YER: Eğitim-Sen Iğdır il Temsilciliği
TARİH: 9 Kasım 2013
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1/Toplumsal ilerleme Derneği (Nihat Akkuş)
2/Tider (Hanım Derinsu)
3/TÜED Iğdır Şube başkanı (İsa Bilir)
4/Asim-Der(Kurban Oluz)
5/Pozitif Düşünce Platform(Mehmet Kum)
MESLEK ODALARI
1/Iğdır Oto Galericiler Sitesi Başkanı (İsmail Demirel)
2/Iğdır Sulama Birliği Başkanı(Dadaş Yaltı)
SENDİKALAR
1/Eğitim-Sen (Makbule Çengel)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1/ Ferzende Şavluk (Kanaat Önderi)
2/ İbrahim Kurtay (Kanaat Önderi)
3/ Umut Yılmaz (Sigortacı)
4/ Akay Aktaş (Emekli Öğretmen-Gazeteci)
5/ Rıfat Tabarru (Kanaat önderi)
6/ Fırat Akkuş (Gazeteci)
GÖZLEMCİLER
1/ Gündüz Güneş (Eski Hakim-Avukat-MHP Iğdır Belediye Başkan Adayı)
2/ Yusuf Yıldırım (HDP İl Başkanı BDP Hoşhaber Belde Bld. Bşk. Aday Adayı)
3/ Üstün Eyrice (MHP Merkez İlçe Başkanı)
4/ Adem İlim (Ak Parti İl Başkan Yardımcısı)
5/ Zafer Tanık (Ak Parti Melekli Belde Bld. Bşk. Aday Adayı)
6/ Murat Akkuş TkMM Iğdır İl Girişimcisi…
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ:Yok
BELEDİYE BAŞKANLARI :Yok
MEDYA:Yok
MODERATÖR:Yok
KONULAR
Iğdır küçük Millet Meclisi (kMM) Forumu Kasım 2013 toplantısını yaptı. IkMM bu ay “Yerel Yönetimler ve Yerinde Yönetim” konusu görüşüldü. Foruma her zaman olduğu gibi sivil toplum örgütü temsilcileri, kanaat önderleri, iş adamları ve siyasi parti temsilcileri iştirak ettiler.
Makbule Çengel (Eğitim-Sen): Türkiye’de iktidar ne kadar merkezileşirse merkezleşsin ve apartman yöneticilerinin seçimine kadar nerdeyse müdahil olan bir iktidardan söz etsek de hâlâ yerelde küçük ütopyolar mümkün aslında. Yerelde daha farklı bir siyaset yürütebileceğimiz, bu genel gidişatın dışında en azından bir nefes alacak bir alan açabileceğimiz yerler, yerel iktidarlar, biliyorum herkes iktidar kavramına karşı ama ben bugün siyasetçi olarak konuşuyorum. Yerel iktidarlar mümkün revizyonist siyasetimiz içinden. Peki elinizde bir belediye varsa, bir yerel yönetim varsa bu belediyeyi, mekânı, kenti, siyasayı, dili, kurumları, uygulamaları, süreçleri dönüştürmek için nasıl kullanabiliriz. Benim için bugün en önemli somut soru bu. Siyasetçi olarak da, Siyaset pratiği ile meşgul olan bir kişi olarak da nasıl yapabiliriz? Yani üniversitede uzun yıllar konuştuğumuz tartıştığımız okuduğumuz yazdığımız meseleleri, üniversitenin konforu ve rahatı içinde, bugün önümüze bir belediye geldiğinde nasıl eyleme geçirebiliriz, nasıl somutlaştırabiliriz. O güzel ve süslü sözler kaldırım taşları ile betonla, demirle işte daire başkanları ile, vergi ile bir araya geldiğinde ortaya ne çıkıyor. Hani bu sihirli kimyadan nasıl bir şey ortaya çıkacak. Bunları düşünmemiz lazım.
İbrahim Kurtay (Kanaat Önderi) : Yerel yönetimlerin önemi, demokratik kurum ve kültürlerin gelişimine katkısı, yerel aktörlerin dinamizminin ülke kalkınmasına katkısını artırması gibi hususlar gelişmiş ülkelerde genel kabul görmüştür. Ülkemizde yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren sürekli gündemde bulunan bir konu olmuştur. Bu alanda Cumhuriyetin ilk döneminde ciddi adımlar atılmış, özellikle de 1930 tarihli 1580 sayılı Belediye Kanunu, bu gün bile gıpta edilecek yetkilerle yerel yönetimleri donatmıştı. Ne var ki, takip eden süreçte hızla yerelden merkeze yetki ve kaynak aktarımı politikaları uygulanmış, belediyeler özerk kamu kurumları olarak değil de merkeze bağlı kurumlar olarak algılanmaya başlanmıştır.
