Küçükçekmece Anayasa Toplantısı-7
TARİH: 17 Temmuz 2012
YER: Cennet Kültür Merkezi
EV SAHİBİ KURUM: Küçükçekmece Belediyesi
KONUŞMACILAR: Şeyma Döğücü-Murat Çelikkan
Konu: Pozitif ayrımcılık, çevre ve sağlık
MODERATÖR: Melis Tantan
KATILIMCI SAYISI: 3
GİRİŞ VE HOŞGELDİNİZ KONUŞMASI: Melis Tantan
Murat Çelikkan: Anayasa, farklı inançlara düşüncelere yaklaşımlara sahip olarak bir ülkede insanların bir arada nasıl yaşayacağının bir manzumesidir. Hangi kurallar çerçevesinde bir arada nasıl yaşayacağımızı belirleyen ana metindir. Bu anayasanın iyi kötü bir uzlaşma metni olması gerekiyor ki hakikaten farklı istekleri olan toplumsal kesimlerin bir arada yaşayabilmelerini sağlayabilsin. Hala Kürt meselesi temelinde çatışmalı bir ortamda bulunduğumuz ve bir tür savaşın sürdüğü bir ortamda bu koşulları yerine getirebilecek sağlıklı bir anayasa yapılabileceğine inanmıyorum.
Türkiye’de bizim yasalarımızda ve anayasamızda da dönem dönem daraltılarak ve genişletilerek yer almış. Kimseye cinsiyetinden, ırkından, siyasi düşüncesinden dolayı ayrım yapılmaması gerektiğini herkesin yasalar karşısında eşit olması gerektiğini vurgulayan ve insan hakları açısından da insan onuruna yaraşır bir yaşam açısından da çok önemli bir madde. Ama bizim anayasamız maalesef bugüne kadar bir sürü tanımı Türklük üzerinden yapmış olan bir anayasa. Dolayısıyla Türkiye’de Kürtlerin de var olduğunu, etnik olarak farklı kökenlerden gelen azınlıklarında olduğunu düşünürsek sırf Türklük üzerinden yapılmış bir tanımın bile ayrımcılığa ne kadar açık olduğunu vurgulayarak başlıyor.
Nasıl ki anayasada her şey Türklük üzerinden tanımlanmışsa, dünyada da çok büyük ölçüde her şey erkeklik üzerinden tanımlanmış vaziyette. Kadınların ve erkeklerin fiziksel anlamda olmasa da toplumsal hayatta ve yasalar karşısında eşit olması gerektiğine inandığımız için bu yaklaşım ayrımcılık içeriyor.
Esas olarak bu kadının mücadelesi ile başlıyor. Mesela topluluk içerisinde söz alırken erkeklerin yüzyıllardır toplumlar ve topluluklar adına karar verme egemenliği olduğundan erkekler çok kolay söz alıp çok kolay konuşurken kadınların söz almada, önce çekilmesi sonra kendini rahat ifade edememesi sadece anlık bir toplumsal gerçeklik değil kültürel olarak yüzyılların gerçekliği.
Toplumsal hayatımızda daha dezavantajlı olan engelliler, yaşlılar, farklı cinsel tercihi olanlar bütün bunların eşitsizliğe uğramamalarına yönelik bazı düzenlemeler yapıldığında bunun eşitlik ilkesine aykırı kabul edilmemesi prensibi var, bu pozitif ayrımcılıktır.
Anayasa uzlaşma komisyonu eşitlik ilkesinin yanı sıra pozitif ayrımcılığın bu eşitlik ilkesini bozmayacağını şu anda kabul etmiş vaziyette.
Ben bunun olumlu olduğunu düşünürüm. Eşitsiz konumda bulunan veya daha az avantajlı konumda bulunan kesimlerin ve grupların güçlendirilmesinin eşitlik mücadelesini daha da güçlendireceğine inanıyorum.
20yyın başlarından itibaren önemsenen sosyal devlet ilkesi sosyal güvenlik sağlık ve eğitimin devlet tarafından sağlanması prensibine dayanır. Sadece ülkemizde değil bütün dünyada ki genel eğilim bunun devlet hizmetinden çıkartılıp özel kesime aktarılma hususunda. Ben prensip olarak buna karşıyım.
