Güngören Anayasa Toplantısı Tutanağı-7
TARİH: 30 Mayıs 2012
YER: Güngören Belediyesi Kültür Merkezi
EV SAHİBİ KURUM: Güngören Belediyesi
KONUŞMACILAR: Abdurrahman Dilipak- Şanar Yurdatapan
KONU: Çalışma, sendika, grev ve toplu sözleşme
MODERATÖR: Yakup Karabacak
KATILIMCI SAYISI: 40
GİRİŞ VE HOŞGELDİNİZ KONUŞMASI: Yakup Karabacak
Şanar Yurdatapan: Türkiye’de sendikalar devlet eliyle kuruldu. Devlet eliyle kurulmuş olan sendikalar devletle beraber danışıklı dövüş ile yürütüyor işleri.
Memurlar bugün, geçen seneye oranla daha az para alacak, enflasyona karşı korumalı değil. Yasalar öyle yapılmış, bir müddet sonra bir şey yapamayacaklar ve uzlaşacaklar.
Bu yasaları değiştirmek düzeltmek için hem sendikalılarda örgütlenmeli hem de sendikamızı tek başına bırakmamalıyız. Çünkü sendikalarda, çok kolay bir şekilde karşı taraf tarafından kandırılabilirler daha da kötüsü satın alınabilirler, kendi taraflarına çekilebilirler. Bütün bunlar insanların uyanıklılığı ve kendi haklarını savunmalarıyla ancak dengelenebiliyor.
Abdurrahman Dilipak: Türkiye hala birinci kuşak sendikalizmin entelektüel tartışmasını tamamlamış değil. Teorik tartışmalar açısından sendikalizmin bir handikabı işçi dediğimiz kişi arttırdığı parayı götürüp borsada Koç’un hisselerine yatırabiliyor aslında patronunda ortağı oluyor, bu etik bir tartışmayı beraberinde getiriyor. Özellikle sınıf sendikacılığına dayalı ya da ideolojik bir sendikacılığı savunan kişiler kapitalizmle perde gerisinde iş ortaklığı da yapmış oluyorlar. Burada hem sendikal kesimde etik bir sorun var hem de sermaye kesiminde sorun var. Sendikacılığın, aslında emeğin kalite ve verimliliğini arttıran insanca yaşamanın teminatı olan bir örgütlenme modeline dönüştüğü zaman bütün toplumun refah ve mutluluğu yükseleceği için bundan belediyecide kazançlı sermeyeninde sonuçta kazançlı çıkması gerekiyor.
Sermayenin de kendi işçisinin hak ve hukukunu korumak konusunda göstereceği özen, ülke gelişmesine refah ve mutluluk katsayısına pozitif yansıyacağından hepimizin lehine olacağını düşünmemiz gerekli. İşçi bütün tehlikeyi lokavtta görerek, patronda bütün tehlikeyi sendikadan grevden görerek mesafe alamaz.
Bu anayasa değişikliğinin, dünyaya model olması açısından da Türkiye’de sağlıklı bir tartışma ile iyi bir fırsat oluşturabilir. Maalesef Türkiye de sendikalizmin teorik tartışması yok ve pratikte görüldüğü gibi çok iç açıcı değil daha çok ideolojik-politik ve demokratik toplum olması gerekirken arka planda bir sendika ağalığına kadar iş gidebiliyor. Polislerin askerlerin sendikalaşmaması düşünülemez. Her emeğin kendini örgütlenmesi çok hayati bir konu. Sadece negatif bir noktadan yola çıkarak bunun içini boşaltmak doğru bir şey değil.
İlbey Dağlar: Devlet idaresinin farklı kademelerinde taşeron işletmeciliği var. Burada gelir adaletsizlik olduğunu görüyorum. Çalışanlar açısında bu bir kölelik sistemi. Bu şartların iyileştirilmesi gerekir.
