YER: Türkan Saylan Alsancak Kültür ve Sanat Merkezi, Benal Nevzat Salonu
TARİH: 11.01.2013
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Mülteci-Der, Talat Ulusoy
2 / Yeni Anayasa İçin Barış Girişimi, Ersin Damarsardı
3 / Eyyid (Ege Yerel Yönetimleri İzleme Derneği), Özlem Coşan
4 / İzmir Birlikte Umut Derneği, Yılmaz Göçkün
5 / Mülkiyeliler Birliği, Mete Hüsünbeyi
MESLEK ODALARI
Yok
SENDİKALAR
Yok
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Hürriyet Mısırlıoğlu (izmirizmir.net)
2 / Dr. Hüseyin Murat Çelik (İYTE Şehir ve Bölge Planlama Bölümü)
GÖZLEMCİLER
1 / Güneş Akçay (Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi İzmir İl Eş Sözcüsü)
2 / Mualla Damarsardı (Devrimci Sosyalist İşçi Partisi İzmir İl Başkanı)
3 / Hülya Uslu (AK Parti)
4 / Hafize Uysal (CHP Karabağlar Kadın Kolları)
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
1 / Mustafa Moroğlu (CHP İzmir Milletvekili)
BELEDİYE BAŞKANLARI
Yok.
MESAJ YOLLAYANLAR
AK Parti İzmir milletvekili Aydın Şengül, danışmanı aracılığı ile toplantıdan bir gün önce SMS atarak, katılamayacağını bildirdi.Aziz Kocaoğlu da yoğun programından dolayı gelemediğini telgraf çekerek belirtti.
DİĞER KATILIMCILAR
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 35 izleyici/gözlemci katıldı.
MEDYA
1 / Zaman
2 / Haber Ekspres
3 / Ege Telgraf
4 / Yeni Asır
MODERATÖR
Pervin Mısırlıoğlu –Gazeteci
KONULAR
GENEL KONU:Hükümetin 10 Yılı: Ekonomi, Yargı, Kürt Sorunu, AB ile İlişkiler, Sağlık ve Eğitim…
YEREL KONU: İzmir’de Kentsel Dönüşüm ve Etkileri
KONUŞULANLAR
1 / Nilay Kökkılınç:Bu on yıllık iktidar döneminde kadın sorunu en önemli sorunlardan biri. Ayşe Paşalı cinayeti bir nevi sembol oldu. Öldürüldüğünde aile korunma yasası o kadar çarpıktı ki, boşandığı eşi aile kavramına girmediği için korunma alamadı. Yeni yasaya göre aile dışında olsa bile korunma geliyor. Güzel ama maalesef geç gelmiş bir düzenleme. On yılda kadın cinayetlerinde %1400 artış var. Bu meselenin acilen çözülmesi gerekir.
2 / Talat Ulusoy:Mülteciler konusunda müzdaripiz. Türkiye bu konuda 1950’de imzaladığı Cenevre sözleşmesine şerh koymuştur, sadece batıdan gelen mültecileri kabul ediyoruz. Mültecinin tanımı, ülkesinde zulüm görüp başka bir ülkeye sığınandır. Hz. Muhammed Mekke’den Medine’ye geldi, ona gelme deselerdi ne olacaktı? On senedir mülteci şerhini kaldırmadılar, CHP de bu konuyla ilgili hiç bir şey yapmadı. ‘Benim işçim olsun, benim köylüm olsun’ mantığı ile bakıyoruz hala. Sosyal kalkınma ve adalette bir iki iyileştirme yapıldı. Eskiden hastanelerde tedavi edilmiyorlardı. Şimdilerde belediyeden az da olsa sosyal yardım alabiliyorlar, yetersiz de olsa sığınma evleri var. Kadınlar şiddet konusunu pek araştırmıyorlar. Erkeklerin askerlik sonrası yaşadığı travmalar, topluma yansıyan erkek şiddetinin özüdür. Toplum olarak askerlik kurumunu çok severiz, peygamber ocağı deriz ama iki yıl sonra o asker sivil hayata geldiğinde ne oluyor? Bunları sorgulamıyoruz.
3 / Güneş Akçay:AK Parti’nin çözmekle yükümlü oldukları çok şey olduğunu düşünüyorum. Objektif bakalım, demokratikleşme ve tek tipleşme konusunda olumlu adımlar atıldı. Tek tipten uzaklaşmak, farklılıkları ortaya çıkaracaktır. Ama 4+4+4’e karşıyım. Kadın konusunda cinsel özgürlüğün yaşanabilmesini düşünmekteyim ama muhafazakar yapı buna izin vermiyor. Kadının ezilmişliği, erkeğin şiddeti meselesinden çıkılması gerekiyor. Erkeği yetiştiren kadınlar, acaba onlardan insan üstü şeyler mi bekliyoruz? Çevre konusunda yerel halkın istekleri baz alınmalı. Heslere, termiklere fazlaca yatırım yapıldı. Doğaya verilen zarar kalıcı ama hükümetler geçici.
