Yer: Kocasinan Belediyesi Meclis Salonu
Tarih: 07.04.2012
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1/ Gönüllü Kültür Teşekkülleri (Ahmet TAŞ – Başkan)
2/ Millet Derneği (Mustafa TEMİZER- Başkan)
3/ İlim Hikmet Vakfı (Nevzat TERECİ – Üye)
4/ Mimar ve Mühendisler Grubu Derneği (Fatih KAYA -Üye)
5/ Miraç Kültür Derneği (Fazıl TAŞ – Üye)
7/ MAZLUMDER (Hacı YAKIŞIKLI – Üye)
8/ Liberal Düşünce Topluluğu (Ferhat ÇAKIR)
10/ Yedi İklim Der (Mekselina KÜRNE – Başkanı)
11/ AHUDER (Bekir Sıddık ÇELİK – Üye)
SENDİKALAR
1/ Eğitim Bir-Sen ( Rıza BOZDAĞ – Sekreter)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER YOK
GÖZLEMCİLER
1/ İdris TÜZÜN (Yedi İklim Der. Üye)
2/ Kahraman CALASIN (Kocasinan Öğrenci Yurdu- Başkan)
3/ Hüseyin SOYLU (MAZLUMDER- Üye)
MİLLETVEKİLLERİ YOK
BELEDİYE BAŞKANLARI YOK
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 50 izleyici katıldı.
MEDYA
1/ Tv Kayseri
2/ Tv 1
3/ Erciyes tv
4/ Tv 38
5/ Kent Haber
6/ Kayseri Gündem
7/ Kayseri Haber
8/ Kayseri Anadolu Haber
MODERATÖR: Prof. Dr. Musa Hakan ASYALI (Abdullah GÜL Üniversitesi Rektörü)
SUNUCU: Ahmet TAŞ (Kayseri Gönüllü Kültür Teşekkülleri Sözcüsü)
KONULAR
Genel Konu: Eğitim Sistemindeki yeni düzenlemeler (4+4+4)
Yerel Konu: Kayseri Halkı Nasıl Bir Üniversite İstiyor?
Konuşulanlar:
1/Prof. Dr. Musa Hakan ASYALI: Ben Kayseri kMM toplantılarına ilk kez katılıyorum. Programın adının Kayseri kMM olması gerçekten hoş bir espri olmuş. Hele hele “küçük” kelimesinin baş harfinin de küçük yazılması ayriyeten güzel olmuş. Kamuoyunda 4+4+4 şeklinde tanınan ve her şeyi kısaltmayı sevdiğimizden dolayı 4×3 dediğimiz yeni eğitim yasası, rektörü olduğum Abdullah Gül Üniversitesi açısından da hayli önemli idi. Bizim bu konuda hazırlıklı olduğumuzu söylemeliyim. Ben 4+4+4 (4×3) sistemini olumlu bulanlardanım. Aynı anda bir milyon sekiz yüz bin kişinin sınava alındığı bir sistemde yaşıyoruz. İki milyona yakın kişinin aynı anda sınava alınması ve bazen bunun telafisinin de mümkün olmaması doğru değildir. Bu sınav stresi öğrenciler üzerinde olumsuz etkiler de bırakmaktadır. Belki şu anda uygulanan sınav sistemi adaletli olunması için tercih edilmiş olabilir. Ancak bütün bu yaşadıklarımızdan görüyor ve anlıyoruz ki pek de adil olunamıyor. ABD’de uygulanan sistem, bana göre bizim için daha uygun olurdu. Orada üç aşamalı bir üniversite kabul programı vardır. Birincisinde öğrencilere uygulanan bir sınav, İkinci olarak öğrencilerin hazırlanma dönemi, Üçüncü aşamada ise öğrencinin lise diploma notu devreye girer. Zaten öğrenci sınavda iyi bir puan almış, iyi bir rapor hazırlamış ve iyi bir diploma notu varsa üniversiteler böyle öğrencilere kendileri talip olmakta ve kabul vermektedir.Orada üniversiteler her öğrenciye kabul vermiyor. Üniversitelerin kabul komisyonları toplanıp öğrencinin sınav notu, hazırladığı rapor ve diploma notuna bakarak kabul veriyor ya da vermiyor. Kabul edilen her öğrenci de o üniversiteyi seçmeyebiliyor. Bu yüzden yedek kabuller yapılıyor. Hiçbir üniversiteye kabul alamayan öğrenciler hâlâ üniversitede okumak istiyorlarsa kabul şartı aramayan halka açık üniversitelerden birine gidebiliyorlar. Bu arada girmek istedikleri üniversitelere kabul edilmek için tekrar tekrar müracaat edebiliyorlar. Bu halka açık üniversiteler bizdeki meslek yüksek okullarına benzemektedir. Bana göre, biz de böyle yumuşak bir geçiş süreci izleyebiliriz. Benim en çok hoşuma giden sistem de budur. Sınavlar da her zaman okullarda değil, yeni açılması gereken sınav merkezlerinde yapılmalıdır. Bu merkezler sadece sınav yapmalıdır. Bütün bunlara hazır olmadığımızı düşünen üniversitelerimizin fikirlerine de katılmıyorum.
