurtuluş savaşından sonra tek bir etnisiteye ait yönetici kadro devlet kurdu. 1923 ‘te Teşkilatı Esasiye kanunu yapıldı. O zaman verilen startla bugüne kadar gelindi. Bu bir kabuk devlet. Askeri sivil bürokrasi o zaman ipleri eline aldı ve bugüne gelindi. O dönemde bir köşe taşı vardır ki, bu da 27 Mayıs’tır. 27 Mayıs’ta tek parti iktidarına karşı daha demokrat olan ama İttihat Terakki’den gelen bir yapı, Chp’ye “yeter söz milletindir “ dedi ve Demokrat Parti iktidara geldi. Bu devletin gerçek sahibi olduğunu düşündüğü ordudaki güçler 27 Mayıs olayını gerçekleştirdiler. 27 Mayıs 1960 anayasası bir darbenin üzerine gelse bile önemli bir anayasadır. Anayasa mahkemesi, haklar ve özgürlükler kondu ama çok önemli bazı hususlar da o anayasaylagetirildi. Milli güvenlik kurulu 27 Mayıs anayasasıyla bir anayasal kurum haline getirildi ve ordu yardımlaşma kurumu oluşturuldu. Milli güvenlik kararları tavsiye niteliğinde olmasına rağmen, kararlar yasaya veya anayasa maddesine dönüşebildi. Asker taraf iradesi her zaman hakim oldu. Türkiye’de asker 27 Mayıs’tan sonra hem siyasi aktör hem de ekonomik aktör. Bu güce karşı çıkan herkes ezildi.
Yargının Türkiye’de çok ciddi sorunları var, özellikle yüksek yargı dediğimiz anayasa mahkemesi ve temyiz mahkemelerinin. Anayasa mahkemesi anayasanın 10 ve 42. maddelerini iptal ederek ipin ucunu kaçırdı. Anayasa mahkemesi anayasa değişikliklerini ancak biçim olarak değiştirebilir, öze dokunamaz. Bugünkü hükümetin anayasa mahkemesi ile ilgili değişikleri, parti kapatma ve hakimler ve savcılar yüksek kurulu ile ilgili değişiklikleri diğer anayasa değişiklikleri ile aynı pakete koyarak halk oyuna sunulmasını bir zorlama olarak gören görüş var. Meclisteki diğer partiler kendi iradelerini tam tersine iktidarla zıtlaşma adına kullandılar.
2-Hasan Doğan (Avukat): Ülkemizin gelecek hukukunun oluşmasının başlangıcında olduğumuzu düşünüyorum. Bu ülkede yüz yıllık ulus devlet ideolojisinden türetilmiş sistem söz konusu. 2.dünya savaşından sonra oluşan uygarlık hukukunu buraya taşımaya çalışıyoruz. Bugün görüşülen ve halk oyuna sunulacak anayasa değişikliklerinin eleştirilecek çok yanları var. Yeni bir hukuku geliştirmeye çalışırken bu tasarı ileriye götürecek mi yoksa bir düğüm noktasına mı geleceğiz? Bu konuda tereddütler var. Hukukumuzda önemli bir gelişme olarak görüyorum ama daha da geliştirilmelidir. Bundan sonra oluşacak bürokratik yapıların değişimi söz konusu. Bu değişiklerin yeterince tartışılmaması en büyük eksikliktir. Bu değişim dönüşümün iç dinamiği olan kesimler devreden çıkarıldı ve yıpratıldı. İç dinamiklerin zayıflamaması gerekiyor, süreci hızlandırmaları gerekiyor.
3-Asım Demirkök (Gazeteci): İlk kez Türkiye’de toplumun bütün kesimleri, anayasanın aslında devletin teşkilatlanması olduğunu görüyor. Devlet tartışmaya açıldı. Eğer anayasaya dokunmazsanız bu devleti dönüştüremezsiniz. Bu devletin yeniden kurulması gerekir, ikircikli davrandığımız vakit toplumla buluşamayız. Bu iki aylık dönemi çok iyi değerlendirmeliyiz. Sunilerin, dindarların, Alevilerin, Kürtlerin yapması gereken, hepimizin başına çorap ören devletin duvarını hep birlikte yıkmak. Birlikte olmazsak bu yapıyı kıramayız.
