Yer : Öğretmenevi Toplantı Salonu
Tarih : 05. 12. 2009
Malatya küçük Millet Meclisi katılımcıları:
1- Sakatlar Derneği (Ali Haydar Koyun -Başkan)
2- Meşale Der (Kazım Kayan-Yönetim Kurulu Üyesi)
3- İHD (Tahsin Peker-Yönetim Kurulu Üyesi)
4- Hukukçular Derneği (Abdulkadir Artan-Yönetim kurulu Üyesi)
5- Uluslar arası Af Örgütü (Ferman Salmış-Malatya Üyelik Geliştirme Koordinatörü)
6- Türkiye Yazarlar Birliği (Adil Akkoyunlu Malatya Temsilcisi)
7- Mazlum Der (Hüseyin Sarıgül-Yönetim kurulu üyesi)
8- Bilsam (Murat Sezik)
9- Tüketici Eğitim ve Koruma Derneği (Nesrin Yıldırım)
10- Türkiye Büro İş sendikası (Servet Akbudak-Genel Başkan)
11- Beydağı Yamaçları Kor.Der. (M.Sait Aytekin-Başkan)
12- Hak-İş (Mustafa Baştürk-Öz iplik İş Başkan)
13- Sağlık Emekçileri Sendikası (Bülent Uçar-Yönetim Kurulu Üyesi)
14- İnşaat Mühendisleri Odası (Vehbi Aluçlu-Başkan)
15- Cem Vakfı (Eşref Doğan)
16- Hacı Bektaşi Veli Kültür Merkezi Vakfı (Hasan Meşeli-Genel Başkan)
17- Zeynel Abidin Kültür Vakfı (Erdoğan Ünverdi-Başkan)
18- Kadın Girişimciler Derneği (Zuhal Dişer)
19- Kadın Meclisi (Aysel Çelikyay -Başkan)
20- Mimarlar Odası (Tayfur Elmas Yönetim Kurulu Üyesi)
21- Hayırlarda Yarış Derneği (Ferda Kılınç)
22- Tüketici Hakları Derneği (Ali Düzova-Başkan)
Katılan Milletvekilleri:
1- Öznur Çalık (AK PARTİ)
2- Mücahit Fındıklı (AK PARTİ)
3- İbrahim Yiğit (AK PARTİ İstanbul Milletvekili)
Belediye Başkanları:
Ahmet Çakır (Malatya Belediye Başkanı)
Mazeret bildiren vekiller:
Yok.
Kolaylaştırıcı (Moderatör): Metin Aktaş (Yazar)
Diğer Katılımcılar:
1- Kadir Çelik
2- M.Duran ÖZKAN (Güneş Tv Genel Yayın Yönetmeni)
3- Asım Demirkök (Gazeteci)
4- İbrahim Göçmen (Gazeteci)
5- Nihal İlimen (Yazar)
6- Abdulkadir Zeytinoğlu
7- Mehmet Bora
8- Sevde Akpınar (Nida Dergisi)
9- Mazhar Bağlı (Dicle Üniversitesi,Başbakan Danışmanı)
10- Fazıl Hüsnü Erdem (Dicle Üniversitesi Anayasa Profesörü)
11- Ayşe Yıldırım Özceyhan (Kadın Girişimciler Derneği)
12- Bülent Tüfenkçi (Avukat)
13- Mehmet Birsin (Eğitimci,yazar)
14- Hüseyin Öztop
Medya:
1. İha (Burhan Karaduman)
2. AA (Yasemin Uslu)
3. Er Tv
4- Güneş Tv
5-TVM
6-Kanal Malatya
7-Ufuk TV
Konular: (Gündem)
1- Genel Konu: Aleviler ve Dersim.
2- Yerel Konu: Trafik sorunu ve güney-kuzey çevre yolu.
3- Sivil Anayasa
Genel Konu;
1- Metin Aktaş (Moderatör): Dersim kökenli alevi, kürt bir yazarım. Dersim’de yaşanmış olayların mağduru olan bir ailenin de çocuğuyum. Yaşanan kıyımın içerisinde olan insanlarla tanışmış, onlarla konuşmuş ve yakın ilişkilerde bulunmuş bir insanım. Hükümetin demokratik açılımları hepimizi çok yürekten sevindirdi. Umarım hükümet gelen tepkileri göğüsler, bu çalışmaları devam ettirir. Geçmişin acılarını anmak gelecekteki acıların yaşanmaması için önemli. Alevilik sorunu ve kürt sorunu tekrar gündeme geldi. Onur Öymen’in yaptığı o talihsiz konuşmada belirttiği gibi tekrar şiddet yöntemiyle bu sorunlar çözülemez. Alevilerin problemleri demokratik kanalla kıyımla, şiddetle değil, onların varlıklarını kabul ederek çözülmelidir.
