Yer: Türkiye Yazarlar Birliği
Tarih: 06.10.2013
Katılımcılar:
a. Dernek, Vakıf ve Girişimler
1. Kafkasya Forum (Mert Selek)
2. Mazlum-Der (Hasan Postacı)
3. Türkiye Yazarlar Birliği (Muzaffer Doğan)
4. ASDER (Gürcan Onat)
5. Liberal Avrupa Derneği (Hüsnü Adalı)
6. Türkiye Barış Meclisi (Sema Solaklı)
7. Aslıhan Zengin (Göç-Der)
8. Düşünce Suçuna Karşı Girişim (Yakup Kadri Karabacak)
b. Meslek Odaları Yok
c. Sendikalar Yok
Katılan Milletvekilleri:
1.CHP (Celal Dinçer)
2.AKP (Metin Külünk)
Katılan Siyasiler:
1.Demokratik Özgürlük Hareketi (Mahmut Sürmeli)
2.Hak-Par (M. Ali Erdoğan)
Moderatör: Şanar Yurdatapan
Diğer Katılımcılar:
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 4 izleyici/gözlemci katıldı.
Medya: Yok
Konu: Demokratikleşme Paketi Toplumsal Barışa Katkı Sunar mı?
KONUŞULANLAR:
Hüsnü Adalı: Demokratikleşme paketi toplumsal barışa katkı sunabilir. Eğer farklı düşünen insanlara çapulcu denmez ise, ölen altı genç için başsağlığı dilenirse, benim yüzde ellim kahraman polisim edebiyatı bırakılırsa mezhepler üstü yansız bir siyaset yapılırsa kucaklayıcı kaplayıcı bir dile geçilirse Hrant Dink’in katilleri cezalandırılmayıp terfi süreçleri tersine çevrilirse Alevilerin ve diğer din ve mezheplerin işlerine karışılmaktan vazgeçilirse özel hayatlara ve yaşam tarzlarına dönük söylem ve uygulamalar bırakılırsa bu paket işe yarayabilir.
Maddelere gelince andımızın kalkması olumludur. Seçim sisteminin tartışmaya açılması olumludur. Çift bölge iki turlu dar bölge seçim sistemini savunuyorum. Manastırı olumlu buluyorum bunun dışında aleviler ve cem evleri ile ilgili eksiklikler var. Adem-i merkeziyetle ilgili bir şey yok. Anadilde eğitim yetersiz, askeri yargıda bir şey yapılmadı, YÖK unutuldu bunun gibi eksiklikler var. Hiç bir şeyin değişimini temelden istemiyorsanız her şeyi biraz biraz değiştirirsiniz. Onun için bu paketlerin hızlanmasına ve bir an önce demokratikleşmeye geçmeye ihtiyacımız var.
Mert Selek: Olumlu adımlar var ama bunlar yetersiz. Başbakanın bu paketle ilgili lütufkâr bir söylemi var bunu size bahşettim der gibi. Bence başbakana da bir üslup paketi gerekiyor. Andımızın kaldırılması sevindirici, ana dilde eğitim yetersiz parasız olana ana dilde eğitim yine yok. Başörtüsü konusu yetersiz. Mor Gabriel Manastırı ise devlet zaten gasp etmiş, geri veriyor. Alevilerle ilgili hiç bir düzenleme yok, üniversitenin adının değişmiş olması Alevilerle ilgili bir düzenlemeyi içermez bana göre.
KCK tutuklarıyla ilgili herhangi bir şey yapılmıyor.
Gürcan Onat: Devlet insanların inançlarından fikirlerinden yaşamlarından elini çeksin. Hala vatandaşlık tanımında sorun var. Başörtüsü hala sorunlu. Anadilde eğitim hala sorunlu.