4-Erdoğan Ünverdi (Zeynel Abidin Kültür Vakfı Başkanı): Toplumdaki her oluşum kendi penceresinden bakar ve olayları değerlendirir. Alevilerin bu anayasanın içinde olmadığı çok açık. Aleviler geçmişte olduğu gibi yine dışlandı. Bu anayasa bizim hangi sorunumuzu çözecek? Cem evlerinin kurumsallaşması için ne yapıldı? Anayasalar ortak metinlerse burada alevilerin iradesi olmadığı kesin. Bu hükümet, kendini çoğunluğunu sağlama almak için değişiklikler yapıyor.
5-Mustafa Baştürk (Hak-İş): Sivil bir anayasa istediğimizi her ortamda dillendiriyoruz. Bir ortak noktada buluşmalıyız. İnsan haklarına yönelik yapılan her değişiklik ve olumluluklar tüm insanları ilgilendiriyor. Özellikle, etnik köken veya dinsel inançları öne çıkardığımızda birbirimizden uzaklaşıyoruz. Türkiye’de olumlu şeyler yapmak isteyenlere destek vermezsek o zaman daha geriye düşeriz. Birbirimizi çok iyi anlarsak, evrensel anlamda her türlü kazanımı elde edebiliriz .
5-Tahir İnce (İslami dayanışma Vakfı): Anayasa değişikliği süreci içerisinde meclis içerisindeki muhalefetin duruşlarını anlama ile ilgili sizin bakışınızı merak ediyorum. Chp ve Mhp ile ilgili anlaşılır gerekçeler var fakat Bdp’nin duruşunu anlamakta zorlanıyorum. Neye hizmet bir karşı duruştur?
6-Kadir Akgüneş (BDP): Ülkede 1921 yılından beri oluşturulan anayasalar, Türkiye’yi yöneten askeri ve sivil bürokrasinin oluşturulan Türk etnik kimliğini yapılandırmaya çalışmasıdır. Bana göre Türkiye’de devletin dili bürokrasidir. Devleti ve bürokrasiyi kutsallaştırmaya çalışıyor. Kürtlerin aydınlarını, belediye başkanlarını ellerine kelepçe vurarak içeriye alarak açılımı gerçekleştiremezsin.
7-Hasan Buran (Ekoloji Derneği): Anayasa mahkemesinin ve hakimler savcılar yüksek kurulunun şeklinin değiştirilmesi önemli. 12 Eylül mağdurları hala yargılanıyor o yargı hala bir şey yapmıyor. Ordunun hala kendini imtiyazlı görmesi ve yargılanmaması devam ediyor. Şimdiye kadar ilerici gördüğümüz kesimler şimdi statükonun kucağına düştüler.
8-Selahattin Canpolat (Memur Sen): Mevcut anayasadan tümüyle rahatsızız ve tümüyle değiştirilmesinden yanayız. Memur Sen olarak referanduma “evet” diyeceğiz. Toplumun tüm kesimleri, aleviler, suniler, Türkler ve Kürtler olarak bir arada yaşamayı biliyoruz. Bir arada yaşarken de birbirimize saygı duymalıyız.
9-İsmet Emre (İnönü Üniversitesi Öğretim Üyesi): Genel hatlarıyla bakıldığında klasik evre, din ve gelenek merkezli bir hukuk yapılandırmasını gerektiriyordu. Modern evrede onun yerini devlet merkezli bir hukuk yapılandırması aldı. Her şeyin devlet menfaatine düzenlendiği ve yontulduğu bir hukuk sistemi vardı. Günümüzde dünyada post modern bir algı var, bu da birey merkezli bir hukuk sistemidir. Her sistematik makro düzeyde kendi birey anlayışını inşa ettiği için o bireye uygun insan -devlet ilişkilerinin temellendiği bir model öncelenmesi gerekir. Bu çağın ruhuna uygun bir düzenlemenin her durumda bundan bir önceki sürece uygun bir hukuk düzenlemesinin önünde olacağını, faydalı olacağını düşünüyorum. Eksikleri olabilir, her etnik grup, her dini inanç kendini orada eksik temsil edildiğini addedebilir. Ama bu geneli görmeyi engellememelidir.
