YER: Türkan Saylan Alsancak Kültür ve Sanat Merkezi, Benal Nevzat Salonu
TARİH: 04.05.2012
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Afrikalılar Kültür ve Dayanışma Derneği, Mustafa Olpak
2 / İZDİM (İzmir Kültürlerarası Diyalog Merkezi), Timuçin Gündem
3 / Mülteci-Der, Talat Ulusoy
4 / Darbelere Karşı 70 Milyon Adım Koalisyonu, Ersin Damarsardı
5 / ESAFED (Ege Uluslararası Sağlık Federasyonu), Mine Çölmekçi
6 / 1 Milyon İzmirli Termik Santrale Karşı Kampanyası, Erhan İçöz
7 / İzmir Kent Konseyi, Çağrı Gruşçu
8 / FOÇEP (Foça Çevre ve Kültür Platformu), Nermin Korkmaz
9 / KA-DER (Kadın Adayları Destekleme Derneği), Hülya Uslu
10 / EYYİD (Ege Yerel Yönetimleri İzleme Derneği), Oktay Gökcan
11 / Türk Psikologlar Derneği, Ayperi Öziş
12 / Ege 78’liler Derneği, Temur Taşdemir
MESLEK ODALARI Yok
SENDİKALAR Yok
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Hürriyet Mısırlıoğlu (izmirizmir.net)
2 / Yrd. Doç. Dr. Enver Y. Küçükgül (Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü)
3 / Senih Özay (Avukat)
GÖZLEMCİLER
1 / Arif Ali Cangı (EDP İzmir İl Başkanı)
2 / Ali Asker (BDP İl Yönetim Kurulu Üyesi)
3 / Nilay Kökkılınç (CHP Hukuk Komisyonu Üyesi)
4 / Hüseyin Baha Coşkun (EDP İl Yönetim Kurulu Üyesi)
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
1 / Mustafa Moroğlu – CHP İzmir Milletvekili
BELEDİYE BAŞKANLARI Yok
MESAJ YOLLAYANLAR
Ak Parti vekili İlhan İşbilen, hastalığından dolayı katılamayacağını, Ak Parti vekili Aydın Şengül de iş yoğunluğundan dolayı katılamayacağını bildirdi. Ayrıca Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan da yoğun iş programından dolayı üzülerek katılamadığını bildirdi.
DİĞER KATILIMCILAR
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 45 izleyici/gözlemci katıldı.
MEDYA
1 / Zaman
2 / Ege Telgraf
3 / DHA
MODERATÖR Pervin Mısırlıoğlu – Gazeteci
KONULAR
GENEL KONU: 12 Eylül, 28 Şubat ve diğerleri… Türkiye kendi geçmişiyle yüzleşebilecek mi?
YEREL KONU: İzmir'de yaşayan Afrikalılar ve 26 Mayıs Dana Bayramı
– Aliağa'ya yapılması planlanan 7 termik santrale ihtiyaç var mı? Termik santraller İzmir'i olumlu veya olumsuz nasıl etkiler?
KONUŞULANLAR
1 / Oktay Gökcan: 10 yaşımda Ülkü Ocakları ile tanıştım, ağabeyimin başkan olması sebebi ile ergenlik çağımı ülkücü derneklerde geçirdim. O dönem Sarıkamış’ta çeşitli suçlardan dolayı cezaevlerinde bulundum. 12 Eylül dönemini askerde geçirdim. Askere ihtilal döneminde cezaevine girmeyeyim diye girdim. Ancak ihtilal askeriyeye de uğramış ve sivildeki kimliklerimizden dolayı askerde kötü muamele gördük. Kolum kırıldı, diz kapağım kaydı. Aileme hiçbir şekilde haber veremedim, onlarla iletişimimizi tamamen kestiler. Onlar beni askerde biliyordu ama ben sanki cezaevindeydim. Kendi irademle yaptığım bütün suçları kabul ediyorum ama bana yapılan işkencelerden olayı onlardan davacıyım.
