YER: Malatya Belediyesi Fırat Toplantı Salonu
TARİH: 02 Haziran 2012
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Uluslararası Af örgütü (Ferman Salmış)
2 / Müsiad (Selim Pala)
3 / İHD (Hasan Buran- Şube Sekreteri)
4 / Barış Meclisi (Hasan Doğan)
5 / Mazlum Der (Sami Cengil-Yönetim Kurulu Üyesi)
6 / Kamer (Nilüfer Kısak- Başkan)
7 / Türkiye Büro-İş (Server Akbudak- Başkan)
8/ Sakatlar Derneği (Ali Haydar Koyun- Başkan)
9 / Malatya Barosu- (Tuğba Bayhan)
10 / Malatya Kültür Yaşam Derneği (Yaşar Karaaslan – Başkan)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Hasan Özhan
2 / Asım Demirkök
3 / Hamza Doğuç
4 / Ramazan Kuzu
5 / Günay Hakan
6 / M.Duran Özkan (Güneş Tv)
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
Katılan Olmadı.
BELEDİYE BAŞKANLARI
Hasan Atay- Başkan Yardımcısı
MESAJ YOLLAYANLAR
Ömer Faruk Öz
MEDYA
1 / Güneş Tv
2 / Vuslat Tv
MODERATÖR Yrd. Doç. Dr. Hayri Keser-Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı
KONULAR
GENEL KONU: Başkanlık Sistemi.
YEREL KONU: Büyükşehire Doğru Malatya
KONUŞULANLAR
1 / Hayri Keser: Hükümet sistemlerini ayırırken yasama ve yürütme organlarının birbirleri ile olan ilişkilerini göz önünde tutarak ayırırız. Eğer yasama ile yürütme kuvvetleri arasında yumuşak ve dengeli işbölümü ve işbirliği varsa parlamenter sistem diyoruz. Yasama ve yürütme organları arasında kesin ve net bir ayrılık varsa buna da başkanlık sistemi diyoruz. Bir ülkenin yönetim sistemi siyasi, iktisadi ve sosyal faktörler devreye girerek siyasal sistemlerin belirlenmesine sebebiyet vermekte. John Locke ve Montesguieu’den beri, başkanlık sisteminin, kuvvetlerin kesin ve net birbirinden ayrılması gerektiği düşüncesinden ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Başkanlık sisteminin temel ayırıcı özellikleri; başkanı halk seçer, gücünü, dayanağını ve meşruluğunu halktan alır. Yürütme tek kişiden oluşuyor yani yürütmenin tepesinde başkan var. Başkanın parlamentoya karşı siyasi bir sorumluluğu yoktur. Başkan ve parlamentonun görev süreleri sabit ve birbirlerinin görev şekline ve sürelerine müdahale etmezler. Yürütme yetkisi kendisine ait olduğu için sekreter olarak nitelendirilen bakanlarını kendisi seçiyor. Başkanın görev süresi iki dönemle sınırlanmış. Yine başkanlık sisteminde yargı organı son derece güçlü. Yasama ve yürütme organları birbirlerinin görevlerine ve varlıklarına son veremiyorlar. Başkanın yetkilerine baktığımızda son derece geniş yetkilere sahip olduğunu görüyoruz. Başkanın ve önemli mevkideki memurların ataması senatonun onayı şartına bağlanmış. Kongre iki kanatlı; birinci kanadı her eyaletin eşit temsili esasına dayalı bir senatosu bir de her eyaletin nüfus esasına göre seçilen parlamenterlerden oluşan bir temsilciler meclisi olduğunu görüyoruz. Başkanlık sisteminde başkan parlamentoya hakim değil. Parlamenter sistemde başbakan hem yürütmeye hakim hem de yasama organa hakim. Başkanlık sisteminde yasama işini sadece kongre yapıyor. Tek başlı yürütme var, kuvvetler birbirinden net bir şekilde ayrılmış, iki meclis bulunmakta ve başkanlık sisteminin temel özelliklerinden biri de derin ideolojik ayrılıkları olmayan iki partili bir sistem olduğunu görüyoruz. Yazılı bir anayasayla kuvvetlerin görev ve yetkileri belirlenmiş, başkanlık sisteminin belirlenmesinde çoğunlukçu bir sistemi uygulanmaktadır. Bizde uygulanan 2007’den bu yana Cumhurbaşkanını halkın seçmesiyle birlikte yarı başkanlık sistemine geçtik diyebiliriz.
