YER: Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi
TARİH: 04.11.2012
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1. Düşünce Suçuna Karşı Girişim (Şanar Yurdatapan)
2. Liberal Avrupa Derneği (Hüsnü Adalı)
3. Adaleti Savunanlar Derneği (Gürcan Onat)
4. Liberal Demokrasi Hareketi Derneği (Feyza Geçmen)
MESLEK ODALARI Yok.
SENDİKALAR Yok.
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
1. Müslim Sarı (CHP)
KATILAN SİYASİLER:
1. Mahmut Sürmeli (Demokrasi ve Özgürlük Hareketi)
BELEDİYE BAŞKANLARI Yok.
DİĞER KATILIMCILAR
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 14 izleyici/gözlemci katıldı.
MEDYA Yok.
MODERATÖR Yakup Karabacak
Genel Konu: “Türkiye 2013 Bütçesini Hazırlıyor”
KONUŞULANLAR:
Nurhan Yentürk: Bu platformun (KAHİP) milletvekillerine gönderdiği üçüncü mektup. Bu mektup hazırlandığı sırada henüz 3 yıllık orta vadeli plan yayınlanmamıştı.Bu sebeple mektupta bahsedilemedi.Biz esas olarak sosyal harcamalara değinmeye gayret ettik.Sosyal hizmetler, sağlık hizmetleri, yoksullara yönelik sosyal yardım hizmetleri, doğrudan yer almasa da çocuklara, engellilere, gençlere yönelik harcamalar sosyal harcamalar içinde yer alıyor. Sosyal koruma harcamaları bir bütün olarak bizim izlediğimiz yöntemle, Avrupa Birliği’nin kullandığı, bütünleştirilmiş sosyal koruma istatistikleri üretme yöntemiyle metodirileştirme olarak kullanılıyor. Bu şekilde üreten bir kurum Türkiye’de yok.TÜİK bu konuda çalışmaya başladı. Üretirse Avrupa Birliği’nin sosyal forum istatistikleri arasından da görme şansımız olur. Daha rahat karşılaştırma şansımız olur.AB yöntemini kullanarak yaptığımız bu incelemede, % 13 oranında bir sosyal koruma harcaması görüyoruz.Bunu AB verileriyle karşılaştırdığımızda çok düşük kalıyor.Çünkü ortalaması %27 civarında olmalı. Türkiye’nin gayri safi yurtiçi hasılasına benzer ülkeleri karşılaştırdığımızda %18 olması gerektiğini görüyoruz. Sosyal harcamalar olarak çok gerideyiz yani.Ama bu %13 oranı yinede önemli bir oran, çünkü az olsa da artış gösterdi. Ancak yine de biraz araştırıldığında, 3 yıldır gördüğümüz gibi bir sorunla karşılaşılıyor. Bu harcamanın %7,5 kadarı aslında Sosyal Güvenlik Kurumu’nun harcamalarının açıklarını kapamaya harcanıyor. % 4.5 kadarı sağlığa ayrılmış. Kalan %1’i ise yoksullara yönelik sosyal hizmet harcamalarına (yeşil kart da dahil) harcanıyor. Ki bu da çok düşük bir oran. Daha da derine inildiğinde, eksik olan hizmet ne diye bakıldığında, sosyal hizmet ve sosyal yardım anlamında, çocuk ve yoksullara dair en eksik olan ne? Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere bakıldığında iki önemli fark görüyoruz. Bunlardan biri, yoksul ailelere vatandaş oldukları için, insan olmaktan dolayı hakları olan bir asgari ödeme çıkarılması.Bu Türkiye’de eksik olan bir konu.
Bir diğer sorun ise, sağlık harcamalarında. Herkes gelir durumuna gore bir prim ödemek zorunda. Asgari ücretin 1/3’ünden az geliri varsa hanenin, bu hanedeki kişilerin primlerini devlet ödeyecek, diğerleri ise bireylerin kendileri ödeyecekler. Halbuki alternative örnekleri dünyada var. Ya sağlık hizmetlerinin hepsini devlet ödüyor ya da sigortası olmayanlarınkini ödüyor ki bu da aynı şey demek.
Askeri harcamalara bakıldığında, Türkiye diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, % 2.5 ile dünyanın en büyük 14.Askeri harcaması olan ülke. NATO ortalaması olan 1.7’e indirilse, diğer eksik harcamalara aktarma yapılabilinir.Bu ek kaynakla eksik olan sosyal harcamaların hepsi gerçekleştirilebilinir.Bu askeri harcamaların %75’i de aslında personele harcanıyor.Bu da gerekli mi araştırmak gerekli.