4 / Hüseyin Murat Çelik: Siyasetin oturduğu zemin, birçok sorunun ana kaynağı. Hepsinin bilinçaltında ‘kalkınma’ mantığı var, Osmanlı şaşasına dönme mantığı var. Roni Margulies’in geçtiğimiz günlerde yazdığı ‘Memlekette liberal yok’ yazısı anlatmak istediklerimi bir nevi anlatmış. Kalkınacağız, kalkınacağız ve bir numara olacağız, mantık hep bu. Bu büyük bir toplumsal psikoloji. Bir taraf yeterince Kemalist değiliz diyor, bir taraf yeterince namaz kılmadık diyor, bir taraf vatanı satanlarla uğraşıyor. Söylemler herkesi vatan hainliği ile suçluyor. İktidar odağı toplumu böyle yönetti. AKP dönüştürmeye çalıştı ama yeterli entelektüel birikimi yoktu. İnsan haklarını öne çıkaran bir şeyler kurmak lazım. Liberalizm olmadan toplumu kurmaya çalışmak yeterli değildir. Çocuklara kalkınmayı değil, insan haklarını öğretmemiz lazım. Bir evde eşitlik sağlanmazsa, kavga çıkar. Kürtlerle aynı evdeyiz ama onlara diyoruz ki, mutfağa gir tencereyi kullanma. Böyle olunca bu evden taşınmak istiyorlar. 4+4+4 isterse 1+1+1 olsun, çocuklara insan hakları ve eşitliği öğretmediğimiz sürece bir şeyler olmayacak.
5 / Mustafa Moroğlu:En can alıcı konulara değinilmedi. Niye değerlendirme yapıyoruz? Buradan bir görev çıkar mı? Sorunun fotoğrafını çekip bırakıyoruz. AKP’nin yaptığı şeyin temelinde, sosyal sınıflar görevini yapmıyor. Sadece durum tespiti yapıyorlar. Şunu yaptı veya bunu yaptı demeyeceğim, zaten biliyoruz. Demokratikleştirdi diyorsak, bu demokrasinin ileri seviyeye arttırılması lazım. Özelleştirmeler bu hükümetin kaynağıdır, son olarak karayolları satıldı. Nasıl satıldı? Referandumda satıldı. Kimi boykot etti, kimi yetmez ama evet dedi. Sadece görmek istediklerini gördüler. Bu dönemde kadın cinayetleri arttı, kitaplar yasaklandı. AKP lazım olacağı dernekleri ve kurumları kullanıp atıyor. Ahmet Altan’ın son dönemde yaşadıkları durum budur. 12 Eylülcüler yargılanacak dediler. Birinci 12 Eylül’ü askerle yaşattılar, ikinci 12 Eylül’ü yasalarla yaşatıyorlar. Biz asla “az Kemalistiz” demedik ve kalkınamıyoruz politikası yapmadık. 2011 seçim bildirgemizi okumanızı öneririz. Kürt sorununda yeni bir sürece girildi. En can alıcı sorun, cumhuriyetten önce de vardı, sonra da. Özellikle 12 Eylül darbesinden sonra uygulanan politikalar sonucu ortaya çıkan PKK’nın şiddetle, bugüne kadar sorunu büyüttüğü açık. Çevre mücadelesi de bu sorunla bağlantılı. Roboski’ye gittiğimde bütün ormanları yakılmış gördüm. Bütün mücadeleler birbirinden bağımsız değil. Kürt sorunu ile ilgili bugün yapılacak en güzel şey susmak. Eski dilimizi değiştirmemiz gerekiyor. Yeni bir dil oluşturmamız lazım, bu da hemen lazım. O yüzden susmak lazım.
6 / Mete Hüsünbeyi:Bu süreçten önce Habur olayını yaşadık, herkes eleştirdi ve süreç geri çekildi. Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları ve önerileri olumluydu. Anayasa paketi gündemde, vatandaşlık kavramında Türklük geçmesinde CHP ve MHP ısrarcı, bu rahatsız edici ve düzenlenmeli. Hrant Dink’i 301’den yargılayanlardan biri baş denetçi oldu. Utanç verici bir madde, bu maddenin tamamen kalkması yönünde uygun adımların atılması lazım.
