YER: Ahmet Priştina Kent Arşivi ve Müzesi, Araştırma ve Toplantı Salonu
TARİH: 08.11.2013
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1/Mazlumder (Mehmet Arif Koçer)
2/KA.DER (Kadın Adayları Destekleme Derneği , Hülya Uslu)
3/Düşevim (Hanife Doğan)
4/Akkoy, (Mine Topçu)
5/İzmir Kent Konseyi, (E. Şennur Barutçu)
6/İzmir Kent Konseyi, (Gülay Velioğlu)
7/İZDİM (İzmir Kültürler Arası Diyalog Merkezi , Özkan Kaman)
8/İZDİM (İzmir Kültürler Arası Diyalog Merkezi , Hüseyin Akçakaya)
9/İZDİM (İzmir Kültürler Arası Diyalog Merkezi , Fatih Kara)
10/KA.DER (Kadın Adayları Destekleme Derneği , Birsen Türkoğlu)
11/KA.DER (Kadın Adayları Destekleme Derneği , Emine Konuksever)
12/Kadın Dostu Kentler (Semra Ulusoy)
13/Nilay Kökkılınç (Konak İzmirliler Derneği)
MESLEK ODALARI Yok!
SENDİKALAR Yok!
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1/ Hürriyet Mısırlıoğlu (izmirizmir.net)
2/ Süleyman Eryılmaz (YSGP üyesi – Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi)
3/ Sevda Erden Kılıç (CHP İl Sekreteri)
4/ A. Cavit Uğur (HDP İzmir İl Başkanı)
5/ Minehan Balbakan (AK Parti Gaziemir Belediye Başkanı Aday Adayı)
6/ Leyla Okyay (AK Parti Karabağlar Belediyesi Meclis Üyesi)
7/ Pervin Oduncu (HDP Parti Meclis Üyesi)
8/ Semra Uzunok (HDP Parti Meclis Üyesi)
9/ Ayşe Şen (HDP İzmir İl YK Üyesi)
10/ Osman Sakman (AK Parti Karabağlar Belediye Başkanı Aday Adayı)
11/ Perihan Kara (Emekli)
12/ Nazife Kayış (Ev Hanımı)
13/ Gülşay Altun (Ev Hanımı)
14/ Salma Özbek (Ev Hanımı)
15/ İkbal Polat (YSGP üyesi – Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi MYK)
16/ Ferahi Yurtsever (AK Parti)
17/ Hüsniye Yaltırık (AK Parti İzmir İl Yönetimi)
18/ Ümran Zorlu (AK Parti İzmir Kadın Kolları)
19/ Mustafa Bilen (Emekli)
20/ Nilay Kökkılınç (CHP, Ege Belediyeler Birliği)
21/ Hacer Özcan (AK Parti İzmir İl Genel Meclisi)
22/ İbrahim Akın (YSGP üyesi – Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi)
23/ Sevim Çakır (AK Parti İzmir Kadın Kolları)
24/ Ayşe Topaloğlu (AK Parti İzmir Kadın Kolları)
25/ Selmin Özer Gogek (AK Parti İzmir Kadın Kolları)
26/ Yurdanur Karapınar (AK Parti İl Kadın Kolları Üyesi)
17/ Neşe Günhan Bayır (AK Parti Çiğli Belediyesi Meclis Üyesi Adayı)
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
1/ Sakine Öz, CHP Manisa Milletvekili
2/ Nesrin Ulema, AK Parti İzmir Milletvekili
BELEDİYE BAŞKANLARI Yok!
BÜROKRAT
1/ Ayşe Korkulu – T.B.M.M. çalışanı
MESAJ YOLLAYANLAR Yok!
DİĞER KATILIMCILAR
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 50 izleyici/gözlemci katıldı.
MEDYA
1/ DHA
2/ Habertürk
3/ Ege Telgraf
4/ Yeni Ekonomi
MODERATÖR Pervin Mısırlıoğlu – Gazeteci
KONULAR
GENEL KONU: Yerel Seçimler ve Yerinden Yönetim
YEREL KONU: Kadın dostu’ olarak bilinen İzmir, kadın adaylar konusunda nasıl bir politika üretecek?
KONUŞULANLAR
1 / Mehmet Arif Koçer: Bu toplumun direttiği hükümetinde ayak sürüdüğü bir mesele kanaatimce. Çünkü ’93 yılında ‘Avrupa Konseyi’nin Yerel Yönetimler Özerklik İlkesi’ni kabul etmiş ancak 20 sene geçtiği halde bu konuda bir aşamada ihtiyati kayıtları kaldırmamıştır. Niçin kaldırmamıştır? Bence en büyük sebebi, birçok konuda olduğu gibi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin fobisi olan Kürt meselesi. Yani bu konudaki koşulları, ihtiyati kayıtları kaldırdığı zaman, özellikle Doğu ve Güneydoğu’da Kürt bölgelerinde, bir yetki devri olabileceğini düşündüğü ve bunu engellemeye çalıştığı için kaldırmadı. Kanaatimce bu büyük bir hataydı, çünkü modern toplumda bu kadar karmaşık olan işleri merkezden yönetmek mümkün değil. Barış sürecinin de, açılım çabalarını da bir nebze rayında gittiği bu dönem de, mutlaka acil olarak özerklik şartlarına uygun devleti ihtiyati kayıtları kaldırması lazım. Bu hantal yapıyı bozup halkın direkt katılımını sağlayacak bir yönetim şekline dönüşülmesi lazım. Bugün 70 milyonluk ülkeyi merkezden yönetip eldeki kaynakları yönetmek mümkün değil. Nasıl olmalı? Şöyle olmalı, Beddiüzman’ın 100 sene öncesinde bir tespiti var; padişahlıktan meşrutiyete geçişte önerdiği bir tespit; der ki eskiden padişah bir taneydi, kendi tahtında oturuyordu ve toplumu için tek başına reçete yazan bir hekim gibiydi, hastayı görmeden reçete yazıyordu ki bunun sonucu olarak, çoğunlukla reçeteler yanlış yazıldığından topluma merhem olamıyordu. Meşruiyetten sonra da şöyle bir tespiti var, şimdide halkın nabzını tutan bir hekim gibi oldu. Buradan yola çıkarak günümüze geldiğimizde de, devletin halkın nabzını tutan güçlü bir yapıya yanaşması gerektiğine işaret ediyorum. Devlet ihtiyati kayıtları kaldırmalı ve Kürt fobisinden kurtulmalı.
