Yer: Kocasinan Belediyesi Meclis Salonu
Tarih: 08.01.2011
Katılımcılar:
a. Dernek, Vakıf ve Girişimler:
1. Anadolu Eğitim Kültür Vakfı (Mustafa Temizer- Başkan Yardımcısı)
2. Atatürkçü Düşünce Derneği (İsmail Ulusoy – Başkan)
3. Anadolu Hukukçular Derneği (Süleyman Gürkök- Başkan)
4. Anadolu Radyo-TV Yay. Der. (Ahmet Biçer Ceylan – Başkan)
5. Enderun Vakfı (Ahmet İlhan- Başkan Yardımcısı)
6. Türkiye Harp Malülü Şehit-Gazi Der. (Ali Yavuz – Başkan)
7. Anadolu Sakatlar Derneği (Osman Kılıç – Genel Başkan)
8. Üvey Evlatlar Platformu (Sinan Demirdöven – Sözcüsü)
9. Liberal Düşünce Topluluğu (Ferhat Çakır – İl Temsilcisi)
10. Türk Anneler Derneği (Fikriye Merdan – Başkan)
11. Alevi Kültür Merkezi (Rüstem Gümüş – Başkan)
12. Tüketiciler Birliği (Bekir Parlak – Başkan Yardımcısı)
13. Mazlum Der (Mustafa Delice – Başkan Yardımcısı)
14. Sivaslılar Derneği (Şevki Çakır – Yön. Kur. Üyesi)
b. Meslek Odaları
Elektrik Elektronikçiler Odası (Mehmet Alan – Başkan)
Jeoloji Mühendisleri Odası (Adnan Evsen – Başkan)
c. Sendikalar
HAK-İŞ (Celaleddin Korkmaz – Genel Sekreter)
Büro Memur Sen (Mustafa Yılmaz – Başkan)
Demiryol İş Sendikası (Yakup Aslan – Başkan)
d. Kanaat Önderi, Bireyler ve Diğer Katılımcılar
Yeşilay (Ertuğrul Uyanık – Başkan Yardımcısı)
Gülay Pancar (Avukat)
Ali Eprimez (Bankacı)
Reşat Koparan (Ceza Yargıcı)
Alper Erginer (Öğretim Görevlisi)
Yılmaz Uçkan (Belediye Meclisi Üyesi)
Katılan Milletvekilleri: Yok
Belediye Başkanları: Yok
Mesaj Yollayanlar: Yok
Moderatör:
Doğu ERGİL, Akademisyen, Siyaset Bilimci
Gözlemciler:
3H Hareketi (Battal Taşkıran- İl Temsilcisi)
Diğer Katılımcılar:
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 10 izleyici/gözlemci katıldı.
Medya:
AA
İHA
Erciyes TV
TV Kayseri
TV 1
Konular:
Genel konu: İki Dillilik ve Özerklik
Konuşulanlar:
Doğu Ergil: Biz kamu alanında 60 senedir iki dilliyiz. Namaz kılarken Arapça konuşuyoruz, ezanları okuyan devlet memurları kamusal alanda Arapça okuyorlar. Bunca senedir neden sorun olmadı bu? Siyasal bir talebi yok da onun için. Her toplum çok dillidir aslında. Ama ortak iletişim için resmi bir dilin olması gerekmektedir. Bizim sorunumuz resmi dili doğru dürüst öğretememektir. Kendi dilinde yazı yazamayan 1/3’lük safkan türk bir kitleye sahibiz. Diyarbakır ceza evinde Türkçe bilmeyen annenin dramı bu işi yapamadığımızın en önemli göstergelerindendir. Vahşet ile uygarlık arasında 20 sene vardır der bilim adamları. Buradaki 20 sene eğitim sürelerinin toplamıdır. Dil bir lügat değil, anlamlar dünyasıdır. Resmi dilin yanında ana dilin kullanımı zenginliktir. Duygu, düşünce ve anlam zenginliğidir.
Osman Kılıç: Osmanlı yıkıldığından bu yana biz dil olarak kendimize Türkçeyi seçtik ve onu konuşuyoruz. Bunu da korumak zorundayız. Konuşamayan bir engelli hiçbir yerde derdini anlatamıyor. Devletin tanımadığı dil, dil değil, gürültüdür. Devlet tanımıyor diye bir dil dillikten çıkmayacağı gibi tanımadığı din de dinlikten çıkmamaktadır. Resmi dil Türkçedir. Herkes kendi ana dilini öğrenir ama kamuda konuşamaz.
