Yer: Kocasinan Belediyesi
Tarih: 04.12.2010
Katılımcılar:
a. Dernek, Vakıf ve Girişimler:
Anadolu Eğitim Bilim Vakfı (Mustafa Temizer- Başkan Yrd.)
Anadolu Hukuk Derneği (B. Sıddık Çelik- Yön. Kur. Üye)
Anadolu Radyo TV Yay. Der. (Ahmet Biçer Ceylan- Başkan)
Tüketiciler Birliği (Bekir Parlak- Başkan Yrd.)
Liberal Gençlik Derneği (Ferhat Çakır- İl Temsilcisi)
Üvey Evlatlar Platformu (Sinan Demirdöven- Başkan)
Mazlum Der (Mustafa Delice- Başkan Yrd.)
Hakka Hizmet Vakfı (Burhan Karamustafaoğlu- Başkan Yrd.)
Liberal Gençlik Topluluğu (Özgür Evren- Başkan)
b. Meslek Odaları
Jeoloji Mühendisleri Odası (Adnan Evsen – Başkan)
c. Sendikalar
Eğitim Bir Sen (Hüseyin Taş – Yönetim Kur. Üye)
SES (Orhan Karakaya – Başkan)
Demiryol İş (Yakup Aslan- Başkan)
Çelik İş (Celalettin Korkmazyürek- Başkan Yrd.)
Memur Sen (Nihat Ok- Üye)
d. Kanaat Önderi, Bireyler ve Diğer Katılımcılar: Yok
Katılan Milletvekilleri: Yok
Belediye Başkanları: Yok
Mesaj Yollayanlar:
Moderatör:
Prof. Dr. Ekrem Erdem, Akademisyen, E.Ü. İ.İ.B.F. Dekanı
Gözlemciler:
Diğer Katılımcılar:
Medya:
Erciyes TV
Elif TV
Konular:
Genel konu: Hazırlanan bütçe toplumun ihtiyacını ne kadar karşılıyor?
Konuşulanlar:
Ekrem Erdem : 1924’den 2005’e kadar bütçe açıklarımızın en büyüğünü 2001 krizi ile birlikte yaşadık. Bütçelerde savunmaya 26-28 bandında büyük paylar ayrılıyordu. Yatırımlarda da 28 gibi. Devletin gelirlerinin %60’ı dolaylı vergilerden, %20’si de gelir vergilerinden sağlanmaktadır. Devlet Planlama Teşkilatı 1962’de kuruldu. Planlı ekonomi 5 seneyi kapsıyordu. Aslında ekonomide planlama 1933’de başladı. Sadece sanayi planlaması yapıldı bu dönemde. 1939’da ikincisi. Birinci plan kendinden bekleneni büyük oranda verdi. Büyük sanayi kuruluşları bu dönemde kuruldu. Bülent Ulusu cumhuriyet hükümetleri döneminde en başarılı hükümetlerdendir. Bu da Turgut Özal sayesindedir. 1990’lı yıllar ekonomide tahribat yıllarıdır. Kamu harcamalarındaki borç yükü çok fazladır. 1992’de borçlar bütçenin %18’ini oluştururken bu oran 1999’da % 44’e çıkmıştır. Aynı dönemlerde bütçe açığı da % 20’den % 48’e çıkmıştır. Yine aynı dönemde yatırım payı 15’den 5’e düşmüştür. Halktan toplanan vergilerin halka değil de rantiye sınıfına gittiği dönemlerin lider dönemidir. 2000’li yıllara geldiğimizde savunmaya ayrılan pay %5’lere kadar düşmüştür. 90’lı yılların faturasını bugünde ödemeye devam ettiğimiz hazırlanan bütçede açık seçik görülmektedir. Sosyal güvenlik harcaması 99’da maalesef %21 olmuştur. 38 ve 42 yaşında emeklilik sistemi getiren politikaların sıkıntısını bugün yaşıyoruz. ABD hariç ülkemizde dahil para basma fikrini terkediyor. Merkez Bankasının 2001’de bağımsız hale gelmesi ile siyasi baskı ihtimali de zayıflamıştır. Buna rağmen baskı olabilir ama ekonomik sonuçları çok kötü olur. Bugünkü hükümet de bunun farkında. Borç stokumuz artmıştır 2002’ye göre ama bunun milli gelire nisbetini konuşmak lazım. Öncelikle artışın özel sektörden kaynaklandığını bilmeliyiz. Kamunun borcu 86 milyar dolardan 52 milyar dolara düşmüştür. 