Ferzende Şavluk (Kanaat Önderi): Günümüzde yerel demokrasiyi yalnızca yerel yönetimlerin seçimle gelmesi ile sınırlayan, aşağıdan yukarı demokratik örgütlenmeyi temel almayan anlayış bugün sadece merkezi yönetimde değil, yerel yönetimi temsil eden seçilmiş organlarda da gözlenmektedir. Gerçekte bu demokratik olmayan bir anlayışın yansımasıdır. Bu çerçevede yerel yönetimler yeniden ele alınmalı, halk katılımını ön plana alan kendi haklarını gözeten çağdaş kentsel planlamaya yönelen, şeffaf, demokratik bir yapı oluşturmalıdır. Bu bağlamda demokrasinin güçlendirilmesi ve yaygınlaştırılması konusunda yerel yönetimlerin önemi yadsınamaz. Bu yönüyle de yerel yönetimler, yalnızca bir hizmet kuruluşu olarak değil, aynı zamanda demokratik siyasi kurumlar olarak yeni işlevler üstlenmektedir. Yerel yönetimleri diğer kurumlardan ayıran diğer bir özellik, yerel halkın katılımının ötesinde, yönetimin aldığı yada alacağı kararların yerel halkın gündelik yaşamını anında ve doğrudan etkileyecek olmasıdır. Çünkü yerel yönetimlerin görev tanımı alanı oldukça geniş bir yer tutmaktadır.
Gündüz Güneş (Eski Hakim-Avukat-MHP Iğdır Belediye Başkan Adayı): Adaylığım kesinleştikten sonra Iğdır’a geldiğimde projelerimden birkaçından bahsettim. Iğdır çiftçisinin durumunu düzeltmeye yönelik, pazarın açılmasına yönelik, Iğdır Aksakallılar şurasının oluşturulmasına yönelik. Iğdır’da yaşayan her fert benim için önemlidir. Her ferdin acısı benim acımdır, sevinci benim sevincimdir. Dedim. Eski siyasetçilerle birlikte hareket edeceğimi, bunların tecrübelerinden yararlanacağımı da söyledim.
Ben, Iğdır’ın en büyük sorunlarından birisi hava kirliliğidir bu bizi kanser bile yapabilir.
İkinci en büyük sorunumuz içme suyu sorunu olduğunu hep düşünmüşümdür. Geçmişte Gürgüre su projesi, ondan önce Ünlendi su projesi hep denildi duruldu. Aslında bizim elimizde bir imkân varmış ama biz değerlendirememişiz. Balıklı göl ile Abbasgöl.
Abbasgöl ile ilgili Ankara’dan Rüzgar Enerjisi Derneği Genel Başkanı, Rüzgar Enerjisi Üreticileri Derneği Genel Başkanı ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ)’den alanı elektrik ve enerji üzerine olan bir profesörü Iğdır’a getirdim. Özal’ın danışmanlığını yapmış, EPTK’da bulunmuş, dünyayı gezen araştırmacı bir bilim insanı vatandaşımız. Ben bunları 5 ay önce Iğdır’a davet ettim. Rüzgâr enerjisi açısından inceleme yaptırdım. Birkaç kişiye sormuştum Tuzluca’nın yukarısında çok büyük bir rüzgâr olduğunu söylediler. Gittik baktık 2.200 metre üzerinden müthiş bir rüzgâr var fakat ana hatlara uzak olduğu için 40 Km uzaklığındaki bir mesafenin ekonomik değerinin yüksek olduğunu ve imkân olmadığını söyleyerek büyük bir yatırımın gerektiğini söylediler. Doğubayazıt’tan aşağı inerken Ağrı Dağı eteğinde rüzgâr haritaları varmış. Heyeti oraya götürdüm. Orayı incelediler. Daha sonra İshak Paşa sarayına götürdüm. O yamaca 20’nin üzerinde tribün koyulabileceğini ve sadece bir tribünün oraya inşa edilen Iğdır üniversitesinin tüm elektrik ihtiyacını karşılayabilecek. Rektör bey ile de bu konuyu görüştüm. Abbasgöl’ün suyunun Iğdır’a taşınması mümkün müdür diye sordum. Cazibe dedikleri bir yöntemle bir rüzgâr tribünü oraya koymak suretiyle dağı aşırdıktan sonra Iğdır’a bu suyu getirmenin de mümkün olduğunu söylediler. Bu araştırmaları yaparken yasal olarak ta daha önce Balıklı göl’ün suyunun % 30’nun Doğubeyazıt’a %40’nın da Iğdır’a tahsis edildiğini öğrendim. Ağrı ili sınırları içerisinde olmasına rağmen yasal olarak bizimde yararlanma imkânımız var.