2- İbrahim Yiğit (AK PARTİ İstanbul Milletvekili): Ülke olarak geçmişe baktığımız zaman çok kültürlü, çok dinli çok kimlikli bir coğrafyadan geliyoruz. Ondan sonra kurtuluş savaşı ve kuvayi milliye hareketi başlıyor. Kuvayi milliye hareketine alevisi, sunisi lazı, çerkezi yardımcı oluyor. Bu ülkede değişik dinden değişik etnik gruplardan gelen insanların acılar çekerek, kanlar dökerek kurdukları ülkenin adı Türkiye Cumhuriyeti. Kurulan bu Türkiye Cumhuriyetinde biz Cumhuriyeti getirmişiz de demokrasiyi niye getirememişiz? Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri üst düzey insanlar dahil demokrat kişi yetiştirememişiz. Bütün zaafiyet, eksilik bundan kaynaklanıyor. İnsanların her şeyden önce demokrat olması gerekiyor. Tabi ki değişik inanç grupları vardır.
Aleviler daha önce ibadetlerini cem evlerinde yaparken Diyanet İşleri Başkanlığı kurulduktan sonra gizli yapmaya başladılar. Şimdi ibadetlerini özgürce yapıyorlar ancak cem evlerinin yasal bir statüsü yok. Alevi ve suni birbirini tanımamış yani birbirlerinin inançlarına saygılı olmamışlar. Daha doğrusu bunları kimse birbirine anlatmamış. Değişik etnik kökendeki insanların, değişik inançtaki insanlar dillerini ve inançlarını özgürce yaşamalıdır. Devleti yönetenler toplumsal barışı istememişler. Devlet hep baskıcı olmuştur. Bu ülkenin insanları 12 Eylül ler geçirdi bu ülke ve onun getirdiği 82 anayasası var. Biz hala daha bu anayasayı değiştiremedik. Demokrasiyle bağdaşmayan, toplumun gerisinde kalmış, vesayet altında çıkmış, özgürlüklerin önünü kapatmış bir anayasamız var. Sivil, çağdaş, eşitlikçi bir anayasanın hazırlanması gerekir. Mecliste 367 kişinin olması gerekiyor ve biz bunu bulamıyoruz. Türkiye’nin sorunlarını birbirinden soyutlayamazsınız. Kürt sorunu, alevi sorunu, azınlıklar sorunumuz var. Stk lar çok duyarlı olmalıdır. Sivil toplum örgütleri iktidar üzerinde bir baskı yaratmalıdırlar.
3- Hasan Meşeli (Hacı Bektaşi Veli Kültür ve Dayanışma Vakfı): Türkiye’de milyonlarca alevi, Bektaşi yaşıyor. Bu alevi, Bektaşi kardeşlerimizin dinsel, inançsal, sosyal ve kültürel açıdan birçok sorunu var. Bu kardeşlerimizin sorunlarına maalesef bir çözüm bulunamamıştır. Aleviler ancak seçim zamanlarında hatırlanıyor, “siz Atatürkçüsünüz, devrimcisiniz, ilericisiniz, demokratsınız diye çeşitli vaatlerle sırtları sıvazlanıyor bu kardeşlerimizin oyları alınıyor ve seçim sonuçlarından sonra Ankara’ya gittikten sonra ne yazık ki unutuluyor, sorunlarına bir çare bulunamıyor.
1990 yılından beri vakıf ve dernekler kuruluyor. Alevilik, İslam ın tasavvufi bir yorumu olmasına rağmen Alevilik İslam dışıdır diyorlar ve ne yazık ki, Alevilerin Avrupa birliğinde azınlık statüsüne alınması için uğraşılıyor. Cem evleri yasal statüye kavuşturulsun ve bütçe ayrılsın. Din dersleri zorunlu hale getirilmesin. Diyanetin kaldırılmasına karşı değiliz. Sivas’taki Madımak oteli müze haline getirilsin.