2/Ahmet TAŞ: Yeni eğitim sistemi (4+4+4) konusu sadece eğitimcilerimizin değil, bütün halk kesiminin ilgi duyduğu bir konudur. Bu yüzden herkes yasayı yakından takip ediyor. Bu yasayla birlikte, ortaokul ve liselerde seçmeli olarak okutulacak olan Kur’ân-ı Kerîm ve Hz. Peygamberimizin Hayatı dersleri olacak. Bizler, Kayseri Gönüllü Kültür Teşekkülleri olarak bunların yetersiz olduğunu düşündük ve ecdadımızın yazdığı eserler depolarda ve kütüphanelerde çürümeye mahkûm olmasın diye, Osmanlıca’nın da seçmeli olarak okutulması çağrısında bulunduk. Umarım yetkililerimiz bizim bu çağrımıza kulak verirler ve önemli bir ihtiyacı fark ederler.
3/ İdris TÜZÜN:Abdullah Gül Üniversitesi Kayseri için hayırlı olur inşâallah. Bugün bir milyondan fazla insan üniversiteye girmek istiyor. Fakat uygulanan sistemden dolayı bilgi, öğretilmekten çıkartılıp maişet kazanma kapısı haline getirilmiştir. Halkımız çocuklarının bir an önce üniversiteyi bitirerek iyi bir iş bulma hedefine kilitlenmiş bir durumdadır. Oysa bir üniversiteyi, hatta iyi bir üniversiteyi bitirdiği halde açıkta kalanlar bile olabiliyor. Üniversitelerimizin Türkiye’nin bütün meselelerini çözmeye yönelik çalışmalarının yetersiz olduğu kanaatindeyim. Ayrıca ülkemizin bazı ekonomik sıkıntıları vardır. Ekonomimizi şekillendiren kuruluşlar ekonomi ile ilgili çalışmalar yaparken ekonomi eğitimi veren üniversitelerimiz yeterince katkı sağlayamamaktalar. Memleketimizin sorunlarına odaklanmış ve bunları çözmeye yönelik çalışmalar yapan üniversitelerin sayısının artmasını umut etmekteyim.
4/ Rıza BOZDAĞ: Hepimizin bildiği gibi şu anda uygulanan kesintisiz sekiz yıllık eğitim sistemi 28 Şubat sürecinde bir takım baskıcı zihniyetlerin insanımıza dayatması sonucu ortaya konan bir sistemdi ve memleketimize neler kaybettirdiğini bilmeyenimiz yoktur. Kesintisiz sekiz yıllık eğitim dayatmasının uygulandığı yıllardan beri memleketimizde çıraklık sistemi de öldü. Oysa bütün öğrencilerin hakim, savcı, kaymakam, doktor olamayacağını herkes bilmektedir. İlk dört yıldan sonra devam mecburiyeti olmadan staj şeklinde yapılacak eğitimlerle memleketimizin çıraklık sistemi de kurtarılmış olacaktı. Yeni sistemin bir güzel yanı da aynı alanlarda eğitim veren okullar arasında geçişe izin vermesi yanında farklı alanlarda eğitim veren okullar arasında da geçişe izin vermesidir. Biraz önce sayın rektörümüzün de ifade ettiği gibi iki kez yönlendirme sürecinden geçirilip iki kez seçme hakkına sahip olan öğrencilerimiz iki kez rafine olacakları için çok kaliteli öğrencilerle çok kaliteli eğitimler yapılacaktır. Zaten katsayı zulmü gibi bir zulmün kaldırılmış olması da bu kaliteyi artıracaktı.