Vali bey ile görüşürken doğal gaz ile ilgili konuyu konuştuk. İhalelere firmaların girmediğini önümüzdeki günlerde tekrar ihaleye çıkılacağını söyledi. Eğer ihaleye hiç kimse katılmazsa ve bende belediye başkanı seçilirsem çok büyük konuşmamak gerektiğini ima ederek o işin bana kalabileceğini söyledi. Bende zoru severim dedim. Bunu da başaracağıma inanıyorum. Belli başlı sorunlarımız, kirlilik, yol, binalar, 3 katlı binalar 5 karlı binalar, kaldırım işgalleri, alt yapı üst yapı sorunları, oto parklar, alışveriş merkezleri eksikliği gibi, bunlara benzer yüzlerce eksiklerimiz ve sıkıntılarımız var. İran’dan yararlanamıyoruz, Nahcıvan’dan yararlanamıyoruz vs.
Bizim en büyük sorunlarımızdan biri de Türk-Kürt ayırımıdır. Ayırımcılık, öteleştirmek gibi bir sorunumuz var. Artık aklımız başımıza almalı, Aklıselim düşünmeliyiz. Benim dedemin kirveleri var, Ağrı’da var, Doğubayazıt’ta var, burada var. Benim Iğdırlı olan Hakim, Savcı Kürt kökenli arkadaşlarım var. Burada bir şeyler yapmamız gerekiyor. Bunları aşmamız lazım. Ben bu sorunu da çözeceğime inanıyorum. Burada sadece Türk-Kürt değil, Terekemeler var, Ahıska Türkleri var, çevre illerden gelen vatandaşlarımız var. Kağızman’dan gelenler var. Sonuçta kim olursa olsun nerden gelmişse gelsin Iğdır’da yaşıyorsa, Türk vatandaşı ise benim için yeterlidir. Hepsini bağırma basacağım. Eylemlerimle yapacaklarımla sizlerde şahit olacaksınız
Hanım Derinsu (Tider): İdari yerinden yönetim, bütün ülkelerde yaygın bir şekilde uygulanmaktadır. Bununla güdülen amaç, aşın merkeziyetçiliğin sakıncalarını ortadan kaldırmak, halkın yönetime katılmasını sağlamak, yerel ihtiyaçlarla mahalli hizmetler ara¬sında denge kurmak ve kamu hizmetlerindeki verimi ya da etkinliği artırmaktır. İdari yerinden yönetim ilkesiyle ortaya çıkan kuruluşlar, özerk bir statüye sa¬hiptir. Özerklik, kendi kendine yeterlik ve yönetimde serbestlik demektir. Yok¬sa özerklik bağımsızlık ve dokunulmazlık değildir. Merkezden yönetimde, hizmetten yararlananlar, hizmete ilişkin konulardaki kararlara katılamadıkları ve daha çok pasif bir durumda (edilgen) oldukları halde, idari yerinden yönetimle aktif ve katılmacı bir duruma geçmektedirler. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra, en çok gelişen ve büyüyen özerk statülü ka¬mu kurumları, bugün en çok eleştirilen ve devletin özelleştirmeye çalıştığı or¬ganların başında gelmektedir. Özellikle iktisadi sahada faaliyet gösteren kamu kurumlan, devlet kapitalizmine neden olduğu, özel girişimciliği baltaladığı ve dolayısıyla çalışma ve teşebbüs özgürlüğünü sınırladığı gerekçesiyle yoğun şekilde eleştirilmektedir.