2 / Hasan Doğan: Halihazırda parlamenter sistemle yönetiliyoruz fakat yarı başkanlık sistemine geçmiş gibi bir durum da var. Yeni bir sistem kurmak, yeni sistemde anlaşmak bizi yeni bir kapıya götürüyor. Bunlardan parlamenter sistemin özendirilen tarafı monarşik yapıları engelemek. Ancak parlamenter sistemde öyle bir şey oluştu ki çoğunluk hegemonyası monarşik sistemden kat be kat artmış durumda. Yürütme ve yasamanın iç içe olduğu bir sistemde yasama , yürütme ve sorunların çözümü tümden oluşturulan bürokrasinin vesayeti altındadır. Mevcut hükümet kanadı başkanlık sistemini korka korka tartışıyor. Tartışılan ikici bir sistem de demokratik özerklik sistemidir. Mevcut sistemde henüz hukuku olmayan bir kesim tarafından önerildiği için öcü gibi bakılıyor, tartışılmıyor. Bu sistemi inceleyenler ve vakıf olanlar Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından bir ilaç gibi olduğunu söylüyorlar. Demokratik özerklik yerel meclisleri, güçlü meclisleri hedefliyor. Başkanlık sisteminde de güçlü yürütme var. En başarılı başkanlık sisteminde, güçlü meclisler ve güçlü iktidar var. Bu çerçevede başkanlık sisteminin teferruatıyla tartışılması, demokratik özerkliğin de tartışılması gerekiyor. Çünkü başkanlık sisteminin kurumları parlamenter sistemden ayrıdır. Başkanlık sistemindeki bürokrasi sivil toplum örgütlerinden oluşacak diye düşünüyorum. Tamamen halka dayalı bir iktidar, halkın oyuyla gelen bir yönetim biçimidir.
3 / Yaşar Karaaslan: Amaç demokratikleşme mi veya başka bir şey mi? En kötü yasa iyi bir yöneticinin elinde iyi bir şekilde uygulanır. Var olanı koruyup daha da güzelleştireceğimize, başka bir sistemi tartışmak doğru mudur?
4 / Servet Akbudak: Başkanlık sisteminin standart bir tanımı yok, her ülkenin kendi özgün koşullarına göre değişen bir başkanlık sistemi var. Başkanlık sisteminin Türkiye’de amaçlanıyor olmasının gerisinde; daha demokratik bir yapıyı ihdas etmeye yönelik bir isteğin olduğu konusunda kaygı ve kuşku duymaktayım. Çünkü yapılan tartışmaların hemen ardından dünyadaki başkanlık sisteminin yerel yönetimlere verdiği önemin, özerkliğin Türkiye’deki bu tartışma kapsamında olmayacağı biçiminde açıklarmada bulunuldu. Dolayısıyla bu tartışmanın mevcut tek partili parlamenter sistemin, çok güçlü otokratik sistemin biraz daha otokratikleşmesine yönelik bir tartışma olduğunu düşünüyorum. Rusya benzeri bir başkanlık sistemi amaçlanıyor. Çağdaş bir sitem yerine Türkiye’nin daha baskıcı olacağına dair bir tartışma biçiminde yürüdüğünü düşünüyorum.