4- Duran Özkan (Güneş Tv genel yayın yönetmeni): Osmanlıyla sorun yaşayan aleviler kent yaşamına dönünce neler yaşadılar? Kentten uzak yaşarken çok sorunla karşılaşmıyorlardı, kendi içlerinde, kapalı bir toplumdular. Bu kapalı toplumun vermiş olduğu bir dayanışmayla kültürüyle de çok da yasalara ve kadılara ihtiyaç duymadan hem dinsel ihtiyaçlarını hem hukuksal ihtiyaçlarını gideriyorlardı. Toplumsal ve siyasal anlamda çok ciddi taleplerde bulunmuyorlardı, ta ki 1960 lı yıllara kadar. 1960 tan sonra kırsal kesimden kentlere hızlı bir göç başladı. Bu hızlı göçün getirdiği sorunlar ortaya çıkmaya başladı ve aleviler ilk kez sunilerle tanışmaya başladılar yani bire bir etkileşim olmaya başladı. Bundan sonra karşılıklı sorunlar çıktı ve ötekileşme başladı. Devletin ön gördüğü sistematiğin dışında bir dinsel inancınız varsa siz dinsel bir azınlıksınız. Demokrasinin olmazsa olmaz koşullarından biri, devletin dinden elini eteğini çekmesidir. Bireysel haklarda ve grup haklarındaki değişiklik ve gelişme Alevilerde de yeni talepleri ortaya çıkardı.
Biz aleviler ne istiyoruz? Öncelikle eşit yurttaşlık hakkı istiyoruz. Kentte eğitim alan, sanayi ve ticaretle uğraşan aleviler yaşamın çeşitli alanlarında üst düzey görevlere talip olunca birden bire tepkiyle karşılaşıyorlar. Örneğin bizi vali yapmıyorlar, emniyet müdürü yapmıyorlar, ordu komutanı yapmıyorlar. Biz ötekileştiriliyoruz bu nedenle eşit yurttaşlık hakkı istiyoruz ve bunun anayasayla güvence altına alınmasını istiyoruz. Bu yüzden de eşitlikçi ve sivil bir anayasanın bir an önce yapılmasını talep ediyoruz. Cem evi istiyoruz ve cem evlerinin de diğer ibadet yerleri gibi yasal statüye kavuşturulmasını istiyoruz. Alevilik ders kitaplarına girmelidir. Biz geçmişte inancımızı büyüklerimizden öğreniyorduk ama bu artık yetmiyor. Bir de alevi köylerine cami yapılsın istemiyoruz. Asimilasyon politikaları sonlandırılmalıdır. Madımak’ın müze haline getirilmesini istiyoruz. Zorunlu din derslerinin kaldırılmasını da istiyoruz. “Dersim” adı iade edilmelidir. Arşivlerde neler varsa ortaya çıkarılsın. Sorumlular hakkında yasal işlem yapılsın. Diyanet işleri başkanlığının kaldırılması konusunda aleviler arasında bir birlik yok. Diyanet işleri başkanlığı özerk bir yapıya kavuşturulmalı tüm dinlerin temsilcileri olmalı. Eğer bir ülkede devlet dinle uğraşıyorsa o ülkede demokrasiden söz etmek mümkün değildir.
5- Erdoğan Ünverdi (Zeynel Abidin Kültür Vakfı): Biz aleviler ayrıcalıklı hiçbir şey istemiyoruz. Bu ülkede yetmiş iki milyon için hangi eşit yurttaşlık hakları varsa biz de bu haklardan yararlanmak istiyoruz. Devlet Tunceli’de bir haksızlık yapmışsa, devlet yetkilileri gidip özür dilemeli. Tunceli bir alevi katliamı mı bu araştırılabilir. Cumhurbaşkanı cem evini ziyaret etti, idarecilerin şimdiye kadar cem evlerini ziyaret etmemeleri bizim ayıbımızdır. Cem evlerinde ibadet etme konusuna insan hakları bağlamında bakmak gerekir. Ayrıca Türkiye’de tüm insanları kucaklayacak bir anayasa yapmak lazım. Farklılıklarımızı bir zenginlik olarak görelim.