2002 sonrası uygulanan makro ekonomik politikalardaki en önemli gelişme bütçe açıklarıdır. Çok ciddi bir düşüş olmuştur. 53’ü bulmayan bir açık noktasına geldik. Maastrich kriterlerinde de % 3 benimsenmiştir. Bu durum Avrupa ülkeleri arasındaki en iyi durumdur. Politik sonuçları olan sağlık sektöründeki yatırım artışı en fazla olmuştur. 720 milyar dolarlık büyüklüğe sahip bir ekonomiyiz. Avrupanın en büyük altıncı ekonomisiyiz. Her zaman övündüğümüz genç nüfusumuzu iyi planlayamaz isek ayak bağı haline gelebilir. Daha önceleri %1,5 olan büyüme oaranı 2002’den sonraki yıllar için %4,5’a kadar çıkmıştır. Şimdi en önemli sorulardan birisi bu büyüme neden işsizlik oranını aşağı çekememiştir? %11 olan işsizlik oranı ciddi bir problemdir. 2001 krizi öncesi 6 olan bu oran 2002 de 12’ye kadar çıkmış ve bunu düşürmek pek mümkün olamamıştır. Köyden göç, eğitimsiz genç nüfusun çok olması ve fabrikaların artık en az lise mezunlarını işe almaları gibi sorunlar bu oranı aşağı çekememektedir. Emek yoğun alandan teknoloji yoğun alana geçince de durum düzelmiyor. Teknolojide frene basmadan bu büyük nüfusu istihdamın içine çekmenin yolunu bulmalıyız. Her sene 1 milyonluk nüfus artışını da eklerseniz oranın azalmaması normaldir. Uzun yıllar yüksek enflasyon ile yaşayan nadir bir ülkeyiz. Yıllarca % 65-70 enflasyon ile dünyada üçüncü büyük enflasyona sahipdik. Enflasyon bir toplumun yaşam maaliyetini gösterir. Kısa dönemde enflasyonla mücadele hükümetlere zarar verir. Geçmiş dönemlerde ortalama hükümet ömürleri 500 gün olduğundan pek mücadele cihetine gidilmemiş. 2008 yılında dünyada 85. sıraya geriledik.
Orhan Karakaya: Sağlık yatırımları artmamış ama harcanan para artmıştır. Bunun sebebi özel sektöre aktarılan kaynaklar olabilir mi?
Ekrem Erdem: Doğru, sağlıkta özel sektörün payı artmıştır.
Burhan Karamustafa: Böyle bir konunun gündeme getirilmesi ve dalında uzman bir konuğu davet ettiği ve bizim de istifade etmemizi sağladığı için Türkiye küçük Millet Meclisleri organizasyonuna ve Mahmut beye teşekkür ediyorum. Ben IMF’nin bütçemizdeki yerini merak ediyorum.
Ekrem Erdem: 2002’de 16.6 milyar dolar olan borcumuz 3.6’ya düşmüştür. Buda uzun bir dönemde ödenecek borcumuz. IMF’yi kötü görmemek lazım. Sonuçta bir bankadır ve kaynağı üyelerinden topladığı paralardır. Bu paraları geri ödeyecek ülkelere vermek istemesi e verdiği ülkeleri de denetlemesi hakkıdır.
Adnan Evsen: Türkiye’nin ekonomik göstergeleri Avrupa ülkelerinden iyi ise neden derecelendirme kuruluşları notumuzu AA’ya yükseltmiyor? Siyasi sebepler mi var?
Ekrem Erdem: Şu an ülkemizin dış borcu 266 milyar dolar. Bunun büyük çoğunluğu uzun vadeli borçlardır. 11’i merkez bankasının, 85’i kamunun kalanı özel sektöründür. 2002’de 100 liralık verginin 86 lirası faize ödeniyordu. 2005’de 38’e düşmüştür. Kredi derecelendirme kuruluşları büyük bankalarla dolaylı ortaklık sağlamışlardır. Onlara menfaat temin etmişlerdir. Son krizin bir faydası varsa bu kepazelikleri ortaya çıkarmıştır.
Ferhat Çakır: Milletin refah düzeyi konusunda İzlanda 5, Yunanistan 20, İran 70 ve Türkiye 80. sırada. Madem ekonomi bu kadar iyi hani bize yansıması?