Abdurrahman Dilipak: Eşit işe eşit ücret deniliyor ve burada başka bir adaletsizlik gündeme geliyor. İnsanlar kendilerini geliştirdiği müddetçe artı puan alabilmeli.
İsmail İnci: Kamuya göre özel sektörde çalışanların durumu daha zor. Sigortasız çalıştırılıyorlar, çalışma saatleri çok fazla.
Müştek Hıdır: Taşeron çalışanları büyük haksızlıklara uğruyor. Bu sistem iyileştirilmeli.
Tarık Kambur: Sendikanın başında olan insanlar tamamen sendikaya üye olan insanların haklarını savunmak için değil de bir gücü elde tutmak ve bu güçten yararlanmanın gayesinde.
Asgari ücretlerin belirleyicisi olan işverenlerin önüne geçebilmek gerekiyor. Sendikaların bu konuda bir şeyler yaptığını düşünmüyorum. Bugün brüt ücretin 886 TL olduğu bir yerde taşeronluktan bahsetmenin önemi yok. Taşeronlar asgari ücreti esas alıyorlar. Asgari ücretin yükseltilmesi noktasında hükümet olsun patronlar olsun hiçbir zaman taraf olmuyorlar. Taşeronluk kaldırılmalı.
Abdurrahman Dilipak: Asgari ücretin arttırılması, mali dengeler açısından çok radikal etkileri oluyor.
Asgari ücret arttığı zaman vergilerde artıyor, bu sefer kayıt dışına kaçma ihtimali oluyor. Asgari ücret tamamen mali politikalara göre belirleniyor.
Asgari geçim indirimi diye bir rakam belirlensin. Asgari geçim indirimi ailenin yapısına göre yani çekirdek aile ise ona göre çocukları varsa ona göre anne ve babasına bakıyorsa, engelli varsa ona göre belirlensin ve aradaki fark bir fonda toplansın. Ücreti ücret olarak kalsın geçim rakamı başka bir şekilde karşılansın.
Kerem Bey: Vergi oranları yüksek, vergi kaçıran çok fazla denetim yok.
Hikmet Sırma: Örgütlenmenin gerekli olduğunu savunuyorum. Bu sadece işçi için değil, öğretmen polis içinde geçerli. Bugüne kadar işçilerde sendikalarda iyi bir sınav vermediler. Hakem heyetinin çok iyi bir şey olduğunu düşünüyorum. Grev olsun lokavt olsun ama hakem heyeti de adil olsun, anayasal olarak güvence altına alınsın.
Abdullah Cengiz Bayram: İşverenler en az parayı versinler, işçiler en çok parayı alsınlar bu duygu içerisinde insanlar nerede birleşirler? İnsanın değişmesi gerekiyor. Kapitalizmin egemen olduğu bir toplumda da daha çok haz duygusu ön plana çıkıyor. İnsan, insan olma değerini taşıyamıyor.
İnsan Allahın kitabına teslim olduğunu söylemiş yalan söylemiş. Allaha verdiği sözü tutmayan insanlar hangi kanunun verdiği sözü tutarlar?
Şanar Yurdatapan: Yasaları düzeltmek tabi ki her şey değildir. İstediğiniz kadar iyi ve güzel yasalar yapın onlar iktidar sahiplerinin elinde amacından uzaklaştırılıp başka türde kullanırlar.
Eğer kanunlar kötü ise eliniz kolunuz zaten bağlı oluyor. Dayanacak bir temeliniz olmuyor. Kanunlar iyi doğru ama yanlış uygulanıyorsa o vakit bir silahınız oluyor dayanacak bir şeyiniz oluyor. Kanunları düzeltmek her şey değil ama her şeyinde başlangıcı.
Abdurrahman Dilipak: Öncelikle örgütlenme hakkını savunalım. Mutlaka anayasada her türlü örgütlenme ayrıca sendikal örgütlenme hakkının olması gerekiyor.