6- Eşref Doğan (Cem Vakfı): Hem milli tarihimizle, hem de İslam tarihi ile yüzleşmemiz gerekir. İslam tarihi tarafsız kalemlerce yeniden yazılmalı, mezhep olgusu nedir bilinmeli. Bir suninin bir alevi den ya da bir alevinin bir suniden rahatsızlığı yoktur. Milli tarihimizi doğru dürüst yazsaydık bu gün tarihimizle daha kolay yüzleşirdik. Dersim isyanı organize bir isyan olarak yansıtıldı. Otuz bine yakın insan katledildi. Dersimin itibarı iade edilmelidir. Bu konu Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne getirilmelidir, devlet Dersim konusunda özür dilemelidir. Alevi açılımının önündeki en büyük engel diyanet işleri başkanlığıdır.
7- İbrahim Göçmen (Gazeteci): Çok partili döneme geçtikten sonra her on yılda bir yapılan darbelerle, demokrat ya da aydın insanların yok edilmesiyle maalesef demokrat ve aydın insanımız kalmadı. Aleviler demokratik, laik bir ülkede yaşamak istiyor. Alevilerin bu ülkeyi bölelim, parçalayalım niyeti yok. İnsanca ve eşit koşullarda yaşamalıyız. Bu anayasa ile yönetildiğimiz müddetçe eşit yaşama şansımız yoktur. Bu statükocu ve militarist devletin bugüne kadar yaptıklarını artık istemiyoruz. Dersim konusu mecliste görüşülmelidir. Diyanet işleri laik bir ülkede olmaz.
8- Mazhar Bağlı (Dicle Üniversitesi, Başbakan Danışmanı): Bu talepler insanı ürkütecek talepler değil, insani taleplerdir. Bunların yerine getirilemiyor olmasının sadece iktidar partisiyle alakalı olduğunu düşünmüyorum. Türkiye’de güçlü bir bürokratik direnç var. Toplumda da psikolojik bir bariyer oluştu. Hükümet bir noktaya kadar geldi. Bundan sonra sivil toplum örgütlerine iş düşüyor. Hem kendilerini, hem çevrelerindekini belli bir noktaya getirmeliler. Bugüne kadar Türkiye’de demokrasinin yolu açılmalı. Herkesin kendini tanımlaması esastır. Dünyanın hiçbir ülkesi homojen bir yapı değildir ve tek tip bir yapılanma yoktur. Farklılıkların bir ve beraber yaşayabilmesinin yolu da evrensel standarttaki hukuktan geçiyor.
9- Bülent Uçar (Sağlık Emekçileri Sendikası): Ben birçok karışımın olduğu bir yerde yaşadım. Bir alevi olarak istediğim etnik, dini, cinsel yönelimi ne olursa olsun herkesin eşit olmasıdır. Sistemin istediği insan tipi sunni ve Türk’tür. Erk böyle istiyordu, o erki beraber yıkmamız gerekiyor. İnsanların kardeşçe yaşayabilmesi için o hakim gücü biraz ortadan kaldırmamız gerekir.
10- Mustafa Baştürk (Hak-İş): Hepimizin acıları var. Karşılıklı problemlerimizde destek olmalıyız. Aleviler kendi aralarında ayrıştıkları için sağlıklı bakamıyorlar. Problem hepimizin problemidir, hepimiz burada sorumluluk almalıyız. Ülkedeki yoksulluğun,demokratikleşmemenin altında bizim birlikte hareket etmememiz yatıyor. Cem evleri yapılsın, hakları iade edilsin. Dersim deki zulmün hakkı iade edilsin, madımak müze yapılsın. Başbağlara da bir şeyler yapılsın.
11- Asım Demirkök (Gazeteci): Tarihsel süreç içerisinde sorunları kim yarattıysa, çözümünü de orada aramak gerek. Devlet, egemenliğini korumak için her zaman birilerinden düşmanlar yaratmış. Cumhuriyet dönemine bakın; suni, Hanefi, Türk tek tip insan yaratılıyor.Bunu yaratmak için, Kürtler, Aleviler ve Ermenileri yok edecek. 1935’teki “Tunç eli” kanununa bakın. 1929’da Malatya’ya, Sivas’a, Elazığ’a, Diyarbakır’a demiryolu yapılıyor ama Dersim’e yapılmıyor. Bugün Türkiye’nin devletle ilgili sorunu var. Bu vesayet rejimini ayaklarının üzerine oturtmamız gerekir. Anayasa gündeme gelmeli,aynı şekilde siyasi partiler yasası gündeme gelmeli. Dünyanın konjonktürü Türkiye’ye bu fırsatı verdi, Kürtlerle, Alevilerle, farklılıklarla hep beraber bu devleti rayına oturtmamız lazım.