Feyza Geçmen: Devletin en temel konuları, iç ve dış güvenlik, yargı ve gelişmiş bir denetim mekanizmasını benimsemek önemli. Bütçe harcamalarını araştırırken, hangi bakanlığa ne ayrılmış karşılaştırmalı olarak karşımıza çıkıyor. Ama bu bakanlıklara bakıldığında kaçının bu listede olması gerekiyor acaba? Bunların yerine özelleştirme yapılabilir.Mesela iyanet.Devletin diyanete bütçe ayırması gerekir mi?Bunu düşünmek gerekir.Mesela diğer dinlerde nasıl oluyor?Yada diyanete otonom bir konum verilir, bağışlardan, cemaat yardımlarıyla kendi bütçesini hazırlar. Bir de Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ayrılmış bir bütçe var. Bu da gerekli olmamalı. Bu sanatın siyasileşmesi demek olur.Kültür yada turizm gerekli değil demek değil ama bu. Elbette mesela devlet tiyatroları gerekli. Ama bunlara bir bütçe ayrılacaksa, bu konuda çalışan dernekler, kurumlar var. Onlarla beraber çalışılmalı.
Devlet gelirleri nereden sağlıyor, vergilerden, harçlardan, resmi kurumların aldığı paralar, belediyelerin aldığı şerefiyeler, borçlanmalar vs .Peki beklenmedik şeyler olduğunda (doğla afet, savaş gibi) ne olacak?
Bir de ÖTV’ler %18’e çıktı. Herkes ödesin diye bekleniyor.Ama herkes aynı kazanmıyor. Dahası bu kadar yüklü bir vergi artışı olmamalı. İşsizlik deniliyor, işsizliğin en büyük sebebi üretinin, çalışanların, iş verenlerin üzerinde büyük yük oluyor vergiler. Bu sebeple alınabilir, vatandaşın ödeyebileceği kadar vergiler konulmalı. Bütçe konusu çok iyi tetkik edilmeli, denetimi yapılmalı.Bir de örtülü ödenek var ki, neyin karşılığında ne ödendiği gizli.Tüm harcamalar şeffaf olmalı.
Hüsnü Adalı: Bütçe payları geçmiş yıllarla karşılaştırıldığında, evet gelişme var. Askeri harcamalar çok. Çünkü 700 bin kişilik bir profesyonel bir ordu çok. 1.500 olsa yeter.Türkiye’de şeffaflık, hesap verebilme gibi konular çok eksik.Laik, sekuler bir devlette diyanete bütçe ayrılmamalı. Din sivil topluma bırakılsın, devlet sadece denetlesin. Dolaylı vergi çok adaletsiz. Direk vergi alamadıkça gelir dağılımını düzeltemeyiz. Demokrasi biraz da cebimizdeki paranın nasıl harcanacağına karar verdiğimiz rejimin adıdır. Bir ülkenin bütçesine bakıldığında, tercihleri incelendiğinde demokrasiye katkısını görmüş oluruz. Bizim bütçemizde her zaman diyanete ve askeri harcamalara büyük paylar ayrılıyor. Son 10 yılda, eğitim, sağlık gibi konulara daha fazla harcama yapılıyor. Bu olumludur.
Şanar Yurdatapan: Epey mesafe katedildiği söyleniyor. Ama çok yetersiz.Açıklık meselesine gelince, olmadığını söyleyebiliriz.Herhangi bir şeyde, bütçe yada anayasa takip etme olanağı çok zor, hatta yok.Kanun tasarıları bile hazırlanıp son anda komisyona getiriliyor.Ve hiç bir şekilde duyurulmuyorlar.Bu da sivil toplumun karar sürecine katılımını, dolayısıyla bütçe harcamalarını izlemelerinin önünde duran bir engeldir.
