Küçükçekmece Anayasa Toplantısı-4
TARİH: 20-04-2012
YER: Cennet Kültür Merkezi
EV SAHİBİ KURUM: Küçükçekmece Belediyesi
KONUŞMACILAR: Maya Arakon-Mehmet Bekaroğlu
MODERATÖR: Melis Tantan
KATILIMCI SAYISI: 20
GİRİŞ VE HOŞGELDİNİZ KONUŞMASI: Yakup Karabacak
Mehmet Bekaroğlu: İki temel görüş var. Biri dünyaya mülk gözüyle bakıyor. Yani dünya bizimdir dünyada var olan kaynaklar bizimdir. Bu kaynaklar üzerinde sonsuz tasarruf hakkına sahibiz. Bir başka yaklaşımda, bu dünya bize miras şeklinde kaldı bize emanettir. Emanet gözüyle bakacağız. Bu dünyadaki kaynaklar üzerinde yapabileceklerimiz sınırlıdır sonsuz tasarruf hakkına sahip değiliz. Bu dünyayı gelecek kuşaklara bırakmakla yükümlüyüz. Birinci şekilde yaklaşanlar bambaşka bir anayasa yaparlar. İkinci şekilde yaklaşanlar sosyo-ekonomik haklar, yükümlülükler, sosyal devlet, kamulaştırma, özelleştirme gibi konularda bambaşka bir anayasa yapar.
Kamu hizmeti, herkesin faydalanmış olduğu hizmetlerdir. Ulaşım, eğitim, sağlık, elektrik, doğalgaz vs. bütün bunlar ticaretin konusu olabilir mi olamaz mı? Bütün bunlar ticaretin konusu oldu. Kapitalizm kendi içinde geçirmiş olduğu krizler sonrasında her sefer hız ve menzil konusunu tartıştı yeni menziller ve yeni hızlar kazandı. 70’li yıllardan başlayarak bu neo-liberal ekonomi o zamana kadar insanların almayı satmayı kar etmeyi akıllarına getirmedikleri birçok malı ve hizmeti ticarileştirdi.
Kamu hizmeti -bizim vergilerimizle oluşan ve herkesin kullanacağı hizmetlerin- ticaretin karın konusu olamayacağı hele hele önceden saat koymak kart koymak kartınızın bittiğinde suyunuzun ve elektriğinizin bitmesi ve kullanamamanız büyük bir insanlık suçudur. Sosyal devlet yerine devletin yardımları diye bir şey geliyor. Kimse avucunu açmak dilenmek istemez. Yardım kuyruklarına girmek istemez. Sosyal devlet. Bütün insanların güvenliğini ekmeğini özgürlüğünü sağlamak zorundadır. Ekmeğini derken aşevlerinden söz etmiyorum, kendisi ve bakmakla yükümlü olduğu insanları kimseye avuç açmayacak şekilde alnının teriyle çalışarak kazanarak geçindirmesidir.
Eğer güvenlik, ekmek ve özgürlükler yoksa o insanlardan hiç kimse güzellik beklemesin, sanat beklemesin, din beklemesin. Devletin temel görevleridir bunlar devlet bunun içi var. Bir devlet bunları garanti etmiyorsa devlet değildir.
Maya Arakon: Türkiye’de askeri harcamaların ne kadar olduğuna dair net bir veri verilmiyor. Bu topraklarda ordu ve askeri karar vericilerin bizden aldıkları vergilerle ne tür bir silah yatırımı yaptığını öğrenemiyoruz. Savunma bütçelerinin şeffaf olmaması belirli bir kısmının Sayıştay denetiminin dışında bırakılması bence halk olarak bize karşı hesap verilebilirlikten kaçmak oluyor. Devletinde zaten çok da hesap verilebilirlik gibi bir huyu yok.
Devlet, halkına hizmet eden kurum olarak geçer ama Türkiye’de bu biraz tersine işledi. Halkından görevler-ödevler bekleyen kutsal devlet statüsü içine yerleşti.
Orman vasfını kaybetmiş araziler var. Niye bakmadınız, durduk yere niye orman vasfı kayboluyor, orman vasfını sürdürmek varken niye kaderine terk ettiniz? gibi bir soruyla gidemiyoruz gitsek bile cevap alamıyoruz.
Ekolojik devlet istiyoruz. Niçin musluktan akan suları içemiyoruz? Birçok özel firma su işine girdi. Yurtdışında musluktan akan su içilir. Bizim hakkımız yok mu böyle bir şeye? En basit su içme hakkımız bile para ile satın aldığımız bir hakka dönüştü. Dikili’de belediye başkanı suyu halka bedava verdi ve adama dava açtılar. Gerçekten olması gereken hizmeti verdiği için, suç duyurusunda bulundular.
Yollar köprüler hepsi paralı. Bizden topladıkları vergilerle yeni yollar yapılıyor. Fakat bu yolların %90’ı hatalı yapılıyor ve sürekli kaza oluyor.
Öyle kanser gibi bir yapı var ki bir yerinden toparlamaya çalıştığın zaman öbür taraftan sarıyor sizi.
Alınan vergiler aslında havanın temiz olması suyumuzun temiz olması gıdamızın temiz olması gibi haklarımız olduğu halde bunları talep edilemeyeceği bir sistem kurulmuş.
Devlet, insan onuruna yakışır şartlar sağlamalı vatandaşlara. Bunlar iş aş ve temel haklar olarak özetlenebilir.
Sendikal haklar bütün işçilere tanınmalıdır.
Suat Keser: Eczacı kalfasıyım. Başbakan sağlığın ücretsiz olduğunu söylüyor ama sağlık ücretsiz değil. Bir reçetede en az beş tane vergi çıkıyor.
Recep Yılmaz: Ben vergi ödüyorum suyu para ile içiyorum, vergi ödüyorum yapılan askeri harcamaları bilmiyorum, benim verdiğim vergilerle köprü oluyor köprüden para ile geçiyorum.
Mehmet Bekaroğlu: Egemenlik hakkı dediğiniz hakkının en temelinde bütçe hakkı vardır. Bu ülkede ne kadar vergi toplanacak, hangi kesimlerden ne alınacak, bu para nasıl dağıtılacak? Bu devletin hükümetin en önemli görevi. Savunma bütçesinin son zamanlarda sorgulanması güzel. Ama faizler, dolaylı vergilerinde sorgulanması gerekir. Dolaylı vergilerin olduğu bir ülkede adaletten söz edilemez. Adalet yoksa niye devlet var?