12- Nesrin Yıldırım (Tüketici Eğitim ve Koruma Derneği): Bir alevi vatandaş olarak biz ne zaman yanacağız, ne zaman öldürüleceğiz korkusu yaşıyoruz. Dersim’de, Maraş’ta, Çorum’da her yerde yakılıyoruz, yıkılıyoruz, öldürülüyoruz. Biz artık bu korkuyla yaşamak istemiyoruz. Türkiye’de nerede bir alevi general, alevi bir bürokrat, okul müdürü var mıdır? Her yerde fişleniyoruz. Bu korkuyu içimizden atmak istiyoruz ve artık şiddet görmek istemiyoruz.
13- Servet Akbudak (Türkiye Büro İş Sendikası): Geçmişi bilmeden günümüzle ilgili doğru değerlendirme yapamayız. 10 Kasım’da Onur Öymen, geçmişte yaşanan olayları, örnek olarak gösterdi. Bu açıklama talihsiz bir açıklamaydı. Acı olan da bu referansa sahip çıkılmasıydı ve bu güne kadar da bu açıklamanın ardından en ufak bir geri adım atılamamasıydı. Biz bu anlayışa karşı açılımı savunan ve evrensel değerleri benimseyen insanlar olarak, bunu kabul edecek miyiz yoksa yeniden değerlendirip bir mesafe mi koyacağız? Asla bu anlayışı desteklemem. Tüm çözümlerin başında açılım vardır. Süreç uzamamalı, soğumadan ve muhalefetin etkisinde kalmadan devam etmeli. Sorunu taraflarıyla, Alevilerle, Kürtlerle, gerçek muhataplarıyla ve onları aşağılamadan, yok saymadan, insani evrensel değerlerle, toplumun entelektüel birikimi ile destekleyerek sonuca ulaşılabilir.
14- Mehmet Birsin (Eğitimci-yazar): Şimdiye kadar yapılan konuşmalarla, Alevilerin taleplerini anlama fırsatı yakaladık ve onlarla empati yaptık. Benim de bazı tavsiyelerim olacak. Öncelikle şu, Alevilerin kimliklerini tanımlama probleminin çok zahir ve aşikar olduğunu düşünüyorum. Bu tanımlamayı “Alevileri İslam içinde mi değil mi “ tartışmasında görüyoruz. Üst şemsiye yapıldığı zaman İslam tarihinin mezhepler tarihi içinde bir gelişim sistemi var. Şiilik, sunilik, haricilik diye üç ana çerçeve bugün kabul edilir. Şia çerçevesi içinde konumlandıra bilir miyiz? Bu silsile içinde yerini netleştirmeli,ona göre talepte bulunmalılar, ona göre biz de onları anlayıp empati geliştirmeliyiz. Bunu kendi aralarında netleştirmeliler, bunu zorunlu olarak görüyorum. Cami ve cem evleri konusunda da netleşemiyoruz. Haklarını ifade ederken,başkalarının haklarının kısıtlanması üzerinden değil, kendileri haklarını talep etmeliler. Bu kullanılmayınca sonuca ulaşmak zor. Cem evlerini camiye eşitleyen bir anlamda kullanılmamalıdır, onları bir semahane olarak kullanmalıdırlar. Suniliği genetik bir şey olarak görmeyelim, Aleviliği de öyle. Alevilerin özgürce semah yapmalarından yanayız ve devlete karşı yaptıkları mücadelede onlarla birlikteyiz.
15- Tayfur Elmas (Mimarlar Odası): Alevilerden tek bir ses çıkmalı. Devletten cem evi yapılmasını istememeliyiz. Devlet cami yapmıyor. Diyanet kaldırıldığı zaman camiler dışarıdan yönlendirilen bir takım grupların eline geçer. Cem evleri için yasal zemin hazırlanmalı. Sunilerin de sorunları var. Baş örtüsü sorunu var, Kürtlerin de devletle sorunu var. İnsanların insanlarla sorunu yok ,devletin insanlarla sorunu var.