2 / Nilay Kökkılınç: Yerel yönetimler maalesef merkeziyetçi bir yapıya sahip. 1982 anayasasının 127. maddesinde belirildiği gibi yerel yönetimler merkeziyetçi yönetimin vesayeti altında çalışırlar. Bu ne demek, yerel yönetimler merkezi yönetimin idaresi altında İçişleri Bakanlığınca denetlenir, çıkarılan yönetmelikler ve genelgelerle çalışır. Biz her ne kadar yerelde seçimlerimizi yapsak da, yerel yönetimler merkezin istek hareketinden bağımsız bir alan bulamıyor. 15 yıldır belediyelere hukuk müşavirliği yaptım, bugünde ‘Ege Belediyeler Birliği’nin danışmanlığını yapıyorum. Sistemimizde 5393 sayılı belediye yasasıyla ilçe belediyeleri çalışıyor, 5216 sayılı yasayla büyükşehir belediyesi çalışıyor. 2012 Aralık ayında da yeni bir yasa çıktı, bütünşehir yasası; bu yasayla il sınırlarını kapsayacak bir şekilde büyükşehirin etki alanı genişletildi. Bu yasanın getirdiği çok önemli olan değişiklik il özel idaresinin kaldırılması. İl özel idare yerel bir yönetim midir değil midir? Bu da ayrı bir tartışmanın konusu. Benim isteğim yerel yönetimlerin Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nda bahsedildiği gibi yerinden yönetimi esas alacak şekilde halledilmesidir. Yerel yönetimler artık baz alınmalıdır. Yerel yönetimler İçişleri Bakanlığı’nın vesayetinden alınmalıdır.‘Yerel Yönetimler Bakanlığı’ kurulmalıdır. Bakanlık’ta yerel birliklere ve belediye birliklerine insiyatif tanımalıdır. Yönergeleri, genelgeleri belediye birlikleri, meclisleri çıkarabilir. Her yerin kendine ayrı ve özgü sorunları vardır. Yakın bir zamanda gördüğümüz, Konak’ta, Sümerbank arazisi meselesi hangi yetkiyle sonuçlandı? Bunları hatırlayalım, İl Özel İdaresi Sümerbank arazisini belediye’ye tahsis etmek istedi, ki kanunlara göre buna yetkisi var, fakat valilik tarafından iade edildi. Şimdi ne olacak, İl genel idaresi konuyu valinin gerekçeli kararıyla ilgili olarak görüşecek tekrar sunduğunda valinin tekrar-ı iadesi mümkün olursa konu kapanacak. İl genel meclisinin kararı merkezi idare temsilcisi tarafından yok sayılıyorsa buna yerel idare gerçekleşiyor diyemeyiz. Büyükşehir yasasıyla İl Özel İdare’leri kaldırılıyor. Burada en büyük sorun merkezin yerel gücü zayıflatmasıdır. Yerel yönetimler yasasının değişmesi gerekiyor. Yerel yönetimlerde ilçe belediyeleri daha güçlü olabilmeli, daha fazla sesini duyurabilmeli. Büyükşehir’lerde İlçe Belediyelerinin kararlarına saygı göstermeli, onları güçlendirmeli. Merkezi idare, yerel yönetimlerin daha özgürce çalışması için alanı açmalı.
3 / Süleyman Eryılmaz: Buraya ‘Amasız Barış İnsiyatifi”nin bir aktivisti ve kMM’nin bir aktivisti olarak ayrıca da İzmir’de yaşayan ve yerel seçimlerde oy verecek bir seçmen bir yurttaş olarak söz aldım. Yerel yönetimlerin yerelleşmesi üzerine ifadelerde bulunmak istiyorum. Aslında Mazlum-der’in değerli başkan yardımcısı arkadaşımızın da ifade ettiği gibi yerel yönetimlerin AB’nin yerel yönetimler şartı meselesine şerh konulmasının sebebi Kürt meselesi. Biliyoruz ki ülkemizde bir müzakere süreci başladı. Bu müzakere meseleleri daha da tartışmamıza neden olacak. İster demokratik özerklik deyin, ister yerinden yönetim deyin, isterseniz yerel yönetimlerin güçlendirilmesi deyin, ne derseniz deyin ama böyle bir ihtiyaç meselesi ortada durmakta. Ben burada benimle ilgili tasarrufların Ankara’dan belirlenmesini istemiyorum. Yani nerede yol yapılacağına, nerede müze yapılacağına, nerede okul yapılacağına, nereden denize gireceğime, nerden giremeyeceğime, hangi havaalnına gideceğime, hangi evde kalacağıma Ankara’dan karar verilmesini istemiyorum. Hangi dilde eğitim göreceğimi de Ankara’nın karar vermesini istemiyorum. Yerel yönetici adaylarının bunları vaat ederse oylarımı alacağını belirtmek istiyorum. Ben bulunduğum yerlerin özelliklerini yaşamak ve bunu da özgürce yaşamak istiyorum. Yerel yönetimle aday olacak özellikle kadın arkadaşlarımızın ve erkek arkadaşlarımızın bunu bana vaat etmesi üzerine kendilerine oy vereceğimi belirtmek istiyorum.
