Yer: MARSİAD Konferans Salonu
Tarih: 05.03.2010
Katılımcılar:
a. Dernekler, Vakıf ve Girişimciler:
1- Türkiye Macar Derneği ( İbrahim Sarı)
2- Dilovası Kızılay Şube Başkanı ( Ali Üzer )
3- Körfez Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (Tuğrul Karagöz)
4- Kocaeli Yörükler Derneği ( Mehmet Özer- Üyesi)
5- Yerel Gündem21( Nilgün Doğanay- Üyesi)
6- Ordulular Derneği ( Mehmet Çun -Başkanı)
7- HSÇ Platformu (Hayri Altınok- Başkanı)
8- MAZLUMDER (Medine Küçük- Üye)
9- Kocaeli Magder ( Mustafa Akpınar- Yönetim Kurulu Üyesi)
10- Kocaeli Çevre İnisiyatifi Derneği ( Mehmet Toker- Yönetim Kurulu Üyesi)
11- Türkiye Sakatlar Derneği ( Selahattin Deniz )
12- Kocaeli Kızılay Şube Başkanı ( Muzaffer Şişmanoğlu)
13- Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu (Ahmet Özen )
14- İZGİAD (İsmail Çoruh)
15- Kocaeli Turizm Derneği (Soner Kılıç)
16- Kartepe Kızılay Şube Başkanı ( Talat Savaş)
b. Meslek Odaları: Yok
c. Sendikalar: Memur-Sen (Harun Yaşar Aliş- Başkan)
d. Bireysel
1- Yrd. Doç. Dr. Seydi Çelik (KOÜ Hukuk Fakültesi)
2- Prof. Dr. Savaş Ayberk (KOÜ Mühendislik Fakültesi Dekanı)
3- Yrd.Doç. Dr Hıdır Akpınar (Kocaeli Üniversitesi)
4- Vacit Çelik (Radyo Mega Genel Yayın Yönetmeni)
5- Hamiyet Şahin (Hayvan Hakları Savunucusu )
Katılan Milletvekilleri:Katılım olmadı.
Belediye Başkanları: Katılım olmadı.
Mesaj Yollayanlar:
1. Eyüp Ayar ( Ak Parti )
2. Nihat Ergün ( Ak Parti )
İzleyici:
1- Selahattin Altınkaya- Köseköy Eski Belediye Başkanı
2- Salih Cankan
3- Necati Gençoğlu- Kocaeli Eski Belediye Başkanı
4- M. Zeki Canşi
5- Celal Kara
6- Adnan Parmakerli
7- Sinan Çamurcu
Medya:
1- Çağdaş Kocaeli Gazetesi
2- Özgür Kocaeli Gazetesi .
3- Radyo Mega
4- TV41
Konular:
Genel Konu: Ordu ve Yargının Politik Yaşamımızdaki rolü nedir, ne olmalıdır?
Yerel Konu: Cephanelik Alanının Değerlendirilmesi
Genel Konu Üzerine Konuşulanlar:
1- Yrd. Doç. Dr. Seydi Çelik : Önce Yargının Politik Yaşamımızdaki rolüne bakarsak şunlar söylenebilir. Eskiden bir kral tarafından yönetilmenin manası neydi? Mutlak güç, tek karar verme makamı ve bu yetkiyi tanrıdan almış olduğu iddiası vardı. Bu mutlak gücün keyfiliğe kaymaması için devlet erklerini çeşitli organlara dağıtmak ve bu erklerin birbirlerini denetlemesini sağlamak üzere kuvvetler ayrılığı prensibi devreye girdi. Böylece yönetimin keyfiliğe kaçması önlenmiş ve hata yapması minimize edilmiş olacaktı. Montesquie üçlü bir mekanizmayla bu yönetim düşüncesini ortaya koydu: Yasama-Yürütme-Yargı. Türkiye’de kuvvetler ayrılığı ilkesi anayasal bir ilke olmakla birlikte aslında uygulamada yasama ve yürütmeye Başbakan hakim durumdadır. Başbakan zaten yürütmenin başıdır ve tek başına iktidar olmuş bir parti yasamayı da rahatlıkla kontrol edebilmektedir. Bu durum kuvvetler ayrılığı ilkesine göre yasamayı yürütmenin kontrolüne sokan bir durumdur. Yürütmenin tam kontrolünün olmadığı tek yer olarak geriye yargı kalmıştır. Aslında adalet Bakanının HSYK’ nın başkanı olması dahi bu ilkeyi zedelemektedir. Yargının kontrolü üstüne oynanırsa o zaman kuvvetler ayrılığı ilkesinden uzaklaşılır ve yönetim biçimi düpedüz krallık/sultanlık/diktatörlük olur. Yargı mutlaka bağımsız olmalıdır.