5 / Asım Demirkök: Eğer önyargılarımız varsa, kavramlara siyaseten bakıyorsak oradan bir şey elde edemeyiz. “zamanın ruhu” diye bir şey var, zamanın ruhu içerisinde kavramlara ışık tutmalıyız. Başkanlık sistemine de siyaseten ve ön yargılarla bakarsak oradan bir şey çıkmaz. Hızlı ve tekin karar alma mekanizması gelişiyor. Bugün gazetecilikte flaş haber diye bir şey var, eğer siz yeni bir haberi bir dakika sonra gönderirseniz haber bayatlamış olur. Başkanlık sisteminde süreç, halkın tartışarak seçimini yapması neticesinde oluyorsa bu toplumun insiyatifi neticesinde geldiği için o karar artık topluma aittir. Bizim başkanlık sistemini çok doğru ve etkin tartışmamız lazım. Yerel yönetimler giderek güçlenecek, il özel idareleri kalkacak çünkü il özel idareleri seçilmişler yerine atanmışların hakimiyeti altında olan bir kurumdur. Başkanlık sisteminin devreye girmesini fakat alt yapısının toplumca tartışılarak hayata geçirilmesi gerektiği düşüncesindeyim.
6 / Tuğba Bayhan: Başkanlık sisteminin ülkemizde uygulanması taraftarlarından biriyim. Bu, yarı başkanlık sistemi değil tam başkanlık sistemi olursa daha büyük bir adım atmış olacağız. Çünkü zaten anayasal bazı haklardan ve demokratik bazı durumlardan dolayı yarı başkanlık sistemine çok yakınız. Dolayısıyla yarı başkanlık sistemini anayasamıza almakla çok yol kat ettiğimizi düşünmüyorum. Parlamenter sistemin şu an ülkemizde bir çıkmazda olduğunu düşünüyorum çünkü televizyonu açtığımızda gerek iktidar gerekse muhalefet tarafından boş tartışmaları izliyoruz. Ülke adına yapılan bir şey görmüyoruz bu da parlamenter sistemin getirdiği bir şey. Sürekli olarak görüşler birbiriyle çarpışıyor ve birbirine üstünlük sağlamaya çalışıyor. Ama başkanlık sisteminde bir nebze daha önüne geçilmiş oluyor, en azından sadece seçim dönemlerinde bu tip söylemleri göreceğiz. Yine parlamenter sistemde bizim çok övündüğümüz ama bir türlü hayata geçiremediğimiz çoğulcu sistemin başkanlık sisteminde daha kolay hayata geçirileceğini düşünüyorum. Çünkü anayasada biz çoğulcu sistemi seçtik ama şimdi çoğunlukçu sistemi en ileri haliyle görmekteyiz. Başkanlık sisteminde güçlü bir başkan var ama onun karşısında da güçlü bir yasama var. Çünkü ikisinin güçleri birbirinden tamamen ayrı. Bazı yasaları başkanın veto etmesi dışında herhangi bir şekilde yasamaya etkisi yok. Oysa parlamenter sisteme baktığımızda başbakan yasamanın tamamı. Dolayısıyla başkanlık sisteminin doğru uygulanması halinde hem yasamayı hem de başkanı güçlendireceği, ikisinin birbirine olan müdahalesini en aza indireceğini düşünüyorum. Bu da ülkemiz demokrasisinin daha ileriye taşınması açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Başkanlık sisteminde yargı erkinin de konuşulması gerekiyor. Kamu kurum ve kuruluşlarının nasıl organize edileceği, başkanlık sistemine nasıl uyarlanacağı sorunu var. Başkanlık sisteminin ülkemizde üniter olarak uygulanması gerektiğini düşünüyorum, parlamenter sistemde şu an olduğu gibi etnik kimliklerden dolayı hayata geçiremiyoruz. Üniter sistemden vazgeçip özerkliğe geçersek ya da kantonlara, eyaletlere dönersek henüz demokratik kültürümüz buna çok uygun gelmiyor. Bu daha fazla parçalanmayı ve ayrışmayı getirir. Toplumsal olarak henüz bu demokratik düzeyde değiliz.