Orhan Karakaya: Rakamlarla herkes istediği gibi oynayabilir. İşsizlik düşmüyor ise büyümeyi nasıl sağladık? Gerçek bir büyüme midir bu? Yoksa rakamlarla oynama sanatı mıdır? Emek boyutu neden ele alınmıyor? İşçinin emeği sömürülmüyor mu?
Ekrem Erdem: Hükümetin istihdamı projeler üzerinde çalışması gerektiğini söyledim. Anladığım kadarı ile siz kalkınmadan bahsediyorsunuz ben büyümeden. Bunlar ayrı konulardır. Eski komünist ülkelerde okuma yazma oranı, sağlık hizmetleri yüksektir ama bu onların ekonomilerinin iyi olduğu anlamına gelmiyor. Yaşam standartlarının yüksekliğidir.
Sinan Demirdöven: Ne ekonomiden anlarım ne de rakamlardan. Anlattıklarınızdan Ak Partinin iyi bir süksesi olduğunu anladık. Hangi bakanlık hangi hizmetleri verir, ne kadar bütçesi vardır bilmem. Temsil ettiğim insanlar adına bu konuda söyleyeceklerim şunlardır: Ordu evleri hemen kapatılmalıdır. Bu imkanlar halkımın hizmetine sunulmalıdır. Halkımın sırtından birileri lüks ve şatafat içinde yaşamamalıdır. Ordu evleri kapanırsa ne olur? Bu kaynakla bir milyon LCBT’nin rehabilitasyonu sağlanabilir. 80 sene önce saltanatı yıkıyoruz diye Osmanlı’yı yıkmışlar. Orada bir aile vardı. Ya şimdi? Binlerce saltanat ailesi var. Bu kaymak tabakanın imkanları kiliselere, kuran kurslarına aktarılmalı. Bütçede Diyanet’e aktarılan paranın az olduğunu düşünüyorum. Sonuçta biz dinsiz bir devletiz. Din eğitiminin artması için bu kaynağın artması lazım. Milli gelirin arttığını söylüyorsunuz. Tamam da bu artıştan da sizin gibi akademisyenler, komutanlar ve bir avuç bürokrat yararlanacak. Halkımın bundan faydalanmadığı artışı ben ne yapayım? Ferhat beyin dediği gibi yaşam standartlarının artması gerektiğini düşünüyoruz.
Ekrem Erdem: Lojmanlar ve makam arabaları gerçekten birer kepazelik. Kesinlikle haklısınız. Toplumun kaynakları buralarda israf edilmemeliydi. Her kurum kendini stratejik ve kutsal sayıyor. Halbuki kutsal olanın millet olduğunu artık idrak etmek gerekiyor.
Mustafa Delice : Seçim tarihlerinin hep Eylül’den önce yapılmasının bütçe ile bir alakası var mı? Bütçeler ancak Eylül’e kadar götürdüğü için mi? Eylül’den sonra kemer sıkma ve ek vergiler mi seçimleri daha önce yaptırtıyor? Ne zaman denk bir bütçemiz olacak?
Ekrem Erdem: Sözleriniz bana iki seçimi hatırlattı. 1983 Kasım seçimi ve 2002 Kasım seçimi. Her ikisi de mevcut iktidarları hezimete uğrattı. Bu açıdan sizi destekliyor. Ama ben bütçeden daha çok siyasi şartlar belirliyor diye düşünüyorum. İstihdam artık eskisi gibi devlet eliyle değil özel sektör eliyle oluyor. Seçim yatırımları için binlerce insanın i,şe alındığı KİT’ler özelleştirilince yarısı kapı dışına konuluyor. Sonra da işsizliğin düşmediğinden dert yanarız.
Öneriler:
Yok
Ortak sonuç:
Değerlendirme:
1. İletişim
a. Sivil toplum ile
38 sivil toplum kuruluşuna haber verildi.
b. Milletvekilleri ile
Bıktım artık. Ya cumhurbaşkanı ya da başbakanı KkMM’ye getirerek bu sorunu çözeceğim.
c. Medya
4 ulusal basın temsilciliği ve 5 yerel basın mensubu davet edildi. 2’si geldi. Çünkü konuyu beğenmediler.
Değerlendirenler: Mahmut Şahin
04.12.2010 Kayseri kMM Toplantı Tutanağı
previous post