5/Abdülkadir DEMİR: Ben İmam-Hatip Lisesi mezunuyum. Yani tek tipçi, baskıcı zihniyetler tarafından zorla dayatılan katsayı uygulamasının mağdurlarından biriyim. Ben halkla ilişkiler okumak istiyordum ama olmadı. Şimdi tekrar hazırlanıyorum. Bugün katsayının kaldırılmış olması ve benim istediğim bir üniversiteyi tercih hakkımın bana tekrar tanınması beni memnun ve mutlu ediyor.
6/ Mekseline KÜRNE:Yıllardan beri ülkemizde Osmanlıca yasak olmasına rağmen halkımızın gayretleri ile yine de okunur ve yazılırdı. Ben 1969 yılından beri bunu okuyup yazarım. Yıllardan beri Osmanlıcayı yaşatmaya çalışan bir kurumuz. Çoğu zamanlar eski tapuları okuyacak adam bulamadıkları olur ve beni çağırırlardı. Ben bunu uzun yıllar yaptım. Osmanlıca kurslarımız hâlâ devam etmektedir. Ahmet TAŞ hocamın teklifini inşallah hükümet duyar da faaliyete geçirir.
7/ Bekir Sıddık ÇELİK: 12 yıllık zorunlu eğitimin çıkartılmış olması takdir edilecek bir hadisedir. Meslek liselerinin özendirilecek olması da önemli bir durumdur. Çocuğunun din eğitimi almasını isteyen bir veliye bu imkânın sunulmasını oldukça önemli buluyorum. Ben yeni eğitim sisteminde seçmeli olarak okutulacak Kur’ân-ı Kerîm ve Hz. Peygamberimizin Hayatı derslerini seçenlerle seçmeyenler arasında bir sıkıntının yaşanacağına inanmıyorum. Bütün herkesin üniversitelere aşırı derecede yönlendirilerek üniversite mezunlarının çok rahat bir hayat yaşadıklarını söylemek çok yanlış bir tutumdur. Çünkü üniversite mezunu olduğu halde çalışacak iş bulamayan çok sayıda vatandaşımız vardır. Üniversitelerimizden mezun olanların devlette mutlaka iş bulacağı ve ondan sonra rahat bir hayata kavuşacağı anlayışını yıkmamız lazım. Her üniversite mezunu kendi işini kurabilecek veya daha önce başkaları tarafından kurulmuş özel sektörlerde iş bulma potansiyeline ve imkânına sahip olmalıdır.
8/ Fethullah CEYLAN (Erciyes Üniv. Uluslar Arası İlişkiler Öğrencisi): Sisteme hep şekil üzerinden bakıldığı için bir sonuca gidemiyoruz. Bu devlet kurulurken halka zorla bir gömlek giydirilmeye çalışıldı. Bu gömlek bu halkın bedenine göre yapılmadığı için de halkımız onu kabul etmek istemedi. Dolayısıyla bu gömleği giymedi. Bize getirilen sistemler torna usulü üretilip getirilmektedir. Sorun şu 28 Şubat sürecinde dayatılan kesintisiz sekiz yıllık eğitim sistemi tutmadı. Şimdi yeni getirilen bu sistem tutacak mıdır? Bu konuda kuşkularım var.
9/ Asiye Meryem KÖKLÜ (Erciyes Üniv. Uluslar Arası İlişkiler Öğrencisi): Ben üniversitelerde kurulan ve kurulacak bölümler hakkında konuşmak istiyorum. Ben uluslar arası ilişkiler okuyan bir öğrenciyim ama benim asıl okumak istediğim ve ilgi duyduğum alan arkeoloji idi. Arkeoloji bölümü mezunlarının iş bulacağı çok fazla bir alan olmadığı için bu alanı seçemedim. Çünkü ekonomi çok önemli bir etkendir. Uluslar arası ilişkileri de seviyorum. Ben ülkeme yararlı olmak istiyorum. Netice olarak üniversitelerdeki bölümlerin ihtiyaca göre açılması gerektiğini söylemek istiyorum. Ayrıca bu durumda, akademisyenlerin de daha az öğrenci ile ilgilenmeleri sağlayanacağı için daha kaliteli eğitim yapılmış ve daha yetenekli insanlar yetiştirilmiş olur.