16- Kazım Kayan (Meşale Der): Alevileri tanımlamak doğru değil. Alevi arkadaşların da bizi tanımlamaması gerekiyor, diyanet ve zorunlu din dersleri konusunda özellikle. Dersim kazara yapılmış bir olay değil, 1935’te alınan bir kararla yapılan organize bir iştir.
17- Tahsin Peker (İnsan Hakları Derneği): Bizim aleviyi tanımlama hakkımız yok. Geçmişimizle yüzleşirsek geleceğimizi kurgulayabiliriz, yönlendirebiliriz. Cumhuriyet tarihine baktığımız zaman jakoben bir aygıt ortaya çıkıyor. Tekleştirme politikaları alevi lere, Kürtlere, dindarlara dayatılmış. Bunda da kısmen başarılı olmuş. Kendilerini ezen sistemin aynı olduğunun farkında değiller. Çözüm için, suni için hangi haklar varsa aleviler için de aynısı olmalıdır. Dersim in ismi iade edilmelidir. Devletin özür dilemesi gerekir.
18- Adil Akkoyunlu (Yazarlar birliği Temsilcisi): Sorun toplu olarak ele alınmazsa çözülmez.İnsan haklarının toplu verilmesi gerekir.Açılımda,alevi sorunu, kürt sorunu inanç hürriyeti, ibadet hürriyeti olursa toplu halde olursa, ezilen tüm kesimler bu sorunları giderilmiş olacaktır.
19- Nihal İlimen (Yazar): Bilginin önündeki engeller kaldırılsın, herkes geçmişini,tarihini iyice öğrensin. Bizim resmi tarihimiz yeniden yazılsın, gerçekler gün yüzüne çıksın ve herkes ne olmak istediğine kendisi karar versin. Kimseyi tanımlamadan kurgularsak dünya daha güzel olacaktır. Bizi kalıba sokmak isteyenin,bizi kırdırmak isteyenin aynı güç olduğunu görmediğimiz sürece bu sorunlar yaşamaya devam edecek. Kendi cellatlarının yaşam biçimini tercih edenler ya da onları benimseyenlerin geçmişlerine ve cellatlarının kim olduğuna bakmaları gerekir.
20- Murat Sezik (Bilsam): Var olan siyasal sistem hem dindar Müslümanlara, hem Alevilere bir takım olumsuz eylemler yapmıştır. Alevilerin sunileri eleştiriri mahiyette konuşmaları doğru değil. Seyit Rıza da, Şeyh Sait de, Saidi Nursi de milli mücadeleye destek vermiştir. Seyit Rıza ve Şeyh Said’in mezarları kayıp. Bu yeni açılım sürecinde bu mezarlar da bulunmalı. Camilerde “cem” yapılacak alanlar olmalı, cem evlerinde de namaz kılınacak alanlar yapılmalı, bu yürekliliği gösterebilirsek eğer bu birlikteliği sağlayabiliriz.
21- Hüseyin Sarıgül (Mazlum Der): Biz ideolojik bir devletten kurtulmanın, demokratik bir devlete evrilmenin mücadelesini veriyoruz. Bunu başarıyla yapabilmenin yolu, öncelikle toplum olarak ideolojik bir arınmadan geçmeliyiz. Biz meselelere ideolojik baktığımız zaman, ideolojik devleti ideolojik argümanlarından ve yapısından kurtarıp ve demokratik bir yapıya dönüştürmek yerine o devlete kendi ideolojimizi giydirmeye çalışıyoruz ve günün birinde devlet bizim dışımızda demokratik tekliflerle karşımıza çıktığı zaman hepimiz devlete “ne kadar daha uzun talep listesi” sunabiliriz yarışına giriyoruz ve diğerinin alanını ne kadar daraltabiliriz arayışına giriyoruz.. Çünkü temel sorunlarımızdan biri de devletin toplumu kendi içinde çatışmalı kesimlere ayırmasıdır. Bizim toplum olarak yapmamız gereken kendi içimizdeki toplumsal iç çatışmaları bir tarafa bırakıp, birbirimize sağır kesilmenin yerine birbirimizi dinlememiz gerekir. Devleti ne kadar demokratikleştirebilirizi düşünmemiz lazım. Esas kıstas, insan hak ve özgürlükleri olmalı.Burada teknik bir teklifte bulunmak istiyorum. Özgürlük ve hak kavramlarını iyi kavramak zorundayız. Herkes için sınırsız özgürlük olabilir. Yeter ki birey özgürlüklerini kullanırken başkalarının haklarını ihlal etmesin. Birey, annesinden otonom doğar. Hak ve özgürlük anlamında devletten istediğimiz, devlet kimsenin yanında olmamalıdır, eşitlik olmalıdır ve bu eşitlik hak temelinde olmalıdır. Herkese eşit mesafede olmalıdır,diyanet kurumu yanlıştır. Hükümetimizden isteğimiz kararlı durmasıdır.
