Küçükçekmece Anayasa Toplantısı-1
TARİH: 20 Ocak 2012 Salı
YER: Cennet Kültür Merkezi
EV SAHİBİ KURUM: Küçükçekmece Belediyesi
KONUŞMACILAR: Abdurrahman Dilipak – Şanar Yurdatapan
MODERATÖR: Melis Tantan
KATILIMCI SAYISI: 60
GİRİŞ VE HOŞGELDİNİZ KONUŞMASI: Melis Tantan
Abdurrahman Dilipak: Biz farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşamak istiyoruz. Sizin fikirleriniz bana ne kadar garip geliyorsa, benim fikirlerimde size o kadar garip gelecektir. Peki, kimin dediği olacak? Herkes fikrini söylesin ama başkası üzerinde şiddet kullanmasın onu aşağılamasın ve düşmanca hareket etmesin. Herkesin dini kendine. Birbirimizin ilahı ve rabbi değiliz. Bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin hakikatini Allah bize öbür dünyada gösterecektir. Mademki bu dünya bir imtihan yeridir iman edenler ve etmeyenler olacak ve herkes kendi seçtiği inancın, ideolojinin, siyasi ve felsefi düşüncenin gereğini yerine getirecek. Bu hürriyet, yaşama hürriyetinden önce gelir. Çünkü insanı diğer canlılardan ayıran temel alâmetifarikası o kişinin inancı ve fikridir. İnsanı insan yapan değer, bizi diğer canlılardan ayıran temel değer, inanç ve fikir hürriyetidir. Eğer bunu baskı altına alır ve ortadan kaldırırsanız insanları hayvanlaştırmış olursunuz. Ben ideolojimi, kimliğimi, siyasi ve felsefi kanaatimi tarih gelecek ütopyası bugünün realitesi içinde arayacağım. Benim yaşadığım anın bir gerçekliği yok. Devlet bana resmi bir tarih, resmi bir ideoloji, TSE damgalı bir din paketleyip sunacaksa bu özgürlüğün ne anlamı var. Zorunlu bir eğitim onu da ben veririm; o zaman devlet kendisi için ehlileştirilmiş bir din, ehlileştirilmiş bir ideoloji üretiyor demektir. Burada biz bir başkasının üzerinde şiddet uygulamayan bir fikrin özgürce kendini ifade etmesinden söz ediyoruz. Basına bakarsanız hala izinsiz gösteriden söz ediyor. İzinli gösteri mi olur? Bir takım kriterleri ihlal etmemek üzere herkes her yerde her zaman kimseye bilgi vermeden toplantı yapabilir. Ama siz toplantı yapacağım diye yolu kapatırsanız ambulans gidecek yol bulamazsa siz fikrimizi söyleyelim derken kamuya zarar verirsiniz. O zaman önceden bilgi vereceğiz ki tedbirler alınsın.
Herkesin inandığı gibi yaşayacağı ve düşündüğünü özgürce ifade edebileceği dünya için…
Şanar Yurdatapan: Özgürlüklerimize sahip çıkacaksak eğer, istesek de istemesek de bu anayasanın ruhunu da bedenini de her tarafını da ihlal etmek zorundayız.
Fark gözetmeksizin, Kürt meselesinden dolayı başı belaya giren İsmail Beşikçinin suçuna da iştirak ettik, bir şiir okuduğu için hapse giren Erdoğan’ın suçuna da iştirak ettik, Erbakan’ın suçuna da iştirak ettik. Yasaların değişmesine de katkısı oldu. Ama hala maalesef ve maalesef devletin mantığı kolay kolay değişmiyor. Hukukçular, ifadeyi yasaklayan maddeleri bir sene süren bir araştırmanın sonucunda ortaya koydular ve 2000 küsur sayfalık bir şey çıktı. Türkiye’nin demokratikleşmesi kolay olmayacak. Yukarıdan düzeltilmesini beklersek olmaz. Her anına müdahil olmalıyız.
Osman Sevinç: Anayasada Atatürk milliyetçiliği, çağdaşlık olgusu var. Bu çağdaşlığın kriteri ne? Kime göre, neye göre çağdaşlık? Atatürk bugün yaşasaydı bugünkü çağdaşlıkla ilgili ne düşünürdü? Anayasanın anlaşılmasını kolay bir dili olmasını istiyorum.
Celal Şener: 70’li yıllarda bizim Kürt sorunu diye bir sorunumuz yoktu. 84’ten sonra var oldu. Altında yatan nedenler sanırım birtakım konferansların, yazar-çizerlerin bu olaya çomak sokmasından kaynaklanıyor.
Şanar Yurdatapan: 70’li yıllarda değil Cumhuriyetin ilk yıllarında başladı.1921’de böyle bir sorun yoktu. Atatürk’ün yazılarında Kürdistan kelimesi geçiyor. O zaman o bölgeye Kürdistan diyorlarmış. 25 sonrasında yasaklandı. Önemli olan ne zaman yasaklandığı değil yasaklanmış olmasıdır.