7 / Ferman Salmış: 12 Eylül darbesi ile birlikte daha önceki darbelerde de aynıdır; durum yasama, yürütme ve yargını tek elde toplanması hesabı vardır. Zaten darbeler biraz da bunun için yapılır, sistem de bunun için kurulur. Türkiye’deki sistem, yasama ve yürütmeyi bir arada tutan bir sistemdir. Başkanlık sistemini tartışmadan anlamak da mümkün değil. Amerika’daki başkanlık sisteminde yönetim değiştiğinde tepedeki beş bin bürokrat istifa ediyor, yeni başkan geldiğinde kendi insiyatifinde, kendi politikalarını uygulayacağı yeni bir bürokrasi oluşturuyor. Türkiye’de bürokrasi seçilmişlere o kadar direniyor ki bugüne kadar aşağı yukarı gelen bütün hükümetler bürokrasiye teslim olmuştur. Dolayısıyla Türkiye bürokratik bir ülkedir ve bürokrasinin siyaset üzerinde vesayeti devam ediyor. Bu sistemi analiz etmeden bu sistemi demokratikmiş gibi algılamanın algı yanılgısı olacağını ve buna dikkat etmek gerektiğini düşünüyorum. İstikrar adına bizim de bilinçaltımız, atanmışların seçilmişlerden daha kaliteli olduğudur. Bürokrasiye bu yönde daha çok güvenmeye başladık ve bu da bir ülkenin demokrasisi açısından çok önemli bir şansızlıktır. Belki seçilmişlerin seçilme biçimleri, adaylıkları, kalitesi konuşulabilir, tartışılabilir. Bir tanesi % 10 luk seçim barajıdır, ikincisi siyasi partiler yasasıdır. Siyasi partiler yasasında zaten başkandan çok başkancı sistemi var. Türkiye’nin ilerisi için Ortadoğu’daki pozisyonu tartışılıyor. Türkiye parlamenter sistemle demokratik merkez haline gelemez. Bu konunun tartışılması da Ortadoğu’daki yeni bir birlik ya da gelişme olgusudur. Diğer taraftan Türkiye’nin iç sorunlarının çözümü önemlidir. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, Avrupa Şartı var ve burada ciddi bir sıkıntı var; hani böyle bir şey yapsak kimlere yarar, Kürtlere mi yarar, Alevilere mi gayri müslimlere mi yarar gibi bir handikapla hareket ettiğimizde yol alamayız. Kimliklerin taleplerini karşılayabilecek ama demokratik bir olgunluğu Türkiye’ye yerleştirebilecek bir yaklaşıma ihtiyaç var. Türkiye yarı başkanlık sistemine fiilen geçmiş durumdadır, cumhurbaşkanın seçimle gelmesi parlamenter sistemin ciddi anlamda tartışılacağının ilk sinyalidir. Ancak toplum bunu yeterince algılayamadı, bizim tartışmamız gereken başkanlık sistemidir.
8 / Hasan Buran: Modelleri tartışırken en iyi modelleri düşünüyoruz. Bizim toplum olarak yetmiş seksen yıllık geleneğimiz o alt yapıyı oluşturdu mu bunu da görmek gerekiyor. Seksen yıldır bir kalıba sıkıştırılmış bir toplum olarak; anayasa tartışmalarında zorlandığımız bir dönemde yarı başkanlık sisteminin olduğunu söylemeye başladık. Bu yasal alt yapıların kendimi rahatlıkla ifade edebileceğim, seçim barajının olmadığı bir biçimde olması gerekiyor. Amerikan modelini buraya getirip, buranın sosyoekonomik yapısını, kültürel dokusunu görmeden uydurmak doğru değil. Ortadoğu kültürüne yakın daha federal bir modeli tartışmalıyız. Önce seçim barajını düşürelim, herkesi kapsayacak bir anayasayı yapalım Onun üzerine kimlikler kendini daha rahat ifade etsinler. Bu sistemi tartışmak biraz da bizi oyalamaktır.