4 / Pervin Oduncu: HDP yeni bir anlayışla T.C. siyasetine girdi, herkesle ortak bir çalışma alanı yarattı. Bütün halklara, inançlara, cinsel kimliklere, sistemle sorunu olan herkese ortak bir mücadele alanı açmayı hedefledik. Burada cins, dil , ırk ayrımı gözetmeden herkese eşit statü de bir temsiliyet hakkı tanındı. Seçimlere girecek yeterli kotayı sağladık ancak hedef 81 ilde örgütlenmek. Biz HDP’de eşit temsiliyet ilkesini önem vermiş durumdayız. Kadın ve erkeğin her kurumda eşit temsiliyeti önemli. Biliyorsunuz BDP’de başkanlık sistemi eşbaşkanlık olarak fiili olarak uygulanıyordu, şu an da yeni siyasi parti yasaları kuralınca yasallaştı da bu durum. HDP bunu bir adım daha öne götürdü ve eşit temsiliyet, %50 ilkesini yaşamın tüm alanına hakim kılma çabasına girişti. Biz merkezi, tepeden yöntemlerle toplumun yönetilemeyeceğini, toplumun bir çok renginin bir çok dilinin olduğunu, kendine özgü bir çok özellikler taşıdığını ve farklılıklarla bir arada zenginleşebileceğimizi düşünerek bir araya geldik. Farklılıkları iteleyerek, öteleyerek onu dışlayarak değil, birlikte bir arada birbirimizin güzelliklerini yaşamak uğruna bir araya geldik ve bunu başaracağımıza inanıyoruz. En büyük yatırımımız kadınlar çünkü gelecek kadınlarla örülecek. Bu eşit temsilciliği pozitif ayrımcılıkla destekliyoruz. Kimsenin doğumumuz, hangi evde kalacağımız gibi olaylara müdahale etmesini hiç istemiyoruz.
5 / Hacer Özcan: Biz siyasi kadınlar hangi partiden temsil edilirsek edilelim, sorunlu bir yapımız var. Sorunlu yapının hedefi kadındır. Yakın zamanlarda kulağımıza hoş olmayan sesler geldi. İzmirli bir gazeteci sosyal medya ortamında Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Profesör Doktor Nükhet Hotar'ın özel yaşamına dair tweetler atmış. Yazıklar olsun senin gibi gazateciye belden aşağıya vurduğun için. Gazeteci deyince benim aklıma Uğur Mumcu, Çetin Emeç vb.’nun gibi bu yola baş koymuş gazeteciler gelir. Bütün zorluklara rağmen 'ben de hizmette varım' diyen siyaset içinde kadının sesi olan bir kadına ağza alınmayacak iftiralara karalamaya kadar gidildi. Şahsım adına olayı esefle kınıyorum. Bak arkadaş, insanın kader ve yazgısı vardır. Belden aşağı vurmak bir erkeğe yakışmaz. Kişiler evlilik yapabilir, ayrılabilir kimse 'ayrılayım' diye evlenmez. Bunlar birer kaderdir, yazgıdır. Kimse kimsenin kaderiyle dalga geçemez. Bunun bir vebali vardır. Bunun altından nasıl kalkacaksın düşündün mü acaba? Yazıklar olsun bir kadını belden aşağı vurduğun için. Bugün bana yarın sana hesabıyla hep birlik olalım, gücümüzü gösterelim. İzmir'in aydın kadınları olarak sesimizi duyuralım.
6 / Pervin Mısırlıoğlu: Erkeklerin zulmü kadar kadınlarında kendilerine yaptıkları zulümler var. Bugün kadınların atıl olmasını sağlayan işin içinde olmamalarıdır. Kadınların değil 2.sınıf 5.sınıf olma halleri var. Seçme hakkını verdik ama seçilen kadın yok, niye? Kaçımızın evinde kararları erkek alır, kaçını kadınlar alır? Erkekler kadınları överken ‘erkek gibi kadın’ der değil mi? Erkeklere özenen kadınları seçmemeliyiz. Niye? Çünkü siyasi olunca bıyıkları çıkar kadınların. Daha fazla feminist erkek bekleyeceğimize, kadınlar arasında bir örgütlenme oluşturmalıyız.
7 / Cavit Uğur: Yerel yönetimler deyince ne anlıyoruz, yer ve mekan kavramı. İnsanlar mekanlar üzerine yaşam kurarlar. Dolayısıyla mekan derken kentlerden bahsediyoruz. Türkiye’de akut haline gelmiş 30-35 yıllık savaşa son vermeye çabalarken bir yandan yerel yönetimlerin özerkliğini savunmamız gerekiyor, çünkü yerel bölge kaynakları orada yaşayan halkın kararıyla belirlenmesi gerekiyor. AB’nin özerklik şartı uygulanmalı ve gerekli yasal düzenleme yapılmalıdır ancak yerel halkın ihtiyaçları sermaye ve egemenlerin ihtiyacına göre değil, halkın amacına yönelik olmalıdır. Bunun da yolu her mahallede kent meclisleri kurmaktır. Unutulmamalıdır ki Taksim’de yapılmak istenen bir takım sermaye ve egemen grupların kentin lanetlilerini-!- kentin dışına sürme isteğiydi. Burada yapılan mücadele kentsel bir iradi bir mücadeleydi ve ezilenlerin temel mücadelesiydi.
