Yer: Malatya Belediyesi Fırat Toplantı Salonu
Tarih: 03/04/2010
Katılımcılar:
a. Dernek, Vakıf ve Girişimler:
1.İnsan Hakları Derneği (Tahsin Peker- Yönetim Kurulu Üyesi)
2. Uluslar arası Af Örgütü (Ferman Salmış- Üyelik Geliştirme Koordinatörü)
3. Mazlum Der (Nihal İlimen – Yönetim Kurulu Üyesi))
4. Beydağı Yamaçları Kor. Der. (M.Sait Aytekin-Başkan)
5. Ekoloji Derneği (Hasan Buran-Başkan)
6. Zeynel Abidin Kültür Vakfı (Erdoğan Ünverdi – Başkan)
8. Yazarlar Birliği (Adil Akkoyunlu –Temsilci)
9. Malatya Toplum Gönüllüleri Birliği (Sinan Oral )
10.Sakatlar Derneği (Ali Haydar Koyun – Başkan)
12.Cem Vakfı (Hüseyin Öztop)
13. Hukukçular Derneği (Abdul Kadir Artan- Yönetim Kurulu Üyesi)
14.Meşale Derneği (Kazım Kayan-Yönetim Kurulu Üyesi)
15.İslami Dayanışma Vakfı (Tahir İnce)
b. Meslek Odaları
1. Mimarlar Odası (Vefik Şahin- Yönetim Kurulu Üyesi)
2. İnşaat Mühendisleri Odası (Vehbi Aluçlu –Yönetim Kurulu Üyesi)
c. Sendikalar
1.Hak-İş (Mustafa Baştürk- Şube Başkanı)
d. Kanaat Önderi Bireyler ve Diğer Katılımcılar
1. Asım Demirkök
2.Hasan Doğan (Avukat)
3. Kadir Akgüneş (BDP)
4. Ferda Kılınç (Nida Dergisi)
5. Ramazan Kuzu
6. Raşit Alaca (Avukat)
7. İbrahim Göçmen (Gazeteci)
8.Fahrettin Tuncel (BDP)
9.Süleyman Yücekaya
Katılan Milletvekilleri: Katılım olmadı
Belediye Başkanları: Katılım olmadı
Moderatör: Prof.Dr. Fazıl Hüsnü Erdem –Anayasa Hukuku, Dicle Üniversitesi
Medya:
1. Güneş Tv
2. TVM
3- Kanal Malatya
4-AA
5-Ufuk Tv
6-Cihan Haber Ajansı
Konular:
Genel Konu: Anayasa ve Referandum
Yerel Konu : Malatya’nın Depremselliği
Konuşulanlar:
Genel Konu;
Fazıl Hüsnü Erdem (Moderatör): Pakete genel olarak bakıldığında hem özgürlükler açısından hem de hukuk devleti açısından önemli sayılabilecek bir takım yeniliklerin var olduğunu söylememiz gerekiyor. Anayasada düzenlenmeyen bir takım hak ve özgürlükler anayasal güvenceye kavuşturuluyor. Sendikalara ilişkin bir takım yasaklar vardı. Bu yasaklar kaldırılıyor. İşte genel grev, dayanışma grevi ya da siyasi grevler. Bunlar hepsi yasaktı. Mevcut anayasada bu yasaklar kaldırılmaya çalışılıyor. Sendikal özgürlüklerin sınırları kısmen de olsa genişletilmeye çalışılıyor. Partilerin kapatılması güçleştirilmek suretiyle siyasi partilerin faaliyet alanı, özgürlükleri genişletilmeye çalışılıyor. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve engelliler için de pozitif ayrımcı politikalar izlenmesini mümkün kılacak anayasal değişiklik öngörülüyor. AB ilerleme raporlarında da sürekli gündeme getirilen ve Türkiye'de oluşturulmak istenen ombudsmanlık kurumu yani kamu denetçiliği kurumu idarenin yaygın ve etkin denetlenebilmesi açısından önemli bir kurumdur. Bu kurum yeni anayasa değişikliği paketinde yer alıyor. Bunun yanı sıra anayasada mevcut olan yargı bağışıklıkları yani yargı denetimi dışında tutulan bazı işlemler yargı denetimine tabi tutuluyor. Bu bağlamda Yüksek Askeri Şura kararları, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararları ve memurlar hakkında verilen disiplin kararları yargısal denetime açılıyor. Askeri yargının