9 / Hamza Doğuç: Zamanlama doğru mu? Çünkü anayasayı daha bitirmedik. İhtiyaç mıdır? Seçim sisteminde ne iktidar ne muhalefet mutakabat sağlamış değil. Bir anket yapsak halkın çoğunluğu bu seçim sisteminden hiç memnun değil. Demokrasimizin tabanı sağlam değil. Başkanı seçerken sıfır hata yapmamız lazım. Başkanın denetimi nasıl olacak? Üç erkin uygulanmasındaki denge nasıl sağlanacak? Şimdiye kadar denge sağlanmadı ve herkes kendine göre kullandı. Bu yasalarla belirlenecek sınırı kim ve nasıl çizecek? Zamana yaymak gerekir ve zamanın ruhuna da uygun hareket etmek gerekir.
10 / A.Kadir Akgüneş: Türkiye’de cumhuriyetin ilk dönemleri hariç cumhurbaşkanının yetkileri sınırlı. 1921 anayasasından sonra cumhurbaşkanı milletvekillerini de atamış. 1961 anayasasıyla bir nispi temsil sistemi geldi. Daha demokratik bir sistem ancak 1971 değişikliğiyle bu da tırpanlandı. Bu anayasalar döneminde cumhurbaşkanı daha çok asker kökenliydi ve milli güvenlik kurulu kararlarıyla ülkeyi yönettiler. Son dönem milletvekillerin baktığımızda başbakan ve etrafındaki küçük bir ekip tarafından belirlendi. Bu milletvekilleri halkın seçtiği milletvekilleri değil. Biz Ortadoğu ülkesiyiz ve Ortadoğu’nun da bir kültürü var. Başkanlık sisteminin yarın diktatörlüğe dönüşmeyeceğinin bir garantisi yoktur. Bana göre bugün başkanlık sistemini tartışmamız başbakanın kişisel çıkarı içindir. Çünkü cumhurbaşkanının yetkileri sınırlı ve başbakan ipleri eline almak istiyor.
11 / Ramazan Kuzu: Amerika’da eyalet sistemi vardı ve başkanlık sistemi de bir ihtiyaç üzerine çıktı. Demokrasinin oturduğu yerlerde bir sıkıntı varsa tartışılır, önemli olan o toplumda yaşayanların mutlu olabileceği bir sistemi tartışmaktır. Bu başkanlık sistemi de olur parlamenter sistem de olur. Önemli olan insanların bir arada huzur içinde yaşamalarıdır. Ama şu an Türkiye’de görülen şu ki; mevcut hükümetin daha uzun süre otoriter bir şekilde iktidarını devam ettirme isteği var. Ülkemizde çok derin sorunlar varken ve bunlar için çözüm üretilmezken bu tartışmaları doğru bulmuyorum. Ancak ciddi bir demokratik anayasa yapılırsa bu demokratik anayasada insanlar özgürlüklerini ortaya koyabiliyorsa, Kürt sorununa çözüm üretiliyorsa önemli olan budur. Kardeşçe yaşamanın yolu birbirimizi anlamaktan geçiyor. Düşman ve kuşku üreterek halkı militarize edince en küçük olayda halk galeyena gelebilir. Öncelikle demokratik bir anayasa yapmamız gerekir o anayasada başkanlık sisteminin kuralları belirlenir, bu ülkenin yakıcı sorunları o zaman çözülür.
12 / Hasan Atay: Buradaki herkes başkanlık sistemini olumlu buluyor fakat bazı şüpheleri var. Acaba bu başkanlık sistemi biz yaptık oldu mu denecek yoksa bu toplantıların sonucunda alınan kararlar oraya yansıyacak mı? Bunu Ak parti kendi iktidarını güçlendirmek için yapsaydı bunu yapmaya gerek yoktu. Önyargıların ortadan kalkması için konuşalım, tartışalım.