8 / İkbal Polat: Yerinden yönetimin güçlendirilmesi konusu epeydir gündemimizde. Şu an Türkiye’de merkezi yönetimin yerel yönetimlere vesayeti söz konusu. Yerellerde 20’ye yakın konuda bakanların müzakereye gerek kalmadan kararlar alıp uygulama hakimiyeti var. ‘91 yılında AB yerel özerklik şartnamesine imza koyduk ama 8-9 maddeye şüpheyle baktık. Nedir bu çekinceler? Yerel makamları doğrudan ilgilendirilen planlama ve karar süreçlerinde kendilerine danışılması, yerel yönetimlerin iç örgütlenmelerin kendilerince belirlenmesi, yerel olarak seçilmiş kişilerin görevleriyle bağdaşmayacak işlev ve faaliyetlerinin kanun ve temel hukuk ilkelerine göre belirlenmesi, vesayet denetimine ancak, vesayetle korunmak istenen yararlarla orantılı olması durumunda izin verilmesi, dağıtılacak mali kaynakların yerel makamlara tahsisinin nasıl yapılacağı konusunda, yerel yönetimlere önceden danışılması, yapılacak mali yardımların, yerel yönetimlerin kendi politikalarını uygulama konusundaki temel özgürlüklerini mümkün olduğu ölçüde ortadan kaldırmaması, yerel yönetimlerin haklarını savunabilmeleri için uluslararası yerel yönetim birimleriyle işbirliği yapabilmeleri, uluslararası birliklere katılabilmeleri, yerel yönetimlerin iç hukukta kendilerine tanınmış olan yetkileri serbestçe savunabilmek için yargı yoluna başvurabilmeleri gibi Türkiye’nin çekince koyduğu madde ve paragraf mevcut. Bu çekincelerin şu an ki mevzuat ta Bakanlar Kurulu kararıyla kaldırılması mümkün. Çekincelerin kaldırılması yetmiyor ve anayasada da sağlama alınması gerekiyor. Kentleri de kendimizi de kendimiz yönetmeliyiz. Krizimiz demokrasi krizidir. Yurttaşlar Gezide ya da Nusaybin’de onlara sormadan yapılan fiiliyatlara karşı direndiler. Unutulmamalıdır ki demokrasi sadece kararların kimin verileceğini seçen bir sistem değildir.
9 / Osman Sakman: Her partinin siyasi bir anlayışı var ve bunu uygulamaya sokuyor. Hepimiz yaşadığımız kenti kendimizin yönetmesini çok istiyoruz. Türkiye’nin her bölgesinde genel ve yerel anlamda çok farklılıklar var. Yapılacak yerel seçimlerde hizmet verecek arkadaşlar ideolojik değil hizmet verebilecek kişilerden seçilmelidir.
10 / Pervin Mısırlıoğlu: Yerinden yönetimi kadın sorunsalıyla birleştirerek nasıl bir yönetimden söz ediyorsunuz?
11 / Leyla Okyay: AK Parti’den Karabağlar Belediyesi Meclis Üyesiyim ve şunu belirtmek isterim, bu mecliste CHP’den bir tane dahi kadın üye yok. Başbakan kendi parti politikası olarak 2009 yerel seçimlerinde en az 3 kişiden biri kadın üye olacak dedi ve bunu uygulamaya koydu. Bildiğiniz gibi üyeler olarak belediye meclislerine önergeler veriyoruz. Ben de bir meclis üyesi olarak Karabağlar Belediye meclisine kadın sığınma evlerinin açılması konusunda önerge verdim, çünkü kadın sığınma evleri yerelde olmazsa olmazlardandır, karşılığını alamadık. Böyle bir yere ihtiyaç olmasa keşke diyoruz ama eşinden, ailesinden, çevresinden şiddet gören kadınlarımız var. Bu sığınma evleri ülkemizde maalesef oldukça çok. Tabii bu arada erkek sığınma evlerinin varlığından da söz edelim. Şu ana kadar İzmir’deki Aile ve Sosyal Politikalar bakanlığının açtığı erkek sığınma evine başvuru sayısı üç. Yaşlı ve kadınlar için, onları dört duvar arasından çıkarmak hevesiyle, ‘hobi bahçe’ kurulması önergesi verdik, üstelik 2 kez, karşılığını alamadık. Karabağlar ilçemiz bildiğiniz gibi göç alan bölgemiz ve bu kültürel doku çatışmaları için çabamız devam edecek.
12 / Minehan Balbakan: AK Parti’nin içinde inandığım davanın hizmetkarıyım, Gaziemir Belediye Başkanlığı aday adayıyım. Neden aday oldum? Eski TEDAŞ çalışanıyım, TEDAŞ’ta çalışırken bir kadından emir almam diyenler vardı, ‘Kadın dostu’ dediğimiz bu kentte. Aday olduğumu öğrenenler şaşkınlık içinde, kadın başına aday olmuş, kime güveniyor acaba, diye meraklı gözlerle beni sorguluyor. Biz dava insanıyız. Hiçbir farklılık gözetmeden din, dil, ırk ayrımı gözetmeden geleceğimiz çocuklara mirasımız bırakmak için mücadele eden insanlarız. Bir de kadının kadına yaptığı suçlar var, kıskançlık gibi. Bunların olmamasını diliyoruz.
