Küçükçekmece Anayasa Toplantısı-3
TARİH: 23 Mart 2012
YER: Cennet Kültür Merkezi
EV SAHİBİ KURUM: Küçükçekmece Belediyesi
KONUŞMACILAR: Lale Mansur-Erdoğan Aydın
MODERATÖR: Melis Tantan
KATILIMCI SAYISI: 30
GİRİŞ VE HOŞGELDİNİZ KONUŞMASI: Melis Tantan
Erdoğan Aydın: Demokrasinin tarihi aynı zamanda babadan oğla geçen ve bizler adına dedelerimiz adına toplumumuz coğrafyamız adına her türlü kararı verme yetkisini kendisinde bulan kralların padişahların keyfi yönetimlerinden yasalı bir yönetime, sarayların istediği her şeyleri yapabildikleri bir yönetim tarzından, halkın sokakta emek veren alın teri döken insanların mücadelesi çabası ve ne yazık ki ödedikleri bedellerin sonucunda geldi.Bir yerel yönetim sorununu, demokratik bir anayasa sorununu, şeffaflık sorununu tartıştığımız zaman aynı zamanda dünden bugüne taşıdığımız kültürel dünyamızı da tartışıyor oluyoruz. Bir değer olarak demokrasi ve hukuk eksenli bir anayasayı tartıştığımız noktada kaçınılmaz olarak tarihe bakış açımızı da bir şekilde sorgulamak zorundayız.
Bu topraklarda demokrasi kavramı yerel yönetim kavramı ve aşağıdakilerin de belli hak ve özgürlüklere sahip olduğu bilinci 1876’da Tanzimat reformu ile birlikte başlıyor. O zamana kadar yerel yönetimin biz sokaktaki sıradan insanlarında yaşadığımız ülkenin kaderi üzerinde söz sahibi olabileceğiniz şeklindeki bir bilinç konusunda bizlerinde bir eksikliği vardı yönetim sistemi de bizim bu tip fikirler edinmemizi engelleyen bir ceberutluk üzerine kurulmuştu. Bizde yeni başlayan bu süreci Avrupa’daki halklar bizden daha önce keşfetmeye başlamışlardı.
Demokratik anayasa biz küçük insanların büyük insanlar karşında bizi koruyan belgeler iken anti demokratik anayasalar bizlerin nasıl giyineceğimizden nasıl düşüneceğimize kadar karar verme yetkisini kendisinde bulanların bizi kontrol altında tutmak için ürettiği yasalar oluyor. Aynı şey demokratik devlet ve diktatöreyel devlet arasında farktada belirgenliştirmek zorundayız. Demokratik devlet biz küçük insanların yurttaşların alın teri dökenlerin hak ve özgürlükler önünde hizmetkâr olan devlettir. Anti demokratik devlet ise bizlerin nasıl inanmamız hangi dersleri görmemiz nasıl giyinmemiz gerektiğine karar verme tekelini kendisinde bulan güçlerin yasal ve idari kurumlar anlamına geliyor.
Yeni bir anayasa yapım sürecinde iktidarın merkezden alındığı oranda yerellere verilmesine ama yerelinde kendi yerelindeki azınlığı yoksulu ezebilmek gibi bir hakkı elde etmesini engelleyen bir yeni sistemi beraberinde getirir. Bu sistem yurttaşın siyasete daha fazla katılımını siyasete daha fazla katılması içinde devletin her önüne gelen belgeye ve bilgiye gizli veya çok gizli damgaları vererek bizden sakladığı bir sistem yerine bizlerin bizim ve çocuklarımızın hayatı ile ilgili her bilgiye ulaşabilme hakkımızı güvence altına alan bir sistemi gerektiriyor.
Lale Mansur: Eğer yapabilirsek ilk kez sivil bir anayasa yapacağız. Bunları tartıştıkça biz daha değişik bir yere gelmiş olacağız, düşünmediğimiz bir takım şeyleri düşünmeye başlayacağız, sorgulamadığımız bir takım şeyleri sorgulamaya başlayacağız. O açıdan bu süreç bile bence çok çok önemli. Bugüne kadar hiç demokratik olmayan yöntemlerle yönetildik. İşte gidip seçimde bir kez oy veriyorduk. Genel fikirde devlet baba fikriydi. Son derece ceberut bir baba. Hep korkular saygı duyulması gereken ulvi bir şeymiş gibi.
Bizden para alıyor bu aldığı paralarla vergilerimizle bize hizmet etmek zorunda olan bir sistem. Tabi bizde sistemi bir arabaya benzetecek olursak şanzımanı dağıtmış durumda. Adalet deseniz adil kelimesiyle hiçbir bağlantısı kalmamış durumda. Uzun yargılama süreleri hepimiz için geçerli, Ergenekoncularda dâhil buna. Bizim vergilerimizle bize hizmet etmek için var olan bir şey şeffaf olması gereken hesap vermesi gereken bir şey maalesef bu hesabı bize vermiyor. Yavaş yavaş askeri vesayetten geriledik ama bu demokrasiye kavuşacağımız anlamına da gelmiyor. Şu sıralar Taksim Meydanı üzerine gürültü patırtı dönüyor. Yine yukarıdan inme çok güzel olacak şuralardan delik deleceğiz çok şahane olacak deniliyor. Orada yaşayan insanlar var çalışan insanlar var hepimizin geçmişinde yeri olan bir yer Taksim. Ben yaptım oldu düşüncesi. Bunlar Lütfi Kırdar zamanında oluyormuş. Artık bunların bitmiş olması gerekiyor ama her şeyden önce bizim kafamızda bitmiş olması gerekiyor. Hep birlikte bize sorulmadan bir şeyler yapılmasına izin vermememiz gerekiyor. Bunun için örgütlenmemiz gerekiyor.
Cemal Bey: Öncelikle demokratik bir kültürün bu toplumda yer edinmesi gerekiyor. Doğrudan demokrasinin oluşması o kadar zor ki biraz mükemmeli tarif etmek gibi bir şey. Daha çok katılımcı demokrasi kavramı üzerinde düşünmek ve bu konuda yerel yönetimlere bir misyon biçmek gerekiyor. Şu anda mevcut yerel yönetimler katılıma izin vermiyor. Yapısı gereği zaten bir siyasi parti yerel yönetimi aldığında kendi hanedanlığı olarak görüyor ve diğer kesimleri yanaştırmıyor. Ancak kişisel olarak belediye başkanının demokratik bir yapısı varsa oluyor buda istisna oluyor. Yerel yönetimler demokrasinin temel basamağı diyoruz. Yurttaşların kendi iradesini ortaya çıkaracak bir örgütlenme yok. Yurttaşlar, problemlerini dile getirmede acizler, silik durumdalar. Bunu teşvik etmek yerel yönetimlerin belli mekanizmalar oluşturması gerekiyor. Bunlardan biri muhtarlık, ama muhtarlıklarında klasik muhtarlık anlayışından uzaklaşması gerekiyor.
Fuat Yılmaz: %10 barajı istikrar açısından mantıklı gibi görünüyor ama temsil açısından doğru değil. Bana göre olmamalı. Doğrudan demokrasi, nüfusu fazla ülkeler için mümkün değildir.