2 / Senih Özay: Videoda bir şey eksik, Şanar bey bile yanlış anlattı. K.Evren ve T.Şahinkaya’dan ibaret bir darbe davası dedi. Öyle değil. Hükümet kötü, savcılar cılız, bu mahkeme devrim mahkemesi değil, tamam ama onların da kendilerine göre bir mantıkları var. Diyorlar ki, hayatta kalmış iki tane ihtiyar var, bunları Ankara 12. Ağır ceza mahkemesinde 2012/3 dosyası yargılıyor diyor. İki, bu iki adamın altında korgeneral kılıklı, emniyet müdür kılıklı, vali kılıklı ortanca şefleri yargılayan bir dosya var, 2012/675. Üç, işkence yapan, arkadaşlarımızı döven, elektrik veren polisler, astsubaylar neyse onlar için de 2012/611, diye bir hukuk aklı geliştirmişler. İyi veya kötü, kimse bunları konuşmuyor, iki ihtiyarın yargılanmasını konuşuyor. Bir de ben İzmir Barosuna kayıtlı avukatım, onlara sordum, 4 Nisan günü Ankara’da başlayacak mahkemeye bir çok insan başvuru yapacak, onlara yardım eder misiniz? Bu davaya müdahil olur musunuz? diye sordum. Bana verdikleri yanıt şu: Hükümetin tavrını samimi bulmuyoruz o yüzden müdahil olmuyoruz, sadece gözlemci olacağız. Hükümetin samimiyetinden sana ne. İçimizde İzmir Barosu gibi düşünen arkadaşlarımız olabilir, onlara da söylüyorum, sana ne. 650.00 kişi gözaltına alınmış, kötü muamele görmüş ama en çok onlar ilgisiz. İki ihtiyar yargılansa ne olacak diyorlar, Stockholm Sendromu dedikleri bu olsa gerek. Bizim solcularımız acaba aşık mı oldu K.Evren’e bilemiyorum, böyle bir devrimcilik görmedim, şaşkınım.
3 / Mustafa Moroğlu: Yaşanan her darbede, iktidarda olan hükümetler darbeye selam çaktılar ve gittiler. Sorunumuz şu, herkes kendi doğruları ile bir şeyler yapmaya çalışıyor ve başka doğruyu da kabul etmiyor. Darbelerde de bu böyle, termik santral mevzusunda da bu böyle. Artık yasalar hazırlanırken bakanların bile haberi olmuyor. Bu sisteme karşı mücadele etmemiz için çoğalmamız gerekiyor. Çoğalmak için birbirimizin düşüncelerini doğru mu değil mi diye bir tartmamız ve çoğalmak için bir merkez bulmamız gerekiyor. Termiklere, HES’lere karşı mücadelelerde CHP’nin tutumu bellidir ama CHP’nin veya bir çevre mücadelesinin tek başına çözebileceği bir mesele değildir. 28 Şubat’a karşı nasıl bir ikinci 28 Şubat, 12 Eylül’e karşı nasıl bir ikinci 12 Eylül yaratıldığını sizlere uzun uzun anlatmak isterdim. Biz 12 Eylül’ün mağduru değil, muhatabıyız. Bu davaya derneklerin kendi yolunu çizerek girmesi gerektiğini düşünüyorum, kendi yolunu çizmezlerse, davanın bir anlamı olacağını düşünmüyorum. Birleşik bir mücadeleye girmemiz lazım. Yoksa, 78’de İran’ın durumuna düşeriz. Geçmişte emek ve demokrasi mücadelesine köstek olanların da (Anti-Kapitalist Müslümanlar, Anti-Kapitalist Ülkücüler bilmem ne) bugünkü mücadelesini samimi bulmuyorum.
4 / Senih Özay: Sevgili Mustafa, sen 28 Şubat’a gelmeden evvel, gençken/çocukken Tariş direnişinde falanca siyasettin bilmem ne adamı olarak çektiğin acılardan hesap sorma duygusuyla gelmen lazım. Bunun için mahkemelere milletvekili olarak dilekçeler yazman lazım ki ondan sonra 28 Şubat’a gel, bu bir. İki, parlamentoda bir şey olduğu yok, bir iki el kaldırılıyor, bir de basın ayarladın mı tamam oluyor dedin ama sen bir milletvekili olarak söz ver İzmirlilere, mecliste kurulan darbe komisyonundaki milletvekillerini doyuracağına, bu mağduriyetleri anlatacağına söz versene.