10-Mehmet Karadeniz (Eğitim bir Sen): Anayasanın tümüyle değiştirilmesinden yanayız. Anayasa mahkemesi öyle bir yetki gaspı yaptı ki artık yeni anayasa yapamazsın. İktidar istese de yeni anayasa yapamaz demektir. Özellikle her şeyi siyasi parti penceresinden değerlendirilmemesinden yanayım. Toplumun düşüncelerini sadece siyasi partiler taşımıyor. Anayasanın tamamı değişemeyecekse o zaman neden bir kısmının değişmesine karşı çıkalım? Toplumda bir uzlaşma kültürünün oluşması gerekir.
11-Raşit Alaca (Avukat): Anayasa mahkemesinin yapısının değiştirilmesi, hakimler savcılar yüksek kurulunun yapısının değiştirilmesinin tüm toplumsal farklılıklarımıza ne gibi bir zararı olacak? Bence ortak çıkarımızadır. Mükemmel midir, değildir elbette. Bugünün koşullarında ve ihtiyaçlarında ancak böyle şekillenebilmiştir. Sonuçta anayasalar değişiyor, yarın yeterli gelmez, toplumsal dinamikler tartışmaya devam ediyor, yenisi yapılabilir. Ülkedeki tüm anti demokratik vesayetleri bertaraf etmek adına uzlaşı noktalarımızı öne çıkarıp referandum için gayret etmeliyiz.
12-Sinan Oral (Toplum Gönüllüleri Birliği): Yeni anayasa değişikliği her şeyden önce çürümüş bir sistemin toplumun çoğunluğunu temsil eden muhafazakar bir yapıya sahip Ak parti tarafından değiştirilmesinin esasen bu çürümüş sistemi savunanların da işene geldiğini düşünüyorum. Devlet adına bu ülke insanına zarar veren birçok kurumun anayasa değişikliğinden sonra manevra alanının daraltılacağını düşünerek, anayasa değişikliğinin insana dair çok da önemli bir açılım sağlamayacağını zan etmeme rağmen desteklemek gerektiğini düşünüyorum.
13-Ali Düzova (Tüko Der): Son bir ay içerisinde yapılan tartışmalarda, tv ekranlarında bir hukukçuyu dinlediğim zaman “tamam kıyamet koptu” diyorum, diğer bir hukukçuyu dinlediğim zaman bakıyorum her şey güllük gülistanlık. Ulusal basın tamamen bölündü. Önce hukukçular uzlaşamıyor, siyasetçiler uzlaşamıyor, basın uzlaşamıyor, biz nasıl uzlaşacağız bunu merak ediyorum. Bize ulaşan insanlar daha çok iş ve aş derdinde olan insanlar, anayasa paketinin bu sorunların çözülmesine katkı sunmayacağını düşünüyorlar.
14-Sait Aytekin (Beyed): Darbe ideolojisini savunucusu haline gelmiş olan bir yargı, sekülerizmde değilse eğer elleri kanlı bir katile dönüşebiliyor. Hep aynı yerden hep birlikte dayak yemişiz, kimimiz dilimiz yüzünden, kimimiz inancımız yüzünden. Eğer Bdp’liler anayasa paketini destekleseydi referandumdan geçemezdi. Faşist güçler işte “bölücülerle birlikte işbirliği yaparak ülkeyi böleceklerdi” diyeceklerdi. Bu nedenle Bdp’ lilere teşekkür ediyorum destek vermedikleri için.