22- Bülent Tüfekçi (Avukat): Devletin tüm toplum katmanlarına eşit yaklaşmalıdır. Toplumsal sözleşme dediğimiz Anayasa’nın değiştirilmesi gerekir. Sivil toplum örgütleri olarak bunu şiddetli bir biçimde gündeme getirmeliyiz. Bunu Ak Parti den ziyade diğer partilerin de gündeme getirmesi gerekir.
23- A.Kadir Artan (Hukukçular Derneği): Açılımın hem güneydoğu hem de aleviler açısından sürdürülmesini istiyorum. Aleviliğin ve Bektaşiliğin önündeki en büyük engellemelerinden biri 1826 yılında 2.Mahmut zamanında çıkmıştır. 1826 yılında bir iki dergah hariç bütün alevi ve Bektaşi yapılanmaları yasaklanmıştır. Sonra göreceli olarak defacto bir durumda yeniden serbest bırakıldığı bir dönem olmuştur. İkinci büyük kırılma noktası, 1925 yılında 677 sayılı tekke ve zaviyeler kanunu yayınlanmıştır. Anayasanın mutlaka değişmesi gerekir.
24- Sait Aytekin (Beydağı Yamaçları Kültür ve Dayanışma Derneği): İnsanlar hakları çerçevesinde kendimizi karşımızdakinin yerine koyarak sorunlarımızı çözmeliyiz. Acilen yapılması gereken şeyler var. Bu ülkede jandarma niye vardır hala anlamış değiliz. Köylerdeki jandarmaların kır polisine dönüştürülmesi gerekir. Genel Kurmay Milli Savunma Bakanlığına bağlanmalıdır. Başbakanın kuvvet komutanları ve genel kurmay başkanını görevden alma yetkisiyle donatılması lazım. Ak parti sorunları çözebilecek bir irade koymuştur.
25- Ali Haydar Koyun (Sakatlar Derneği): Önce insan olduğumuzu unutmayalım. İnsanca yaşamak en doğal hakkımızdır.
26- Fazıl Hüsnü Erdem (Dicle Üniversitesi): Yeni ve sivil bir anayasayla sosyo kültürel alanda yaşadığımız sorunların sadece hukuki bir engelini, anayasal engelini aşmış oluruz. Toplumda şöyle bir yanlış algı var; anayasanın sihirli bir formül olduğu yönünde. Anayasa yapılsın ama buna çok büyük önem ve değer atfetmek doğru değildir. 1924 anayasası dönemin ileri bir anayasasıdır. Şimdiye kadar devlet eksenli bir yapılanma vardır. Bizi yok saymışlar kendi aramızda bir sözleşme yapamamışız. Sivil bir anayasa elbette çok önemlidir. Fakat en önemli şey bir araya gelmemiz, birbirimizi dinlememiz, anlamamızdır.
27- Öznur Çalık (AK PARTİ Milletvekili): Demokrasi hepimize lazım. Bugüne kadar tüm sorunlar halının altına süpürülmüş. Herkesin kardeş olduğunu bilerek, bu çerçevede demokratikleşme sürecini tamamlamamız gerekiyor. Hepimiz için eşitlik istemeliyiz, empati kurduğumuzda sorunlarımızı daha kolay çözebiliriz. Uluslar arası sözleşmelerde, insan hakları evrensel beyannamesi her şeyin üzerindedir. İnsan hak ve özgürlüklerinin ve inanç özgürlüğünün olması gerekiyor. İstenen talepler yerine getirilebilecek taleplerdir. Söylem birliğine ulaştığımızda özlediğimiz Türkiye’ye ulaşabiliriz. Ötekileştirme ve öz eleştiri yapmadığımız sürece bu sorunlar devam eder. Hepimizin çok cesaretli olması gerekir. Hep beraber empati kurup, hepimize demokrasi istediğimiz sürece sorunlarımızı aşarız.