7 / Talat Ulusoy: Sayın Moroğlu’nun son sözlerinden sonrabarış ortamının sağlanacağına inancım daha da kuvvetlendi. Lütfen tarihler benziyor diye 12 Eylülleri aynı kefeye koymayalım.
8/ H. Murat Çelik:Liberal topluma kavuşabileceğimiz tek aygıt belki de CHP. Devlet aygıtı ile arasına mesafe koymalı.Hurşit Tolon emeklilik konuşmasında sadece insan haklarına vurmuştu, şimdi o insan hakları ona lazım. Hukuku katledenler Silivri’de, CHP neden hala Silivri’de? Neden Hrant mahkemelerine gitmiyorlar?
9 / Güneş Akçay:BDP’nin vekilleri hak ettiği yerde bulunmuyor. Halkın seçtiği vekiller hala içerde. Hukuksa, herkes için hukuk. Bu konuda duyarlılık bekliyorum.
10 / Mustafa Moroğlu:Tarif ettiğiniz gibi bir CHP istiyorsak, hepimiz çaba harcamalıyız. Cumhuriyet güzel bir projeydi ama üstüne yeni bir proje koyamadık. Biz bu eleştiriyi çoktan verdik. 1950’ye kadar bu ülke zaten tek parti ile yönetildi, 1973’te dünyada esen rüzgarla bizde de bir dalga oldu. Şimdi yine bir rüzgar esiyor. CHP’yi dışarıda kollamak, içeride eleştirmek lazım. 12 Eylül benzetmesini birebir kullanmadım, yanlış anlaşıldıysam özür diledim. Peki niye eleştirmemek lazım? Çünkü karşıda bir güç var.Yeni bir parti olmaya çalışıyoruz. Bu değişim salt CHP çabasıyla olacak şey değil. Türkiye’de AKP’ye muhalif iki kesim var. Biri Kürtler, biri de modernlikten ve laiklikten yana endişe duyanlar. AKP ne yaptı? Bu iki kesime de uydurma davalar açtı. Ben KCK davalarına da gitmiştim.
11 / H. Murat Çelik: Kentlerin bugün bu hale gelmesinin çaresizlikle alakası yok. Ulus-Devlet kavramının mekansal politikaları bizleri bu hale getirdi. Dünyanın hiçbir yeri bizimki gibi facia değil. Kamu yararı ilkesi deniliyor ama bunun bir tanımı yok. Buna en yakını faydacılıktır. Bir apartman yapılıyor, yapan kişi kazanıyor ama toplum kaybediyor. Yaptığı alana tahsis edilen otopark var, sosyal donatı alanları var. 1000 kişilik temin etmişsiniz, adam 500 kişi ekstradan yüklüyor, bunun için topluma hiç bir şey ödemiyor. Kentlerimiz dönüşebilir olmalı. İstanbul’da birçok binanın mülkiyeti yoktur, Üsküdar’da bu oran çok fazladır. İzmir’de bu oran %50’lerde. Bugün kapitalist sistemde diferansiyel rant yaratmanız gerek, bunun için apartman imarı 4 katsa 8 kat izin vereceksiniz ki, müteahhit oraya girsin. Yoğunluk zaten var, daha çok olacak. Yoğunluk olunca ulaşım sorun olacak, içme suyu sorun olacak, alt yapı sorun olacak ki bunlar zaten var olan sorunlar. Mülkü olanların içi içine sığmıyor ama beni bu dönüşümde düşündüren kesim mülksüzler ve yoksullar. Öğretmen emeklisi olup mülk sahibi olanlar çok çok az, bir çoğu mülksüz. Bu insanlar nerede hayata tutunacaklar? Bu yasa bunu tarif etmiyor. Abdullah Cıstır güzel bir örnek vermişti: Bizim insanımız bir yerden para bulur makarna alır, sana yağını ve salçasını kaşıkla satın alır öyle yapar demişti. Bu insanların süpermarketlerde böyle bir imkanı olmayacak.
12 / Güneş Akçay:Kentsel dönüşüm en çok Roman vatandaşları etkileyecek. Çiçek, boyoz, midye satıyorlar, kadınlar gündeliğe gidiyor. Onların gelirlerini ve yaşamlarını çalacaklar.