sınırlarının, görev alanının daraltılması da hukuk devleti açısından önemli bir yeniliktir. Türkiye'de sürekli tartışma konusu edilen hatta yargı uyuşmalarına de sebebiyet veren adli yargı askeri yargı ayrımını tümden kaldırmasa da askeri yargının görev alanını daraltması hasebiyle hukuk devleti açısından, demokrasi açısından ileri bir adımdır diye düşünüyorum. Anayasa Mahkemesi ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun kompozisyonunun yani oluşumunun değiştirilmesinin de önemli yeniliklerdir. Bu bağlamda geniş tabanlı temsil esasının kabul edilerek her iki kurumun demokratik meşruiyetle güçlendirilmesi istenmektedir. Genel olarak değerlendirildiğinde bu değişiklikleri olumlu buluyorum. Nihai tahlilde bu bir değişiklik paketidir. Bu bir anayasa değildir. Bu değişiklik paketinin hayata geçirilmesi halinde dahi Türkiye'nin yeni bir anayasaya duyduğu ihtiyaç ortadan kalkmayacaktır. Dolayısı ile bu anayasa paketinin yürürlüğe girmesi bizlerin yeni anayasa taleplerini ortadan kaldırmayacaktır. Bu doğrultudaki çabaların devam etmesi gerekliliğine inanıyorum.
Tahsin Peker (İHD): 12 Eylül anayasasının anayasacılık mantığından uzak, askeri bir ürün olduğunu 1981 den beri söylüyoruz. Özgürlüğü esas almayan yasaklamayı esas alan bir anayasa olduğu için Türkiye’nin sivil, demokratik ve kapsamlı bir anayasanın olması gerektiğini hep söyledik. Getirilen değişiklik paketinde ne yazık ki sivil toplumun getirdiği hiçbir öneri içine alınmamış. Nasıl ki 12Eylül anayasası kendini koruyan bir ruhla hazırlanmışsa burada hükümetin kendini korumaya alma ruhu vardır, yargıda da bu vardır. Hazırlanacak anayasanın resmi ideolojiden arınmış ve resmi ideolojiye son vermiş, toplumsal, demokratik ve daha geniş çerçeveli olması gerekir. Mevcut değişikliğin içinde bu da yok. Çoğulculuk kavramını da içermiyor. Burada öne çıkan iki kavram var. Yargı ve siyasi partiler. Bu alanlar, hükümetin sıkıntı yaşadığı alanlardır ama toplumun sıkıntı yaşadığı alanlarda bir şey yok. Yargı zaten kendi içinde üç başlı bir duruş gösteriyor. Cumhurbaşkanı daha önce yargıyı koruyucu bir şemsiye olarak görüyordu, gelecek pakette de bu hala devam ediyor. Hiç mi ilerici değil? 2000 li yılların anayasası olsun isterdik. Anayasadaki etnik vurgulamalar yine korunuyor. Diğer mezheplere, ırklara, inançlara, dillere 82 anayasasından farklı bir şey getirmiyor. Bir otuz yıl daha demokratik bir anayasa yapılması için mücadele etmek zorunda mı kalınacak? Bu da büyük bir kayıp olur.
Asım Demirkök (Gazeteci): Bu haliyle dahi referanduma gidilirse “evet” diyeceğimi baştan belirteyim. Anayasayı devletin dışında gördüğümüz zaman bunun içeriğini göremeyiz. Devlet dediğimiz zırhın iyi anlaşılması lazım. Egemenlik nasıl insanların elinden tarihsel süreç içinde parça parça alındıysa, egemenliği devletten parça parça geri alarak halka indirmemiz gerekir. Bu, uzun bir tarihsel süreçtir. Bu süreç Türkiye’de gerçekten başlamıştır. Bugün Türkiye’de ve dünyada çok büyük bir değişim var. 1971’de,1980’de kitaplarımı yaktım, bir daha yakmak istemiyorum.