13 / Pervin Mısrlıoğlu: Bakın, 2009 yerel seçimlerinde Türkiye ortalamasında kadınların yerel yönetimlerdeki oranı %1’i bulmuyordu. Sonuçlara göre 26 kadın belediye başkanından; 2’si il, 17’si ilçe; 7’si belediye başkanı olarak görev aldı. Bu tabloyu değiştirmek için ne yapmayı düşünüyorsunuz?
14 / Yurdanur Karapınar: Başbakan bu zamana kadar toplumun kanayan yaralarına parmak bastı ve çalışmaların bu yönde hızla sürmesi için bürokratik işlemleri kaldırıp daha seri bir hale getirmeye çabaladı. Merkeziyetçilik meselesine bakış yöntemimiz partide ve yönetimde, yerel ihtiyaç ve temsilciler doğrultusunda, istişare modelidir. Ancak medyadan bunun yansıması dayatmacı bir model olarak gösteriliyor. Ancak partimize ait belediyelerde özellikle yapılan çalışmalar bu durumu tenzih eder görünümde. İzmir yerel seçimlerde partimize şans verdiğinde bu yöntemimizi kavrayacak ve uygunluğunu takdir edecektir.
15 / Birsen Türkoğlu: 178.000 seçmeni olan Karabağlar ilçemizde kadın siyasetçimiz oldukça az. Şu ana kadar seçim başvurusu yapan 3 aday var. Bu zamana kadar kadın haklarının geliştirilmesine yönelik hiçbir vaadin yerine getirilmediğini de anımsayalım. Bu ilçede yaşayan kadınlar daha denizi görmemiş! Ama sandığa gidiyor. Biz onları şehrine alıştırmaya çalışıyoruz.
16 / Sakine Öz: Sorumluluklar konusunda kadınların erkeklerden üstün görülebilir. Bu da kadın erkek eşitliğine inananlarca fark edilebilir, kota ya da fermuar yöntemlerini arzulayanlarca değil. Ben Cumhuriyet tarihinden bu yana Manisa’dan önseçimle seçilmiş ilk kadın milletvekiliyim, 41 aday arasından. Buradaki konumuzun ana kısmı yerel yönetim değil, yerinden yönetim olmalı. Salihli Belediye Meclisi’nde görev alırken ben de kendimi diğer meclislerde olduğu gibi kadın olarak yalnız hissediyordum. Ancak yaşamda kadınların sorumluluğunu azaltıcı hamleler gerçekleştikçe meclislerdeki kadınların sayısının daha da artacağına inanıyorum. Geçen sene büyükşehir yassıyla yetkinin arttırıldığı düşünüldü ancak yapılabilecek yatırımların koordinasyon kurumlarından izin alınarak çalışabileceği açığa çıktı. Bu koordinasyon kurumları merkezi yönetime bağlı. CHP olarak yerel-yerinden yönetimin önemli olduğunu ve yerel halkın karar meclisinde asıl baskın unsur olmasını önemsiyoruz. Yerinden yönetim şu an kiş iktidarın isteği değil. Bu anlayışla görünen değil gördüren kişinin isteği önemli. Bu noktada bu argüman için savunulacak özellik eşitlik ve eşitlik hakları olmalıdır.
17 / Nesrin Ulema: İkMM’nin her ay gündeme aldığı konular gerçekten yaşama dokunan konular olmuştur. Biz vekiller için yaptıklarımızın ötesinde karşı duruşların bizlere ulaşmasını da önemsemeliyiz. Kalkınma yerelden başlar. Hepiniz hatırlarsınız yerel yönetim yasalarıyla ilgili ilk değişiklik 2004 yılında yapıldı. Bu kapsamda o dönemde bir süre önceki büyükşehir yasasına benzer bir yasa hamlesi yapılmıştı. Kalkınma ajansları kurduk yerel kalkınma hamleleri için. Özellikle İzmir’de bölgesel kalkınma ajansları kurulduğunda AK Parti’nin ülkeyi böleceğine yönelik paranoyalar vardı. 11 yıldır Ak Parti’ye yönelik bu tip eleştirilerin gerçekleşmediğine bu toplum, 76 milyon kişi şahittir. Büyükşehir yasasının hayata geçmesindeki ilk beklenti unsurumuz yerel yönetimlerin güçlendirilmesiydi. Şu an mesele Ödemiş’te vatandaşlar kendi muhtar ve belediye meclisi adaylarını belirleyebilecek, diğer adaylar merkezden şekillenecek. Geçmiş siyasi tarihimize baktığımızda demokrasiyle ne kadar sıklıkla yaşayabilmişiz, hatırlayalım. Demokraside belli dönemlerde seçim yapılır, vatandaş bu seçimlerde kendi hür iradesiyle oy kullanır. Biz buradan çıkan sonuçları kabullenmeliyiz. Elbette bu çoğunluğun azınlık baskısına dönüşmemeli hatta bu tür baskılar ortadan kalkmalıdır.
Ara
18 / Pervin Mısırlıoğlu: Oturumun ikinci bölümüne kadın adayların çoğalması meselesi üzerine KA-DER’den Hülya Uslu’nun liderlere okuyacağı bir mesajla başlayacağız.