15-Duran Özkan (Güneş Tv ): Anayasalar toplumsal uzlaşma metinleriyse, toplumun tüm katmanlarının katılması gerekiyor. Kürtlerle ilgili talepleri, Alevilerle ilgili talepleri anlamamız gerekir ve bir uzlaşmanın olması gerekir. 12Eylül generallerinin atadığı meclis bir anayasa oluşturdu. Bu anayasa meşru muydu? Halk katıldı mı? Şöyle bir şey vardı “eğer siz bu anayasayı kabul etmezseniz biz diktatörlüğe devam edeceğiz”. Bugün baktığımızda da bir lider sultası var. Bugünkü anayasa paketine baktığımızda da bugün demokratik bir şekilde seçilmeyen meclisin bir anayasa yaptığını izliyoruz. Bu milletvekillerinin tümü parti başkanı tarafından atanmış milletvekilleri, hiç biri ön seçimle gitmemiş. Durum böyle olunca, bu anayasa değişikliğini çok demokratmış gibi, çok ilericiymiş gibi, Türkiye’nin yapısını tümüyle değiştirip yeni bir devlet yapısı oluşturacakmış gibi algılamamak gerekir. Eğer bir anayasa yapılacaksa toplumun tüm taraflarının katıldığı yeni bir anayasa yapılmalı ve halkın oyuyla olmalı. Anayasa değişikliğinden önce partiler yasasının değişmesi, barajın kaldırılması ve demokratik bir seçimle seçilmiş bir meclis tarafından yapılması lazım.
16-Ertan Mumcu (Belediye Başkan Yardımcısı): Henüz normalleşme sürecinde olan bir ülkede bu tartışmalar önemli. Bu tartışmalar talepler dünya ortalamasına kavuşmak içindir. Anayasanın evreleri olmalı. Bir üst evreye geçmek istiyoruz. İnsan temel hak ve hürriyetleri ortaya koyan bir anayasa ile tüm ekonomik ve sosyal yaşantımıza sirayet edecektir. Umuyorum gün gelecek bu ülke 15-20 maddelik anayasa ile yetinecek. Buna göre alt yapısını ve kurumlarını oluşturacak.
Gündemin 2. Maddesi.
1-Fevzi Çiçek (Ziraat Mühendisleri Odası): Kayısı günümüzden 5000 yıl önce Türkistan, Orta Asya ve Batı Çin’de yetiştirilen kayısı Büyük İskender’in seferleri ile M.Ö. IV. YY da Anadolu’ya getirilerek yetiştirilmeye başlanmış ve Anadolu kayısının ikinci vatanı olmuştur. Kayısı, coğrafik olarak dünyanın hemen hemen her yerine dağılmış olsa da daha çok Akdeniz’e yakın olan ülkelerde, Avrupa, Orta Asya, Amerika ve Afrika kıtalarında yetiştirilmektedir.
Kayısı Malatya ve Türkiye için stratejik bir ürün. Kayısının değer fiyatları rekolteyle bire bir alakalıdır. Bu durum fiyat istikrarsızlığı yaratıyor, bunun için bazı önemli kararlar almak gerekir. Malatya’da 50.000 aile çiftçilikle geçimini sağlıyor. Bunların yaklaşık 32.000 ni sadece kayısı üretimi yapıyor. Malatya’da üretilen kayısının Türkiye üretimindeki payı % 80. Yurtiçindeki tüketiminden, ihracatına kadar milli ekonomimize ve bölgesel ekonomimize katkı sağlamaktadır. Üretilen kayısının %90 nını kurutuyoruz. Kayısı ihtiva organik ve anorganik maddeler vasıtasıyla insan sağlığına olumlu etkilere sahip bir meyvedir. Malatya kayısısını yetmiş ülkeye pazarlıyoruz. Pazarımız olmayan Ortadoğuya, Japonya’ya da açılmalıyız..