Hasan Postacı: Mazlum-Der basın açıklamasıyla paketin pozitif bir iklim yaratacağını ifade etti. Pakette yer alan konuların çoğunluğu Mazlum-Der’in uzun yıllardır kampanyalarını devam ettirdiği konular. Mesela andımızla ilgili kampanyayı Mazlum-Der son 5 senedir sürdürüyor. Bu paketin olumlu taraflarından biri de Kürt sorununa endeksli olmaktan kendini kurtaran bazı açılımlar yapması, oraya dokunan yönleri de var ama sonuçta statükonun değişiminin daha önemli olduğunu hatta bu anlamda Kürt sorunu da dahil olmak üzere Alevilere Gayri Müslimlere dönük bir takım uygulamalar olması da önemli. Bu yönüyle de bu paketi bardağın boş ve dolu tarafı olarak tanımlamak gerekiyor. Bardağın bir kısmı doludur bunu görmek lazım. Yapıcı bir muhalif dil değişimi zorlayan bir dil olması gerekiyor.
Mahmut Sürmeli: Değerlendirmeyi, iki gerçeği göz önünde bulundurularak yapılmasında fayda var. Birincisi, egemenlerin demokrasi ve özgürlük yolunu hiçbir zaman kendi istekleri ve arzularıyla açmayacağı gerçeği ikincisi de her meselenin sadece ak ve kara üzerinden değerlendirmenin doğru olmayacağı. Böyle meseleler konuşuluyor ve bir takım adımlar atılıyorsa burada egemenlerin arzularının ötesinde, yürütülen demokrasi ve özgürlük mücadelesinin özellikle bu topraklarda yıllardır Kürt halkının büyük bedeller ödeyerek yürütmüş olduğu mücadeleyi göz ardı etmememiz gerekir. Bu kazanımları bu mücadelenin bir kazanımı olarak görüp ancak hiçbir zaman egemenlerin bugün için kabullendikleriyle yetinmemek gerektiğini ve bu mücadelenin sürdürülmesi gerektiğini de düşünmek gerekir.
Yakup Kadri Karabacak: Takip ettiğimiz davalar Türkiye’deki demokrasi parametrelerinin aslında somut çıktıları. Bunları çok yakından ilgilendiren üç düzenleme bu pakette yer alıyor. X q w harflerinin kullanımı meselesi, daha önce birçok kez ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirdiğimiz davaların tarafı olmuştu. Yine bir çok ifade özgürlüğü davasına konu olan seçimlerde farklı dil ve lehçelerde propaganda yapma yasağı bu düzenlemeyle şayet mecliste yasalaşırsa ortadan kalkacak. Görece olumlu bu durumu üçüncü başlık için söylemek mümkün değil. Düzenleme aslında en başından beri arızalı olan toplantı ve gösteri yürüyüşünün izne tabi olduğu fikrinin devam ettiğine atıf yapıyor. Düzenlemelerde yasanın içeriğini değiştiren düzenlemeler değil ancak devlet buna bağlı olarak idari amirler ve kolluk insanların anayasaya rağmen toplantı ve gösteri yürüyüşünün izne tabi olan bir hak olduğunu düşünmeye buna binaen pratikler yürütmeye devam ettiği sürece bu demokrasimizin bir ayıbı olmaya devam edecek.
Muzaffer Doğan: Bu paketin devamının geleceğini düşünüyorum. Katıldığım tarafları var katılmadığım tarafları da var.