13 / Selim Pala Başkanlık sistemi bizim dokumuza uygun mu değil mi? Bir sistemi alıp Amerika’dan buraya transfer etsek bize uyar mı uymaz mı? Bizler lider odaklı düşündüğümüz için bu sistem bize uygun olur diye düşünüyorum. Sistemi de hızlandırmak lazım ve bunun da ülkenin önünü açacağını düşünüyorum. Ekonomik istikrar açısından da bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Despotizme gitmeyeceğini, sitemi iki dönem olarak koyarsak bunun yaşanmayacağını düşünüyorum. Kendi içimizden bir lider çıkarabiliriz.
14 / Sami Cengil: Başkanlık sisteminin içerisini nasıl dolduracağız diye bir kaygı var. Mesela yargı. başkanlık sisteminde yargı parçalı olmuyor, tek bir yargı olursa bu sistem iyi olur. Bir de halkın değerlerine, inancına, düşüncesine, diline, kültürüne kulak verilirse bu halk zaten başkanlık sistemine yabancı bir halk değil. Herkesin kendisini özgürce ifade edebileceği bir ortamın olması şartıyla başkanlık sistemini kabul edip destekleye de biliriz.
Gündemin 2. Maddesi
1 / Hasan Atay: Malatya’nın Büyükşehir olması haziran ayı içerisinde yasalaşacak. Bildiğiniz gibi bir tek İstanbul ve Kocaeli Büyükşehir sınırı il sınırı kabul edilen illerimizdir. Merkezde bir mesafe var. Örneğin 20 km çapında olan yerler il sınırı olarak kabul ediliyor. Malatya bir marka şehir olacaksa eğer büyükşehir şart. Büyükşehir olunca yatırımcı burada yatırım yapmak isteyecek. Bunun yanında sağlık, eğitim ve sanayi alanında marka şehir olma imkanı var. Emlak vergilerinde biraz artma olabilir ama suyun artması belediye meclisinin alacağı karar neticesinde olur. Malatya’nın büyükşehir il sınırı olacak. Coğrafi yapımız gereği hizmetlerde biraz sıkıntılı olabilir. En önemli şey plan bütünlüğünü sağlamaktır. Çevre planı uygulanmakla birlikte büyükşehir belediyesi ve mücavir alan içerisinde 1/5000 ve 1/25000 arasına giren her ölçekte imar planı yapmak, büyükşehir ana ulaşım planı yapmak, yaptırmak ve onaylamak, coğrafi kent bilgi sistemlerini kurmak, çevre düzeni planında;demiryolu, karayolu, havayolu, sanayi, konut, tarım alanlarını büyükşehir belediyesi belirler. Bir şehrin çevre planı o şehrin anayasasıdır. Her bölgenin gelişimini ona göre ayarlamamız lazım. O plan üst plandır ve diğer tüm planlar buna uygun yapılır. Büyükşehire geçildiğinde insan gücü de kendini yenileyecek ve elbette insan gücü artırılacaktır. Belediyenin en büyük projesi proje birimini oluşturmasıdır. Bu birimin Malatya’nın birçok yerinde hazırladığı projeler var.
2 / Asım Demirkök: Çevre düzeni planı demek kısaca şu; plan yapılacak yerde arazinin kullanım değerlerini tespit etmektir. Malatya’nın en büyük eksikliği ve yanlışlığı şu ki; çevre planı yapımına 1979 yılında bayındırlık ve İskan Bakanlığınca çalışmaya başlanıyor, 1983 yılında onaylanıyor. Bu planda Malatya’da 10 km lik alınıyor ve 10 km içerisinde neyin nereye yapılacağı tespit ediliyor. Ne yazık ki o tarihten sonra 2001 yılına kadar hiçbir belediye başkanı planı göz önüne almıyor. 2001 yılında bakanlıkça iptal ediliyor. Çevre düzeni planı Büyükşehir olamayan yerlerde il genel meclisi kararıyla oluşur ve belediye ona müdahil olur. Büyükşehir olurken en büyük eksiğimiz insan kaynağıdır. 1 / 100.000 lik çevre planının iptali için küçük meclis olarak kamuoyu oluşturulması yönünde bir basın açıklaması yapabiliriz.