Hasan Doğan: Anayasa değişikliği uzunca süredir gündemimizde olan bir konu. Bu paket aynı hükümetin daha önce hazırlayıp ama sunamadığı paketten çok geride olan bir paket. Daha önceki paketinde anayasanın tümüne yönelik değişiklik önerileri vardı. Şimdi içinden bazı şeyler seçilmiş ve bugün demokratikleşmeyi tıkayan ve demokratik kurumları geliştirmeyi tıkayan iki hususun önündeki engellerin kaldırılmasına yönelik değişiklikleri içeren bir pakettir. Bunun bir ihtiyaçtan kaynaklandığı ve temel bir şey olmadığı, giderek ehven-i şer e mecbur kalındığı şeklinde yorumlanacak bir pakettir. Ne getirir, ne götürür? Öncelikle tıkaç haline gelmiş adli ve idari bürokrasinin denetlenmesi ve yansız çalıştırılması yönünde bazı değişiklikler getiriyor. Ön açıcı olabilecek durumdadır. Fakat devreye sokulan ve demokrasilerin vazgeçilmez kurumu olan ve halkın iradesi sonucu oluşan tarafsız ve yetkin bir meclisin oluşmasında nasıl bir katlı sunacak? Bunun tartışılması gerekir. Siyasi Partilerle ilgili getirilen kapatılma konusu, daha yetkin bir meclisin oluşmasını getirecek mi? Bana göre bu biraz şüpheli. Seçim barajı kalkmayan, seçim barajı değişmeyen bir seçimle çok demokratik bir meclisin oluşmasını beklemek biraz zor görünüyor. Anadilde eğitimi öngörmeyen ve getirmeyen bir anayasa hükmünün ve yasakların durduğu bir konumda siyasi partilerin serbest çalışması, verimli çalışması mümkün değildir. Anayasayı tümden değiştirecek bazı hükümlerin değişmesini bekliyorum. Anadille ilgili yasal bazı kanalların açılması gerektiğini düşünüyorum. Bilimsel yapısının iyi sergilenmesi gerekiyor. İki muhalefet partisinin yanlış tartışması sonucunda bu yeni anayasa ve demokrasi özlemi içinde olan halkımızı ehveni şer politikalara mecbur bırakıyorlar.
İbrahim Göçmen (Gazeteci): Ülkemiz 12 Eylül anayasasıyla birlikte dört tane anayasa ile yönetilmiş. Bu dört anayasa da statükocu anlayışın, militarist güçlerin kendi iktidarlarının korunup kollanması için yaptıkları anti demokratik anayasalar. Seçim yasasıyla ilgili hiçbir çalışma yapılmamış. Hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı tamamen anti demokratik bir anayasa olmuş. Bugüne kadarki geliş sürecinde birçok iktidarlar bir takım değişiklikler yapmışlar. Fakat bir takım hak ve özgürlükler adına, insan hakları adına ve demokrasi adına değiştirilmesi gereken maddelerle ilgili hiçbir şekilde çalışma yapmamış ve bunları da gündeme getirmemiş. Siyasi partiler yasasıyla ilgili parti başkanının sultasını kıracak hiçbir çalışma yapılmamış, seçim yasasıyla, seçim barajıyla ilgili hiçbir çalışma yapılmamış. Hak ve özgürlüklerin tam olarak yaşanacağı, tüm kesimlerin kendini bulacağı bir anayasa yapılmalı. Toplumun tüm katmanlarının, sivil toplum örgütlerinin, hukukçuların, siyasilerin, barolarının ortaklaşa olarak birlikte uzlaşıları ile hazırlanması gerekirdi. Bugüne kadar sivil bir anayasa yapmamışız. Getirilen maddeler tartışılmalıdır.