5 / Temur Taşdemir: Biz 78’liler olarak 10 yıldır darbeciler yargılansın diye mücadele veriyoruz. Bugün bir dava açıldı, bunu olumlu buluyoruz, önemlidir. En azından kitlelerde darbecilerin yargılanacağı fikrini uyandıracağı için de olumlu buluyoruz. Biz bu davaya müdahil olmalıyız, iki generalden ibaret olmamalı ama şunu da bilelim ki 12 Eylül bugün yasasıyla, kurumlarıyla hala sürüyor. Diyarbakır cezaevini unutmamak gerekiyor, darbe doğuya 2 kat daha fazla vurdu. Bugün Kürt gençleri dağlardaysa, bunda Diyarbakır cezaevinin etkisi büyüktür. Davayla birlikte demokrasi anlayışımızı geliştirmeliyiz.
6 / Hüseyin Baha Coşkun: İkili iktidar meselesi var, İran’da bu yapısaldır, tarihseldir. Şah’ın iktidarında bile, Şeyh kendi hukukunu yönetmekteydi. Bu dava bir boşanma davası veya tahliye davası değildir, bu dava bir siyasi davadır ve çok önemlidir. Mesela Hrant Dink, Hrant Dink’ten önce de bu ülkede çok aydın ve gazeteci öldürüldü. Öldürülen gazetecilerin tetikçileri bile bulunmadı. Hrant’ta da bulunmayabilirdi ama yüzbinler sokağa çıktığı için, Hrant’tın tetikçisi bulundu. Yani prensip olarak siyasi davalarda devletten adalet beklenmez. Toplumun yarattığı kadar adalet vardır veya yoktur.
7 / Gökhan Yılmaz (İzleyici): 1993 doğumluyum, hiç darbe görmedim. Darbe yapanlar ve buna peşkeş çekip görmezlikten gelenler hep aynı yalanı söylemiş. Ülkeye demokrasi getirip kışlalara çekileceğiz, siyaseti siyasetçilere bırakacağız demişler. Fakat hiç gitmemişler. Bir demokrasi geldiyse kimlerin cebinde, ben de çok merak ediyorum. Darbenin gelişmekte olan ülkelerde olması ise kapitalizmin oyunudur. Sizlerin arkadaşları, komşuları bir bir yitip giderken ve birçok aydın, demokrat, öğrenci parmaklık ardını boylarken neredeydiniz diye sormak istiyorum bir genç olarak. Biz bu ülkenin vatandaşları olarak işlerimizi, eşlerimizi kaybederken neden hayır demediniz çok merak ediyorum. Kuyruklarda beklerken hiç mi biriniz sıkılmadı veya kalbi teklemedi bunu da merak ediyorum. Kitaplarımız silah olarak sunulurken neden hayır demediniz bunu da merak ediyorum. Bunların hepsinin cevabı vardır elbette ama sanki bence biraz korktuk ve korkutulduk. Peki neden korktunuz ve bizlere böyle bir gelecek bıraktınız merak ediyorum.
