Yer : Kocasinan Belediyesi Meclis Salonu
Tarih : 08.06. 2013
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1- Millet Derneği (Mustafa TEMİZER – Başkan)
2- Radyolar Birliği ( Ahmet Biçer CEYLAN)
3- Talesemi Lösemililer Derneği ( Faruk BAŞDEMİR- Başkan)
4- Anadolu Eğitim Bilim Kültür Vakfı ( Kahraman CALASIN – Başkan)
5- MAZLUMDER Kayseri Şubesi ( Süleyman DİLBAZ, Nevzat TERECİ, Yasin KARAKAYA, Zeynep KAYA, Suzan IŞIK – Üye)
6- AKİF Der (Hüseyin TÜRKMEN)
7- Erzurumlular Derneği (Timur KURT)
8- Liberal Düşünce Topluluğu (Ferhat ÇAKIR)
9- MTTB (İsa KARAŞIN, Mesut ARSLANER – Üye)
10- Birleşik Kafkas Derneği ( Hayri DİNÇER – Üye )
11- Emek Gençliği (Emin ŞOS)
12- Kayseri Gönüllü Kültür Kuruluşları (Ahmet TAŞ – Başkan)
13- Enderun Kültür Derneği ( İsmail BİLLUR – Üye)
14- Mirac Kültür Derneği ( Yılmaz ALTINÖZ – Başkan)
15- Ribat Eğitim Vakfı (Habip KÜÇÜK)
SENDİKALAR
1- Eğitim Bir Sen ( Aydın KALKAN – Başkan, Yılmaz KILINÇ, Harun GÖZTAŞ-Üye, Rıza BOZDAĞ – Sekreter)
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 37 izleyici katıldı.
MEDYA
TELEVİZYONLAR: Kay tv, Tv Kayseri.
GAZETELER: Kayseri Gündem, Kayseri Anadolu Haber.
MODERATÖR: Celal Fatin DAĞISTANLI (Gazeteci – Yazar, Kanal A Tv Programcısı)
Konu: Gezi Parkı Olayları, Gösteri Hakkı, Toplumun Kararlara Katılımı
1/ Fatin DAĞISTANLI: Öncelikle beni böylesine güncel ve önemli bir konuyu konuşmak için Kayseri’ye davet ettiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Biraz önce bir sinevizyon izledik. Ancak peşinen şunu belirteyim ki bu görüntüler gerçekleri yansıtmamaktadır. Tamamen önyargılı olarak hazırlanmış bir sinevizyon olduğunu söylemek istiyorum. Ben üniversitede öğrenci iken gazetecilik mesleğine başladım. Birçok gazete ve televizyonda profesyonel olarak çalıştım. Mesleğim boyunca özellikle sosyal demokratları takip ettim. Hem demokrat bir aileden gelmem sebebiyle hem de sosyal demokratları uzun yıllar izlemem sebebiyle her iki akımı da çok iyi ve yakından tanıyorum. Ben dün gece yarılarına kadar Gezi Parkı’nda idim. Daha önce de birkaç defa gittim. Biz Celal Kazdağlı ile birlikte Kanal A televizyonunda program yapıyoruz. Bu yüzden o meydana gitmem ve olayları bizzat yerinden takip etmem gerekiyordu. Ayrıca benim evim Gezi Parkı’na 400 metre kadar uzaklıkta olduğu ve defalarca bu parktan geçtiğim için ister istemez olayları takip ettim. Şu anda orada duran ve gösterilere katılan çok sayıda arkadaşım da var. Ama ben onların yanlış yaptıklarını düşünüyorum. Biraz önce seyrettiğimiz görüntülerin gerçekleri yansıtmadığını söylemiştim. Çünkü bu görüntüler gösterileri birkaç ağaca indirgeyerek oldukça masum göstermektedir. Oysa bu birkaç tane ağaç meselesi değildir. Bu yaşanan olayların birkaç dakikada anlatılması ve geçmişi göz önünde bulundurulmadan değerlendirilmesi sağlıklı bir sonuç ortaya koymaz. Bundan yedi yıl önce ilk defa Türkiye, ABD’nin hâkimiyetinden kurtulmuştur. Böylece Türkiye tam bağımsızlık yolunda büyük bir adım atmıştır. Bu süreci anlamadan Gezi parkı olaylarını doğru anlamak ve doğru değerlendirmek mümkün değildir. Türkiye üzerinde ABD’nin oyunlarını iyi sezen Menderes idam edilmiş Özal ise zehirlenmiştir. Bütün bunları Gezi Parkı olaylarının doğru ve isabetli değerlendirmesini yapabilmek için anlatıyorum. Bu yüzden baştaki görüntüler hakkında “ bunlar önyargılı olarak birkaç ağaca indirgenmiş görüntülerdir” dedim. Bundan yedi yıl önce Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’deki işlerin okyanus ötesindeki ABD’nin gücü ile yapılamayacağını öngörmüştü. Bu yüzden ABD’nin Irak’a saldırması