Gürcan Onat: Bütçe takibi çok önemli bir konu. Ama insanlar ne yapabiliriz ki diye düşünüyorlar ve ilgi göstermiyorlar.Sivil toplum bu sebeple daha çok üstüne düşmeli.Halbuki toplum devlete rüştünü ispat ederse, müdahale edebilir. Aslında halkı temsilen muhalefet partileri var. Ana muhalefet partisi ne kadar temsil ediyor, etmiyor bu işin siyasi boyutu. Bir bütçe oluşturulurken adil vergi toplanması gerekiyor. Bir insana ne kadar hizmet götürülüyorsa, hizmet alan kişilerden daha fazla alınması gerekir. Diyanet çok çarpıcı bir örnek. Mesela Alevi vatandaşlardan para toplanıyor, sunni vatandaşlara hizmet veren diyanete veriliyor. Bu yanlıştır.Camiler devlet tarafından yapılmıyor evet, ama oradaki imamın parasını devlet veriyor.Bu sebeple sorgulamak lazım.Adil toplamanın yanı sıra adil dağılım yapılmalı.Bunu düzeltmek için radikal değişiklikler, hatta sıfırdan çalışmalar başlatılmalı.
Mahmut Sürmeli: Bir ülkenin politik öncelikleri bütçesine yansır. Düşünün ki, bir ülkenin her zaman savunmaya ayırdığı pay, eğitim, şağlık gibi konulardan daha fazla. Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan itibaren kendisini düşmanlıkla savunma eylemi arasında tutmaya çalışan, bu zihniyetle yönetilmiş bir devlet.Bu bütçe bugün de yarın da kendini savaş bütçesi, olarak konumlandıran bir bütçe. Bir dönem iç güvenliğe bir dönem dış güvenliğe olmak üzere değişiyor. Ama sonuç olarak savaş bütçesinin hakim olduğu bir ülkede yaşamaya devam ediyoruz. Yine diyanete ayrılan pay, ki hiç olmaması gerekir, da diğer sosyal harcamalardan fazla. Bu sebeple sosyal devlet kavramından bahsedebilmek mümkün değil.
Müslim Sarı: Bütçenin çok önemli bir konu olduğu kesin. Bütün siyasi mücadeleler aslında bütçe hakkında yürütülen tartışmalardan şekillenmiştir. Parlamenter olduktan sonra, insan düşünüyor daha ne yapılabilir diye, kapalı kapılar ardında sahip olunan bilgilerle siyaset anlayışı devşirmek yerine, asıl sivil toplumun mümkün olduğunca sürecin içinde olması gerekir. Ekonomiyle ilgili tüm sivil toplumun, ticaret odaları da dahil olmak üzere, hepsine mektup gönderdim. Konu ile ilgili bana bilgi verin, ben aktarayım, diye. Ama çok ilgi görmediğini söyleyebilirim. Halbuki örgütlü toplum için, sivil toplumun sürecin içinde olması gerekir. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, siyasete müdahale etmenin ve ondan daha önemlisi siyasetin gücünü dengelemek açısından sivil toplumun katılımı çok önemli.
Küresel kriz ile yeni bir paradigma oluştu. Ekonomik, finansal kriz ile başlayan süreç, hızla hükümetler krizine, ideolojik krize ve kapitalizmin sorgulanmasına kadar gitti.
Türkiye üzerinden bakıldığında, yapısal ekonomik sorunlar var. Büyümeyle açık arasındaki ilişkiden bahsedildi. Dünyada hiç bir ülke büyümek için cari açık veriyor olsun. Ak Parti hükümeti ile derinleşen bir süreç değildir bu, haksızlık yapmamak gerekir. Ama 2002 krizinden sonra artmıştır. Bir ülke büyümek için üretim yapmalı, üretim yapmak için ithalat almalı. İthalat için de dış borç açığı veriliyor.
Türkiye’deki mevcut yapısal sorunları çözmek için, bazı alanlara kaynak aktarımı yapmak gerekir. Büyüme oranlarının düşeceğini, işsizlik oranlarının artacağı ve buna bağlı olarak bazı sosyal meselelerin derinleşeceği, cari açığın yeterince düşmeyeceği ve enflasyonun artacağı bir patika var Türkiye’nin önünde şu an.
Kalkınmacı bakış açısıyla bütçe, orta ve uzun vadeli olanakları iğdiş edici bir çerçeve yerine bunun önünü açıcı ve büyüme dostu olmalı. Ama böyle değil. Mesela mal ve hizmet alımları kalemi, ekonomide o yıl üretilen mallara kamunun ilgisini gösterir. Bu % 0.1, pozitif bir şey. İkincisi yatırım harcamaları, kamunun muhakkak yatırım harcaması yapması gerekir.