Ordu sivil ilişkileri ile olarak izin verirseniz geçen haftaki sunumumdan farklı olarak ekonomi perspektifi içinde kalarak bir sunum yapayım. Osmanlı zamanında bütün ekonomik yapı ve ekonomik yaşantı Hıristiyan unsurlarca yönetilmeye başlanmıştı. Kapitülasyonların sonucu olarak, ordunun askeri olan yeniçeriler halka açılmış, yeniçeri askeri esnaflık yapmaya başlamış, bunun üzerine padişah yeniçeri ocağını ortadan kaldırmıştır. Ve arkasından emperyal güçlerle Osmanlının aleyhine olan Baltalimanı Anlaşması yapılabilmiştir. İktisadi anlamda Osmanlının bitişidir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında üçlü saç ayağı Cumhurbaşkanı Atatürk, Başbakan İnönü, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmaktı. Bu üçlü anlaşarak birbirlerine müdahale etmemek üzere görev yaptılar. II. Dünya Savaşının sonuna dek bir istikrar dönemi yaşandı. Ancak II. Dünya Savaşı sonrasında Dünya’yı yeniden tasarlamak gereksinimi doğmuş. Bu durum ordu siyaset ilişkilerinin yeniden belirlenmesine neden olmuştur.
Nihayet Sovyet Bloğu dağıldıktan sonra tekrar bütün Dünya reorganizasyona ihtiyaç duydu. Neo -liberal politikaların hayata geçirilebilmesi için asker-sivil ilişkilerinin yeniden tanımlanmasına ihtiyaç duyuldu. Ulus devletleri savunanların tasfiye edilmesi bu politikaları uygulayanlarca gerekli görüldü.
2- Sinan Çamurcu: II.Mahmut orduyu dağıttı. İktisadi bağlantı kurdunuz bana bu fikriniz değişik geldi. Bugünkü müdahale II.Mahmut zamanındaki gibi İktisadi bir süreç sebebiylemi?
3- Yrd. Doç. Dr. Seydi Çelik : Yeni Dünya düzeni aslında ekonomik bir program değil mi? O halde yapılan bütün müdahaleler yeni dünya düzeni arayışının bir parçası olarak da okunabilir.
4- Bahri Odabaş -Genel Başkanı : Her dönemde yargıya siyasi baskı yapılıyor. Gerek siyasetçiler, gerek yargı mensupları, gerek bürokratlar özgür ve tarafsız hukuka uygun ifade ve karar veremiyor. Önce insanların özgür düşünme, ifade ve karar vermeleri sağlanmalıdır. Konuyu kısaca toplayarak, Ordu nerede olmalı sorusunu yöneltti.
5- Yrd. Doç. Dr. Seydi Çelik : Kuşkusuz ordu demokratik işleyişe karışmamalıdır. Ancak burada askerin sisteme bu kadar müdahale etmesinde ona verilmiş bulunan bir çok yetkisinin olduğunu görüyoruz. Bu yetkilerin bazılarını darbeler sonrasında kendi almıştır ordu, ama pek çoğunu da siviller vermiştir. Menderes döneminde yaşanan “milli irade” tartışmalarının sistemi krize sokması üzerine 61 anayasasıyla Yasama, Yürütme, Yargı şeklinde kuvvetler ayrılığı ilkesi benimsendi. Milli Güvenlik Kurulu da 4. bir güç olarak devlet yönetimine dahil edildi. Giderek MGK’ya öyle çok yetki verilmiş ki İstanbul’un nazım planıyla bile ilgilenmiş… Hele MGK Genel Sekreterliği… Eğer illa bir derin devlet arıyorsanız orası MGK Genel Sekreterliğidir. MGK Genel Sekreterliğine operasyonel yetkilerde veren gizli yönetmeliği kim hazırlamıştır biliyor musunuz: Özal. Oysa hatırlayın, Özal sivil şortla askeri törenlere katılarak, sivil inisiyatifi askerden önde demek istemiş ama kararlarla gizli emirlerle askere çok yetki vermiştir. Sivil iktidarlar netameli konuların çözümünü askere bırakmakta yarışmışlardır. Sıkıyönetimler bunun sonucudur. Asker ve devlet adlı kitabımda asker verilmiş yetkileri tek tek yazdım. Kışkırtıcı olsun diye kitabımda şunu da ekledim: Bunca yetkiye rağmen asker az bile karışıyor.
6- Hamiyet Şahin : 1960' deki Ordu oldukça özgürlükçü düşünceyi Anayasaya koymuştur. Ancak 12 Eylül İhtilali sonrası bu özgür düşünceler Anayasaya konmamış, aynı ordu düşüncesi niye değişmiştir.
7- Yrd. Doç. Dr. Seydi Çelik : Yine ekonomi perspektifi içinde kalarak yanıtlayayım. Her toplumsal değişim hareketinin ya da devrimlerin, kırılmaların altında ekonomik nedenler vardır. 1960 darbesinin altında Menderes döneminin liberal politikalarına duyulan tepkininde etkisinden söz edilebilir. 1980 darbesi ise 24 Ocak kararlarının yani neo -liberal politikaların hayata geçirilebilmesi için yapıldı.
8- Mehmet Toker : İki ayrı ordu yok, iki ayrı ordu düşüncesi de yok, zaten yapanda ordu değil, toplum, topluma egemen olan anlayışlar. Anayasayı da zaten asker yapmıyor sivil profesörler yapıyor.