Doğu Ergil: Türk alfabesi diye bir şey yok arkadaşlar. Alfabemiz önce arap harflerinden idi sonra Latin alfabesine dönüştü. X, q ve w harflerine karşı yıllarca direndik. Neden? Latin alfabesini kabul ediyoruz ama üç harfini almıyoruz. Anlamlı mı bu sizce? Öztürkçe konuşan Azeriler bu harfi kullanıyorlar ama hiçbir sorun olmuyor. Bizde neden oluyor?
Adnan Evsen: Toplumda çok fazla dil sahibi varsa anlaşmayı nasıl sağlayacağız? Bu soruma cevap vermenizi rica ediyorum. Bir de bir tezatlıktan bahsetmek istiyorum. Antalya’da bir sempozyum yapılıyor. Türkçe konuşan ülkeler toplanıyor. Hangi dilde konuşuyorlar biliyor musunuz? Rusça.
Mustafa Yılmaz: Camilerde Arapça konuşuluyor ifadesinden yola çıkarsak İngilizce, almanca, ve Fransızca gibi dil öğreten tüm kamu kurumundaki öğretmenler kamu görevlisi olduğu için bu dillerinde ülkemizde ikinci hatta üçüncü, dördüncü dil olarak kabul edilmesi gerekir ki bunun böyle olmadığı açıktır. Bu yüzden ezanın Arapça okunması, vaazlarda ve hutbelerde Arapça metinlere yer verilmesi nedeniyle değerli hocamız Doğu Ergil’in Türkiye’de Arapçanın ikinci dil olarak resmen kullanılmaktadır görüşüne katılmamız mümkün değildir. Hiç kimsenin, ana dillerin konuşmasına, yazmasına, öğrenmesine ve öğretilmesine karşı çıkacağını düşünmüyoruz. Yasaklar arttıkça tabular büyür. Bizim görüşümüz her türlü yasaklamaları kaldırmakla birlikte kültür dillerinin geliştirilmesine destek olunmalı, her alt kimlik sahibinin sahip olduğu değerlere saygı duyulmalı ama ana dil ve diğer insan hakları talepleri hiçbir zaman ideolojik talepler için alet olmamalıdır. Bu taleplerin milliyetçiliğin her iki ucunda bulunanlar için siyaset malzemesi haline getirilmesine izin verilmemelidir. Ana dil insan hakları açısından ne kadar tartışılması bile utanç verici bir durum ise her alt kimliğin kendi dilini toplumun tamamına ortak dil yanında dayatmaya çalışması da o kadar yanlıştır.
Ferhat Çakır: Öncelikle belirtmem gereken devletin dayandığı Marksist tezin çöktüğüdür. Nedir bu alt yapı yani ekonomik ilişkiler, üst yapıyı belirler. Yansıması
Güneydoğu kalkınırsa Kürt sorunu biter. Elbette etkiler ama bu sorun sırf ekonomik değişikliklerle bitmez başka şeylere ihtiyacımız var zira Katalanya ve İrlanda gibi bölgeler haddinden fazla zengin olduğu halde pek bir şey değişmiyor. İkinci konu devlet refleksini biraz anlıyorum, zira padişahımız efendimizin binbir zahmetle fethettiği topraklar cumhuriyeti kuran kadro genç subayken kendilerine göre parça parça gevşeklik neticesinde elden gitti. Onlar da tabi Kürt sorununa bakışı her ne kadar 1921 anayasasında liberal bir bakış getirseler de ulus devlet mantığı ile kurdular. Bunu değiştirmek lazım ama ilginç olan özgürlük taleplerinin bireysel hürriyetler çerçevesinde liberal Kürtlerden değil de Kürtlerin CHP’si hatta belki daha otoriter bir parti niteliğindeki BDP’nin tanımlasına uymayan Kürtler üzerinde tekel talep eden politikalarından gelmiştir. Bu anlamda kabul edilebilir bir talepleri mevcut değildir. Keza otoritenin paylaşılmasını istemek bölücülüktür. Bu farklı bir şeydir, etkin yerel yönetim istemek farklı bir şeydir. Sorun 1921 anayasasına asrın liberal özgür birey idrakinin söyletilmesiyle çözülür kanaatindeyim.