19 / Hülya Uslu1: TC Başbakanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye… Türkiye’de 79 yıldır bir oyun sahneleniyor. Biz kadınlar, tam 79 yıl önce yerel seçimlerde aday olma hakkını elde etmemize rağmen yerel yönetimlerde hala yok sayılıyoruz. 79 yılın özeti, koskocaman bir sıfırdır. Sizi, bu temel hakkımızı elde edişimizin 80’inci yılında, önümüzdeki 2014 yerel seçimlerinde, hakkımızın antidemokratik aday belirleme yöntemleriyle gasp edilmesine son vermeye davet ediyoruz. 79 yıldır sürdürülen bu oyunu, bu yerel seçimlerde bozabilirsiniz, bozmalısınız! Kadınsız demokrasi yarım demokrasidir! Kadınsız demokrasi ile gerçek demokrasinin kurulamadığını hep birlikte gördük. Adaylıkların genel başkanların ya da genel merkez yöneticilerinin tekelinde olduğu bir aday belirleme yöntemiyle, kadınlar aday gösterilmiyor, dolayısıyla seçilemiyor. Nüfusun yarısının yok sayıldığı, yönetime katılımdan yoksun bırakıldığı bir ülkede, adalet, demokrasi ve eşitlikten söz edilemez. 79 yıllık kadınsız demokrasi tablosunu bir kez daha dikkatinize sunuyoruz: 1930-2009 arasında tam 17 yerel seçim yapıldı. Bu 17 seçimde de kadınlar “seçseler” de “seçilemediler”, aday gösterilemediler. Yerel koltukların neredeyse tamamında erkek işgali sürdü. 79 yılda toplam 1165 il belediye başkanı seçildi. Bunların yalnızca 6’sı kadındı. 2009 seçimlerinde il, ilçe ve belde olarak toplam 2950 belediye başkanı seçildi. Yalnızca 26’sı kadındı (% 0,8). 31 bin 790 belediye meclisi üyesinin 1340’ı (% 4,2), 3 bin 379 il genel meclisi üyesinin 110’u (% 3,2) kadın. Ne yazık ki kadınlar, yaşadıkları yere ait kararlarda söz sahibi olamıyor. Biz bu tablodan utanıyoruz, ya siz? Dünya Ekonomik Forumu’nun yeni raporuna göre Türkiye, siyasal katılım, ekonomik eşitlik, eğitim ve sağlık hakkı gibi farklı alanlarda kadın-erkek eşitliği endeksinde 136 ülke arasında 120’nci oldu. Yani kadın erkek eşitliğinin esamisinin okunmadığı son 20 ülke arasına girmeyi yine başardı. Biz buna hiç şaşırmadık, ya siz? Türkiye’de kadınların her düzeyde eşit temsili için16 yıldır mücadele eden Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA.DER) olarak, kentlerin geleceğini şekillendirecek gücün yerel yönetimlerden geçtiğine inanıyoruz. Erkek siyasetçilerin genellikle “iş ve gelir alanı” olarak baktıkları yerel yönetimler, biz kadınlar için “hizmet” alanını ifade ediyor. Kadın bakış açısından yoksun olan kentlerde, okuma-yazma kursları, yaşlı bakım evleri, sığınma evleri, kreş, spor alanları gibi sosyal ihtiyaçlar “gereksizler” listesine giriyor. Belediyeler hizmetlerinde de erkek ihtiyaçlarını ön plana çıkararak, kadınların ihtiyaçlarını göz ardı etmeye ve “kadın erkek demeden herkese eşit hizmet verilmelidir” ilkesini çiğnemeye devam ediyor. Türkiye’nin, yaşanabilir kentler için kadınların gücüne ihtiyacı var. Yerel yönetimlerdeki kadınlar sayesinde, kentler herkesin daha rahat ve sağlıklı yaşayabileceği bir yapıya kavuşacak.KA.DER olarak, partinize çağrıda bulunuyor ve 2014 yerel seçimlerinde büyükşehir ve şehirlerin en az yarısında kadın adaylar görmek istiyoruz. Belediye ve il genel meclisi aday listelerinin adalet, demokrasi ve eşitlik için bir erkek-bir kadın olarak düzenlenmesini istiyoruz. Fermuardenilen bu sistemin uygulanmasının sosyal adalet gereği olduğunu yine, yeniden hatırlatıyoruz.Size sesleniyoruz: Belediye seçimlerine aday ve seçmen olarak katılma hakkını elde edişimizin 80’inci yılında, bu hakkımıza engel olmaya son verin. Kadınları aday gösterin. Evini idare eden, eşini idare eden kadının bir belediyede yönetici olamaması anlaşılabilir bir durum değildir.