• Kayısı yüksek miktarda şeker, nişasta, protein, pektin, pektoz selüloz, organik maddeler, vitamin A.B.B2, C,E,P, PP, Folik asit,
• Kayısı az miktarda K20, C03, P205, CO,
• Kayısı daha az miktarda Na20, Ca0, mg0, Fe03, C1
• Eseri miktarda Zn, A1 ve Cu içermektedir.
• Kayısı minerallerden potasyum ve vitaminlerden B karoten yönünden çok zengindir.
• Beynin düzenli çalışmasını sağlar, yorulmasını önleyip stresi azaltır.
• Vücudun en önemli depo ve laboratuarı sayılan karaciğerin tahrip olan kısımlarının tamirini sağlar.
• Kemiklerin çok daha düzgün ve sağlam olmasında önemli rol oynar.
• Dişlerin daha sağlam ve kuvvetli olmasında etkisi vardır.
• Böbreklerin taş teşekkülünü azaltır.
• Kansere karşı koruyucu bir etkiye sahiptir.
• Kalp kaslarını kuvvetlendirir ve daha düzenli çalışmasını sağlar.
• Kan yapımını arttırarak kansızlığı önler, mide ve onikiparmak bağırsağı ülserini önler, oluşan ülseri tedavi eder.
• Kayısının içeriğinde potasyum bakımında zengin, sodyum minerali düşük olması ve A vitamininin öz maddesi karotence zengin olması nedeniyle dengeli beslenmede önemli rol oynar.
• Üreme sistemi üzerinde olumlu rol oynar, cinsel gücü artırır.
Dönemsel kuru Kayısı İhracatı
01.08.2008-30.04.2009
İhraç edilen kayısı: 77.472 Ton
Elde edilen gelir:249.760.770 Dolar
• 2009 Nisan Ayı İhraç edilen Kayısı 6.734 Ton
• Elde edilen gelir 18.501.975 Dolar
01.08.2009-30.04.2010
İhraç edilen kayısı: 81.887 Ton
Elde edilen gelir 239.748.978 Dolar
• 2010 Nisan Ayı İhraç edilen Kayısı 6.683 Ton
• Elde edilen gelir 22.630.716 Dolar
Kayısının pazarlama sorunları ve çözüm önerileri; Kayısı alımı ve ihracatı yapan özel sektör ve kuruluşların üreticiyi mağdur etmeden fiyat politikası belirlemesi, gerek özel sektör gerekse kooperatiflerin soğuk hava depoları oluşturması, Kayısı Tanıtım Gurubu veya Kayısı Ajansı gibi yapılanmaya gidilmesi, nem ölçüm cihazlarının yaygınlaşması, teknik talimatlara uygun olarak kükürtleme, gıda işletmeleri ile irtibat sağlanmalı”
2-Hasan Buran (Ekolojik Der): Malatya’dan altı bin ton organik kayısı ihraç ediliyor. Organik ürünlerin farkı, lezzetli olması, sertifikalı olması, sağlık risklerini azaltması, toprağın korunması, su kaynaklarının korunması, araştırmalarda yenilikçidir, kırsal nüfusu korur, çeşitliliği korur, çevreyi korur, gdo lara yer yoktur.
Öneriler:
Ortak sonuç:
Değerlendirme:
1. İletişim
a. Sivil toplum ile
35 Sivil Toplum Örgütüne e mail, telefon ve davetiye yoluyla çağrı yapıldı.
b. Milletvekilleri ile
SMS ile çağrıldı. Toplantı günü Öznur Çalık ile tekrar telefon ile görüştük. Programlarının yoğunlu nedeniyle katılamayacaklarını söyledi. Milletvekilli katılımı beş aydır yok.
c. Medya
25 civarında yerel basın ve ulusal basın temsilcileri e mail ve telefonla arandı. Sağlık Bakanının aynı gün Malatya’da olması ve programının yoğunluğu, bir başka parti başkanının aynı saatteki mitingi basının bizim toplantımıza ilgi göstermemesine neden oldu.
Değerlendirenler: Semine DENGEŞİK –Malatya kMM Girişimcisi