8 / Ersin Damarsardı: Geçmişteki darbelerle yüzleşmek için öncelikle bugün yapılan darbe tehditlerine karşı durmak gerektiğini düşünüyorum ben. Son 10 yılda, yani AKP iktidara geldiğinden beri –bu arada AKP’li değilim, sosyalistim- bir sürü darbe tehdidi ve e-muhtıra yayınlandı ama bir çok insan özellikle solda duran birçok insan bunların hiçbirine karşı çıkmadı. 27 Nisan muhtırasından sonra bu durum değişti, sokağa çıktı bir çok insan ve darbe tehditlerine izin vermeyeceğiz dediler. İşte bu yüzden bugün bir yüzleşme süreci yaşıyoruz. Darbelere Karşı 70 Milyon Adım Koalisyonu 2008’de yargının başörtüsü kararına karşı sokağa çıktı. Yani seçilmişlerin kararını, atanmışların değiştirmesi ile biz sokağa çıktık. 2008’den sonra hep sokağa çıktık ve nasıl Hrant’ın katillerini sokağa çıkan yüzbinler yakalattıysa, bu darbe davası sürecini de 2008’den sonra sokağa çıkanlar başlattı. Bence bütün darbelere karşı olmak lazım, ilerici-gerici diye ayırt etmemek lazım, 60 darbesini yapanlar yaşamıyor olabilirler ama onunla da yüzleşmek lazım. Solun iktidar tarifi parti iktidarı tarifi aslında, solun bu anlayışının kendisi de darbeci aslında. Solun darbe karşıtı olmayışının bir nedeni de AKP, AKP’nin iktidarda olması solun darbe karşıtı mücadelesini bitirdi. Çünkü bir çeşit islamafobi, AKP gitsin de nasıl giderse gitsin şeklinde bir anlayışa neden oluyor.
9 / Arif Ali Cangı: Mustafa Moroğlu darbe soruşturmaları için siyasal islamla emperyalist güçlerin birlikte kotardığı gibi bir laf etti, ben bundan hiçbir şey anlamadım, yani 12 Eylül davasını ve 28 Şubat soruşturmasını bu güçler mi sağlamı? Ayrıca Moroğlu'nun Anti-Kapitalist Müslümanların da 1 Mayıs’ta yer almasından neden rahatsız olduğunu da anlamadım Kısacası Mustafa Moroğlu’nun söylediklerine katılmıyorum. 12 Eylül davası 30 yıldan bu yana demokrasi güçlerinin inatçı çabaları sonucunda açıldı. Kendisini 'Antikapitalist Müslüman' olarak niteleyen insanlarımızın 1 Mayıs'a katılması son derece olumlu bir gelişmedir. Moroğlu çoğalmaktan söz etti, Onun çoğalmak dediği, 'CHP’ye katılın', darbe soruşturmalarına ve davalarına, 1 Mayıs'a katılan farklı kitlelere kuşkuyla bakan CHP’ye kimse gitmez. Meclisten bir şey çıkmaz yaklaşımını da doğru bulmuyorum. Darbelerle elbette yüzleşmek lazım ama yüzleşme bu şekilde olmaz. Soruşturmalar ve açılan davalar sadece yüzleşmenin başlangıcıdır. Madem davalar açıldı, bu davaları toplumsallaştırmak lazım. 12 Eylül davasına müdahale için başvuranların dilekçeleri 694 klasör olmuş.. Yeterli mi? Hayır, çok az. 12 Eylül davasının ne anlama geldiğini görmek için, videoda da gösterilen Berfo Ana’nın Kenan Evren’e yönelik beddualarına dinlemek yeter. Bu davadan mahkumiyet çıkarmamız gerekiyor. Tek bir risk var, sanıkların ölümleri halinde davaları düşer. Biz onları kendi vicdanımızda mahkum ettik zaten ama Türkiye Cumhuriyeti yargısından da mahkumiyet kararı çıkartmalıyız. Bu mahkumiyet kararı aynı zamanda 12 Eylül'ün gayrimeşru olduğunun yargı kararıyla tescili olacaktır. Bu tescilden sonra, sıra 12 Eylül'ün kurum ve kuruluşlarından, hukukundan ve zihniyetinden kurtulmaya gelecektir. Asıl yüzleşme ve demokratikleşme YÖK gibi 12 Eylül kurumlarının kaldırılmasıyla, seçim barajının kalkması, siyasetin demokratikleşmesiyle, 12 Eylül anayasasından kurtularak, eşitlikçi, özgürlükçü, ekolojist, demokratik sivil bir anayasanın yapması ile mümkün olacaktır. Orada da asıl iş siyasilere iş düşüyor. Bu nedenle Meclisten bir şey çıkmaz yaklaşımı doğru değildir
10 / Ali Asker: Geçmişle yüzleşemeyen olgular, bugünü de anlayamaz, geleceği de göremez. Toplumdaki devletçi anlayış oldukça, hiyerarşik bir sistemle yönetildiğimiz sürece, darbeler hep olacaktır. Biz BDP olarak, birkaç kişinin yargılanmasıyla bu sorunun çözüleceğine inanmıyoruz. Bir günah keçisi bulup, bütün günahlarımızı ona yükleyip bu işten kurtulamayız. AKP bu hamlesi ile geçmişle mi yüzleşiyor veya yeni bir anayasa için mi mücadele veriyor, bilmiyoruz ama samimiyetsiz buluyoruz. Biz neden sağdan soldan, oradan buradan bu rüzgara kapıldık onu da bilmiyoruz. Devlet inkar ve imha politikalarını darbelerden bu yana hep uyguluyor. Devlet zaten 17.000 faili meçhul ile kirlendi.