Hasan Buran (Ekoloji Derneği): Bizdeki en büyük kırılma 1923’ te başlıyor. Ak Parti hiçbir zaman derin gücün dışında değildir. Getireceği şey de bellidir. Devletin kuruluşunda esas olan sorunlar konusunda hiçbir şey getirilmiyor. Kürt sorunu, alevi sorunu anayasanın tartışılmaz üç maddesi konularında. Bugün gelinen noktada da sivilleşememişiz. Bir askeri kılıf giydirmişler biz kendimizi sivil zannediyoruz. Laik, demokratik hukuku kendilerine göre tanımlıyorlar. Ama bugün toplumsal olarak büyük bir değişim var. Cumhuriyetin kuruluşundan beri sorun olan konulara hiç dokunulmuyor. Bu fay hattına dokunmadan işi ne kadar götürebiliriz konsensusu sağlanmaya çalışılıyor.
Raşit Alaca (Avukat): Anayasa değişikliğini benimsiyorum ve destekliyorum. Sanki bütün anayasa değiştiriliyormuş gibi bir anlayış var. Hepimizin hem fikir olduğu sivil ve demokratik anayasa talebimiz var. Şu an iktidar partisinin yapabildiği kadarıyle, ki öyle görülüyor bir anayasa değişikliği yapmak istiyor. Bunu yaparken de mecliste olan muhalefet partilerinin tepkilerini görüyoruz, kimi askeri ve sivil güç odaklarının ve güç odaklarına yandaş olan kesimlerin tepkilerini görüyoruz. Şimdi böyle bir etki ve tepki ortamında bir anayasal değişiklik yapılmaya çalışılmaktadır. 1982 anayasasının değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddeleri var. Bu maddelere dokunulmadığı sürece zaten sivil ve demokratik bir anayasa yapma şansı yok. Önümüze geldiğinde ben de destek verilmesi gerektiğini düşünüyorum.”
Erdoğan Ünverdi (Zeynel Abidin Vakfı): Ülkemizin yenilikçi ve özgürlükçü bir anayasaya ihtiyacı var. Hükümet, geçtiğimiz yıl içerisinde Kürtlerle, Alevilerle ve azınlıklarla ilgili bir çalışma yaptı. Konuşulan değişiklikler anayasa paketinde olmayınca Aleviler olarak büyük hayal kırıklığı yaşadık. Anayasayı her birey ya da toplumsal grup kendi menfaatine göre değerlendirir. Biz aleviler için geçmişle bugün arasında hiçbir değişiklik yok. Hatta geçmişte siyasi partilerin içinde daha çok temsil etme durumu varken yeni yapılan bu anayasa taslağı yürütmeyi daha çok güçlendirerek ülkede yaşayan dini ve etnik azınlıkları izole ediyor. Güç bir elde toplandığı ve paylaşılmadığı zaman diktatörleşir, oligarşik bir yapıya dönüşür ve onu değiştirmek artık çok güçleşir.
Abdul Kadir Artan (Hukukçular Derneği): Kürtler ve aleviler bu ülkenin asli unsurlarıdır. Herkes aynı ve eşit haklara sahip olmalıdır. Hedef, bu anayasa mahkemesinin ve hakimler ve savcılar yüksek kurulunun yapısını değiştirmek olmalı. Elimizdeki somut metne baktığımızda da ana muhalefet ve yavru muhalefet partisinin gördüğü gibi de olmamalı. İktidar partisinin bir taslağı gibi topluma sunulmak isteniyor. Mesela HSYK’nın 21 üyesinin 10 tanesi 1. sınıfa ayrılmış hakimler tarafından belirlenmesi önemlidir ve demokratiktir. Ancak yeterli değildir. Anayasa mahkemesi dahi olmamalı. Hayallerimizin gerisinde bir paket ancak basamak basamak gitmek gerek. Bu yeterli değildir, adil, eşitlikçi ve daha özgür bir anayasa özlemimize devam edeceğiz.