Doğu Ergil: Kültürel kimlikleri siyasallaştırmayalım. ABD’de Kaliforniya’ya gidin yazılar Çincedir. Florida’da İspanyolcadır ama sadece İspanyollar yoktur. Başka bir sürü ırk da vardır. New York’un ortasında Çin kasabası vardır. Burada yaşayanların çoğunluğu İngilizce bilmezler. Hayatları boyunca hiç İngilizce konuşmadan ölen insanlar vardır bu bölgelerde. Ülkemizdeki farklı dil konusundaki taleplerin bu kadar sivri dilli oluşunun temelinde Kürtçenin şimdiye kadar yasaklanmış olduğunu da kabul edelim. Bu ülkede Lazlar bir dergi çıkarmak istemişler Lazca dili ile bu da kabul edilmemiş. O sakıncalı bu sakıncalı diye diye bu hale gelmişiz. Kültürü siyasetten ayrı tutmak lazım.
Celaleddin Korkmaz: Hangi dille olduğundan ziyade aslında ne ifade etmek konusunu önemsiyorum. AKP ile CHP aynı dili konuşuyorlar ama büyük oranda ayrışıyorlar. Ben güneydoğuda askerlik yaptım ama o bölgede yaşamayı kesinlikle istemem. Orada sistemin oynadığı oyunlardan dolayı o insanlara acıyorum. BDP’nin de samimi olduğuna inanmıyorum.
Fikriye Merdan : Ana dili yasaklamak çok yanlış. Çok dilliliği konuşmak lazım. Onların psikolojisini anlıyorum ama bizde şehitlerle aynı psikolojiyi yaşıyoruz.
Doğu Ergil: Britanya bir milletin adı değil, o coğrafyanın, o bölgenin adıdır. Kaç millet vardır o coğrafyada? Kaç dil vardır? İngilizce, İskoçca, İrlandaca ve Galler dili. İnsanlar British diye tanımlarlar kendilerini. Ben İngilizim diyenler gerçek İngiliz ırkından olanlardır. Farklı dilleri konuşurlar ama hepsi de İngilizceyi çok iyi bilirler.
Ahmet Biçer Ceylan: Evrensel bir dil olan müzik bile cumhuriyetin ilk yıllarında yasaklandı bu ülkede. Müzik bile tehlikeli görülmüş. Roma imparatorluğu tarihte en uzun yaşayan devlettir. Çok dilli bir yapıya sahiptir. Osmanlı’da da hiçbir dil yasaklanmamıştır. Fatih kendini doğu Roma’nın da imparatoru ilan etmiştir. İdeolojik temele dayalı devletler alt kimlikleri ona ait her şeyi de yasaklamıştır. Osmanlıda doğu Kürdistan diye anıldı ama hiç bölücülük yaşanmadı. Kürtler bugün resmi dil Türkçeye karşı çıkmıyorlar.
İsmail Ulusoy: Ulus devletin önemini anlamalıyız, bundan taviz vermemeliyiz. Dil konusunda verilen taviz arkasından bölünmeyi getirecektir. Bunu asla kabul edemeyiz.
Rüstem Gümüş: Sarız’da bir Kürt köyü okul müdürü Avşar köyünden bir okulu kardeş okul seçiyor. Yöresel konuşmalar yapılıyor, Kürtçe türküler söyleniyor. Öğretmeni sürüyorlar köyünden. Bu bölücülük değil midir? Öyle bir asimilasyon yapılmış ki, bir Kürt vatandaşımız Kürtçe ben Türküm diyor. Bu nedir? Öğretmen Kürt çocuklarına diyor ki; ‘akşam evde sakın Kürtçe konuşmayın, sabah dilinize bakar ve konuştuğunuzu anlarım.’ Bu baskı nedir? Bu ezikliği çekmek zorunda mı insanımız? Ana dili ana sütü gibi helaldir. Bir Kürt çocuğu ile Türk çocuğunun el ele okula gidecekleri günün özlemi ile konuşmamı sonlandırıyorum.
Doğu Ergil: Terörizme bir sonuç olarak bakın arkadaşlar, bir neden olarak değil. Elazığın önceki ismi biliyorsunuz El Aziz idi. Bu ismi millileştirmek için El Azık yapıyorlar. O şehrin insanı herkese yemek yedirirmiş de, azıkları bol olurmuş da falan gerekçeleriyle. El Azık. Kazık gibi anlamsız bir şey. Sonra bu isim pek tutulmuyor ve biraz daha yumuşatıp bugünkü haline getiriyorlar.