Perihan Malat: Ben aleviyim. İnanç konusunda bu ülkede aleviler, yani bizler çok ezildik. İnanç özgürlükleri anayasada daha geniş kapsamlı alınmalı. İnançlarımıza müdahale edilmemeli.
Sabri Doğan: Millet eşittir devlet anayasası mı olsun? Devlet eşittir millet anayasası mı olsun?
Abdurrahman Dilipak: ‘İnanç özgürlüğü olsun’ demek değil, birbirimizin inanç özgürlüğünü aktif biçimde savunabilecek miyiz? Bu çok önemli. Ermeniler hakkını savundukları vakit bu bizde çatışmaya yol açıyor. Bir Müslüman, Ermeni’nin hakkını savunabilsin. Ötekinin hakkını savunabilecek miyiz?
Murat Polat: Benim temel maddeler konusunda tek üzerinde duracağım şey din ve vicdan özgürlüğü. Başbakanımızın geçmişte söylediği bir şey var. Dini esaslara dayalı bir devlet anlayışını kabul etmiyoruz. Ben dışarı çıktığımda inandığım şekilde yaşamak isterim. Birilerinin inandığı şekilde yaşamak istemem. Birileri inandığı dinin hükümlerini kanun haline getirip bana şu şekilde yaşayacaksın dememeli.
Atila Babavatan: Makedonya’dan çocukken geldim. Türkiye’ye geldiğim zaman kendimi çok farklı bir yerde hissettim. Makedonya’da askerde oruç tutmak serbest olduğu anlatılıyordu. Diyarbakır’da askerlik yaptım ve askerde oruç tutmak yasaktı. Doğu’ya yapılan baskı Trakya’ya da yapılsaydı onlarda isyan ederlerdi. Makedonya’da bizim köylerde camilerimiz kreşti. Buraya geldik ilkokulda oruç tutuyorum yasak, lisede oruç tutuyorum yasak, askerde yasak…
Abdurrahman Dilipak: Burada çok basit bir formülden yola çıkabiliriz. Bulgaristan’daki Müslümanlar için bir Müslüman ne istiyorsa burada onu ötekiler vaat ederse sorunu çözeriz. Burası Müslüman ülke Hıristiyanlara şunu yaptırmayız. O zaman Hindistan’daki Hindular 170 milyon Müslüman’a Müslüman’ca yaşama imkânı vermez, İsrail’de Filistinlilere vermez.
Ahmet Uyanık: Bizi ikiyüzlü toplum haline getirdiler. Korkudan açıkça fikirlerimizi söyleyemiyoruz. Bu özgürlükler anayasada yazıyor olabilir ama uygulamada öyle değil.
Nevzat Günlük: Kanunlar insanlar tarafında yapılmamalı. Onun istediği gibi bir düzen olsun ki insanlar karşı çıkmasın. Ben senin istediğini beğenmedim deme lüksü olmasın. Bizi yaratanın sözü olursa kargaşa çıkmaz.
Abdurrahman Dilipak: Hindular benim tanrım, benim kitabım, benim kurallarım derse Müslümanlar Hinduların yasasına isyan ederler ve savaş çıkar. Burada da herkes İslam’ın yasasına uyacak dersek ötekiler, dinsizler meydan okurlar, bu yetkiyi devlete veririz devlette kutsal hale gelir, tanrının kılıcına dönüşür ve yeryüzü fesada uğrar. Kuran bize böyle bir şey önermiyor. Peygamber Efendimizin Medine’de kurduğu devlet Yahudiler, Hıristiyanlar, müşriklerle birlikte ve herkesin kendi inancını özgürce yaşayabileceği bir düzendi. Peygamber Efendimiz bir tane devlet kurdu ve onun adı da İslam devleti değil. Bir şehir devleti kurdu, o devletin içerisindeki her türlü topluluk kendi inancına göre yaşadı bir de ortak sözleşme yaptılar o da ortak işler de nasıl karar vereceklerini nasıl yönetileceklerini belirttiler.
Murat Polat: Bizim ülkemizde Şeriat denince, insanlar cin çarpmışa dönüyor. Şu anda şeriat uygulayan ülke var mı?
Abdurrahman Dilipak: Hindistan’da ibadetlerini çıplak yapan ve cinsel organa tapan insanlar vardı, Hindular vardı ve Müslümanlar Hindu mahallesinde inek kurban kesmiyorlardı. Bizim özgürlük telakimizde özgürlükler çakışmaz. Hiçbir zaman birisinin özgürlüğü diğerinin özgürlüğü ile çakışmaz. Özgürlükler sınırsızdır, paradoksal değildir paraleldir. Birbirimize tahammül etmeyi ve birbirimizin kutsalına tecavüz etmemeyi de öğrenmemiz gerekir. Hoş görmek değil; tahammül etmek, sabretmek, anlayış göstermek ve onu anlamaya çalışmak.