İsa Bilir (TÜED Iğdır Şube başkanı; Katılımcılığı sözde değil, özde, inanarak, içselleştirmiş olarak gerçekleştiren bir yerel yönetim… Karar verme sürecinin uzun, gerçekleştirme sürecinin kısa olduğu bir yerel yönetim… Halka gerçekten yakın ve varlığını hemşerilerine borçlu olduğunun bilincinde olan bir yerel yönetim… Çevreci, yeşili önceleyen, yeşil kent projesine yönelmiş, havası-suyu temiz bir yerel yönetim… Kıyısını, ağacını, yeşilini, tarihini, kültürünü, havasını, suyunu, anıtlarını mal gibi görmeyen yöneticilerin başta olduğu bir yerel yönetimi… Kenti, kültürel ve doğal değerleri çıkarcılığa ve rantçılığa feda etmeyen bir yerel yönetim… Toplum yararına bir yönetim ve uygulama anlayışını yaşama geçiren bir yerel yönetim… Mührü eline geçirince Süleymanlaşmayan, yetkilerin padişahlaştırmadığı yöneticiler tarafından yönetilen bir yerel yönetim… Seçildikten bir yıl sonra yerel yönetim adına her şeyi öğrendiğini sananların yönetmediği bir yerel yönetim… Kenti kafasına göre değil, üzerinde uzlaşılmış bir kent sözleşmesine göre yönetenlerin yerel yönetimi… İnisiyatifle değil, bilgiyle yönetilen bir yerel yönetim… Planı pilav gibi görmeyen bir yerel yönetim… Kent planlamanın yaz-boz oyunu olmadığına inanan bir kent yönetimi…Önce ateş edip sonra nişan almayan bir yerel yönetim… Abuk sabuk imar kararlarıyla, abuk-sabuk yapıların yapılmasına kapılarını kapatan bir yerel yönetim… Kent kimliğiyle kendi kimliğini karıştırmayanlar tarafından yönetilen bir yerel yönetim… Niteliği, sadakate ve siyasete feda etmeyen bir yerel yönetim… Uzmanlıklara önem veren ve uzmanlıkları uygulamalarına yansıtan bir yerel yönetim… Teknolojiyi kendisi için değil, kenti için kullanmayı başaranların yerel yönetimi… Bilimi faaliyetlerinin besin kaynağı olarak gören bir yerel yönetim… Yerel dayanışmayı ve yerel bağlılığı çimentolayan bir yerel yönetim… Yayaların dört tekerlerden daha öncelikli olduğuna inanmış bir yerel yönetim… İnsanların saygı gördüğü, saygılı davrandığı bir kent… Beni sınırları içinde yaşamaktan dolayı mutlu kılan bir yerel yönetim… Güvenliğin ve güvenin sağlandığı bir yerel yönetim… Kaliteyi, kültürü yaşamın temeli olarak gören bir yerel yönetim… Hemşerilerinin bedensel ve ruhsal gelişmesini faaliyetlerinin odağına koyan bir yerel yönetim… Çağdaş değerlerin sokaklarına, yapılarına, insanlarına yansıdığı bir yerel yönetim… Iğdır’da Neden gerçek olmasın!
Zafer Tanık (Ak Parti Melekli Belde Bld. Bşk. Aday Adayı): Türk yönetim geleneğinde ilk kez Batılı örneklerine bakılarak yönetsel alanda profesyonelleşme çabalarının görülmesidir. Yerel meclislerin kurulmasıdır. Tanzimat sonrasında fazla taklitçi ama aynı zamanda bir geleneği başlatma açısından önemli olan belediyeciliğin başlatılmış olmasıdır. Bunlar, Batılı anlamda yönetim geleneğinin -ve elbette yerel yönetim geleneğinin de- oluşması açısından önemlidir. Ancak, birçok tarihçi, kentbilimci ve düşünürün de belirttiği gibi bu yenilikler yönetimin demokratikleştirilmesi amacıyla değil, merkezin daha sağlıklı vergi toplayabilmesi ve elini güçlendirmesi için yapılmıştır. Ne varki, bu oluşumlar değinilen bütün amaçlar için beklenen sonuçların doğmasına hizmet etmemiştir.