13 / H. Murat Çelik:Daha mutsuz ve adaletsiz olacaklar. İkinci göç dalgası başlayacak ve suça doğru gidilecek. Fransa’da yetkililer bugün yaşanan metro ve banliyö şiddetlerini, 70’lerde yaşanan düzensiz dönüşüme bağlıyor. Sadece Bayraklı ilçesinde dönüşüm yapan bir şirket mülk değeri üzerine dönüşüm yapıyor. İstanbul, Ankara ve İzmir’deki suç oranlarının 1995’teki göç hareketiyle alakalı olduğu yapılan araştırmalarda görüldü. Çünkü insanların yaşamları çalındı. Paylaşım iklimi maalesef gidiyor, gereksiz harcama iklimi geliyor. O yüzden çocukluktan paylaşımcılığı öğretmemiz lazım. Ben kentsel dönüşüme karşı değilim ama bu dönüşüm yapılırken insanların hayatları çalınmamalı.
14 / Mete Hüsünbeyi:Her şeyin başına insanı koyan bir yaklaşım sergilemeliyiz. Bu dönüşüm etkilerini de, bir platform kurup belki oradan dile getirmeliyiz. Bu platform her şeye hayır diyen bir platform olmamalı, çözüm üreten bir platform olmalı.
15 / Ali Rıza Avcan:Kamu yararı olgusu, 1930 buhranından sonra vahşi kapitalizminin yıkıcı sonuçlarını onarmak, bir anlamda yumuşatmak için “akıllı kapitalistler”in, sosyalistlerin ya da sosyal demokratların önerdiği bir refah toplumu ilkesidir. Bu ilke, önerildiği dönem itibariyle geçerli olmakla birlikte kapitalizmin küreselleştiği, daha da pervasızlaşıp vahşileştiği bu dönemde artık dikkate alınmamakta, kamu yararını savunan ve uygulamak isteyen kesimlerin önü kesilmektedir. Bugünün vahşiliğini kim, hangi yeni ilke ve uygulaması ile yumuşatır, onu bilemem tabi… Ayrıca kente yönelik tüm uygulamalarda Mete Hüsünbeyi’nin de belirttiği insan odaklı yaklaşımın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle de kent ve insan bağlamında kentsel projelerde disiplinler-arası çalışmanın gerekli olduğunu, bu amaçla oluşturulan proje ekiplerine teknik konularla ilgili uzman ve bilim adamlarının yanında insanla ve onun tutum ve davranışlarıyla ilgili bilim ve disiplinleri temsil eden uzman ve bilim adamlarının da dahil edilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu düşüncemin gerekliliğini ortaya koyan bir örnek olarak, İzmir’deki kentsel dönüşüm uygulamalarını yürüten İzmir Büyükşehir Belediyesi kentsel dönüşüm biriminde mimar, mühendis, şehir plancısı gibi teknik bilimlerle ilgili birçok uzmanın yanında toplumbilimci, psikolog, ekonomist, işletmeci gibi kendine insanı odak alan, insan tutum ve davranışlarını inceleyen sosyal bilimlerle ilgili uzmanlara, bilim insanlarına yer verilmediğini gösterebilirim. Bu konu şimdilik teknik adamlara, teknokratlara kalmış gibi gözüküyor. Dikkatinizi çekmek istediğim diğer bir konu ise, İzmir’de yapılacak kentsel bir dönüşüm çalışmasında kent toprağı ya da arazisinin tarihsel süreç içinde nasıl el değiştirdiğini ele alan mülkiyet temelli bir araştırmanın gerekliliğidir. Bugüne kadar tarihsel boyutta araştırılmamış bu konu üzerinde çalışmalar yapıldığı takdirde hangi toplum kesimlerinin kentsel dönüşümden ya da rantın el değiştirmesinden yararlandığı ya da yararlanmadığı bilinecek; böylelikle kentsel dönüşüme yandaş ya da muhalif olan / olacak toplumsal paydaşlar ortaya çıkacaktır.
ÖNERİLER
Önümüzdeki ay yerel konu başlığı için 3 kişi, “İzmir’deki ulaşım sorunu” konusunun işlenmesi önerdi.
ORTAK SONUÇ
Yok.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Toplam 98 sivil toplum kuruluşu e-mail yolu ile davet edildi.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Telefon ve mail yolu ile parti il başkanlarına ve milletvekillerine ulaştık.
MEDYA İLE
4 medya kuruluşundan 6 kişi katıldı.
SONUÇLAR
Genel konuya ilişkin video gösterildi.Yerel konuya ilişkin olarakİYTE Şehir ve Bölge Planlama Bölümünden Dr. H. Murat Çelik bir konuşma gerçekleştirdi.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
İzmir küçük Millet Meclisi Hamalı Pervin Mısırlıoğlu ve Sinan Canbay
11.01.2013 İzmir kMM Toplantı Tutanağı
previous post