Yılmaz Uçkan: İki dile tamam dedik diyelim. Sarız’da ki Kürt kardeşim ile Diyarbakır’da ki Kürt kardeşimin şive farklılıklarını ne yapacağız peki? Ortak dil konusunda ne yapacağız? Adını ağzıma almayacağım parti kesinlikle samimi değil. Milletvekillerinin yarısı Kürtçe bilmiyor. Kendileri refah içinde yaşıyor. Kendi çocukları nerede? Çatışmada ölen çocukları var mı? Dağda bulunuyorlar mı? Dış güçlerin oyunu ile yönetiliyorlar.
Ertuğrul Uyanık: 200 sene önce bu problemi konuşmuyorduk. Çünkü o zaman böyle bir problem yoktu. Nasreddin Hocanın leyleği kesip budayıp kuşa benzetmesi gibi ırkları, Miletleri, inançları kuşa çevirdik. Her ırkın kökenini Türk’e bağlamak gibi bir gaflete düştük. Biz bu ülkede yaşayan bütün ırkları, düşünceleri seveceğiz. Kürdü de onların türkülerini de seveceğiz. Geleneklerini de seveceğiz.
Doğu Ergil: Sevmek zorunda değilsiniz ama kabul etmek ve saygı göstermek zorundayız. Cumhuriyetten önce bu topraklarda kim yaşıyorsa onları tespit edip asli unsur olarak kabul etmeliyiz. Bütün kuşları karga kabul edemezsiniz. Bireysel açıdan, bireyin özgürce karar alabilmesi, uygularken başkasına zarar vermeden hayata geçirmesidir özerklik. Kurumsal özerkliğin en somut biçimi kuvvetler ayrılığıdır. Ekonomik, siyasi ve sosyal hayatın birbirine müdahalesini engellemektir. İdari özerklik: Yetkilerin merkezden çevreye doğru paylaşımı veya devridir. 20-25 maddelik 1921 teşkilatı esasiye bütün vilayetlere özerkliği öngörüyordu. Biliyor musunuz bunu?
Sinan Demirdöven: Özerklik oksijen çadırıdır. Ama bu özerklik Kürt halkını cümbür cemaat mezara götürür. 28 Şubat mağduru dindarlar şu anda ılımlı İslam ile Ak Partiyi iktidara getirdi. Aslında son derece zeki davrandılar. Eskiden bana cinsel tercihlerimden dolayı kafir diyen bir İslamcı bugün bak kardeşim yanlış yoldasın diye öğüt veriyor. Bejan Matur bana dedi ki; ‘o kadar güzel halay çeker ki Kürt milleti devlet kurmaya fırsat bulamamışlar.’ Hocam sizin anlattıklarınız bizim anladığımız kadardır. Şu an özerklikten anlaşılan nedir? Ayrı ayrı devletler kurulacak. Dün hür adamı izledim. İşte özerklik budur dedim. Keşke yaşasaydı o adam. Ben değişmek istemiyorum, barışmak istiyorum. Demokratik özerkliği konuşmak zamanı değil, barışı konuşma zamanı ve en önemlisi demokrasiyi konuşma zamanı. Hocam bu topluma verdiğiniz doz çok fazla. Adeta altın vuruş. Toplumu öldürür hocam, toplum sizin seviyenizde değil. Ben Kürtlerle barışmayı özledim, önce bunu sağlamalıyız.
Süleyman Gürkök: Bu toplantıda emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Çok faydalı olduğuna inanıyorum. Fakat beni üzen şey toplantının sloganına rağmen buraya önyargılar ile girilmesidir. İnsanlar konuşarak anlaşırlar. Hiç konuşamıyoruz. Daha karşı tarafın ne dediğini ne istediğini bile anlamadan hedefimize kilitleniyoruz. Kendimizi de kapatıyoruz karşının taleplerini de. Talepleri değerlendirelim, anlamaya çalışalım ki sorunları aşan bir yaklaşımla ülkenin önündeki engelleri kaldıralım.
Öneriler: yok
Ortak sonuç:
Önyargılar ile gelinmesin.
Değerlendirme:
İletişim
a. Sivil toplum ile
35 STK’ya haber verildi, internet, telefon ve çoğunluğuna da bizzat.
b. Milletvekilleri ile
c. Katılımcılarla
d. Medya
4 ulusal 4 de yerel basın davet edildi. İnternet, faks ve telefon ile.
Değerlendirenler: Mahmut Şahin
08.01.2011 Kayseri kMM Toplantı Tutanağı
previous post