11 / Ömer Karakuyu: Gökhan darbe görmedim dedi ama 28 Şubat’ı gördü. 28 şubat bir darbedir bunu unutmayalım. Baha bey ise siyasi davalardan bahsetti ama Uğur Mumcu öldüğü zaman çok daha kalabalık yürüdük biz. Her zaman toplum istediği için bir şeyler olmuyor. Gelişmekte olan ülkelerin öncelikle dünyayı sonra ise kendi yerelini çok iyi takip etmesi gerekiyor. Toplum az geliştiği için çok manipüle ediliyor ve bu yüzden gelişmekte olan ülkelerde darbe oluyor. Darbe davası olumludur ve bir demokrat olarak AKP’nin bu adımını desteklerim ama desteklemediğim yönleri de var tabi ve bunları da dile getiririm. Mesela 12 Eylül’den sonra 28 Şubat yargılamaları başladı. Bence bu yanlış, daha yakın tarihte olan 27 Nisan var, önce bunu sorgulaması gerek. Eğer 28 Şubat sorgulanıyorsa önce Çevik Bir değil, genelkurmay başkanı İsmail Hakkı Karadayı nerede?
12 / Timuçin Gündem: Darbelere hepimiz karşıyız, bunun acılarını hepimiz çektik. Burada asıl önemli olan, 1-2 kişinin suçlanıp ceza alması değildir. İlla ki bu caydırıcıdır, ileride oluşacak tehlikelere bir settir. Böl, parçala, yönet kaos meydana getirir, kaostan yeni düzen kurmaya girişilir ve millete rağmen birileri topluma ayar vermeye çalışıyorsa, bunlar piyon olsalar bile bu piyonlar ceza alıp cezaevine girse bile, bunları öne süren güçler hala yerlerinde duruyorsa, sorun kökünden halledilmiş değildir.
13 / Mustafa Olpak: Derneğimizin açılışı için Ayvalık’a gittiğimizde Bergama yolunda bizi gören jandarmalar Ayvalık polisine haber veriyor. Bunun üzerine Ayvalık polisi bizi didik didik aradı, bizi kaçak sanmışlar ama biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıydık. Polis bunların ne işi var burada dedi. Oysa bu sorunun muhatabı biz değil, sizsiniz. Biz yüzyıllar önce gelmişiz. İstanbul’da ve İzmir’de bizler yüzyıllardır kendi geleneğimizi sürmeye çalışmışız. Danslarımızla, oyunlarımızla, kültürlerimizle kutlamışız. İstanbul’da bu geleneğe Arap Bayramı denmiş, İzmir’de ise Dana Bayramı. Reşat Nuri Güntekin Miskinler Kahvesinde, Halit Ziya Uşaklıgil ise İzmir Hikayelerinde Dana Bayramından sıkça söz etmiş. O zamanlar Dana Bayramı 3 haftaya yayılırmış. İlk haftası peştamal, ikinci haftası delal, üçüncü ve son haftası Dana Bayramı olarak kutlanırmış ve 15.000 kişi izlermiş. İzmir’deki Bayramyeri adını buradan alıyor. Afrikalıların geleneğine göre Dana bayramı yapılmazsa kıtlık olacağına inanılırmış, hangi yıl başlamış bilinmiyor ama hangi yıl sonlandırılmış biliniyor 1924 yılında Tekke ve Zaviyeler yasasıyla –ne alakası varsa- bayram yasaklanıyor. Biz 2007 yılında derneğimizi kurarak bu bayramı 93 yıl aradan sonra tekrar kutlamaya başladık, bu sene Kültür Bakanlığının da desteğini aldık. İzmirli iki ünlü futbolcu Sait Altınordu ve Vahap Özaltay tanınmış ünlülerimizdir. Rengimiz dışında hiçbir geleneğimizi bilmiyoruz, sizden daha Türküz.