konusundaki 1 Mart tezkeresinin reddedilmesi çok önemlidir. Tayyip Erdoğan’dan daha çok hemşeriniz Abdullah Gül’ün etkisi olmuştur. Ayrıca zamanın CHP genel başkanı Deniz Baykal’ın da etkisi olmuştur. Zaten bir kaset operasyonu ile CHP’nin başından alınması da bunun göstergesidir. Türkiye’nin tam bağımsızlık yolunda önemli bir noktaya geldiğini söylemek isterim. Sizin toprağınızın ve bayrağınızın olması ya da serbest seçim yapıyor olmanız tam bağımsızlığınızın göstergesi değildir. Tam bağımsızlık açısından bunların bir önemi yoktur. Bu tam bağımsızlığı gerçekleştirmek Menderes ve Özal’a nasip olmamıştır. Ama Recep Tayyip Erdoğan için böyle bir imkân doğmuştur. Hatta bir ölçüde tam bağımsızlık elde edilmiştir. İçerdeki tam bağımsızlık çalışmalarına sessiz kalmayan dış güçler buna yabancı sermayeyi çekmek ve borsada manipülasyon yaparak sıcak parayı dışarı kaçırmak suretiyle karşılık verdiler. Hükümet de bu atağa sessiz kalmadı ve piyasaya sıcak para sürerek onların oyununu bozdu İçerde bütün bunlar yaşanırken dışarıda da Arap baharı başladı. Arap Baharında en aktif rolü oynayan ülke Türkiye idi. Şu bir gerçektir, Türkiye ile ABD ve İsrail’in Suriye üzerindeki politikaları aynı değildir. Türkiye’nin kendine has bir politikası var ve bu politika diğerlerinin işine gelmemektedir. Bu yüzden sürekli olarak kendi politikalarını dayatmaktadırlar. Başbakanımızın son ABD ziyaretini çok iyi okumamız gerekmektedir. Şimdi bütün bunlardan sonra Gezi Parkı’na bakıyorum. Ben oradaki ağaçların kesilmesine ve yerine başka bir şey yapılmasına karşı çıkan ve en sert tepkiyi gösterenlerden biriyim. Hatta Koç ve Aydın Doğan’a ait oteller de yıkılıp meydanın daha da genişletilmesi taraftarıyım. Gezi Parkı’nda PKK yok. Orada TİKKO ve DHKP-C var. Kim bunlar? Bundan birkaç önce ABD konsolosluğunu bombalayanlar değil mi? Ama bakıyorsunuz ABD, Gezi Parkı’nda yaşananlardan endişe duyduğunu söylüyor. Baştan beri bütün anlattıklarımı yan yana koyarsanız şunu görürsünüz: Gezi, Gezi değildir! Elbette Gezi Parkı’nda iyi niyetli olan ve ağaçların kaldırılmasına samimiyetle karşı çıkan gerçek çevreci insanlar vardır. Onların kaybedilmesi değil mutlaka kazanılması ve Yeni Türkiye düşüncesine dâhil edilmesi gerekmektedir.
2/ Ferhat ÇAKIR: Ben bir hikâye anlatarak konuşmama başlamak istiyorum Harun Reşid, halifeliği döneminde her Müslüman’a bir altın vermeyi düşünmüş. Danışmanı ve üvey kardeşi olan Behlül Dânâ ise herkese dağıtmasını teklif etmiş. Fakat Harun Reşid gayr-i Müslimlere vermeyeceğini söylemiş. Behlül, öyleyse bunu halka duyurmak için o haftaki Cuma namazını kendisinin kıldırmak istediğini söylemiş. Halife bunu kabul etmiş. Behlül hutbeye çıkınca “elhamdülillâhi rabbi’l-mü’minîn” diye dua etmiş. Halife buna itiraz ederek Allah’ın bütün insanların rabbi olduğunu söylemiş. Behlül de “Peki ya sen sadece mü’minlerin halifesi misin ki yalnızca onlara altın verip diğerlerine vermiyorsun” demiş. Ben başbakanımızın sadece kendine oy verenlerin başbakanı olmasını değil, aynı zamanda oy vermeyenlerin de başbakanı olmasını istiyorum. Başbakan kendine oy veren %50’yi düşünüyor da oy vermeyenleri niye düşünmüyor. Başbakan toplumu gereksiz yere geriyor. Sert ve kaba üslubuyla herkesi kırıyor. Üçüncü köprünün adını Yavuz Sultan Selim koymakla Alevî vatandaşlarımızı öteliyor ve onları rencide ediyor. Demokrasi adına şu anda yaşananları desteklemesi gerekirken tam tersine şeyler yapıyor. Bir Dersim yetkilisi Mustafa Kemal’e “Ben Lozan’dan önceki Mustafa Kemal’i istiyorum” demişti. Ben de balkondaki başbakanımızı istiyorum.”