20 / Semra Ulusoy: 1975 yılında İlerici Kadınlar Derneğini kurmuştuk. O zamanlar toplum kurtulunca kadınlarda kurtulacak sanıyorduk, solcuyduk. Süt izinlerin uzatılması, işyerlerinde bebek odalarının yapılması konusunda bayağı bir çalışma yapmıştık ancak yaşanan kadın şiddetleri konusunda pek çalışamamıştık. Hatırlarsanız AK Parti hükümetinin ilk kabinesinde Kadın ve Aileden sorumlu Devlet Bakanlığı vardı ancak yine aynı partinin görev aldığı 61. hükümette bakanlığın ismi Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak değiştirildi. Doğrusu bu değişimden içimiz acıdı. Kadın dostu bir kent nasıl olur, kadın gerçekten o kentte yaşadığını hissettiğinde, o kentte katılımcı olduğunda. Bakın İzmir İl Genel Meclisi’nde 5 kadın var, kalanı erkek. 548 milletvekilinden sadece 79’u kadın. Nüfus’a baktığımızda yarısı kadın. Bu durumun değişip bir eşitlik dengesine oturması gerekiyor. TBMM’de Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu kuruldu. Ne yaptılar, otobüs duraklarının karşısına meyhane olmaması kararı verdiler, yine otobüs duraklarının çocuklara zarar vermeyecek şekilde park alanlarının dışında olması kararını verdiler…
21 / Neşe Günhan Bayır: Siyaseti basamak basamak devam ettirip Çiğli Belediye Meclis Üyesi adaylığına başvurdum AK Parti adına. Kadınların fedakarlıkları çok ama siyasete girmeliler. Bu durumların arkasında olup, kendimize güvenmeliyiz. Mutlu olmak için sevgi ortamını yaratıp içinde olmayı istemeliyiz.
22 / Semra Uzunok: KA.DER’in okuduğu mesajda BDP ve HDP yoktu. Yok sayılıyoruz gibi bir algılayışın yanı sıra bu partilerin %50 kadın kotası uyguladığından sanırım eş başkanlarıımıza verilmesi gereken bir mesaj yoktu. Yerel yönetimlere yerelden gelen yönetim diyeceksek, sandıkları mahallelere kurmalıyız. İktidarın yaşanılan ülke olayları doğrultusunda bu konuda da sıkışmamak için bunu tercih etmediği ortadadır. Uludere’de 37 can, kürtaj meselesi, türban meselesi – ki bu durumlar kadınları böler diye düşündü -, bedenler üzerinden evlere müdahale… Kızınız bir erkekle aynı evde kalmasın demek yeni şiddetlere, cinayetlere zemin hazırlamaktır. Namus bekçiliği devreye girerse ne olacak? Bakın işte burada da korunan erkek! Biz bu ülkede kentimizi ve kendimizi yönetmek istiyorsak bu tür baskıcı müdahalelere hayır demeliyiz.
23 / Ayşe Şen: ‘80 darbesini feminizmin gelişmesinde büyük etkisi olmuştur. İlerici Kadınlar Derneği 21. yüzyılın Türkiye’sinde kadınların hala maruz kaldığı yeni sorunlara çözüm bulmak amacıyla yeniden dernek olarak açıldı mesela. Meclisteki partilere de bir tüyo vermek isterim. Bildiğiniz gibi Paris Komününde seçilmişlerin yeniden çağrılma hakkı vardı. Aynen bu durum yani seçilmişlerin çağrılma hakkı, 10 yıllık bir süre içinde başlayacak; hazırlanın ve bence siyasi hesaplarınızı buna göre yapın.
24 / Mustafa Bilen: Merhaba arkadaşlar, ülkemizde Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana uygulanan merkezi yönetim, yerelin sorunlarını çözme, kaynakları yerinde kullanarak kalkınmasını sağlamada başarı sağlayamamıştır. Yerelin kaynakları rantiyeye aktarılarak doğal çevre tahrip edilmiş, betonlaştırılmış kentlerle insanların yaşam alanları yok edilmiştir. Gelinen noktada felaketin önüne geçmenin yolu, çağdaş dünyanın uyguladığı yerinden yönetime geçmek, Avrupa Yerel Yönetimler ve Özerklik Şartı üzerindeki çekinceleri kaldırmaktır. Günümüz, kent ve eyalet parlamentolarının, özerk bölge yönetimlerinin yaygınlaştığı, temsili demokrasinin katılımcılıkla genişlediği bir çağdır. Demokrasi yalnız sandıktan ibaret değildir, günümüzden 150 yıl önce gerçekleşmiş olan Paris Komünü'nde ifade edilmiş olan, seçilmişlerin seçmenler tarafından geri çağrılma hakkı bu günün temel demokrasi hakkı olarak öne çıkmaktadır. Bu toplantıda çoğunluğu oluşturan kadın arkadaşların duyarlılığı ve katılımcılığı ülkemizin aydınlık geleceği açısından büyük bir umut oluşturmaktadır. Dileğim, kadın elinin kadın yüreğinin ve kadın duyarlılığının egemen olduğu, farklılıkların birlikte yaşadığı bir Türkiye’dir.
25 / İkbal Polat: TBMM’ye ve buradaki temsilcilerine şunları sormak isterim: Taleplerden oluşan 2004 yılındaki reformlar niye kesintiye uğradı? Neden anayasayı değişmedi ve değiştiremiyorsunuz? Kalkınma ajansları diyoruz ancak bunların sermaye kalkınma ajansları olduğu utulmamalı. Bölge yönetimleri bu şekilde şekillendirilmişken kadınlar ve çocuklar için niye meclis temsiliyeti yok?
26 / Mete Özilhan: Bildiğini gibi kent konseyleri de belediyelerin hakimiyetinde. Çoğulcu katılım için bu yapıyı TBMM üyeleri nasıl değiştirmeyi düşünüyor?
27 / Sakine Öz: Kadın istihdamının çözülmesi gerekli. Kadınlar çalışabilir ve sigortalı olmalı. Ama günümüzde bunlar eve tıkma yöntemiyle gerçekleşiyor, 3 çocuk doğurun vs. gibi. ’90 yılın başlarında ilericileşen yapımız günümüze gelene kadar irtifa kaybetti. 11, 14 yaşında evlendirilen kızlarımız var bu ülkede.