14 / Senih Özay: Devletin sizinle ilgili kaygıları oldu mu? ‘Bunlarda Kürtler gibi toprak, Çerkesler gibi dil talep eder.’ Dediği olmuş mudur? Böyle bir koku aldınız mı?
15 / Mustafa Olpak: Dernek ilk kurulduğunda Ayvalık ayağa kalktı. Anadolulu Siyahlar koyacaktık, ‘siyah beyaz mı ayırıyorsunuz?’ dediler. Bir çok yetkilinin düşündüğü şuydu: Tüh! Bir de bunlar çıktı.
16 / Arif Ali Cangı: Aliağa, çevre kirliliği, yaşam alanı vb. kavramları söylediğimizde, İzmir’in ilk ele alınması gereken ilçesi. Dilovası Türkiye gündemine oturdu, Aliağa bir türlü oturamadı. Demir-Çelik fabrikaları, petrokimya tesisleri, gemi söküm tesisleri Aliağa’yı yaşanmaz hale getirmiş durumda. Şimdi de tam 7 tane termik santral kurulmak isteniyor. 2 tanesi lisansını, 1 tanesi de inşaat iznini almış vaziyette. 22 yıl önce yine Aliağa’da termik santral yapılmak istenmiş ama oluşan toplumsal muhalefet çok güçlü olduğundan (İzmir’den Aliağa’ya bir insan zinciri oluşturulmuş) mahkeme kararı ile iptal edilmiş. Şimdi ise 6 Mayıs’ta bir eylem düzenlenecek ama gerek medya içinde, gerek çeşitli siyasi partilerin içindeki bazı unsurlar, bu eylemi kırmaya çalışıyor. Olası tüm olumsuzlardan bu unsurlar sorumlu olacaktır. Bütün bilimsel veriler Aliağa’da termiğin yapılmaması yönünde sonuç verirken, bu ısrarcı tutumun yanlış olduğunu anlamamız ve anlatmamız gerekiyor. Çocuklarımıza yaşanabilir bir İzmir, ülke ve dünya bırakmak sorumluluğumuz var. Bütün yaşam savunucularını 6 Mayıs'ta Aliağa'ya bekliyoruz.
17 / Nilay Kökkılınç: Termik konusunda pek çok farklı tutum var. MMO’nun yaptığı basın açıklamasında, bu termiklerin EXPO’ya da zarar vereceğini belirtmiş ve İzmir’in yaşam kalitesinin düşeceğinden bahsetmişler. Hukukçu olduğum için çevreciyim ve termik santrallerin karşısındayım, fakat öyle bir mevzuat yapmışız ki bu mevzuatla değil 7 termik santral, 8’i de, 9’u da görürüz. Belediye mevzuatından bahsedersek, şirket inşaat iznini almış, inşaat yükseliyor deniliyor. Fakat imar kanunlarına göre, sizin ruhsat alma koşullarınız gerçekleşmişse belediyenin ruhsat vermemek gibi bir şansı yok. Ruhsatı vermezse eğer, belediye başkanı görevi kötüye kullanmaktan mahkemeye gidebiliyor. Eğer bunu 3 kişi bir araya gelip yapıyorsa, yasalara göre çete oluyor. Maalesef belediyelerimiz özerk değil.