3/ Mesut ASLANER: Öncelikle Fatin Bey’e çok açık ve net konuştuğu için teşekkür etmek istiyorum. Ben Gezi parkı olaylarını endişeyle takip ediyorum. Ben İstanbul’da yaşayan biriyim. Gezi Parkı önceden beri güvenli bir yer değildir. Ben annem veya kız kardeşimle birlikte o parktan asla geçmek istemem ve geçmem. Oraya mutlaka bir düzenleme yapılması ve güvenli bir hale getirilmesi gerekmektedir. Üçüncü köprüye Yavuz isminin verilmesi bütün dünyaya verilmek istenen politik bir mesajdır. Başbakanımız bu köprüye Yavuz ismini durduk yere tesadüfen vermek istiyor değildir. Bu ismi vermek suretiyle birilerine mesaj vermek istemektedir. Çünkü Yavuz batıya değil, doğuya yönelmişti. Başbakan da batıya “eğer bizi dışlarsanız, bizim gidecek kapımız yok değil, biz de doğuya döneriz” mesajı vermek istiyor. Yani bundan sonra batıdan çok doğuya sahip çıkılacağı mesajını veriyor.
4/ Mustafa TEMİZER: Fatin Bey’e ben de teşekkür ediyorum. Zaten öğrencilik yıllarımızdan beri bildiğimiz hakikatlere değindi. Bize öğrenciliğimizde bu hakikatleri öğretenlere de bu vesile ile teşekkür etmek istiyorum. Evet, bu hakikatleri hepimiz biliyoruz ama bunların değişmesi ve olumsuzlukların düzeltilmesi için bu güne kadar ne yapılmıştır? Baktığımızda çözüm için hiçbir şeyin yapılmadığını görüyoruz. Düşman bu oyunları hep oynamış ve oynamaya da devam edecektir. Bunların düzelmesi için Kurtuluş Savaşı ruhu ve düşüncesi insanlarımıza yeniden kazandırılmalıdır. Siyasilerimiz birbirleri ile çekişmeyi bırakıp ortak bir mutabakat metni hazırlamalıdırlar. Her parti muhalefette iken birçok şey vad ediyor ama hükümete geçince kendi programını dayatıyor. Oysa milli bir mutabakat metni olsa herkes ona göre devleti yönetmek zorunda kalacaktır.
5/ Hüseyin TÜRKMEN: Türkiye’nin son on yılını üç dakikada, üç saatte ya da üç günde konuşup bitirmemiz mümkün değildir. Ben Baykal’ın bir komplo ile görevden uzaklaştırıldığına inanmıyorum. Bu bir ahlâksızlıktır ve Baykal ahlâksızlığının kurbanı olmuştur. Ya da birileri onun bu zaafını kullanmışlardır. Hilmi Özkök bu ülkede darbeyi önlemiş bir genelkurmay başkanıdır. Bu yüzden ona mutlaka bir ödül verilmelidir. Bir araştırmaya göre Türkiye, insanlarının birbirine en az güvendiği ülkelerin başında gelmektedir. Siyasilerimiz büyük sözler söyleyip bu sözlerinin altında kalmaktadırlar. Mevcut hükümet geçmişine sahip çıkmaya çalışıyor. Bugün yaşanan Gezi olaylarının altında 1 Mayıs’a izin verilmemesi yatmaktadır. Eğer 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasına izin verilseydi, bunlar olmayacaktı. Çünkü onlar 1 Mayıs’a izin verilmeyince 27 Mayıs’ı kullandılar. Zaten fırsat kolluyorlardı, bu fırsat da onlara verilmiş oldu. Başbakan mağrur olmaya başladı. Birilerinin çıkıp ona “Mağrur olma başbakanım senden büyük Allah var!” diye hatırlatması gerekmektedir.
6/ Furkan Yılmaz ALTINÖZ : Gezi Parkı olayları birkaç ağaç meselesi değildir. Medeniyetler çatışmasının bir uzantısı gibi gözükmektedir. Yani batılıların kendi egemenliklerini sürdürmek için kullandıkları bir durumdur. Müslümanların Gezi Parkı olaylarında bulunması doğru değildir. Hemşehrimiz olan İhsan Eliaçık’ı anlayamıyoruz. Fatin Bey birçok şeyi sesli olarak anlattı ama ben sesli olarak bile anlatamıyorum. Gezi Parkı olayları bana Müslümanların kendi haklı taleplerini meydanlarda seslendirememe zaaflarının olduğunu hatırlattı. Bu ülke hakkında en fazla görüş beyan etmesi gerekenler dindar insanlardır. Çünkü bizim hayatımızın her kademesine müdahale edilmiştir. Gezi Parkındakiler kendilerine sorulmadan bir şey yapılmaması gerektiğini söylüyorlar. Oysa bana sorulmadan defalarca benim ailemle ilgili kararlar alınmıştır. Mesela ben oğlumun karma eğitime tabi tutulmasını istemiyorum. Bana bunu isteyip istemediğimi neden hiç kimse sormuyor ya da sormayı aklına getirmiyor?