Geçtiğimiz iki yıl Türkiye %8-9 büyüdü. Hükümet diyor ki, önümüzdeki ortalama 3 yıl %4,5 büyüyeceğim. Ki daha aşağıda kalacağımızı düşünüyorum. Türkiye gibi ülkelerde %5’in altındaki her büyüme işsizliktir. Türkiye’de genç nüfus var, istihdamda yapısal problemleri var.
Türkiye’de sosyal harcamalara ilişkin ciddi anlamda problemler var. Geleneksel sosyal yardım anlaşıyla, kısmen çağdaş sayılan yardım anlayışı bir arada yürüyor. Ve bu harcamalarda çeşitlilik yok. Ve miktar olarak da yetersiz. Vergi sistemi çok adaletsiz. Mesela sigaraya konulan 1 liralık vergi sizden 1 lira olarak alınır, Sabancı’dan da. Ama bu 1 liranın bütçelere etkisi farklı olur. Dolayısıyla Türkiye’nin yeni bir dolaylı vergi reformuna ihtiyacı vardır.
Feyza Geçmen: Bütçe konusu çok geniş, ama önemli bir konu var. Seçim ekonomisi.Bütçe hazırlanırken bunlar da konuşulmalı. Her ne kadar üstünde durulmasa da 2013 yılı bir seçim yılı olacak gibi duruyor.
Şanar Yurdatapan: Bütçe Komisyonu nasıl çalışıyor, bu konu hakkında bilgi verebilir misiniz?
Hüsnü Adalı: Türkiye’de teknik konu kaçamağı var. Bütçe, anayasa gibi konular, bu konular teknik konulardır, biz bu konuda konuşamayız gibi bir anlayış var. Ki bu da oldukça yanlıştır.
Gürcan Onat: Siyasal mücadele bütçe üzerinden yapılıyor, bu doğru. Ancak şu noktada muhalefet sivil toplumla diyalogunu arttırmalı.Bizler, milletvekillerinden her türlü konuya insan odaklı bakmalarını istiyoruz.
Volkan Taşbaşı: Bütçe içindeki en önemli bölümü vergiler oluşturuyor. Vergilere bakıldığında da, dünya ölçeğine gore ters bir durum yaşıyoruz.1/3’ü direk vergi, 2/3’ü dolaylı vergi gibi bir oluşum gerçekleşti son 10 yıl içerisinde.Bununla ilgili bıçak kemiğe dayanmış durumda mı?
Beste Bal: Verdiğiniz hizmet oranında vergi ödenme şu anlama da gelebilir, vergi ödediğiniz oranda hizmet görüyor olursunuz.
Özcan Arslan: Adalet yönünden bakıldığında, mesela bir apartmanın suyunun ortak olduğunu, gelen faturanın daire sayına bölündüğünü düşünün. Ama bir dairede 6 kişi kalıyor, diğer dairede 2 kişi. Harcadıkları su oranına bakılırsa, aynı miktarda ücret almak doğru olmaz.
Müslim Sarı: Bütçe çalışmaları başlarken sabah masanın üzerinde bir dosya yığını gelir. Bu dosyalarda o gün komisyonda konuşulacak olan konular, bilgiler vardır. Ama bunları incelemek için vakit yoktur, çünkü birazdan komisyon çalışmaya başlayacaktır. Bu yüzden daha dosyalara bile bakamadan o gün gece yarısna kadar çalışırlar komisyon üyesi milletvekilleri. Sonra daha büyük bir dosya yığını gelir masaya, bunlar da yarın konuşulacak olan konulardır.
Diyanet işleri hakkındaki bütçe konusunda, ciddi öneriler veriyoruz. En azından statüsünün değişmesi için. Ama bunlar gözardı ediliyor. Sırf muhalefetten geldi diye, önerilerkabul edilmiyor.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
170 kadar sivil toplum örgütüne mail aracılığıyla toplantı bilgisi verildi. Bazılarına faks gönderildi. Ayrıca telefonlar edildi. Bunun dışında randevular alınarak yüzyüze görüşmeler yapıldı.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Ak Parti ve MHP Genel Kurulları nedeniyle toplantıya katılamadılar. BDP milletvekilleri programları nedeniyle katılamadılar.
MEDYA İLE
Basına, ajanslara mail yolu ile haber verildi.
04.11.2012 İstanbul kMM Toplantı Tutanağı
previous post