10/ Ferhat ÇAKIR: Ben bir sloganla başlamak istiyorum: “Özgürlük olmadan bilim olmaz!”. Ülkemizde yıllardan beri özgürlük olmadan bilim yapılmaya çalışıldı. Bu son eğitim sistemindeki yenilikle insanlar çocuklarının dini eğitim almaları konusunda bir nebze özgürleştiler. Önümüzdeki yıllar, eğitim konusunda daha nelerin geleceğini ortaya koyacaktır. Bir araştırmada Türk toplumunun gençlerinin seviyesinin ne kadar yüksek olduğu görülmüş. Öyleyse girişimciliğin faydaları verimli bir şekilde insanlara iletilmelidir. Yeni bir eğitim sistemi getirildiğinden bahsediliyor ama eğitim sisteminin amacı eski sistemin aynısı. Böyle bir eğitim sistemiyle nereye varılabilir ki?
11/ Melih Güçlü ÇALIKOĞLU (Abdullah Gül Üniversitesi Genel Sekreteri): Ferhat Bey, sistemin değişmesiyle her şeyin değişip değişmeyeceğini; Rıza bey de üniversitelerimizde bilimin öğretilip öğretilemeyeceğinden bahsettiler. Sistemimiz çok merkeziyetçidir. Sanki öğretmenlere güvenilmiyor gibi bir hava var. Ben MEB çalışanları ile uzun süre çalışma imkânı buldum. MEB kendi öğretmenlerine güvenmiyor. Oysa insanların düşünülmesi gerekmektedir. İnsanların bizim için ne ifade ettiğini bilmemiz gerekmektedir. Bizim yapmamız bilgi yüklemek değil, merak uyandırmaktır.
12/ İrfan ONAT (Abdullah Gül Üniversitesi Rektör Yardımcısı): Sistemin ürettiği insanlarla sistemi düzeltmeye çalışmak çok ilginç bir durumdur. Bu konuda herkese belirli görevler düşmektedir. Aileye de çok büyük sorumluluk düşmektedir. Çünkü aile içinde bile özgüven ve kendini ifade etme duyguları köreltiliyor. Üniversite öğrencileri arasında bile soru sormaya cesaret edemeyenler çıkmaktadır. Cesaret edenler de komik bir şey söylemiş gibi herkes tarafından gülüşülerek alaya alınıyor. Hatta üniversite hocaları arasında dahi özgüvenleri olmadığı için kendilerine güvenemeyenler çıkıyor. Öğrencilerden biri soru soracak diye panikleyen hocalarımız bile mevcuttur.
13/ Osman SEVİNDAĞ (Abdullah Gül Üniversitesi): Elbette bu yeni yasa, 28 Şubat’ın götürdüklerini düşünenler açısından olumlu kabul edilmiştir. Ancak her kesimden insanlarla görüşülüp tartışılmadan kabul edilmesi bana ilerde bazı sıkıntıların ortaya çıkabileceğini düşündürüyor. Geçmişte bizler elişi derslerimizde kendi elimizle bir şeyler yapardık. Sanayiye gidip bir ustaya yaptıranlar da olurdu. Sonuçta biz elimizle yaptığımız halde on üzerinden “beş” alırken, ustaya yaptıran arkadaşlarımız “on” alırdı. Bugün ise o “on”u alan arkadaşlarımız kahve köşelerinde ömür tüketirken, ben buralara kadar gelebildim. Sistem 2006 yılında bakanlık tarafından çıkartılan yaparak-yaşayarak öğrenme programına göre işliyor. İnsanlar bir yarışa sokuluyor ve siz de isteseniz de istemeseniz de bu yarışa katılmak zorunda kalıyorsunuz.
ÖNERİLER
1/ Yeni eğitim yasası (4+4+4) eksikleriyle birlikte, özellikle meslek liselerinin kalitesinin artması, sanayiye ara eleman temininin kolaylaşması, Kur’an-ı Kerim ve Osmanlıcanın seçmeli ders olması toplumun vicdanına cevap verir uygulamalar olacaktır. Resmi dil olan Türkçe ile birlikte Arapça ve diğer etnik grupların dillerinin seçmeli olarak okutulması doğru olacaktır.
Değerlendirme:
Sivil toplum ile
30 STÖ ile telefonla görüştüm ve maille davet metnini gönderdim. 10 STÖ bu çağrıya olumlu cevap verdi ve toplantımıza katıldı. Ancak 20 STÖ temsilcisi katılmadı.
Değerlendirenler:
Ahmet TAŞ/ KAYSERİ kMM hamalı
07.04.2012 Kayseri kMM Toplantı Tutanağı
previous post