18 / Enver Y. Küçükgül: 12 Eylül’ün bu ülkeye getirdiği anayasanın, 56. maddesi Türkiye topraklarında ilk çevre kanununu oluşturmaktır. Ak Parti ilk iktidara geldiğinde çevre kanunun 22 maddesini, çevrenin aleyhine olacak şekilde değiştirmiştir. Bu maddeler değiştirilirken hiç kimse rahatsız olmamıştır. Bu kış Azarbaycan’dan gelip Aliağa’da Petkim’de enerji anlaşması yapıldı ve herkes alkışladı, Türkiye’ye iş geliyor diye. Petkim’i defalarca satmaya çalıştı bu devlet ama satamadı. Greenpeace kendisini bacalara zincirledi, o girilmez yere Greenpeace nasıl girdi? Hükümet desteğiyle. Çünkü Petkim’i satmak istiyordu ama satamıyordu, son olarak işte Azarbaycan’la anlaşma yapıldı. ÇED dediler, şimdi ÇED raporunu yandaş şirketler size 3 ayda veriyor, oysa ÇED raporu 4 mevsimi kapsar.
19 / Erhan İçöz: Yapılacak termik santralin çevresi fay hattı dolu. Biçerova’da sıcak su kaynakları var, Aliağa aktif bir deprem bölgesidir. Termikleri geçtim, o bölgede onlarca fabrika var. Sadece bu bile termik yapılmaması için bir sebeptir. Fukuşima için sıfır risk var demişlerdi, 54 santral kurdular, şimdi bir tane kaldı. ENKA’nın termik santralinde denizden 25 metreküp su çekilecek. Bu su 8 derece ısınıp geri denize verilecek. Deniz ekosistemi diye bir şey kalır mı? Biyologlar 1 derecenin bile bu ekosistemi bozduğunu söylüyor. Şimdi size soruyorum, temiz termik santral olur mu?
20 / Ersin Damarsardı: Geçen ay Kilyos çayı taştı, 10 Nisan günü Elazığ’da hortum, 11 Nisan’da Silifke’de hortum, 18 Nisan’da Türkiye rüzgar faciası yaşadı. Genele gidersek, Pakistan’da muson yağmurları faciası yaşandı, Avustralya tarihi bir sel yaşadı, 2010 yazında Rusya’da orman yangınları, Tayland’da yaşanan sel felaketi, Filipinler’de tarihinde ilk kez Aralık ayında tayfun yaşandı, Avrupa’da su baskınları, Bolivya’da kar yağışı, Çin’de kuraklık… Bu felaketlerden milyonlarca insan etkilendi. Mithat Kadıoğlu bir yazısında felaketlerin süreceğini söylüyor. 1960’lardan bu yana dünyada 3 kat daha fazla felaketler olmuş, ekonomik kayıplar 9 kat fazla, peki niye bu iklim değişiyor? Cevabı çok kısa, atmosferdeki karbon seviyesi yükseliyor. Bu da atmosferin ısısının artmasına neden oluyor. Geçtiğimiz yüzyıldan bu yana 1 derece artmış durumda ve bu 1 derece çok önemli bir rakam. Atmosferin ısınmasındaki en büyük neden fosil yakıt kullanımı ve bunun en belası kömür. Bence acilen enerji politikalarının değişmesi gerekiyor. Termik santrallerden derhal vazgeçilmesi gerekiyor. Sadece Türkiye değil tüm dünyada. Taş devrine mi dönelim? Hayır, güneş, rüzgar, jeotermal bunlar tepe tepe yeter.
ÖNERİLER
Yok.
ORTAK SONUÇ
Yok.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Toplam 91 sivil toplum kuruluşu e-mail yolu ile davet edildi.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Telefon ve mail yolu ile parti il başkanlarına ve milletvekillerine ulaştık.
MEDYA İLE
3 medya kuruluşundan 3 kişi katıldı.
SONUÇLAR
Genel konuya ilişkin video gösterildi.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
İzmir küçük Millet Meclisi Hamalı Pervin Mısırlıoğlu ve Sinan Canbay