Sema Solaklı: Hepimizin beklediği demokrasi paketi aslında birlikte yasal düzenlemeleri içermediği için başbakanın yaptığı bir deklarasyon mahiyetini taşıyor. Bunu kamuoyu paket olarak tartışıyor konuşuyor ama başbakan bize uzun bir sunumla birlikte demokrasi konusunda bir deklarasyon yaptı. Kuşkusuz olumlu unsurları içeriyor bu paket. Bu ülkede demokrasi güçlerinin vermiş olduğu mücadele ve ödedikleri bedelle kıyasladığında -çok hazin aslında- verilen mücadelenin hiçbir şekilde karşılığı olabilecek bir nitelikte değil. Ama buna böyle bakmak barışa ve demokrasi mücadelesine de bir katkı sağlamaz. Biz atılmış adımlar ne kadar küçük olursa olsun kimi olumlu yanlarını ilerletecek açılımları yapmalıyız. Andımızın, başörtüsü yasağının kaldırılması elbette olumludur. Siyaset alanının genişletilmesi için yapılan öneriler olumludur. Dil ve lehçelere yapılan propaganda serbestliği olumludur. Fakat Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunundan, Alevi meselesinden Heybeliada Ruhban Okulundan hiç bahsedilmemesini ciddi bir şekilde kaygı verici buluyorum.
Metin Külünk: Pergelin ucunu nereye koymamız gerekli. Eski sözlerle yeni zamanı kavramak mümkün değil. Sanayileşme, modernizm, post-modernizm ne acı ki üçünü birlikte yaşayan bir ülkeyiz. Hayatımızın merkezini post-modernizm inşa etmekte. Dolayısıyla hayatımızda ki bütün kavramları yeni zamanın diliyle okumadığımız müddetçe yeni bir devlet aklı üzerinde kolektif bir inşa süreci mümkün değil. Bugün de aslında bunları yaşıyoruz. Yani pergelin ucunu zamanın ruhuna yerleştirme noktasında henüz Türkiye’de siyasette ve de toplumun belli katmanlarında mutabakat problemi var.
Bu mutabakat problemi beraberinde düşündüğümüzden çok daha öte maalesef uzlaşmazlık alanları ortaya koyuyor.
Demokrasi kavramı öyle bir kavram ki -cıva gibi- elinizde nasıl tutmak istiyorsanız öyle tutabiliyorsunuz. Sanayi toplumunun demokrasi algısıyla yeni zamanın ruhuna uygun demokrasi algısı arasındaki geçirgenliği belki sağlayamadığımız içinde bugün çok ciddi tartışmaları yaşıyoruz.
Bu süreç devam edecek. Değişim önünde hiçbir engel duramaz. Bu demokratikleşme paketi on dört paketten bir tanesi. Türkiye kendi değişimiyle mutlak surette buluşacaktır.
Celal Dinçer: Bu başbakanın tipik tavrı. Her seçim dönemi çok yumuşak bir geçiş yapmak ne kadar sorunlu kesim varsa o sorunlu kesimin sorunlarını biraz ötelemek onlara birazcık mavi boncuk dağıtmak seçimden sonrada yine bildiği yolda devam etmek gibi bir huyu var. Yoğun bir basın propagandasıyla sanki dünya değişecek Türkiye güllük gülistanlık olacak havalarıyla şaşaalı toplantılar yapıldı. Birde görüyoruz ki yıllardan beri dile getirdiğimiz demokratik paket adı altında olmasa da bizim demokratikleşme paketi adı altında yayınladığımız deklarasyonların çok kötü bir kopyası. Biz bunların bir çoğunu meclise getirdik. Hepsi AKP’nin oylarıyla reddedildi. Birkaçını hariç tutuyorum.
Devlet giysiye karışmaz dese belki bu özgürlükçü bir paket olurdu, ama kamuda kadına kolsuz bluz yasak türban serbest demek tek başına açılım değildir. Paket devlet ibadete karışmaz deseydi özgürlükçü olurdu ama ibadete engel olana hapis getirirken cem evini tanımamak çifte bir standarttır. Paket düşünce ifade serbest dese özgürlükçü olurdu ama klavyelere özgürlük getirdim derken bu klavyelerde yazan yüzlerce yazarı içeri atarsanız bu özgürlükçü değil iki yüzlülüktür. Paket toplantı ve gösteri yürüyüşü haktır dese özgürlükçü olurdu ama gösteriyi sınırlamak için yeni adetler getirmek kandırmacadan başka şey değildir. Paket farklı dilde eğitim haktır dese özgürlükçü olurdu ama sadece özel okullarda haktır demek yeni bir ayrımcılığın başlangıcıdır.