Sinan Oral (Toplum Gönüllüleri Birliği): Bu yeni anayasa bizim beklediğimiz bazı özel durumlara ilk etapta çözüm getirmiyor. Ama buna çözümü noktasında yol açıyorsa, kendimizi bir fert olarak görmemizi sağlayacaksa, en önemlisi yargıdan, askeri baskıdan ve Yök gibi bazı anlamsız kararlar veren kurumlardan kendi halkını düşman gören bu zihniyetten kurtaracak bir çözüm olacaksa anayasayı önce desteklememiz, daha sonra sivil toplum örgütlerinin kendilerini bu konuda yeterli görüp daha sonra olabilecek olumsuzluklarda gerekli müdahaleyi yapmaları gerektiğini düşünüyorum.
Ferda Kılınç (Nida Dergisi): Bir ülkede imtiyazlı gruplar varsa, bu imtiyazlı gruplara göre kanunlar ve hükümler çıkıyorsa burada adaletten söz edilebilir mi? Millet bir şeyler söyleyebilecek kapasitede mi? Refarandumda önümüze hazır gelmiş metne “evet” ya da “hayır” demek zorundayız. İnsanların işleri istişare ile olmalıdır. Bu anayasa paketi sorunlarımızı çözmeyecektir.
Adil Akkoyunlu (Yazarlar Birliği Temsilcisi): Bu anayasa taslağını eksik buluyorum. İnsanın tüm haklarını kullanabileceği bir düzenleme olmalı. Kılık kıyafetinde, inancında herkes serbest olmalıdır. Herkesin kendini parlamentoda ifade edebileceği ve parlamentoya girebileceği bir düzenleme yapılsın.
Mustafa Baştürk (Hak-İş): Bu anayasa değişikliği yeterli değil. Daha önce Hak İş olarak beş maddelik bir değişiklik tasarısı sunduk. Fakat bunlardan üçü kabul gördü. 51,52 ve 53. maddeler, bu maddeler daha çok çalışanlarla ilgili olan, grev, lokavtta sendikaların sorumlulukları ile ilgiliydi. 65 ve 82. maddeler kabul görmedi. Bu konuda Hak İş olarak katkı sunmak istiyoruz ve kabul edilen 3 madde bizim için çok önemli. Hak İş olarak referanduma “evet” diyeceğiz. Fakat bunun yeterince tartışılmaması da bizi endişelendiriyor. Herkesin mutabakatının aranması önemli.
Nihal İlimen (Mazlum Der): Anayasa değişikliği paketi 2007 yılında da konuşuldu Mazlum Der olarak biz de buna ilgi göstermiştik. Bu mesele sadece Ak Partinin meselesi değildir. Türkiye bir yola girmiştir ve geri dönüşü de mümkün değildir. Kanunlar, Anayasalar önemlidir ama asıl olan insanların bunları nasıl algıladığıdır ve nasıl uyguladığıdır. İnsan yetiştirmeye önem vermeliyiz, neticede bunlar insanlar için yapılıyor. Muhalefetin şu tavrı doğru değildir “biz iktidar olalım, biz yapalım o zaman iyi, başkası yapıyorsa kötü” Hakkın ve adaletin öne çıkması önemlidir. “Buna razı olmak “ anlayışına katılmıyorum. Gelecekte daha çok çalışalım diye buna razı olursak, kötünün iyisine razı olmak sadece en kötünün gelmesini geciktirir.
Kazım Kayan: Tarihsel ve toplumsal değişim açısından yeni bir durumla karşı karşıyayız. Türkiye modernleşmesini tamamlayamadan post modern bir kültürle karşı karşıya geldi. Onu da kendi arasında tartışmadan küreselleşmeyle bocalarken ülkede yaşayan kesimler kendi konumlarını tespit etmede zorlanıyorlar. Diğer ülkeler bu süreci kısmen atlattılar. Türkiye post Kemalist dönemi yaşıyor, bu dönemin sancılarını da beraberinde yaşıyor. Bu değişim yatağını bulacaktır ama soğuk savaş döneminin ideolojik yapılarının istediği gibi tam da olmayacaktır. Ama bu toplumsal değişime uygun hukuksal metin süre içerisinde merdivenler aşılarak yerini bulacaktır. Bu paketin onaylanması taraftarıyım.