28 / Nesrin Ulema: Ülke olarak gerçeklerimiz var. Kadının siyasette çoğalmasını istiyorsak buna kadının gelişim, eğitim sürecinden başlamalıyız. Çünkü siyasi partiler kadınları arka plana, eğitim koşullarına bakarak çekiyor. Bunun için eğitim seviyesinde kadınlarda %45’lik bir oran yakaladık. Kadınlarımızın eğitimdeki bu ilerleyişini sağladıktan sonra ekonomik olarak bağımsız kadınlar yetiştirmemiz lazımdı ki biz bunu %27’den %30’lara çıkardık. Kadın aldığı sorumlulukla çocuğunu yetiştirip, ev işlerini yapan bir varlık. Bu kadını nasıl ekonomik istihdamın içine sokacağız? Kadın özellikle çocuğunu bırakabileceği güvenilir bir yer bulursa, kreş vs. gibi, bunu gerçekleştirebilecektir. Kadınların seçilme hakkı kazandığı ‘35 seçimlerinde %4,6 ile temsil edilme hakkı edinmiş ancak günümüze gelene kadar bu oran azalmıştır. Kadınları seçimlerde, alanlarda dolgu unsuru olması yerine seçilen bir unsur haline getirmemiz lazım. Kadınları cinsiyet imajıyla değil, yaptığı projelerle hatırlamalıyız. Bu arada yerel gündemleri güçlendiren yeni bir durumun gündemde olduğunu belirtmek isterim. Anayasa meselesi; ülke olarak sorunlarımızın pek çok kaynağı şu an ki anayasamızdan geliyor. 2 yıldır tüm siyasi partilerin eşit temsili hakkı bulunduğu komisyonda bir türlü samimi bir çalışma ortamı oluşturulamıyor. Elbette bizim de isteğimiz sivil anayasadır ve bu şarttır. Kalkınma ajansı meselesi; belediye bakanı, vali, ticaret odaları, STK’lar var bu yapının içinde. İlin faydası için bu komisyonun çalışıp çalışmadığı incelenmeli ve sorgulanmalıdır elbette. Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığına gelince; bu bakanlığın hiçbir bütçesi yoktu. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı geniş bir tanım içine oturtularak bu durum aşılmaya çalışıldı. Kadına yönelik şiddet konusu önemli bir konu; tüm partiler bu zamana kadar bu duruma yönelik yasalara tam destek verdi. 3 çocuk meselesi de yanlış anlaşıldı; Bugün Avrupa’nın hangi ülkesine giderseniz gidin genç nüfus problemi var bilindiği gibi. Bu duruma düşmememiz için, bu ülkenin vizyonunu gerçekleştiren kişilerin fikirlerini ve önerilerini halkla paylaşmasında bir sorun aramamalıyız. Bu ülkede herkes aynı kültürel öngörülere sahip değil. Kızının erkeklerle aynı evde olmasını tercih etmeyen aileler var. Gençlik ve Spor Bakanlığı bu konuyla ilgili kollarını sıvamış, yurdun dört bir yanında hızla yurtlar açıyor. Zaten anayasa ve kanunlar çerçevesinde özel yaşama müdahale yapılamayacağı bellidir. Ancak bir suç tespitinde, varlığında kişinin özel yaşamına müdahale edebilirsiniz.
29 / Sakine Öz: Beraber kalıyorsa yasadışı bir örgüt olunabilir, diye yargılanıyorsunuz. Çocuklara ve gençlere güvenmeliyiz. Tüm bunlar Ak Parti’nin kurgusu ve zihniyetinin arkasında yatan gerçeklerdir. Gençlik ve Spor Bakanlığı yurtlar yapıyor diyorsunuz ama bu yurtlar çoktan yapılmalıydı zaten. Demokratikleşme diyorsunuz ancak yurda çıkamamış gençlerin kızlı erkekli evlerde kalmasına müdahale ediyorsunuz.
30 / Semra Uzunok: Önce yoksullaştırıp sonra sadaka kültürü yaratan Ak Parti gençlerin nerede nasıl yaşayacağını belirleyeceğine çocuklara aş versin. Bu terör örgütü kavramı da iktidar karşıtı herkese yakıştırılı oldu. Kaç çocuk doğuracağımıza, çocuğumuza nasıl davranacağımıza iktidar karar veremez.
31 / Nesrin Ulema: 2004 yılında zinayı suç kapsamından çıkaran AK Parti oluştur. Otel vs. gibi yerlerde size kimliğiniz dışında aile cüzdan sormayı da AK Parti kaldırmıştır.
32 / Sakine Öz: Öğrenci yurttaysa yurdun nizamlarına göre davranmaya mükellef olabilir ancak evi varsa orası öğrencilerin özel alanı olarak kalacak ve müdahale edilmeyecektir. Bu da bizim taahhüdümüzdür.
ORTAK SONUÇ
Yok.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Toplam 182 sivil toplum kuruluşu, meslek odaları ve sendikalar dahil, e-mail yolu ile davet edildi.
MEDYA İLE
20 medya kuruluşundan 5’i katıldı.
SONUÇLAR
Genel konuya ilişkin video gösterildi. Kadın katılımcıların yoğun olduğu mecliste yerel gündemle ilgili toplantı görüşmesi oldukça uzun sürdü; toplantı 14:30’a kadar sakin bir şekilde gerçekleşti.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
İzmir küçük Millet Meclisi Hamalı Pervin Mısırlıoğlu ve Asım Aykut Aksakal