M. Ali Erdoğan: Bu demokratikleşme paketi tabi ki yetmez. Andımızın kaldırılması başörtüsüne özgürlük güzel şeyler. Ülkemizin daha çok demokratikleşmeye ihtiyacı var. Daha çok paketlere ihtiyacı var. Biz daha çok şeyler bekliyoruz. Biz daha çok mücadele etmeliyiz daha çok düşünmeliyiz daha çok dile getirmeliyiz ki bunlar olsun.
Hüsnü Adalı: Laik bir ülkede bir başbakan Müslüman olarak Alevi olarak ateist olarak konuşamaz. Laik bir ülkede bir başbakan ‘Alevilerin çoğu cem evini ibadet yeri olarak görmüyor’ diyemez. Herkese hızlandırılmış demokrasi kursu lazım.
Gürcan Onat: Zamanın ruhunu hepimizin yakalaması lazım. CHP’de zamanın ruhunu yakalayın önerisinde bulunuyorum. CHP’nin bu paketi desteklemesi gerekir.
Sema Solaklı: Paketin mecliste mümkün olduğu kadar geniş bir mutabakatla çıkarılması için başta adalet ve kalkınma partisi olmak üzere herkes sorumlu davranmalıdır. CHP ve BDP tarafından meclise sunulan demokratikleşme önerileri de dikkate alınarak paket akil insanlar heyetinin raporlarında dile getirilen öneri ve taleplerle evrensel hukuk ve insan hakları çerçevesinde genişletilmeli bunun için sorunun muhataplarının akil insanlar heyetinin sendikaların meslek örgütlerinin meclis dışı partilerin ve STK’ların sürece etkin katılımı için gerekli zeminler yaratılmalıdır. Ana muhalefet partisi başta olmak üzere partiler ve sivil toplum örgütleri iktidar partisinin tutum ve davranışını bahane ederek sürecin gelişmesini zorlaştıracak tutum ve yaklaşımlardan uzak durmalıdır. Meclisteki partiler demokratik bir ülkenin ve kalıcı bir barışın yolunu açmak için yeni anayasa hazırlığı konusundaki tutumlarını gözden geçirmelidir ve yeni bir tutum belirlemelidir bu yeni tartışma ortamını demokratik bir anayasa yapmak ve bunun önündeki engelleri açığa çıkarıp bertaraf etmek için fırsata dönüştürmelidir.
Yakup Kadri Karabacak: Başbakanın, pakette yer alan maddeleri açıklamadan önce yaptığı konuşma umut vericiydi. Bence illüzyon üzerine kuruluydu. Türkiye’de toplum siyasetin fersah fersah önünde. Siyaset bir arada yaşamayı beceremiyor ama bu topraklarda insanlar yüzyıllardır bir arada yaşamayı gayet iyi beceriyorlar. Konuşmasındaki illüzyon ise şu idi ‘evet daha fazlasını yapacağız ancak bunun zamanı değil’ Burada doğrudan toplumu kastetmiyordu ancak neticede siyaset herhangi bir ilerlemeye atıf yapıyorsa bunu kamu oyuna dönük yapıyordur. ‘Biz daha demokratik bir ülke istiyoruz ama daha toplum buna hazır değil. Yapacağımız düzenlemeler tepki alabilir’ Ben bunun çok büyük bir yanılsama ve kaytarma gerekçesi olduğunu düşünüyorum. Bundan derhal vazgeçilmeli. Toplum geçmişteki gibi yönetilmek istemediği için askeri vesayete karşı Ak Partiyi destekledi. Bugün yine Ak Parti askeri vesayetin geleneksel enstrümanları ile Türkiye’yi yönetmeye devam etme niyetindeyse siyaset Türkiye’nin demokratikleşme talebinin gerisinde kalacaktır.