Yerel Konu Üzerine Konuşulanlar:
1- Dr. Savaş Ayberk : Cephanelik arazisi nedir? Burası boş bir arazidir. 800 dönüm boş bir arazi Vali olsanız göreve yeni gelmiş olsanız, önünüze bu boş arazi konsa nasıl değerlendirmeyi düşünürsünüz? Belediye Başkanı oldunuz, önünüze bu boş araziyi koydular. Süper bir şey arayıp bulunamaz mı? Emlakçı , mütahit olsanız, buraya ne bloklar yapıp satarsınız. Üniversitede Prof. Olsanız yeşil alan gidiyor, nefesimiz kısılıyor diye bağırırsınız. Doktor, hekim olsanız, buraya ne güzel bir hastane yapılır be dersiniz. Türk siyasetçisi artık siyasetçi adamlar değil, Türk siyasetçisi çok gelişti.
O 800 dönüm arazi askerlerindi, stratejik durumu devreden çıkınca Valiliğe devretti. Ev blokları yapın satın diye değil, orman arazisi değil sağlık, spor, eğitim gibi işlerde kullanılsın diye protokol yapılmıştır. Valilik protokol gereği sağlık, spor, eğitim gibi imar planları hazırlamış ilgili bakanlıklar ödeneğini ayırmıştır. Burada Büyükşehir Belediye Başkanı güçlü birisi, bu bölgede gözü orada olan işadamları orayı yemek için Ankara’ya gidip siyasilerle lobi oluşturarak işi pişiriyorlar.
Sivil toplum Kuruluşları olarak ne yapabilirsiniz? En azından her yere beton dökmeyin biraz yeşil alan kalsın, bizde soluk alalım gibi konuşulmalıdır. Bu arazi konusunda işin içinden çıkılmaz. Tek çare benim gibilerin soluk alalım, yeşil alanımız olsun aman her yer beton olmasın aman, bir müddet sende haklısın denir. Ama daha sonra yavaş yavaş sivil halkın direnci kırılır. Cephanelik alanı işinden hiç umudum yok. Elinizde 800 dönüm araziniz var. Kocaeli bir Avrupa kenti deniyor. Bir botanik bahçemiz veya bir hayvanat bahçemiz yok. Bir aqua parkımız bile yok.
2- Vacit Çelik : Ben daha önce buranın planlamasında çalıştım. Burada yapılması düşünülen botanik bahçesi eğitici, sanatçıların gelip çalışacağı, üreteceği bir merkez olarak planlanmıştı. Şimdi arkadaşların çekmecesindedir. Son ağaç kesildiğinde, son balık yendiğinde ve son nehir kuruduğunda paranın birşeye yaramadığını anlayacaklardır.
3- Muzaffer Şişmanoğlu : Cephanelik alana betonun b sinin bile girmemesini bunun için STK, Üniversite, Valilik, Belediye ve Siyasilerin birlikte hareket etmesi gerekmektedir. Kocaelili işadamları gizli kapaklı her işlerini hallediyorlar. Ben başka bir yerde böyle bir şey görmedim bir tek Kocaeli’nde bu var.
4- Soner Kılıç : Kartepe bölgesinde de müthiş bir yağmalama olduğuna dikkat çekti.Gerek siyasi, gerek Ankara lobisi olsun, Kartepe müthiş bir betonlaşmaya gidiyor.
5- Mehmet Toker : Burada karar alma hakkımız, işlevimiz olmadığı için burada bir şey yapamayız. Bu işleri orada bulunan Kent Konseyleri takip etmelidir. Kent Konseyleri iktidarın memuru gibi çalışamaz, öyle olmuş, aslında il için, çevre için çalışmalıdır.
6- Bahri Odabaş : Teklif üzerine uygun bir günde STK' larla sahada bir inceleme gezisi uygun bulundu. Vali, Büyükşehir Belediye Başkanı Karaosmanoğlu’nun bu alanın doğal haline zarar verilmeden kullandırılmasına sıcak baktıklarına şahit olduğunu ifade etti.
İletişim:
Sivil Toplum ile
62 Sivil Toplum Kuruluşuna mail, telefon ve faks yolu ile toplantı duyurulmuştur.Belediye ve Siyasi Parti İl Başkanlıklarına davet metni faks çekilmiştir. Geçen ayki toplantı ile ilgili bilgi verilmiştir.
Milletvekilleri ile
Telefon, faks ve mail yolu ile milletvekillerine toplantı duyurulmuştur. Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün özel kalemi yoğun programı sebebi ile katılamayacağını bildirdi. Eyüp Ayar katılımda bulunamacağını dair telgraf gönderdi.
Medya
Kocaeli’nde bulunan ulusal ve yerel basın temsilcilerine mail ve faks yolu ile haber verildi. İki yerel gazete, bir TV kanalı ve bir radyo kanalı toplantıya katılımda bulundu.
Değerlendirenler: Bahri Odabaş / Kocaeli küçük Millet Meclisi Hamalı