Gündemin 2. Maddesi.
Vehbi Aluçlu (İnşaat Mühendisleri Odası): Deprem haftasına nedeniyle bu konuyu gündemimize aldık. Malatya’da da beklenen bir deprem var. Deprem riski olan bir fay hattımız var, bu fay hattında 7 ve 7’nin üzerinde şiddeti olan bir deprem bekleniyor. Palu-Sincik fay hattında beklenen deprem Malatya’yı çok etkileyecek. Bundan birkaç yıl önce Bayındırlık ve İskan Bakanı Zeki Ergezen’in bir açıklaması vardı. “Türkiye’de beş il büyük bir risk altında” diye belirtmişti ve olacak olan depremde bahsettiği illerde binaların % 72 sinin ağır hasar alacağı ve birçok insanımızın yaşamını yitireceğini söylemişti. Bakanımızın bu açıklamasından sonra biz araştırma içine girdik ve Malatya’da ki bu binalardan bahsettiğini tespit ettik. Bu beş il, Elazığ, Malatya, Adıyaman, Hatay ve Kahramanmaraş idi. Bu beş il de Doğu Anadolu fayı üzerinde. Bu deprem bu yıl da olabilir, önümüzdeki birkaç yıl içerisinde de olabilir. Malatya’nın en az hasarla çıkabilmesi için bazı tedbirlerin alınması gerekiyor. Önceden yapılaması gerekenler var, deprem anında ve deprem sonrasında yapılması gerekenler var. Bunlarla ilgili mutlaka yerel yöneticilerimizin, valimizin deprem konusunda Malatya’da acil önlem alması gerektiğini düşünüyoruz. Birçok binamızın depreme dayanıklılık raporu henüz çıkarılmadı. Yapı stokunun tespit edilmesi gerekiyor. Yapı stokumuzun elden geçirilerek, acil yıkılması gereken binaların yıkılması, güçlendirilmesi gereken binaların güçlendirilmesi, kamu binalarının elden geçirilmesi özellikle hastanelerin depremde insanların hizmet alabilmesi için mutlaka elden geçirilmesi gerekiyor. Özellikle Malatya’da “Deprem Parkı” nın yapılması istiyoruz. Depremden sonra büyük sıkıntılar olacağını ve insanların toplanacağı bir deprem parkının olması gerektiğini düşünüyoruz. Elazığ depreminde önce 57 kişinin öldüğü söylendi daha sonra 42 ye düşürüldü. Daha 42 kişiyi doğru düzgün sayamadık. Oraya gittiğimizde büyük bir karmaşa yaşanıyordu. Malatya’da yaşanacak olası bir deprem için yerel yöneticilerimizin mutlaka tedbir almaları gerekiyor. İnşaat mühendisleri odası olarak birkaç eğitim gerçekleştirdik. Hazırladığımız raporu yerel yöneticilerimize verdik, valiliğe de vereceğiz. Alınması gereken tedbirlerle ilgili bir an önce harekete geçilmesini istiyor ve diliyoruz.
Öneriler:
Ortak sonuç:
Değerlendirme:
İletişim:
a. Sivil toplum ile
35 Sivil Toplum Örgütüne e mail, telefon ve davetiye yoluyla çağrı yapıldı.
b. Milletvekilleri ile
SMS ile çağrıldı.
c. Katılımcılarla
Telefon, SMS ve yüz yüze görüşerek çağrıldı.
d. Medya ile
25 civarında yerel basın ve ulusal basın temsilcileri e mail ve telefonla arandı.
Sonuçlar: Milletvekillerinin üst üste dört ay katılmayışları, yine belediyeden katılımın olmayışı en büyük eksiklikti.
Değerlendirenler: Semine DENGEŞİK –Malatya kMM Girişimcisi