Ne zaman çevre sorunlarından bahsetsek bütün dünyada karşımıza kalkınma prensibi çıkartılıyor. Kapitalist sanayileşme ile çevre birbirine temel temele zıt şeyler. Sürdürülebilir ve çevreye zarar vermeyen bir kalkınma modelinin tercih edilmesi gerekir.
Şeyma Döğücü: 12 Eylül dönemi sonrası ben hukuk fakültesinde okurken imam hatip mezunu bir insan olarak 4 yıl okudum ama bir gün Kenan Evren televizyona çıktı ertesi gün ben okuluma giremedim. Yeni bir yasa gelmişti ve beni içeri almıyorlardı. Ben devletin bütünlüğünü tehdit eden bir unsurmuşum. Çünkü orada yoruma açık bir madde var. Yöneticiler hükümet veya hangi görüş iktidardaysa onun görüşüne göre yorumlanabilecek nitelikte.
Devletin sağlığı vatandaşlara uygun zeminde ve ücretsiz olarak sağlaması gerekmektedir.
Çevre ile ilgili olarak da kurallardan ve kanunlardan çok bizim kendi zihnimizi eğitmemiz gerektiğine inanıyorum.
Muharrem Bozkurt: İş kazasında kalçamı kırdım ve doktorun bana söylediği bir ameliyat daha olacaksın ama bacağın kısa kalacak. Bu arada benim tansiyonum çıktı veya düştü. Koskoca hastanede tansiyonumu ölçtüremedim. En sonunda acile gittim ve oradan da şu cevabı aldım; şimdi çok yoğunum sonra ölçeriz.
Ben ayrımcılığa karşıyım. Herkes dilini konuşsun, ibadetini dilediği gibi yapsın.
Gülşah Kara: Bende ayrımcılığa karşıyım. İş yerimde ve çevremde Kürtler ve Aleviler yoğunlukta. Namaz kılmadıkları ve oruç tutmadıkları halde namaz kılıyormuş oruç tutuyormuş gibi davranmak zorunda hissediyorlar kendilerini.
Gülşen Karataş: Bizim Alevi ve Kürt komşularımız var. Hiç biri ile kötü bir durumumuz olmadı. Yaşadığımız semte göre değişiyor galiba.
Para durumunuz iyi ise hastanede size daha iyi davranıyorlar.
Murat Çelikkan: Sağlığın çok önemli olduğuna katılıyorum. Kim olursak olalım hepimizin ihtiyacı olan bir şey. Mutlaka işini iyi yapmayanlar vardır bunların şikayet edilmesi gerekir ama doktorların çalışma koşullarının eğer biz hizmet almak istiyorsak 2 gün 3 gün uyumadan günde 100-120 hasta bakarak olmaması gerekiyor. Devletin bu işe daha fazla bütçe ayırması lazım. Özel sektörün eğitimde ve sağlıkta olmasına karşı değilim ama devletin vermesi gereken hizmetin özel sektörle tamamlanmasının eğer eşitsizlik yarattığını görüyorsam bu devletin birinci sorumluluğu olmalı. Hangi hükümet olursa olsun, eğitim ve sağlığa daha fazla bütçe ayırmasını istiyorum. Çünkü hakikaten sağlıkta aldığımız hizmet yeterli değil.
İbrahim İnal: Türkiye’de laiklik ilkesi çerçevesinde bir sürü bireysel özgürlük kısıtlamaları oldu ve bunlardan bir tanesi de başörtüsü. Kadınlarımız ve çocuklarımız eğitim hayatından mahrum bırakıldı.
Teknoloji, bir yandan hayatımızı kolaylaştırırken bir yandan da çok büyük miktarda çevresel kirlenmeler oluşturuyor. Çevre kirliliğin önüne geçecek çok daha ileri bir teknoloji lazım. Hâlihazırda var olan teknoloji çevre kirliliğini arttıran bir sebepse onu önleyici yeni ve daha ileri teknolojiye ihtiyaç var.