3 / Hasan Doğan: Büyükşehir statüsü yerel yönetimler açısından seçkin bir statüdür. Özellikle az gelişmiş bölgelerde beş tane büyükşehir belediyesinin kurulması önerimiz vardı barış meclisinde. Büyükşehir Malatya’ya bir ayrıcalık ve gelişme getiriyor. Hem ekonomik hem siyasi ve hem de toplumsal olarak vesayetten kurtulacak. Sosyal ve siyasal gelişmeler olacağını düşünüyorum.
4/ Hamza Doğuç: Herkes büyük bir heyecan ve istek duyuyor. Malatya üniversitesiyle ve bölgesindeki konumu itibarıyla büyükşehir olmayı hak ediyor. İnsanlarla beraber yönetelim derse, geniş tabanlı bir yönetim olursa daha iyi olur. Öncelikler sıralamasının yapılması gerekir. Kent konseyi dışında bizim küçük meclisin de görüşünün alınması iyi olur.
5 / Ramazan Kuzu: Büyükşehire doğru giderken gözeteceğimiz en önemli şey tarım alanlarıdır. Bizden sonra gelecek kuşaklar için buğdayın olmaması, ekmek bulamamak riski vardır. Kuzey çevre yolu gerçekleştiği takdirde baraja kadar olan alanın tamamı imara açılacak ve bu da tarım alanlarının yok olması anlamına gelir. Tarıma uygun olmayan, zemini depreme dayanıklı alanlarımız varken bütün tarım arazilerimizi imara çevirdik. Diğer yandan su kaynaklarımız da çok önemli. Büyükşehire giderken su kaynaklarımızı da kirletmemeliyiz, havzalarımızı korumalıyız. En büyük sorun kentsel dönüşümdür. İnsanların içinde mutlu oldukları dünyayı yıkıyoruz, üstelik borçlandırıyoruz. Bu adil değil. Organize sanayiden üniversiteye kadar raylı sistemin yapılması gerekir.
6 / Ferman Salmış: Kentsel dönüşüm mutlaka olmalı. Hak ve adalet konusunda dikkatli davranılmalıdır. Şimdi yaşadıkları evleri depreme dayanıklı değilse olası bir depremde başlarına yıkılacak demektir. Dolayısıyla alt yapıyla birlikte sağlamlaştırma yapılmalı, o kesimlerin haklarını koruyarak bir dönüşüm olmalı.
7 / Selim Pala: Malatya’nın çok güzel bir bölgesi ve stratejik konumu var. Dünyanın en iyi kayısısı yetişiyor ve dünyanın kayısı üretiminin büyük kısmını karşılıyor. Ülkeyi doğuya bağlayan bütün yollar buradan geçiyor. Eski bir yerleşim bölgesi, üniversitesi var, organize sanayi bölgesi var. Büyükşehir olunca şehre gelecek vergiler, temel bütçeden aktarılacak para yüksek olacağından yatırıma dönüştürülüp şehre harcanabilir. Belediye parayı şehre harcayacak olan dönüşümü gerçekleştirebilecek mi? Esas oraya düğümlenmemiz lazım. Malatya büyük bir potansiyele sahipken o potansiyelin belki yüzde yirmisini kullanabiliyor.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Email ve SMS çağrı yaptık.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Mail,SMS davet edildiler.
MEDYA İLE
30 civarında tv, gazete ve internet sitesine çağrıda bulunduk.
KATILIMCILARLA
Email ve SMS davet ettik.
02.06.2012 Malatya kMM Toplantı Tutanağı
previous post