28- Mücahit Fındıklı (Milletvekili): Demokratik açılım kavramı daha kapsamlıdır. Bir tek kimlik insanı tarif edemeyebilir. Sadece etnik kimlik sorunları çözmez. Bu bir milli birlik ve beraberlik projesidir. Demokratik açılımın altında Kürt sorunu, alevi sorunu, baş örtüsü sorunu var. Alevilerin sadece devletle sorunu var. Her şeyle artık yüzleşmek zorundayız. Devletin dini olmaz. Devletin ana görevi “adalet” tir. Eğer siz devlete herhangi bir dini giydirirseniz, devleti kutsallaştırırsınız. Dünyevi hiçbir şey kutsal değildir. Tüm kimlikler anayasal güvence altına alınmalıdır. Devletten beklenen nasıl ibadet edeceğimizi belirlememesidir. Tüm özgürlükleri ve hakları garanti altına alan bir devlet olmalı. Kendi zihinsel kalıplarımızı da karşılıklı konuşarak değiştirebiliriz. Kardeşliğin oluşması için karşıdakinin acısına sen gözyaşı dökebiliyorsan, karşıdaki de senin acına gözyaşı dökebiliyorsa barış ve kardeşlik tamam demektir. Sunilerin Dersim’le empati yapması umut verici olacaktır. Şimdi bir yol ayrımındayız; ya sevgi, şefkat, merhamet kazanacaktır yada kin ve nefret. Ben şahsen tercihimi birinciden yana kullanıyorum.
29- İbrahim Yiğit (AK PARTİ Milletvekili-Başbakan Danışmanı): Burada önemli konu devlet. Devlet bireyin haklarını korumalıdır. Demokratik devlette devletin dini olmaz. Devlet toplum içindir. Devlet tüm inançlara eşit mesafededir. Bürokratik devlette ise gerçek laiklik yoktur. Bu tip devlet Alevileri sizde laikliğin sigortası olarak kullanmıştır. Bu devlette Alevilere cumhuriyetin bekçiliği verilmiştir ve aleviler hep bekçi olarak kalmıştır; bir türlü terfi ettirilmemişlerdir. Alevilerin bunu bilmesi gerekir Suniler ve Alevilerin birbirlerinin inanç yapısını korumaları gerekir.
Alevi açılımına gelince 17 Aralık 2007 de Başbakana bir rapor sunduk. Çalıştayların uzamasının nedeni ise başbakanın “biz bu konuyu tüm yönleri ile ve tüm kurumlarla, üniversitelerle, stk larla konuşalım; ortak bir akıl arayalım bundan sonra gerekli adımları atarız” demesidir. İnsanların karşılıklı birbirlerinin inançlarına, kimliklerine saygılı olmaları gerekir. Tüm sorunların çözümü için bu bir anahtardır. Sevgi, saygı ve empati, vicdan bu dönemin çözüm getirebilecek temel yaklaşımlarıdır.
Gündemin 3.Maddesi
1- Abdulkadir Artan (Hukukçular Derneği): Anayasa’nın başlangıç maddesinde inkılapların korunacağı özellikle vurgulanmış, 76. madde ise yine başlangıç hükümlerinin anayasanın bir parçası olduğu vurgulanmıştır. 174.maddesindeki hükümler yasal bir engel oluşturuyor ve cem evlerinin yapılmasına engeldir.
2- Bülent Tüfekçi (Avukat): 677 sayılı yasa en büyük engeldir. Bu değiştirilse dahi anayasaya takılacaktır.
Dökümantasyon: “Ön Yargılar Giremez” afişlerimizi hem salon girişine hem de toplantı salonuna astık. Mutfağın hazırladığı Dvd’yi gösterdik.
Değerlendirme: Toplantıya katılımın yoğun olmasından dolayı salon yetersiz kaldı. Birinci gündem maddesinin uzun süre tartışılmasından dolayı yerel gündem maddesi görüşülemedi.
Değerlendirenler:
Semine Dengeşik
Malatya kMM Girişimcisi