7/ Hayri DİNÇER: Gezi Parkı düzenlemesinin yapılıp yapılmamasından ziyade bunu başbakanın açıklaması önemlidir. Çünkü başbakan “mutlaka yapacağız” dedi. Oysa bunu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın söylemesi gerekmez miydi? Başbakan her ilin işine böyle karışıyor mu? Ben bun gerçekten merak ediyorum.
8/ Ahmet Biçer CEYLAN: Türkiye’de partiler muhalefette iken birçok şey söylüyor ama hükümete gelince tam tersini yapıyorlar. Muhalefet, hükümetin yapmak istediği veya yaptığı her şeyin mutlaka zararlı bir yönünü bulup onunla hükümeti yıpratmaya çalışıyor. Böylece muhalefet yaptığını zannederek kendine bir pay elde etmeye çalışıyor. Gerekirse yasa dışı yollara bile müracaat ediyor. Başbakan Gezi olaylarının başında çok yanlış yaptığı için mesele bu noktalara kadar gelmiştir.
9/ Rıza BOZDAĞ: Bu salonda konuşulanlara bakınca Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ne kadar tehlikeli ve mutlaka asılması gereken bir adam olduğunu gördüm. “Üçüncü köprüye niye Yavuz’un adı verilmişmiş!” Maksat köprünün adı mıdır? Başka bir isim konulsa itiraz edilmeyecek midir? Mesela bazıları “Mevlana olsaydı” diyorlar. Buna karşı çıkan olmayacak mı? Mesela ben Mevlana’nın Moğol ajanlığından tutun, eşcinselliği ve Mesnevi’sindeki müstehcen hikâyelere kadar bir yığın şey anlatarak karşı çıkarım. “Başbakan mağrur olmaya başlamışmış”. Birlerinin çıkıp “Mağrur olma başbakanım senden büyük Allah var deme zamanı gelmişmiş.” Söyler misiniz, başbakan kime karşı mağrurdur? Çetelere, Ergenekonculara, faiz lobilerine, militarist rejim sevdalılarına karşı mağrur ise, bu başbakana “Mağrur olma başbakanım, senden büyük Allah var” demek yerine, “Mağrur ol başbakanım, Allah seninle beraberdir” demek gerekir.
10/ Nevzat TERCİ: Bu işin içinde ne oyunların döndüğünü herkes biliyor ama yine de herkes başbakanı suçluyor. Ben de bunu anlamıyorum. Küresel aktörlerin Türkiye’deki figüranlarının neler yaptığını çok iyi görüyorum. Garanti Bankası’nın CEO’su “ben de çapulcuyum” diyor. Bizler Müslümanlar olarak kendi tepkilerimizi ortaya koyamıyoruz.
11/ İsa KARAŞIN: Öncelikle programın başında seyrettiğimiz videonun çok yanlı ve önyargılı hazırlanmış olduğunu belirtmek istiyorum. Çünkü içerisinde beş defa “şiddet”, üç defa da “direniş” kelimesi geçti. Bu, halkla polisi karşı karşıya getirmek için hazırlanmış bir oyundur. Her şey ortadadır. Niye bunu kimse anlamak istemiyor?
12/ Timur KURT: Ben insanlarımızda sevginin azaldığını söylemek istiyorum. Bence insanlarımız arasında sevgiyi yeniden oluşturmamız gerekiyor. Lütfen birbirimizi sevelim. Çünkü büyümenin yolu bundan geçiyor.
13/ Faruk BAŞDEMİR: Bugüne kadar hükümetin on yılını izledik. Başbakanın tavırları bizi üzüyor. PKK ile ilgili çalışmalar iyi olabilir ama âkil adamlar projesi toplumu rahatsız etti. Halk istediği gibi toplantı ve yürüyüş yapamıyor. Polisin göstericilere müdahalesi hiç uygun değildi. Göstericilerin isteklerinden hiç biri kabul edilmedi.
Değerlendirme:
1. İletişim
Sivil toplum ile
30 STÖ ile telefonla görüştüm ve maille davet metnini gönderdim. 16 STÖ bu çağrıya olumlu cevap verdi ve toplantımıza katıldı. Ancak 14 STÖ temsilcisi katılmadı.
Değerlendirenler:
Ahmet TAŞ KAYSERİ kMM hamalı