Murat Polat: Laiklik için bela lafı kullanıldı. Laiklik, devlet yönetiminin tüm dinlerin dışında kalmasıdır. Çıkacak kanunların herhangi bir dine dayandırılmadan ortaya çıkarılmasıdır. Laiklik sadece din ve devlet ayrımı olarak görülmemelidir. İnsanlar dinlerini sadece ibadethanelerinde yaşamamalı. Laikliğin ikinci ayağı ise inandığımız gibi yaşamak.
Abdurrahman Dilipak: Türkiye’de laiklikle sekülarizim arasında ki fark pek bilinmiyor. Dediğiniz tanım daha çok sekülarizim, siyasetinin din dışı alanda kalması. Laicus kelime anlamı ruhban olmamayı ifade eder. Laiklik Hıristiyan teorisinde dini bir referanstan kaynaklanır. Protestanlığın sorunu sekülarizmdir. Katolizmin sorunu laikliktir. Çünkü din orada aynı zamanda siyasi bir devlettir, erktir ve kişiye müdahale eder. Vatikan ile Alman hükümeti arasındaki ilişki laiklikle çözülüyor. Ruhban sınıfı olan topluluklarda laiklik kaçınılmazdır. Ruhban olmayan dinlerde herhangi bir laiklik sorunu olmaz. Türkiye’de Katolikler var, Katoliklere karşı ya da ruhban topluluklara karşı laiklik bir enstrümandır.
Şanar Yurdatapan: Laiklik kelimesi Fransız İhtilalı’nın sonrasında çok yayıldığı için öz olarak kastettiği şey sekülarizmden farklı değil bizim anayasamızdaki. Eğer bir ülkeyi bir dinin kurallarına göre yönetmeye kalkarsanız öbür dinden olanlar hayır benim dinim daha iyi benimkine göre yönetilelim diyecek. Madem çok farklı inançlar var, herkes kendi inancını rahatlıkla yaşasın.
Perihan Malat: Parasız eğitim için gösteri yapan öğrencilere anlayış gösterilmeli.
Müslüm Bakır: Başımıza ne geliyorsa örgütsüz toplum olduğumuz için geliyor.
Murat Elgün: Kılık kıyafetle özgürlük olmaz. Düşüncelerimiz özgür olmalı.
Şanar Yurdatapan: O açıdan bakınca tabi ki dediğiniz doğru. Ama bir insana kıyafeti bir biçimde dayatılıyorsa o insan buna boyun eğmek zorunda kalıyorsa, özgürlüğün yok edilişi böyle hissediliyor.
Murat Elgün: Koyulan kanunlar hiçbir insanı adam etmez.
Ali Tarakçı: Ben çocuğumu askere göndermeyeceğim. Bu toplum militarist bir toplum. İslamcısı da militarist, solcusu da militarist, sağcısı da militarist. Aslında kullandığımız dil zihnimizi de ele veriyor. Bu, birbirimize karşı saygı ve hoşgörü anlayışını kabul etmiyorum. Çünkü birbirimize karşı saygı ve hoşgörü, güçlünün saygısı güçlünün hoş görüsü oluyor. Hâlbuki anayasalar güçlülerin karşısında azınlığın haklarını korumalı.
İslami kesimin zihniyeti açısında bakarsak müthiş bir şekilde bu toplumun örtünmesini ve kapanmasını isteyecek. Hatta kazara devlet eline geçirse bunu zorla yapacak. Böyle bir zihniyete sahip bu topraklar. Nasıl ki bu ülkede Kemalistler zorla insanlara giyim-kuşam dayatmışlarsa bu ülkenin topraklarında kendini Müslüman olarak tanımlayan aynı zamanda otoriter zihniyetini bu toplumda hâkim yapmak isteyecek büyük bir çoğunluk var. Bunu Hrant Dink meselesinde görüyoruz. Muhafazakâr bir gazetenin manşeti:Yargının Ermeni’ye Tokadı.
Anayasalar; dinsiz olmak zorunda, cinsiyetsiz olmak zorunda ve kutsallığa dayalı olmamak zorunda.
Murat Elgün: Bu topraklar o kadar kıymetli ki her ülkenin gözü var bu topraklarda. Ben askerlik yapmak istemiyorum dersen bu ülkede kaos oluşur. Vicdani red diye bir şey olamaz.
Ayşe Gün: Bu bayrağın altında yaşıyoruz, aynı topraktan besleniyoruz. Çocuklarımızın askere gitmesini istiyorum. Bizim dinimizde zorlama yoktur, sadece doğruyu anlatmak vardır, herkes inandığı gibi özgürce yaşamalı. Ben şeriatla yönetilmemiz gerektiğini düşünüyordum.
Peygamber Efendimizin böyle bir devlet kurduğunu bilmiyordum.
Şanar Yurdatapan: Sonuç olarak hep aynı noktaya geliyoruz. Anayasadaki laflar hayatımızı şekillendiren çerçeveyi çiziyor. Bir arada, birlikte, huzur içinde yaşayabilmenin ana kuralları orada ve bu kurallara biz karar vermeliyiz.