Yönetim, her şeyden önce bir yaşama kültürünün ürünüdür. Olmayan bir geleneğin oluşturulması da elbette yüzyıllar alacak bir çabayı gerektirir. Tanzimat’tan bu yana yaklaşık 170 yıl geçti. Bu süreç içerisinde kuşkusuz yerel yönetim ve demokrasi kültürümüz önemli bir noktaya gelmiştir. Ancak genel geçer ve sürekliliği olan ilkelerden, diğer bir deyimle kurumsallaşmadan fazlasıyla uzak olduğumuz da açıktır. Tanzimat’tan itibaren ve Cumhuriyet tarihi boyunca genel olarak kamu yönetiminde ve özel olarak da yerel yönetimlerde sayısız reformlar yapılmasına karşın bugün henüz üzerinde anlaşılmış bir yerel yönetim modeli ve biçimi mevcut değildir. Bu birimlerin ne kadar kaynağa ve yetkiye sahip olması gerektiği; sayılarının çoğaltılmasının mı, azaltılmasının mı daha işlevsel olacağı çok önemli tartışma konuları arasında yer almaktadır.
Çünkü demokrasi kültürünün anlaşılmasında ve yaşanmasında önemli sorunlar vardır. Her siyasal partinin, her sivil toplum kuruluşunun, her ideolojik yaklaşımın ve her kurumun demokrasi tanımı temel ilkeleri de içine alacak biçimde farklılaşabilmektedir. Yerel yönetimle ilgili olarak bu konu en fazla kaynak ve yetki aktarımı söz konusu olunca iyice kendini belli etmektedir. Bir taraftan yerel yönetim ve demokrasi genel demokratik gelişme için olmazsa olmaz bir koşul olarak görülürken, diğer taraftan ülke bütünlüğü için bir tehdit olarak algılanmaktadır. Gerçekte, her iki yaklaşımında haklılık payları olduğu söylenebilir. Çünkü bizim yerel yönetim kültürümüz hizmet üretme, toplumsal kalkınmaya katkı ve demokrasi kültürünün yaygınlaşması ve gelişmesi için kurgulanmamış gibidir. Yalnızca bir iktidar alanı ve farklı/özel amaçlara hizmet eden bir mekanizma olarak algılanmaktadır. Kimler tarafından? Birçok yerel siyasetçi ve siyasal parti tarafından elbette. Günümüze kadar ülkemizde bu durumun sayısız örnekleri görülmüştür.
Dadaş Yaltı (Iğdır Sulama Birliği Başkanı): Yerel yönetimler demokrasi ile yönetilen ülkelerde olmazsa olmaz kurumlardır. Kamu hizmetini etkin ve uygun sunarlar. Yerel yönetimler güçlü olmazlarsa; gelir yetersizliği içinde olurlar. Yerel yönetim birimleri etkin ve verimli hizmet sunamazlar sağlıksız, ,imarsız, çarpık yapılaşma, ulaşım yetersizliği, alt yapı tesislerinin olmayışı, çarpık sanayi, hava kirliliği, yeşilden yoksun görüntü ve gürültü kirliliği gibi sorunlar sürekli artar ve içinden çıkılmaz hale gelir. Oysa bizler çağdaş, kişisel çıkar korumaya yönelik olmayan, kentlerinin doğal ve kültürel değerlerini korumaya yönelik bir kentsel yaşam ve buna bağlı yönetim istiyoruz. Çarpık yapılaşan, ikide bir kaldırım taşları değişen ama alt yapısı olmayan bir yerel yönetim istemiyoruz. Sağlıksız yakıtların kullanıldığı, kenti sise boğan yakıt sistemlerini çözemeyen, toplu taşımasını çözememiş kent halkına sağlıklı gıda sunamayan bir yerel yönetim istemiyoruz. kent yaşayanlarına ait mekanları çıkar çevrelerine ranta, peşkeş çekilmediği, yeterli temiz hava, yeşil alan, spor kompleksi, kapalı semt pazarı olan sokak hayvanlarının korunduğu bir yerel yönetim istiyoruz. Böyle kentlerde yaşamak istiyoruz. kısaca; -imarlı,planlı yapılaşan -cadde ve bulvarları yeterli olan -sağlıklı içme suyu olan -atıkları arıtılan -katı atıkların düzenli toplandığı -toplu taşıma ve ulaşımın çözüldüğü -çevre kirliliği olmayan -kentini su basmayan yukarıda saydığımız koşulları bize sunan ,çağdaş,demokratik yaşayanların yönetime katıldığı,yaşlıların ,özürlülerin çocukların korunduğu çağdaş kent,çağdaş yerel yönetimler hepimizin dileğidir.