Aslıhan Zengin: Anadilde eğitim hakkının özel okullara bırakılmış olmasını şaşkınlıkla karşılıyorum.
Ulus bilinci yaratmak adına ülkenin doğusunda tek kelime Türkçe bilmeyen çocuklara dayatılan okuma parçasının kaldırılması
İlhami Mısırlıoğlu: Demokratikleşme paketini yarım dolu bir bardak olarak niteliyorum. Bardağın dolu yanını dile getirmeden sadece eksik yanına değinmek elbet mümkün. Ama İktidar olmak isteyen iktidarın yüzde ellilik payından pay isteyen bir muhalefetin zaafı olarak görüyorum. Bardağın eksik kısmı varsa bunda muhalefetinde payı vardır onun yetmezliğinin de delilidir diye düşünüyorum.
Mahmut Sürmeli: Toplumsal taleplerin çok gerisinde kalan anlayışların egemenliklerini
kaybetmeden hayatlarını sürdürebilmeleri mümkün değil. AKP bunu diğer siyasi akımlara göre daha iyi beceren bir durumda.
CHP ‘andımızın neresine karşısınız’ diye başladığı bir muhalefetten nereye varabilir. Muhalefetin, bardağın boş tarafının doldurulmasına yönelik çalışmalar yapması lazım. Bardağın dolu yanına muhalefet ederek bir gelişim sağlanamaz. CHP’nin de yaptığı budur.
Metin Külünk: Toplumun demokrasi, özgürlük talebi devam edecektir. Siyasette toplumun bu talebine cevap verdiği ölçüde dalga boyunun üstünde kalacaktır. Dolayısıyla Ak Parti hareketinin kurulduğu günden bu yana üç genel seçim iki yerel seçim ve iki referandumda da toplumun beklentileri ile kesişen bir strateji geliştirdiği için toplum tarafından sandıkta evet denilmiştir.
Celal Dinçer: Demokratım diyen başbakan basını susturdu, basın yok. Yandaş basın var.
SORU-CEVAP
Aslıhan Zengin: Seçim Barajı neden değişmiyor?
Metin Külünk: Seçim barajını hep birlikte bu tür platformlarda konuşacağız tartışacağız. Dip dalga buralarda oluşur. Hangisi doğruysa onun üzerinde karar veririz bizde irademizi ortaya koyarız.
Hasan Postacı: Bekir Bozdağ Alevilik ile ilgili beklentiler yetersiz kaldığı için yeni bir paketin gündemde olduğunu söyledi. Bununla ilgili takvim var mı?
Metin Külünk: Takvim konusunda bir şey söylemem mümkün değil.
Gürcan Onat: Emekliğe zorlanan askerler var. Bunlar haklarını alamadılar. Bu konuyla ilgili bir çalışma var mı?
Metin Külünk: Bu konuyla ilgili bir projemiz var.
Yakup Kadri Karabacak: Yarın 3 maddelik bir demokratikleşme paketi açıklanacak olsa siz ilk üç olarak hangi düzenlemeleri bu pakete koyarsınız?
Celal Diçer: Din ve vicdan özgürlüğünün açık ve net olarak konulmasını isterdim.
Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin tam olarak uygulanabilir hale gelmesi ile ilgi,li bir madde koyardım.
Basının hür olabilmesi için gerekli yasal düzenlemeleri yapardım.
Siyasi partiler kanununu ve seçim sistemini değiştirerek halkın gerçek temsilcilerinin parlementoda temsil ediilmesini sağlayacak düzenlemeyi getirirdim.
Metin Külünk: Biz arzu ettiğimiz Türkiye’yi konuşmalıyız. Anayasa uzlaşma komisyonunda bütün bu konular konuşuluyor. Tıkanılan yer belli anayasanın ilk dört maddesi. Türkiye’nin öncelikli olarak demokrasi paketlerinde kendi temel aşılmazlarını aşması gerekir.