İsmail Demirel (İş Adamı-Iğdır Oto Galericiler Sitesi Başkanı): Yerel alan, ulusal alandan daha fazla bireyin yaşamına sahip çıkma alanıdır. Bir filmle ünlenen/yaygınlaşan bu deyim gerçekte yurttaş-yönetim ilişkilerini özetlemektedir. Şöyle ki, yurttaşlık bilincine sahip bir bireyin yaşamını yönetimin, çeşitli kurumların, toplumun ya da başkalarının biçimlendirmesine izin vermemesi gerekmektedir. Hem genel demokratik sistemde hem de yerel alanda birey iradesiyle alınan kararlara etki etmeli ve kendi yaşamını kendisi biçimlendirmelidir. İnsanlığın ideası/düşü olan demokrasi felsefesi bunu öngörmektedir. Dolaylı ve dolaysız yollardan yurttaş siyasal, yönetsel, ekonomik ve toplumsal alanların biçimlendirilmesine dahil olacaktır. Elbetteki bu biçimlendirme düşüncesi ve uğraşı başkalarını da gözetecek biçimde, yerel ortak yararın üretilmesine dönük olacaktır.
Küreselleşme, dünyayı bir köy (global village) haline getirirken, yine amaçları doğrultusunda yereli ve yerel alanda da yurttaşı güçlendirme çabalarını yoğunlaştıran bir süreci başlatmıştır. Olumsuzlama ve kültürel yıkım ya da sözleşme anlamında dünyanın bir Mc World dünyası haline geldiğini ve yerel kültürlerin ve yaşam biçimlerinin büyük bir tehdit altında olduğunu söyleyen Chomsky gibi düşünürler de vardır. Yerel kültürlerin tehdidi, yerel demokratik değerlerin de tehdidi anlamına gelmektedir. Çünkü bütün yerel süreçleri yalnızca ekonomik kaygılar ve iş dünyası denetlemektedir. Yerel alandaki demokratik, teknik, sosyal, kültürel ve ekonomik düzenlemelerde temel düşünce bu etkinliklerin etkin ve verimli olup olmadığıyla ilgilidir. Kentsel esenlik, yaşam standartları düşük olan toplumsal kesimlerin korunması, çevre sorunları ve sürdürülebilirlik gibi daha çok kamu yararını ilgilendiren konular göz ardı edilmektedir.
Kuşkusuz küreselleşme çağında, yerel alanın, kültürün ve demokrasinin önemini her zaman koruyacağını belirtmek doğru olacaktır. Bizim için önemli olan, yerel alanda yurttaş-demokrasi ilişkilerinin kazandığı içerik ve boyuttur. Demokrasinin demopedik/halkı eğiten yönünün gerçekleştirilebileceği alandır aynı zamanda yerel alan. Bundan dolayı, “tahammül kültürüne” dayalı ortak yaşama düşüncesinin geliştirilmesine ve yaygınlaştırılmasına da elverişli olduğunu belirtmek gerekir. Bu anlamda, ortak yararın üretilebileceği ve bunun ulusal yarara dönüştürülebileceği olanakların da yerel alandan yayılması gerektiği açıktır. Fakat bunun için hem katılımcı ve demokratik bir yeniden yapılanma süreci hem de yerel ve genel karar alma süreçlerinin sağlıklı bir biçimde denetlenmesi gerekir.
Halkın her eylem ve işleminden haberdar olmayan bir yerel yönetimin halk tarafından benimsenmesi beklenemez. Kentsel/yerel rantların yurttaş odaklı olmayan bir sistemde kolayca yönetim çevrelerine aktarılmasının önlenmesi de, açık, katılımcı, yenilikçi ve denetlenebilir bir sistemin kurulmasına bağlıdır. Yoksa “Yasalar büyük sineklerin yırtıp geçtiği, küçük sineklerin takıldığı bir örümcek ağıdır.” sözüyle belirtilen inancın yurttaşlarda oluşmasına engel olunamaz. Bu da, giderek daha fazla yozlaşma, etkinlik ve verimlilik sorunu demektir.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Sivil toplum örgütü temsilcileriyle telefonla ve ziyaret edilerek irtibata geçildi. Salonda bir önce ki toplantının haberlerinin yer aldığı gazeteler katılımcılara dağıtıldı.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Katılım sağlanmadı.
MEDYA İLE
İldeki ulusal ve yerel medyaya haber verildi. Tümü foruma katılmasa da Toplantı haberi hepsinde yer aldı.
KATILIMCILARLA
Her zaman olduğu gibi destekçilerle birlikte yerel konuyu belirliyoruz.
SONUÇLAR
Iğdır kMM’de problem yok, devam…
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Murat Akkuş TkMM Iğdır İl Girişimcisi